İbrahim Sırmalı


Mücahitler ve Nöbet Tutanlar

  Emekli Müftü - muftu.ibrahim@gmail.com


 

                Hamt; Âlemlerin Rabbi Allah’a aittir. Ey Allah’ım! İslam ve iman nimetinden dolayı hamt sana aittir. Bizi Ümmeti Muhammet’ten (ona salat ve selam olsun) eylediğinden dolayı hamt sana aittir. Allahtan başka ilah olmadığına, tek olduğuna ve ortağı olmadığına şahadet ederim. Ve yine Hz. Muhammet’in Allah’ın kulu ve Resulü olduğuna şahadet ederim. Ey Allah’ım! Hz. Muhammet’e, Hane halkına ve arkadaşlarına hepsine salat ve selam eyle.  Onları mübarek eyle.                               

                Bundan sonra ey Müslümanlar!

                Allah Teala şöyle buyuruyor.

وَلَا تَهِنُوا فِى ابْتِغَاءِ الْقَوْمِ اِنْ تَكُونُوا تَاْلَمُونَ فَاِنَّهُمْ يَاْلَمُونَ كَمَا تَاْلَمُونَ وَتَرْجُونَ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا يَرْجُونَ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٖيمًا حَكٖيمًا

Nisa Suresi 4.104 Düşman topluluğunu izlemekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız, kuşkusuz onlar da sizin acı duyduğunuz gibi acı duyuyorlar. Üstelik siz Allah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

                Allah Teala şöyle buyurdu:

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Al-İmran Suresi 3.200 Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. 

                İslam kardeşleri.

Bu ayet-i kerimeler Aziz olan Allah’ın kitabındandır. Orada Allah yolunda savaşanlara ve cihat edenlere cesaretlendirme vardır. Tebareke ve Teala olan Allah müminleri cesaretsizlikten ve güçsüzlükten yasaklayıp gerçekleri anlattı.

Onlara kuvvet, kahramanlık, sabır ve zorluklara karşı koymayı emretti. Düşmanınızı ve düşman ile savaşı talep etmede zaafa düşmemeyi gerçekten sizler savaştan ve savaştan meydana gelenlerden ağrı sızı hissediyorsanız düşmanlarınızda aynı şekilde daha şiddetle ağrı ve sızı hissettiklerini emretti.

Ağrı ve sızı hissetmelerine rağmen sizinle savaşmaktan geri durmuyorlar. Sizler ise onlardan daha fazla savaş yapmaya evlasınız. Sizler savaşı sevap olduğundan ve size yardım gelip güçleneceğinizi de arzu ediyorsunuz. 

Onlar bunu arzu etmiyorlar. Öyle ise düşmanlarınızla olan savaşta; güçlü, zor ve aktif olun. Sizin düşmanlarınızdan daha zayıf olmanız insanlığın mertliğinde ve İslamiyet’in saygınlığında olmaz. Sizler ve onlar savaş hususunda birbirinizi hatalı buldunuz.

Gerçekten cari olan olaylar kıymetsiz olmaz. Ancak elemler üzerine gelenler kıymetsiz olur. O zaman düşmanlar devamlı galip gelir. Bir seferinde lehinde zaman değişirse başka bir zaman aleyhinde olur. Ey Müslümanlar sizler onların Allahtan ummadıklarını umuyorsunuz. Savaş ile Allah’ın sevabını kazanmayı ve Allah’ın azabından kurtulmayı umuyorsunuz. 

                Bilakis Allah’ın dinine yardım etmede, şeriatını yerine getirmede, İslam dairesini genişletmede, sapıklığa düşenleri doğru yola almada ve din düşmanlarını engellemede yüksek hedefler ve yüce beklentiler müminlerin özelliklerindendir. Sayılan bu işler sadık müminlere kuvvetin artmasını, gayretin katlanarak artmasını ve tam bir yiğitlik verir.

