ŞİRKETLERİN VE YANDAŞLARININ PROVOKASYONUNA DİKKAT!

ŞİRKETLERİN VE YANDAŞLARININ PROVOKASYONUNA DİKKAT!

En güzel yap­tık­la­rı iş: Pro­vo­kas­yon…
Va­tan­daş­la­rın bir araya gel­me­si, da­ya­nış­ma içim­de ol­ma­sı; ta­şı­na, top­ra­ğı­na, su­yu­na sahip çık­ma­sı, HES ve taş ocağı fa­ali­ye­ti gös­te­ren şir­ket­le­rin hiç işine gel­mez.
Hemen pro­vo­ka­tör­ler dev­re­ye girer; bir­kaç yan­daş, ya­la­ka da va­tan­da­şın için­den bu­lur­lar. Yok o şu­cuy­du, bu bu­cuy­du, şunun par­ma­ğı var, dış güç­ler dev­re­ye girdi gibi ipe sapa gel­mez pro­vo­kas­yon­lar­la va­tan­da­şın has­sas ol­du­ğu nok­ta­lar­dan gi­re­rek olu­şan da­ya­nış­ma­yı boz­mak is­ter­ler.
Bunu Gü­ney­su Gür­gen Kö­yün­de Ali­cik HES'e karşı va­tan­daş­lar­la bir­lik­te oluş­tur­du­ğu­muz di­re­ni­şi böl­mek için de­ne­di­ler. Hu­kuk­suz ça­lış­ma­la­rı­nı meş­ru­laş­tır­mak için her yola baş­vur­du­lar. Ku­rum­la­rı ve si­ya­se­ti ar­ka­la­rı­na al­dı­lar. Gel ki bazı si­ya­si­ler zaten or­tak­la­rıy­dı. Yan­lış bil­gi­len­dir­me so­nu­cun­da kendi art ni­yet­le­ri­ni en üst dü­zey­de dil­len­dir­di­ler. Bi­lir­ki­şi he­ye­ti­ni ara­ya­rak veya ara­ta­rak baskı kur­du­lar. Bu hu­kuk­suz, çir­kin yön­tem­le­riy­le de büyük öl­çü­de ba­şa­rı­lı ol­du­lar.
Şir­ket­ler pro­je­le­ri­ni uy­gu­la­ma­dan önce sa­de­ce proje üze­rin­de­ki ha­zır­lık­la­rı­nı yap­maz­lar. Aynı za­man­da top­lu­mu ma­ni­pü­le ede­bi­lecek ko­nu­la­rı da araş­tı­ra­rak bir ha­zır­lık ya­par­lar. En kısa za­man­da nasıl yol ala­bi­le­cek­le­ri­ni he­sap­lar­lar. Ör­ne­ğin, Gü­ney­su Gür­gen Kö­yün­de, size yol ya­pı­yo­ruz, ya­la­nıy­la altı ay ça­lış­tık­la­rı gibi… Va­tan­daş­lar ço­ğun­luk­la iyi ni­yet­li­dir ve bu du­ru­ma ha­zır­lık­sız ya­ka­la­nır­lar.
Bi­lin­di­ği üzere bu gün­ler­de de İkiz­de­re'de Cen­giz İnşa­atın baş­lat­tı­ğı taş oca­ğı­na karşı yöre hal­kı­nın çok et­ki­li bir di­re­ni­şi olu­yor.
Özel­lik­le bu di­re­niş­te yöre ka­dın­la­rı­nın başı çek­me­si çok önem­li… İlçe dı­şın­dan da des­te­ğe giden si­ya­set­çi­ler, sivil top­lum ör­güt­le­ri ve va­tan­daş­lar olu­yor. Biz de Han­dü­zü Yay­la­sı Kül­tür Ve Ta­bi­at Var­lık­la­rı­nı Ko­ru­ma Der­ne­ği ola­rak des­te­ği­mi­zi bil­dir­dik, bu­ra­da­ki çevre mü­ca­de­le­si­ne ka­tıl­dık.
