İZ BIRAKAN BABA OĞUL YUSUF İZZET VE EROL YILMAZ AKÇAL İBRET DOLU HATIRALAR: BU AKŞAM DARBE OLMAYACAK RAHAT UYUYABİLİRSİN

İZ BIRAKAN BABA OĞUL YUSUF İZZET VE EROL YILMAZ AKÇAL İBRET DOLU HATIRALAR: BU AKŞAM DARBE OLMAYACAK RAHAT UYUYABİLİRSİN

Rize ili Ça­ye­li il­çe­si Kap­tan­pa­şa Bu­ca­ğı Ça­tal­de­re Köyü'nde 1906 yı­lın­da doğ­muş­tur.
Eği­ti­mi­ne İstan­bul Ka­ba­taş'taki Şem­sül­me­ka­tip'te baş­la­dı.
İstik­lal Harbi sı­ra­sın­da tah­si­li­ne bir müd­det ara ver­miş­tir.
1929-30 yı­lın­da An­ka­ra Hukuk Fa­kül­te­si'ni "Pe­ki­yi" de­re­ce ile bi­tir­miş­tir.
Ana­do­lu'nun muh­te­lif il ve il­çe­le­rin­de sav­cı­lık ve ha­kim­lik yap­mış­tır.
Eski Tu­rizm ve Ta­nıt­ma Ba­ka­nı Erol Yıl­maz Akçalın ba­ba­sı, eski baş­ba­kan Mesut Yıl­mazın am­ca­sı­dır.
YUR­DUN DÖRT BİR YA­NI­NA HİZMETİ DO­KUN­DU
Hukuk İş Ki­ta­be­ti Nam­zet­li­ği (5 Eylül 1927- 31 Mart 1928), Hukuk İş Ka­tip­li­ği (31 Mart 1928-12 Ara­lık 1928), Hukuk Mek­te­bi Ka­tip­li­ği (3 Mart 1929)- (1 Eylül 1929), Ke­ma­li­ye Mad­de-ı Umum­lu­ğu (30 Tem­muz 1930-24 Kasım 1931), Di­yar­ba­kır Sulh Ha­kim­li­ği (24 Kasım 1931-2 Kasım 1933), Söke Ceza Ha­kim­li­ği (21 Mart 1934-14 Mayıs 1937), Kes­kin Ceza Ha­kim­li­ği (6 Mayıs 1937-9 Mart 1939) gö­rev­le­ri­nin ar­dın­dan Er­zin­can Mad­de-ı Umum­lu­ğu gö­re­vi­ne ge­ti­ril­di.
DEP­REM­DE ENKAZ AL­TIN­DA KALDI ÖRNEK BİR ÇA­LIŞ­MA MODELİ SERGİLEDİ
1939 yılı Ara­lık ayı­nın 26'yı 27'ye bağ­la­yan ge­ce­si saat 02:00 su­la­rın­da Er­zin­can'da büyük bir dep­rem mey­da­na gel­miş, dep­rem­de bir­çok kişi ya­ra­lan­mış, ha­ya­tı­nı kay­bet­miş ay­rı­ca bir­çok yapı zarar gör­müş­tür. Orada Ağır Ceza Mad­de-ı Umu­mi­si ola­rak görev yap­mak­ta olan İzzet Akçal'da enkaz al­tın­da kal­mış­tı.
Enkaz al­tın­dan çıkan Akçal ilk iş ola­rak aile­si­ni ve kom­şu­la­rı­nı ön ta­ra­fı ta­ma­men yı­kı­lan ker­piç evi­nin bah­çe­sin­de ku­ru­lan ya­tak­ha­ne­ye yer­leş­tir­dik­ten sonra, doğ­ru­ca ce­za­evi­nin yo­lu­nu tutar.
Ba­ra­ka­lar­dan olu­şan ce­za­evi­nin ka­pı­la­rı­nı açıp mah­kûm­la­ra, ‘‘Sizi şimdi kur­tar­ma ça­lış­ma­la­rın­da görev almak üzere ser­best bı­ra­ka­ca­ğım.
