İbrahim Sırmalı


Bereket 2

  Emekli Müftü - muftu.ibrahim@gmail.com


 

Sizin aracılığınızla ey müminler! Nasıl sakınılması gerekiyorsa Allahtan öyle sakının. Ona ibadet edin. Yalnız Ona ibadet edin. Ona bir şeyi ortak koşmayınız. Nebinizin Peygamberinizin sünnetini yerine getiriniz. Hadis-i şeriflerini okuyunuz. Sünnete uymak için elinizden geldiğince gayret gösteriniz. Sünnete uymanızda büyük hayır vardır. Bu Dünyanızı da ahiretinizi de pekiştirir. 

                Ey Müminler! Allah Celle ve Ala şöyle buyuruyor:

وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ الَّذٖى اٰتَيْنَاهُ اٰيَاتِنَا فَانْسَلَخَ مِنْهَا فَاَتْبَعَهُ الشَّيْطَانُ فَكَانَ مِنَ الْغَاوٖينَ

Araf suresi 7.175 Kendisine âyetlerimizi verdiğimiz hâlde, onlardan sıyrılıp da şeytanın kendisini peşine taktığı, bu yüzden de azgınlardan olan kimsenin haberini onlara anlat.

وَلَوْ شِئْنَا لَرَفَعْنَاهُ بِهَا وَلٰكِنَّهُ اَخْلَدَ اِلَى الْاَرْضِ وَاتَّبَعَ هَوٰیهُ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ الْكَلْبِ اِنْ تَحْمِلْ عَلَيْهِ يَلْهَثْ اَوْ تَتْرُكْهُ يَلْهَثْ ذٰلِكَ مَثَلُ الْقَوْمِ الَّذٖينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا فَاقْصُصِ الْقَصَصَ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ

Araf suresi 7.176 Dileseydik o âyetlerle onu elbette yüceltirdik. Fakat o, dünyaya saplanıp kaldı da kendi heva ve hevesine uydu. Onun durumu köpeğin durumu gibidir: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi hâline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte bu, âyetlerimizi yalanlayan toplumun durumudur. Şimdi onlara bu olayları anlat ki düşünsünler.

سَاءَ مَثَلًا الْقَوْمُ الَّذٖينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَاَنْفُسَهُمْ كَانُوا يَظْلِمُونَ

Araf suresi 7.177 Âyetlerimizi yalan sayan ve ancak kendilerine zulmeden bir kavmin durumu ne kötüdür! 

                Allah Celle Celaluhu şöyle buyurdu:

وَلَوْ اَنَّ اَهْلَ الْقُرٰى اٰمَنُوا وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَرَكَاتٍ مِنَ السَّمَاءِ وَالْاَرْضِ وَلٰكِنْ كَذَّبُوا فَاَخَذْنَاهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

Araf suresi 7.96 Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah'a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler(in kapılarını) açardık. Fakat onlar yalanladılar, biz de kendilerini işledikleri günahlarından dolayı yakalayıverdik.

Allah Celle ve Ala şöyle buyurdu:

اَوَلَمْ يَهْدِ لِلَّذٖينَ يَرِثُونَ الْاَرْضَ مِنْ بَعْدِ اَهْلِهَا اَنْ لَوْ نَشَاءُ اَصَبْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ وَنَطْبَعُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ

Araf suresi 7.100 Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara şu gerçek apaçık belli olmadı mı ki, biz dileseydik onları da (öncekiler gibi) günahları yüzünden cezalandırırdık. Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar hakkı işitmezler.

Allah Celle Celaluhu şöyle buyurdu:

وَعَادًا وَثَمُودَا وَقَدْ تَبَيَّنَ لَكُمْ مِنْ مَسَاكِنِهِمْ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّبٖيلِ وَكَانُوا مُسْتَبْصِرٖينَ

Ankebut suresi 29.38 Âd ve Semûd kavimlerini de helâk ettik. Bu, onların (harap olmuş) yurtlarından size besbelli olmuştur. Şeytan, onlara işlerini süslemiş ve onları doğru yoldan alıkoymuştur. Hâlbuki onlar gözü açık kimselerdi. 

Buna benzer diğer ayet-i kerimeler muhkem olan ayeti kerimeler çoktur. Allah Celle ve Ala bu ayetlerle beyan eyledi. O da Allah’ın ayetlerini alanlardır. O da okunan ayetlerdir: Allah Celle Celaluhu ve Nebisi sav sünnetidir. Şüphesiz ki Allah Celle ve Ala bu dünyada devam eden afiyetli yaşam tarzını ahirette de tam bir saadetli hayat tarzını vadetti. 

