İbrahim Sırmalı


Gaibi Bilmek 2

  Emekli Müftü - muftu.ibrahim@gmail.com


 


Hamt; ilim ola­rak her şeyi ku­şa­tan Al­la­ha ait­tir. O her şey üze­ri­ne şa­hit­tir. O kural ile ilahi tak­di­ri­ni yapar. O is­te­di­ği­ni ya­pan­dır. Kul­la­rı­nı iki kısma ayır­dı.
A-Rab­bi­ne tövbe eden­ler.
B-Asi ve ser­keş olan­lar. Al­lah­tan başka ilah ol­ma­dı­ğı­na, tek ol­du­ğu­na, eşi ol­ma­dı­ğı­na ve öv­gü­ye değer yö­ne­ti­ci ol­du­ğu­na şa­hi­dim. Ve yine Hz. Mu­ham­me­din Allah’ın kulu ve Re­su­lü ol­du­ğu­na şa­hi­dim. Re­sul­le­rin efen­di­si ve kul­lu­ğun özü­dür. Allah ona, hane hal­kı­na, ar­ka­daş­la­rı­na ve on­la­ra fe­ra­set­le doğru yol­la­rın­da ihsan de­re­ce­sin­de tabi olan­la­ra salat ve çokça selam ey­le­sin.
Bes­me­le­den, hamt etmek, salat ve se­lam­dan sonra söy­le­rim.
Allah Teâla kendi nefsi için şöyle bu­yur­du:
عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلٰى غَيْبِهٖ اَحَدًا
Cin su­re­si 72.26 - O, gaibi bi­len­dir. Hiç kim­se­ye gay­bı­nı bil­dir­mez.
اِلَّا مَنِ ارْتَضٰى مِنْ رَسُولٍ فَاِنَّهُ يَسْلُكُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهٖ رَصَدًا
Cin su­re­si 72.27 Ancak seç­ti­ği re­sûl­ler başka. (On­la­ra bil­di­rir.) Fakat O, Re­sû­lün önün­de ve ar­ka­sın­da gö­zet­le­yi­ci (melek)ler yü­rü­tür.
Ger­çek­ten âlem iki ne­vi­dir.
A-His­si(do­ku­nu­la­bi­lir) şa­hit­ler önün­de olan.
B-Ve­ya işi­ti­len veya idrak olu­nan veya bun­la­rın dı­şın­da do­ku­nu­la bi­lir­li­ği güçlü olan âlem. Bu alem ken­di­si­ni kav­ra­ma­da ken­di­sin­de do­ku­nu­la­bi­lir gücü olan her­ke­se onu an­la­sın veya an­la­ma­sın müş­te­rek olur. Ki­bir­li olan­lar veya deli olan­lar ha­riç­tir. Güneş ise onu gö­zü­müz ile gö­rü­rüz. Her­kes bunu kav­rar. Kimse bunu inkar ede­mez. Ancak bunu deli olan veya ki­bir­li olan insan inkar eder. Orada gaibi alem var­dır. Al­lah­tan baş­ka­sı onu bi­le­mez. Veya Allah’ın cc re­sul­le­rin­den di­le­dik­le­ri­ne ge­rek­li hik­me­tin­den do­la­yı onu kav­ra­ma gücü ver­dik­le­ri bilir.