Ara­nız­da civar köy­ler­den olan­lar varsa iki gün­lü­ğü­ne köy­le­ri­ne gidip, aile­le­ri­ni gö­re­bi­lir­ler.
Ancak bir ko­şu­lum var; Hiç­bi­ri­niz kaç­ma­ya­cak­sı­nız.
Canla başla ça­lı­şa­cak­sı­nız. İşimiz bi­tin­ce ce­za­evi­ne dö­ne­cek­si­niz'' der.
Bir met­re­yi aşkın yağan kara rağ­men mah­kûm­lar­la bir­lik­te yü­rüt­tü­ğü kur­tar­ma ça­lış­ma­la­rın­da çok sa­yı­da in­sa­nın ha­ya­tı­nı kur­ta­rır.
Milli Şef İsmet İnönü 4-5 gün sonra dep­rem ye­rin­de in­ce­le­me­ler­de bu­lun­mak üzere özel bir tren­le Er­zin­can'a doğru yola çıkar. Er­zin­can ya­kın­la­rın­da bir köyde bir mah­kûm özel trene bin­mek ister.
Mu­ha­fız­lar mah­kû­mu bin­dir­mek is­te­mez­ler.
Gü­rül­tü, kı­ya­met kopar. İsmet İnönü merak edip sorar, ‘‘Ne olu­yor?'' diye.
Mah­kûm, İsmet İnönü'ye ya­na­şır, ‘‘Efen­dim, ben İzzet Akçal Bey'e kaç­ma­ma sözü ver­dim.
Er­zin­can'a dönüp, kur­tar­ma ça­lış­ma­la­rı­na ka­tıl­mak is­ti­yo­rum.
Beni de trene alın'' der.
İsmet İnönü bu öy­kü­den et­ki­le­nir, mah­kû­mu trene alır.
Er­zin­can'a va­rı­şın­da da İzzet Akçal'ı onu­ri­ze etti ve kur­tar­ma ça­lış­ma­la­rı­na ka­tı­lan mah­kûm­lar da Mec­lis ka­ra­rıy­la af­fe­dil­di­ler.
RİZE ME­BU­SU YUSUF İZZET AKÇAL
1950 se­çim­le­ri yak­laş­tı­ğı sı­ra­da Bursa Sav­cı­sı olan İzzet Akçal, si­ya­se­te karşı alaka duy­muş ve De­mok­rat Parti'nin Rize aday­lı­ğı­nı kabul et­miş­tir.
O ta­rih­le­rin Ada­let Ba­ka­nı olan Fuat Sir­men'in de seçim böl­ge­si­nin Rize ol­ma­sı, Ba­kan­la Sav­cı­yı iki rakip aday ola­rak karşı kar­şı­ya ge­tir­miş­tir.
Fuat Sir­men, Bursa Sav­cı­sı­nın seçim fa­ali­ye­ti ve pro­pa­gan­da­sı için talep et­ti­ği 1 aylık izni mem­nu­ni­yet­le ver­miş ve bu su­ret­le Rize'de seçim kam­pan­ya­sı­na ka­tı­lan İzzet Akçal, Ada­let Ba­ka­nı Fuat Sir­men'i 1950 se­çim­le­rin­de mağ­lûp et­miş­tir.
RİZE İÇİN MÜ­CA­DE­LE VERDİ
Rize Mil­let­ve­ki­li ola­rak, Rize ve çev­re­sin­de ya­pıl­ma­sı zo­run­lu iş­le­rin te­mi­ni­ne ça­lış­mış­tır.
Rize'de "Deniz için­de kay­na­yan pet­ro­lün" iş­le­til­me­si­ni, çay zi­ra­atı­nın ge­liş­ti­ril­me­si­ni, yol­la­rın ya­pıl­ma­sı­nı, ma­hal­le ve köy­le­re su te­mi­ni­ni ve ben­ze­ri alt­ya­pı ça­lış­ma­la­rı mak­sa­dıy­la TBMM'de il­gi­li Ba­kan­la­ra rahat ver­me­miş ve böl­ge­nin kal­kın­ma­sı için mü­ca­de­le ver­miş­tir.