                Gerçekten kul muttaki olan müminlerden olursa getirilen ayetleri bunları kabul ederse, onlara engel olmazsa ve belki onları nefsinin aleyhine kuvvetlice ve sarılarak alırsa; gerçekten o zaman o kimse bu davranışı ile Allah Celle ve Alanın sahil evliyalarına vadettiği kimselerden olur.

                Ancak Allah Celle ve Ala kuluna ayetleri verir; kul bu ayetleri işitir ve Nebi sav in tebliğ ettiklerini işitir, sonra başını bunlara kaldırmaz ve şehevi duygularını üstün tutarsa bu durumda yere batırılır. Nefsani isteklerine tabi olursa gerçekten o kendisine verilen nimetin alınacağı vade dilmiştir. Onun kalbi katılaşmıştır. İyi olana tabi olmaz. Kötü olandan sakınmaz. Bunlardan sonra emniyetten sonra korku ile yerin dibine girer. Nimetten sonra darlığa ve fakirliğe yerin dibine girer. Sağlıktan sonra hastalığa yerin dibine girer. Kalbi huzurlu olduktan sonra nefsindeki kötülüğe ve etrafındakilerin değişmesine sebep olur.

Onlar gerçekten hakkı ile müminlerden olsaydılar elbette onlar bu sıfatlardan olurlardı. (Üzerlerine bereket kapıları açılırdı.)

                Bundan dolayıdır ki Allah Celle Celaluhu ümmete bunları kemale erdirmelerini teşvik etti. Ümmetin fertlerini teşvik etti. Ümmetin cemaatlerini teşvik etti. Ümmetin yöneticilerini teşvik etti. Ümmetin hükümlü olanını teşvik etti. Ümmetin tamamını iman ehli ve Allahtan sakınanlardan olmaları hususunda teşvik etti. Ümmet bu şekilde olursa sorunları çözülür. Ümmet bu şekilde olursa gerçekten Allah cc onlara hayırların kapılarını açar. 

وَلَوْ اَنَّ اَهْلَ الْقُرٰى اٰمَنُوا وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَرَكَاتٍ مِنَ السَّمَاءِ وَالْاَرْضِ 

Araf suresi 7.96 Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah'a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler(in kapılarını) açardık.’’ Onlar gerçekten hakkı ile müminlerden olsaydılar elbette onlar bu sıfatlardan olurlardı. (Üzerlerine bereket kapıları açılırdı.) 

                İman parçalara ayrıla bilirse takva da bölümlere ayrılır. Bunun sonunda bir şey imanın üzerinde ise gerçekten o imanın sonunda gökten de bereket gelir. Yerden de bereket gelir. Bunlar insanların genel halinde imana sarılması miktarında olur. Yoksa iki halde bela ve ceza halinde olmaz.

Milletlerin hali de toplumların hali de bunun gibidir. Buna kıyas edilir. Allah Celle ve Ala kim imanı kemale erdirirse korkudan sonra onu emniyet ve güvene tebdil edeceğini vadetti. Allah Celle ve Ala şöyle buyurdu:

                Ey müminler! İmanın artıp eksildiğine şüphe yoktur. İmanın fertlerde bölündüğüne şüphe yoktur. İnsanlardan bazılarının imanı büyüktür. İnsanlardan bazılarının imanı orta hallidir. Bazılarının imanı zayıftır. Takvada iman gibidir. İnsanlardan bazıları Allah Celle ve Alaya helal ve harama riayet eden muttakidir. Allah’ı büyütendir. Allah’ı gözetendir. İnsanlardan bazıları bu hususlara orta derece de riayet eder. Nefsi ve şeytanı kendisine galip gelir. Bazen Rabbine döner. Ona tövbe eder. Ona yönelir. Bazılarının takvası zayıftır. Şeytanının ona galip gelmesi uyanık olup Allahtan korkmasından fazladır. Milletlerin hali de toplumların hali de bunun gibidir. Buna kıyas edilir. Allah Celle ve Ala kim imanı kemale erdirirse korkudan sonra onu emniyet ve güvene tebdil edeceğini vadetti. Allah Celle ve Ala şöyle buyurdu: 

وَعَدَ اللّٰهُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِى الْاَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دٖينَهُمُ الَّذٖى ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ اَمْنًا يَعْبُدُونَنٖى لَا يُشْرِكُونَ بٖى شَيْپًا وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذٰلِكَ فَاُولٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

Nur suresi 24.55 Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.

