İbrahim Sırmalı


Gaibe İman 5

  Emekli Müftü - muftu.ibrahim@gmail.com


Bundan sonra söyleriz. Ey mümin kardeşler!
Gerçekten meselelerin en büyüklerin den mesele Allah Subhanehunun ve Tealanın cc Kitabında beyan eyleyip beyanını tamam eylediği, en tamam izah ile izah eylediği mesele gerçekten Allah Subhanehu ve Tealanın gaibi yalnız kendisinin bildiği meselesidir. Allah cc Nebisine sav bütün mahlukata gerçekten şunu ki gök ehlinden ve yer ehlinden yalnız Allahtan başka gaibi kimse bilemez olduğunu emretti. Gerçekten şu bir gerçek ki Allah cc ngaibi bilme konusunda kendisi yalnız başına eşi olmayan tek kendisidir. Allah cc Teala şöyle buyurdu:

قُلْ لَا يَعْلَمُ مَنْ فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ وَمَا يَشْعُرُونَ اَيَّانَ
يُبْعَثُونَ
Nemil suresi 27.65 - De ki: "Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir. Onlar öldükten sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler."
Allah Teala şöyle buyurdu:
وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَا اِلَّا هُوَ وَيَعْلَمُ مَا فِى الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَمَا تَسْقُطُ
مِنْ وَرَقَةٍ اِلَّا يَعْلَمُهَا وَلَا حَبَّةٍ فٖى ظُلُمَاتِ الْاَرْضِ وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا فٖى كِتَابٍ
مُبٖينٍ
Enam 6.59 - Gaybın anahtarları yalnızca O'nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah'ın bilgisi dâhilinde, Levh-i Mahfuz'da) olmasın.

Allah Subhanehu şöyle buyurdu:
وَلِلّٰهِ غَيْبُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاِلَيْهِ يُرْجَعُ الْاَمْرُ كُلُّهُ فَاعْبُدْهُ وَتَوَكَّلْ عَلَيْهِ
وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
Hud suresi 11.123 - Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah'a mahsustur. Bütün işler O'na döndürülür. Öyle ise O'na kulluk et ve O'na tevekkül et. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir.
Allah Subhanhu gaip anahtarlarının katında olduğunu haber verdi. Onları şu ayeti kerime ile beyan etti. Şöyle buyurdu:
اِنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِى الْاَرْحَامِ وَمَا تَدْرٖى نَفْسٌ
مَاذَا تَكْسِبُ غَدًا وَمَا تَدْرٖى نَفْسٌ بِاَىِّ اَرْضٍ تَمُوتُ اِنَّ اللّٰهَ عَلٖيمٌ خَبٖيرٌ
Lokman suresi 31.34 - Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi şüphesiz yalnızca Allah katındadır. O, yağmuru indirir, rahimlerdekini bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır. Ey mümin kardeşler! Allah Azze ve Celle gaibi bildiğini iddia edip kadrini yücelten her birinden her ne olursa reddeyledi. Ancak Allah cc dilediğine gaip bilgiyi verdi. Bunlar hiçbir şekilde Allah’a ası olmayan, kendilerine emredileni yapan ve ibadeti halisane şekilde Allah için yapan melaikelerdir. Allah cc bunlardan gaip ilmini reddeyledi. Şöyle buyurdu:

وَعَلَّمَ اٰدَمَ الْاَسْمَاءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلٰئِكَةِ فَقَالَ اَنْبِٶُنٖى بِاَسْمَاءِ هٰؤُلَاءِ
اِنْ كُنْتُمْ صَادِقٖينَ
Bakara suresi 2.31 - Allah, Âdem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin" dedi. Melaikeler ibadetin büyük tarafına ve Rabbın haklarının ve kendisine neyin gerektiğini, neyin caiz olduğunu, kendi nefislerine bunları neyi bilebilecekleri ve kudretlerinin ne olduğunu tarafına olunca melekler şöyle buyurdular. Ayeti kerime:

قَالُوا سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلٖيمُ الْحَكٖيمُ

Bakara suresi 2.32 - Melekler, "Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin" dediler.
Subhan olan Allah Teala sonra onlara meleklere şöyle buyurdu:

قَالَ يَا اٰدَمُ اَنْبِئْهُمْ بِاَسْمَائِهِمْ فَلَمَّا اَنْبَاَهُمْ بِاَسْمَائِهِمْ قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ اِنّٖى اَعْلَمُ
غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ
Bakara suresi 2.33 - Allah, şöyle dedi: "Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle." Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, "Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?" dedi. 
Bunlar cinlerdir. Allah Subhanehu ve Teala onların gaibi bilmediklerini beyan eyledi. Allah Teala Süleyman as ın ölümü kıssası hakkında şöyle buyurdu:

فَلَمَّا قَضَيْنَا عَلَيْهِ الْمَوْتَ مَا دَلَّهُمْ عَلٰى مَوْتِهٖ اِلَّا دَابَّةُ الْاَرْضِ تَاْكُلُ مِنْسَاَتَهُ
فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ الْجِنُّ اَنْ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِى الْعَذَابِ الْمُهٖينِ
Sebe suresi 34.14 - Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun ölümünü onlara ancak değneğini yemekte olan bir kurt gösterdi. Süleyman'ın cesedi yıkılınca cinler anladılar ki, eğer gaybı bilmiş olsalardı aşağılayıcı azap içinde kalmamış olacaklardı. Cinler Süleyman as ın önünde çalışıyorlardı. Süleyman’ın sağ olduğunu zannediyorlardı. Hal bu ki Süleyman ölmüştü. Ruhu cesedinden ayrılmıştı. Cinler Ona bakıyorlardı. Onu görüyorlardı. Bunu ile beraber onun uzun zamandan beri kesinlikle öldüğünü hissetmiyorlardı. Onlar çabalıyorlar, zorlanıyorlar ve ondan korkuyorlardı. Allah cc cinleri Süleyman as ın emri altına koydu. İçinde bulundukları acıklı azaptan çıkış bulmak ve sığınak bulmak için çabalar halde onları yaptı.
Bu onların her bir koruyanlarının ve yardımcılarının haber ile Süleyman as ın vefatı gibi bir haberle zafere ulaşıncaya kadar alarm durumu halinde olduklarına delalet eder. Bunun ile beraber ölümünü beklediklerinin öldüğünü ölüp yok olduğunu cinler hissedemediler. Şu ayeti kerime onların durumunu beyan ediyor. Allah cc şöyle buyurur:

فَلَمَّا قَضَيْنَا عَلَيْهِ الْمَوْتَ مَا دَلَّهُمْ عَلٰى مَوْتِهٖ اِلَّا دَابَّةُ الْاَرْضِ تَاْكُلُ مِنْسَاَتَهُ
فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ الْجِنُّ اَنْ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِى الْعَذَابِ الْمُهٖينِ
Sebe suresi. 34.14 - Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun ölümünü onlara ancak değneğini yemekte olan bir kurt gösterdi. Süleyman'ın cesedi yıkılınca cinler anladılar ki, eğer gaybı bilmiş olsalardı aşağılayıcı azap içinde kalmamış olacaklardı. Cinler bunu bilemediler. Melaikeler onlar salıh, tertemiz olmalarına rağmen gaibi bilemez olunca cinler içlerinde serkeşler, şeytanlar, fa sık olanlar ve delalete düşenler olmasına rağmen birinci baptan gaip ilminin bilinmesini nasıl gizleyebilsinler. Ey kardeşler! Melaikeler ve cinler gaibi bilemeyince
insanın şanından mıdır? Onlar gaip olanı bilebilirler mi?
Yoksa bilemezler mi? Bu soru çok mühimdir. Ey kardeş! Biz Kur’an’a baktığımızda onu orada buluyoruz. Gaip ilmi yalnız insandan reddedilmez. Allah Teâlâ onu mahlûkatının hayırlısından da reddeder. Mahlûkatının hayırlı olanları Allah’ın Resulleridir. Allah’ın salat ve selamı onların üzerine olsun. Resuller bile gaibi bilemezler. Allah Teâla şöyle buyurdu:

وَلِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ
Maide suresi 3.109 - Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Bütün işler ancak Allah'a döndürülür. Resullerin ilki Nuh alehisselat-u ve-sselam nefsini gaip ilmini bilmediğini orada ki kavminin Nuh’un gaibi bildiğini zannettiklerinde zamanda şöyle cevap verdi.
Ayet-i kerime:

وَلَا اَقُولُ لَكُمْ عِنْدٖى خَزَائِنُ اللّٰهِ وَلَا اَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلَا اَقُولُ اِنّٖى مَلَكٌ وَلَا اَقُولُ
لِلَّذٖينَ تَزْدَرٖى اَعْيُنُكُمْ لَنْ يُؤْتِيَهُمُ اللّٰهُ خَيْرًا اَللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا فٖى اَنْفُسِهِمْ اِنّٖى اِذًا لَمِنَ
الظَّالِمٖينَ
Hud suresi 11.31 - Size ben, "Allah'ın hazineleri yanımdadır", demiyorum; gaybı da bilmem. "Ben bir meleğim" de demiyorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için, "Allah, onlara asla hiçbir hayır vermez" de diyemem. Allah, onların içlerindekini daha iyi bilir. Böyle bir şey söylersem, o zaman ben gerçekten zâlimlerden olurum. Nuh as kendisinin gaibi bilmediğini beyan eden
resullerin ilkidir. Bu da resullerin sonuncusu Allah’ın salat ve selami üzerine olsun Muhammet bin Abdullah şöyle buyurdu. Ayet-i Kerime:

قُلْ لَا اَمْلِكُ لِنَفْسٖى نَفْعًا وَلَا ضَرًّا اِلَّا مَا شَاءَ اللّٰهُ وَلَوْ كُنْتُ اَعْلَمُ الْغَيْبَ
لَاسْتَكْثَرْتُ مِنَ الْخَيْرِ وَمَا مَسَّنِىَ السُّوءُ اِنْ اَنَا اِلَّا نَذٖيرٌ وَبَشٖيرٌ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
Araf suresi 7.188 - De ki: "Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim. Eğer ben gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve bir müjdeciyim."
Ayni şekilde ayet-i kerimede şöyle buyurulur:
قُلْ مَا كُنْتُ بِدْعًا مِنَ الرُّسُلِ وَمَا اَدْرٖى مَا يُفْعَلُ بٖى وَلَا بِكُمْ اِنْ اَتَّبِعُ اِلَّا مَا
يُوحٰى اِلَیَّ وَمَا اَنَا اِلَّا نَذٖيرٌ مُبٖينٌ

Ahkaf suresi 46.9 - De ki: "Ben türedi bir peygamber değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım."
İşte Peygamberlerin evvelkilerin ve sonrakilerin kendilerinin gaip ilmini bilmeleri huşunda hepsi de bunu bilmediklerinin beyan ettikleri halleri böyledir. Şöyle buyurulur. Ayet-i kerime:

يَوْمَ يَجْمَعُ اللّٰهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَا اُجِبْتُمْ قَالُوا لَا عِلْمَ لَنَا اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ
الْغُيُوبِ
Maide suresi 5.109 - Allah'ın, peygamberleri toplayıp "siz(den sonra davetiniz)e ne derece uyuldu?" diyeceği, onların da, "Bizim hiçbir bilgimiz yok. Gaybleri hakkıyla bilen ancak sensin" diyecekleri günü hatırlayın. Hatta Hz. Muhammet sallallahu aleyhi ve sellemin ashabından da gaip ilmini onlardan reddeyledi. Gaip ilini onlara bildirmedi. Bu konuda Allah Teâla şöyle buyurdu:
مَا كَانَ اللّٰهُ لِيَذَرَ الْمُؤْمِنٖينَ عَلٰى مَا اَنْتُمْ عَلَيْهِ حَتّٰى يَمٖيزَ الْخَبٖيثَ مِنَ الطَّيِّبِ
وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يَجْتَبٖى مِنْ رُسُلِهٖ مَنْ يَشَاءُ فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ
وَرُسُلِهٖ وَاِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا فَلَكُمْ اَجْرٌ عَظٖيمٌ

