RİZENİN YETİŞTİRMİŞ OLDUĞU, EMEKLİ EĞİTİMCİ YAZAR VE ŞAİR; ORHAN NACİ AK

Ri­ze­li ta­nı­mış emek­li eği­tim­ci, yazar,

Güncel Haberler 10.05.2022 09:44:00 0
RİZENİN YETİŞTİRMİŞ OLDUĞU, EMEKLİ EĞİTİMCİ YAZAR VE ŞAİR; ORHAN NACİ AK

    Ri­ze­li ta­nı­mış emek­li eği­tim­ci, yazar, şair ve Rize’nin ya­şa­yan ta­ri­hi ha­fı­za­sı ola­rak ta­nı­nan Orhan Naci AK, 1937 yı­lın­da Rize Mer­kez il­çe­ye bağlı Pa­zar­köy kö­yün­de doğdu. Ba­ba­sı­nın adı Mus­ta­fa, An­ne­si­nin adı Mer­yem’dir. Üç kız, üç erkek altı kar­deş­tir­ler. Ha­yat­ta olan eşi Nevim ha­nı­me­fen­di­den iki erkek bir kız çocuk sa­hi­bi­dir.
    B.A.K: Muh­te­rem hocam dün­ya­ya gel­di­ği­niz yıl­la­rın zor­luk­la­rın­dan ve de­va­mın­da nasıl bir ço­cuk­luk dö­ne­mi ve o yıl­la­rın yok­sul­lu­ğun­da almış ol­du­ğu­nu­nuz mili ve ma­ne­vi eği­tim­de­ki ba­şa­rı se­rü­ve­ni­niz özet­le­ye­bi­lir mi­si­niz?
    O.N.A: O za­ma­nın bir ge­le­ne­ği ola­rak nü­fu­sa iki yıl geç kay­dol­mu­şum. Yani res­men 1939 do­ğum­lu­yum ama ger­çek­te 1937 yı­lın­da doğ­mu­şum. Ço­cuk­lu­ğum­da 1940 lı yıl­la­rın bütün sı­kın­tı­la­rı­nı ya­şa­mış bi­ri­yim. Bir yanda ikin­ci cihan sa­va­şı, bir yanda ku­ral­lık ne­de­niy­le ya­şa­nan kıt­lık, yok­luk ve zor­luk­lar. Rize, o dö­ne­min bütün bu zor­luk­la­rı­nı ve ağır­lı­ğı­nı ya­şa­mış­tı. Babam ikin­ci defa as­ke­re git­miş, ku­rak­lık ne­de­niy­le tarla mah­sul­le­ri yi­ye­ce­ği­mi­zi temin edecek se­vi­ye­de ol­ma­mış, çarşı ve pa­zar­da da ek­mek­lik mısır ve diğer yi­ye­cek­ler sa­tıl­maz ol­muş­tu. Her­kes gibi biz de olan­la ye­tin­mek zo­run­day­dık.
    Ek­me­ği­mi­zi temin edecek kadar mısır tar­la­mız, ya­ğı­mı­zı temin eden inek­le­ri­miz, tu­zu­mu­zu ve be­zi­mi­zi satın ala­bi­le­ce­ği­miz fın­dı­ğı­mız vardı ama ku­rak­lık yü­zün­den bun­lar ye­ter­li ola­ma­dı. Ço­cuk­lu­ğu­mun ilk yıl­la­rın­da ma­hal­le ca­mi­si­ne gi­de­rek namaz su­re­le­ri­ni ez­ber­le­dim ve Kur’an’ı yü­zün­den oku­ma­yı öğ­ren­dim. İlko­ku­la 3 km. uzak­lık­ta olan Gü­ney­su il­ko­ku­lun­da baş­la­dım. Ma­hal­le ar­ka­daş­la­rım­la bir­lik­te pa­ti­ka yol­la­rı kul­la­na­rak kar kış, yağ­mur çamur de­me­den okula gidip gel­dik. Okul ha­ya­tı­mı­zın ilk yıl­la­rın­da çarık gi­yi­yor­duk, daha sonra las­tik ayak­ka­bı­lar çıktı. Na­hi­ye mer­ke­zin­de olan oku­lu­mu­zun iki ders­ha­ne­si ve bir öğ­ret­me­ni vardı. O bir öğ­ret­men iki ders­ha­ne­de yüz­den fazla öğ­ren­ci­ye öğ­ret­men­lik ya­pı­yor­du. Be­şin­ci sı­nı­fa ge­lin­ce okula yeni bir öğ­ret­men atan­dı. Bu yok­sul­luk yıl­la­rı­nı niye an­lat­tım bil­mi­yo­rum. Her halde in­sa­nın ge­le­ce­ği­ni et­ki­le­yen un­sur­lar ta­şı­dı­ğı için ola­cak. 1951 yı­lın­da Gü­ney­su İlko­ku­lu’ndan mezun ol­duk­tan sonra bir yıl kadar ma­hal­le ca­mi­sin­de med­re­se tah­si­li gör­düm, sarf nahiv oku­dum.”
