İbrahim Sırmalı


Kitabu’l-Umera Halifeler (Emirler) Kitabı

  Emekli Müftü - muftu.ibrahim@gmail.com


Sultan denince Sultan kimdir? Alimlerimiz şöyle dedi: (Allah onlara rahmet eylesin.) ‘’Sultan iki iş ile sultan olur.

                Birincisi, halkın kendisine bağlılığını bildirerek ve biat ederek olur. Biat ta şerefli ve gözde olanların bağlılığını bildirmeleriyle olur. 

İkincisi ise idare ettiği kişilere kanuni hükümleri uygulamakla olur. Bu da emri altına kalma korkusu ve galip olmasıyla mümkündür. İnsanlar sultana bağlılığını ifade eder. Sultan idare ettiklerinin kahrı ve acizliği nedeniyle kanun hükümlerini uygulayamazsa sultan olamaz. Sultan kötü kişilerin bağlılığını bildirmesiyle sultan olursa ve idare ettiklerinin üzerinde kahir ve galibiyeti olursa görevden azledilmez. Çünkü Sultan kahir ve galebesine rağmen eğer azledilirse bu azil uygulanmaz. Eğer kahir ve galebesi yoksa azledilir.

(Feteva-i Kadıhan c.3.s. 639)

                 Emirin karar verme yetkisi yoktur. Şayet karar verirse, verdiği karar uygulanmaz. İmam Hişam şöyle dedi: ‘’İmam Ebu Yusuf’tan (Allah ona rahmet eylesin) işittim. Şöyle diyordu: Kadı, asıl’lardan, yani halife soyundan olursa, sonra ölürse, emir onun yerine kadı tayın edemez. Eğer emir, halifenin, aşiret yönü ile soyundan ise ve soyu ile ilişkisini kesmiş ise ve bu emir hüküm verirse verdiği hüküm caiz değildir.’’

(Feteva-i Hindiye c.3,s.388) 

                Fetih kitabında emirlik ve sultanlıkta günah işlemekle görevden alınmayacağı hususunda ittifak ettiler. Emirlik ve sultanlık emri altına almaya ve galibiyet üzerine bina edilmiştir. Sultan iki şey ile sultan olur: Birincisi kendisine biat etmekledir.  Biat etmede idare edilenlerin şerefli ve gözde olanlarına itibar edilir. İkincisi idare ettiği kişileri emri altına almakla ve galibiyetle kanuni hükümleri yerine getirmekle mümkündür. Eğer insanlara biat eder ve emri altına almadaki acizliğinden kanuni hükümleri yerine getirmezse sultan olamaz. Eğer günahkârların biati ile sultan olursa; halkı emri altına alıp hâkim olup galibiyeti olursa görevden alınmaz. Çünkü sultan eğer hâkimiyeti ve galibiyeti olmasına rağmen azledilirse anlamsız ve faydasız olur. Eğer hâkimiyeti ve galibiyeti yoksa görevden azledilir. Konu sona erdi. 

(Et-Tahtavi ala ed-Der el-Muhtar, c.3, s.179)

                İmam (halife), iki uygulama ile olur. Birincisi halkın şerefli ve gözde olanlarının biati ile olur. Ve idare ettiği halka kahrından ve gücüden korkarak kanuni hükümleri yerine getirmekle mümkün olur. İnsanlar halifeye biat ederde emri altına almadaki aczinden dolayı kanuni hükümleri yerine getirmezse halife olamaz. Eğer günahkârların halifesi olursa halkı dönüp ilişki kurarak emri altına alıp galip olursa faydası varsa azledilip görevden alınmaz. Faydası yoksa azledilip görevden alınır. Eğer halife halkı emri altına alıp galibiyet elde edememişse aynı şekilde Müslümanların işlerini yerine getirmede acze düşerse kendisi görevinden alır.

                (Durru’l-Muhtar ve ibn-i Abidin c.3 s.328)

Fetih kitabında emirlik ve sultanlıkta günah işlemekle görevden alınmayacağı hususunda ittifak ettiler. Emirlik ve sultanlık emri altına almaya ve galibiyet üzerine bina edilmiştir. Sultan iki şey ile sultan olur: Birincisi kendisine biat etmekle mümkündür. Biat etmede idare edilenlerin şerefli ve gözde olanlarına itibar edilir. İkincisi idare ettiği kişileri emri altına almakla ve galibiyetle kanuni hükümleri yerine getirmekle mümkündür. Eğer insanlara biat eder ve emri altına almadaki acizliğinden kanuni hükümleri yerine getirmezse sultan olamaz. Eğer günahkârların biati ile sultan olursa; halkı emri altına alıp hâkim olup galibiyeti olursa görevden alınmaz. Çünkü sultan eğer hâkimiyeti ve galibiyeti olmasına rağmen azledilirse anlamsız ve faydasız olur. Eğer hâkimiyeti ve galibiyeti yoksa görevden azledilir. 

                (İbn-i Abidin c.4 s.423)

                Âlimler veya Müslümanlardan bir cemaat bir adama biat ederse bu adam serhat bölgelerinin korumaya, nesli korumaya, askerleri çekip çevirmeye, cesareti ve yiğitliği ile kanuni hükümleri yerine getirmeye, kudreti ve nüfuzu ile zalime karşı mazluma adalet sağlamaya gücü yetmezse bu kişi emir olamaz. Halife de olamaz. Ancak bu kişi hüküm makamında ve insanların kendisini biat etmesi ile hakem makamındadır. Kâğıt üzerinde ve insanların ağızlarında halife ve emir olarak isimlendirilmesi faydasızdır. Muhakkak ki emirlik ve halifeliğin temel direği kuvvet ve kudret üzerine bina edilmesidir. Yalnız isme ve şöhrete bina edilmez. Müslümanların geneline bu kişiye biat etmek, verdiği hükümlere itaat etmek, onun ile cihada çıkmak gerekli değildir. Onun gibi biat etmek hükmünü ortadan kaldırmaz. Halife tayın etmek müslümanların sorumluluğundan çıkmaz. Müslümanların kendilerine yukarda anlatılan özelliklerde güçlü ve kudretli vali tayin etmeleri gereklidir. Farzdır. 

İ’lai’s-Sunen kitabin dan alındı. C.12 s.3 

وَاَنَّ هٰذَا صِرَاطٖى مُسْتَقٖيمًا فَاتَّبِعُوهُ وَلَا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَبٖيلِهٖ 

Enam suresi 6.153 - İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O'nun yolundan ayırır. 

ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلٰى شَرٖيعَةٍ مِنَ الْاَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَاءَ الَّذٖينَ لَا يَعْلَمُونَ

Casiye suresi 45.18 - Sonra da seni din işi konusunda açık bir yola koyduk. Sen ona uy, bilmeyenlerin heva ve heveslerine uyma. 

                Hadisi şerifte Resulullah şöyle buyurdu:

)من رأى منكم منكرا فليغيره بيده فان لم يستطع فبلسانه فان لم يستطع فبقلبه وذلك أضعف الايمان(

‘’Kim bir kötülük görürse, onu eli ile değiştirsin. Şayet eli ile değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.’’

                (Ebi Sait el-Hudri. Sahihtir. Feyz’ul-Kadir. C.4, s.130)

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَاْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاُولٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

Al-i İmran suresi 3.104 - Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır. 

                Herkes bu görevi ihlal ederse ümmetin tamamı günahkâr olur.

(Tefsir Ruh’ul-Beyan, c.1, s.352)

                Hadisi şerifte Resulullah şöyle buyurdu:

ما من نبى بعثه الله فى امة قبلى الا كان له من امة حواريون وأصحاب يأخذون من بسنته ويقتدون بامره فمن جاهدهم بيده فهو مؤمن ومن جاهدهم بقلبه فهو مؤمن ومن جهدهم بلسانه فهو مؤمن وليس وراء ذلك من الايمان حبة خردل 

‘’Allah Teala’nin benden önceki her bir ümmete gönderdiği peygamberin, kendi ümmeti içinde sünnetine sarılan ve emrine uyan ihlaslı ve seçkin yakın çevresi ve ashabı vardır. Bu samimi çevre ve ashabından sonra, yapmadıklarını söyleyen ve emrolunmadıklarını yapan kimseler onların yerini aldı. Böyle kimselerle eliyle cihat eden mü’mindir. Diliyle cihat eden mü’mindir. Kalbiyle cihat eden de mü’mindir. Bu kadarcığıda bulunmayan da hardal tanesi ağırlığında bile iman yoktur.’’

(Sahih hadis İmam Müslim rivayet etmiştir. Riyadu’s-Salihin c.1 s.100)

                İmam Cabir den rivayet edilen hadisi şerifte Resulüllah sav şöyle buyurdu: 

(امراء يكونون بعدى لايهتدون بهديى ولا يستنون بسنتى فمن صدقهم بكذبهم واعانهم على ظلمهم فأولئك ليسوا منى ولست منهم ولا يردون على حوضى ومن لم يصدقهم بكذبهم ولم يعنهم على ظلمهم فأولئك منى وانا منهم وسيردون على حوضى)

‘’Benden sonra emirler ve padişahlar benim gösterdiğim doğru yoldan gitmez benim sünnetime tabi olmazlar. Söyledikleri yalanları ile kim onları tasdik eder zulümlerine rağmen onlara yardım ederse bu kimseler benden değildir. Bende onlardan değilim. Benim havuzumun üzerine gönderilmezler. Kim yalanlarını tasdik etmez, zulümlerine rağmen onlara yardım etmezse onlar bendendir. Ben onlardanım. Onlar benim havuzumun üzerine gönderilirler.’’

(Terğip c.3 s.194. Tac, c.4, s.537)

                Hadis-i şerifte Resulüllah sav şöyle buyurdu:

)أنا امركم بخمس الله أمرنى بهن السمع والطاعة والجهاد والهجرة والجماعة فانه من فارق الجماعة قيد شبر فقد خلع رقبة الإسلام من عنقه الا ان يراجع ومن ادعى دعوى الجاهلية فانه من جث جهنم فقال رجل يا رسول الله وان صلى وان صام فقال نعم وان صلى وصام فادعوا بدعوى الله الذى سماكم المسلمين المؤمنين(

‘’Ben size beş şeyi emrediyorum. Allah cc onları bana emretti. Bunlar: İşitmek, itaat etmek, cihat etmek, hicret etmek, cemaate katılmaktır. Şu bir gerçek ki kim cemaatten bir karış miktarınca ayrılırsa İslam’a bağlılığını boynundan buraya tekrar dönene kadar çıkarmış olur. Kim cahiliye davasını iddia ederse o kimse cehennem cesedidir. Sahabeden birisi sordu. Ey Allah’ın Resulü! Bu kimse namaz kılsa ve oruç tutsa yine cehennem cesedi midir? Resulüllah cevap verdi. Bu kimse namaz kılsa ve oruç tutsa yine cehennem cesedidir. Allah’ın davasına Müslüman ve mü’min olarak sizi isimlendirdiği davaya davet edin.’’

(Şerhi et-Tirmizi c.8 s.163)

                Hadis-i şerifte Resulüllah sav şöyle buyurdu:

(ان الناس اذا رأوا الظالم فلم يأخذوا على يديه أوشك أن يعمهم الله بعقابه منه)

                ‘’Gerçekten insanlar zalimi görürde yaptığı zülümden dolayı ona ceza vermezlerse Allah’ın o kişilerin tamamına umumi ceza verme zamanı yaklaşmıştır.’’

Şerhu’t-Tirmizi c.4 s.398.

                İmamlar (Allah onlara rahmet eylesin) halife devlet başkanı seçmenin Müslümanlar üzerinde farz olduğu hususunda ittifak ettiler. Çünkü halife ve devlet başkanı Müslümanlar için çok gereklidir. Halife ve devlet başkanı; dini görevleri ve mazlum olanlar ile zalim olanlar arasına adaleti yerine getirir. Şu bir gerçek ki bir vakitte Müslümanların bütün dünyada iki halife olması caiz değildir. İkisi arasında ittifak etseler de ihtilaf etseler de caiz değildir. Seçilen halife ve devlet başkanının Kureyiş kabilesinden olması gereklidir. Bu görüş İmam Nisa-i’nin rivayet ettiği hadisi şerife dayanır. Hadisi şerifte Resulüllah şöyle buyurur:

(الأئمة من قريش) ‘’Halifeler Kureyiş kabilesindendir.’’) Sahabe (Allah onlardan razı olsun) ve onlardan sonra gelenler bu görüşü alıp uyguladılar.

(Mezahibu’l- Ebaa c.5 s.416 kitabından alınmıştır.)

                Müslümanların kanuni hükümlerini uygulayan, had cezalarını uygulayan, devletin hudutlarını koruyan, askeri ihtiyaçlarını karşılayan, vergilerini toplayan, devlete baş kaldıranları, hırsızlık yapanları, yol kesenleri emri altına alan, cuma namazlarını ve bayram namazlarını kıldıran, kullar arasında meydana gelen çekişmeleri ortadan kaldıran ve mahkemelerdeki hakları ortaya çıkaracak şahitleri kabul edecek halife ve devlet başkanlarının olması kesinlikle gereklidir. Halifeler küreyiş kabilesinden olur. Diğer kabilelerden olması caiz değildir. Peygamberimizin ‘’İmamlar küreyiş kabilesindendir.’’ hadisi şerifi gereği küreyiş kabilesinden olması şarttır. Bu bir kişinin söylediği haber olsa da yine şarttır. Bu haberi Hz. Ebu Bekir ra görünce Ensara karşı bu habere muhtaç olunca, kimse bunu inkâr etmeyince bu haber üzerinde ittifak edilen görüş oldu. Buna haricilerden başkası muhalefet etmedi.

                Şerhi’l-Akaitten alındı.

                Müslüman toplumlar adil halifeye itaat etmekten çıkarlarsa (Muhıt Kitabında ve diğer kitaplarda olduğu gibidir.) bu davranış onların zamanındadır. Bizim zamanımızda ise hüküm galip gelenlerin lehinedir. Çünkü bunların her bir gurubu dünyayı talep ediyorlar. İsyan edenden adil olan bilinmez. İmadiye Kitabinda da konu aynı şekilde anlatılır. 

                Durru’l-Munteka. C.1,s707. Ve İbn-i Abidin c. 3 s.336. 

                Müslüman toplumdan halifeye itaatten isyan edip çıkanlar. Yani adaletli halifeye itaatten isyan edip çıkanlar Muhit Kitabında ve diğer kitaplarda olduğu gibi bu durum onların zamanında olurdu. Bizim zamanımıza gelince hüküm galip olanların lehinedir. Çünkü bunların tamamı dünyayı talep ediyorlar. İsyan edenden adil olan bilinmez. Anlaşılmaz.

                El-Kahistani. C.2, s.331.

                İnsanlara kendi aleyhlerine olan halifeye yârdim etmeleri gerekmez. Böyle bir halifeye yârdim etmek zülme yârdim etmek olur. Adil olan halifeye isyan edip itaat etmeğe karşı çıkan taifeye de aynı şekilde yârdim etmekte gerekmez. Böyle bir durumda adil olan halifeye isyan edip karşı gelip çıkanlara yardım etmiş olur. İmam Hanife den rivayet edilen; Müslümanlar arasında fitne ortaya çıkarsa her Müslümana vacip olan fitneden kaçınıp evinde oturmaktır. Kendilerinin halifesi olmaz ise yapılabilir görüş budur. 

                İbn-i Abidin. C.3 s.339.

                İmam Ebu Hanife den rivayet edilen; ‘’Müslümanlar arasında fitne ortaya çıkarsa her Müslümana vacip olan fitneden kaçınıp evinde oturmaktır.’’ Görüşü Resulüllah sav Efendimizin; (من فر الفتنة اعتق الله رقبته من النار)

‘’Kim fitneden kaçarsa Allah cc onun boynunu Cehennemden azat eder’’ Resulüllah sav Efendimiz sahabeden birine; كن حلسا من احلاس بيتك ‘’Fitne zamanında evinde değerli eşyaların altında konulan şey gibi ol. Yani evden dışarı çıkma. Hadisi şerifine dayanır. Bu hadisi Resulüllah dan Hasan b. Ziyad rivayet etti.

                Mezahib-i Erbaa c.5 s.420.

                Meşayihten bazıları ‘’Hz. Ali ra olmasaydı kıble ehli ile olan savaşın farkına bile olmazdık. Hz. Ali ve onun ile beraber savaşanlar adalet ehlinden idiler. Onun hasmı olanlar devlet başkanına itaat etmekten çıkıp isyan eden asilerden idiler. Zamanımızda hüküm galip olan devlet başkanının yanında bulunmaktır. Adil olan ile, devlet başkanına itaat etmekten çıkıp isyan eden asi kimdir bilinmez. Bunların her bireri dünyayı talep ediyorlar. 

                Tahtaviden alındı. C.3, s. 493.

                Hadisi şerif:

اذا كانت الفتنة فاخف مكانك وكف لساتك ولم تخص موضعا من موضع 

‘’Fitne olunca yerini gizli tut. Diline sahip ol. Bulunduğun durumunu belli etme.’’

Tefiru’l-Kurtubi. C.10,s.361.

                Müslümanlar halife üzerine anlaşmaya varırlarsa. Ve kendisi ile emniyet içerisinde iseler. Müminlerden bir taife bunlara itaat etmekten çıkıp ası olurlarsa, onların bu halifeye itaat etmekten ası olmaları kendilerine yapılan zulüm den dolayı ise bunlar ası ehlinden olanlardan olmazlar. Bunları idare eden halifeye yaptığı zulmü terk etmesi ve onlara adaletli davranması gerekir. İnsanların halifenin yaptığı zulme rağmen halifeye yardım etmeleri gerekmez. Böyle bir yardımda zulme yardım edilmiş olur. Halifeye karşı çıkan taifeye de ayni şekilde yârdim edilmez. Bunlara yardım edilirse halifeye itaat etmeyip ası olanlara yardım edilmiş olur.