TBMM'nin hemen hiç­bir cel­se­si­ni ka­çır­ma­mış, ko­mis­yon ça­lış­ma­la­rı­na mun­ta­za­man ka­tıl­mış­tır.
Mec­li­se; hemen hepsi müs­pet ne­ti­ce­ye bağ­la­nan 25 kanun tek­li­fi ver­miş­tir.
Ceza hü­küm­le­ri­ni ağır­laş­tı­ran Türk Ceza Ka­nu­nu ta­di­la­tı da bun­lar ara­sın­da­dır. Üç yıl Ma­li­ye, iki yıl Bütçe En­cü­me­ni baş­kan­lı­ğı­nı yap­mış­tır. 23. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kû­me­ti'nde Dev­let Ba­ka­nı ola­rak görev yaptı. 1960 ih­ti­la­li ne­ti­ce­sin­de ku­ru­lan Yük­sek Ada­let Di­va­nı ta­ra­fın­dan mü­eb­bet hapse mah­kûm edil­miş­ti.
AHMET MESUT YIL­MAZ'IN HAK­SIZ­LI­ĞA ŞİİRLİ İSYANI
Yusuf İzzet Akçal Yas­sı­ada'daki sı­nır­la­ma­lar Kay­se­ri'ye gön­de­ri­lin­ce kalk­mış, Ahmet Mesut Yıl­maz'a am­ca­sı­nı aylar sonra ye­ni­den görme fır­sa­tı doğ­muş­tu.
Yıl­maz, Kay­se­ri Ce­za­evi'nin ka­pı­sın­da kuy­ruk­ta bek­ler­ken an­ne­si­ne dönüp:
"İlerde beni de böyle zi­ya­re­te ge­le­cek­si­niz" de­miş­ti.
27 Mayıs'ı, 'dü­şük­ler' cep­he­sin­de ya­şa­mak sı­kın­tı­lı bir du­rum­du.
14 ya­şın­da­ki Yıl­maz'da derin bir yara al­mış­tı.
Am­ca­sı İzzet Akçal onun için özel bir in­san­dı.
Küçük yaş­tan iti­ba­ren onun­la ala­bil­di­ği­ne içli dışlı olmuş, en az ba­ba­sı kadar yakın bil­miş­ti am­ca­sı­nı.
10 Kasım 1961 ta­ri­hin­de Kay­se­ri Ce­za­evi'ndeki am­ca­sı Yusuf İzzet Akçal'a 'Kay­se­ri'ye Ses­le­niş' baş­lık­lı bir şiir gön­de­rir
Kay­se­ri'ye Ses­le­niş
Atı­lıp yi­ğit­çe, mert­çe mey­da­na
Gir­miş­sin Kay­se­ri'de zin­da­na
Bil­dir ki su­çu­nu dert­li Mesut'a
Dol­ma­sın göz­le­ri yaşla am­ca­cı­ğım

Türk­çü­lük aş­kıy­la dolup ta­şan­lar
Va­ta­na, mil­le­te, hakka ko­şan­lar
Aşıl­maz dağ­la­rı bir bir aşar­lar
Bu yol da tü­ken­mez, bit­mez am­ca­cı­ğım.

Zin­dan bize tesir etmez am­ca­cı­ğım
Yağ­sın var­sın üs­tü­müz­den bela yağ­mu­ru
Doğ­ru­la­rın na­si­bi­dir bu
İmanı tam olan­lar bir koca suru
Bir gün gelir elbet yıkar am­ca­cı­ğım


Ha­ki­kat mey­da­na çıkar am­ca­cı­ğım. Daha sonra çı­ka­rı­lan af ka­nu­nun­dan ya­rar­la­na­rak hür­ri­ye­ti­ne ka­vuş­muş olan Yusuf İzzet Akçal 1977 se­çim­le­rin­de Tür­ki­ye Büyük Mil­let Mec­li­si'ne Rize Mil­let­ve­ki­li ola­rak ka­tıl­mış­tır.
