Üniversite öğrencisi iken, 1951 yaz tatilini geçirmek üzere Rize'de bulunuyordum.
Tahsin Tuzcuoğlu'nun işlettiği Şevket Efendi'nin kahvesinin arka bahçesinde arkadaşlarla oturuyorduk.
Rize'de Lise açılması için bir miting tertip etmeye karar verdik.
BİZ ÇEKTİK SONRAKİ NESİL ÇEKMESİN
Arkadaşlardan Hayati Zırh, Becil Tuzcuoğlu, Namık Kemal Kurtkaya, Abdülkadir İnanç, Necdet Eren, Orhan Bilgin'den ibaret bir komite kurduk.
Gereken kanuni izni almak için Vali Nazım Üner'e çıktık. Hemşerimiz Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri'nin bir ay önceki ziyaretinde durum kendisine iletilmiş ve yeterli hoca olmadığından bahisle halkın bu isteği yerine getirilememişti.
Vali Bey boşuna uğraşmayın diye nasihatte bulundu.
Hatta «Siz Üniversitelisiniz, liseyi ne yapacaksınız?» dedi. Buna karşılık «Bizden sonraki nesil bizim çektiklerimizi çekmesin» diye cevap verdik.
RİZE LİSESİ AÇILIYOR
Gerekli izni aldıktan sonra bir Cuma günü Cumhuriyet Alanı'nda toplandık. Daha önce el ilanlarıyla, seyyar bir hoparlör yerleştirdiğimiz otobüsle mahalleleri dolaşarak halkı bu mitinge davet etmiş tik.
İyi bir rastlantı, Millet Vekilimiz Mehmet Mete de Hükümet Konağı'ndan bizi izliyordu.
Gazeteci Kemal Karadeniz Gazeteci Mustafa Ardal, Orhan Bilgin ve ben birer konuşma yaptık.
Liseye gidememiş öğrenciler adına okunmak üzere bir konuşma kaleme almıştım.
Onu da ortaokulu yeni bitirmiş olan Tuncay Mataracı'ya okudu.
Devrin Cumhurbaşkanı, Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başbakan ve Milli Eğitim Bakanları'na topluluğun istek ve heyecanını aksettiren telgraflar çektik.
Doğrusu biz neticeden pek ümitli değildik.
Ama üstümüze düşen bir ödevi yapmış olmanın huzuru içindeydik.
Aradan iki hafta gibi bir zaman geçmişti ki, Dursun Kazmaz ağabeyimizle Atatürk caddesinde karşılaştık.
Beni büyük bir sevinçle kucaklayarak, lisenin açılma haberini müjdelemişti. Belki de bu habere en çok sevinen kendisi idi.
Çünkü Lise çağında beş çocuk babası idi.