İbrahim Sırmalı


TÖVBE ETMEK

  Emekli Müftü - muftu.ibrahim@gmail.com


Hamt; Âlemlerin Rabbi Allah’a aittir. Ey Allah’ım! İslam ve iman nimetinden dolayı hamt sana aittir. Bizi Ümmeti Muhammet’ten (ona salat ve selam olsun) eylediğinden dolayı hamt sana aittir. 

Allahtan başka ilah olmadığına, tek olduğuna ve ortağı olmadığına şahadet ederim. Ve yine Hz. Muhammet’in Allah’ın kulu ve Resulü olduğuna şahadet ederim. 

Ey Allah’ım! Hz. Muhammet’e, Hane halkına ve arkadaşlarına hepsine salat ve selam eyle. Onları mübarek eyle.                                 

                Bundan sonra Ey Müslümanlar!

                Allah Teala muhkem olan ayetinde şöyle buyuruyor.

وَاِنّٖى لَغَفَّارٌ لِمَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا ثُمَّ اهْتَدٰى

Taha suresi 20.82 "Şüphe yok ki ben, tövbe edip inanan ve salih ameller işleyen, sonra da doğru yol üzere devam eden kimse için son derece affediciyim." 

                İslam kardeşleri!

                Kur’an-i Kerim: O Allah’ın Kitabıdır. Orada sizden öncekilerin havadisleri, sizden sonrakilerin de haberleri ve aranızdaki kurallar vardır. O karardır. Şaka değildir. Kim Onu zorbadan terk ederse Allah onu helak eder. Kim doğru hak yolu onun dışında ararsa Allah o kimseyi zelil eder. (Değerini düşürür.) O (Kur’an-i Kerim) ki onun ile istekler sapmaz. Diller sarılmaz. Cevabın çokluğunu yaratmaz. Hayret verici şeyleri bozmaz. 

Bu günkü vadimiz inşallah Allah’ın kitabından bir ayet ile olacaktır. Onu okuyoruz. Manasını anlıyoruz. Ayetin istek denizinde yüzüyoruz. İnşallah ayetin getirdiği mana ile amel ediyoruz. Şu ayeti kerime ile beraber:وَاِنّٖى لَغَفَّارٌ لِمَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا ثُمَّ اهْتَدٰى

Taha suresi 20.82 "Şüphe yok ki ben, tövbe edip inanan ve salih ameller işleyen, sonra da doğru yol üzere devam eden kimse için son derece affediciyim." 

İmam Taberi bu ayetin tefsirinde şöyle diyor: (Allah buyuruyor) Gerçekten kim şirk koşmasından tövbe ederse ve şirk koşmasından bana iman etmeye dönerse, ilah olmayı yalnız bana ait olduğunu samimiyetle kabul ederse, ibadetinde benden başkasına ortak koşmazsa, kendisine farz kıldığım farzları yerine getirirse, bana ası olmaktan kaçınırsa, sonra bunun gereğini bilir dosdoğru olursa ve bundan bir şey kaybetmezse ben af etmeye sahibim. 

Ez-Zamahşeri şöyle diyor: (Sonra da doğru yol üzere devam eden kimse için): Doğru yol; doğru olmak, anlatılan doğru olmaya devam etmektir. O da tövbe etmek, iman etmek ve salih amel yapmaktır.

                İmam Es-Sa’di şöyle diyor: Yani küfründen, bidattan ve günahtan tövbe edip Allaha, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe iman edene ve kalp ile, beden ile ve dil ile olan amellerden salih amel işleyene bağışlaması ve rahmeti çoktur.

                (Sonra da doğru yol üzere devam eden kimse için) demenin manası doğru yola girmek, Resuli Kerime tabi olmak ve dosdoğru dine tabi olmak demektir. Bunları yapanları Allah cc ağır günahlarını bağışlar. Israr ettiği ve geçmiş günahlarını af eder. Çünkü bu kimse rahmet ve bağışlanması için büyük sebep getirdi.

                Daha doğrusu sebeplerin tamamı bu sayılan şeylerin kapsamı içindedir. Tövbe ise tövbe zamanının öncesi için gereklidir. İman etmek ve Müslüman olmak öncesindeki günahları yok eder. Salih amel olan iyilikler ise kötülükleri giderir. Bütün çeşitleri ile doğru yola girmektir. 