EN FAZLA KANUN TEKLİFİNİ O VERDİ
Yusuf İzzet Akçal, Tür­ki­ye Büyük Mil­let Mec­li­si'nde Rize Mil­let­ve­ki­li ola­rak 1950-1960 yıl­la­rı ara­sın­da Tür­ki­ye Büyük Mil­let Mec­li­si üye­le­ri ara­sın­da en fazla kanun tek­li­fi yapan ve kabul et­ti­ren mil­let­ve­ki­li ola­rak ün yap­mış­tır.
Ay­rı­ca ad­li­ye mes­le­ğin­de­ki hiz­met­le­ri­ne par­la­men­to ha­ya­tın­da da devam ede­rek, ada­le­ti il­gi­len­di­ren bir­çok ka­nun­la­rın çı­kar­tıl­ma­sı ve de­ğiş­ti­ril­me­si­ni sağ­la­dı­ğı gibi, ad­li­ye men­sup­la­rı ve hakim te­mi­na­tı hak­kın­da­ki ya­rar­lı ça­lış­ma­la­rı ile de, Türk Ad­li­ye ta­ri­hin­de daima ha­tır­la­na­cak bir yere sahip ol­muş­tur.
Rize'de çay ta­rı­mı ve iş­let­me­le­ri­nin yer­leş­me­si­ni sağ­la­mış, elekt­rik, yol, köprü gibi tüm ya­tı­rım­la­rı baş­lat­mış ve çok sev­di­ği mem­le­ke­ti­nin kal­kın­ma­sı­na hiz­met et­miş­tir.
12 Eylül 1980 Dar­be­si ile si­ya­si ha­ya­tı son bul­muş­tur.
1 Eylül 1987 ta­ri­hin­de İstan­bul'da vefat et­miş­tir.
İMRALI CE­ZA­EVİNİ İSLAH ETTİ
Mil­let­ve­ki­li aday­lı­ğı için ha­zır­la­dı­ğı bi­yog­ra­fi­sin­de kendi ka­le­min­den şu bil­gi­le­re yer ver­miş­tir :
On dokuz yıl­dan beri va­ta­nın bir­çok ilçe ve il­le­rin­de tam bir fe­ra­gat­le yar­gıç­lık ve Cum­hu­ri­yet sav­cı­lı­ğı yap­mak­ta­yım.
Bu sü­re­nin son dört yıla yakın kıs­mı­nı İmralı Ce­za­evi gibi dünya kri­mi­no­log­la­rı­nın üze­rin­de dur­duk­la­rı bir mü­es­se­se­nin müdür ve­ka­le­tin­de ve mü­mes­sil­li­ğin­de ge­çir­dim.
Bu mü­es­se­se­nin ter­bi­ye ve ıslah me­tot­la­rı­nı bir eser­le tes­pit ve Dev­let umumi büt­çe­sin­den yar­dım al­mak­sı­zın kendi ge­li­riy­le ge­çi­nir bir hale ge­ti­re­rek, dev­ret­ti­ğim ka­na­atin­de­yim.
HÜ­KÜM­LÜ­LER ASA­YI­ŞI SAĞ­LA­DI
Er­zin­can dep­rem fe­la­ke­ti sı­ra­sın­da orada Ağır Ceza müd­de-i umu­mî­si ola­rak bu­lun­mak­ta idim.
Enkaz al­tın­dan çık­tı­ğım halde umumî hiz­met­le­re ve gö­re­vi­me olan bağ­lı­lı­ğım­dan idari va­zi­fe­ler de­ruh­te ede­rek, üzer­le­rin­de bir se­ne­den fazla ça­lış­tı­ğım hü­küm­lü­ler­den teş­kil et­ti­ğim asa­yiş, in­zi­bat, can kur­tar­ma ve ko­ru­ma ekip­le­riy­le filen de ça­lış­mak su­re­tiy­le müş­kül an­lar­da karar alma ve iş ba­şar­ma ka­bi­li­ye­ti­mi gös­ter­dim.