    B.A.K: Hocam, ba­şa­rı­lı baş­la­yan İlköğ­re­tim ve med­re­se eği­ti­mi­ni­zin ar­dın­dan henüz genç bir çocuk ola­rak 14 ya­şın­da Orta ve Lise eği­ti­mi­niz için aile­niz ta­ra­fın­dan İstan­bul’da oku­ma­ya gidiş öy­kü­nü­zü din­le­ye­bi­lir miyim?
O.N.A: Hay hay kısa ola­rak an­la­ta­yım. 1952 yı­lın­da İstan­bul İmam Hatip oku­lu­na kay­dol­dum. Okula kay­dol­du­ğum­da oku­lun sa­de­ce bi­rin­ci ve ikin­ci sı­nıf­la­rı vardı. O za­man­lar oku­lun öğ­ret­men­le­ri, Os­man­lı dö­ne­min­den kalma ilim ehli ki­şi­ler, gerek dini ve ge­rek­se ilmi çev­re­ler­ce ta­nın­mış şah­si­yet­ler­di. Babam gemi adamı ola­rak posta ge­mi­le­rin­de ça­lı­şı­yor ve sık sık İstan­bul’a ge­li­yor­du. Ben bir­kaç sene bazen ki­ra­da ve bazen yurt­ta ka­la­rak öğ­re­ni­me devam ettim. Daha sonra aile­ce İstan­bul’a ta­şın­dık, Ka­sım­pa­şa sem­ti­ne yer­leş­tik. Daha sonra da Ba­kır­köy’e ta­şın­dık. Fakat Rize ile do­lay­sıy­la kö­yü­müz­le ba­ğı­mı­zı hiç ko­par­ma­dık. Ta­til­ler­de kö­yü­mü­ze ge­li­yor tatil sonu İstan­bul’a dö­nü­yor­duk. Babam İmam ol­ma­mı is­ti­yor­du. İmam Hatip Li­se­sin­den 1959 yı­lın­da mezun ol­du­ğum­da imam ol­ma­ya mani iki özel­li­ğim vardı. Bi­rin­ci­si Kur’an ti­la­ve­tin­de çok za­yıf­tım, sesim ve ku­la­ğım ti­la­vet sa­na­tı­nın özel­lik­le­ri­ni ye­ri­ne ge­ti­re­bi­lecek ka­pa­si­te­de de­ğil­di. İkinci ola­rak Rize’nin köylü şi­ve­si­ni dü­zel­te­me­miş­tim. Hi­ta­bet­te ve ko­nuş­ma sa­na­tın­da ge­ri­ler­de kal­mış­tım. Bu yüz­den imam­lık mes­le­ği­ni ye­ri­ne ge­ti­re­me­ye­ce­ği­mi an­la­dım ve başka bir mes­lek edin­me­ye karar ver­dim. O yıl­lar­da mes­lek li­se­si me­zun­la­rı üni­ver­si­te­ye gi­re­mi­yor­du. Bazı ar­ka­daş­la­rım­la bir­lik­te dı­şar­dan lise bi­tir­me sı­nav­la­rı­na gi­re­rek bir yıl sonra Eyüp li­se­sin­den mezun oldum. Aka­bin­de, 1960 yı­lı­nın son ba­ha­rın­da ken­di­mi İstan­bul Ede­bi­yat Fa­kül­te­sin­de bul­dum.