Gaibi ilim­ler­den ba­zı­la­rı da var ki Allah o ilim­le­ri ken­di­si­ne hu­su­si ey­le­di. On­la­rı mah­lû­ka­tın­dan baş­ka­sı­na bil­dir­me­di. Bu gaibi bil­gi­yi mah­lû­ka­tı­na öğ­ret­me­me­si hik­me­ti­ni kay­bet­me­mek için yaptı. Kı­ya­me­tin ne zaman ko­pa­ca­ğı bil­gi­si bu gaibi bil­gi­ler­den­dir. Bun­dan do­la­yı­dır ki hiç kimse kı­ya­me­tin ne zaman ko­pa­ca­ğı­nı bil­mez. Bunu ancak Aziz ve Celil olan Allah bilir. Bu ko­nu­da Allah cc Ne­bi­si­ne sav şöyle bu­yu­ru­yor:
يَسْئَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ اَيَّانَ مُرْسٰیهَا قُلْ اِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ رَبّٖى لَا يُجَلّٖيهَا لِوَقْتِهَا اِلَّا هُوَ ثَقُلَتْ فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ لَا تَاْتٖيكُمْ اِلَّا بَغْتَةً يَسْپَلُونَكَ كَاَنَّكَ حَفِىٌّ عَنْهَا قُلْ اِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللّٰهِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Araf su­re­si 7.187 - Sana kı­ya­me­tin ne zaman ko­pa­ca­ğı­nı so­ru­yor­lar. De ki: "Onun bil­gi­si ancak Rab­bi­min ka­tın­da­dır. Onu vak­tin­de ancak O (Allah) or­ta­ya çı­ka­ra­cak­tır. O gök­le­re de, yere de ağır bas­mış­tır. O, size ancak an­sı­zın ge­le­cek­tir." Sanki senin ondan ha­be­rin var­mış gibi sana so­ru­yor­lar. De ki: "Onun bil­gi­si sa­de­ce Allah ka­tın­da­dır. Fakat in­san­la­rın çoğu bil­mi­yor­lar."
Ceb­ra­il as Nebi sav ye kı­ya­met ne zaman ko­pa­cak diye so­run­ca Nebi sav ona şöyle cevap verdi. Şöyle bu­yur­du:
(ما المسؤول عنها بأعلم من السائل فمن ادعى فمن ادعى أنه يعلم متى تقوم الساعة فهو كاذب ومن صدقه في ذلك فقد كذب الله ورسوله )
Kı­ya­me­tin ne zaman ko­pa­ca­ğı ken­di­si­ne so­ru­lan bu ko­nu­yu so­ran­dan daha fazla bil­mi­yor. Kim kı­ya­me­tin ne zaman ko­pa­ca­ğı­nı bil­di­ği­ni iddia eder­se o ya­lan­cı­dır. Kim bu bil­gi­yi bu ko­nu­da kabul eder­se o Allah ve Re­su­lü­nü ya­lan­la­mış olur. Allah cc şöyle bu­yu­ru:
Biz kı­ya­me­tin ne zaman ko­pa­ca­ğı­nı bil­me­di­ği­miz için ayni şe­kil­de hangi se­bep­le ko­pa­ca­ğı­nı da bil­mi­yo­ruz. Kı­ya­me­tin kop­ma­sı olayı Allah’ın mu­ci­ze­le­rin­den ve kud­re­tin­den­dir.
اِنَّمَا اَمْرُهُ اِذَا اَرَادَ شَيْئا اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Yasin su­re­si 36.82 - Bir şeyi di­le­di­ği zaman, O'nun emri o şeye ancak "Ol!" de­mek­tir. O da hemen olu­ve­rir.
Allah cc Teâlâ şöyle bu­yur­du:
وَلِلّٰهِ غَيْبُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا اَمْرُ السَّاعَةِ اِلَّا كَلَمْحِ الْبَصَرِ اَوْ هُوَ اَقْرَبُ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ
Nahil su­re­si 16.77 - Gök­le­rin ve yerin gaybı Allah'a ait­tir. Kı­ya­met'in kop­ma­sı, bir göz kırp­ma­sı gibi veya daha az bir za­man­dır. Şüp­he­siz Allah, her şeye hak­kıy­la gücü ye­ten­dir.
