Ceyhun KALENDER


GENÇLİK NEREYE GİDİYOR?

Türk Eğitim-Sen Rize Şubesi Basın ve Halkla İlişkiler


 Bir ül­ke­nin en önem­li kay­na­ğı genç­lik­tir. Sahip ol­du­ğu di­na­mizm, bilgi bi­ri­ki­miy­le ül­ke­le­rin eko­no­mi, sanat, spor ve as­ke­ri alan­da­ki en önem­li gü­cü­nü de oluş­tu­rur­lar. Sahip ol­duk­la­rı de­ğiş­ken ve ya­ra­tı­cı ya­pı­la­rı sa­ye­sin­de top­lu­mun ge­le­ce­ği için vaz­ge­çil­mez­dir­ler.
Ancak za­ma­na uyum sağ­la­ma ko­nu­sun­da dö­nü­şü­mü daha çabuk sağ­la­yan genç­ler­le, bu dö­nü­şüm ko­nu­sun­da daha tu­tu­cu dav­ra­nan ye­tiş­kin­ler ara­sın­da bir kuşak ça­tış­ma­sı da ka­çı­nıl­maz ol­mak­ta­dır.
Bu kuşak ça­tış­ma sa­de­ce gü­nü­mü­ze özgü bir durum de­ğil­dir. İnsan­lık ta­ri­hi bo­yun­ca genç­le­rin dö­nü­şü­mü­ne di­re­nen ve on­la­rın ser­gi­le­di­ği eylem ve söy­lem­le­ri acı­ma­sız­ca eleş­ti­ren ye­tiş­kin­ler, ebe­veyn­ler ve öğ­ret­men­ler her zaman ol­muş­tur.
Ünlü Sü­me­ro­loğ İlmiye ÇIĞ; “Sümer tab­let­le­rin­de, ‘Bu genç­lik ne­re­ye gi­di­yor?’ ya­zı­sı­nı gör­dük­ten sonra artık genç­le­ri sor­gu­la­mı­yo­rum.” diyor.
Antik Yu­na­nis­tan’da ya­şa­mış Ünlü fi­lo­zof Aris­to da; “Gü­nü­müz­de genç­ler kont­rol­den çık­mış du­rum­da… Kaba bir şe­kil­de yemek yi­yor­lar, ye­tiş­kin­le­re kaba dav­ra­nı­yor­lar. Ebe­veyn­le­ri­ne karşı çı­kı­yor­lar ve öğ­ret­men­le­ri­ni si­nir­len­di­ri­yor­lar.” di­ye­rek genç­le­re karşı eleş­ti­ri­yi bir aşama daha ile­ri­ye ta­şı­yor.
Yine di­dak­tik şi­irin atası He­si­odos: "Gü­nü­müz genç­le­ri öyle umur­sa­maz ki, ile­ri­de ülke yö­ne­ti­mi­ni ele ala­cak­la­rı­nı dü­şün­dük­çe umut­suz­lu­ğa ka­pı­lı­yo­rum. Bize, bü­yük­le­re karşı say­gı­lı ol­ma­yı, ağır başlı dav­ran­ma­yı öğ­ret­miş­ler­di. Şim­di­ki genç­ler çok du­yar­sız ve bek­le­me­si­ni bil­mi­yor­lar." söz­le­riy­le sanki gü­nü­müz­de­ki bir ye­tiş­ki­nin kla­sik söz­le­ri­ni yüz­yıl­lar ön­ce­sin­den ses­len­dir­miş gibi…
Bu sü­reç­te Mus­ta­fa Kemal Ata­türk’ü fark­lı bir yere ko­ya­ca­ğız. Mus­ta­fa Kemal Ata­türk, bütün in­san­lı­ğın yar­gı­la­dı­ğı genç­le­re ne kadar gü­ven­di­ği­ni, on­la­ra ne kadar değer ver­di­ği­ni şu söz­ler­le ifade edi­yor­du:
"Genç­ler, ce­sa­re­ti­mi­zi tak­vi­ye ve idâme eden siz­si­niz. Siz, al­mak­ta ol­du­ğu­nuz ter­bi­ye ve irfan ile in­san­lık me­zi­yet­le­ri­nin, vatan mu­hab­be­ti­nin, fikir hür­ri­ye­ti­nin en kıy­met­li tim­sâ­li ola­cak­sı­nız.
Biz her şeyi genç­li­ğe bı­ra­ka­ca­ğız... Ge­le­ce­ğin ümidi, ışık­lı çi­çek­le­ri on­lar­dır. Bütün ümi­dim genç­lik­te­dir.
Küçük ha­nım­lar, küçük bey­ler! Siz­ler he­pi­niz ge­le­ce­ğin bir gülü, yıl­dı­zı ve ikbal ışı­ğı­sı­nız. Mem­le­ke­ti asıl ışığa bo­ğa­cak olan siz­si­niz. Ken­di­ni­zin ne kadar önem­li, de­ğer­li ol­du­ğu­nu dü­şü­ne­rek, ona göre ça­lı­şı­nız. Siz­ler­den çok şey bek­li­yo­ruz."