    B.A.K: Kıy­met­li hocam; O yıl­lar­da Üni­ver­si­te oku­mak is­te­yen­le­rin ter­cih yüz­de­si­nin yük­sek ol­du­ğu, İstan­bul Üni­ver­si­te­si Ede­bi­yat Fa­kül­te­si Fel­se­fe bö­lü­mü­nü ter­cih et­me­niz­de­ki ne­den­le­ri ve Üni­ver­si­te eği­ti­min ve ar­dın­dan gelen as­ker­lik ha­tı­ra­la­rı­nı­zı oku­yu­cu­la­rı­mı­za an­lat­ma­nı­zı is­ti­yo­rum?
    O.N.A: Üni­ver­si­te öğ­re­ni­mim ol­duk­ça ba­şa­rı­lı, hiç bir maddi ve ma­ne­vi zor­luk ya­şa­ma­dan İstan­bul’un en güzel yıl­la­rın­da so­run­suz ola­rak geç­miş oldu. 1964 son ba­ha­rın­da, İstan­bul Üni­ver­si­te­si Ede­bi­yat Fa­kül­te­si Fel­se­fe Bö­lü­mün­den mezun ol­duk­tan sonra, 1964-1965 öğ­re­tim yı­lın­da Çorlu Li­se­sin­de öğ­ret­men­li­ğe baş­la­dım. 1965 yı­lın­da ev­len­dim. Eşim Nevin Ha­nım­dan Mus­ta­fa Tuna, Suna ve Tuğ­rul ad­la­rın­da üç ço­cu­ğum oldu. 1968 yı­lın­da as­ke­re git­tim. Tuzla Yedek Subay Oku­lu­nu bi­tir­dik­ten sonra Edir­ne’nin Meriç il­çe­sin­de as­ker­li­ği­mi ta­mam­la­dım. Güzel bir ortam ve zevk­li gün­ler­di. As­ker­lik­ten sonra Edir­ne li­se­sin­de öğ­ret­men­li­ğe baş­la­dım­sa da bu görev uzun sür­me­di.
    B.A.K: Hocam, As­ker­lik son­ra­sı ilk ola­rak öğ­ret­men­lik mes­le­ği­ne baş­la­dı­ğı­nız, Edir­ne Li­se­si­nin ar­dın­dan mem­le­ke­ti­niz Rize’ye dönme ka­ra­nız, Rize’de ilk Fel­se­fe öğ­ret­me­ni ola­rak, o yıl­lar­da Rize’nin en meş­hur li­se­si Rize Li­se­sin­de gö­re­ve baş­la­ma­nız ve ar­dın­dan, kısa za­man­da Rize Eği­tim ca­mi­ası­nın en hızlı ta­nı­nan ba­şa­rı­lı bir eği­ti­ci­si ve yö­ne­ti­ci­si ola­rak Rize eği­ti­mi­ne ver­miş ol­du­ğu­nuz önem­li hiz­met­le­ri­niz­den bah­se­der mi­si­niz?