                Çünkü kim dünyalık azizliğine ulaşmada savaşır ve sabrederse bu dünyevi ve uhrevi saadetine ulaşmak için savaşanlar ve Allah’ın rızası ve cenneti ile kurtulacağı gibi değildir. Kulları arasında farklılık koyan ve aralarını ilmi ile ve hikmeti ile ayıran Allah cc noksan sıfatlardan uzak oldu. 

Bundan dolayı Allah Teala şöyle buyurdu. 

وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا 

Nisa suresi 4. 104Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

                Allah cc ilmi ve hikmeti kâmil olandır.

Allah’ın ayeti ‘’

وَلَا تَهِنُوا فِى ابْتِغَاءِ الْقَوْمِ اِنْ تَكُونُوا تَاْلَمُونَ فَاِنَّهُمْ يَاْلَمُونَ كَمَا تَاْلَمُونَ وَتَرْجُونَ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا يَرْجُونَ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٖيمًا حَكٖيمًا

Nisa Suresi 4.104 Düşman topluluğunu izlemekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız, kuşkusuz onlar da sizin acı duyduğunuz gibi acı duyuyorlar. Üstelik siz Allah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.’’ 

Müslümanların düşmanları ile beraber elem ve yaralanma ile dövüştükleri zamandır. Bu zaman ancak kurban olmak zamanıdır. Bunun ile mükâfatladırlar. Allah Teâlâ’dan Dünyada acil olarak akıbetinin ve gecikmeli olarak da Ahirette hayırlı olmasını isterler.

Mümin bu huyu ve karakterine inenlerle imtihan olunmuştur. Tasarısı ve sabrı ile imtihan olmuştur. Ancak bu imtihan inatlaşan yolculuğu zamanın göz yaşından ve günlerin tedavisinden umudunu kesmez. Mü’ mini kapsayan ve onu koruyan Allah’ın yardımı acımasız ve hain iken sabrını ölçemez.

Şu bir gerçek ki hiçbir şey buna sabredemez. Ve bunu kimse ümit etmez. İstediğini yapmıştır. Nefsine yapabildiğini yapmıştır. Terbiye kuvvetinin takviyesi ile savunma gücü ile yaptı. Onu ayakta tutanı nefse ağır gelen yalandır. Temize çıkarmak için bu yalana sebepler uyduran aynı düzeydeki nefislerin pişman olup tövbe etmeleridir. Bu ayet-i kerime ‘’

وَلَا تَهِنُوا فِى ابْتِغَاءِ الْقَوْمِ اِنْ تَكُونُوا تَاْلَمُونَ فَاِنَّهُمْ يَاْلَمُونَ كَمَا تَاْلَمُونَ وَتَرْجُونَ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا يَرْجُونَ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٖيمًا حَكٖيمًا

Nisa Suresi 4.104 Düşman topluluğunu izlemekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız, kuşkusuz onlar da sizin acı duyduğunuz gibi acı duyuyorlar. Üstelik siz Allah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.’’ 

Düşmanımızın kayıplarına (İsrail’in Filistin’deki felaketi) delalet edip yol gösteriyor. Bunların bazısını gizlemeye çalışılsa da bunlara ekseri yayın kuruluşları yardım ediyor. Ancak rakamlar bu gizlenen hakikatleri yalanlıyor. 

Allah Teala bunlardan kaçınarak hakikatleri ortaya çıkarıyor. Ve müminler toplumunun gönüllerine şifa oluyor. Titreyip korkanlara ulaştırmak için kim soyumuzu bina ederse düşmanımızın imkanları sınırlıdır. Bundan başkası onların lehine olsa da durum böyledir.

 Düşmanlarımız aynı şekilde korkak cesaretsizdir. İsrail’in kendisini korumaya aldığı emniyet duvarı nedir. Bu ancak Yahudi’nin korkak olduğunun ve yaşamaların ne kadar hırslı olduklarının açık delilidir. İsrail’in dışında dünyanın tamamında hangi devlet kendisini şahıslardan duvar ile korur. Sanki silahtan bir şeye sahip değiller? 