Bunlarda ayeti kerimeyi ve hadisi şerifi düşünüp taşınıncaya kadar ilim öğrenmektir. Böylece manalardan bir mana ortaya çıkar. Ve o manaya uyulur. Gereği yapılır. Hak olan dine davet edilir. Bidatlara, küfre ve sapıklığa cevap verilir. Allah için cihat etmeye, Allah için hicret etmeye ve diğer hidayete ermenin bölümleri yerine getirilir. Yapılan bu amellerin her bireri günahları giderici ve arzu edilen hedefe ulaşmaktır.

                Ey Müslümanlar.

                Tövbe: O Allah Teâlâ’ya yönelmektir. Geçmiş günahlarından pişman olmaktır. Masiyetleri bırakmaktır. Doğru dürüst şekilde gelecekte günaha başlamamaya kesin karar vermektir. 

İbnü’l-Kadim rahimehullah şöyle dedi. Tövbenin hakikati: Geşmişte olan günahlardan pişmanlıktır. Hiçbir halde günaha kalkışmamaktır. Gelecekte günaha başlamamaya kesin karar vermektir. 

Bu sayılanlar olursa tövbe vardır. İnsanın salih amel yapmadan tövbe ettiği düşünülemez. Çünkü onun günahı görevini namaz gibi, veya zekat gibi terk etmekse onun tövbesi o görevi yerine getirmesi ve ona devam etmesi ile mümkündür. İşte bu salih ameldir. Eğer onun günahı haram olan bir şeyi zina gibi, faiz gibi, içki içmek gibi, yalan söylemek gibi, hırsızlık gibi ve rüşvet gibi yapmaksa onun tövbesi bunları terk etmekledir. 

Günahı Allah cc korkusundan ve saygısından ise buda salıh ameldir. Tövbe edene tövbesinden sonra salih amel yapmak gereklidir. Ancak insanlardan bazıları tövbe edenin yalnız günah işlemede eksiklik yaptığı gibi salih amellerinde de eksiklikler yapmaktadır. İnsanlardan bazıları salih amellerde zekât, oruç ve namaz gibi ziya delikler yapmaktadır… Bunlar gibi. Bunu tövbesini tamamlamak için yapmaktadır. 

Allah Teala Kur’an-i Kerimde çok yerde tövbe ile salıh ameli birbirine yaklaştırdı. Allah Teala şöyle buyurdu: إِلَّا مَنْ تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَأُولَئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ شَيْئًا 

Meryem suresi 19.60 Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar cennete, girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. 

                Allah Teala Subhanehu şöyle buyurdu:

اِلَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ عَمَلًا صَالِحًا فَاُولٰئِكَ يُبَدِّلُ اللّٰهُ سَيِّپَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمً

Furkan suresi 25.70 Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Allah Teala Subhanehu şöyle buyurdu: 

فَاَمَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَعَسٰى اَنْ يَكُونَ مِنَ الْمُفْلِحٖينَ

Kasas suresi 28.67 Ama tövbe edip iman eden ve salih amel işleyen kimsenin kurtuluşa erenlerden olması umulur.

Allah Teala şöyle buyurdu:

 فَمَنْ تَابَ مِنْ بَعْدِ ظُلْمِهٖ وَاَصْلَحَ فَاِنَّ اللّٰهَ يَتُوبُ عَلَيْهِ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَحٖيمٌ

Maide suresi 5.39 Her kim de işlediği zulmünün arkasından tövbe edip durumunu düzeltirse kuşkusuz, Allah onun tövbesini kabul eder. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 

                İmam Kurtubi Rahime hullah şöyle dedi: ‘’Bizim alimlerimize tövbe etmede tövbe edenin tövbe ettim demesi yeterli değildir. Bu birinci durumunun aksine ikinci davranışı ortaya çıkmalıdır.

                Eğer dinden dönen ise İslama girip islamın hükümlerini açıklamalıdır. Eğer masiyet günah işleyenlerden ise kendisinden salih amel yapması gerekir. Üzerinde bulunduğu fesat ehlinden ve fesat hallerinden kaçınması gerekir.

Eğer puta tapanlardan ise onlardan kaçınıp Müslümanların içine karışması gerekir. Bu şekilde önceki durumunun aksi ortaya çıkmalıdır.’’