Yük­sek Ada­let Ba­kan­lı­ğı'nca bu hiz­me­tim do­la­yı­sıy­la tak­dir edil­dim.
MİLLET­VEKİLİ OLMAK İSTİYORUM
Yar­gıç­lık sı­nı­fın­da da, yük­sek de­re­ce­de eh­li­yet gös­ter­di­ğim­den do­la­yı ayır­ma mec­li­si ka­ra­rıy­la iki defa da terfi ettim.
Halen 90 lira aslı ma­aş­lı Üs­kü­dar Cum­hu­ri­yet Sav­cı­sı'yım.
Fe­la­ket sı­ra­la­rın­da ara­la­rın­da bu­lun­du­ğum ve fe­ra­gat­le ça­lış­tı­ğım Er­zin­can Mer­kez ile Ke­ma­li­ye ve Kemah il­çe­le­rin­den ve mem­le­ke­tim olan Rize'nin Ça­ye­li il­çe­si ile Rize ilin­den ya da Pazar il­çe­sin­den mil­let­ve­kil­li­ği için aday­lı­ğı­mı koy­mak is­te­mek­te­yim.
BAKAN BA­BA­NIN BAKAN OĞLU EROL YIL­MAZ AKÇAL
Eski bakan Yusuf İzzet Akçal'ın oğlu, eski baş­ba­kan Mesut Yıl­maz'ın ise am­ca­sı­nın oğlu olan Erol Yıl­maz Akçal, ba­ba­sı­nın ha­kim­li­ği do­la­yı­sıy­la bu­lun­duk­la­rı Di­yar­ba­kır'da 1931 yı­lın­da doğdu.
1971 as­ke­ri muh­tı­ra­sın­dan sonra ya­şa­nan ara rejim dö­ne­min­de üst üste 3 kez ba­kan­lık kol­tu­ğu­na otur­du.
1971 as­ke­ri muh­tı­ra­sın­dan sonra ku­ru­lan ara rejim hü­kü­met­le­rin­de ba­kan­lık yaptı.
BU AKŞAM DARBE OL­MA­YA­CAK RAHAT UYU­YABİLİRSİN
Si­ya­si ka­ri­ye­ri­ne 1961'de Rize'den Ada­let Par­ti­si (AP) mil­let­ve­ki­li se­çi­le­rek baş­la­yan Akçal, o gün­ler­de nasıl diken üze­rin­de ol­duk­la­rı­nı şöyle an­la­tı­yor: "Hava Kuv­vet­le­ri'nden iki üs­teğ­men pilot ta­nı­yor­dum. Gö­rüş­tü­ğü­müz­de, "Bu akşam rahat uyu, darbe ya­pıl­ma­ya­cak" di­yor­lar­dı. Şa­kay­la ka­rı­şık uya­rı­yor­lar­dı. 1960 dar­be­si­ni ya­şa­mış in­san­la­rı bun­lar ür­kü­tü­yor­du. 12 Mart 1971 muh­tı­ra­sı­nın ve­ril­di­ği gün Sü­ley­man De­mi­rel hü­kü­me­ti is­ti­fa etti ve iki yıl sü­recek ara rejim dö­ne­mi baş­la­dı. As­ker­le­rin is­te­ğiy­le CHP'li Nihat Erim baş­ba­kan­lı­ğın­da mec­lis­te­ki çe­şit­li par­ti­ler­den ba­kan­la­rın da yer al­dı­ğı iki hü­kü­met ku­rul­du. Bunu, Naim Talu hü­kü­me­ti iz­le­di. Ara re­jim­ler­le geçen bu kri­tik dö­ne­me 1973 se­çim­le­ri kıs­men nok­ta­yı ko­ya­bil­di. 1960 ih­ti­la­lin­de ba­ba­sı­nı ha­pis­ha­ne­ye gön­de­ren Akçal, 1962'deki iki ih­ti­lal te­şeb­bü­sü­nü de ya­şa­dı. 1971 ih­ti­la­li ön­ce­sin­de ise za­ma­nın baş­ba­ka­nı Sü­ley­man De­mi­rel'e, grup top­lan­tı­sın­da gi­di­şa­tın ih­ti­la­le yol aça­bi­le­ce­ği­ni, do­la­yı­sıy­la is­ti­fa et­me­si ge­rek­ti­ği­ni söy­le­yen mil­let­ve­ki­li oldu. De­mi­rel'e bun­la­rı söy­le­me­si iki­si­nin ara­sın­da­ki iliş­ki­yi boz­ma­dı­ğı gibi ak­si­ne De­mi­rel, Akçal'ın üni­ver­si­te­den ho­ca­sı Nihat Erim'in ku­ra­ca­ğı hü­kü­me­te "AP'den kim­le­ri ala­yım" diye sor­du­ğun­da onun da is­mi­ni yaz­dır­dı.