                Bu ayet mevsimlik değildir. Bu ayet yalnızca düşmanlarımızın pay aldığı gün için değildir. Bu ayet aynı şekilde musibetlerin üzerimize ağır geldiği gün içindir. Bu ayeti okuduğumuz zaman ondan açık aklı acze düşüren hakikatleri anlarız. O hakikat savaşa katılan iki taraftır. İkisi de acıya katılıp iştirak ederler. 

Bu sorunun kendiliğinden bilinen bir parçasıdır. Bu ehli hak ile ehli batıl arasında genel kaidedir. Bu sıfatta düşmanlarımızla beraber olmamız bize ne ifade ediyor? 

Ancak özel istisna bizi ilgilendirir. Bu istisna ansızın gelir. Mühim olan bölüm ise manayı tamamlayan ve müminleri ayrıcalıklı hususi kılan o zamanki düşmanlar değildir. (Üstelik siz Allah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz.) Allah Teâlâ’nın şu ayeti:

وَلَا تَهِنُوا فِى ابْتِغَاءِ الْقَوْمِ اِنْ تَكُونُوا تَاْلَمُونَ فَاِنَّهُمْ يَاْلَمُونَ كَمَا تَاْلَمُونَ وَتَرْجُونَ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا يَرْجُونَ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٖيمًا حَكٖيمًا

Nisa Suresi 4.104 Düşman topluluğunu izlemekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız, kuşkusuz onlar da sizin acı duyduğunuz gibi acı duyuyorlar. Üstelik siz Allah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. 

                Bu ayeti kerime rapor üslubu ile olayı şekillendirdi. Bizlere sonucu öğretiyor. O da kıstastır. İki tarafın arasını ayırandır. Sizler -ey hak ehli- (إِنْ تَكُونُوا تَأْلَمُونَ فَإِنَّهُمْ يَأْلَمُونَ كَمَا تَأْلَمُونَ) Eğer siz acı duyuyorsanız, kuşkusuz onlar da sizin acı duyduğunuz gibi acı duyuyorlar. Sizler acı duymada düşmanlarınızla beraber eşitsiniz. Ancak sizler bu manayı kavradığınızda sonuçta ayrılacaksınız. Allah’ın vadi ile işi belgelendirdiniz. 

Düşman topluluğunu izlemekte, taleplerinde, savaşlarında ve kötülüklerine engel olmada gevşeklik göstermeyin. Kurbanlarla boş laf söylemeyin. Sabır elbisesini giyeceksiniz. Yara ve acılardan yorulmadan yolda gayenize ulaşacaksınız. Çünkü Allah cc indinde olanlar bunların tamamından daha büyüktür. Ve onlar hayırlı ve daha bakıdır.

                Ey Müslümanlar.

                Allah Teâlâ’nın şu ayetini izah etmeye gelince.

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Al-İmran Suresi 3.200 Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.

                Allah Teala ayeti kerimede sabır ve sabırlı olmakla Allah yolunda hazırlıklı ve uyanık olmayı birbirine yakın zikretti. Allah yolunda cihat ve hazırlıklı olmak büyük bir sabretmeye, eziyetleri ve zorluklara katlanmaya muhtaçtır.

 Bu eziyet ve zorluklar ister düşman tarafından ölüm, esir, yaralama ve telef olma gibi olsun. İsterse diğer insanlar tarafından kötüleme, sövme ve zarar gibi olsun. 

Veya genel zarar verme gibi olsun. Bu zarar Allah yolunda cihat edenin başına gelen soğuk, açlık, yardım alamama ve ailesinden uzaklaşma gibidir. Allahtan gelen yardım sabır olmadan olmaz. 

Bundan dolayıdır ki Nebi sav. Yardım almayı sabretmeye yakınlaştırdı. İmam Ahmet’in Müsnedinde Nebi sav şöyle buyuruyor:

ففي مسند أحمد: يقول صلى الله عليه وسلم: (وَاعْلَمْ أَنَّ فِي الصَّبْرِ عَلَى مَا تَكْرَهُ خَيْراً كَثِيراً وَأَنَّ النَّصْرَ مَعَ الصَّبْرِ وَأَنَّ الْفَرَجَ مَعَ الْكَرْبِ وَأَنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراً»

‘’Gerçekten size çirkin görünene sabretmenizde çokça hayır olduğunu, gerçekten zaferin sabır ile olduğunu, gerçekten ferahlamanın sıkıntı ile olduğunu ve zorlukla beraber kolaylığın olduğunu biliniz.’’