Kı­ya­me­tin işi na­sıl­dır? Yanı kı­ya­met ko­par­ken nasıl ola­cak? O ancak göz kırp­ma­sı gibi veya daha yakın bir sü­re­de ola­cak­tır. Bu­ra­da bi­la­kis göz kırp­ma­sın­da daha yakın za­man­da ola­cak ma­na­sı var­dır. Mu­hak­kak ki Allah cc her şeye gücü ye­ten­dir. Allah Teala şöyle bu­yu­ru­yor:
فَاِذَا نُفِخَ فِى الصُّورِ نَفْخَةٌ وَاحِدَةٌ
وَحُمِلَتِ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةً وَاحِدَةً
فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ
Hakka su­re­si 69. 13-15 Sûr'a bir defa üfü­rü­lün­ce, yer­yü­zü ve dağ­lar kal­dı­rı­lıp bir­bi­ri­ne bir çarp­tı­rı­lın­ca, işte o gün ola­cak olmuş (kı­ya­met kop­muş)tur.
وَانْشَقَّتِ السَّمَاءُ فَهِىَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌ
Hakka su­re­si 69.16 - Gök de ya­rıl­mış ve artık o gün o da çök­me­ye yüz tut­muş­tur.
وَالْمَلَكُ عَلٰى اَرْجَائِهَا وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌ
Hakka su­re­si 69.17 - Me­lek­ler onun kı­yı­la­rın­da­dır. O gün Rab­bi­nin Arş'ını, bun­la­rın da üs­tün­de sekiz ta­şı­yı­cı taşır.
يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفٰى مِنْكُمْ خَافِيَةٌ
Hakka su­re­si 69.18 - O gün (hesap için Allah'a) arz olu­nur­su­nuz. Hiç­bir sır­rı­nız gizli kal­maz.
Gaibi ilim­le­rin ba­zı­la­rın­dan­dır. O ilim­ler­de Allah’ın re­sul­le­ri­ne öğ­ret­ti­ği, o re­sul­le­rin­de o ilim­le­ri mas­la­hat­la­rın­dan do­la­yı in­san­la­ra ulaş­tır­dık­la­rı gaibi ilim­ler­dir. Bu gaibi ilim­le­re ulaş­ma­nın yolu ancak pey­gam­ber­ler­den gelen yol­dur. Bu ilim­ler­den in­san­la­ra gelen gaibi ilim öl­dük­ten sonra, ruh­la­rı­nın ce­set­le­rin­de ay­rıl­ma­sın­dan sonra ki gaibi bil­gi­dir.
Ger­çek­ten insan öl­dük­ten sonra ken­di­le­ri­ne ne ola­ca­ğı­nın ha­ki­ka­ti­ni bi­le­mez­ler. Bu bil­gi­yi ancak vahiy yolu ile bi­lir­ler. Vahiy Hal­la­ku’l-Alem(alemi ya­ra­tan) olan Allah cc ta­ra­fın­dan Pey­gam­ber­le­re gön­de­ri­lir. Her şey ile Allah ki­ta­bın­da ve Re­su­lü­nün sav li­sa­nın­da haber verdi. Ne ile şi­fa­ya ka­vu­şa­cak, ne ile ye­ter­li olu­na­cak, di­ni­mi­zin iş­le­ri ne ile dü­ze­lecek, dün­ya­mı­zın iş­le­ri ne ile dü­ze­lecek bu gaibi bil­gi­den­dir. Mü­min­le­re ne ola­cak, kâ­fir­le­re ne ola­cak Allah’ın Re­su­lü bize haber verdi. Dini üzere doğru olan ve salıh amel iş­le­yen mümin; Allah’tan beni ve siz­le­ri böyle olan mü­min­ler­den ol­ma­mı­zı is­te­rim. İşte böyle olan mü ‘mine neşe, se­vinç, mut­lu­luk, mem­nu­ni­yet ve ni­met­ler var­dır. Allah cc Teâla şöyle bu­yur­du:
اِنَّ الَّذٖينَ قَالُوا رَبُّنَا اللّٰهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلٰئِكَةُ اَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَاَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتٖى كُنْتُمْ تُوعَدُونَ
Fus­sı­let su­re­si 41.30 - Şüp­he­siz "Rab­bi­miz Allah'tır" deyip de, sonra dos­doğ­ru olan­lar var ya, on­la­rın üze­ri­ne akın akın me­lek­ler iner ve der­ler ki: "Kork­ma­yın, üzül­me­yin, size (dün­ya­da iken) va'de­dil­mek­te olan cen­net­le se­vi­nin!"