    O.N.A: 1970 yı­lın­da annem ve babam Rize’ye dö­nün­ce bizi yan­la­rı­na is­te­di­ler. Biz de 1972 yı­lın­da te­mel­li ola­rak Rize’ye ta­şın­dık. Onlar köylü ola­rak biz­ler ise bazen köylü bazen şe­hir­li ola­rak bir müd­det böyle ya­şa­dık. Rize’ye ta­şın­dı­ğım­da Rize’de ben­den başka fel­se­fe öğ­ret­men­li­ği yoktu. Rize’deki öğ­ret­men­li­ğim ve me­mu­ri­ye­tim özet­le şöyle oldu: Sı­ra­sıy­la Rize Li­se­sin­de, Rize Öğ­ret­men Li­se­sin­de Fel­se­fe öğ­ret­men­li­ği ve Rize Eği­tim Ens­ti­tü­sün­de Müdür Baş­yar­dım­cı­lı­ğı gö­re­vin­de bu­lun­dum. Rize Eği­tim Ens­ti­tü­sün­de Ölçme De­ğer­len­dir­me ve Eği­tim Psi­ko­lo­ji­si ders­le­ri­ne gir­dim. O za­man­lar Rize Eği­tim Ens­ti­tü­sü sağ sol kav­ga­la­rı­nın en sert bir şe­kil­de te­za­hür et­ti­ği bir yerdi. Ölüm­le­rin ve ya­ra­lan­ma­la­rın ol­du­ğu bir or­tam­dı. 1978 yı­lın­da bu sa­va­şın en sert bir şe­kil­de te­za­hür et­ti­ği Rize Öğ­ret­men Li­se­si ve Rize Eği­tim Ens­ti­tü­sün­den ay­rı­lıp sakin bir li­ma­na, Rize İmam Hatip Li­se­si­ne gel­dim. Bir fel­se­fe öğ­ret­me­ni ola­rak İmam hatip Li­se­si öğ­ren­ci­le­ri­ne karşı tu­tu­mum şöyle ol­muş­tur. Din ala­nın­da Allah’ın ya­sak­la­rı, emir­le­ri ve öğüt­le­ri var­dır. Bun­la­ra boyun eğer, iman eder ve bun­la­rın doğ­ru­lu­ğun­dan asla şüphe et­me­yiz. Bun­lar yüce bir ma­kam­dan vahy ile biz­le­re bil­di­ril­miş­tir. Bunun dı­şın­da kalan ko­nu­lar­da ise merak ve şüp­he­yi doğru bilgi kadar önem­si­yo­rum. Merak ve şüphe ol­ma­sa bil­gi­de, tek­no­lo­ji­de, icat­ta, üre­tim­de iler­le­me olmaz.
    B.A.K: Hocam Rize’nin eği­tim ve öğ­re­tim ta­ri­hin­de, gerek üst düzey yö­ne­ti­ci­lik ve be­ra­be­rin­de ka­le­me almış ol­du­ğu­nuz on­lar­ca eser­le­ri­niz­le ve çok yönlü va­sıf­la­rı­nız­la sağ­la­mış ol­du­ğu­nuz fayda ve kat­kı­la­rı da öğ­ren­mek is­ti­yo­rum?
    O.N.A: 1979 yılı so­nun­da Rize Milli Eği­tim Müdür Yar­dım­cı­lı­ğı ve Halk Eği­tim Baş­kan­lı­ğı gö­re­vi­ne atan­dım. 20 yıl devam eden bu görev sü­re­si için­de 1983 yı­lın­dan baş­la­ya­rak sekiz yıl Rize Kı­zı­lay Şu­be­si Baş­kan­lı­ğı, 1984 yı­lın­dan baş­la­ya­rak bir yıl süre ile Rize Milli Eği­tim Mü­dür­lü­ğü, 1994 yı­lın­da baş­la­ya­rak 8 yıl süre ile Rize İla­hi­yat Fa­kül­te­sin­de Man­tık Ders­le­ri Ho­ca­lı­ğı yap­tım.
    Bu arada vi­la­yet­çe ya­yın­la­nan bazı ki­tap­la­rın ha­zır­lan­ma­sın­da ve ya­zıl­ma­sı­na kat­kı­da bu­lun­dum. Halk Eği­tim Baş­kan­lı­ğım sı­ra­sın­da gö­re­vim ge­re­ği, Rize’nin bütün köy­le­ri­ni ta­nı­ma im­kâ­nı bul­dum. Halk­la sıkı te­ma­sı­mız oldu ve bu ortam, bizi halk kül­tü­rü­nü araş­tır­ma ve der­le­me ça­lış­ma­la­rı­na gö­tür­dü.
    Rize’de 1950 yılı son­ra­sı ge­li­şen çay ta­rı­mı ve çay ta­rı­mı­na da­ya­lı ola­rak her böl­ge­de ku­ru­lan çay fab­ri­ka­la­rı, Ri­ze­li­nin eko­no­mik ha­ya­tı­nı de­ğiş­tir­di­ği gibi sos­yal ha­ya­tı­nı da et­ki­le­yip de­ğiş­ti­ri­yor­du. Eski ge­le­nek­ler, ya­şa­yış bi­çi­mi de­ği­şi­yor ye­ri­ni ye­ni­le­ri alı­yor­du. Ken­di­ne mah­sus ve ori­ji­nal olan Rize halk kül­tü­rü­nün büs­bü­tün kay­bol­ma­sı söz ko­nu­su ol­muş­tu. Bu du­rum­da Ri­ze­li­nin unu­tul­ma­ya yüz tut­muş ip­ti­dai ve ama ori­ji­nal halk kül­tü­rü­nü geç­miş­ten bir ha­tı­ra ola­rak yeni ne­sil­le­re ak­tar­mak ge­re­ki­yor­du.