                Allah Teala Aziz olan Kitabında bunu şu ayeti ile beyan eyledi. Şöyle buyurdu: 

كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَلٖيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثٖيرَةً بِاِذْنِ اللّٰهِ وَاللّٰهُ مَعَ الصَّابِرٖينَ

Bakara suresi 2.249 "Allah'ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir." 

Başka ayeti kerimelerde şöyle buyurdu:

وَلَمَّا بَرَزُوا لِجَالُوتَ وَجُنُودِهٖ قَالُوا رَبَّنَا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ

Bakara suresi 2.250 - (Tâlût'un askerleri) Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et." 

فَهَزَمُوهُمْ بِاِذْنِ اللّٰهِ وَقَتَلَ دَاوُدُ جَالُوتَ وَاٰتٰیهُ اللّٰهُ الْمُلْكَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَهُ مِمَّا يَشَاءُ وَلَوْلَا دَفْعُ اللّٰهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَفَسَدَتِ الْاَرْضُ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْعَالَمٖينَ

Bakara suresi 2.251 Derken, Allah'ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlût'u öldürdü. Allah, ona (Davud'a) hükümdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah'ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir. 

Allah Teala şöyle buyurdu:

وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ الْحُسْنٰى عَلٰى بَنٖى اِسْرَایٖٔلَ بِمَا صَبَرُوا 

Araf suresi 7.137 Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz, onların sabretmeleri karşılığında gerçekleşti. 

Galibiyet ve zafer müminlerle sabrettikleri sürece aralarında anlaşma yapmışlardır. Hayat hak ile batıl arasında çatışma halindedir. Bu çatişmada başarılı olan kendine en uzun sure hâkim olan ve en çok zorluklara tahammül edendir. 

Allah Teala şöyle buyurdu:

وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍ فِتْنَةً اَتَصْبِرُونَ وَكَانَ رَبُّكَ بَصٖيرًا

Furkan suresi 25.20 (Ey insanlar!) Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. (Bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin, hakkıyla görendir. 

                Eğer düşmanlar birbirlerine batıl yolda tavsiyede bulunuyorlarsa.

Bu konuda Allah Teala şöyle buyurdu:

وَانْطَلَقَ الْمَلَاُ مِنْهُمْ اَنِ امْشُوا وَاصْبِرُوا عَلٰى اٰلِهَتِكُمْ اِنَّ هٰذَا لَشَیْءٌ يُرَادُ

Sad suresi 38.6 İçlerinden ileri gelenler, "Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir. 

Allah Teala şöyle buyurdu:

اِنْ كَادَ لَيُضِلُّنَا عَنْ اٰلِهَتِنَا لَوْلَا اَنْ صَبَرْنَا عَلَيْهَا وَسَوْفَ يَعْلَمُونَ حٖينَ يَرَوْنَ الْعَذَابَ مَنْ اَضَلُّ سَبٖيلًا

Furka suresi 25.42 Biz, ilâhlarımıza sımsıkı sarılmasaydık neredeyse bizi ilâhlarımızdan uzaklaştıracaktı" (derler.) Onlar yakında azabı gördükleri zaman, yolca kimin daha sapık olduğunu görecekler

                Durum bu şekilde olursa bizim sabrımız düşmanlarımızın sabrından daha şiddetli olması gerekmez mi? Bu sabır nasıl olmasın. Onlar batıl üzeredir. Bizler ise hak üzereyiz. Düşmanların galibiyeti gösterdikleri sabırdan dolayıdır. Bu sabır Allah’ın kitabında şu ayet ile emrettiği sabırdır. 

بقوله تعالى: (وَصَابِرُوا) آل عمران: 200، 

Al-i İmransuresi ‘’Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin.’’