نَحْنُ اَوْلِيَاؤُكُمْ فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَفِى الْاٰخِرَةِ وَلَكُمْ فٖيهَا مَا تَشْتَهٖى اَنْفُسُكُمْ وَلَكُمْ فٖيهَا مَا تَدَّعُونَ
نُزُلًا مِنْ غَفُورٍ رَحٖيمٍ
Fus­sı­let su­re­si 41.31-32 "Biz dünya ha­ya­tın­da da âhi­ret­te de sizin dost­la­rı­nı­zız. Çok ba­ğış­la­yan ve çok mer­ha­met­li olan Allah'tan bir ağır­la­ma ola­rak, orada can­la­rı­nı­zın çek­ti­ği her şey var, is­te­di­ği­niz her şey orada sizin için var."
1-Al­lah cc Teâla şöyle bu­yur­du:
جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ لَهُمْ فٖيهَا مَا يَشَاؤُنَ كَذٰلِكَ يَجْزِى اللّٰهُ الْمُتَّقٖينَ
Nahil su­re­si 16.31 - İçin­den ne­hir­ler akan Adn cen­net­le­ri­ne gi­re­cek­ler­dir. Ken­di­le­ri için orada di­le­dik­le­ri her şey var­dır. Allah, ken­di­ne karşı gel­mek­ten sa­kı­nan­la­rı böyle mü­kâ­fat­lan­dı­rır.
اَلَّذٖينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰئِكَةُ طَيِّبٖينَ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Nahıl su­re­si 16.32 - Me­lek­ler, on­la­rın can­la­rı­nı iyi kim­se­ler ola­rak alır­ken, "Selâm size! Yap­mış ol­du­ğu­nuz iyi iş­le­re kar­şı­lık girin cen­ne­te" der­ler.
Nebi sav den şu ha­dis-i şerif sabit oldu. ‘’ Ger­çek­ten ölüm anın­da mü’min müj­de­le­nir. Ru­hu­na; Ey temiz olan ruh! Razi ola­rak sen­den razı ola­rak çık diye söy­le­nir. Ra­hat­lı­ğa ve ko­ku­lu fes­le­ğe­ne çık ey ruh. Rab kız­gın de­ğil­dir.’’ Şu bir ger­çek ki kab­rin­de gözün gö­re­ce­ği yer kadar ge­niş­lik ken­di­si­ne ve­ri­lir. Ken­di­si­ne Cen­net­ten bir kapı ken­di­si­ne açı­lır. Cen­ne­tin ko­ku­sun­dan ve gü­zel­lik­le­rin­den ken­di­si­ne ge­ti­ri­lir. Cen­net­ten ken­di­si­ne yatak ve­ri­lir. Ora­dan el­bi­se ile giy­di­ri­lir. Dünya ve için­de­ki ni­met­le­rin­den daha ağır ve ha­yır­lı olan ni­met­ler ken­di­si­ne ve­ri­lir.