                Ey mümin! Gerçekten bu ihtilaf esasında Müslümanlar ülkelerinde mümin olurlar. Bundan dolayı Nebi sav imanın hayırlı olanını beyan ederek şöyle buyurdu:

 ((والذي نفسي بيده ليتمنّ الله هذا الأمر حتى تسير الظعينة 

                ‘’Nefsim kudret elinde olan Allaha yemin ederim Allah bu işin ta ki devenin üstünde duran kadının kolaylıkla yürümesini yapmak ister. (Yanı kadın devenin üstündeki tahtırevan içinde) buradan Mekke ye korkmadan yürür. Ancak Allahtan korkar.’’ Bu emniyetin güçlü olmasındandır. Bu da imanın tamamlanmasının sebeplerinden ve Allahtan sakınmanın tamamlanmasının sebeplerindendir.

                Allah Celle ve Alanın şu ayeti kerimesini düşün:

وَعَادًا وَثَمُودَا وَقَدْ تَبَيَّنَ لَكُمْ مِنْ مَسَاكِنِهِمْ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّبٖيلِ وَكَانُوا مُسْتَبْصِرٖينَ

Ankebut suresi 29.38 Âd ve Semûd kavimlerini de helâk ettik. Bu, onların (harap olmuş) yurtlarından size besbelli olmuştur. Şeytan, onlara işlerini süslemiş ve onları doğru yoldan alıkoymuştur. Hâlbuki onlar gözü açık kimselerdi.

                Gerçekten onlar; Şeytan onlara yaptıkları davranışlarını güzel gösterdi. Onları Allah’ın yolundan, doğru yoldan ve haktan alıkoydu. Onlar görüş sahibi idiler. Görüşü olan kimselerdi. Cahil kimseler değildiler. Hakikati bilmeyen kimseler değildiler. Bilakis onlar basiret sahibiydiler. Peygamberlerin getirdikleri onlara beyan edildi. Allah’ın kitaplarında olanlar onlara beyan edildi. Fakat onlar şeytana itaat etmeyi Allaha itaat etmeye tercih ettiler. Şeytan yaptıkları yanlışları kendilerine güzel gösterdi. Onlar görüş sahibi olmalarına rağmen onları yoldan çıkardı. 

                Allah Azze ve Cellenin ayet-i kerimesini düşün. Allah onlara ayetlerini verdi. Onlar ayetlerden kaçındılar. Ondan sonra Rabbimiz Celle ve Ala şöyle buyurdu:

وَلَوْ شِئْنَا لَرَفَعْنَاهُ بِهَا وَلٰكِنَّهُ اَخْلَدَ اِلَى الْاَرْضِ وَاتَّبَعَ هَوٰیهُ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ الْكَلْبِ اِنْ تَحْمِلْ عَلَيْهِ يَلْهَثْ اَوْ تَتْرُكْهُ يَلْهَثْ ذٰلِكَ مَثَلُ الْقَوْمِ الَّذٖينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا فَاقْصُصِ الْقَصَصَ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ

Araf suresi7.176 Dileseydik o âyetlerle onu elbette yüceltirdik. Fakat o, dünyaya saplanıp kaldı da kendi heva ve hevesine uydu. Onun durumu köpeğin durumu gibidir: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi hâline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte bu, âyetlerimizi yalanlayan toplumun durumudur. Şimdi onlara bu olayları anlat ki düşünsünler.

                Şu bir gerçektir. Yukardaki misal insanlardan bir kişiye örnek değildir. Belki bu Allah’ın ayetlerini yalanlayanların tamamına benzetmedir. Ayrıca bundan bunların sıfatını bazısını taşıyanlarda buna sayılan sıfatlardan kendisine bulunanlar da benzerdir. Allah Celle Celaluhu gönderdiği şeriatının tamamını alan kullarından razı olur. Kulları kendi nefisleri ile şeriatı ile cihat ederlerse onlardan razı olur. Bu çalışmadan dolayı Allah onları insanlara çıkarılan ümmetin hayırlısı olarak yaptı. Şöyle buyurdu:           

كُنْتُمْ خَيْرَ اُمَّةٍ اُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَاْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَوْ اٰمَنَ اَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ مِنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَاَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ

Al-i İmran suresi 3.110- Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah'a iman edersiniz. Kitap ehli de inansalardı elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler de var. Ama pek çoğu fasık kimselerdir.

Allah Celle ve Ala yine şöyle buyurdu:

وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَاْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاُولٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

Al-i İmran suresi 3.104 Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.