                Fetevayi Hindiyeden alındı. C.5, s.378. 

                Burada halifeye bağlılıktan görünen galip olanları kapsamına alanlardır. Halifenin saltanatının istikrarından sonrası ve idaresinin nüfuz etmesidir. Böyle bir halifeye itaat etmenin dışına çıkmak caiz değildir. Bunu bu şekilde açıkladılar. Sonra ben Ed-Durri’l-Muntekada (kitabinda) gördüm. ‘’Gerçekten bu onların zamanında böyle idi. Bizim zamanımızda hüküm idareyi eline alıp galip gelenin lehinedir. Çünkü her taraf ikiside dünyayı talep ediyorlar. Kim adalet üzeredir, kim isyan üzeredir bilinmez.’’ Dedi. El-İmadiye Kitabında da böyledir.

                Gerçekten Müslümanlar halife üzerinde anlaşıp bir araya gelseler, kendisi ile güvende olsalar, aleyhlerine mü’minlerden bir gurup karşı çıksa, eğer o gurubun karşı çıkması kendilerine yapılan zulümden dolayı ise bunlar zulüm ehlinden değildirler. Halifeye bu guruba yapılan zulmü terk edip onlara adaletle davranması gerekir. İnsanlara o guruba karşı halifeye yardım etmeleri gerekmez. Çünkü burada zulme yardım vardır. O gurubada halifenin aleyhine yârdim etmek aynı şekilde gerekmez. Çünkü burada halifeye karşı çıkan guruba yardım vardır.

                İbn-i Abidinden alındı. C.3, s.336.

                Meşayihtan bazıları; Ali ra olmasaydı biz kible ehli ile olan savatan haberdar olmazdık. Dediler. Hz. Ali ve kendisine tabi olanlar adalet ehlindendiler. Onun hasımları zulüm ehlindendiler. Bizim zamanımızda hüküm; çoğunlukta olan tarafındır. Adil olan ile zalim olan bilinmiyor. Hepsi Dünyayı talep ediyorlar.

                Et-Tahtaviden alındı. C.3, s.493.

                Camiu’l-Fusulda orada bunun açıklamasında; Müslümanlar halifenin etrafında toplanıp birleştikleri zaman kendisi ile güvende iseler mü’minlerden bir gurup halifenin aleyhine isyan ederlerse, halifeye isyan etmeleri kendilerine yapılan zulümden dolayı ise onlar zulüm ehli değillerdir. Halifeye yaptığı zulmü terk edip adil davranması gerekir. İnsanlara halifeye onların aleyhine yardım etmeleri gerekmez. Çünkü burada zülme yardım vardır. Halifeye isyan eden gurubada halifenin aleyhine aynı şekilde yardım edilmez. Çünkü burada halifeye karşı isyancılara yardım etmek vardır. İsyan edenler şeriatın sahibi lisanı ile melundurlar.

                Resulüllah sav şöyle buyurdu: 

الفتنة نائمة لعن الله من ايقضها 

‘’Fitne uykudadır. Fitneyi uyandırana Allah cc lanet eylesin.’’

                Et-Tahtavi ala ed-Durri’l-Muhtar. C.2, s.493.

Ebi Hanifeden; Müslümanlar arasında fitne ortaya çıktığı zaman evde oturmanın lazım olduğu rivayet edilmiştir. Her Müslümana fitneden uzaklaşıp evinde oturmak Resululllahın savمن فر من الفتنة اعتقه الله من النار     

‘’Kim fitneden kaçarsa Allah onu Cehennemden azat eder’’. Hadisi şerifinene göre vaciptir.

                Resulüllah sav. Sahabeden birine şöyle buyurdu:

  كن حلسا من احلاس بيتك))(Fitne zamanı) Evinin bir köşesinde yapışıp kal.

Bu hadisi El-Hasan b. Ziyad rivayet etti.

                Mezahibi’l-Erbadan alındı. C.5, s.420.

Hadi-i şerif: ‘’Üç kişi sefere çıktığı zaman içlerinden birini kendilerine emir (başkan) edinsinler. Başkan edinmek müekket (kuvvetli) sünnettir. Onun ile düzeni sağlayıp karar vermek içindir. Yolculukta seçilen emir (başkan) had ve ta ’zir cezasını uygulamaz.

                Feyzu’l-Kadir kitabından alındı. C.1, s.333.

                Topluluk yani cemaat sefere (yolculuğa) çıktıkları zaman aralarından birini kendilerine emir (başkan) edinsinler.

                Hadis. Resulüllah sav şöyle buyurdu:

 اذا كنتم ثلاثة فى سفرفأمروا أحدكم ويكثر استشارة الرفقاء فى امر السفر ويكثر التبسم فى وجوههم

‘’Siz üç kişi sefere çıkarsanız birinizi emir (başkan) edinip seçin. Yolculuk işlerinde arkadaşlar birbirlerine çokça danışıp istişareyi çokça yapsınlar. Yüzlerinde gülümseyi tebessümü çokça yapsınlar.’’

                Şir’atu’l-İslam Kitabından alındı. S.340. 

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

ثُمَّ جَعَلْنَاكُمْ خَلَائِفَ فِى الْاَرْضِ مِنْ بَعْدِهِمْ لِنَنْظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ

Yunus suresi 10.14 - Sonra, nasıl davranacağınızı görelim diye, onların ardından yeryüzünde sizi onların yerine getirdik.

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰئِكَةِ اِنّٖى جَاعِلٌ فِى الْاَرْضِ خَلٖيفَةً قَالُوا اَتَجْعَلُ فٖيهَا مَنْ يُفْسِدُ فٖيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاءَ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ اِنّٖى اَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ

Bakara suresi 2.30 - Hani, Rabbin meleklere, "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. Onlar, "Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz." demişler. Allah da, "Ben sizin bilmediğinizi bilirim" demişti.

                İbn-i Ömerden rivayet edilen hadis-i şerifte Ömer: Ey insanlar! Resulüllah aramıza olduğu gibi ben aranızdayım. Resulüllah şöyle buyurdu:

يا أيها الناس إني قمت فيكم كمقام رسول الله فينا فقال أوصيكم بأصحابي ثم الذين يلونهم ثم الذين يلونهم ثم يفشوا الكذب حتى يحلف الرجل ولا يستحلف ويشهد الشاهد ولا يستشهد ألا لا يخلون رجل بامرأة إلا كان ثالثهما الشيطان عليكم بالجماعة وإياكم والفرقة فإن الشيطان مع الواحد وهو من الاثنين أبعد من أراد بحبوحة الجنة فليلزم الجماعة من سرته حسنته وساءته سيئته فذلكم المؤمن. 

‘’Size ashabımı, sonra onların peşinden gelenleri ve sonra bunların peşinden gelenleri vasiyet ederim (sakın aleyhlerine olmayın). Sonra yalan yaygınlaşır. Öyle ki kişi kendinden yemin etmesi istenmeden yemin eder. Şahit de istenilmeden şahitlik yapar. Dikkat edin! Bir erkek yabancı bir kadınla asla yalnız kalmasın, yoksa üçüncüleri şeytan olur. Size, Ehli Sünet toplumuna devam etmenizi vasiyet ederim, tefrikaya (arılığa) düşmeyin. Zira şeytan, tek insanla beraberdir. Hâlbuki o iki kişiye daha uzaktır. Cennetin ortasını isteyen kimse, Ehl-i Sünnet toplumuna yapışsın. Kim iyilik yapınca sevinir, günah işleyince de üzülürse, işte o kimse Mü’mindir.’’

Tirmizinin şerhinden alındı. C.4, s.385.

                Hadis-i şerif. Resulullah şöyle buyurdu: 

حديث "إنه متى لم يكن للناس إمام فافترق الناس أحزابا فلا يتبع أحدا في الفرقة ويعتزل الجميع إن استطاع ذلك خشية من الوقوع في الشر".

                ‘’Şu bir gerçek ki ne zaman insanların halifesi bulunmaz,  insanlar parti ve guruplara ayrılırsa bu guruplardan hiç birine tabi olma. Bunlardan gücün yeterse kötülüğe düşme korkusu ile hepsinden ayrıl.

İmam Tirmizi. S.385.                        

İbn-i Ömer ra rivayet edilen hadisi şerifte Resulüllah şöyle buyurdu:

حديث عن ابن عمر رضي الله عنهما قال إن الله لا يجمع أمة محمد على الضلالة ويد الله على الجماعة من شذ شذ إلى النار

‘’Gerçekten Allah cc Ümmeti Muhammedi sapıklık ve delalet üzerine birleştirmez. Allah’ın gücü kuvveti bir araya gelip toplanan cemaat üzerinedir. Kim cemaatan ayrılıp tek başına yalnız kalırsa cehenneme girer.’’

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

وَاِذِ ابْتَلٰى اِبْرٰهٖيمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَاَتَمَّهُنَّ قَالَ اِنّٖى جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ اِمَامًا قَالَ وَمِنْ ذُرِّيَّتٖى قَالَ لَا يَنَالُ عَهْدِى الظَّالِمٖينَ

Bakara suresi 2.124 - Bir zaman Rabbi İbrahim'i birtakım emirlerle sınamış, İbrahim onların hepsini yerine getirmiş de Rabbi şöyle buyurmuştu: "Ben seni insanlara önder yapacağım." İbrahim de, "Soyumdan da (önderler yap, ya Rabbi!)" demişti. Bunun üzerine Rabbi, "Benim ahdim (verdiğim söz) zalimleri kapsamaz" demişti. 

İmam İbn-i Cerir şöyle dedi: ‘’Zalim olanın; Halife olması, hâkim olması, müftü olması, şahit olması ve hadis rivayet etmesi uygun değildir.’’

                İbn-i Kesir. C.1s.117.

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

يَا دَاوُدُ اِنَّا جَعَلْنَاكَ خَلٖيفَةً فِى الْاَرْضِ فَاحْكُمْ بَيْنَ النَّاسِ بِالْحَقِّ

Sad suresi 38.26 - Ona dedik ki: "Ey Dâvûd! Gerçekten biz seni yeryüzünde halife yaptık. İnsanlar arasında hak ile hüküm ver." 

                Hükümler Allah’ın emrettiğine uygun olursa halk düzelir. Halkın düzeni doğru olur. Hükümler nefsin istekleri doğrultusunda olursa bu durum düzenin bozulmasına, helak olmaya götüren kargaşanın meydana gelmesine sebep olur. Bu onların şu sözleri gibidir. ‘’Adalet devam ederse ömür verir yaşatır. Zülüm devam ederse yerle bir edip yok eder.

                Tefsiri Savi Ala el-Celaaleyni, c.3 s.296.

                Resulüllah sav hadisi şerifte şöyle buyurdu:

حديث "المقسطون على منابر من نور عن يمين الرحمن وكلتا يمين الذين يقسطون في أهلهم وما ولوا".

‘’Verdiği hükümlerde, ailesinin ve halkın yönetiminde adaletli davranan yöneticiler, kıyamet gününde Allah Tealanın sağ yanında nurdan yüksek koltuklar üzerinde otururlar.’’

Resulüllah sav hadisi şerifte şöyle buyurdu: 

حديث "إن أحب الناس إلى الله يوم القيامة وأقربهم منهم مجلسا إمام عادل وإن أبغض الناس إلى الله يوم القيامة وأشدهم عذابا إمام جائر".                               

‘’Kıyamet gününde insanların Allah Teâla’ya en sevgili olanı ve Allah’a en yakın bulunanı adil yöneticidir. Kıyamet gününde insanların Allah Teâla’ya en sevimsiz nefret edileni ve en şiddetli azap göreni zalim yöneticidir’’.

                İbn-i Kesir. C.3, s.301. 

Resulüllah sav hadisi şerifte şöyle buyurdu: 

حديث "سبعة يظلهم الله في ظله يوم لا ظل إلا ظله إمام عادل وشاب نشأ في عبادة الله تعالى ورجل قلبه معلق في المساجد ورجلان تحابا في الله واجتمعا عليه وتفرقا عليه ورجل دعته امرأة ذات منصب وجمال فقال إني أخاف الله ورجل تصدق بصدقة فأخفاها حتى لا تعلم شماله ما تنفق يمينه ورجل ذكر الله خاليا ففاضت عيناه".                                                                                                        

‘’Yedi kimseyi Allah Teâla kendi gölgesinden başka gölge bulunmayan kıyamet gününde,  gölgesinde barındıracaktır. Bunlar: Adaletli devlet reisi, Rabbine ibadet ederek yetişen genç, gönlü mescitlere bağlı kimse, birbirini Allah rızası için seven ve buluşmalarıda ayrılmaları da bu sevgiye dayalı olan iki şahıs, itibarlı ve güzel bir kadın kendisi ile beraber olmak isteyince ‘’Ben Allah’tan korkarım’’ diyerek buna yanaşmayan erkek, sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar gizli sadaka veren adam, tenhada Allahı anıp gözleri yaşla dolan kişilerdir.’’

  Hadis muttefekun aleyhtir. Riyazu’s-Salihin. S.283.

وَاِنْ طَائِفَتَانِ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ اقْتَتَلُوا فَاَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا فَاِنْ بَغَتْ اِحْدٰیهُمَا عَلَى الْاُخْرٰى فَقَاتِلُوا الَّتٖى تَبْغٖى حَتّٰى تَفٖیءَ اِلٰى اَمْرِ اللّٰهِ فَاِنْ فَاءَتْ فَاَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَاَقْسِطُوا اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطٖينَ

Hucurat suresi 49.9 - Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah'ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever.

Resulüllah sav hadisi şerifte şöyle buyurdu:

حديث "القضاء ثلاثة واحد في الجنة واثنان في النار فأما الذي في الجنة فرجل عرف الحق فقضى به فرجل عرف الحق فجار في الحكم فهو في النار ورجل قضى للناس على جهل فهو في النار".                                                                                               

‘’Kadı (hâkim) üçtür: Birincisi cennetliktir. İkincisi cehennemliktir. Cennetlik olan, hakkı bilip öyle hükmedendir. Hakkı bilip hükmünde (bile bile) adaletsiz davranan cehennemliktir. Üçüncüsü halka cahilane hükmünde bulunan da cehennemliktir’’.

Terğip Kitabı. C.3, s.156.

اِنَّ اللّٰهَ يَاْمُرُكُمْ اَنْ تُؤَدُّوا الْاَمَانَاتِ اِلٰى اَهْلِهَا وَاِذَا حَكَمْتُمْ بَيْنَ النَّاسِ اَنْ تَحْكُمُوا بِالْعَدْلِ 

Nisa suresi 4.58 - Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. 

Resulüllah sav hadisi şerifte şöyle buyurdu: 

حديث "من ولي القضاء أو جعل قاضيا بين الناس فقد ذبح بغير سكين". 

‘’Kim insanlar arasında hâkimlik yapmak için görevlendirilir veya hâkim olursa bıçaksız kesilmiş gibidir’’. 

                Terğib Kitabı. C.3, s.155.                                                                                 

Resulüllah sav hadisi şerifte şöyle buyurdu:

حديث "يا أبا ذر إني أراك ضعيفا وإني أحب لك ما أحب لنفسي لا تأمرن على اثنين ولا تلين مال يتيم". 

‘’ Ey Eba Zer! Seni zayif görüyorum. Kendi nefsim için sevdiklerimi senin içinde seviyorum. İki kişiye başkan olma. Yetim malına karşı yümüşak esnek olma’’.

Ez-Zevacir. C.2,s. 186.

Resulüllah sav hadisi şerifte şöyle buyurdu:

حديث "من ولي شيئا من أمر المسلمين أتي به يوم القيامة حتى يوقف على جسر جهنم فإن كان محسنا نجا وإن كان مسيئا انخرق به الجسر فهوى فيه سبعين خريفا وهي سوداء مظلمة".                                                                                                  

‘’Kim Müslümanların işlerinden bir şeye yönetici olursa kıyamet günü onun ile getirilir. Cehennemin köprüsü üzerinde durdurulur. Eğer görevinde iyi ise kurtulur. Eğer görevinde kötü ise onun ile köprü yarılır. O kişi orada yetmiş tane karanlık içinde olur. O da kötü siyahlıktır’’.

                Ez-Zacir Kitabi. C.2, s. 186.

Allah Teâla şöyle buyurdu:              

وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ اِنَّ اللّٰهَ قَدْ بَعَثَ لَكُمْ طَالُوتَ مَلِكًا قَالُوا اَنّٰى يَكُونُ لَهُ الْمُلْكُ عَلَيْنَا وَنَحْنُ اَحَقُّ بِالْمُلْكِ مِنْهُ وَلَمْ يُؤْتَ سَعَةً مِنَ الْمَالِ قَالَ اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰیهُ عَلَيْكُمْ وَزَادَهُ بَسْطَةً فِى الْعِلْمِ وَالْجِسْمِ وَاللّٰهُ يُؤْتٖى مُلْكَهُ مَنْ يَشَاءُ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَلٖيمٌ

Bakara suresi 2.247 Peygamberleri onlara, "Allah, size Tâlût'u hükümdar olarak gönderdi" dedi. Onlar, "O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha lâyığız. Ona zenginlik de verilmemiştir" dediler. Peygamberleri şöyle dedi: "Şüphesiz Allah, onu sizin üzerinize (hükümdar) seçti, onun bilgisini ve gücünü artırdı." Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir

Hz. Ebi Zer ra rivayetle Resulüllah sav hadisi şerifte şöyle buyurdu:

حديث عن أبي ذر رضي الله عنه قال أوصاني خليلي  أن أسمع وأطيع وإن كان عبدا مجدع الأطراف.

