Ceyhun KALENDER


SENDİKA DİN DEĞİLDİR, AMA…

Türk Eğitim-Sen Rize Şubesi Basın ve Halkla İlişkiler


    Sivil Top­lum Ör­güt­le­ri, özel­lik­le de sen­di­ka­lar de­mok­ra­si­nin ol­maz­sa ol­maz­la­rın­dan­dır.
    Bir­kaç ta­nım­la­ma ya­pa­rak ko­nu­ya gi­recek olur­sak, sen­di­ka; ça­lı­şan­la­rın ya da iş­ve­ren­le­rin ayrı ayrı olmak üzere iş, ka­zanç, top­lum­sal ve kül­tü­rel ko­nu­lar yö­nün­den çı­kar­la­rı­nı ko­ru­mak, yeni hak­lar sağ­la­mak ve on­la­rı daha da ge­liş­tir­mek ama­cıy­la ara­la­rın­da ya­sa­lar uya­rın­ca kur­duk­la­rı bir­lik­tir.
    Sarı sen­di­ka ise; ça­lı­şan­dan çok iş­ve­re­nin men­fa­at­le­ri­ni kol­la­yan, ser­ma­ye çev­re­le­riy­le ve iş­ve­ren­le iş bir­li­ği için­de bu­lu­na­rak ça­lı­şan­la­rın hak­la­rı­nın alın­ma­sı­na yö­ne­lik ha­re­ket­le­ri en­gel­le­yen ve kı­sıt­la­yan sen­di­ka­dır.
    Demek ki ça­lı­şan­la­rın hak­la­rı­nın ko­run­ma­sı, ça­lı­şan­la­rın ken­di­ni ge­liş­tir­me­si yö­nün­den sen­di­ka­lar ol­duk­ça önem­li­dir. Bu sü­reç­te sarı sen­di­ka­nın gö­re­vi de, ça­lı­şan­dan zi­ya­de iş­ve­re­nin çı­kar­la­rı­nı ve kendi üst yö­ne­ti­ci kad­ro­la­rı­nı ko­ru­ma, her­han­gi bir an­laş­maz­lık­ta ça­lı­şan­la­rın di­ren­ci­ni kır­mak ve on­la­rı iş­ve­re­nin is­te­di­ği kı­va­ma ge­tir­mek­tir.
    Sen­di­ka üye­li­ğin­de büyük oran­da ça­lı­şa­nın dünya gö­rü­şü, sen­di­ka­nın mü­ca­de­le yön­te­mi ve azmi et­ki­li olsa da ge­lecek bek­len­ti­si, baskı, mob­bing, ar­ka­daş öne­ri­si gibi un­sur­lar da üye olmak için önem­li et­ken­ler­dir. Sen­di­ka­lar­da­ki bu çe­şit­li­lik içe­ri­sin­de özel­lik­le kol­tuk bek­len­ti­si ve mob­bin­gi ayrı bir yere ko­yu­yo­ruz. Ki­şi­nin ira­de­si­ni, ki­şi­li­ği­ni ze­de­le­yen bu et­ken­ler, sarı sen­di­ka­lar için önem­li bir üye yapma veya üye­si­ni sen­di­ka­da tutma aracı ola­rak da kul­la­nıl­mak­ta­dır.
    Tür­ki­ye’de si­ya­se­tin top­lu­mu böl­dü­ğü yet­mi­yor­muş gibi, bu an­ti­de­mok­ra­tik uy­gu­la­ma­la­rı yapan sarı sen­di­ka­lar ça­lı­şan­la­rı, özel­lik­le de öğ­ret­men­le­ri perde ar­ka­sın­da bir­kaç gruba ayır­dı­ğı bir ger­çek­tir.
    Dü­şün­ce fark­lı­lık­la­rı top­lu­mu böl­mez, hatta bu fark­lı­lık­lar bir zen­gin­lik­tir ve zaman zaman çok fark­lı gö­rü­şe sahip in­san­lar­dan ol­duk­ça önem­li bil­gi­ler, dav­ra­nış­lar, de­ğer­ler öğ­re­ne­bi­li­riz. Ancak ada­let­siz­lik, hak­sız­lık, li­ya­kat­siz­lik, mob­bing böyle de­ğil­dir. Bu anti de­mok­ra­tik uy­gu­la­ma­lar ça­lı­şan­lar ara­sın­da derin ay­rı­lık­la­ra, çe­kiş­me­le­re sebep olur­ken ça­lış­ma or­ta­mı­nı ve iş ka­li­te­si­ni de ol­duk­ça olum­suz et­ki­ler.
    Bu­ra­da bize göre en in­san­lık dışı, an­ti­de­mok­ra­tik durum; ça­lı­şan­la­rın sen­di­ka üye­li­ği için ira­de­le­ri­ne ipo­tek ko­nul­ma­sı­dır. Bu aynı za­man­da bir in­san­lık su­çu­dur. İstifa eden bir üye­si­ni vaz­ge­çir­mek ya da yeni bir üye yap­mak için öğ­ret­me­ni sa­at­ler­ce oda­sın­da tutan bir ida­re­ci için insan onuru ve eği­ti­min hiç­bir de­ğe­ri yok­tur. Böyle bir ki­şi­lik için sen­di­ka­sı, bütün kut­sal de­ğer­le­ri­nin ve onu­ru­nun ye­ri­ni al­mış­tır. Va­ro­lu­şu­nu, kol­tu­ğu­nu borç­lu ol­du­ğu sen­di­ka­sı­nı aynı za­man­da ge­le­ce­ği­nin de ga­ran­ti­si ola­rak gör­mek­te­dir.
    Biz de­mok­ra­tik hukuk dev­le­ti ku­ral­la­rı­na ina­na­lar olay­la­rı bu çer­çe­ve­den de­ğer­len­di­rir; insan onu­ru­nu, kişi ira­de­si­ni her şeyin üze­rin­de tu­ta­rız.
    Ya­şan­mış­lık­lar gös­ter­di ki, kısa sü­re­li men­fa­at sağ­la­mak için ku­rum­la­rı kul­la­nan ki­şi­le­rin bu cicim ay­la­rı fazla sür­me­mek­te­dir. Asıl olan de­mok­ra­tik hukuk dev­le­ti­dir. Ya­sa­la­rı dur­ma­dan de­len­ler, şahsi çıkar sağ­la­yan­lar bu hu­kuk­suz­luk­la­rı­nın he­sa­bı­nı ver­di­ği­ni-ve­re­ce­ği­ni de çok iyi bi­li­yo­ruz.
    Ge­li­nen nok­ta­da sarı sen­di­ka yö­ne­ti­ci­le­ri­nin kendi ka­za­nım­la­rı­nı ko­ru­ya­bil­me­le­ri için bu çır­pı­nış­la­rı­nı an­lı­yo­ruz! Ancak kendi hak­kı­nı ara­ma­yan, ken­di­si­ne kül­tü­rel ve eko­no­mik ola­rak hiç­bir katkı sağ­la­ma­yan ça­lı­şan­la­rın, hala mob­bing ve bek­len­ti et­ki­siy­le sarı sen­di­ka­da kal­ma­sı­nı veya üye ol­ma­sı­nı an­la­ya­mı­yo­ruz.
    “Öğ­ret­men yal­var­maz, öğ­ret­men boyun eğmez, öğ­ret­men el açmaz, öğ­ret­men ders verir!”