Şüphesiz görkemi büyük olan Allah toplumların geleneğini onlar kendisine itaat ettikleri zaman kendi nefislerini mübarek olarak yarattı. Ve evlatlarını da mübarek olarak yarattı. İlahi etkide şöyle buyurur: 

((إنني  لبركتي نهاية، وإنني أنا الله لا إله إلا أنا، إذا عُصيت غضبت، وإذا غضبت لعنت، وإن لعنتي لتبلغ السابع من الولد.

                ‘’Şüphesiz benim bereketim sonsuzdur. Şüphesiz ben Allah’ım. Benden başka ilah yoktur. Ancak ilah benim. Bana ası olununca öfkelenirim. Ben öfkelendiğim zaman lanet ederim. Şüphesiz benim lanetim çocuklardan yedi nesil aşağısına ulaşır.’’ Babaların yaptığı işin sebebiyle olur.

                Ey Müminler! Gerçekten bugün bizim üzerimize düşen görev Müslümanların gerçeklerine bakmamızdır.  Özellikle bizim gerçeklerimiz, genellikle Müslüman insanların gerçekleri ve şüphesiz emin gözü ile bakarız ki insanlara isabet eden kendi nefislerinde olan düzensizlikten, emniyetlerinde olan güvensizlikten, mallarında olan güvensizlikten, iktisatlarında olan güvensizlikten ve hallerinde olan dengesizliktendir. Ancak sebep onların Allah Celle Celaluhu’nun inzal edip gönderdiği ayetlerden sapmalarıdır. Eğer bu deneme iptila değilse. Allah bunlarla kullarını iptila eder. 

                Fakat Allah cc bize Kitabında iman eden ve salıh amel eden müminleri yer yüzünde yönetimi onlara vereceğini (halife edeceğini) ve korkudan sonra emniyete tebdil edeceğini beyan ediyor. İçinde bulundukları toplumda ne kadar üst derecede olsa; ortağı olmayan tek olan Allaha ibadet etseler işte bu iman ehlinin nişanesidir. Şüphesiz Allah Teala şöyle buyurdu:

وَعَدَ اللّٰهُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِى الْاَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دٖينَهُمُ الَّذٖى ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ اَمْنًا يَعْبُدُونَنٖى لَا يُشْرِكُونَ بٖى شَيْپًا وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذٰلِكَ فَاُولٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

Nur suresi 24.55 Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.

                Allah’ın o Müslümana hayırlı olanları yerine getirmesi durumunda kendisinden öç almayı kaldıracağını vadettiği Müslüman toplum isimlendirdi. Şu bir gerçektir ki Müslüman tek olan Allaha ibadet eder. Ona şirk koşmaz. Ona ibadet eder. Ona şirk koşmaz. Ona ibadet eder. Ona ibadet etmeyi emreder. Bunları emreder. Bunun zıddını Allaha şirk koşmayı yasak eder.

                Bazı toplumlarda Allaha şirk koşmada, ehli tevhide atılan sözlü sataşmalar ve Allaha şirk koşmayı hoş görülü olunacağını ilan etmesi   olan bunlardır. Şüphesiz bunlar başa gelen üzüntülerin meydana gelen sebeplerdendir. Ayrılıkların ve ihtilafların meydana gelen sebeplerdendir. Korkunun çözümünün sebeplerindendir. ‘’Yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar.’’ Nur suresi 24. 55 Ayeti kerimesidir.

                Şu bir gerçektir. Hayırlı olanları elde etmenin sebeplerinden bazıları insanın kitaba ve sünnete sarılıp uygulaması ile mümkündür. Ayet-i Kerimede Yüce Allah şöyle buyurur:

وَلَوْ اَنَّهُمْ اَقَامُوا التَّوْرٰیةَ وَالْاِنْجٖيلَ وَمَا اُنْزِلَ اِلَيْهِمْ مِنْ رَبِّهِمْ لَاَكَلُوا مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ اَرْجُلِهِمْ مِنْهُمْ اُمَّةٌ مُقْتَصِدَةٌ وَكَثٖيرٌ مِنْهُمْ سَاءَ مَا يَعْمَلُونَ

Maide suresi 5.66 Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rableri tarafından kendilerine indirileni (Kur'an'ı) gereğince uygulasalardı, elbette üstlerinden ve ayaklarının altından (bol bol rızık) yiyeceklerdi. Onlardan orta yolu tutan bir zümre vardır. Ama onların birçoğunun yaptığı ne kötüdür!