Ka­fi­re ge­lin­ce. Kü­für­den Allah’a sı­ğı­nı­rım. O İslam dini ile din­dar ol­ma­yan­dır. İster Ya­hu­di olsun. İster Hris­ti­yan olsun. İster Me­cu­si olsun. İster Put­pe­rest olsun. İster hiç­bir dine inan­ma­yan din­siz olsun. İslam di­nin­den dönen mür­ted olsun. Ön­ce­den Müs­lü­man idi. İslam ile övü­nü­yor­du. Sonra İslam di­nin­den döndü. Mür­ted oldu. İslam ile alay et­me­ye baş­la­dı. Veya İslam’ın ala­met­le­ri ile alay et­me­ye baş­la­dı. Kafir ol­du­ğun­dan İslam’dan bazı şey­le­ri terk etti. Namaz gibi. Bu onun için ke­der­dir. Hü­zün­dür. Ken­di­si­ne ölüm anın­da ve kab­rin­de acı ve­ri­ci azap­tır. Allah’ın cc şu ayet-i ke­ri­me­si­ni işi­tin.  Şöyle bu­yu­rur:
وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا اَوْ قَالَ اُوحِىَ اِلَیَّ وَلَمْ يُوحَ اِلَيْهِ شَیْءٌ وَمَنْ قَالَ سَاُنْزِلُ مِثْلَ مَا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَلَوْ تَرٰى اِذِ الظَّالِمُونَ فٖى غَمَرَاتِ الْمَوْتِ وَالْمَلٰئِكَةُ بَاسِطُوا اَيْدٖيهِمْ اَخْرِجُوا اَنْفُسَكُمْ اَلْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنْتُمْ تَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ غَيْرَ الْحَقِّ وَكُنْتُمْ عَنْ اٰيَاتِهٖ تَسْتَكْبِرُونَ
Enam su­re­si 6.93 - Allah'a karşı yalan uy­du­ran veya ken­di­ne bir şey vah­ye­dil­me­miş­ken, "Bana vah­yo­lun­du" diyen, ya da "Allah'ın in­dir­di­ği­nin ben­ze­ri­ni ben de in­di­re­ce­ğim" diye laf eden kim­se­den daha zalim kim­dir? Za­lim­le­rin şid­det­li ölüm san­cı­la­rı için­de çır­pın­dı­ğı; me­lek­le­rin, el­le­ri­ni uzat­mış, "Haydi can­la­rı­nı­zı kur­ta­rın! Allah'a karşı doğru ol­ma­ya­nı söy­le­di­ği­niz, ve O'nun ayet­le­rin­den ki­bir­le­ne­rek yüz çe­vir­di­ği­niz için bugün aşa­ğı­la­yı­cı azap ile ce­za­lan­dı­rı­la­cak­sı­nız" di­ye­cek­le­ri zaman hâl­le­ri­ni bir gör­sen!
Onlar ölüm acı­la­rı için­de­dir­ler. Me­lek­ler el­le­ri­ni on­la­ra doğru uzat­mış, on­la­ra bil­dir­ge ve hava yolu ile ne­fis­le­ri­ni­zi çı­ka­rın de­ni­lir. Sanki onlar ne­fis­le­rin­den korku için­de­dir­ler. Çünkü o nefis ancak azaba çıkar. Bugün can­la­rı­nı­zı çı­ka­rın. Uta­nı­la­cak azap, zelil azap, uta­nı­la­cak ve ayıp azap ile Allah’ın cc aley­hi­ne ger­çek ol­ma­yan­la­rı söyle de­di­ği­niz­den ve Onun ayet­le­ri­ne karşı ki­bir­len­di­ği­niz­den do­la­yı kar­şı­la­şa­cak­sı­nız.  Allah cc Azze ve Celle şöyle bu­yur­du:
وَلَوْ تَرٰى اِذْ يَتَوَفَّى الَّذٖينَ كَفَرُوا الْمَلٰئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَاَدْبَارَهُمْ وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَرٖيقِ
Enfal su­re­si 8.50 - Me­lek­ler, kâ­fir­le­rin yüz­le­ri­ne ve art­la­rı­na vura vura ve "haydi tadın yan­gın aza­bı­nı" di­ye­rek can­la­rı­nı alır­ken bir gör­sey­din.
ذٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْدٖيكُمْ وَاَنَّ اللّٰهَ لَيْسَ بِظَلّٰامٍ لِلْعَبٖيدِ
Enfal su­re­si 8.51 - (Ey kâ­fir­ler!) Bu, sizin el­le­ri­ni­zin ön­ce­den yap­tı­ğı­nın kar­şı­lı­ğı­dır. Yoksa Allah kul­la­rı­na zul­me­di­ci de­ğil­dir.