                Zilal Kitabi sahibi bu ayetin tefsirinde şöyle buyurdu: ‘’Sanki bu yarış rekabettir. Müminlerle ve düşmanları arasında yarıştır. Bu yarışa sabıra sabır ile, savunmaya savunma ile, cihada cihat ile ve ısrara ısrar ile karşılık verilmesine davet ediliyorlar.. Sonra hedefin sonucu Müslümanların düşmanlardan daha sebat etmelerinden ve daha sabır etmelerinden kendi lehine olur. 

Eğer batıl ısrar eder ve sabrederse yolda yarışı geçer. Peki daha değerli olan hakkın daha şiddetle ısrarlı olması ve daha büyük sabırlı olması yolda yarışı önde bitirmesine sebep olurdu.’’

Şayet sabır nimeti olmasaydı. Şu bir gerçek ki saflar ayrılır. Savaş için saf tutan adamların içindeki madenler ortaya çıkarılır. Bu sabır nimetinin yeterliliği içindir. 

Allah Teala şöyle buyurdu:

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ حَتّٰى نَعْلَمَ الْمُجَاهِدٖينَ مِنْكُمْ وَالصَّابِرٖينَ وَنَبْلُوَا اَخْبَارَكُمْ

Muhammet suresi 47.31 Andolsun, içinizden, cihad edenleri ve sabredenleri belirleyinceye ve durumlarınızı ortaya koyuncaya kadar sizi deneyeceğiz.

                Mücahidin sabretmesi gerektiği işlerden bazıları: Ölüme ve yaralanmaya sabretmektir. Mücahit; yüce vaktini mücahit kardeşleri ve arkadaşları arasında geçirir. Sevinçlerini, üzüntülerini, yiyeceklerini ve içeceklerini onlarla paylaşır. 

Sonra onları yere yıkılmış kanları ile kan rengine geldiğini görüyorsun. Veya onları yaraları zayıflatmıştır. Veya esir olmuştur. Mücahit bu sayılanlarla elbette dayanılmaz hale gelerek büyür.

 Düşman ise Müslümanlar içerisinde yaralamakla güç kazanır. Mücahitlerden istediklerini öldürürler. Bunlardan bazılarını esir alırlar. Mücahitlerin bu halde yapacağı bir şey vardır. O da sabretmek, öngörülü olmak, cihadın gidişatını tamamlamak ve din sancağını yukarıya yüceltmektir.

                Sözümü söylüyorum. Benim ve sizin için Allahtan af diliyorum.

İkinci hutbe

        الخطبة الثانية (للمجاهدين والمرابطين: إِنْ تَكُونُوا تَأْلَمُونَ فَإِنَّهُمْ يَأْلَمُونَ) 

                Hamt; Âlemlerin Rabbi Allah’a aittir. Ey Allah’ım! İslam ve iman nimetinden dolayı hamt sana aittir. Bizi Ümmeti Muhammet’ten (ona salat ve selam olsun) eylediğinden dolayı hamt sana aittir.

 Allahtan başka ilah olmadığına, tek olduğuna ve ortağı olmadığına şahadet ederim. Ve yine Hz. Muhammet’in Allah’ın kulu ve Resulü olduğuna şahadet ederim. Ey Allah’ım! Hz. Muhammet’e, Hane halkına ve arkadaşlarına hepsine salat ve selam eyle.  Onları mübarek eyle. 

                Bundan sonra. Ey Müslümanlar.

                Allah yolunda (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olanlara söylüyoruz: Sizlerin bu mübarek makamda öne geçip İslam’ın en yüksek zirvesine ve büyük ibadete çıktığınızı hatırlayın. O da Allah yolunda cihat etmektir. Uykudan uyanmanızın, uykunuzun, yemek yemenizin, su içmenizin, ita atınızın ve ibadetinizin bunların tamamının (İnşaellahu Teala) iyiliklerinizin terazisinde olacağını biliniz. Sahih’il-Buharide rivayet edildi. ‘’Gerçekten Eba Hüreyre buyurdu: Resulullah sav den işittim. Şöyle buyurdu:

ففي صحيح البخاري: (أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ – صلى الله عليه وسلم – يَقُولُ «مَثَلُ الْمُجَاهِدِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ – وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَنْ يُجَاهِدُ فِي سَبِيلِهِ – كَمَثَلِ الصَّائِمِ الْقَائِمِ، وَتَوَكَّلَ اللَّهُ لِلْمُجَاهِدِ فِي سَبِيلِهِ بِأَنْ يَتَوَفَّاهُ أَنْ يُدْخِلَهُ الْجَنَّةَ، أَوْ يَرْجِعَهُ سَالِمًا مَعَ أَجْرٍ أَوْ غَنِيمَةٍ»،

‘’Allah yolunda (harp eden) mücahidin benzeri -Allah, kendi yolunda cihat eden kimse (de ki gaye) yi çok iyi bilir ya- (gündüz) oruç tutan ve (gece) namaz kılan (mümin) in benzeridir. Allah kendi yolunda döğüşen mücahit için ya onun şehadeti suretiyle onu (sorgusuz derhal) Cennete koymayı yahut mücahidi sevapla veya ganimetle beraber salimen (meskenine) dönmesini sağlamış oldu.’’ 

                Sen Allah yolunda, Allah’ın kelamını yücelmek, ehli sünnet ve cemaat inancını muhafaza etmek, Allah’ın kitabını ve Resulüllah sav sünnetini muhafaza etmek, dinin tamamının Allah’ın olması için olursa o zaman mükafatının Allahtan olacağının hesabını yap. Bil ki gerçekten sen hayır üzeresin. Bu günler, bu aylar, bu saatler bu hudutlarda sabırla görev yapıyorsunuz. Sizler orada hayır üzeresiniz. Sizler Allahtan ecir mükafat alacaksınız. Sizin sabırla olan göreviniz Allah cc yolundadır. Allah’ın Habibinin Tebrikler sizin olsun.

 وفي صحيح مسلم: (قِيلَ لِلنَّبِيِّ -صلى الله عليه وسلم- مَا يَعْدِلُ الْجِهَادَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ قَالَ «لاَ تَسْتَطِيعُونَهُ». قَالَ فَأَعَادُوا عَلَيْهِ مَرَّتَيْنِ أَوْ ثَلاَثًا كُلُّ ذَلِكَ يَقُولُ «لاَ تَسْتَطِيعُونَهُ». وَقَالَ فِي الثَّالِثَةِ «مَثَلُ الْمُجَاهِدِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ كَمَثَلِ الصَّائِمِ الْقَائِمِ الْقَانِتِ بِآيَاتِ اللَّهِ لاَ يَفْتُرُ مِنْ صِيَامٍ وَلاَ صَلاَةٍ حَتَّى يَرْجِعَ الْمُجَاهِدُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ تَعَالَى»،

Sahih’i Müslim de şu hadis rivayet edildi. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-‘e soruldu: Hangi amel Allah yolunda cihat etmeye denktir? O da ‘’Siz buna güç yetiremezsiniz’’ dedi. İki ya da üç defa aynı soruyu sordular. Her defasında, ‘’Siz, buna güç yetiremezsiniz.’’ Karşılığını verdi. Üçüncüsünde şu karşılığı verdi. ‘’Allah yolunda cihat edenin misali, Allah yolunda cihat eden, evine dönünceye kadar gündüzleri oruçla, geceleri de ibadet ve kıyamla geçiren adamın misali gibidir.’’

Sen Allah yolunda, Allah’ın kelamını yücelmek, ehli sünnet ve cemaat inancını muhafaza etmek, Allah’ın kitabını ve Resulullah sav sünnetini muhafaza etmek, dinin tamamının Allah’ın olması için olursa o zaman mükafatının Allahtan olacağının hesabını yap. Bil ki gerçekten sen hayır üzeresin. 

