Ekrem Rize ismiyle ilk karşılaştığımdan beri kafamda hep soru işaretleri dönüp duruyordu.
Ekrem Rize ilginç bir insandı. Rize'nin Camiönü Mahallesi'nde doğmuştu.
Çeşitli gazetelerde çok sayıda makale, otobiyografik nitelikler de taşıyan kitaplar yazmıştır.
Kitaplarında kendisinden üçüncü tekil şahıs gibi söz etmiştir.
Kitaplarda sıkça, 'Bunun üzerine Ekrem Rize şöyle dedi', 'Ekrem Rize hükümette olsaydı şöyle yapardı,' gibi ibareler bulunmaktadır.
Sağlığına dikkat etmek amacıyla yaz kış, kar-çamur-yağmur demeden plaj kıyafetleriyle, sadece mayo giymiş üsten tamamen çıplak vaziyette her sabah Büyük Çamlıca eteklerinde koşardı.
Seksen yaşındaki bu adamın kıyafetleri hareketleri görenleri şaşırtıyordu.
Güzel sanatlara, resim yapmaya meraklıydı.
Boks yapmaya ve barfiks çekmeye meraklıydı.
Osmanlı Hanedanı'nın Türklüğü yok ettiğini savunurdu.
RİZELİ SİLAH USTASININ MARİFETİ SAYESİNDE ATATÜRK‘LE TANIŞTI
Ekrem Rize, 1. Meclis'in dağıldığını ve kurulacak yeni meclisin Cumhuriyet ilan edeceğini düşünmektedir.
Savaş durumunda kendini 'başkomutan' olmak üzere ayarlamıştır ama artık savaş bittiğine göre politikaya atılmaya karar verir.
Bunun için Atatürk'le tanışmanın yollarını arar.
Bu fırsat nihayet bir tüfek vasıtasıyla çıkar.
Rizeli bir usta mavzere benzeyen bir tüfek yapmayı başarmıştır.
Rize Müdafa-i Hukuk Cemiyeti bu tüfeği Atatürk'e hediye etmeye karar verir.
Hediyenin Ankara'ya götürülmesi işini Ekrem Rize üstlenir.
Rize bu olayı sanki başka birinden söz ediyormuş gibi kaleme aldığı 'Ekrem Rize'nin Atatürk'le Mahrem Bir Görüşmesi' başlıklı yazısında anlatır.
VEKİL YAPILMADI ATATÜRK'E VE İSMET PAŞAYA HUSUMET BESLEDİ
15 gün arayla iki kez gerçekleşen bu görüşmelerin ikincisinde Atatürk, Rize'ye 'Sen de hep elinde cüzdanla (dosya) dolaşıyorsun' diye takılır.
Sözü edilen dosyalarda Rize'nin askerlik ve çeşitli savaşlar hakkında yazdığı makaleler vardır.
Atatürk'e bunları ısrarla okutur. Alman Genelkurmayı'nın kendisi hakkındaki övgü yazısını gösterir. Atatürk, Rize'nin kendisinin Arnavutluk isyanının bastırılmasında oynadığı mühim rolü bilmemesine biraz bozulur. Bu görüşmede Rize, politikaya atılma isteğinden dem vurur ve bu talebi Atatürk tarafından kabul görür. Gerçi, Rize'nin milletvekilliği ancak bir dönem sürecektir. Tekrar aday yapılmaması Rize'yi öfkelendir ve hayatının sonraki dönemlerinde Atatürk ve İsmet Paşa'ya husumet besler.
EKREM RİZE, OSMAN ÖNDEŞ VE VURUN OSMALI'YA
Bir yanda başarılarla dolu bir hayat hikayesi bir yanda ise Osmanlı'nın zerre hatırlanmasından anılmasından rahatsız olup TBMM'ye "Binalardaki Tuğraların Silinmesi" hakkında önerge veren Osmanlı düşmanı bir insan ikilemi içinde düşünüp duruyordum.
16 Ocak 2012 tarihinde Araştırmacı Yazar Osman Öndeş Bey bana uğradı.
Rizeli Ekrem Rize'den yola çıkarak Osmanlı'nın izlerinin yurdumuzdan silinme çabalarını "Vurun Osmanlı'ya" adı altında kitap haline getireceğini, bu bağlamda Ekrem Rize hakkında varsa bilgi belge talebinde bulundu bende yardımcı oldum.
Öndeş, Vurun Osmanlı'ya isimli son kitabında unutulan bir konuyu gündeme getirmişti.
1927 yılında, dönemin Rize milletvekili Ekrem Rize'nin kişisel çabasıyla 1057 sayılı bir kanun çıkarıldı.
Tam adı: Türkiye Cumhuriyeti Dahilinde Bulunan Bilimum Mebani-i Resmiye ve Milliye Üzerindeki Tuğra ve Medhiyelerin Kaldırılması.
Bu kanuna dayanılarak onlarca tarihi binada bulunan Osmanlı tuğra ve kitabeleri kaldırıldı, silindi ya da kırıldı. Bu yazıların tarihi eser niteliğine bakılmaksızın kıyım yapıldı. Tuğra, medhiye ve kitabelerin kazındığı binalar arasında İstanbul Valiliği, İstanbul Üniversitesi, Sirkeci Tren Garı, Darülaceze, Çırağan Sarayı gibi çok bilinen yerlerde bulunuyordu.