Ayeti ke­rim­de şayet edatı var­dır. On­la­rın can­la­rı alı­nır­ken şayet on­la­rı gö­re­bil­sey­din. Ce­va­bi şöyle olur. Me­la­ike­ler on­la­rı öl­dür­dük­le­ri yüz­le­ri­ne ve kıç­la­rı­na vur­duk­la­rı ve ya­kı­cı azabı tat­tık­la­rı za­ma­nı zi­hin­le­re ula­şa­bil­di­ğin­ce on­la­ra büyük bir üzün­tü çe­ke­cek­le­ri an­la­şı­lır.
Bu azap sizin el­le­ri­niz ile yap­tı­ğı­nız gü­nah­lar­dan do­la­yı­dır. Mu­hak­kak Allah cc kul­la­rı­na zül­me­den de­ğil­dir. Yani şayet sen bunu gö­re­bil­sey­din el­bet­te kor­kunç, uta­nı­la­cak, yüz ka­ra­sı ve rezil olay gö­re­cek­tin. Aziz ve Celil olan Allah cc şöyle bu­yur­du:
فَكَيْفَ اِذَا تَوَفَّتْهُمُ الْمَلٰئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَاَدْبَارَهُمْ
Mu­ham­met su­re­si 47.27 - Me­lek­ler, on­la­rın yüz­le­ri­ne ve sırt­la­rı­na vu­ra­rak can­la­rı­nı alır­ken hâl­le­ri nasıl ola­cak?
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمُ اتَّبَعُوا مَا اَسْخَطَ اللّٰهَ وَكَرِهُوا رِضْوَانَهُ فَاَحْبَطَ اَعْمَالَهُمْ
Mu­ham­met su­re­si 47.28 - Bu, Allah'ı ga­zap­lan­dı­ran şey­le­re uy­duk­la­rı ve O'nun hoş­nut ol­du­ğu şey­le­ri be­ğen­me­dik­le­ri için­dir. Allah da on­la­rın amel­le­ri­ni boşa çı­kar­mış­tır.
Allah’ın cc öf­ke­len­dik­le­ri­ne tabi ol­du­lar. Allah’ın razı ol­du­ğu dav­ra­nış­la­rı çir­kin gör­dü­ler. Süb­han olan Allah cc şöyle bu­yur­du:
فَوَقٰيهُ اللّٰهُ سَيِّئاتِ مَا مَكَرُوا وَحَاقَ بِاٰلِ فِرْعَوْنَ سُوءُ الْعَذَابِ
Mü’min su­re­si 40.45 - Allah, onu, on­la­rın hi­le­le­ri­nin kö­tü­lük­le­rin­den ko­ru­du. Fi­ra­vun aile­si­ni, azâ­bın en kö­tü­sü ku­şat­tı.
اَلنَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ اَدْخِلُوا اٰلَ فِرْعَوْنَ اَشَدَّ الْعَذَابِ
Mü’min su­re­si 40.46 - (Öyle bir) ateş ki, onlar sabah akşam ona su­nu­lur­lar. Kı­ya­me­tin ko­pa­ca­ğı günde de, "Fi­ra­vun aile­si­ni aza­bın en şid­det­li­si­ne sokun" de­ni­le­cek­tir.
Re­su­lül­lah sav bu­yur­du: Bu söze doğru söy­le­yen­den sa­mi­mi­yet­le kulak verin. O doğru söy­le­yen kendi is­te­ği doğ­rul­tu­sun­da ko­nuş­maz. Ona kulak verin. Şöyle bu­yu­ru­yor: ‘’Nef­sim kud­ret elin­de olan Allah’a yemin ede­rim. Bu üm­met­ten hiç­bir kimse beni işit­mi­yor. Yani davet üm­me­ti beni işit­mi­yor. Kim Re­su­lül­lah sav bi’se­tin­den(gön­de­ril­dik­ten) sonra bu­lur­sa o üm­me­ti­nin da­ve­tin­den­dir. Şöyle bu­yur­du: Nef­sim kud­ret elin­de olan Allah’a yemin ede­rim ki bu üm­met­ten hiç bir kimse Ya­hu­di ve Hris­ti­yan işit­mi­yor. Sonra geçip gi­di­yor. Ken­di­si ile gön­de­ril­di­ği­me iman et­mi­yor. Böyle iman et­me­yen biri olur­sa ce­hen­nem eh­lin­den olur.’’