Ey mümin: Toplumların uygun ve düzgün olmaları. Evet devletlerin uygun ve düzgün olmaları ile mümkün olur. Ve yine devletlerin Allah Azze ve Cellenin emrine uymaları ile mümkün olur. Ancak bugün aleyhimize olduğu gibi gerçekten toplumların evleri uç noktalardan oluştu. Gerçekten toplumun uçları onlar ancak ailelerdir. Onlar ancak evlerdir. Eğer insanlar evlerini ıslah edip düzeltirlerse her şey ile düzeltilmiş olur. Şayet evlerimizi ve çalışmalarımızı şeriata kitap ve sünnete uygun nasihat ile düzeltirsek o zaman aramızda olanlar azar azar hayırlı olanlar çoğalıp genelleşir kötü olanlar azalır. Allah Celle ve Alanın ayette zikrettiğimiz vadi muhalefet olmayan ve ma’siyet olmayan toplumda olmadı. Ancak bu vadi hayırlı davranışların çok olduğu toplumda meydana gelir. Muhakkak Allah Teala insanı çok zalim olan ve çok cahil olan olarak nitelendirdi. Onun için bu sıfat devam etmelidir. Asi olmalar devam etmelidir. Devam etmelidir ki Allah Azze ve Celle af dileyenleri af eylesin. Tövbe edenleri Allah tövbe etsin diyedir. Allah’ın iki isminin ortaya çıkması içindir.

Ancak Allah’ın vadi hayırlı olan davranışları kötü olan davranışlarından daha fazla olan topluma olur. Bunları düzeltmeyi de bizler başlatırız. İnsanların bazılarının alameti onlar kendilerini yöneten devlet başkanları ile karşılaşırlar. Bunlar devletler ve hükümetler üzerine gelirler. Bu yöneticiler insanları kötülüğe zorlamadıkları unutuluyor. Ancak kötülüğe yönelen insanlardır. O kötülüğü yapma fırsatını buluyorlar. Evet kınama iki taife üzerindedir. Fakat zorlama meydana gelmedi. Evlerin ıslah edilip düzeltilmesi mümkündür. Ailesi için Şeytan ile büyük hayırda cihat etmek Allah’ın vadidir. Bizden başkası hata işlediği zaman bizden başkalarının devlet başkanı ile karşılaşmaya -başkası da bunun gibidir.- şer’an ve aklen buna izin verilir mi? Hatamızı unutuyoruz. Gerçekten bizler evlerimizde görevlerde ifrata giden bildiğimiz bazı hataları görüyoruz. Camiler; onları görünce orada namaz kılanların şehir halkından azının namaz kıldığını ve çoğunluğun başkalarının namaz kıldığını görürsün. Allah’ın emirlerini yerine getirme hususunda insanların hallerine baktığın zaman gafletin kalpler üzerinde egemen olduğunu bulursun. Gafletin ancak Allah’ın dilediği kadarınca hükmettiğini bulursun. O kadar olur ki kişi günah işlediği zaman sanki günah işlemediği şeklinde kendisini görür. Bunları unutuyoruz. Dini görevini terk ettiği zaman sanki o görevinde bir şeyi terk etmediğini unutuyoruz. Oysa Allah kullarının yaptıklarının farkındadır. Kul hayırlı olmayan bir şeyi yaptığı zaman kötü olanı yapmış olur. Kötü olanı yaptığını hissetmez. Üzüntüsünü duymaz. Allah’ın razı olmadıklarını yaptığında o kişiye Allah in kendisine hayırlı olanlardan verilenlerin elinden alınacağı vaat edilmiştir. Bunları unutuyoruz.

 Allah cc şöyle buyurdu:

وَاِذْ تَاَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَزٖيدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ اِنَّ عَذَابٖى لَشَدٖيدٌ

İbrahim suresi 14.7 Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: "Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir."

                Gerçekten insan ailelerinde, kabilelerinde ve toplumlarında şey şey düzeltme yaparlarsa hayırlı olan şeyler genele yayılır. Allah Celle ve Alayı nefsimizi düzelttiğini görürüz. Düzeltme ise aramızı da düzeltir. Toplumumuzdaki görünen hatalarda riayet edilen Allah’ın kanunu yolları ile düzelir. Ancak Allah’ın razı olmadığı şeylere razı olmak ise bu hayırlı olan şeylerin elden gitmesine sebeptir.

Allah Celle Celaluhu gönderilen ayetlerle ferde değil de toplum için bizlere büyük bir misal veriyor. Şöyle buyurdu:

وَلَوْ شِئْنَا لَرَفَعْنَاهُ بِهَا وَلٰكِنَّهُ اَخْلَدَ اِلَى الْاَرْضِ وَاتَّبَعَ هَوٰیهُ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ الْكَلْبِ اِنْ تَحْمِلْ عَلَيْهِ يَلْهَثْ اَوْ تَتْرُكْهُ يَلْهَثْ ذٰلِكَ مَثَلُ الْقَوْمِ الَّذٖينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا فَاقْصُصِ الْقَصَصَ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ

Araf suresi 7.176 Dileseydik o âyetlerle onu elbette yüceltirdik. Fakat o, dünyaya saplanıp kaldı da kendi heva ve hevesine uydu. Onun durumu köpeğin durumu gibidir: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi hâline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte bu, âyetlerimizi yalanlayan toplumun durumudur. Şimdi onlara bu olayları anlat ki düşünsünler.