Al-i İmran suresi 3.179 - Allah, pisi temizden ayırıncaya kadar mü'minleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir. Allah, size gaybı bildirecek de değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer (gaybı ona bildirir). O hâlde, Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız sizin için büyük bir mükâfat vardır.
Bu melaikeler, cinler, resuller, resullerin arkadaşlari Allah cc onlara gaip ilmini bilmelerini men eyledi. Bu sayılanlarda gaibi kendi nefislerinden men eylediler. Gerçekten mümin olanın kendi nefsinden gaip ilmini men etmesi Allaha, kitaplarına, resullerine imanın alametlerindendir. Meleklerde gaip ilmini bilmekten uzaktırlar. Ona yardım talebinde bulunulmaz. Cin, melek, insan ve başlarında resuller gaibi bilmez ise bu Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın gaibi bilmede tek olduğuna delalet eder. Bundan dolayı Allah Subhanehu ve Teâla gaibi bilmekle ve mahlûkatın değil kendi tekeline almakla kendi nefsini övüyor. Allah Subhanehu ve Teâla gaip ilmini resullerden razı olduklarını ve kendisinin gaip ilmini öğrettiklerini yoksa kendi öğrenmek isteyenleri değil, onlara gaip ilmini vahiy yolu ile öğreterek bunun dışında tuttu. Allah Teâla şöyle buyurdu:

عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلٰى غَيْبِهٖ اَحَدًا
Cin suresi 72.26 - O, gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez.