                Tövbe yalnız dil ile olan tövbe değildir. Tövbenin birtakım şartları vardır. Tövbenin gerçekleşmesi için bu şartlar kaçınılmazdır. İşte o şartlar şunlardır:

                Birinci şart: Günahı terk etmek ve ondan uzaklaşmaktır. Kişi kendisi günahtan dönmemiş günahı terk etmediği halde ben Allaha tövbe ettim söyleyemez.

                İkinci şart: Kişi ikinci bir daha günaha dönmemeye kesin karar vermelidir. Eğer Allaha tövbe eder ve niyetinde başka vakitte günaha dönmek varsa bu tövbesi geçicidir. Allah Subhanehu ve Teala bu tövbeyi kabul etmez. 

                Üçüncü şart: Geçmişinden pişman olması gerekir. Bu günahı düşünmelidir. Ve ondan korkmalıdır.

                Sahihi’l-Buharide Peygamberimizden şu hadis rivayet edilir: 

، ففي صحيح البخاري :« إِنَّ الْمُؤْمِنَ يَرَى ذُنُوبَهُ كَأَنَّهُ قَاعِدٌ تَحْتَ جَبَلٍ يَخَافُ أَنْ يَقَعَ عَلَيْهِ ، وَإِنَّ الْفَاجِرَ يَرَى ذُنُوبَهُ كَذُبَابٍ مَرَّ عَلَى أَنْفِهِ » . فَقَالَ بِهِ هَكَذَا قَالَ أَبُو شِهَابٍ بِيَدِهِ فَوْقَ أَنْفِهِ )

‘’Mümin günahını, sanki dağın altında oturduğunu ve üzerine yuvarlanmasından korktuğu bir dağ gibi görür. Günahkâr ise günahını geçerken burnuna konan sivri sinek gibi görür.’’üman

                Müslümana düşen görev süratle tövbe etmesi ve ona acele etmesidir. Ümitsiz olmamalı ve ümidini kırmamalıdır. Rabbine karşı zannini güzel tutmalı ve tövbeye devam etmelidir. Ve tövbesine namaz, zekat, hasta ziyareti, iyiliği emretmek, kötülüklerden sakındırmak, Allaha davet etmek ve diğerleri gibi hayır yönlerinden salih amel ilave etmelidir.

                Ayrıca Müslümanın hatalara, asi olmaya ve iğrenç işlere aşırı kaçması caiz değildir. Bunlar Allah’ın çok af edici olduğu delili iledir. Konu ile Allah cc. Şöyle buyurur:

رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا فٖى نُفُوسِكُمْ اِنْ تَكُونُوا صَالِحٖينَ فَاِنَّهُ كَانَ لِلْاَوَّابٖينَ غَفُورًا

İsra suresi 17.25 Rabbiniz, içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz iyi kişiler olursanız, şunu bilin ki Allah tövbeye yönelenleri çok bağışlayandır. 

                Allah Subhanehu şöyle buyurdu:   

اِلَّا مَنْ ظَلَمَ ثُمَّ بَدَّلَ حُسْنًا بَعْدَ سُوءٍ فَاِنّٖى غَفُورٌ رَحٖيمٌ

Nemil suresi 27.11 "Ancak kim zulmeder de sonra (yaptığı) kötülüğün yerine iyilik yaparsa bilsin ki şüphesiz ben çok bağışlayıcıyım, çok merhamet edenim." 

                Burada af olmak ve merhamete kavuşmak için isyan ve kötü halin salih ve güzel hale dönüşmesi şarttır.

                Allah cc şöyle buyurdu:

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغْفِرُ اَنْ يُشْرَكَ بِهٖ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذٰلِكَ لِمَنْ يَشَاءُ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدِ افْتَرٰى اِثْمًا عَظٖيمًا

Nisa suresi 4.48 Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah'a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur. 

                Burada ölünceye kadar şirk üzere olanın günahlarının bağışlanayacağı beyan ediliyor. Çünkü bu kişi (Allaha şirk koşmakla yaptığı) kötülükten sonra (iman ederek) iyiliğe dönmedi.        

Munafıklar hakkındaki ayet-i kerime de aynıdır. 

                Allah cc şöyle buyurdu:

سَوَاءٌ عَلَيْهِمْ اَسْتَغْفَرْتَ لَهُمْ اَمْ لَمْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ لَنْ يَغْفِرَ اللّٰهُ لَهُمْ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِى الْقَوْمَ الْفَاسِقٖينَ

Münafıkun suresi 63.6 Onlara bağışlama dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah, onları asla bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, fasıklar topluluğunu doğru yola iletmez. 