‘’Beni yöneten kişiyi işitip itaat etmemi dostum bana tavsiye etti. Bu kişi görünen organları kesilmiş köle de olsa bu kişiyi işitip itaat etmemi bana dostum (Resulüllah) tavsiye etti.

                Başka bir rivayette şöyle buyurdu:

وفي رواية إن أمر عليكم عبد مجدع أسود يقودكم بكتاب الله فاسمعوا له وأطيعوا.

‘’Başınıza organları kesilmiş siyahi köle Allah’ın kitabi ile sizi yöneten yöneticiniz olursa onu dinleyin, ona itaat edin’’.

                Bu hadisi İmam Müslim rivayet etti. C.3,s.89.

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

فَلَمَّا فَصَلَ طَالُوتُ بِالْجُنُودِ قَالَ اِنَّ اللّٰهَ مُبْتَلٖيكُمْ بِنَهَرٍ فَمَنْ شَرِبَ مِنْهُ فَلَيْسَ مِنّٖى وَمَنْ لَمْ يَطْعَمْهُ فَاِنَّهُ مِنّٖى اِلَّا مَنِ اغْتَرَفَ غُرْفَةً بِيَدِهٖ فَشَرِبُوا مِنْهُ اِلَّا قَلٖيلًا مِنْهُمْ فَلَمَّا جَاوَزَهُ هُوَ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا مَعَهُ قَالُوا لَا طَاقَةَ لَنَا الْيَوْمَ بِجَالُوتَ وَجُنُودِهٖ قَالَ الَّذٖينَ يَظُنُّونَ اَنَّهُمْ مُلَاقُوا اللّٰهِ كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَلٖيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثٖيرَةً بِاِذْنِ اللّٰهِ وَاللّٰهُ مَعَ الصَّابِرٖينَ

Bakara suresi 2.249 - Tâlût, ordu ile hareket edince, "Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka." dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince, (geride kalanlar) "Bugün bizim Câlût'a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok." dediler. Allah'a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler: "Allah'ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir." 

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

فَهَزَمُوهُمْ بِاِذْنِ اللّٰهِ وَقَتَلَ دَاوُدُ جَالُوتَ وَاٰتٰیهُ اللّٰهُ الْمُلْكَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَهُ مِمَّا يَشَاءُ وَلَوْلَا دَفْعُ اللّٰهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَفَسَدَتِ الْاَرْضُ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْعَالَمٖينَ

Bakara suresi 2.251 - Derken, Allah'ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlût'u öldürdü. Allah, ona (Davud'a) hükümdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah'ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir. 

                Savaşa çıktıklarında Hz. Davut bir taşa uğradı. Taş Davuda nida ederek; Ey Davut beni taşı, ben Harunun taşıyım. Dedi. Onu taşıdı. Sonra başka bir taşa uğradı. Taş Davuda; beni taşı, ben Musanın taşıyım. Dedi. Onu taşıdı. Sonra başka bir taşa uğradı. Taş Davuda beni taşı, ben senin Calut taşınım. Dedi. Bunların üçünü taşıdı. Bunlar saf olunca Talut Calutu öldüren her birine; onu evlendireceğini ve mülkünde hakkını koruyacağını nida etti. Bir kişi öne çıkıp Taluttan Rabbine dua etmesini istedi. İçinde yağ olan bir kap getirdiler. Calutu öldüren o olduğu söylenir. Başına sürüldüğü zaman yüzüne akmazdı. Talut halkının yanına vardı. Başlarını yağ sürmeye başladı. Bu sıfat birine rastlayıp taki birine ulaşıp ona sen mi bunu pisletiyorsun dedi. Taş atılan sapan getirdi. Bir yerden başka bir taş çıkardı. Davut Calutu öldürdü.

Tefsir-i Savi Ala el-Celaleyni. C.1, s.105.

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اَطٖيعُوا اللّٰهَ وَاَطٖيعُوا الرَّسُولَ وَاُولِى الْاَمْرِ مِنْكُمْ فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ فٖى شَیْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَاْوٖيلًا

Nisa suresi 4.59 - Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin.  Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir. 

                Resulüllah sav hadisinde şöyle buyurdu:

حديث "السمع والطاعة على المرء المسلم فيما أحب أو كره ما لم يؤمر بمعصية فإذا أمر بمعصية فلا سمع ولا طاعة".

                ‘’Müslüman olan kişiye kendisine günah işlemesi emr edimedikçe sevsin veya sevmesin kendisini idare eden yöneticisini işitip itaat etmesi gereklidir. Kendisine günah işlemesi emredilirse kendisini idare eden yöneticisini işitip itaat etmesi gerekli değildir’’.

                Tac. C.3, s.88.

                Resulüllah sav hadisinde şöyle buyurdu:

حديث قال  "أمراء يكونون بعدي لا يهتدون بهديي ولا يستنون بسنتي فمن صدقهم بكذبهم وأعانهم على ظلمهم فأولئك ليسوا مني ولست منهم ولا يردون على حوضي ومن لم يصدقهم بكذبهم ولم يعنهم على ظلمهم فأولئك مني وأنا منهم وسيردون على حوضي.                                                                                                                      

‘’Benden sonra gelen yöneticiler; benim gösterdiğim hidayet üzerinde olmazlar. Benim sünnetim üzerinde bulunmazlar. Yalan söylemelerine rağmen kim onları tasdik eder, zülüm etmelarine rağmen onlara yârdim ederse bu kimseler benden değildir. Bende onlardan değilim. Onlar benim havuzum üzerine gidemezler. Kim onların yalanlarını tasdik etmez, zülümlerine rağmen onlara yardım etmezse bu kimseler bendendir. Bende onlardanım. Onlar benim havuzum üzerine giderler’’.

                Terğib-Terhib Kitabi. C.3, s.194.

Hüzeyfe b. El-Yemani’den rivayet edilen hadisi şerifte şöyle buyurdu: 

حديث عن حذيفة بن اليمان قلت يا رسول الله إنا كنا بشر فجاء الله بخير فنحن فيه فهل من وراء ذلك الخير شر قال نعم قلت هل وراء ذلك الشر خير قال نعم قلت هل وراء ذلك الخير شر قال نعم قلت كيف قال يكون بعدي أئمة لا يهتدون بهداي ولا يستنون بسنتي وسيقوم فيهم رجال قلوبهم قلوب الشياطين في جثمان إنسي قلت كيف أصنع يا رسول الله إن أدركت ذلك قال تسمع وتطيع للأمير وإن ضرب ظهرك وأخذ مالك فاسمع وأطيع وفي رواية تلزم جماعة المسلمين وإمامهم قلت فإن لم تكن لهم جماعة ولا إمام قال فاعتزل تلك الفرق كليا ولو أن تعض بأصل شجرة حتى يدركك الموت وأنت على ذلك.

'Dedim ki; Ey Allah’ın Resulü! Gerçekten bizler beşeriz. Allah bize hayrı getirdi. Bizler o hayrın içindeyiz. Bu hayirden sonra şer (kötülük) varmıdır?

-Resulüllah vardır. Dedi. Ben o şerden sonra hayır varmıdır? Dedim. –Resulüllah vardır. Dedi. Ben o hayırdan sonra şer varmıdır. Dedim. Reulüllah vardır. Dedi. Ben bu nasıl olur? Dedim. Resulüllah buyurdu: Benden sonra yöneticiler olacak. Onlar benim hidayetim üzerinde bulunmazlar. Benim sünnetim üzerinde bulunmazlar. Aralarında adamlar olacaktır. Onların kalpleri insan vücudunda şeytan kalpleri olacaktır. O zamana kavuşursak ben o zaman ne yapacağız ey Allah’ın Resulü? Dedim. Resulüllah sav buyurdu:’’Yönetici olanı dinle ve ona itaat eyle. Bu yönetici senin sırtına vursa da malını alsa da onu dinle ve ona itaat eyle. 

                Başka bir rivayette: Müslümanların cemaat olması ve imamlarının (yöneticilerinin) olması gereklidir. Ben sordum. Ya Reulallah Müslümanların cemaatı ve halifeleri olmaz ise ne yapalım. Resulüllah sav cevap verdi; ‘’O zaman o fırkalardandan tamamen ayrıl. Şayet ağacın köklerini ısırsan bu şekilde ölüm sana gelse de fırkalardan ayrıl.

                Tac Kitabı. C.3, s.90.

Allah Teala şöyle buyurdu:

ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلٰى شَرٖيعَةٍ مِنَ الْاَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَاءَ الَّذٖينَ لَا يَعْلَمُونَ

Casiye suresi 45.18 - Sonra da seni din işi konusunda açık bir yola koyduk. Sen ona uy, bilmeyenlerin heva ve heveslerine uyma. 

                Ebi Hüreyre’den rivayet edilen hadisi şerifte Resulüllah sav şöyle buyurdu:

حديث عن أبي هريرة قال قال عليه السلام إذا كان أمراؤكم خياركم وأغنياؤكم سمحاؤكم وأموركم شورى بينكم فظهر الأرض خير لكم من بطنها وإذا كانت أمراؤكم شراركم وأغنياؤكم بخلاؤكم وأموركم إلى نسائكم فبطن الأرض خير لكم من ظهرها".

‘’Emirleriniz hayırlılarınız, zenginleriniz cömertleriniz olduğu, işlerinizide aranızda şura ile hallettiği zaman sizin için toprağın üstü altından hayırlıdır. Emirleriniz (yöneticileriniz) şerlileriniz, zenginleriniz cimrileriniz olduğu, işlerinizide kadınlarınız hallettiği zaman, toprağın altı sizin için toprağın üstünden hayırlıdır’’.

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

يَا دَاوُدُ اِنَّا جَعَلْنَاكَ خَلٖيفَةً فِى الْاَرْضِ فَاحْكُمْ بَيْنَ النَّاسِ بِالْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعِ الْهَوٰى فَيُضِلَّكَ عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِ اِنَّ الَّذٖينَ يَضِلُّونَ عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدٖيدٌ بِمَا نَسُوا يَوْمَ الْحِسَابِ

Sad suresi 38.26 - Ona dedik ki: "Ey Dâvûd! Gerçekten biz seni yeryüzünde halife yaptık. İnsanlar arasında hak ile hüküm ver. Nefis arzusuna uyma, yoksa seni Allah'ın yolundan saptırır. Allah'ın yolundan sapanlar için hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli bir azap vardır." 

                Müfessirler şu görüşleri ileri sürdü: Hz. Davut Oruya ismindeki şahsa hanımını boşamasını istedi. Sonra iddeti bittikten sonra Hz. Davut onun ile evlendi. O hanımla ilişkiye girdi. Bu görüş üç görüşten biridir.

                İkinci görüş; Hz. Davut gönlünü o hanıma bağlayınca Oruyaya ölmesi için savaşa gitmesini emretti. O hanımla evlendi. 

                Üçüncü görüş; Gerçekten Oruya o hanımla evli değildi. Oruya o hanıma evlenmek için yalnızca talip olmuştu. Hz. Davut da buna rağmen aynı hanimla evlenmek için talepte bulundu. Önceden evlenmekle talepte bulunulan bir hanıma ikinci kişinin evlilik talebinde bulunması Hz. Davudun şeriatında caizdi. Burada Allah cc Hz. Davudu kadrini yüceltmek için ve efendi olanlarıda kölelerine karşı kendilerinden gidecek olaylara karşı uyardı. Hz. Davut Rabbinden af edilmesini talep eyledi.

                Müfessirler Hz. Davut’un kırk gün başını yerden kaldırmadan, ancak ihtiyaç için veya farz namaz kıldırdığını bu şekilde kırk gün secde ettiğini söylerler. Yemek yemeden, su içmeden devamlı ağlıyordu. Taki Allah’a geldi. Ondan tövbesinin kabul olmasını istiyordu. Başının etrafına saç bitti. Çok yoruldu. O Aziz olan Rabbine şöyle nida ve dua ediyordu:

 سبحان الملك الأعظم الذي يبتلي الخلق بما يشاء سبحان خالق النور سبحان الحائل بين القلوب سبحان خالق النور إلهي خليت بيني وبين عدوي إبليس فلم أقم لفتنته إذ نزلت بي سبحان خالق النور إلهي الويل لداود إذا كشف عنه الغطاء فيقال هذا داود الخاطئ سبحان خالق النور الهي قد تعلم سري وعلانيتي فاقبل معذرتي سبحان خالق النور إلهي اغفر لي ذنوبي ولا تباعدني من رحمتك سبحان خالق النور الهي أعوذ بك بوجهك الكريم من ذنوبي سبحان خالق النور الهي فررت إليك بذنوبي واعترفت بخطئي فلا تجعلني من القانتين ولا تخذلني يوم الدين 

Büyük Melik olan Allah’ı tenzih ederim. O Allah halkını dilediği gibi imtihan eder. Nurun halıkı olan Allahı tenzih ederim. Kalpler arasını halden hale çeviren Allahı tenzih ederim. İlahim! Benimle düşmanım olan İblisin arasını boş bıraktın. Bana inince onun fitnesine karşı koyamadım. Nurun halıkı olan Allahı tenzih ederim. İlahim! Kendisinden örtü kaldırılınca bu hatalı olan Davuttur denildiği zaman Davuda yazıklar olsun. Nurun halıkı olan Allahı tenzih ederim. İlahım! Gerçekten sen sırrımı ve aşikâr olanımı biliyorsun. Özrümü kabul eyle. Nurun halıkı olan Allahı tenzih ederim. İlahim! Benim günahlarımı afeyle. Beni rahmetinden uzak eyleme. Nurun halıkı olan Allahı tenzih ederim. Günahlarımdan kerim olan yüzüne sığınıyorum. Nurun halıkı olan Allahı tenzih ederim. İlahim! Günahlarımdan sana kaçtım. Geldim. Hatalarımı itiraf ediyorum. Beni ümitsizliğe düşenlerden eyleme. Kıyamet günü beni yüzüstü bırakma. 

Davut başını secdeden kaldırmadan kırk gün beklediği söylenir. Taki gözyaşlarından otlar filizlendi. Başını örttü. Kendisine nida edildi. ‘’Ey Davut! Ac isen yemek ye. Susadın ise su iç. Zülme uğradınsa sana yardım edelim. Talep edilen diğer isteklerine de cevap verildi. 

Hz. Davut Allah tövbesini kabul edince hatası üzerine üç sene ağladığı rivayet edilmiştir. Gece gündüz gözyaşları dinmiyordu. Bu zaman yetmiş yaşında idi. Dört gün süre ile zamana yemin etti. Karar verme günü yemin etti. Hanımlarının gününde yemin etti. Dağlarda Allah’ı teşbih ettiği günlerde yemin etti. Kendi evinde boş kaldığı zaman yemin etti. Evde dört bin mihrap vardı. Ruhbanlar o evde toplanıyordu. Davut onlarla beraber kendisini af ettirmek için dertli dertli ağlayıp inliyordu. Seyahat edeceği gün olunca beyaz elbisesi ile ağlayarak sesini yükseltirdi. O zaman kendisi ile denizdeki hayvanlar ve kuşlar ağlardı. Eve girer. Orada oturur.  Dört bin rahip gelir onun ile o mihrapta beraber oturdu. Sonra Hz. Davut ağlayarak sesini yükseltirdi. Rahiplerde hemen ağlamaya başlarlardı. O kadar ağlarlardı ki yataklar gözyaşına boğulurdu. Hz. Davut orada yavru kuş gibi çırpınırdı. Oğlu Süleyman gelir onu alır götürürdü. Hz Davut hata etmeden önce gecenin yarısını namaz kıldığı ve senenin yarısını oruç tuttuğu rivayet edildi. Hata işledikten sonra senenin tamamını oruç tutar ve gecenin tamamında namaz kılardı. Allah Tealanın azabını hatırlayınca dizlerinin bağları yerinden çıkardı. Allah Tealanın rahmetini hatırlayınca kendine gelirdi.

Tefsir es-Savi ala el-Celaleyinden alındı. C.3, s.296.

Allah Teâla şöyle buyurdu:

قَالَ اجْعَلْنٖى عَلٰى خَزَائِنِ الْاَرْضِ اِنّٖى حَفٖيظٌ عَلٖيمٌ

Yusuf suresi12.55 Yûsuf, "Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim" dedi.

                Bazi tefsir ehli ayet-i kerime hakkında bu ayet’in; kişinin kendisini doğrudan doğruya veya kinaye ile anlatmasının caiz olduğunun delidir. Derler. Ancak burada kendi nefsini övüp meth etmemelidir. Ancak kendisini anlatırken ilmini ve bildiği diğer değerlerini bilmeyenlere anlatabilir. Bu ayet-i kerime; yönetici olabileceği, talebine ve bu işe hazır olduğunu beyan etmeye de delildir. Aynı şekilde bilinir ki bu ayet ayrıca kişinin kâfirin veya fasık kişinin emri altında görev almasının caiz olduğuna delildir. Bu hakkı yerine getirmenin başka yolu olmadığı zaman ve halki idare etmenin mümkün olmadığı zaman olur. Kendi durumunu açıklar; kafir ve fasık olan kişinin mülküne yardım eder. İmam Mücahit; gerçekten Melik Hz. Yusuf as elinde Müslüman olduğunu rivayet etti.

                Tefsiri Yusuftan alındı. S.74.

                Allah Teâla ayet-i kerimede şöyle buyurdu:

قَالَ اجْعَلْنٖى عَلٰى خَزَائِنِ الْاَرْضِ اِنّٖى حَفٖيظٌ عَلٖيمٌ

Yusuf suresi12.55 Yûsuf, "Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim" dedi.