Bu günler, bu aylar, bu saatler bu hudutlarda sabırla görev yapıyorsunuz. Sizler orada hayır üzeresiniz. Sizler Allahtan ecir mükafat alacaksınız. Sizin sabırla olan göreviniz Allah cc yolundadır. Allah’ın Habibinin sav buyruğundan dolay tebrikler sizlerin olsun. O hadisi şerif şudur:

الحبيب -صلى الله عليه وسلم-: “عَيْنَانِ لَا تَمَسُّهُمَا النَّارُ: عَيْنٌ بَكَتْ مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ، وَعَيْنٌ بَاتَتْ تَحْرُسُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ

                ‘’İki göz vardır ki onlara ateş dokunmaz. 1-Allaha olan saygısından ağlayan gözdür. 2-Allah yolunda növbet tutup uyumadan bekçilik yapan gözdür.’’ 

Bu hadisi İmam Et-Tirmizi rivayet etti. Sahihi’l-Buharide rivayet edildi.

 رواه الترمذي. وفي صحيح البخاري: (عَنْ سَهْلِ بْنِ سَعْدٍ السَّاعِدِيِّ – رضي الله عنه – أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ – صلى الله عليه وسلم – قَالَ « رِبَاطُ يَوْمٍ فِي سَبِيلِ اللَّهِ خَيْرٌ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا عَلَيْهَا، وَمَوْضِعُ سَوْطِ أَحَدِكُمْ مِنَ الْجَنَّةِ خَيْرٌ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا عَلَيْهَا، وَالرَّوْحَةُ يَرُوحُهَا الْعَبْدُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَوِ الْغَدْوَةُ خَيْرٌ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا عَلَيْهَا»،

                Sehl İbni Sa’d Es-Saidi radiyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

‘’Allah yolunda bir gün hudut nöbeti tutmak, dünyadan ve dünya üzerindeki şeylerden daha hayırlıdır. Sizden birinizin kamçısının cennetteki yeri, dünyadan ve dünya üzerindeki şeylerden daha hayırlıdır. Kulun Allah Teala’nın yolunda akşamleyin veya sabah erken vakitteki yürüyüşü de dünyadan ve dünya üzerindeki şeylerden daha hayırlıdır.’’ 

                İmam En-Nisainin süneninde mevcuttur:

 وفي سنن النسائي: (عَنْ سَلْمَانَ الْخَيْرِ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ «مَنْ رَابَطَ يَوْمًا وَلَيْلَةً فِي سَبِيلِ اللَّهِ كَانَ لَهُ كَأَجْرِ صِيَامِ شَهْرٍ وَقِيَامِهِ وَمَنْ مَاتَ مُرَابِطًا أُجْرِىَ لَهُ مِثْلُ ذَلِكَ مِنَ الأَجْرِ وَأُجْرِىَ عَلَيْهِ الرِّزْقُ وَأَمِنَ مِنَ الْفَتَّانِ».

Selman El-Hayirden rivayet edilen hadisi şerifte Resulullah savşöyle buyurdu: ‘’Kim Allah yolunda bir gün bir gece hudut nöbeti tutarsa bu ona bir oruç tutup gecesini de ibadet ile geçirmiş gibi ecir sevap olur. Kim hutut nöbetinde ölürse ecir ve sevaptan aynı şekilde ecir verilir. Kendisine rızık ecri verilir. Bozgunculuktan kurtulur.’’

                Mücahitlerle ecelini evinde oturup bekleyenler; işin büyüklüğünü gözünüzde canlandırın. Aynı şekilde elde edeceğiniz ecir ve sevabı gözünüzde canlandırın. 

Müjde sevindiricidir. Bizler sizlerin sabrınızı, çabanızı, saflarınızı birleştirmenizi, imanınızın kuvvetini ve Subhanehu Teala olan Rabbinize olan itimadınızı görünce burada çokça yürürüz. Allah Subhanehu Teâlâ’nın vadettiklerinden emin oluruz. Yüce Allah doğruyu söyledi. Şöyle buyurdu:

يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقٖينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ وَمَاْوٰيهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصٖيرُ

Tahrim suresi 66.9 Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası! 

                Tarih: 24 Aralık 2023

                Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI

                (Emekli Müftü, İcazetli)

         Hamidi İbrahem netten alıntıdır.