    B.A.K: Muh­te­rem hocam; Rize eği­ti­min­de öz­ve­ri­li ba­şa­rı­lar­la ge­çir­di­ği­niz bu yılar içe­ri­sin­de, başta Rize’nin ta­ri­hi, med­re­se­le­ri, kül­tü­rü ve sa­na­tı­na yö­ne­lik on­lar­ca eser­le­ri şeh­ri­mi­ze ka­zan­dır­dı­nız. Bu arada bir­çok ese­ri­ni­zi şi­ir­le­ri­niz­le de süs­le­di­niz. Bu kadar yoğun ça­lış­ma­nı­zın al­tın­da yatan sevgi ve ilgi neydi?
    O.N.A: Halk Eği­tim ola­rak yap­tı­ğı­mız ha­yır­lı iş­ler­den biri, Rize halk kül­tü­rü ala­nın­da yap­tı­ğı­mız der­le­me ça­lış­ma­la­rı ol­muş­tur. Bu araş­tır­ma ve der­le­me ça­lış­ma­la­rı­nın ürünü ola­rak Rize El Sa­nat­la­rı, Rize Mut­fa­ğı, Rize Kül­tür Der­le­me­le­ri adlı ki­tap­la­rı ya­yın­la­ma im­kâ­nı bul­duk. Bu ki­tap­lar Rize Halk Eği­tim ça­lı­şan­la­rı­nın müş­te­rek ürünü ola­rak doğ­du­lar. Halk ara­sın­da an­la­tı­lan ma­sal­la­rı der­le­dik­se de ya­yın­la­ma im­ka­nı bu­la­ma­dık. Bu arada Rize kül­tü­rü ve ta­ri­hi üze­rin­de­ki ça­lış­ma­la­rı­mı­za devam ettik. Ça­lış­ma­la­rı­mız ta­mam­la­nın­ca bun­la­rı ki­tap­lar ha­li­ne ge­tir­dik. 2001 yı­lın­da emek­li oldum. Emek­li olun­ca­ya kadar beş kitap daha ya­yın­la­dık. Bun­lar­dan Rize Ta­ri­hi hariç di­ğer­le­ri Rize halk kül­tü­rü ile il­gi­li der­le­me­ler­dir. Emek­li ol­duk­tan sonra hacca git­tim ve Rize ta­ri­hi, kül­tü­rü ve asıl ilgi ala­nım olan dini ko­nu­lar­da ça­lış­ma­ya devam ettim. Öğ­ren­dik­le­ri­mi veya ça­lış­ma­la­rı­mı pay­laş­ma is­te­ği beni yeni ki­tap­lar ya­yın­la­ma­ya sevk etti. Aşa­ğı­da ya­yın­lan­mış eser­le­ri­mi ve bun­lar­dan ba­zı­la­rı hak­kın­da yap­tı­ğım kısa açık­la­ma­la­rı gö­re­ce­ğiz. Artık 80’i aşan ya­şı­ma rağ­men ça­lış­ma­ya devam edi­yo­rum. Ki­tap­lar oku­yor, her gün bir iki saat bil­gi­sa­yar ba­şın­da eğ­le­ni­yo­rum. Araba kul­la­nı­yor, yaz­la­rı köyde kış­la­rı şe­hir­de ya­şı­yo­rum. Zaman zaman bu­luş­tu­ğu­muz, be­ra­ber ol­du­ğu­muz ar­ka­daş­la­rı­mın yok­lu­ğu­na üzü­lü­yor yal­nız­lı­ğı­mı ya­şı­yo­rum. Sayın Ka­val­cı, Rize’mizin eski il­ke­li bir ga­ze­te­ci ya­za­rı ola­rak eser­le­ri­min ha­ber­leş­ti­ril­me­sin­de ve şah­sı­ma her daim gös­ter­miş ol­du­ğu­nuz sevgi ve il­gi­ni­ze çok te­şek­kür edi­yo­rum.