                Burada dört mesele vardır. Cevap ise; ilk olarak Yusuf as yönetici olmayı istediği zaman şunun içindir ki bu işi kendisi gibi idareyi adalet ve doğru olarak fakirlerin hukukuna ulaşacak kimse olmayışındandır. Burada bu görevin kendisine özel bir farz görev olduğunu kendisinden başkası olmadığını gördü. Bu günde huküm aynıdır. Şayet insan kendisini bilse ki yargıyı veya tedbiri hakkı ile yerine getirecek kendisinden başka bu görevi yerine getirecek başkası olmazsa oraya tayın olması ve oraya görev alması vaciptir. Gereklidir. Bu durum sorulur. Kendisinin yapabileceği sıfatları bilgisi ve yeterliliği ve diğer meziyetleri haber verilir. Hz. Yusuf as buyurduğu gibi. Sonuna kadar böylece düşün.

Tefsir el-Kurtubi. C.9, s.216.

                Adil ve zalim olan sultandan yargıyı üstlenmek caizdir. Haricilerden ve zalim ehlinden olan sultandan da yargıyı üstlenmek caizdir.

                Durru’l-Muhtar. C.5,s.427.

                Tatarhaniye Kitabında mevcuttur. İslam; İslam ülkesinde kâfirlerin elinde bulunan islam ülkesinde orada görevlendirilen sultanın olması şart değildir. Gerçekten orası islam ülkesidir. Harp ülkesi değildir. Çünkü onlar orada küfür hükmünü açığa çıkarmadılar. Müslüman hâkimler ve Müslüman melikler ki onlar onlara Müslümanların zaruri ihtiyaçlarında hakim ve meliklere itaat ediyorlar. Zaruri itiyaçlar olmadan itaat ederlerse onlar fasıktır. Kendi cihetinden içinde vali olan şehirlerde Cuma ve bayram namazlarını kılmak, vergi toplamak, mahkemelerde hükümleri yerine getirmek ve yetimleri evlendirmek; bunlar orada Müslümanların oraları elde etmeleri içindir. Ancak küfre itaat etmek; işte o aldatmadır. Ancak üzerinde kâfir valiler olan ülkeler; orada Müslümanların Cuma ve bayram namazlarının kılınması caizdir. Burada hâkim Müslümanların rizası ile hâkim olur. Onlara Müslüman bir valiye bağlanmaları vacip olur. Gerekir.

                İbn-i Abidinden alındı. C.4, s.427.

Hâkimlerin(yargıç) adil ve zalim sultandan hâkimlik görevin üstlenmesi caizdir. Çünkü sahabe böyle bir görevi Hz. Muaviyeden aldılar. O zaman hak Hz. Ali ra elinde nöbette idi. Tabiinden olanlar ise bu görevi Haccacdan aldılar. Haccac Zalım idi. Zamanının en fasık olanıydı.

                Tahtavi ala ed-Durr’il-Muhtar . C.5,s.181.

İşe Daha Layık Olma Babı

Allah Teâla şöyle buyurdu:

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اَطٖيعُوا اللّٰهَ وَاَطٖيعُوا الرَّسُولَ وَاُولِى الْاَمْرِ مِنْكُمْ 

Nisa suresi 4.59 Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre (idarecilere) de. 

                Cabir b. Abdullah ve Mücahit ulu’l-emirden maksadın Kur’an Ehli ilim ehli olduğunu söyledi. Bu görüş İmam Malik ve Dehhak gibilerinin ra ihtiyar edip seçtiği görüştür. Dinde fakih ve âlim olanlardır. Dedi.

فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ فٖى شَیْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُولِ 

Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, onu Allah ve Resûlüne arz edin. 

                Allah Teala çekişmeyi Allah’ın kitabına ve Nebisi Muhammedin sünnetine geri göndermeyi emretti. Başka alimlerin kitap ve sünnetteki cevabın, nasıl olacağını bilmesi mevcut olmadı. Bu ayet çekişme sualına âlimlerin cavabının sahih olması vacıptır.

Tefsiru’l-Kurtubi.  C.5,s.260.

                İbn-i Abbas ‘’sizden olan ulu'l-emre (idarecilere) de’’ifadesinden maksadın fıkıh ve din ehlidir. Dedi. Aynı şekilde Mücahit ve Ata da ‘’sizden olan ulu'l-emre (idarecilere) de’’ifadesinden maksadın âlimlerdir. Dedi. Ebi Hüreyreden o da Resulüllah sav den sıhhatı üzerinde ittifak edilen hadisi şerifte şöyle buyurdu:

وفي الحديث الصحيح المتفق على صحته عن أبي هريرة عن رسول الله  أنه قال من أطاعني فقد أطاع الله ومن عصاني فقد عصى الله ومن أطاع أمري فقد أطاعني ومن عصا أمري فقد عصاني فهذه أوامر بطاعة العلماء.

‘’Kim bana itaat ederse muhakkak Allaha itaat etmiş olur. Kim bana isyan ederse muhakkak Allaha isyan etmiş olur. Kim benim görevlendirdiğim kimseye itaat ederse muhakkak ki bana itaat etmiş olur. Kim benim görevlendirdiğim kimseye isyan ederse muhakkak ki bana isyan etmiş olur. Bunlar âlimlere itaat etmenin emirleridir.

                İbn-i Kesir Tefsiri. C.5, s.408.

                Ayette geçen ‘’işe daha layık olma’’ hususunda müfessirler anlatılanların dışında başka görüşlerini de zikrettiler. Bu görüşlerin birincisi işe daha layık olandan murat Hulefa-i Raşidin dediğimiz dört halifedir. 

                İkinci görüş; Peygamberimizin seriyye denilen küçük gurupların başına tayın ettiği görevlileridir. Sait b. Cübeyir bu ayet-i kerime Abdullah b. Hüzafe el-Sehemi hakkında nazil oldu. Resulullah Onu Suriyeye emir olarak göndermişti.

                İbn-i Abbastan rivayet edilen görüşe göre bu ayet-i kerime Halit b. El-Velit hakkında nazil oldu. Nebi sav Onu seriyye denilen askeri gurubun başına göndermişti. Bu gurupta Ammar b. Yasir vardı. Aralarında bu ayette nazil olan şey hakkında ihtilaf oldu. Ülü’l-emre itaat etmeyi emretti.

                Üçüncü görüş; ülü’l-emirden muradın; şer’i hükümler hakkında fetva veren ve insanlara dinlerini öğreten âlimlerdir. Bu görüş İbn-i Abbastan rivayetle gelen İmam Sa’lebinin görüşüdür. El-Hasan, Mücahit ve Ed-Dehhak’ın görüşüde böyledir. 

                Dördüncü görüş: Rafizilerden gelen görüştür. O da ülü’l-emirden murat; ma’sum(günahsız) imamlardır.

Beşinci görüş: Emirlerin ve sultanların işleri âlimlerin fetvası üzerine durdurulmuştur. Âlimler ise hakikaten emirlerin emiridir. Bundan dolayı ülü’l-emrin âlimler olarak anlaşılması daha evladır.

Et-Tefsir el-Kebir. C.10, s.144. 

                Allah Teala şöyle buyurdu:

وَاِذَا جَاءَهُمْ اَمْرٌ مِنَ الْاَمْنِ اَوِ الْخَوْفِ اَذَاعُوا بِهٖ وَلَوْ رَدُّوهُ اِلَى الرَّسُولِ وَاِلٰى اُولِى الْاَمْرِ مِنْهُمْ لَعَلِمَهُ الَّذٖينَ يَسْتَنْبِطُونَهُ مِنْهُمْ وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لَاتَّبَعْتُمُ الشَّيْطَانَ اِلَّا قَلٖيلًا

Nisa suresi 4.83 - Kendilerine güvenlik (barış) veya korku (savaş) ile ilgili bir haber geldiğinde onu yayarlar. Hâlbuki onu peygambere ve içlerinden yetki sahibi kimselere götürselerdi, elbette bunlardan, onu değerlendirip sonuç (hüküm) çıkarabilecek nitelikte olanları onu anlayıp bilirlerdi. Allah'ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, pek azınız hariç, muhakkak şeytana uyardınız. 

                Burada meseleler vardır.

                Birinci mesele: İşe daha layık olmada iki görüş vardır. Onlardan birisi içlerinden ilim ve görüş sahibi olanlardır. Onlardan ikincisi; seriyye denilen askeri gurubun başında olan amirlerdir. Bunlar bu görüşü evvelki görüşe tercih ettiler. İşe daha layık olma; onlar insanlar üzerinde amir durumunda olanlardır. Dediler. İlim ehli ise böyle değildir. Umera (yönetici) olanlar; onlar insanlar üzerinde emir verenler olarak vasıflanırlar. Dediler. Bunlara cevap veririm: Gerçekten âlimler; âlimler Allah’ın emir ve yasaklarıyla âlim olduklarında diğer kimselere o âlimlerin sözlerini kabul eylemek vacip olur. Gerekli olur. Yetki sahibi olanları dinlemek bu yönden uzak olmadı. Bu hususa şu ayet-i kerime delalet eder.

وَمَا كَانَ الْمُؤْمِنُونَ لِيَنْفِرُوا كاٰفَّةً فَلَوْلَا نَفَرَ مِنْ كُلِّ فِرْقَةٍ مِنْهُمْ طَائِفَةٌ لِيَتَفَقَّهُوا فِى الدّٖينِ وَلِيُنْذِرُوا قَوْمَهُمْ اِذَا رَجَعُوا اِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَرُونَ

Tövbe suresi 9.122 - (Ne var ki) mü'minlerin hepsi toptan seferber olacak değillerdir. Öyleyse onların her kesiminden bir grup da, din konusunda köklü ve derin bilgi sahibi olmak ve döndükleri zaman kavimlerini uyarmak için geri kalsa ya! Umulur ki sakınırlar. 

Derin bilgi sahiplerinin uyarması ile uyarılanlara sakınmak gerekli oldu. Uyarılanlar bilgi sahiplerinin sözlerini kabul etmeleri lazımdır. Bu yönden yöneticiden maksadın âlim olduğunun anlaşılması caizdir. 

Tefsir el-Kebir. C.10, s.199.

Allah Tealanın şu ayet-i kerimesi:

وَاِذَا جَاءَهُمْ اَمْرٌ مِنَ الْاَمْنِ اَوِ الْخَوْفِ اَذَاعُوا بِهٖ وَلَوْ رَدُّوهُ اِلَى الرَّسُولِ وَاِلٰى اُولِى الْاَمْرِ مِنْهُمْ لَعَلِمَهُ الَّذٖينَ يَسْتَنْبِطُونَهُ مِنْهُمْ وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لَاتَّبَعْتُمُ الشَّيْطَانَ اِلَّا قَلٖيلًا

Nisa suresi 4.83 - Kendilerine güvenlik (barış) veya korku (savaş) ile ilgili bir haber geldiğinde onu yayarlar. Hâlbuki onu peygambere ve içlerinden yetki sahibi kimselere götürselerdi, elbette bunlardan, onu değerlendirip sonuç (hüküm) çıkarabilecek nitelikte olanları onu anlayıp bilirlerdi. Allah'ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, pek azınız hariç, muhakkak şeytana uyardınız. 

Yani bu konuyu konuşmaz ve onu yaymazlardı. Nebi sav onu konuşurdu. Yetkili kişiler bunu yayardı. Onlar ilim ve fıkıh ehlidir. 

El-Hasan, Katade ve diğerlerinden es-Seddi ve İbn-i Zeytten rivayet edildiğine göre ayette geçen yetkili kişilerden maksadın bir görüşe göre peygamberimizin guruplar halinde göreve gidenlerin başkanlarıdır.

Tefsir el-Kurtubiden alındı. C.5, s.291.

                Halife olmaya seçilerek veya tayin edilerek hak eden; namaz hükümlerini bilendir. Sonra K. Kerimi en iyi okuyandır. Bunların ikisi her birinde eşit seviyede olurlarsa eşit olanlar arasında kurra çekilir. Veya halkın seçimine gidilir. Eğer aralarında ihtilaf olursa halkın çoğunluğuna itibar edilir. Eğer layık olmayanı seçerlerse günahsız ancak çirkin iş işlemiş olurlar. Tatarhaniye Kitabında şöyle söylenir. ‘’Şayet iki adam fıkıh ilminde ve doğrulukta eşit derecede olurlarsa ancak bunlardan bir tanesi K.Kerimi daha iyi okuyorsa halk okuyamayanı seçerse çirkin iş işlemiş olurlar. Ve sünneti terk etmiş olurlar. Fakat günahkâr olmazlar. Çünkü onlar doğru salih kimseyi seçmiştir. İmaret ve hükümet seçiminde de hüküm aynıdır. Hilafete gelince; hilafet; büyük imamettir. Faziletli olanı terk etmek caiz değildir. İcamai ümmet (ümmetin genel görüşü) bu şekildedir’’. Konuyu anla.

                İbn-i Abidin. C.1, s.522.

                İki kişi; Bunların ikisi fıkıhta ve doğru dürüst olmada eşit derecededirler. Ancak bir tanesi K. Kerim okuyor. Cami cemaatı diğerini öne imamete geçirirse çirkin iş işlemiş olurlar. Bunlar günahkâr olmazlar. Bir adamda böyledir. Yargı sorumluluğunu ehli olduğu halde yerine getirirse, diğerleri kendisinden daha değerli ise çirkin iş işlemiş olurlar. Günahkâr olmazlar. Vali seçiminde de durum aynıdır. Halife seçimine gelince; halife seçiminde ancak en efdal olanı seçmeleri gerekir. Bu durum hususi halife seçimindedir. İcamai ümmet (ümmetin geneli)in görüşü bu şekildedir. Halkın bir kısmı bunu diğer kısmı başkasını seçerse itibar çoğunlukta olan taraftadır.

Feteva-i Kazihandan alındı. C.1, s.92.

                İki kişi fıkıhta ve doğru dürüst olmada eşit olsalardı; Ancak biri daha iyi K. Kerim okusaydı; Cami cemaatı K. Kerim okuyanın dışındakini imamlığa seçseydi çirkin iş işlemiş olurlardı. Cemaatın bazısı K. Kerim okuyanı diğer kısmı diğer kişiyi seçseydi itibar çoğunluk olan taraftadır. Sirac el-Vehhac kitabinda durum aynıdır.

                Fetevayi Hindiye. C.1, s.84. 

 

                İki kişi yaş husuusunda eşit oldular. Yüzünün güzelliği ve soy bakımından daha iyi olanı daha evladır. Şayet bunlar doğru dürüst olmada ve fıkıh konusunda eşit iseler. Ve bir tanesi K. Kerimi daha iyi okuyorsa cami cemaatı diğer kişiyi imam seçerse çirkin iş işlemiş olurlar. Burada günah yoktur. Yargı seçiminde ve vali seçiminde ise bu idareyi kim daha iyi yapan seçilirse durum aynıdır.

                Fetevayi Bezaziyeden alındı. C.4, s.53. 

                Ed-Durri’l-Munteka ala Şerhi Multeka c.1,s.107 de durum aynıdır.

                Özet olarak bu özellikler iki kişide birleşir durumları eşit olursa aralarında kurra çekilir. Veya halkın seçimine gidilir. Musannıf (kitabi yazan) hak sahibine işaret etti. Halk K.Kerim okuyanın dışındakini bulunması halinde seçerse onlar çirkin iş işlediler. Ancak onlar günah işlemediler. Ev sahibi imam olmaya daha yayıktır. Ancak onun ile beraber sultan veya kadı olursa o imam olmaya daha evladır. Çünkü bunların veli (idareci) olmaları geneldir.

                El-Behri er-Raikten alındı. C.1, s.369.

                Hanefi Mezhebine mensup olanlar ‘’Cami imami olmaya daha layık olanın namaz hükümlerini sıhhatını ve fesadını en iyi bilendir’’ derler. Hepsi bu konuda eşit olurlarsa aralarında kurra çekerler. İmamlık yapacak olanlar çoğalırsa dilediklerini öne geçirip imam ederler. İhtilafa düşer kuraya razı olmazlarsa çoğunluğun seçtiğini öne geçirip imam ederler. Çoğuluk layık olmayan birini imam seçerse günaha girmeden çirkin iş yapmış olurlar. Bunların her bireri toplumun arasında sultan olmadığı zamandadır.

                Mezahibi’l-Erbaa. C.1,s.428. 

                İnsanların cami imametine en layık olanı; sünneti seniyyeyi en iyi bilenidir. Eğer sünneti bilenler eşit olursa en iyi K. Kerim okuyan imamete layık olur. Eğer bunlarda da eşit olurlarsa en iyi takva olan imamete layık olur. Eğer onlarda eşit olurlarsa aralarında kurra çekerler. Veya halk seçim yapar. Şayet ihtilaf devam ederse seçimde çoğunluk kimi seçerse ona itibar edilir.

                İmdat Kitabında ‘’Cemaat namaz için toplandığı zaman sultan olan öncelikle imam olur. Sonra emir olan, sonra kadı olan sonra ev sahibi olan imam olur. 

                Şerhi’l-Kuduri ala el-Meydani den alındı. C.1, s.76. 

   حديث عن ابن عمر رضي الله عنهما قال سمعت رسول الله  يقول

                İbn-i Ömerden (Allah onlardan razı olsun.) rivayet edilen hadisi şerifte şöyle buyurdu: Ben Resulüllah sav işittim. Şöyle buyurdu:

"إنما الناس كالإبل المائة لا تكاد تجد فيها راحلة"

‘’Yalnız insanlar yüz tane deve gibidirler. Nerede ise onların içlerinde hemen hemen bir tane kamil sıfatlı kullanışlı bir tane iyi binek devesi bulamazsın.’’

                Fethu’l-Bari Şerhi Sahihi’l-Buharı. C.11, s.333.