اِلَّا مَنِ ارْتَضٰى مِنْ رَسُولٍ فَاِنَّهُ يَسْلُكُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهٖ رَصَدًا
لِيَعْلَمَ اَنْ قَدْ اَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَاَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَاَحْصٰى كُلَّ شَیْءٍ عَدَدًا
Cin suresi 72.27 - (27-28) Ancak seçtiği resûller başka.
(Onlara bildirir.) Fakat O, Resûlün önünde ve arkasında
gözetleyici (melek)ler yürütür ki resûllerin, Rablerinin vahiylerini tebliğ ettiklerini bilsin. Allah, onların her hâlini kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıp dökmüştür. Ey mümin kardeşler! Gaip ilminin mahluklardan menedildiğini Kur’an ayetlerinin getirdiği bu açıklamadan sonra bu mahlûk olanlar melaike veya resuller olsa da ancak şu vardır. Kim gaip ilmini bildiğini iddia ederse gaip ilmini bildiğini iddia eden kim ise o Kur’an ve Sünnetin delilleri ile kâfirdir. Allah Azze ve Celle gaibi bilmeyi yalnız kendisine tek eline almıştır. Bu konuda kim kendisi ile tartışırsa Allah’ı inkâr etmiş olur. Allaha eş koşmuş olur. Gaip ilmini bildiğini iddia etmek tevhit
inancına tamamen zıttır. Çünkü tevhit inancı; o Allah Tealayı gaip ilmi konusunda tahsis etmektir. Gaip ilmini biliyorum deyip bu konusunda tartışan herkes herkes muvahhit olamaz. Belki o Allaha ortak koşan müşrik kafir olur. Âlimler tağutları saydı. Gaip ilmini bildiğini iddia edenleri tağutlardan olduklarını zikrettiler. Gaip ilmini bildiğini iddia eden o kimse tağuttur. Gaip ilmin iddia edenler çeşitli suret ve şekiller edinirler. Onların bazıları eskidir. Bazıları ise yenidir. Bu zaman ortaya çıkarılmıştır. Gaip ilmini bildiğini iddia edenlerin bazısı kahinler, arraflar, müneccimler, sihirbazlık yapanlar ve zan etmelerine göre keşif ehli olanlardır. Onların çoğu sirk yerlerinde ve cambazlık oyunu oynanan yerlerde ve eğlence yerlerinde yayılır. Gaip ilmini bildiğini iddia edenler oyun şeklinde ortaya çıkar. Bu oyun şeytani oyunlardır. Yakın zamandan önce bazı sokaklarda yayılan bazı oyunlar gibidir. Zannetmelerine göre insana
isminden, çocuklarının sayısından, seçtiği sorulardan kendisine ne geleceğinden, ayet-i kerimenin rakamlarının bu rakamların Kur’an’ın haber verdiği haberler. Bunlara
görevli olan cinlerin şeytani oyunlarıdır. Bu oyunda istihdam edilen cinlerin çoğu cinlerin dokunması ile verdiği haberlerde isabet ettiği veya aklında bir şeyin isabet edip doğru söylediği kesintisiz süre gelmiş olaylardır. Bunların hepsi gaip ilminin bilinmesinin arkasında insanların cereyanı sebebi iledir. Gaibi ancak Allah bilir. Bu inancımızdır. İmanımızdır. Müslümanlığımızdır. Gerçekten gaibi ancak Allah bilir. Gaibi mukarreb melek bilmez. Mursel olan nebi bilmez.
Üstelik sihirbaz, müneccim, kâhin ve arraf hiç bilmez. Nasıl olurda oyunla bunlara tabi olunur. Solaklarda para ile satın alınır. Gaibi bilmeğe ve geleceğe için bazan sihirbazlarla ve bidatçıların yayılması ile ulaşılabilir. Onlar Ebced Havvez harflerini kullanıyorlar. Harfler arasını şekillendiriyorlar. Bu konuda sayılamayacak kadar abuk sabukluklar çıkarıyorlar. Başka bir topluluk ortaya çıkıyor. Onlar kum üzerine çizgi çiziyorlar. Başka bir topluluk ortaya çıkıyor. Onlar kahve fincanı ve avuç içi okuyorlar. Bunların her bireri küfür hallerine ve şeytani
eğilimlere yapışmışlardır. Küfür ile bu davranışlar arasında büyük örtüşme vardır. Bu örtüşme gaip olanı bilme iddiasını kapsamı içine alması içindir. Bu gaibi bilmeyi Allah Azze ve Celle kendi tekeline aldı. Cin daveti cine ibadet etmek veya diğer küfür hallerinin bazıları ile kafa karışıklığı ile buna nasıl dâhil olunur. Bundan bir şeyden içeriğinden mahrum olanlar az oldu. Bir yerde küfür artarsa ve halkı orada sağlam bir şekilde yerleşirse ve bu gaip ilminin bilinmesi iddiaları artar. Bir yerde iman ve yerleşenler artarsa bu sihirbazlar, bu deccallar, bu yalancılar gecikirler. Azalırlar. Ey mümin kardeşler! Müneccimlere tabi olmak bu zamanda gaibi bildiğini iddia edenlerin bölümündendir. Müneccimlik; Felsefe sanatının ve zamana itibar edenlerin sanatının esaslarındandır. Onlar meydana gelen olaylara yıldızların tesiri ve tasarrufu olduklarına