                Çünkü münafıklar dinlerini saf olarah Allaha çevirip hallerini düzeltmediler. Şayet münafıklar dinlerini saf bir şekilde Allaha çevirip hallerini düzeltseydiler gerçekten müminlerle beraber af olmaları meydana gelirdi.

                Allah Teala şöyle buyurdu: 

اِلَّا الَّذٖينَ تَابُوا وَاَصْلَحُوا وَاعْتَصَمُوا بِاللّٰهِ وَاَخْلَصُوا دٖينَهُمْ لِلّٰهِ فَاُولٰئِكَ مَعَ الْمُؤْمِنٖينَ وَسَوْفَ يُؤْتِ اللّٰهُ الْمُؤْمِنٖينَ اَجْرًا عَظٖيمًا

Nisa suresi 4.146 Ancak tövbe edenler, durumlarını düzeltenler, Allah'ın kitabına sarılanlar ve dinlerini Allah'a has kılanlar müstesnadır. Bunlar mü'minlerle beraberdirler. Allah, mü'minlere büyük bir mükâfat verecektir. 

                Sözümü söylüyorum. Allahtan beni ve sizleri af etmesini talep ediyorum.

İKİNCİ HUTBE

Hamt; Âlemlerin Rabbi Allah’a aittir. Ey Allahım! İslam ve iman nimetinden dolayı hamt sana aittir. Bizi Ümmeti Muhammetten (ona salat ve selam olsun) eylediğinden dolayı hamt sana aittir. Allahtan başka ilah olmadığına, tek olduğuna ve ortağı olmadığına şahadet ederim. Ve yine Hz. Muhammetin Allah’ın kulu ve Resulu olduğuna şahadet ederim. Ey Allahım! Hz. Muhammete, Hane halkına ve arkadaşlarına hepsine salat ve selam eyle.  Onları mübarek eyle.                                   

Bundan sonra. Ey Müslümanlar.

                Müminin en değerli itikatlarından bir tanesi de müminin Allah Tealaya olan hüsnü zannıdır. Allah Sübhanehü hadis kudside şöyle buyurdu. Sahihayin kitplarında Resullah sav şöyle buyurdu: 

عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ ،قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- : « يَقُولُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ أَنَا عِنْدَ ظَنِّ عَبْدِى بِي وَأَنَا مَعَهُ حِينَ يَذْكُرُنِي إِنْ ذَكَرَنِي فِي نَفْسِهِ ذَكَرْتُهُ فِي نَفْسِى وَإِنْ ذَكَرَنِي فِي مَلإٍ ذَكَرْتُهُ فِي مَلإٍ هُمْ خَيْرٌ مِنْهُمْ وَإِنْ تَقَرَّبَ مِنِّى شِبْرًا تَقَرَّبْتُ إِلَيْهِ ذِرَاعًا وَإِنْ تَقَرَّبَ إِلَىَّ ذِرَاعًا تَقَرَّبْتُ مِنْهُ بَاعًا وَإِنْ أَتَانِي يَمْشِى أَتَيْتُهُ هَرْوَلَةً »

                ‘’Allah Teala hazretleri buyuruyor ki ‘’Ben kulumun hakımdaki zannı gibiyim. O beni andıkça ben de onunla beraberim. O beni içinden anarsa ben de onu içimden anarım. O beni bir içinde cemaatte anarsa, ben de onu daha hayırlı bir cemaat içinde anarım. O, şayet bana bir karış yaklaşacak olursa ben ona bir zira yaklaşırım. Eğer o bana bir zira yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. Kim bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim.’’

