"Sokakta hayvan olmaz" diyen, bizim kültürümüzü bilmiyordur…
Bu topraklarda, Selçuklulardan Osmanlılar'dan itibaren sokaklarda hayvanlar olmuştur.
Sokakta hayvan, bizim kültürümüzün çok önemli bir parçasıdır.
Kaldı ki, kedi ve köpekler, binlerce yıl önce evcilleştirilmiş, ehlileştirilmiş; kendi kendilerine yetebilme özellikleri ellerinden alınmıştır. Yüzyıllarca bu hayvanları kendi menfaatlerimiz için kullanıp, şimdi sokaklarımızı onlarla paylaşmayı reddetmek; en büyük insanlık ayıbıdır.
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, 2004 yılında yürürlüğe girmiş; 2021'de de hayvanlar mal kapsamından çıkarılarak CAN kapsamına alınmıştır.
Bu Yasal çerçevede; yerel yönetimlere yüklenilen görevler ve yükümlülükler düzenlenmiştir.
Bu yükümlülüklerin başında gelenleri kısaca saymak gerekirse:
Her ilçe Bakım evini kurmak zorundadır. Hayvanların seferberlik halinde kısırlaştırılması, dijital kimlik ile kayıt altına alınarak işaretlenmesi ve tekrar alındığı mahale geri bırakılması esastır.
Kaçak üretimin, merdiven altı üretimin ve kontrolsüz ÜRETİMİN engellenmesi; Üretimin, denetlenmesi gerekmektedir.
Sahipli hayvanlar, dijital kimlik ile kayıt altına alınmalı; Hayvanını terk edene ceza verilmelidir.
Satın almak değil, SAHİPLENMEK özendirilmelidir.
Belediyeler, hayvan sever gönüllüler ile işbirliği içinde çalışmalı, uygun ortamlara besleme odakları kurulmalı; sokakta aç hayvan bırakılmamalıdır.
Özetle; Seferberlik halinde kısırlaştırma yapılmalı, hayvan popülasyonu kontrol ve denetim altına alınmalı, gönüllülerden oluşan hayvan besleme grupları kurulmalıdır. Yaşanan sorunların çözümü ancak bu şekilde sağlanır. Sayın Cumhurbaşkanımızın "Tüm belediyelerimize hem vatandaşlarımızın güvenliğini sağlayacak hem de bu canları koruyacak adımları süratle atmaları çağrısından" anlaşılması gereken budur.
Hem Belediyelerimiz, hem de hayvan sahipleri, Yasa kapsamında üzerlerine düşen görevleri yerine getirmelidir.Bu yasal düzenlemeler yerine getirildiğinde; herkes emin olabilir ki; sokaklarda hiç bir sorun kalmayacaktır.
Hiç kimse yükümlülüğünü yerine getirmeden, ortaya çıkan tatsız sonucun ise faturasını bu dilsiz canlara kesmek, asla kabul edilemez. Bilinmesi gereken diğer gerçek; Ne ormanlar ne de bakımevleri, kediler ve köpekler için yaşam alanıdır.
Diğer taraftan, hayvanların uğradığı şiddet ise inanılmaz bir boyuta ulaşmıştır.
Halbuki bilinmelidir ki, Yeni yasal düzenlemeler çerçevesinde artık;
Bir ev hayvanını veya evcil hayvanı kasten öldüren kişi, altı aydan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır,
Hayvanlara cinsel saldırıda bulunan veya tecavüz eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis ve yüz günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır, Bir ev hayvanına veya evcil hayvana işkence eden veya acımasız ve zalimce muamelede bulunan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır, Hayvanları dövüştüren kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Asla unutulmamalıdır ki; Bu memleket, mahlukatı beslemenin, korumanın, gözetmenin bir bereket, bir hayır kapısı eşiğinden geçmek olduğuna inanan güzel insanların memleketidir.