 

                El-Hattabi; ‘’bu hadisi iki yönlü te’vil ettiler’’. Dedi. Bir tanesi; Gerçekten insanlar dini hükümlerde eşit derecededirler. Şereflendiren ile şereflenen arasında fazilet yoktur. Yüksekte olan ile aşağıda olan arasında fazilet yoktur. Bunlar yüz tane deve gibidirler. Onların arasında nerede ise hemen hemen bir tane kamil sıfatlı kullanışlı bir tane iyi binek devesi bulamazsın. İkincisi; gerçekten insanların çoğu kusurludur. Faziletli olanların sayısı gerçekten azdır. Onların arasında develerde olduğu gibi kamil birisini bulmak zordur hükmündedirler. Allah Tealanın ayeti kerimesi bunlardandır. 

 ومنه قوله تعالى

وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

Araf suresi 7.187 Fakat insanların çoğu bilmiyorlar."

                Fethu’l-Bari Şerhi Sahihi’l-Buhari. C. 11, s.335.

Hüzeyfe b. El-Yemani’den rivayet edilen hadisi şerifte şöyle buyurdu

حديث عن حذيفة بن اليمان قلت يا رسول الله إنا كنا بشر فجاء الله بخير فنحن فيه فهل من وراء ذلك الخير شر قال نعم قلت هل وراء ذلك الشر خير قال نعم قلت هل وراء ذلك الخير شر قال نعم قلت كيف قال يكون بعدي أئمة لا يهتدون بهداي ولا يستنون بسنتي وسيقوم فيهم رجال قلوبهم قلوب الشياطين في جثمان إنسي قلت كيف أصنع يا رسول الله إن أدركت ذلك قال تسمع وتطيع للأمير وإن ضرب ظهرك وأخذ مالك فاسمع وأطيع وفي رواية تلزم جماعة المسلمين وإمامهم قلت فإن لم تكن لهم جماعة ولا إمام قال فاعتزل تلك الفرق كليا ولو أن تعض بأصل شجرة حتى يدركك الموت وأنت على ذلك.

'Dedim ki; Ey Allah’ın Resulü! Gerçekten bizler beşeriz. Allah bize hayrı getirdi. Bizler o hayrın içindeyiz. Bu hayirden sonra şer (kötülük) varmıdır?

-Resulüllah vardır. Dedi. Ben o şerden sonra hayır varmıdır? Dedim. –Resulüllah vardır. Dedi. Ben o hayırdan sonra şer varmıdır. Dedim. Reulüllah vardır. Dedi. Ben bu nasıl olur? Dedim. Resulüllah buyurdu: Benden sonra yöneticiler olacak. Onlar benim hidayetim üzerinde bulunmazlar. Benim sünnetim üzerinde bulunmazlar. Aralarında adamlar olacaktır. Onların kalpleri insan vücudunda şeytan kalpleri olacaktır. O zamana kavuşursak ben o zaman ne yapacağız ey Allah’ın Resulü? Dedim. Resulüllah savbuyurdu:’’Yönetici olanı dinle ve ona itaat eyle. Bu yönetici senin sırtına vursa da malını alsa da onu dinle ve ona itaat eyle.

Başka bir rivayette: Müslümanların cemaat olması ve imamlarının (yöneticilerinin) olması gereklidir. Ben sordum. Ya Reulallah Müslümanların cemaatı ve imamları olmaz ise ne yapalım. Resulüllah sav cevap verdi; ‘’O zaman o fırkalardan tamamen ayrıl. Şayet ağacın köklerini ısırsan bu şekilde ölüm sana gelse de ayrıl’’.

Fethu’l-Bari Şerhi Sahihi’l-Buharı. C.13, s.35.

                İmam El-Beydavi burada ki mananın ‘’Yeryüzünde halife olmazsa kişiye üzlete (yalnızlığa) çekilmek, zamanın şiddetine tahammül etmesi sabretmesi gerekir’’. Dedi. Ağaç köklerini ısırmak iç organlara gelen sıkıntıdan kinayedir. Bu ifade onların şu şözüne benzer. Falanca acının şiddetinden taşı ısırıyor. İstenen Resulüllah Efendimizin hadisi şerifinin sonundaki ‘’ısırmayı’’ yaptı. Gerekli olandı. Birinci görüşü Hadisi Şerifin sonundaki ‘’Sen ölsende ve yokluktan ağaç köklerini ısırman ümmeti bölmeye çalışanlara tabi olmandan daha hayırlıdır. İfadesini teyit ediyor.

                Fethu’l-Bari Şerhi Sahihi’l-Buharı. C.13, s.36. 

Hadisi şerifte RResulüllah sav şöyle buyurdu:

وفي الحديث 

أنه متى لم يكن للناس إمام فافترق الناس أحزابا فلا يتبع أحدا في الفرقة ويعتزل الجميع إن استطاع ذلك خشية من الوقوع في الشر

Şu bir gerçek ki: Ne zaman insanların imamları (yöneticileri) olmaz, insanlar partilere (guruplara) ayrılırlarsa ayrılan hiçbir guruba tabi olunmaz. Gücü yeterse hepsinden uzak durulur. Bu uzak durmak kötülüğe düşmemek içindir.

                Fethu’l-Bari Şerhi Sahıhı’l-Buharı. C.13, s.37.

                İmam Ebi Hanifeden ra evde oturup kalmanın gerekliliği hadisi şerifinde geçen ‘’Fitne Müslümanlar arasında meydana gelirse bütün Müslümanlara vacip (gerekli) olan fitneden uzak durup evlerinde oturmasıdır’’. rivayet edilmiştir. Resulüllahın şu hadisindede şöyle rivayet edilmiştir:

 لقوله  من فر من الفتنة أعتق الله رقبته من النار.

                ‘’Kim fitneden firar edip kaçarsa Allah cc onun boynunu Cehennemden azat eder’’.

                Resulüllah sav bir sahabenin sorusuna şöyle cevap verdi:

 وقال عليه السلام لواحد من الصحابة

 كن حلسا من أحلاس بيتك

‘’(Fitne zamanı) evinin bir bölümünde yapışıp kal’’.

                Mezahibi’l-Erbaa. C.5, s.420.

                Ebu Hanife; ‘’insanlar Müslümanlardan bir halifenin idaresinde birleşse, kendileri yönetimden emniyet (güven) içinde olsalar, yollarda emniyet içinde olsa; cemaatın halifesine Müslümanların tabi olmaları gururlarındandır’’. Dedi. Müslümanlara halifelerine kudretleri varsa yardım etmeleri gereklidir. Kendisine yardım etme kudretleri yoksa her Müslümanlara fitneden uzaklaşıp evinde oturması gerekir. Dedi. 

                Durer ala Şerhi Ğurerden alındı. C.1, s.381.

                Kimi; Halifesi kendisine yardım etmeye çağırsa gücü olması halinde imamına yardım etmesi kendisine farz (gerekli)dır. Gücü olmaması halinde evinde olması kendisine lazımdır. Yani eğer kendisinin gücü yoksa o zaman sahabeden olan cemaatın yaşadıklarını yaşaması gerekir. Sahabe; fitne anında evlerinde oturdular.

                İmam Ebi Hanifeden rivayet edilen Resulüllah sav rivayet edilen hadisi şerifte; ‘’Fitne Müslümanlar arasında meydana gelince her bir Müslümana vacip (gerekli)olan fitneden uzak olması ve evinde oturmasıdır’’ görüşü Müslümanların halifesinin olmadığı zaman şeklinde anlaşılmıştır.

                İbn-i Abidin. C.5, s.339.

                Abdullah b. Ömerden ve sahabeden olan bir cemaatan fitne anında evinde oturmasından rivayet edildi. Onlara idareciye yârdim etmekten aciz olduklarından evde oturmaları caizdir. Kimin halifesine yardım etmeye kudreti yoksa ona halifesine yerdım etmesi lazım değildir. Ebi Hanife derki ‘’Bu kişi fitneden uzaklaşsın. Evinden dışarı çıkmasın.

                İhtiyar Şerhi Muhtardan alındı. C.4, s.151.

                Ebi Hanifeden rivayet edilen; ‘’evde oturmanın lüzümü, halifenin olmaması durumuna yörümlanmıştır. Ancak hak olan halifeye yardım etmek zenginlik ve güç olması anında vacip (gerekli) olur.

                El-Meydan Ala Kuduriden alındı. C.2, s.358.

                Eğer fitne; dünyayı ve mülk elde etmek için iki azgın fırka (gurup) arasında savaş meydana gelmesi halinde ise kişiye düşen görev evinde oturmasıdır. İki guruptan birinin yanına gidip katılmaz. Bunun gibi iki mahalle taassup ve ırkçılık için aralarında savaşsa hiçbir kimseye iki mahalleden birine yardım etmesi gerekmez.

                Feteva-i Kazihan. C.3, s.605.

                Görüş olarak kible ehlinden bir topluluk ortaya çıksa kendisine davet etse aleyhine olanlarla savaşsa, onların dayanma gücü, yiğitliği ve kuvvetleri olsa, bu ortaya çıkış sultanın onlar hakkındaki zülmü sayesinde olsa sultana gerekli olan onlara zulmetmemesidir. Eğer sultan onlara zülmetmekten kaçınmazsa, o gurup sultanla savaşırsa, insanlara ne o guruba ne de sultana yardım etmesi gerekli değildir.

                Fetevayi Hindiye. C.2,  s. 284.

                Zulüm ehlini bilmek gerçekten lazımdır. Zulüm ehli hak olan imam(halife) aleyhine çıkıp savaşanlardır. Bunun açıklaması; gerçekten Müslümanlar halifenin etrafında toplanırlarsa ve o halife ile güvende olurlarsa halifeye müslümanlardan bir gurup karşı gelirse, karşı gelmeleri halifenin zülmü neticesinde ise bunlar zülüm ehli değillerdir. Halifeye gereken; yaptığı zülmü terk edip onlara insaflı davranmasıdır. İnsanlara onların alehine halifeye yardım etmek gerekli değildir. Burada halifeye yardım edilmesi zülme yardım etmek demektir. Bu taifeye de halifenin aleyhine aynı şekilde yardım edilmesi gerekli değildir. Çünkü burada onlara yardım etmek halifenin aleyhine çıkıp yardım etmek olur. Halifenin kendilerine yaptığı zulümden dolayı çıkıp karşı olmadılarsa, ancak hak ve vilayet iddia edip hak bizimdir derlerse o zaman onlar zulüm ehlidirler. Burada savaşa gücü yetene Müslümanların halifesinin aleyhine çıkıp savaşanlara karşı yardım etmek gereklidir. Çünkü onlar şeriatın sahibi lisani ile mel’undurlar. Çünkü Resulüllah sav şöyle buyurdu:

فإنه عليه السلام قال الفتنة نائمة لعن الله من أيقظها

‘’Fitne uyuyor. Fitneyi uyandırana Allah cc lanet eylesin’’.

Her ne kadar onlar halifenin aleyhine çıkmayı konuşsalarda halifenin aleyhine çıkmayı azmettirmediler. Halifenin onlara itiraz etmesi gerekmez. 

Zamanımızda ise hüküm galip gelenlerin lehinedir. Adil olan kimdir? Zulüm ehli kimdir? Bilinmiyor. Bunların her bireri dünyayı talep ediyorlar.

                Fetevayi Hindiye. C.3, s.378.

                Allah Teala şöyle buyurdu:

وَاِنَّ هٰذِهٖ اُمَّتُكُمْ اُمَّةً وَاحِدَةً وَاَنَا رَبُّكُمْ فَاتَّقُونِ

Mü’minun suresi23.52   Şüphesiz bu (İslâm), tek bir din  olarak sizin dininizdir. Ben de Rabbinizim. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının.

فَتَقَطَّعُوا اَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ زُبُرًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ

Mü’minun suresi23.53  İnsanlar ise, din) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan ile sevinmektedir.

                O sizin dininiz ve milletinizdir. Ona sarılın.

                Burada geçen ümmet kelimesi din manasındadır. 

Ayeti Kerimede Allah cc şöyle buyurdu:

بَلْ قَالُوا اِنَّا وَجَدْنَا اٰبَاءَنَا عَلٰى اُمَّةٍ وَاِنَّا عَلٰى اٰثَارِهِمْ مُهْتَدُونَ

Zührüf suresi 43.22 - Hayır! Onlar sadece, "Şüphesiz biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk ve biz onların izlerinden gitmekteyiz" dediler. 

                Tefsir El-Kurtubi. C.12, s.129.

Yani ayrılığa düştüler.

Yani ikisi onu yazdı. Onu yazdılar. Sapıklıkları telif ettiler.

Tefsir El-Kurtubi. C.12, s.130.

                Her gurup. Yani her parti ve her millet.

                Yani itikatlarına göre onlar doğruluk üzerindedirler.

                Tefsir es-Savi. C.3, s.99.

                Yani mutluluk ehli mutlulukları ile sevinçlidirler. Mutsuzluk ehli şeytanın onların hak üzere olduklarını zannettirip kendilerine güzel göstermesi ile de sevinçlidirler. 

                Tefsiri Es-Savi. C.3, s.206.

                Hizip(gurup) kuvvet sahibi insanlardan meydana gelen toplu cemaat guruplardır. İnsanlardan meydana gelen cemaat; tek, itikadi ve siyasi mezhep üzerinde toplananlardır.

                Er-Rait. S.565.

                Hizip; cemaat, parti, topluluk ve arkadaştır. Adamın hizbi (gurubu) arkadaşlarıdır. Denilir.

                Ehteri Kebir. C.1, s.233.

                İmam El-Hasan ‘’hizip (gurup); Allah’ın gurubu, Allah’ın ordularıdır’’. dedi. Diğer imamlar Allaha yardım edenlerdir dedi. Hizip (gurup) insanlardan oluşan sınıftır. Adamın hizbi (gurubu) arkadaşlarıdır.

                Tefsiri el-Kurtubi. C.6, s.222.

                Adamın hizbi (partisi) arkadaşlarıdır. Hizip taifedir. Taifelerinin işi üzerine bir araya gelirler.

                Ruhu’l-Beyan. C.1, s.573.

                Hizip lugatta adamın görüşte kendisi ile beraber olan arkadaşları manasına gelir. Onlar partilerinin işleri için bir araya gelen kavimlerdir. Hizip kelimesinin müfessirlere göre bu kelimenin ibareleri vardır. El-Hasana göre bu kelime Allah’ın orduları demektir. Ebu Varak’a göre Allah’ın dostları demektir. Ebu el-Aliyeye göre Allah’ın şübeleri demektir. Bazıları Allah’ın yardımcılarıdır dedi. İmam El-Ahfeş Allah’ın partileridirler. Allah’ın dini ile dindar olurlar. Allah’a itaat ederler. Allahta onlara yardım eder.

                Et-Tefsir el-Kebir. C.12, s.32.

                Hizbin asıl manası partilerinin işleri için bir araya gelen toplumdur. Allah’ın hizbi ile Resul ve mü’minlerin murat edildiği ihtimali de vardır.

                Tefsir el-Keşşaf. C.1, s.347.

                Hizip kelimesinin asıl manası kendi partilerinin işleri için bir araya gelen toplumdur.

                Tefsir el-Kadı. C.2, s.120.

                Hizip ile ilgili ayeti kerimeler. 

Allah Teâla şöyle buyurdu: 

وَمَنْ يَتَوَلَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا فَاِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْغَالِبُونَ

Maide suresi 5.56 Kim Allah'ı, O‘nun peygamberini ve inananları dost edinirse, bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta kendileridir

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

مُنٖيبٖينَ اِلَيْهِ وَاتَّقُوهُ وَاَقٖيمُوا الصَّلٰوةَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِكٖينَ

مِنَ الَّذٖينَ فَرَّقُوا دٖينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ

Rum suresi(31-32) Allah'a yönelmiş kimseler olarak yüzünüzü hak dine çevirin, O'na karşı gelmekten sakının, namazı dosdoğru kılın ve müşriklerden; dinlerini darmadağınık edip grup grup olan kimselerden olmayın. (Ki onlardan) her bir grup kendi katındaki (dinî anlayış) ile sevinip böbürlenmektedir.

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

اِسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَاَنْسٰیهُمْ ذِكْرَ اللّٰهِ اُولٰئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِ اَلَا اِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ

Mucadele suresi 58.19 Şeytan onları hâkimiyeti altına alıp kendilerine Allah'ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar şeytanın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, şeytanın tarafında olanlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَوْ كَانُوا اٰبَاءَهُمْ اَوْ اَبْنَاءَهُمْ اَوْ اِخْوَانَهُمْ اَوْ عَشٖيرَتَهُمْ اُولٰئِكَ كَتَبَ فٖى قُلُوبِهِمُ الْاٖيمَانَ وَاَيَّدَهُمْ بِرُوحٍ مِنْهُ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِدٖينَ فٖيهَا رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ اُولٰئِكَ حِزْبُ اللّٰهِ اَلَا اِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

Mucadele suresı 58.22 Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy sopları olsalar bile, Allah'a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. İşte Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacakları cennetlere sokacaktır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, Allah'ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

أَلاَ إِنَّ حِزْبَ اللهِ هُمُ الْمُفْلِحُونَ 

Mucadele suresı 58.22 İyi bilin ki, Allah'ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

اِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُوًّا اِنَّمَا يَدْعُوا حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ اَصْحَابِ السَّعٖيرِ

Fatır suresi 35.6 Şüphesiz şeytan sizin için bir düşmandır. Öyle ise (siz de) onu düşman tanıyın. O, kendi taraftarlarını ancak alevli ateşe girecek kimselerden olmaya çağırır.

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

ثُمَّ بَعَثْنَاهُمْ لِنَعْلَمَ اَيُّ الْحِزْبَيْنِ اَحْصٰى لِمَا لَبِثُوا اَمَدًا

Kehf suresi 18.12 Sonra onları uyandırdık ki, iki zümreden hangisinin bekledikleri süreyi daha iyi hesap ettiğini bilelim. 