                Sahihayin kitaplarında şu hadis vardır. Hadisin lafzı İmam müslime aittir. (Ebi Hüreyre Nebi sav den rivayet etti. Allah azze ve celle şöyle buyurdu: 

 عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِيِّ -صلى الله عليه وسلم- فِيمَا يَحْكِى عَنْ رَبِّهِ عَزَّ وَجَلَّ قَالَ « أَذْنَبَ عَبْدٌ ذَنْبًا فَقَالَ اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي ذَنْبِي . فَقَالَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى أَذْنَبَ عَبْدِى ذَنْبًا فَعَلِمَ أَنَّ لَهُ رَبًّا يَغْفِرُ الذَّنْبَ وَيَأْخُذُ بِالذَّنْبِ. ثُمَّ عَادَ فَأَذْنَبَ فَقَالَ أَيْ رَبِّ اغْفِرْ لِي ذَنْبِي. فَقَالَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى عَبْدِى أَذْنَبَ ذَنْبًا فَعَلِمَ أَنَّ لَهُ رَبًّا يَغْفِرُ الذَّنْبَ وَيَأْخُذُ بِالذَّنْبِ. ثُمَّ عَادَ فَأَذْنَبَ فَقَالَ أَيْ رَبِّ اغْفِرْ لِي ذَنْبِي. فَقَالَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى أَذْنَبَ عَبْدِى ذَنْبًا فَعَلِمَ أَنَّ لَهُ رَبًّا يَغْفِرُ الذَّنْبَ وَيَأْخُذُ بِالذَّنْبِ وَاعْمَلْ مَا شِئْتَ فَقَدْ غَفَرْتُ لَكَ ». قَالَ عَبْدُ الأَعْلَى لاَ أَدْرِى أَقَالَ فِي الثَّالِثَةِ أَوِ الرَّابِعَةِ « اعْمَلْ مَا شِئْتَ »

‘’Kul günah işledi. Ey Allahım benim günahımı af et dedi. Allah Tebareke ve Teala ‘’Kulum günah işledi. Günahı alıp af eden bir Rabbi olduğunu bildi.’’ Dedi. Sonra döndü tekrar günah işledi. Rabbim günahımı af eyle dedi. Tebareke ve Teala kulum günah işledi. Günahı alıp af eden bir Rabb olduğunu bildi. Dedi. Sonra tekrar döndü günah işledi. Rabbim günahimi af eyle. Dedi. Tebareke ve Teala kulum günah işledi. Günahi af eden Rabbi olduğnu bildi. Ne yapsan seni af ettim. Dedi. Rivayet eden Abdul el-Ala bu ‘’Dilediğini yap’’ cümlesini üç defa mı yoksa dört defa mı tekrar ettiğini bilmiyorum. 

                Allah’ın mahlukatına ve kullarına olan rahmeti ne kadar geniştir. Bu ilahi kerem ne kadar büyüktür.

                Allah Teala aşağıdaki ayet-i kerimelerde şöyle buyurdu

قُلْ يَا عِبَادِىَ الَّذٖينَ اَسْرَفُوا عَلٰى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمٖيعًا اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحٖيمُ

Zümer suresi 39.53 De ki: "Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." 

وَاَنٖيبُوا اِلٰى رَبِّكُمْ وَاَسْلِمُوا لَهُ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَاْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ

Zümer suresi 39.54 Azap size gelmeden önce Rabbinize dönün ve O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. 

وَاتَّبِعُوا اَحْسَنَ مَا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَاْتِيَكُمُ الْعَذَابُ بَغْتَةً وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ

اَنْ تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتٰى عَلٰى مَا فَرَّطْتُ فٖى جَنْبِ اللّٰهِ وَاِنْ كُنْتُ لَمِنَ السَّاخِرٖينَ

Zümer suresi 39.55 (55-56) Farkında olmadan azap size ansızın gelmeden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun ki, kişi, "Allah'ın yanında, işlediğim kusurlardan dolayı vay hâlime! Gerçekten ben alay edenlerden idim" demesin. 

                Ancak bu Allah’ın rahmeti Allaha ası olmaya davet etmez. Sadece Allah’ın kullarına olan rahmetinden dolayı Allaha şükretmeye, Allaha isyan halinde Onun rahmetinden umidini kesmemeye, belki Allaha tövbe etmeye ve Ona yönelmeye davet eder. 

                Rabbimiz Allah cc gerçeği ne de güzel buyurdu:

وَاِنّٖى لَغَفَّارٌ لِمَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا ثُمَّ اهْتَدٰى

Taha suresi 20.82 "Şüphe yok ki ben, tövbe edip inanan ve salih ameller işleyen, sonra da doğru yol üzere devam eden kimse için son derece affediciyim." 

 

Tarih: 28 Aralık 2023

                Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI

                (Emekli Müftü, İcazetli)

         Hamidi İbrahem netten alıntıdır.