itikat edip inanıyorlar. Şu bir gerçek ki yıldızların hareketlerini ve burçlarının bilinmesi, gökteki yürüyüşlerinden yerde hangi olayın; bahtiyarlığın, uğursuzluğun, mutluluğun ve üzülmenin meydana geldiğinin bilinmesi mümkündür düşüncesi Hz. İbrahim as kavminin şirk koşmasıdır. Onlar yıldızlara ibadet ediyorlardı. Yıldızların kendi üzerlerine tesirleri olduğuna inanıyorlardı. Şu bir gerçek ki feleklerin menzillerini ve yıldızların burçlarını öğrenmekle insan için neyi meydana geldiğini bilmek mümkündür. Bu düşünce müşrik olanların özelliklerinden şirktir. İmam İbn-i Kayyım şöyle dediği gibidir. O alemde vakı olan şirkten iki sebepten daha kuvvetli olanıdır. Ona ibadet edenler ona heykeller, şekiller ve putlar bina ettiler. İbadet ettikleri putlar; ibadet ettikleri gezegen ve yıldızlara ulaştıkların zannederek ibadet ettiler. İbn-i el-
Kayyim Allahın rahmeti üzerine olsun şöyle dedi.’’Bu Müşriklerin ileri gelenlerinin ve onların görüşü olan yöneticilerinin şirk koşmasıdır.
Bu âlemde şirke düşmekteki iki sebepten en kuvvetli olanıdır. İkinci sebebe gelince, bu kabirlere ibadet etmektir. Ölülere şirk koşmaktır. Bu da Yeryüzünde ki ilk şirk koşmaktır. Bu şirk koşanlar müşriklerin cuhurudur.’’m İmam İbn-u el-Kayyım şöyle dedi: Çoğu kez müşrikler hakkında birleşen bu iki sebep kabirlere ve yıldızlara ibadet edenler ismini alır.’’
Yıldızlara bakma sanatı yeni çağda büyük bir yayılma ile yayılıp genişledi. Müneccimlik ekseri şekli ile başkalarının malını elde etmenin tohumlarının aracılarından bir aracı oldu. Müneccimliğin aracıları vardır. Bundan dolayı yayılmasına yardım eyledi. Gazeteler, dergiler ve ilam araçlarından diğerleri; bunlar müneccimliğin yayılmasında en geniş yollardandır.
Müneccimlik bu dergilerde ve gazetelerde ‘’Burçlar’’ adı altında veya ‘’Talihine Burçlar’’ , Talihler ve Burçlar’’ adı altında adet olur. Müneccimliğe sihri savaş ile yaklaşarak tarif ederler. Veya talihin ve yıldızın derler. Yazı işinde çarpıtma, yalan ve aldatma yollarını kullanırlar. Almadıkları güzel sözlerle yetinecekler. Bu okuyucu bir şey dedi.
Kalbini cahilin doğru zannettiği kapalı genel sözlere bağlıyor. İhtiraslı Müslümanlardan cahiller bu burçları okumakla buluyorlar. Benim burcum şöyledir, şu burçta doğdum, talihim nedir? Gelecekte benin için ne meydana gelecek? Diyorlar. Bu yöneticiler gazetelerde ve dergilerde okuyorlar. Bu ise haramdır. Caiz değildir. Yazılması yayınlanması ve okunması şirk bölümlerinden olduğundan caiz değildir. Hatta şöyle; ‘’Ben bunu okuyorum. Söylediklerimin içindekiler batıldır. Ben ancak teselli buluyorum.’’ söylese bile caiz değildir. Buna cevap veririz. Tek olan Allah’a iman eden O Allah ki gaibi biliyor bunun gibi şirk olan şeylerle teselli olmaz. Bazı gazete ve dergiler zanlarına göre talih ve burçlar hakkında irtibat ve soru sorma telefon numaraları yayınlamaya başladılar. Bu ise haramdır. Mümin olanlara bu caiz değildir. Bundan sakındırmak gerekir. İmkanlar nispetinde uyarıp sakındırmak gerekir. Gazete ve dergilerde kendisinden bir şey anlaşılmayan, bazen aralarında tutar olmayan, bidat ehlinin sözlerine benzeyen yazılarında müneccimlik için yazıp yayınlamaları süslendirilmiş sözlerle yeterli olmaları
usulleridir.Eğer bunu tasarlamışlarsa gazete ve dergilerde bunu çağdaş üslupla yazıyorlardı. Böyle olmazsa şu üslup takip ediliyordu:
Ona güzel talihinden şöyle olacak veya şu iş meydana gelecek gibi bazılarının sözleri gerekli tembihler yapılır. Bunlar düşünülmeden rasgele söylenir. Bu talihin kötülüklerindendir.
Programları yayınlamak ve duyurmak ayni şekilde vesilelerindendir. Gaip olanı ve geleceği açığa çıkarmada bunlar müneccimlerin hallerini ortaya koyuyor. Bunlar bunu görenlerin nefsi üzerine tesir eder. Onların doğruluğuna itikat edip inanırlar. Özellikle falcının ve hilekârın görüntüsü üzerine çocuklar yetiştirilince olur. O kahinin bakıp geleceği okuduğu küre
önünde veya küreye bakan kadının önünde alemde ne olacak? Bunlar küçük çocuklara gösterilecek filmlerde çokça meydana gelir. Bu sihri, putçuluğu ve başkasını aldatmayı öğretmektir. Ayet-i Kerimede Allah cc şöyle buyurur:

وَاتَّبَعُوا مَا تَتْلُوا الشَّيَاطٖينُ عَلٰى مُلْكِ سُلَيْمٰنَ وَمَا كَفَرَ سُلَيْمٰنُ وَلٰكِنَّ
الشَّيَاطٖينَ كَفَرُوا يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَ وَمَا اُنْزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ
وَمَارُوتَ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ اَحَدٍ حَتّٰى يَقُولَا اِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلَا تَكْفُرْ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا
مَا يُفَرِّقُونَ بِهٖ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِهٖ وَمَا هُمْ بِضَارّٖينَ بِهٖ مِنْ اَحَدٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِ
وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ وَلَقَدْ عَلِمُوا لَمَنِ اشْتَرٰيهُ مَا لَهُ فِى الْاٰخِرَةِ مِنْ
خَلَاقٍ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْا بِهٖ اَنْفُسَهُمْ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
Bakara suresi 2.102 - Süleyman'ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil'deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfre girdiler. Hâlbuki o iki melek, "Biz ancak imtihan için
gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme" demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Hâlbuki onlar, Allah'ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi! Ben bu sözümü söylüyorum. Allahtan beni ve sizleri
bağışlamasını istiyorum. O çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.

İKİNCİ HUTBE

Hamt âlemlerin Rabbi olan Allaha aittir. Salat ve selam Nebilerin ve Resullerin en şereflisi Hz. Muhammet üzerine Hane halkı üzerine ve arkadaşlarının üzerine hepsinin üzerine olsun. Ben Allahtan başka ilah olmadığına, tek olduğuna, eşi olmadığına, onun gaip âlemini ve görünen alemi bildiğine şahitlik ederim. O Allah cc rahmandır. Rahimdir. Ey mümin kardeşler! Bu ilmi öğreten kitapları yayınlamak müneccimliğin falcılığın yayılmasının ve gaip ilminde Allah’a ortak olmanın yollarındandır. Bu yayınlar  zanni ile geleceği ile gaip olmasına rağmen insana haber verir. Bu kitaplar bu vakitte adresler adı altında yayınlanır. Bunlardan biri: ‘’Hazzuke el-Yevme ve Delil el-Heyran fi alı’ el-İnsan’’adli kitaptır. Bu kitap şimdi binlercesi düzenlı olarak müneccimlikte; mal meselelerinde, iş meselelerinde, yolculuk meselelerinde, evlilik meselelerinde ve diğer işlerde nasıl istifade edilir
etrafında basımı yapılmaktadır. Bu kitapları hangi hallerde olursa olsun okunması, satın alınması ve satılması caiz değildir. Gerekli olan görev bu kitapları yok etmek veyakmaktır.
Müneccimlik öğretimi veren yüksekokulların bulunması bunlarla uğraşanların sebep ve yollarındandır. Öğretim görenlere bu konuda küfrü öğrenmeleri üzerine diploma verilmesi de bunlarla uğraşanların sebep ve yollarındandır. Bu diplomalar ne kadar da aşağılayıcıdır. Bu diplomalar sahibine hiçbir şey vermez. Ancak küfrü öğrenirse onun ile ölünce defnedilir. Bunların bu konuda bundan başka çeşitli sebepleri ve yolları vardır.

((من اقتبس شعبة من النجوم اقتبس شعبة من السحر زاد ما زاد))
‘Kim yıldızlardan bir şube alıntı yaparsa sihirden bir bölüm elde etmiş olur. Buna ilave ettiğini ilave etti.’’ İmam İbn-i Teymiye söyledi: ‘’Resulüllah sav astronomi ilminin sihirden olduğunu açıkladı.’’ Allah Teala şöyle buyurdu:
وَاَلْقِ مَا فٖى يَمٖينِكَ تَلْقَفْ مَا صَنَعُوا اِنَّمَا صَنَعُوا كَيْدُ سَاحِرٍ وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُ
حَيْثُ اَتٰى
Taha suresi 20.69 - "Sağ elindekini (değneğini) at ki, onların yaptıklarını yutsun. Şüphesiz yaptıkları bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise nereye varsa kurtuluşa eremez."İşte gerçekler böyledir. Gerçekten astronomi ile uğraşanlar ne dünyada ne de ahirette başarılı olamayacaklarını tahmin etmeğe delalet eder. Astrolog müneccimlik falcılık ve kâhincilik cinsindendir. Resulüllah sav şöyle buyurdu:

وقد قال صلى الله عليه وسلم: (من أتى عرافاً فسأله عن شيء لم تقبل له
صلاة أربعين ليلة)
‘’Kim sihirbaza gelir ona bir şeyden soru sorarsa bu kimsenin kırk gecelik namazı kabul olmaz.’’ Bu gaibi bildiğini iddia edene veya elinde zarar verecek fayda verecek müneccime sihirbaza gelir onlara yalnızca sorsa (sorduğuna inanmasa) ‘’Onun kırk gecelik namazı kabul olmaz.’’ Aldığı cevabın doğru olduğunainanırsa bu kimsenin hükmü ne olur? Müneccimleri, kısmet burçlarına bakanları tasdik edenler, falcılar, kâhinler ve gaibi bildiğini iddia edenler tasdik edenler, işte bunlar Hz. Muhammet sav indirilene şu hadisi şerfe binaen kâfir olurlar:

(من أتى كاهناً أو عرافاً فصدقه بما يقول فقد كفر بما أنزل على محمد)
‘Kim kâhine veya falcıya gider onların söylediklerini tasdik ederse Muhammede sav indirileni inkar etmiş
olur.’’ Bunlara soru soran bu şekilde kafir olursa kendisine soru sorulan kahinler ve falcılar onların kafir olduklarında İslam milletinden çıkmalarında gaip ilmini bildiklerin iddia ettiklerinden şüphe yoktur Ey mümin kardeşler! Üzerimize düşen görev şirk ve küfür sebeplerini uyarmalıyız. Hususi ile bu tehlikeli bölümde uyarmalıyız. Nebi sav şöyle buyurdu:

(إن أخوف ما أخاف على أمتي في آخر زمانها النجوم)

‘Ahir zamanda ümmetim üzerinde en çok korktuğum korkunç şey falcılıktır. ’’Bir defasında Resulüllah sav Medine’den çıktı. Medine’ye önem verdi. Şöyle buyurdu:
(إن الله قد برأ هذه الجزيرة من الشرك ولكن أخاف أن تضلهم النجوم)
‘’Allah bu adayı şirkten kurtardı. Ancak falcıların onları sapıtmasından korkuyorum.’’ Çokça özen gösterilmelidir. Gerçekten iş çok tehlikelidir. Mümin olana düşen görev inancını ve imanını
muhafaza etmelidir. İmandan ve tevhit inancından neyi kurtarmalıyız. Mümin olana imanını ve tevhit inancını kurtarmak için dişlerini kullanıp ısırarak yerine getirmelidir.

اللهم اغفر للمؤمنين والمؤمنات والمسلمين والمسلمات، اللهم أعز
الإسلام والمسلمين وأذل الشرك والمشركين اللهم انصر جندك وحزبك اللهم
انصر عبادك المؤمنين الموحدين في كل مكان،
Ey Allah’ım! Mümin erkekleri mümine hanımları, Müslüman erkekleri ve Müslüman hanımları affedip bağışla. mEy Allah’ım! İslam dinini ve Müslümanları aziz edip güçlendir. Allaha şirk ve ortak koşmayı, Allaha şirk ve ortak koşanları zelil edip küçük düşür. Ey Allah’ım! Ordularına ve taraftarların yardım eyle. Ey Allah’ım! Her mekânda mümin muvahhit kullarına yardım eyle.
Allah cc şöyle buyurur:

اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِىِّ يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا
تَسْلٖيمًا
Ahzap suresi 33.56 - Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin.
وسبحان ربك رب العزة عما يصفون وسلام على المرسلين والحمد لله رب
العالمين

Senin Rabbin; kudret ve şeref sahibi olan Rab, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir. Peygamberlere selâm olsun.


- Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.
Tarih: 18 Mayıs 2023.
Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI
(Emekli Müftü, İcazetli)
www.almınbar.net dan alıntıdır.