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

اَفَمَنْ كَانَ عَلٰى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّهٖ وَيَتْلُوهُ شَاهِدٌ مِنْهُ وَمِنْ قَبْلِهٖ كِتَابُ مُوسٰى اِمَامًا وَرَحْمَةً اُولٰئِكَ يُؤْمِنُونَ بِهٖ وَمَنْ يَكْفُرْ بِهٖ مِنَ الْاَحْزَابِ فَالنَّارُ مَوْعِدُهُ فَلَا تَكُ فٖى مِرْيَةٍ مِنْهُ اِنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ

Hud suresi 11. 17Rabbi katından açık bir delile dayanan kimse, yalnız dünyalık isteyen kimse gibi midir? Kaldı ki, bu delili Rabbinden bir şahit (Kur'an) ve bir de ondan (Kur'an'dan) önce bir önder ve bir rahmet olarak (indirilmiş olan) Mûsâ'nın kitabı (Tevrat) desteklemektedir.  İşte bunlar ona (Kur'an'a) inanırlar. Gruplardan her kim onu inkâr ederse, ateş onun varacağı yerdir. Ondan hiç şüphen olmasın. Şüphesiz o, Rabbin tarafından (bildirilmiş) gerçektir. Fakat insanların çoğu inanmazlar.

Allah Teâla şöyle buyurdu: 

وَالَّذٖينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَفْرَحُونَ بِمَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمِنَ الْاَحْزَابِ مَنْ يُنْكِرُ بَعْضَهُ قُلْ اِنَّمَا اُمِرْتُ اَنْ اَعْبُدَ اللّٰهَ وَلَا اُشْرِكَ بِهٖ اِلَيْهِ اَدْعُوا وَاِلَيْهِ مَاٰبِ

Rad suresi 13.36Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilen Kur'an ile sevinirler. Fakat (senin aleyhinde olan) gruplardan onun bir kısmını inkâr edenler de vardır. De ki: "Ben ancak Allah'a kulluk etmek ve O'na ortak koşmamakla emrolundum. Ben yalnız O'na çağırıyorum ve dönüşüm de yalnız O'nadır."

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

يَحْسَبُونَ الْاَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُوا وَاِنْ يَاْتِ الْاَحْزَابُ يَوَدُّوا لَوْ اَنَّهُمْ بَادُونَ فِى الْاَعْرَابِ يَسْپَلُونَ عَنْ اَنْبَائِكُمْ وَلَوْ كَانُوا فٖيكُمْ مَا قَاتَلُوا اِلَّا قَلٖيلًا

Ahzap suresi33.20   Düşman birliklerinin gitmediğini sanıyorlar. Düşman birlikleri (bir daha) gelecek olsa, isterler ki, (çölde) bedevilerin arasında bulunsunlar da size dair haberleri (gidip gelenlerden) sorsunlar. İçinizde bulunsalardı da pek az savaşırlardı.

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

جُنْدٌ مَا هُنَالِكَ مَهْزُومٌ مِنَ الْاَحْزَابِ

Sad suresi38.11 Onlar, çeşitli gruplardan oluşmuş ve şuracıkta bozguna uğrayacak derme çatma bir ordudur.

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ ذُو الْاَوْتَادِ 

وَثَمُودُ وَقَوْمُ لُوطٍ وَاَصْحَابُ الْئَيْكَةِ اُولٰئِكَ الْاَحْزَابُ

Sad suresi 38.12,13 Onlardan önce de Nûh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi Firavun, Semûd kavmi, Lût kavmi ve Eyke halkı da Peygamberleri yalanlamışlardı. İşte onlar da (böyle) gruplardı.

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَالْاَحْزَابُ مِنْ بَعْدِهِمْ وَهَمَّتْ كُلُّ اُمَّةٍ بِرَسُولِهِمْ لِيَاْخُذُوهُ وَجَادَلُوا بِالْبَاطِلِ لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّ فَاَخَذْتُهُمْ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ

Ğafir suresi 40.5 Onlardan önce Nûh'un kavmi ve onlardan sonra gelen topluluklar da yalanlamıştı. Her ümmet kendi peygamberini yakalayıp cezalandırmaya azmetmişti. Hakkı yok etmek için batıl şeyler ileri sürerek tartışmışlardı. Bu yüzden onları kıskıvrak yakaladım. Benim cezalandırmam nasılmış, gördüler!

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

وَقَالَ الَّذٖى اٰمَنَ يَا قَوْمِ اِنّٖى اَخَافُ عَلَيْكُمْ مِثْلَ يَوْمِ الْاَحْزَابِ

مِثْلَ دَاْبِ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَالَّذٖينَ مِنْ بَعْدِهِمْ وَمَا اللّٰهُ يُرٖيدُ ظُلْمًا لِلْعِبَادِ 

Ğafir suresi 40. 30,31İman etmiş olan adam dedi ki: "Ey kavmim! Şüphesiz ben, Nûh kavmi, Âd kavmi, Semûd kavmi ve onlardan sonra gelen toplulukların başına gelen olayların sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum. Allah, kullarına asla zulmetmek istemez."

Allah Teâla şöyle buyurdu: 

فَاخْتَلَفَ الْاَحْزَابُ مِنْ بَيْنِهِمْ فَوَيْلٌ لِلَّذٖينَ ظَلَمُوا مِنْ عَذَابِ يَوْمٍ اَلٖيمٍ

Zuhruf suresi 43.65 Ama aralarından çıkan gruplar ayrılığa düştüler. Elem dolu bir günün azâbından vay o zulmedenlerin hâline!

وَلَمَّا رَاَ الْمُؤْمِنُونَ الْاَحْزَابَ قَالُوا هٰذَا مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَمَا زَادَهُمْ اِلَّا اٖيمَانًا وَتَسْلٖيمًا

Ahzap suresi 33.22 - Mü'minler, düşman birliklerini görünce, "İşte bu, Allah'ın ve Resûlünün bize vaad ettiği şeydir. Allah ve Resûlü doğru söylemişlerdir" dediler. Bu, onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini artırmıştır.

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

وَاَنَّ هٰذَا صِرَاطٖى مُسْتَقٖيمًا فَاتَّبِعُوهُ وَلَا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَبٖيلِهٖ ذٰلِكُمْ وَصّٰیكُمْ بِهٖ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

Enam suresi 6.153 İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O'nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti.

                İmam ed-Darimi Abdullah b. Mesuttan sahih isnat ile rivayet etti. Şöyle buyurdu: ‘’Resulüllah sav bir gün bize bir çizgi çizdi. Sonra bu Allah’ın yoludur buyurdu. Sonra sağında ve solunda çizgiler çizdi. Sonra her yolun üzerinde yollar vardır. O yollarda şeytanlar kendine davet eder. Sonra şu ayeti kerimeyi okudu. Bu yollar Yahudileri, Hiristiyanları, Ateşperestleri, diğer milletler halkını, bid’at ehlini, nefsine uyup delalete düşenleri, dini feri (ikinci derecede olan) delillerde kural tanımayanları ve diğerlerini kapsamı içine alır,’’ buyurdu.

                Tefsir El-Kurtubi. C.7, s.137.

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

يَوْمَ نَدْعُوا كُلَّ اُنَاسٍ بِاِمَامِهِمْ فَمَنْ اُوتِىَ كِتَابَهُ بِيَمٖينِهٖ فَاُولٰئِكَ يَقْرَؤُنَ كِتَابَهُمْ وَلَا يُظْلَمُونَ فَتٖيلًا

İsra suresi17.71  Bütün insanları kendi önderleriyle birlikte çağıracağımız günü hatırla. (O gün) her kime kitabı sağından verilirse, işte onlar kitaplarını okurlar ve kıl kadar haksızlığa uğratılmazlar.

                Bu Ebi Hüreyreden merfu olarak Nebi sav.dan rivayet edildi. Buradaki mana şudur ki:

روي ذلك مرفوعا عن أبي هريرة رضي الله عنه عن النبي  ويكون المعنى أنه ينادى يوم القيامة يا أمة إبراهيم يا أمة موسى يا أمة عيسى يا أمة محمد  فيقوم أهل الحق الذين اتبعوا الأنبياء فيأخذون كتبهم بأيمانهم ثم ينادى يا أتباع فرعون يا أتباع نمروذ يا أتباع فلان وفلان من رؤساء الضلال وأكابر الكفر.

Kıyamet günü; Ya Ümmeti İbrahim, Ya Ümmeti Musa, Ya Ümmeti İsa, Ya Ümmeti Muhammet sav diye nida edilir. Gerçek ehli olup enbiyalara tabi olanlar kalkıp kitaplarını sağ taraftan alırlar. Sonra Ey Firavun’a tabi olanlar, Ey Nemrude tabi olanlar, Ey falana falana sapık olanların başkanları ve küfrün büyüklerinin adı ile nida edilir.

Et-Tefsir el-Kebirden alındı. C.21, s.17.

فإن في الحديث الصحيح عن ابن عمر قال قال 

İbn-i Ömerden rivayet edilen sahih hadiste Resulullah sav şöyle buyurdu:

إذا جمع الله الأولين والآخرين يوم القيامة يرفع لكل غادر لواء فيقال هذه غدرة فلان بن فلان.

                ‘’Allah cc Kıyamet gününde öncekilerle sonrakileri bir araya getirdiği zaman her gelen bir sancak kaldırır. Bu aldatıcı falancanın oğlu falancanın sancağıdır. Denilir.

                Bu hadisi Müslüm ve Buhari rivayet etti.

                Tefsiri’l-Kurtubi. C.10, s.297.

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

وَتَرٰى كُلَّ اُمَّةٍ جَاثِيَةً كُلُّ اُمَّةٍ تُدْعٰى اِلٰى كِتَابِهَا اَلْيَوْمَ تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

Casiye suresi 45.28 O gün her ümmeti diz çökmüş görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağrılır. (Onlara şöyle denilir:) "Bugün (yalnızca) yaptıklarınızın karşılığı verilecektir."

                Ka’b Hz. Ömere Emiri’l-Mü’minine ra gerçekten Cehennem kıyamet gününde inim inim inletir, buyurdu;  Yakın olan mülk sahibi ve Nebiyi Mursel olmazki hepsi dizleri üzerinde çöker. Halil Errahman as ‘’Ya Rabbi bu gün senden ancak kendimin affını istiyorum.’’ Der.

                Ruhu’l-Beyan. C.3, s.633.

                Ayeti kerimede geçen diz çökme kelimesi kafirleremi hastır? Hususunda ihtilaf edildi. Bu konuda hesap vermede mü’minlere ve kâfirlere genel olarak olduğu ifade edildi.     

ورد أن في القيامة لساعة هي عشر سنين يخر الناس فيها جثيا على ركبهم حتى إن إبراهيم عليه السلام ينادي لا سأسألك اليوم إلا نفسي.

Bunu kıyamette insanlar orada dizleri üzerinde on sene bekletilip horlatılırları rivayeti teyit eder. Hakikaten İbrahim as ‘’bugün nefsimden başka senden bir şey istemiyorum’’. Diye dua eder.

                Tefsiri’s-Savi ala el-Celaleyniden alındı. C.4, s.61.

Allah Teâla şöylebuyurdu:

وَجَعَلْنَاهُمْ اَئِمَّةً يَدْعُونَ اِلَى النَّارِ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ لَا يُنْصَرُونَ

Kasas suresi 28.41.  Biz onları, ateşe çağıran öncüler kıldık. Kıyamet günü de kendilerine yardım edilmeyecektir.

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ اَئِمَّةً يَهْدُونَ بِاَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُوا وَكَانُوا بِاٰيَاتِنَا يُوقِنُونَ

Secde suresi 32.2 Sabredip âyetlerimize kesin olarak inandıkları zaman, içlerinden emrimizle doğru yola ileten önderler çıkardık.

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

وَقَالُوا رَبَّنَا اِنَّا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّبٖيلَا

Ahzap suresi 33.67 Yine şöyle diyecekler: "Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar."

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

قَالَ ادْخُلُوا فٖى اُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِكُمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ فِى النَّارِ كُلَّمَا دَخَلَتْ اُمَّةٌ لَعَنَتْ اُخْتَهَا حَتّٰى اِذَا ادَّارَكُوا فٖيهَا جَمٖيعًا قَالَتْ اُخْرٰيهُمْ لِاُولٰيهُمْ رَبَّنَا هٰؤُلَاءِ اَضَلُّونَا فَاٰتِهِمْ عَذَابًا ضِعْفًا مِنَ النَّارِ قَالَ لِكُلٍّ ضِعْفٌ وَلٰكِنْ لَا تَعْلَمُونَ

Araf suresi7.38   Allah, şöyle der: "Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan toplulukları ile birlikte ateşe girin." Her topluluk (arkasından gidip sapıklığa düştüğü) yoldaşına lânet eder. Nihayet hepsi orada toplandığı zaman peşlerinden gidenler, kendilerine öncülük edenler için, "Ey Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar. Onlara bir kat daha ateş azabı ver" derler. Allah, der ki: "Her biriniz için bir kat daha fazla azap vardır. Fakat bilmiyorsunuz."

ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلٰى شَرٖيعَةٍ مِنَ الْاَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَاءَ الَّذٖينَ لَا يَعْلَمُونَ

Casiye suresi 45.18 Sonra da seni din işi konusunda açık bir yola koyduk. Sen ona uy, bilmeyenlerin heva ve heveslerine uyma.

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

قُلْ يَا اَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا فٖى دٖينِكُمْ غَيْرَ الْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعُوا اَهْوَاءَ قَوْمٍ قَدْ ضَلُّوا مِنْ قَبْلُ وَاَضَلُّوا كَثٖيرًا وَضَلُّوا عَنْ سَوَاءِ السَّبٖيلِ

Maide suresi 5.77 De ki: "Ey Kitap ehli! Hakkın dışına çıkarak dininizde aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış, birçoklarını da saptırmış ve dümdüz yoldan da şaşmış bir milletin arzu ve keyiflerine uymayın."

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

لَقَدْ رَضِىَ اللّٰهُ عَنِ الْمُؤْمِنٖينَ اِذْ يُبَايِعُونَكَ تَحْتَ الشَّجَرَةِ فَعَلِمَ مَا فٖى قُلُوبِهِمْ فَاَنْزَلَ السَّكٖينَةَ عَلَيْهِمْ وَاَثَابَهُمْ فَتْحًا قَرٖيبًا

وَمَغَانِمَ كَثٖيرَةً يَاْخُذُونَهَا وَكَانَ اللّٰهُ عَزٖيزًا حَكٖيمًا 

48.18  Fetih suresi 48.18,19Şüphesiz Allah, ağaç altında sana bîat ederlerken inananlardan hoşnut olmuştur. Gönüllerinde olanı bilmiş, onlara huzur, güven duygusu vermiş ve onlara yakın bir fetih ve elde edecekleri birçok ganimetler nasip etmiştir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

                Allah Teâla şöyle buyurdu:

اِذْ تَبَرَّاَ الَّذٖينَ اتُّبِعُوا مِنَ الَّذٖينَ اتَّبَعُوا وَرَاَوُا الْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ الْاَسْبَابُ

Bakara suresi 2.166 - Kendilerine uyulanlar o gün azabı görünce, kendilerine uyanlardan uzaklaşacaklar, aralarındaki bütün bağlar kopacaktır.

Allah Teâla şöyle buyurdu:

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اَطٖيعُوا اللّٰهَ وَاَطٖيعُوا الرَّسُولَ وَاُولِى الْاَمْرِ مِنْكُمْ فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ فٖى شَیْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَاْوٖيلًا

Nisa suresi 4.59 - Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin.  Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir. 

Allah Teâla şöyle buyurdu: 

وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدٰى وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبٖيلِ الْمُؤْمِنٖينَ نُوَلِّهٖ مَا تَوَلّٰى وَنُصْلِهٖ جَهَنَّمَ وَسَاءَتْ مَصٖيرًا

Nisa suresi 4.115 Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü'minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir.

Allah Teâla şöyle buyurdu: 

وَيَا قَوْمِ مَا لٖى اَدْعُوكُمْ اِلَى النَّجٰوةِ وَتَدْعُونَنٖى اِلَى النَّارِ

Mü’min suresi 40.41Ey kavmim! Bu ne hâl? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz."

Allah Teâla şöyle buyurdu: 

وَبَرَزُوا لِلّٰهِ جَمٖيعًا فَقَالَ الضُّعَفٰٶُا لِلَّذٖينَ اسْتَكْبَرُوا اِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا فَهَلْ اَنْتُمْ مُغْنُونَ عَنَّا مِنْ عَذَابِ اللّٰهِ مِنْ شَیْءٍ قَالُوا لَوْ هَدٰینَا اللّٰهُ لَهَدَيْنَاكُمْ سَوَاءٌ عَلَيْنَا اَجَزِعْنَا اَمْ صَبَرْنَا مَا لَنَا مِنْ مَحٖيصٍ

İbrahim suresi 14.21İnsanların hepsi Allah'ın huzuruna çıkacak ve güçsüzler büyüklük taslayanlara diyecek ki: "Şüphesiz bizler size uymuştuk; şimdi siz az bir şey olsun, Allah'ın azabından bizi koruyabilecek misiniz?" Onlar da, "Eğer Allah bizi doğru yola eriştirseydi, biz de sizi doğru yola eriştirirdik. Şimdi sızlansak da, sabretsek de bizim için birdir. Artık bizim için hiçbir kurtuluş yoktur" derler.

Allah Teâla şöyle buyurdu: 

وَلَا تَرْكَنُوا اِلَى الَّذٖينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ اَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ

Hud suresi 11.113 Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.

Allah Teâla şöyle buyurdu: 

اِنَّ اللّٰهَ هُوَ رَبّٖى وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَقٖيمٌ

Zuhruf suresi 43.64 Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na kulluk edin, işte bu doğru bir yoldur.

