sendika ve dernekler yoksulluğa ve çaresizliğe sürüklenen gazetecilerin üzerinde bir sansür ve otosansür olduğunu söyleyerek 10 Ocak’ın kutlanacak bir gün olmadığına dikkat çekiyor.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde sendika ve dernekler yoksulluğa ve çaresizliğe sürüklenen gazetecilerin üzerinde bir sansür ve otosansür olduğunu söyleyerek 10 Ocak’ın kutlanacak bir gün olmadığına dikkat çekiyor. Türkiye’deki gazeteciler mesleklerini icra ederken, onlarca sorunla karşı karşıya kalıyor. Gazeteciler gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yargılanıyor, tutuklanıyor ya da tehdit ediliyor. Çalışan gazetecilerin basın kartları verilmiyor, hakları ellerinden alınıyor. Diğer yandan Filistin’deki gazeteciler ise İsrail’in saldırılarında hayatlarını kaybediyor.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Gökhan Durmuş, DİSK Basın-İş Başkanı Turgut Dedeoğlu ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Nazmi Bilgin, değerlendirmelerde bulundu.
“Dayanışma ve mücadeleden başka seçeneğimiz yok”
Türkiye’de 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nün uzun yıllardır işsizlikle, güvencesiz, sendikasız çalışma ile anılan bir gün olduğunu söyleyen TGS Başkanı Durmuş, “10 Ocak'ı bayram yapan 1961 yılındaki meslektaşlarımızın sendika öncülüğünde hakları için dik duruşları, bir araya gelen patronlara karşı ortak hareket etmeyi sürdürmeleri sonucunda kazanılan bir gündü. Ancak medyada sendikasızlaştırma, basın ve ifade özgürlüğü karşıtı politikalar nedeniyle artık 10 Ocak gazetecilerin kutlayacak bir günü değil” dedi.
Gazeteciler için 10 Ocak'ı yeniden kutlanabilecek bir gün yapabilmenin formülünün açık olduğunu söyleyen Durmuş, “Tıpkı 1961'de sendika öncülüğündü tüm meslektaşlarımız nasıl bir araya gelip 9 medya patronuna karşı direndiyse, haklarını almak için günlerce eylemler yaptıysa bizler için başka bir çözüm yok. Küçülen, itibarsızlaştırılan, bireyselleştirilen bu mesleğin ve hakların geri kazanılması için dayanışma ve mücadele etmekten başka seçeneğimiz yok” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’de gazeteciler kıskaç altında”
Şu anda Türkiye’de yaklaşık 37’ye yakın gazetecinin cezaevinde tutuklu ve hükümlü olduğuna dikkat çeken DİSK Basın-İş Başkanı Dedeoğlu, “Gazeteciler Türkiye’de değişik bir kıskaç altında alınmış durumdalar. İktidar çıkarılan Dezenformasyon yasası ile Türk Ceza Kanunu’ndaki çeşitli maddelerle gazetecileri baskı altına almaya çalışıyor. Tek tip gazetecilik yaratılmaya çalışılıyor” diye konuştu.
Dedeoğlu, Türkiye’de gazetecilere karşı davalarla yapılan bir baskının ötesinde gazetecilerin örgütlenme sorunun olduğunu belirterek, “97 bine yakın kişi basın iş kolunda çalışıyor. Bunların yaklaşık yüzde 11’inin sigortası Basın İş Kanunu çerçevesinde. Gazeteciler hem örgütlenemiyorlar, örgütlerinden mahrum bırakılıyorlar hem de yapmış oldukları gazetecilik sanki bir suçmuş gibi tutuklanmalarına, gözaltına alınmalarına sebep oluyor. Örgütsüz kaldığınızda devletin baskısı, Türk Ceza Kanunundaki maddeler, dezenformasyon yasasıyla birebir kaldığınızda mücadele edemiyorsunuz. Mücadele edemediğiniz içinde pek çok hakkınızı kaybetmiş oluyorsunuz” ifadelerini kullandı.
Dedeoğlu, “Türkiye, basın ve ifade özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında en sonlarda, 165’inci sırada yer alıyor. Türkiye’nin basın özgürlüğü sırlaması demokrasinin en az olduğu ülkelerin sıralamasına çok yakın. Böyle bir ortamda 10 Ocak’ı kutlamak gibi bir şey söz konusu olamaz” dedi.
“Gazeteciler Orta Çağ hukukuna mahkum edilmiş durumda”
Türkiye’de gazetecilerin yüzde 40,6’sının asgari ücret ve altında geliri olduğu, yüzde 79’unun 20 bin Türk lirasına kadar maaş aldığının ortaya çıktığını ifade eden Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Bilgin, Bilgin “Buna karşılık gazetecilerin yüzde 57’sinin yasal çalışma süresinin üzerinde çalıştırıldığı, yüzde 17’sinin ise 13 saat ve üzerinde mesai yaptığı tespit edildi. Gazeteciler hem çalışma şartları hem ifade özgürlüğü anlamında Orta Çağ hukukuna mahkûm edilmiş durumdadır” dedi.
“Basın İş Kanunu 63 yıldır yürürlükte ama uygulanmıyor”
10 Ocak’ın gazetecilerin çalışma şartlarını belirleyen ve ekonomik haklarını düzenleyen Basın İş Kanunu’nun yürürlüğe girişinin yıl dönümü olduğunu söyleyen Bilgin, “Bu kanun ülkemizde ilk kez gazetecilerin haklarını, mesleğin kamusal yönünü de dikkate alarak düzenlemiştir.
Bu kanun 63 yıldır yürürlükte ama uygulanmıyor. Çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve yasal güvenceye alınmasının yıl dönümü gazetecinin bayramıydı.
Çünkü yasa demek güvence demekti.
Şimdi ne Anayasa ne de onun uygulanması için en yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi’nin kararları dikkate alınmıyor.
Her alanda hukuk tanımazlık var ama gazetecilikte çağ dışı bir hukuka tabiyiz. Böyle bir gün kimin bayramı olabilir? Elbette gazetecilerin değil” diye konuştu.
“Bir dönem meslektaşlarımız için bayram olan 10 Ocak’lar artık matem gününe dönüşmüş durumdadır” diyen Bilgin, “İş güvencesi yok, insanca maaş yok, yasal mesai yok, sendika hakkı yok, özgürce haber yazabilmek yok… Peki, ne var? Her gün tehdit var, saldırıya uğrama tehlikesi var, otosansürün ağırlığı var, mahkeme var, sansür yasası var, üç kuruşa köle gibi çalışmak var, sigortası bile yapılmadan işinden olmak var. Yıllardır uyarıyoruz, maalesef bugün en dip noktadayız. Gazeteciler bu yaşam ve çalışma şartlarından kurtulmadan hiçbir gündem gerçeği yansıtamaz” ifadelerini kullandı.
Haber-Foto: Sümeyye Aksu