O zaman, in­san­lı­ğın yak­la­şık altı bin yıl­dır çözüm bu­la­ma­dı­ğı bir konu hak­kın­da boş yere zaman har­ca­yıp çene pat­lat­ma­dan, genç­le­ri an­la­ma­lı ve bu ge­rek­siz ça­tış­ma­ya son ve­ril­me­li diye dü­şü­nü­yo­rum. Üs­te­lik genç­ler ya­şa­ma­dık­la­rı bir yaşam tar­zı­nı, bizim ha­ya­tı­mı­zı yar­gı­la­mı­yor; ancak bizim ya­şa­dı­ğı­mız, belki de ya­şa­ya­ma­dı­ğı­mız bir genç­li­ği acı­ma­sız­ca eleş­tir­me­miz, ger­çek­leş­ti­re­me­di­ği­miz ha­yal­le­ri­mi­zin bir so­nu­cu mudur, diye de dü­şün­mek ge­re­kir.
Peki, ül­ke­miz­de genç­lik ne­re­ye gi­di­yor?
Tür­ki­ye 26 mil­yo­nu aşkın öğ­ren­ci sa­yı­sıy­la bir­çok Av­ru­pa ül­ke­si­nin nü­fu­sun­dan fazla öğ­ren­ci­ye okul­lar­da eği­tim ver­mek­te­dir. 19 mil­yo­nu aşkın il­köğ­re­tim ve or­ta­öğ­re­tim öğ­ren­ci­si ile 7 mil­yo­nu aşkın üni­ver­si­te öğ­ren­ci­si Tür­ki­ye nü­fu­su­nun da yak­la­şık % 30’unu oluş­tur­mak­ta­dır. Bu sa­yı­ya 25 yaş altı oku­ma­yan genç­le­ri de ek­ler­sek sayı daha da yük­se­lir. 15-25 arası genç­le­ri­miz ise yak­la­şık 13 mil­yon­dur ve nü­fu­su­mu­zun %15’ine denk gelir.
90’lı yıl­la­rın sonu ve iki binli yıl­la­rın ba­şın­da doğan bu genç­ler, gü­nü­müz ta­bi­riy­le Z ku­şa­ğı­nı oluş­tur­mak­ta­dır­lar.
Peki bu denli genç bir nü­fu­sa sahip ül­ke­miz­de, gen­le­rin ge­le­cek­le­riy­le il­gi­li ve ül­ke­mi­ze ka­ta­cak­la­rı de­ğer­ler ile il­gi­li nasıl bir plan­la­ma ya­pıl­mış­tır? Doğ­ru­su bunu pek bil­mi­yo­ruz.
Ancak özel­lik­le son yıl­lar­da, iyi eği­tim almış genç­le­ri­mi­zin daha mutlu bir yaşam sür­mek ve eko­no­mik yön­den bek­len­ti­le­ri­ni kar­şı­la­ya­bil­mek ama­cıy­la yurt dı­şı­na git­tik­le­ri­ni bi­li­yo­ruz.
Yurt dı­şı­na gitme im­ka­nı ol­ma­yan veya git­me­yi ter­cih et­me­yen üni­ver­si­te me­zu­nu genç­le­rin de yak­la­şık üçte biri işsiz…
TÜİK ve­ri­le­ri­ne göre genç­ler­de iş­gü­cü­ne ka­tıl­ma oranı er­kek­ler­de %71,3, ka­dın­lar­da ise %35,5’tir. 15-24 yaş gru­bu­nu kap­sa­yan genç­ler­de ise iş­siz­lik oranı %20,4’tür. Bu yaş gru­bun­da iş­siz­lik oranı; er­kek­ler­de %16,3, ka­dın­lar­da ise %27,9 ola­rak ve­ril­mek­te­dir.
Yine TÜİK ve­ri­le­ri­ne göre 18-29 yaş gru­bun­da­ki genç­le­rin yüzde 76'sı "daha iyi bir ge­lecek için" yurt­dı­şın­da ya­şa­mak is­te­mek­te­dir. İşsiz­lik, hayat pa­ha­lı­lı­ğı, eği­tim, ada­let­siz­lik gibi ge­rek­çe­ler­le yurt dı­şı­na giden genç­le­ri­mi­zin büyük bir ço­ğun­lu­ğu, Tür­ki­ye’de bu im­kan­la­rın sağ­lan­ma­sı du­ru­mun­da ise kendi ül­ke­sin­de ka­la­bi­le­ce­ği­ni söy­lü­yor.
Bu kısa ve­ri­ler ışı­ğın­da bir de­ğer­len­dir­me ya­pa­cak olur­sak, genç­le­ri­mi­zin önem­li bir kısmı iş gü­cü­ne ka­tı­la­ma­ya­rak bun­dan ülke eko­no­mi­si za­ra­ra uğ­rar­ken, işsiz kalan genç­ler de ümit­siz­lik ve ka­ram­sar­lık için­de yurt dı­şı­na git­mek de dahil ara­yış­la­rı­nı sür­dür­mek­te­dir­ler.
İleri tek­no­lo­ji üret­me ka­bi­li­ye­ti olan, ül­ke­mi­zin gözde üni­ver­si­te­le­rin­de oku­muş genç­le­ri­mi­zin yurt dı­şı­na git­me­le­ri ise içi­mi­zi en çok acı­tan ko­nu­dur.
Bu genç­ler için güven or­ta­mı oluş­tur­mak, ada­le­ti sağ­la­mak, baskı yap­ma­dan on­la­rın dü­şün­ce­le­ri­ne değer ver­mek, li­ya­kat sa­hi­bi olan­la­rın önünü açmak beyin gö­çü­mü­zü önem­li öl­çü­de en­gel­le­ye­cek­tir.
Ül­ke­miz, bizim genç­le­ri­mi­zin omuz­la­rın­da yük­se­le­cek­tir.