سَاءَ مَثَلًا الْقَوْمُ الَّذٖينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَاَنْفُسَهُمْ كَانُوا يَظْلِمُونَ

Araf suresi 7.177 Âyetlerimizi yalan sayan ve ancak kendilerine zulmeden bir kavmin durumu ne kötüdür! 

                Ey müminler! Bizim üzerimize düşen görev yararlı olanın ve iyileştirmenin ehemmiyetini şuurlu olup hissetmeliyiz. Her ailede kendisine uyulan bir rehber mevcuttur. Kendisine uyulan rehber eğer düzgün olmayan bir kimse ise veya kendisine uyulan kimse hayırlı olanı tamamlayanlardan değilse hayırlı olanın dışında şerli kötü olandan ise o zaman işler yolunda nasıl olacak. Aile de bunun gibidir. Birbirlerine uyup benzemeye çalışırlar. Elimizde olan nimeti muhafaza etmek için ilk önce onu muhafaza etmek ve sabit kalması için Allaha yalvarmaya yönelmemiz gerekir. Sonra Allaha itaat edip çalışmaya koşmamız gerekir. Çünkü Allah’ın katında olanlara ancak Ona itaat ederek ulaşılır. 

Sonra ayrılığın ve ihtilafın sebeplerinin en büyüklerinden olan ki o sebeplerden yıkılmaya başlamanın girişi ve şehevi arzulara başlamanın girişinin meydana gelmesini düşün. Şüpheli olan şeylere başlamanın girişini düşün. O da bazı insanların ihmal etmesidir. Belki o ihmal insanların Allah cc inzal ettiği ayeti kerimelerdir. O insanlar bunu biliyorlar. Allah Celle ve Ala şöyle buyurdu: 

وَمِنَ الَّذٖينَ قَالُوا اِنَّا نَصَارٰى اَخَذْنَا مٖيثَاقَهُمْ فَنَسُوا حَظًّا مِمَّا ذُكِّرُوا بِهٖ فَاَغْرَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ وَسَوْفَ يُنَبِّئُهُمُ اللّٰهُ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ

Maide suresi 5.14 "Biz hıristiyanız" diyenlerden de sağlam söz almıştık. Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını unuttular. Bu sebeple, biz de aralarına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kini salıverdik. Allah, ne yapmakta olduklarını onlara bildirecek! 

Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını unuttular. Allah onlara ne ile azap eyledi? Allah onları şu ayette beyan ettiği hususla azap eyledi. ‘’Bu sebeple, biz de aralarına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kini salıverdik.’’ Çünkü onlar ihmal ettiler. Kitaplarını almadılar. Resullerine itaat etmediler. Zamanlar uygunsuz, ıslah olmadan, tövbe etmeden ve Allaha yönelmeden aleyhlerine oldu. Allah kalplerine birbirine vurdu. Onları emniyetten sonra korkuya çevirdi. Ülkelerde ayrılığa düştüler. Parça parça oldular. Dağıldılar. Allahtan af olmamızı ve afiyette olmamızı istiyoruz. 

Ey müminler: Gerçekten insanlardan bazıları imamlarının kendilerini kandırıp insanları daima hataya sürüklediklerini söylerler. İslami toplumlardan kötülükler elde edildiğini daima yöneticilerine hükümetleri üzerinden, devletleri üzerinden ve kendilerinin işlerini yerine getiren idarecilerine söz söylerler. Bu ise mutlak surette doğru değildir. Mutlak surette onları kınamak gerekir. Mutlak surette onların görevleri vardır. Onlar o görevleri yerine getirmiyorlar. Onlar bu görevleri terk ettiler. Birçoğuna asi oldular. Fakat insanlar onlar bunu kabul ediyorlar. Buna geldiler. Islah edicilere göre ıslah; insanları davet ile ıslah etmektir. Böylece kötülüğü ortadan kaldırırlar. Hayırlı olanı kabul ederler. Sonra kendilerini yönetenlere sahih şeri nasihat ile yönelirler. Burada salıh olan ümmetin önde gidenlerin izi sürülür. Çünkü Allah bu ümmetin sonrasını ancak öncekilerini ıslah ettiği gibi nasihat ile ıslah edip düzeltir.