EKREM RİZE KİMDİR?
1891 Rize'nin Camiönü Mahalle
si'nde doğdu. Babası Bekiroğulları'ndan Tevfik, annesi Behiye Hanımdır.
1909'da İstanbul Harp Okulundan teğmen olarak diploma aldı.
İstanbul'da 8. Alaya atandı.
1910'da Kuzey Arnavutluk Harekatına Liva Yaveri olarak katıldı.
Aynı yılın sonunda İstanbul'a döndü ve Beylerbeyi Yedek Subay Öğretmenliğine atandı. Öğretmenliği sırasında Askerî Ceride'de Makaleleri yayımlandı.
Arnavutluk Harekatı hakkında yazdığı eser, Genel Kurmay tarafında bastırılıp Almancaya çevrildi.
KITADAN KITAYA KOŞTU
Trablusgarp'a gitme talebi uygun görülmeyerek 28. Edirne Alayı'na atandı.
1912 yılında sınavı kazanarak Kurmay Okuluna girdi.
Balkan Savaşında Genel Karargah 2. Şube'de çalıştı.
1913-1914 arası Kurmay Okuluna devam etti.
1914 yılında seferberliğin ilanı üzerine 2. Sınıfta okulunu bırakarak Suriye'deki 8. Kolordu Kurmayına atandı. 30 Ağustos 1914 tarihinde Harp Okulu talim öğretmenliğine verildi. 1915 yılında Kanal Harekatına katıldı. Verdiği başarılı hizmetten ötürü kıdem aldı. Kafkas Cephesi'ne verildi, orada tifoya yakalandı ve sol bacağı sakatlandı. Tedavi için Almanya'ya gönderildi. Dönüşünde İstanbul Menzil Müfettişliğini kabul etmeyerek eski kıtasına, Kafkaslara döndü.
BİR SÜRE SAMSUN'DA YAŞADI
14 Aralık 1916 tarihinde yüzbaşı oldu. 1917 yılında tekrar ayağından rahatsızlanıp İstanbul'a geldi. Tedavi gördükten sonra Halep Menzil Müfettişliğine verildi, buradan Irak 13. Kolordu Kurmayına atandı. 1918 yılında Çanakkale Grup Kurmayı 1. Şubesi'ne, aynı yıl İstanbul'da kurmay kursuna katılarak 1919 yılında kurmay sınıfına geçti. 1920 yılında Kurmay Okuluna devam etti. Okulun 3. sınıfından ayrılarak ailesiyle Anadolu'ya gidip Samsun'a yerleşti. Garp Cephesi 24. Fırka Kurmay
Başkanlığına getirildi. Bu görevde iken İkinci İnönü Savaşı'na katıldı. Daha sonra 1. Süvari Fırkası Kurmay Başkanlığına atandı. Fırkasıyla İnegöl, Dumlupınar ve Kütahya Savaşlarına katıldı. Sakarya Savaşı sırasında ayağındaki rahatsızlığı yeniden başladı ve hava değişimi ile istirahat verildi.
TBMM İKİNCİ DÖNEM RİZE MEBUSU
TBMM'nin İkinci Dönem seçimlerine katıldı. 17 Temmuz 1923 tarihinde yapılan seçimde 424 oy alarak Rize'den milletvekili seçildi. 12 Ağustosta mazbatası onaylandı. 13 Ağustos 1923 tarihinde meclise katıldı. Milletvekili olunca Rize'deki arazisinin kısmını satarak elde ettiği gelirle Amerika'dan prefabrik ev getirterek Ankara'da Ziraat Bankası'nın Operaya bakan köşesinde satın aldığı araziye kurdurur. Bu o zamanlar için çok dikkat çeken bir girişimdir. Millî Müdafaa ve Hariciye komisyonlarında çalıştı. İlk çay kanunun çıkmasında aktif rol oynadı. Millî Müdafaa Komisyonu Katipliğine ve Sözcülüğüne seçildi. Askeri Sicil, Askeriye Maaşları, Malûl Gaziler, İçki Yasağı, Ceza Kanunu, Askerliğin Süresi, Harbiye Nizamnamesi, Kırtasiyenin azaltılması ve Şikayet Kalemi kurulması, Beyiye Hakkı, Şehit Aileleri, Binalardaki Tuğraların Silinmesi, Evkafın Devri, Bakanlık Binaları ve Rize-Erzurum yolu konularında kanun teklifleri verdi. Ayrıca değişik on üç konuda önergesi, Genel Kurulda otuz sekiz değişik konuda, yetmiş kez konuşma yaptı. Nüfuz kullanarak şahsî yarar sağlayanlar hakkında soru önergesi verdi. Vekilliği bir dönem sürdü ve 23 Mart 1927 tarihinde 5. Derece üzerinden emekliye ayrıldı. 12 Temmuz 1915 tarihinde iki kez sefer zammı, Muharebe Gümüş Liyakat Madalyası aldı. 5769 numaralı İstiklal Madalyası sahibidir. İstanbul'da vefat etti. 27 Kasım 1982 günü Kısıklı'da toprağa verildi.