B.A.K: Hocam, Rize’mizin ye­tiş­tir­miş ol­du­ğu de­ğer­li bir de­ğe­ri­miz ve şeh­ri­mi­zin önem­li bir ha­fı­za­sı ola­rak, size aile fert­le­ri­niz­le bir­lik­te Al­lah­tan sağ­lık için­de uzun ömür­ler di­li­yo­rum. Ağ­zı­nı­za, gön­lü­nü­ze ve ka­le­mi­ni­ze sağ­lık di­li­yo­rum. Çok te­şek­kür edi­yo­rum.
Emek­li Yö­ne­ti­ci, Eği­tim­ci, Yazar ve Şair Orhan Naci AK’ın ya­yın­lan­mış ki­tap­la­rı…
1-Ri­ze Karşı beri Atma Türkü Ya­rış­ma­la­rı-1994
    Rize Halk Eği­tim bün­ye­sin­de ger­çek­leş­tir­di­ği­miz atma türkü ya­rış­ma­la­rı­nı ve Atama tür­kü­le­rin Rize kül­tü­rün­de­ki ye­ri­ni konu edin­mek­te­dir. 2-Ri­ze Med­re­se­le­ri ve Med­re­se Alim­le­ri-1994 Alan ça­lış­ma­sı ürü­nü­dür. 3-Os­man­lı Dö­ne­mi Şa­ir­le­rin­den Ri­ze­li Hafız Yusuf ve Şakir Âgâhi Efen­di-1997
    Bu eser Halil Ve­li­oğ­lu ile bir­lik­te ha­zır­lan­mış­tır. Os­man­lı­ca harf­ler­le ya­zı­lan iki şiir ki­ta­bı­nın Latin harf­le­ri­ne çev­ril­me­si ve bazı yo­rum­la­rın ila­ve­siy­le ya­yın­lan­ma­sı­dır. 4- Rize Halk Şiiri Der­le­me­le­ri- 1998- 5- Rize Ta­ri­hi-2000 Bi­li­nen bütün ta­ri­hi kay­nak­la­ra ula­şı­la­rak ha­zır­lan­mış­tır, Rize ta­ri­hi için ilk eser­dir. On beş yıl­lık bir ça­lış­ma­nın ürü­nü­dür. Emek­li ol­duk­tan sonra ağır­lık­lı ola­rak İslam Dini ala­nın­da bazı so­run­la­rı konu edi­nen ça­lış­ma­la­rım oldu. Ay­rı­ca Rize ta­ri­hi ve kül­tü­rü ko­nu­la­rın­da­ki ça­lış­ma­la­ra da devam ettik. Bu alan­lar­la il­gi­li ba­sı­lan ki­tap­la­rı­mız da sı­ra­sıy­la şöyle: 6- Dinde Çı­ka­rım­lar Man­tı­ğı ve Dinin Alanı Üze­ri­ne- 2006
    Bu kitap, dinde iç­ti­hat­lar­la yani çı­ka­rım­lar­la or­ta­ya konan hü­küm­le­rin kut­sal kabul edi­le­me­ye­ce­ği ve din­den sa­yı­la­ma­ya­ca­ğı üze­rin­de bir ça­lış­ma­dır. Dinin esası Kur’an ve Kur’an’ın söy­le­dik­le­ri­dir. Bun­lar kut­sal ve de­ğiş­mez­ler. Kur’an’dan iç­ti­hat yo­luy­la çı­ka­rı­lıp or­ta­ya koy­du­ğu­muz ku­ral­lar ise kul­lan­dı­ğı­mız çı­ka­rım yön­te­mi ge­re­ği ih­ti­mal­li so­nuç­lar­dır. Bu ih­ti­mal­li hü­küm­le­ri din­den sayıp kut­sal­laş­tır­mak ve do­lay­sıy­la de­ğiş­mez kabul etmek doğru de­ğil­dir. Bun­la­rı din­den sayıp kut­sal­laş­tı­rır­sa­nız bu yeni hü­küm­ler, son­ra­ki ne­sil­ler nez­din­de do­ku­nul­maz, de­ğiş­mez kabul edi­lir­ler ve böy­le­ce