Kerim olan Allahtan bizleri hakka dönenlerden Rabbi Celle ve Ala ile beraber olan sadıklardan eylemesini istiyorum. Günahlarımızın ve çılgınlıklarımızı af etmesini istiyorum. Bizden günah işleyenleri af etmesini istiyorum.

اللهم اغفر للمذنبين منا، اللهم اغفر لنا جميعاً، فإنا ظلمنا أنفسنا ظلماً كثيراً ولا يغفر الذنوب إلا أنت فاغفر لنا مغفرة  من عندك إنك أنت الغفور الرحيم.

                Ey Allah bizden günah işleyenleri bağışla. Ey Allah bizleri tamamımızı af eyle. Bizler çokça nefislerimize zulüm ettik. Zulümleri ancak sen af edersin. Bizleri katından af edip bağışla. Muhakkak ki sen çok af edensin. Çok merhamet edensin. 

Allah Celle ve Alanın buyruğunu dinleyiniz. 

 أعوذ بالله من الشيطان الرجيم

وَلَوْ اَنَّ اَهْلَ الْقُرٰى اٰمَنُوا وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَرَكَاتٍ مِنَ السَّمَاءِ وَالْاَرْضِ وَلٰكِنْ كَذَّبُوا فَاَخَذْنَاهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

Araf suresi 7.96 - Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah'a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler(in kapılarını) açardık. Fakat onlar yalanladılar, biz de kendilerini işledikleri günahlarından dolayı yakalayıverdik. 

                Allah beni ve sizleri Kur’an-i Kerim ile mübarek eylesin. Allah beni ve sizleri Orada bulunan ayetler ve zikri hekim ile faydalandırsın. Bu sözümü söylüyorum. Büyük Celil olan Allahtan beni, sizleri ve diğer Müslümanların bütün günahlardan af edilmesini istiyorum. Ondan af olmanızı ve tövbe etmenizi isteyiniz. Gerçekten Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.

Bu Adiy b. Hatim et-Tavilin hadisinden bir bölümdür. Bu hadisi İmam Buhari, İmam Ahmet ve diğerleri rivayet etti.

                İmam Ahmet bunu Züht Kitabında Vehp b. Münebbehten rivayet etti.

İKİNCİ HUTBE

                Hamt hakiki hamt ile Allaha aittir. Ben Allahtan başka ilah olmadığına, tek olduğuna ve ortağı olmadığına şahidim. Ben yine Muhammet’in Allah’ın kulu, Resulü, temiz olanı ve dostu olduğuna şahidim. Gerçekten Onun Peygamberliği tebliğ ettiğine, Emaneti yerine getirdiğine, Ümmete nasihat ettiğine ve gereği gibi Allah için çalıştığına şahitlik ederiz.

                Allah Ona, hane halkına ve arkadaşlarına salat ve kıyamet gününe kadar çok selam eylesin.

أما بعد:

                Bunları anlattıktan sonra.

                Ey Mümin olanlar: Gerçekten konuşmanın en güzel olanı Allah’ın Kitabıdır. Rehberliğin hayırlı olanı Abdullah’ın oğlu Muhammet’in rehberliğidir. İşlerin kötü olanı sonradan ortaya atılan konuşmalardır. Sonradan ortaya atılan konuşma bidattir. Her bidat sapıklıktır. Bir olup cemaat olmanız size gereklidir. Çünkü Allah’ın gücü kuvveti cemaat ile beraberdir.  Size gereken Allahtan gereği gibi sakınmaktır. Gerçekten takva Allaha tazim etmek ve Allah’ın makamından korkmak ile olur. Bunlar ile ise dünya ve ahiret saadeti mümkün olur.

                Gereği gibi Allahtan korkun. Ve ancak Müslüman olarak ölün.

İşte bu. Allah’ın insanlar üzerine nimetlerini muhafaza etmesinin, Allah’ın emniyeti-güveni muhafaza etmesinin, rızıkları ve malları bollaştırmasının sebeplerindendir. Allah Celle ve Ala bu emrin sebeplerini iyiliği emredip kötülükten yasaklamayı vaat ettiği gibidir. Allah Celle ve Ala şöyle buyurdu:

اَلَّذٖينَ اِنْ مَكَّنَّاهُمْ فِى الْاَرْضِ اَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتَوُا الزَّكٰوةَ وَاَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنْكَرِ وَلِلّٰهِ عَاقِبَةُ الْاُمُورِ

Hac suresi 22.41 Onlar öyle kimselerdir ki, şâyet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin âkıbeti Allah'a aittir.