Allah Teâla şöyle buyurdu: 

اَفَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰیهُ وَاَضَلَّهُ اللّٰهُ عَلٰى عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلٰى سَمْعِهٖ وَقَلْبِهٖ وَجَعَلَ عَلٰى بَصَرِهٖ غِشَاوَةً فَمَنْ يَهْدٖيهِ مِنْ بَعْدِ اللّٰهِ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ

Casiye suresi 45.23 Nefsinin arzusunu ilâh edinen, Allah'ın; (hâlini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?

                Kim doğru yoldan çıkanların yöneticisi olursa, doğru yoldan çıkmaya davet ederse, buraya tabi olursa şu bir gerçektir ki yoldan çıkardıklarının günahını taşıdığı gibi kendi günahından da bir şey eksik olmaz. 

Allah Teâla şöyle buyurdu: 

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمٖيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِهٖ اِخْوَانًا وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَا كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِهٖ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

Al-i İmran suresi 3.103 Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.

                İbn-i Mes’ut ayette geçen ‘’Allah’ın ipine sarılın’’dan maksadın ‘’Kur’an’’ olduğunu söyledi.

                Resulüllah sav şöyle buyurdu:

قال عليه السلام إن هذا القرآن هو حبل الله.

                ‘’Gerçekten bu Kur’an O Allah’ın ipidir’’.

عن عبد الله بن مسعود  وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُوا  قال الجماعة 

‘’Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin’’. Ayetinden maksadın (cemaat) olduğunu rivayet edip söyledi.

                İbn-i Mes’ut ve diğer sahabeden değişik görüşler rivayet edildi. Bunların tamamının manası bir birine yakın ve iç içedir. Allah Teâla sevgiyi emrediyor. Ayrılığı tefrikayı yasak ediyor. Çünkü ayrılık ve tefrika helak olmaktır. Birlik olmak ise kurtuluştur.

                İbn-i El-Mübareğe Allah rahmet eylesin. O şöyle buyurmuştu: Cemaat (birlik olmak) Allah’ın ipidir. Dindar olan O en sağlam ipe kulpa iyice tutunsun.

                Tefsir el-Kurtubi. C.5, s.159 

‘’Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın’’ ayet-i kerimeden maksadın ‘’Kur’an’’ olduğu söylendi. 

                Hadis: 

حديث "هذا القرآن حبل الله".

‘’Bu Kur’an Allah’ın ipidir’’. Bazılarına göre Allah’ın ipine sarılmak a) Allah’ın dinidir, b) Allah’a itaat etmektir, c) tövbe etmedeki samimiyettir ve d) birlik olup cemaatleşmek demektir.

                Çünkü bu ayet-i kerimenin devamında Allah Teâla tefrikaya düşmeyin buyuruyor. Yukardaki görüşlerin tamamı birbirine yakın olan görüşlerdir. Gerçek şudur; şunu gerçekten hatırlattık. Kuyuya inen ipe iyice yapışır. Kuyuya düşen ipine yapışıp yukarı çıkarak kendisini kuyudan kurtarır. Allah’ın Kitabi, vaadı, dini, kendisine itaat ve Mü’minlerin birleşip cemaat olmalırını sahibini Cehennemin çukurlarına düşmekten kurtulmaya sebep oldu. Kurtuluşu Allah’ın ipi eyledi. O ipe tutunmayı emreyledi.

                Ayette geçen ‘’ayrılığa düşmeyin’’ ifadesinde iki tane mesele vardır.

                Birinci mesele te’vildeki yorumlardır.

                Birincisi gerçekten Allah Teâla dideki ihtilafi yasakladı. Şundan dolayıdır. Gerçek ancak bir tane olur. Gerçek olan birin dışındakiler cehalet olur. Delalet olur. Durum böyle olunca dinde ihtilafı yacaklamak vacip olur. Gerekli olur. Allah Teâla şu ayet-i kerimesi ile buna işaret etti.

فَذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمُ الْحَقُّ فَمَاذَا بَعْدَ الْحَقِّ اِلَّا الضَّلَالُ فَاَنّٰى تُصْرَفُونَ

Yunus suresi10.32  İşte O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'tır. Hak'tan sonra sadece sapıklık vardır. O hâlde, nasıl oluyor da (Hak'tan) döndürülüyorsunuz?

                İkinci mesele Allah Teâla haddı aşmayı ve karşılıklı düşmanlık yapmayı yasak eyledi. Gerçekten bunlar cahiliye döneminde savaşa ve çekişmeye azmettirirlerdi. Allah cc Müslümanları bundan men eyledi.

                Üçüncü mesele; ayrılığı gerektiren, ülfeti (dostluğu) ve mahabbeti (sevgiyi) ortadan kaldıranları men eyledi.

                Nebi sav den rivayet edildiğini biliniz. Gerçekten O şöyle buyurdu:

واعلم أنه روي عن النبي  أنه قال

 ستفترق أمتي على نيف وسبعين فرقة الناجي منها واحد والباقي في النار

‘’Benim ümmetim yetmişten fazla fırkaya ayrılacak. O fırkalardan bir tanesi kurtulacak. Bakı olanlar cehennemdedir’’.

O kurtulan fırka kimdir ey Allah’ın Resulü diye sorulur?

Resulüllah cevap verir.

 –Bir araya gelip cemaat olanlardır. İnsanların çoğunluğunun olduğu rivayet edildi. 

Peygamberimz: ’Benim ve ashabıbımın üzerinde olduğum sünnetimdir’ diye buyurduğu rivayet edildi.

                Makul rivayet ise; ihtilaf etmek yasaklandı. Bir araya gelip ittifak etmek emredildi. Buna doğru olan ancak bir tanedir. Durum böyle olunca kurtulan fırka da bir tanedir.

                Et-Tefsir El-Kebir. C.8, s.173. 

‘’ Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın’’. Ayet-i Kerimede kastedilen şey Kur’andır. Böyle olduğu sahih senet ile İbn-i Mes’uttan rivayet edildi. İbn-Mes’ut; O Allah’ın Kitabı, gökten yere uzatılmış Allah’ın ipidir.

                Allah’ın ipinden murat edilenin itaat etmek ve bir araya gelip cemaat olmaktır. Denildi.

                Sabit bin Kanta el-Mezeni den rivayet edildi. İbn-i Mes’uttan işittim. Hutbe okuyordu. O şöyle diyordu. ‘’Ey insanlar! Size gerekli olan Allah’a itaat etmek ve bir araya gelip camaat olmanızdır’’. Bunların ikisi; kendileri ile yapmakla emredilen Allah Teâlanın ipidir. Dedi. Bir rivayette de Allah’ın ipinden kastedilenin bir araya gelip cemaat olmaktır. 

                Tefsir Ruhu’l-Beyan. C.3, s.18. 

                Allah Teâla cc ’Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin’’ buyurdu. Müfessirlerden bazıları ‘’Allah’ın ipinden’’ murat edilen mananın, bir araya gelip camaat olmak olduğunu söyledi. Çünkü ayetin akabinde ‘’Parçalanıp bölünmeyin’’ ifadesi vardır. İlim ehline göre cemaat olmaktan muradın ise; fıkıh ve ilim ehli olduğunu, onlardan bir karış kadar ayrılanın sapıklığa düşeceğini, Allah Teâla’nın yardımından çıkacağını, cehenneme gireceğini, çünkü fıkıh ve ilim ehlinin hidayete erenler olduklarını, Muhammet sav in sünnetine, ondan sonra gelen hulefa-i raşidinin sünnetine iyice sarıldıklarını, kim fıkıh ve ilim ehlinden ve büyük çoğunlıktan ayrılırsa kendisini cehenneme sokacak ayrılığı yapmış olur. Ey mü’minler topluluğu size kurtulan topluluğa tabi omanız gerekir. Dediler.

                Et-Tahtavi ala ed-Durrı’l-Muhtar. C.4, s.152. 

                Ebi Hüreyre ra Nebi sav şöyle buyurdu: ‘’İsrailoğullarını peygamberleri idare ederdi. Bir peygamber vefat edince yerine bir başka peygamber gönderilirdi. Şu bir gerçek ki benden sonra peygamber gönderilmeyecektir. Halifeler çoğalacaktır. Sahabe o zaman bize neyi emredersin? Diye sorunca Peygamberimiz: ‘’İlk seçilen halifeye tabi olun. İlk seçilen halifeye hakkını verin. Gerçekten ilk seçilen halifeye Allah cc idare ettiklerinin hakını o halifelere soracaktır.’’ Buyurdu. 

                Taci’l-Cami’ li’l-Usul. C.3, s.42.

                Kenzi’l-Ummal fi suneni’l-Ekval. C.2, s.147. kitabnda da böyledir.

                Ferat El-Fezzar dan rivayet edildi. El-Fezzar; Eba Hazimden işittiğini Eba Hüreyre ile beş sene beraber kaldığını, Peygamberden şöyle bahsettiğini rivayet etti. Peygamber şöyle buyurdu:

عن النبي  قال كانت بنو إسرائيل تسوسهم الأنبياء كلما هلك نبي خلفه نبي وإنه لا نبي بعدي وسيكون خلفاء فيكثرون قالوا فما تأمرنا قال فوا ببيعة الأول فالأول أعطوهم حقهم فإن الله سائلهم عما استرعاهم.

‘’İsrailoğullarını peygamberleri idare ederdi. Bir peygamber vefat edince yerine bir başka peygamber gönderilirdi. Şu bir gerçektir ki benden sonra peygamber gönderilmeyecektir. Halifeler çoğalacaktır. Sahabe o zaman bize neyi emredersin? Diye sorunca Peygamberimiz: ‘’İlk seçilen halifeye tabi olun. İlk seçilen halifeye hakkını verin. Gerçekten ilk seçilen halifeye Allah cc idare ettiklerinin hakını onlara soracaktır’’.

                Yani onları dünyalarının ve ahiretlerinin iyiliğine peygamberden sonra gelen peygamber onları bilinçlendiriyordu. Ancak benim ümmetimde topluluklar ortaya çıkacaktır. Her biri halifeliği iddia edecektir. Eğer bunları görürseniz birinci seçilen halifeye sadık kalın. O birinci halife doğru seçimdir. 

                Burada halklara işleri yapıp o işleri güzel yola sevk edecek ve zalimden mazlumun hakkını alacak birinin olmasına işareti vardır.

                Yani bu halifelere itaat edin. Onların sözlerini işitip itaat ederek samimi olun. Çünkü Allah cc onları size yaptıklarından dolayı hesaba çekecektir. 

                Mana şu demektir. Halifeden sonra ikinci halifeye biat edilirse birinci halifeye yapılan biat sahihtir. Birinci halifeye vefa gösterilmesi vaciptir. İkinci halifeye yapılan biat batıldır. 

                İmam Nevevi ise şöyle dedi: Halife seçiminde birinci halifenin seçilmiş olduğunun bilinip veya bilinmemesi halinde ikincinin seçilmesi eşit konumdadır. Yine seçilenlerin bir ülkede veya birden çok ülkede olmalarıda eşit konumdadır. Yine seçenlerin ikinci halifenin ülkesinden olup olmaması halifelerin konumlarını değiştirmez, eşit durumdadırlar. Ulemanın çoğunluğu yukarda anlatılanların doğru olduğu görüşündedir. 

                Fethu’l-Bari Şerhi Sahihi’l-Buharidan alındı. C.6, s.495.

                Nebi sav buyurdu: Ben size beş şeyi emrediyorum. Allah onları bana emretti. Allahtan gelenleri işitmektir. Allah’a cc itaat etmektir. Allah yolunda cihat etmektir. Allah cc hicret etmektir. Allah cc için bir araya gelip birlik olmaktır. Şu bir gerçektir ki kim bir karış miktarınca cemaatten ayrılırsa islam boyunduruğunu boynundan çıkarır. Ancak geri dönerse başka olur. Kim cahiliye davasını iddia ederse gerçekten o cehenneme diz çöker. Sahabeden biri sordu? Ya Resulallah bu kişi namaz kılsa ve oruç tutsa aynı mı olur? Resulüllah sav buyurdu: ‘’ Evet o kişi namaz kılsa ve oruç tutsa da. Allah’ın duası ile dua edin. O Allah cc sizi Müslüman olarak isimlendirdi. Allah’ın kulları.

                Tuhfetu’l-Ahvezi Şerhi’t-Tirmizi. C.18, s.162.

                Ebu Davut bunu süneninde Muaviye b. Ebi Süfyanın hadisinden Nebi sav den rivayet etti. Nebi sav şöyle buyurdu:   

وأخرجه أبو داود في سننه من حديث معاوية بن أبي سفيان عن النبي  قال ألا إن من قبلكم من أهل الكتاب افترقوا على اثنين وسبعين ملة وإن هذه الملة ستفترق على ثلاث وسبعين ثنتان وسبعون في النار وواحدة في الجنة وهي الجماعة وأنه سيخرج من أمتي أقوام تجاري بهم تلك الأهواء كما يتجارى الكلب بصاحبه لا يبقى منه عرق ولا مفصل إلا دخله".

‘’Gerçekten sizden önce kitap ehli yetmiş iki millete ayrıldılar. Muhakkak ki bu millet yetmiş üç millete ayrılacaktır. Yetmiş iki tanesi cehennemdedir. Bir tanesi cennettedir. Cennette olan ise birleşip cemaat olandır. Şu bir gerçek ki benim ümmetimden ticari toplumlar olanlar çıkacaktır. O toplumlarda düşünceler olacaktır. O düşünceler köpekten çıkıp sahibini zehirlediği, ondan geriye ter ve eklem kalmaz. Ancak hepsine girer. Hepsini etkiler’’.

                Tefsir El-Kurtubi. C.5, s.160. Et-Tirmizi. C.7, s.398.

Hadis: 

                حديث "والذي نفس محمد بيده لتفترقن أمتي على ثلاث وسبعين فرقة وواحدة في الجنة وثنتان وسبعون في النار قيل يا رسول الله من هم قال الجماعة". 

 ‘’Nefsim kudret elinde olan Allaha yemin ederim ki ümmetim yetmiş üç firkaya elbette ayrılacaktır. Bir fırka cennette olacaktır. Yetmiş iki fırka cehennemde olacaktır. Ya Resulallah! Cennette olan fırka kimler olacak diye soruldu. Resulullah sav cevap verdi: Birleşip cemaat olanlardır.

                Abdullah b. Ömerden rivayet edildi. Resulüllah sav şöyle buyurdu. Dedi.

عن عبد الله بن عمر قال قال  ليأتين على أمتي ما أتى على بني إسرائيل حذو النعل بالنعل حتى إن كان منهم من أتى أمه علانية لكان في أمتي من يصنع ذلك وإن بني إسرائيل تفرقت على ثنتين وسبعين ملة وتفترق أمتي على ثلاث وسبعين ملة كلهم في النار إلا ملة واحدة قال من هي يا رسول الله قال ما أنا عليه وأصحابي

 

‘’Elbette benim ümmetimin üzerine de beni israilin üzerine gelen taban tabana gelecektir. Hatta onlardan anası ile alenen cinsi temas eden varsa benim ümmetimden de aynı işi alenen yapan olacaktır. Gerçekten beni İsrail yetmiş iki dini cemaate ayrıldı. Benim ümmetimde yetmiş üç dini cemaate ayrılacaktır. Hepsi cehenneme girecektir.  Ancak bir tane dini cemaat cehenneme girmeyecektir. Sahabe cehenneme girmeyen dini cemaat kimdir. Ey Allah’ın Resulü diye sordu: Resulüllah şöyle cevap verdi: ‘’Ben ve ashabımın yolu üzerinde olanlar cehenneme girmeyecekler’’. 

                Anlaşılan mana şudur: Gerçekten ümmet fırkalara ayrılırlar. Her dini cemaat diğer dini cemaatın hilafına din edinir. Demektir.

                Şerhi’t-Tirmizi. C.7, s.399.

                İbn-i Cerir İbn-i Abbastan ‘’yollara ayrılmayın’’ ifadesini rivayet etti. Buyurdu: ‘’Allah cc mü’minlere bir araya gelip cemaat olmalarını emretti. İhtilafa düşmelerini ve fırkalara ayrılmalarını yasakladı. 

                Tefsiri’l-Merağı. C.8, s.74.

                Resulüllah sav şöyle buyurdu:

قال عليه السلام "من رأى من أميره شيئا يكرهه فليصبر عليه فإنه من فارق الجماعة شبرا فمات إلا مات ميتة جاهلية".

‘’Kim devlet başkanından, yönetiminden istemediği bir şey görürse ona sabretsin. Şu bir gerçektir. Kim islam cemaatından bir karış mıktarınca ayrılırsa ve ölürse ancak cahiliye ölümü üzere ölür. 

                Fethu’l-Bari Şerhi Sahihi’l-Buharı. C.13, s.5.

                Kâfir olarak ölür diye murat edilmedi. Belki isyan ederek öldü denilir. Buradaki cahiliye ölümüne benzetmesinin zahiri olduğu ihtimali vardır. Cahiliyeden istenen diğer hadisi şerife benzetmedir benzetmedir. O hadisi şerifte şudur: ‘’Kim cemaattan bir karış kadar ayrılırsa sanki islamın boyunduruğunu boynundan çıkarır.

                Et-Tirmizi Fethu’l-Bari bunu rivayet etti. S.7. 

                Hadisi şerif:

حديث "من فارق الجماعة قيد شبر فقد خلع ربقة الإسلام من عنقه".

Kim cemaattan bir karış kadar ayrılırsa islamın boyunduruğunu boynundan çıkarır’’.