Nebi sav şöyle bu­yur­du: ‘’Siz­den bi­ri­niz öl­dü­ğü zaman akşam sabah ken­di­si­ne otu­ra­ca­ğı yer gös­te­ri­lir. Eğer cen­net eh­lin­den ise cen­net eh­lin­den ol­du­ğu ken­di­si­ne gös­te­ri­lir. Eğer ce­hen­nem eh­lin­den ise ce­hen­nem eh­lin­den ol­du­ğu ken­di­si­ne gös­te­ri­lir. Ona bu va­ra­ca­ğın yer­dir. Kı­ya­met gü­nün­de Allah cc seni bu­ra­ya gön­de­recek. De­ni­lir. Re­su­lül­lah sav sahih ri­va­yet­le ri­va­yet edil­di. Kafir için: Şu bir ger­çek ki dün­ya­dan sonu gelip ahi­re­te yö­nel­di­ği zaman ken­di­si­ne ölüm me­le­ği gelir. Ona azabı müj­de­ler. Ve ru­hu­na; Ey pis olan nefis! Allah’ın öf­ke­si­ne ve ga­za­bı­na çık der. O da ce­se­din­den ken­di­si ile müj­de­len­di­ği kötü yere ay­rı­lır. Yün­den olan ıslak çıyan kebap şişi gibi orada can çe­ki­şir. Gök ka­pı­la­rı o ruha açıl­maz. Ce­se­di­ne dön­dü­rü­lür.
Rab­bin­den, di­nin­den ve pey­gam­be­rin­den ken­di­si­ne soru so­ru­lur. Ken­di­si ile ce­va­bı ara­sın­da çev­ri­lir. Ta ki şayet dün­ya­da cevap ver­me­si­ni bi­li­yor­du ise cevap verir. Şu bir ger­çek ki kab­rin­de iken küfür üzere öldü ise cevap ve­re­mez. Sonra kabir ken­di­si­ne dar gelir. Ta ki ka­bur­ga­la­rı bir­bi­ri­ne girer. Ken­di­si­ne ce­hen­nem­den bir kapı açı­lır. Ken­di­si­ne ce­hen­ne­min sı­cak­lı­ğı ve şid­det­li sı­cak­lı­ğı gelir. De­mir­den tok­mak­lar­la ken­di­si­ne vu­ru­lur. Öyle şid­det­le ba­ğı­rır ki insan ve cin­le­rin dı­şın­da ki var­lık­lar bunu iştir.
Ey Müs­lü­man­lar! İşte buna Allah’ın ki­ta­bi ve Re­su­lül­lah’ın sav sün­ne­ti de­la­let eder. O de­la­let mu’min­le­re ölüm anın­da ve ka­bir­le­rin­de ve­ri­lecek ni­met­ler ve se­vin­me­le­ri­dir. İyilik sever, cö­mert ve şe­ref­li olan Allah’tan biz­le­ri bu ni­met­le­re ka­vu­şan­lar­dan ol­ma­mı­zı is­ti­yo­rum. Bu ve bu Allah’ın ki­ta­bı­nın ve Re­su­lül­lah’ın de­la­let et­ti­ği kâ­fir­le­re ve­ri­lecek azap ve ölüm anın­da­ki ve ka­bir­le­rin­de­ki ebe­di­ye­te kadar olan ke­der­le­ri­dir. Yal­nız kâ­fir­le­re değil.