                Emir, yasak, iyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamak; eğer ümmet bunları terk ederse, eğer devlet bunları terk ederse, eğer toplum bunları terk ederse ve insanlar bunları terk ederse muhakkak Allah Celle Celaluhu bunların bazılarına lanet eder. Bazılarının kalpleri ile diğer bazılarının kalplerine vurur. İsrail oğullarına yaptığı gibi olur. Allah’ın Resulü sav buyurduğu gibi. Şöyle buyurdu: 

 ((إن أول فتنة بني إسرائيل كانت في النساء فاتقوا الله واتقوا الدنيا واتقوا النساء، فإن أول فتنة بني إسرائيل كانت في النساء))

                ‘’Gerçekten Ben-i İsrail’de ilk fitne kadınlar hakkında oldu. Allahtan gereği gibi sakının. Dünyadan sakının Kadınlardan sakının. Gerçekten Ben-i İsrail’de meydana gelen ilk fitne kadınlar hakkında oldu.’’   

İyiliği emredip kötülükten sakındırmak bu ümmete farzı kifayedir. Bu farzı kifaye ibadeti yerine getirmemiz Allah Celle ve Ala gibi bize gereklidir. Allah’ın işleri yönetici olarak görevlendirdiğine de iyilik ve kötülükten sakındırması görevini koruması gereklidir. Çünkü gerçekten yeryüzünde oturup yerleşmenin özelliklerinden bazıları; ‘’yeryüzüne yerleştirdiklerimiz namazlarını doğru kılarlar.’’ Yanı namazı kılmayı zekati vermeyi emrederler. Onu eda etmeyi emrederler. Zekâtın verilmesi elde olan mallardandır. O yöneticiler iyiliği emredip kötülükten alı koyarlar. Bunu emrederler. Bunu yapmaya yardımcı olurlar. Kötülükten alı koyarlar. Ondan alı koymaya yardımcı olurlar. İyiliği emretmenin en yükseği Allah’ın birliği itikadıdır. Kötülüğün en aşağısı Allah’a ortak koşmaktır. Ondan sonra diğer isyanlar gelir.    İyiliği emretmenin en yükseği Allah’ın birliği itikadından sonra gelen görev itaat etmektir. Bize düşen görev bu konuda çalışmaktır. Gerçekten mümin iyi fikirlidir. Gerçekten mümin korkandır. O Allah Celle ve Alanın nimetlerden kendisine verdiği nimetleri çekip alacağından korkandır. Bizler İslam ümmetinde genelinde başarısızlıkları, sıkıntıları, fakirlikleri, iktisadi hallerin acı reçetelerini ve diğer hallerin zaaflarını gördüğümüz zamanda aynıdır. 

                Gerçekten Müslüman gerçekten akıllı olan burada Allah’ın koyduğu kanunların sebeplerine baş vurur. Çünkü Kur’an-i Kerimde bizden öncekilerin denenmiş haberleri bizden sonrakilerin de olacak haberleri vardır. Orada Allah’ın hepsini beyan ettiği devaları vardır. Biz bu devaları aldığımız zaman başarılı oluruz. O devayı terk ettiğimiz zaman dik duramayız. Ve zarara uğrarız. Helak olanların halinden Allaha sığınırız. 

Allah beni ve sizleri acısın Allah Celle Celalıhu size emrettiğini o emirde önce kendi nefsi ile başladığını ve Melaikeleri ile övdüğünü biliniz. Allah Celle Celaluhu şöyle buyurdu:

اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِىِّ يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلٖيمًا

Ahzap suresi 33.56 Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e salât ediyorlar.  Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin.

اللهم صل وسلم وبارك على عبدك ورسولك محمد صاحب الوجه الأنور والجبين الأزهر وارض اللهم عن الأربعة الخلفاء، الأئمة الحنفاء، الذين قضوا بالحق وبه كانوا يعدلون، وعنا معهم بعفوك ورحمتك يا أرحم الراحمين.

                Ey Allah’ım. Kulun, Resulün, nur yüz sahibi, çiçek yüz sahibi Muhammet’in üzerine salat, selam ve mübarek eyle. Ey Allah’ım. Hanif imamlardan olan dört halifeden razı ol. Onlar hakkı yerine getirdiler. Onun ile adalet sağladılar. Affın ve rahmetin ile onlarla beraber bize önem ver. Ey merhamet edenlerin en merhametlisi.

 

Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI

Emekli Müftü. İcazetli hoca. 

17. EYLÜL.2023

Alminbar.netten alıntıdır.