dinin ala­nı­nı insan eliy­le ala­bil­di­ği­ne ge­niş­let­miş ve in­san­la­rı mez­hep­le­rin ve do­la­yı­sıy­la müç­te­hit de­di­ği­miz in­san­la­rın gö­rüş­le­ri­ne mah­kûm etmiş olu­ruz. Ni­te­kim gerek Hı­ris­ti­yan ve ge­rek­se İslam âle­min­de bu mah­kû­mi­yet bin se­ne­den fazla sür­müş­tür. Eğer müç­te­hit­le­rin gö­rüş­le­ri­ni, din­den sayıp kut­sal­laş­tır­ma­ya­cak­sak iç­ti­hat ka­pı­sı her de­vir­de so­nu­na kadar açık. 7-Ri­ze’nin Yö­ne­tim Ta­ri­hi-2008 8-Fo­sa Mu­hab­be­ti-2012- 9- Zekât/Sa­da­ka Üze­ri­ne-2012
    Kur’an’ı Ke­rim­de Müs­lü­man­lar­dan top­la­nan ver­gi­le­rin Tövbe sü­re­si­nin 60 aye­tin­de ne­re­le­re har­ca­na­ca­ğı açık­ça be­lir­til­di­ği halde bu ver­gi­ler aye­tin be­lir­til­di­ği şe­kil­de har­can­ma­mış­tır. Özel­lik­le in­san­la­rın Müs­lü­man­lı­ğa ısın­dı­rıl­ma­sı ve kö­le­le­rin hür­ri­ye­ti­ne ka­vuş­tu­rul­ma­sı için ya­pıl­ma­sı ge­rek­li har­ca­ma­lar ya­pıl­ma­mış ve böy­le­ce İsla­mi­yet’in sulh yo­luy­la ya­yıl­ma­sı­na engel olun­muş­tur. Ay­rı­ca Kur’an’da sa­da­ka is­miy­le anı­lan bu ver­gi­ler, zekât te­ri­miy­le de­ğiş­ti­ril­miş ve ama­cın­dan uzak­laş­tı­rıl­mış­tır. Kitap bu ge­liş­me­yi konu edin­mek­te­dir. 10 -Pa­zar­köy-2013- 11- Ak­meh­me­to­ğul­la­rı-2013- 12- Kader Üze­ri­ne- (İrade Hür­ri­ye­ti İnsa­nın Ka­de­ri­dir)-2016
Bazı İslam Alim­le­ri uy­dur­ma ha­dis­le­re da­ya­na­rak so­rum­lu­luk ge­rek­ti­ren insan dav­ra­nış­la­rı­nın ezel­de be­lir­len­di­ği­ni ve bun­la­rın levh-i mah­fuz­da ya­zı­lı ol­du­ğu­nu iddia ede­rek in­san­la­rın dav­ra­nış­la­rın­da hür ol­ma­dı­ğı­nı ileri sür­müş­ler­dir. Bizim gö­rü­şü­müz İnsa­nın ya­ra­dı­lı­şın­da be­lir­le­yi­ci olan ka­nu­nun yani Allah’ın tak­di­ri­nin onun dav­ra­nış­la­rın­da hür ve so­rum­lu kıl­dı­ğı şek­lin­de­dir. 13-Gü­ney­su Ta­ri­hi- 2019- 14- Ay­rı­ca ma­hal­li ga­ze­te­ler­de azda olsa ya­yın­lan­mış ya­zı­la­rım ol­muş­tur. “Kur’an-ı Ke­rim­de Hz Mu­ham­med” ile “İsla­mi­yet’in Za­man­da Yü­rü­yü­şü” ko­nu­la­rın­da ça­lış­ma­la­rı­ma devam edi­yo­rum. Orhan Naci AK; Bu bi­yog­ra­fi için Rize İhti­sas Kü­tüp­ha­ne­si sa­hi­bi Araş­tır­ma­cı-Ya­zar Recep KO­YUN­CU ’ya da çok te­şek­kür edi­yo­rum. ”dedi.
     

 RÖ­POR­TAJ: BAY­RAM ALİ KA­VAL­CI


Pazar 19 ° / 10.6 °
Pazartesi 18.1 ° / 11.6 °
Salı 19.7 ° / 9.6 °