Akçal'ın ismi Erim'in kendi lis­te­sin­de yer al­dı­ğı gibi Sabit Osman Avcı'nın lis­te­sin­de de bu­lun­mak­ta­dır: "As­ker­le­rin et­ki­li ol­duk­la­rı veya ola­cak­la­rı bir hü­kü­met­te yer almak is­te­me­dim. Nihat Bey söy­le­yin­ce git­tim, De­mi­rel'le ko­nuş­tum. O da ‘Evet, ben yaz­dır­dım is­mi­ni, kabul et' dedi." Akçal, Erim'in ta­nı­dı­ğı bir hakla hü­kü­met­te Tu­rizm ve Ta­nıt­ma Ba­kan­lı­ğı'nı ter­cih etti: "Hü­kü­me­tin öm­rü­nün kısa ola­ca­ğı­nı zaten bi­li­yor­dum. Tu­rizm Ba­kan­lı­ğı o hü­kü­met­te kısa za­man­da en çok şey ya­pı­la­cak ba­kan­lık ola­rak gö­rün­dü bana."
SİYASETİ BI­RAK­TI TİCA­RE­TE BAŞ­LA­DI
Akçal, Ferit Melen hü­kü­me­tin­de de aynı ba­kan­lı­ğı yaptı. Son­ra­sın­da ise si­ya­set­te ya­pa­bi­le­cek­le­ri­ni yap­tı­ğı dü­şün­ce­siy­le ken­di­ni geri çekti. Si­ya­set­ten uzak­la­şır uzak­laş­maz, daha önce bir defa kar­şı­laş­tı­ğı Fuat Süren, İş Ban­ka­sı ve Sınai Kal­kın­ma Ban­ka­sı ile bir­lik­te ku­ra­ca­ğı Meban adlı men­kul de­ğer­ler şir­ke­ti­nin ba­şı­na geç­me­si için ona iş tek­li­fin­de bu­lun­du.
Ama İş Ban­ka­sı ve Sınai Kal­kın­ma Ban­ka­sı, daha sonra vaz­ge­çin­ce Akçal bu tek­li­fi kabul et­me­ye ya­naş­ma­dı. Bunun üze­ri­ne Süren, ona dört beş şir­ke­tin yö­ne­ti­mi­ni verdi. 1978 yı­lın­da ağa­be­yi Necat Akçal'ın da çağ­rı­sıy­la 1960'larda ku­ru­lan Deniz Nak­li­yat'ta deniz sek­tö­rün­de ça­lış­ma­ya baş­la­dı. Za­man­la Hol­lan­da­lı­lar ile bir iş­bir­li­ği yaptı ve şir­ke­ti gi­de­rek daha da bü­yü­dü. 8 Ocak 2016 ta­ri­hin­de ara­mız­dan ay­rıl­dı.
Bu ve­si­ley­le şimdi ara­mız­da ol­ma­yan Yusuf İzzet Akçal, Erol Yıl­maz Akçal ve Ahmet Mesut Yıl­maz'ı rah­met­le anı­yo­rum.