                Hz. Ömer toplantıda konuştu. Şöyle dedi: Ey insanlar!  Gerçekten ben aranızda Resullah sav yaptığı gibi görev yaptım. Resulüllah sav şöyle buyurdu:

وخطب عمر رضي الله عنه بالجابية فقال أيها الناس إني قمت فيكم كمقام رسول الله  فينا فقال أوصيكم بأصحابي ثم الذين يلونهم ثم يفشو الكذب حتى يحلف الرجل ولا يستحلف ويشهد الشاهد ولا يستشهد ألا لا يخلون رجل بامرأة إلا كان ثالثهما الشيطان عليكم بالجماعة وإياكم والفرقة فإن الشيطان مع الواحد وهو من الاثنين أبعد من أراد بحبوحة الجنة فليلزم الجماعة.    

‘’Size ashabımı, sonra onların peşinden gelenleri ve sonra bunların peşinden gelenleri vasiyet ederim (sakın aleyhlerine olmayın). Sonra yalan yaygınlaşır. Öyle ki kişi kendinden yemin etmesi istenmeden yemin eder. Şahit de istenilmeden şahitlik yapar. Dikkat edin! Bir erkek yabancı bir kadınla asla yalnız kalmasın, yoksa üçüncüleri şeytan olur. Size, Ehli Sünet toplumunun yoluna devam etmenizi vasiyet ederim, tefrikaya (arılığa) düşmeyin. Zira şeytan, tek insanla beraberdir. Hâlbuki o iki kişiye daha uzaktır. Cennetin ortasını isteyen kimse, Ehl-i Sünnet toplumuna yapışsın. Kim iyilik yapınca sevinir, günah işleyince de üzülürse, işte o kimse Mü’mindir.’’

Tacu’l-Usul. C.5, s.308. 

                Yani şu demektir. Ondan Allaha karşı cesaretli olması istenmiyordu: 

                Ruhu’t-Tirmizi. C.6, s.384.

                Hadisi şerif:

حديث "إن أمتي لا تجتمع على ضلالة فإذا رأيتم اختلافا فعليكم بالسواد الأعظم".

‘’Benim ümmetim delalet (sapıklık) üzerine bir araya gelmez. İhtilaf görürseniz büyük topluluktan ayrılmamanız gerekir’’.

                Feyzu’l-Kadır. C.2, s.431.

                Resulüllah sav şöyle buyurdu:

قال عليه السلام "من خرج من الطاعة وفارق الجماعة ثم مات مات ميتة جاهلية".

 

‘’Kim devlet başkanına itaat etmez ve cemaattan ayrılır sonra ölürse cahiliyye döneminde ölenler gibi ölür’’.

                Urfeceden rivayet edilen hadis şerifte Urfece Resulüllah sav den işittiğini rivayet etti. Resulullah sav şöyle buyurdu:

حديث عن عرفجة رضي الله عنه قال سمعت رسول الله  يقول إنه ستكون هنات وهنات فمن أراد أن يفرق أمر هذه الأمة وهي جميع فاضربوه بالسيف كائنا من كان.

‘’Açıklanması çirkin olan şeyler olacaktır. Kim bu ümmetin toplu olan işlerini ayırmak isterse bu kişinin boynunu kılçla vurun. Bu kişi halife olmaya layık olsun veya halife olmaya layık olmasın’’.

                Aşka bir şöyledir.

وفي رواية من أتاكم وأمركم جميع على رجل واحد يريد أن يشق عصاكم أو يفرق جماعتكم فاقتلوه. 

Kim size gelir sizin işleriniz bir kişinin idaresi altında birlik içindedir. Gelen kişi birlik değineğinizi bölmek isterse veya cemaatınızı ayırmak isterse gele bu kişiyi öldürün.

                Tacu’l-Usul. C.3, s.46.

                Hadisi şerif. Resulüllah sav şöyle buyurdu:

حديث "لا يجمع الله عز وجل أمر أمتي على ضلالة أبدا اتبعوا السواد الأعظم يد الله على الجماعة من شذ شذ في النار". 

                ‘’Allah cc bu ümmeti işlerini delalet üzerine asla birleştirmez. Siz büyük çoğunluğa tabi olun. Allah’ın gücü ve kuvveti cemaat üzerinedir. Cemaattan ayrılan Cehenneme gider’’.

                Ramuzu’l-Ehadis. S.484.  

                Hüzeyfe bin El-Yemaniden rivayet edilen hadisi şerif şerifte Hüzeyfe şöyle diyordu:

حديث عن حذيفة بن اليمان يقول كان الناس يسألون رسول الله  عن الخير وكنت أسأله عن الشر مخافة أن يدركني فقلت يا رسول الله إنا كنا في جاهلية وشر فجاءنا الله بهذا الخيرفهل بعد هذا الخير من شر قال نعم قلت وهل بعد ذلك الشر من خير قال نعم وفيه دخن قلت وما دخنه قال قوم يهدون بغير هدى تعرف منهم وتنكر قلت فهل بعد ذلك الخير من شر قال نعم دعاة على أبواب جهنم من أجابهم إليها قذفوه فيها قلت يا رسول الله صفهم لنا قال هم من جلدتنا ويتكلمون بألسنتنا قلت فما تأمرني إن أدركني ذلك قال تلزم جماعة المسلمين وإمامهم قلت فإن لم يكن لهم إمام ولا جماعة قال فاعتزل تلك الفرق كلها ولو أن تعض بأصل شجرة حتى يدركك الموت وأنت على ذلك. 

İnsanlar Resulüllah (Sallalahu Aleyhi ve Sellem)e hayri soruyor; ben de başıma gelir korkusu ile ona şerri soruyordum. Ve:

-Ya Resulallah! Biz cahiliyet ve kötülük içindeydik. Sonra Allah bize bu hayri getirdi. Acaba bu hayırdan sonra şerr varmı? Dedim.

‘’Evet’’ cevabini verdi.

  • Ya bu şerrden sonra bir hayır olacak mı? Dedim. ‘’Evet! Ama onda duman olacaktır!’’ buyurdu. Ben:
  • Onun dumanı nedir? Dedim.

‘’Benim sünnetimden başka yol tutan; benim yolumdan başka yolda giden bir kavim! Onların kimini tanıyacak; kimini yadırgayacaksın!’’ buyurdu. Ben:

-Bu hayırdan sonra bir şerr olacak mı? Diye sordum.

‘’Evet! Cehennemin kapılarında bir takım dellallar! Cehenneme gitmek üzere dururlar. Kim bunlara icabet ederse onu oraya atarlar.’’ Ben:

  •  Ya Resulallah! Onları bize tavsif eyle! Dedim.

‘’Evet! Bizim aşiretimizden bir kavim! Bizim dilimizle de konuşurlar!’’ buyurdu.

  • Ya Resulallah! Bu başıma gelirse ne buyurursun? Dedim.

‘’Müslümanların cemaatindan ve halifesinden ayrılmazsın!’’ buyurdu. (Ben tekrar):’’

-Şayet cemaatleri ve halifeleri yoksa? Dedim.

‘’Bu fırkaların hepsinden uzaklaş! Velev karnını doyurmak için bir ağacın kütüğünü ısırıp bu halde iken ecel sana yetişsin!’’ buyurdular.

                Bu ifade Müslümanların cemaat olmalarının lüzumuna ve sultanları ası olsa bile onlara itaat etmelerinin lazım ve gerekli olmasından kinayeli sözdür.

                Ebi’l-Esvet’in rivayetinde ise;

في رواية أبي الأسود تسمع وتطيع وإن ضرب ظهرك وأخذ مالك.

Sırtına vursada ve malını alsa da sultanın emirlerini dinle. Ve ona itaat eyle.

                İmam Taberi ‘’Halifelerine tabi ol cemaatlerinden ayrılma hususunda ihtilaf ettiler. Bir cemaat ‘’halifesine tabi olmak ve çoğunluğun cemaatine tabi olmak vaciptir’’. Dedi.

                Hadisi şerifte rivayet edildi: 

وفي الحديث إنه متى لم يكن للناس إمام فافترق الناس أحزابا فلا يتبع أحدا في الفرقة ويعتزل الجميع إن استطاع ذلك خشية من الوقوع في الشر.      

Muhakkak gerçek şudur: ‘’İnsanların ne zaman halifeleri olmaz. İnsanlar guruplara ayrılırsa bu fırkalara tabi olma. Gücün yeterse şerre düşerim korkusu ile hepsinden ayrıl.

                Fethu’l-Bari Şerhi Sahihi’l-Buhari. C.13, s.35.

                İbn-Ömer Resulüllah sav den rivayet etti. Resulüllah şöyle buyurdu:

عن ابن عمر أن رسول الله  قال إن الله لا يجمع أمتي على ضلالة ويد الله على الجماعة من شذ شذ إلى النار.

‘’Muhakkak Allah cc ümmetimi delalet üzerine birleştirmez. Allah’ın gücü cemaat üzerinedir. Kim cemaaten ayrılırsa Cehenneme gider’’. 

İmam Taberi ‘’Halifelerine tabi ol cemaatlerinden ayrılma hususunda ihtilaf ettiler. Bir cemaat ‘’halifeye tabi olmak ve çoğunluğun cemaatine tabi olmak vaciptir’’. Dedi. 

                Tuhfetu’l-Ahvezi Şerhi Cami’it-Tirmizi. C.6, s.384.

                Allah cc Teâla şöyle buyurdu:

وَمَنْ يَكُنِ الشَّيْطَانُ لَهُ قَرٖينًا فَسَاءَ قَرٖينًا

Nisa suresi4.38  Şeytan kimin arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır.

                Şair dedi:

                Kişiye sorma. Yakınına sor.

                Her yakın, yakın olanına uyar.

                Kurtubi. C.7, s.194.

                İbn-i Mes’ut Nebi (Sallahu aleyhi ve Sellemden) rivayetle şöyle buyurdu:

حديث عن ابن مسعود قال قال النبي  ما من نبي بعثه الله في أمة قبلي إلا كان له من أمته حواريون وأصحاب يأخذون بسنته ويقتدون بأمره ثم إنها تخلف (أي تحدث) من بعدهم خلوف يقولون ما لا يفعلون ويفعلون ما لا يؤمرون فمن جاهدهم بيده فهو مؤمن ومن جاهدهم بقلبه فهو مؤمن ومن جاهدهم بلسانه فهو مؤمن وليس وراء ذلك من الإيمان حبة خردل. 

‘’Allah Teâla’nın benden önceki her bir ümmete gönderdiği peygamberlerin, kendi ümmeti içinde sünnetine sarılan ve emrine uyan ihlaslı ve seçkin yakın çevresi ve ashabi vardı. Bu samimi çevre ve ashabından sonra, yapmadıklarını söyleyen ve emrolunmadıklarını yapan kimseler onların yerini alır. Böyle kimselerle eliyle cihat eden mü’mindir, diliyle cihat eden mü’mindir; kalbiyle cihat eden de mü’mindir. Bu kadarcığı da bulunmayanda hardal tanesi ağırlığında bile iman yoktur’’. 

                Riyazu’s-Salihin. S.100.

Bir rivayette Nebi (Sallahu aleyhi ve Sellemden) şöyle buyurdu: 

وفي رواية يكون بعدي أئمة لا يهتدون بهداي ولا يستنون بسنتي وسيقوم فيهم رجال قلوبهم قلوب الشياطين في جثمان إنسي قلت كيف أصنع يا رسول الله إن أدركني ذلك قال تسمع وتطيع للأمير وإن ضرب ظهرك وأخذ مالك فاسمع وأطيع. 

‘’Benden sonraki (öyle bir zaman gelecek ki) halifeler benim yolumda olmazlar. Benim sünnetim üzerine olmazlar. Aralarından bazıları çıkar. İnsanların vücudunda onların kalpleri şeytanların kalpleri gibidir. Böyle bir zamana denk gelirsem ne yapayım, diye sordum.

-Resulullah sav dedi ki: Sırtına vursa da malını alsa da onun sözünü dinle ve dediğini yap. Hemen onun sözünü dinle ve dediğini yap’’.

Taci’l-Usuldan alındı. C.3,s.45. 

Numan İbn-i Beşir -radiyallahu anhuma-‘dan rivayet edildiğine göre, Nebi –sallallahu aleyhi ve sellem-şöyle buyurdu: 

حديث عن نعمان بن بشر رضي الله عنه قال قال النبي  مثل القائم في حدود الله والواقع فيها كمثل قوم استهموا على سفينة فصار بعضهم أعلاها وبعضهم أسفلها وكان الذين في أسفلها إذا استقوا من الماء مروا على من فوقهم فقالوا لو خرقنا في نصيبنا خرقا ولم نؤذ من فوقنا فإن تركوهم وما أرادوا هلكوا جميعا وإن أخذوا على أيديهم نجوا ونجوا جميعا. 

‘’Allah’ın çizdiği sınırları aşmayarak orada duranlarla bu sınırları aşıp ihlal edenler, bir gemiye binmek üzere kura çeken topluluğa benzerler. Onlardan bir kısmı geminin üst katına, bir kısmı da alt katına yerleşmişlerdir. Alt kattakiler su almak istediklerinde üst kattakilerin yanından geçiyorlardı. Alt katta oturanlar: Hissemize düşen yerden bir delik açsak, üst katımızda oturanlara eziyet vermemiş oluruz, dediler. Şayet üstte oturanlar, bu isteklerini yerine getirmek için alttakileri serbest bırakırlarsa, hepsi birlikte batar helak olurlar. Eğer bunu önlerlerse hem kendileri kurtulur, hem de onları kurtarmış olurlar.’’ 

                Bu hadisi İmam Buhari rivayet etti. Riyazu’s-Saihin. S.101.

İbn-i mace ve diğerleri El-Arban bin Sariyeden rivayetle şöyle buyurdu: 

وروى ابن ماجه وغيره عن العرباض بن سارية قال

 وعظنا رسول الله  موعظة ذرفت منها العيون ووجلت منها القلوب فقلنا يا رسول الله إن هذه الموعظة لموعظة مودع فما تعهد إلينا فقال قد تركتكم على المحجة البيضاء ليلها كنهارها لا يزيغ عنها بعدي إلا هالك من يعش منكم فسيرى اختلافا كثيرا فعليكم بما عرفتم من سنتين وسنة الخلفاء الراشدين المهديين بعدي عضوا عليها بالنواجذ وإياكم والأمور المحدثات فإن كل بدعة ضلالة وعليكم بالطاعة وإن عبدا حبشيا فإنما المؤمن كالجمل الأنف حيثما قيد انقاد

Resulullah sav bize tesirli bir vaaz verdi de bu vaazın tesirinden gözler yaşardı kalpler ürperdi. Biz dedik ki ey Allah’ın Resulü; bu öğütler vedalaşan bir kimsenin öğütleri gibidir. O halde bize neyi tavsiye edersiniz. Ey Allahın resulü! Dedi. Resulllah şöyle buyurdu: ‘’Ben sizi beyaz yöntem üzerine bıraktım. Gecesi gündüzü gibidir. Benden sonra o yöntemden kimse sapamaz. Ancak helak olanlar sapar. Sizden kim yaşarsa çokça ihtilaflar görecektir. Size gereken şey bildiğiniz sünnetlere ve benden sonra hidayete ermiş hülefa-i raşidinin sünnetine uymanızdır. Ona dişlerinizle bile iyice tutunun. Sonradan ortaya çıkan işlerden kaçının. Çünkü her bid’at delalettir. Habeşistanlı bir köle halifeniz olsa da ona itaat edin. Mü’in burnundan bağlanan deve gibidir. Onu nereye götürürlerse oraya gider.

                Tefsiru’l-Kurtubi. C.7, s.139. Tirmizi. C.7, s438.

                Hz. Cabir rivayet ederek Resulullah sav şöyle buyurdu:

حديث عن جابر قال قال عليه السلام أمراء يكونون بعدي لا يهتدون بهديي ولا يستنون بسنتي فمن صدقهم بكذبهم وأعانهم على ظلمهم فأولئك ليسوا مني ولست منهم ولا يردون على حوضي ومن لم يصدقهم بكذبهم ولم يعنهم على ظلمهم فأولئك مني وأنا منهم وسيردون على حوضي. 

‘’Benden zaman sonra halifeler olacak, onlar benim yol göstermem üzerine olmazlar. Benim sünnetime tabi olmazlar. Onların yalanlarına rağmen kim onları tasdik eder, zulümlerine rağmen onlara yârdim ederse işte onlar benden değildir. Ben de onlardan değilim. Onlar benim havuzumun üzerine gönderilmezler. Yalanlarına rağmen onları kim tasdik etmez, zulümlerine rağmen onlara yardım etmezse işte onlar bendendir. Bende onlardanım. Onlar benim havuzumun üzerine gönderilirler.

                Tergib. C.3, s.194. Tirmizi. C.6, s.537.

                Hadisi şerif:

حديث أيما داع دعا إلى ضلالة فاتبع فإن له مثل أوزار من اتبعه ولا ينقص من أوزارهم شيئا وأيما داع دعا إلى هدى فاتبع فإن له مثل أجور من اتبعه ولا ينقص من أجورهم شيئا. 

‘’Hangi davetçi delalete(sapıklığa) davet eder, kendisine tabi olunursa, kendisine tabi olanların günahı onun bonuna olur. Kendisine tabi olanların günahından da hiçbir şey eksilmez. Hangi davetçi hidayete (doğru yola) davet eder, kendisine tabi olunursa, kendisine tabi olanların mükâfatı onun boynuna olur. Kendisine tabi olanların mükâfatından da bir şey eksilmez.’’

                İbn-i Mace fi’s-Süneninde bunu yayınladı. Tefsiri’l-Kurtubi.  C.13, s.331. 

                Derleyen: İmam-Hatip Hacı Hafız İbrahim KABA. Mucaz Hoca Efendi.

                Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI. Emekli Müftü.

                30. Haziran. 2023.