Kim olur­sa olsun. Yal­nız kâ­fi­re değil. Kim olur­sa olsun. Ya­hu­di olsun. İster Hris­ti­yan olsun. Ateş­pe­rest olsun. Put­pe­rest olsun. İslam’dan dönen mur­ted olsun. Onun ile alay eder. Veya İslam’ın işa­ret­le­ri ile alay eder. Veya ka­fir­le­rin terk et­tik­le­ri­ni terk eder. İslam’ın işa­ret­le­rin­den dö­ner­ler. Bun­la­ra öl­dük­ten sonra nimet ve se­vinç yok­tur. Azap­la­rın­dan ha­fif­let­mek ve dur­mak yok­tur.
Allah cc şöyle bu­yur­du:
اِنَّ الْمُجْرِمٖينَ فٖى عَذَابِ جَهَنَّمَ خَالِدُونَ
Zuh­ruf su­re­si 43.74 - Şüp­he­siz suç­lu­lar ce­hen­nem aza­bın­da de­vam­lı ka­la­cak­lar­dır.
لَا يُفَتَّرُ عَنْهُمْ وَهُمْ فٖيهِ مُبْلِسُونَ
Zuh­ruf su­re­si 43.75 - Azap­la­rı ha­fif­le­til­me­ye­cek­tir. Onlar azap için­de ümit­siz­dir­ler.
وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ كَانُوا هُمُ الظَّالِمٖينَ
Zuh­ruf su­re­si 43.76 - Biz on­la­ra zul­met­me­dik. Fakat onlar, ken­di­le­ri zâlim idi­ler.
وَنَادَوْا يَا مَالِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَ قَالَ اِنَّكُمْ مَاكِثُونَ
Zuh­ruf su­re­si 43.77 - (Gö­rev­li me­le­ğe şöyle ses­le­nir­ler:) "Ey Mâlik! Rab­bin bizim işi­mi­zi bi­tir­sin." O da, "Siz hep böyle ka­la­cak­sı­nız" der.
Azap­tan din­le­ne­bil­mek kâ­fir­ler öl­dür­me­mi­zi ger­çek­leş­ti­rin diye söy­ler­ler. Ancak ken­di­le­ri­ne mu­hak­kak siz­ler bu­ra­da ka­lı­cı­sı­nız, Allah cc kâ­fir­le­re lanet ey­le­di, on­la­ra ce­hen­nem ha­zır­la­dı, ebedi ola­rak bu­ra­da ka­lı­cı­sı­nız, dost ve yar­dım­cı bu­la­maz­sı­nız diye söy­le­nir. Ayet-i ke­ri­me­de Allah cc bu­yur­du:
يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِى النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَا اَطَعْنَا اللّٰهَ وَاَطَعْنَا الرَّسُولَ
Ahzap su­re­si 33.66 - Yüz­le­ri­nin ateş­te bir yan­dan bir yana dön­dü­rü­le­ce­ği gün, "Keşke Allah'a ve Resûl'e itaat edey­dik" di­ye­cek­ler.
Bu ayet-i ke­ri­me Allah’ın Ki­ta­bin da Ce­hen­nem eh­li­nin Ce­hen­nem­de ebedi ka­la­ca­ğı­nı zik­ret­ti­ği üç ayet­ten bi­ri­dir.
Kâfir olan­lar ve zul­me­den­ler; Allah ise on­la­rı af edici ve on­la­rı doğru yala hi­da­yet edici de­ğil­dir. Onlar ancak ebedi ola­rak ka­la­cak­la­rı Ce­hen­nem yo­lu­na gi­rer­ler.
Kim Allah’a ve Re­su­lü­ne ası olur­sa mu­hak­kak ki bu ki­şi­ye için­de ebedi ka­la­ca­ğı Ce­hen­nem ateşi var­dır.
Bu ayet-i Ke­ri­me­ler­den biri Nisa su­re­sin­de­dir. İkinci ayeti ke­ri­me Ahzap su­re­sin­de­dir.
Üçün­cü­sü Cin sü­re­sin­de­dir.
        Devamı Gelecek Sayıda...