Bu­ra­dan bu işi üst­le­nen, başı çeken İkiz­de­re­li Sivil Top­lum Ör­güt­le­ri­ne aci­za­ne tav­si­yem, Gü­ney­su Gür­gen Kö­yün­de Ali­cik HES ey­lem­le­rin­de bize karşı ya­pı­lan pro­vo­kas­yo­nun bu­ra­da da ola­bi­le­ce­ği­ni göz önün­de bu­lun­du­ra­rak ha­re­ket et­me­le­ri­dir. Doğ­ru­su bazı yan­daş basın or­gan­la­rın­dan ve bu ta­la­na "ya­tı­rım" ola­rak bakan si­ya­si­le­rin yak­la­şı­mın­dan böyle bir durum se­zin­le­dim. Her şey­den önce bu­ra­da­ki yerel hal­kın ara­sı­na bu nifak to­hum­la­rı­nın ekil­me­si­ne izin ve­ril­me­me­li­dir. Bu bir­lik­te­lik ve et­ki­li di­re­niş devam et­ti­ği sü­re­ce şir­ke­tin enin­de so­nun­da bu va­di­yi terk ede­ce­ği­ne ina­nı­yo­rum.
Gü­ney­su Gür­gen Kö­yün­de Ali­cik HES di­re­ni­şin­de ya­şa­dı­ğı­mız bir diğer olum­suz­luk da Co­vid-19 sal­gı­nı do­la­yı­sıy­la köyün ka­ran­ti­na­ya alın­ma­sı oldu.
Ka­ran­ti­na do­la­yı­sıy­la va­tan­daş­lar ev­le­rin­den çı­ka­ma­dı. Ancak daha önce de­re­den çı­kar­tı­lan şir­ke­tin iş ma­ki­ne­le­ri, ka­ran­ti­na dö­ne­mi­ni fır­sa­ta dö­nüş­tür­dü ve büyük öl­çü­de işi ta­mam­la­dı­lar.
Ben­zer bir durum İkiz­de­re Gür­de­re'deki taş ocağı için de ge­çer­li­dir. 29 Nisan iti­ba­riy­le 19 gün­lük so­ka­ğa çıkma ya­sa­ğı ne­ti­ce­sin­de va­tan­daş­lar ev­le­rin­den çı­ka­maz­ken şir­ket büyük öl­çü­de taş ocağı yol in­şa­atı­nı bi­ti­re­cek­tir. Bu­ra­da si­ya­set­çi­le­re, avu­kat­la­ra ve kı­sıt­la­ma en­ge­li bu­lun­ma­yan va­tan­daş­la­ra önem­li görev düş­mek­te­dir.
Bu aynı za­man­da bir in­san­lık gö­re­vi­dir. Ana­ya­sa'nın 56. mad­de­si: "Her­kes, sağ­lık­lı ve den­ge­li bir çev­re­de ya­şa­ma hak­kı­na sa­hip­tir.
Çev­re­yi ge­liş­tir­mek, çevre sağ­lı­ğı­nı ko­ru­mak ve çevre kir­len­me­si­ni ön­le­mek Dev­le­tin ve va­tan­daş­la­rın öde­vi­dir." hük­mü­nü içer­mek­te­dir.
Bu va­di­ler­de­ki doğal yaşam, alan­la­rı, su kay­nak­la­rı bitki ör­tü­sü ger­çek­ten son de­re­ce önem­li­dir ve ko­run­ma­sı ge­re­kir.
Dün­ya­da temiz su kay­nak­la­rı çok sı­nır­lı­dır. Bu temiz su kay­nak­la­rı­nın büyük bir bö­lü­mü de Doğu Ka­ra­de­niz va­di­le­rin­de bu­lun­mak­ta­dır. Ay­rı­ca bu va­di­ler­de başta çay ta­rı­mı ve yö­re­sel tarım ürün­le­ri ye­tiş­ti­ril­mek­te­dir. En­de­mik bitki tür­le­riy­le, yay­la­la­rıy­la, bakir or­man­la­rıy­la bu va­di­ler başta arı­cı­lık olmak üzere hay­van­cı­lı­ğın ta­ma­mı­na son de­re­ce uy­gun­dur.
Böl­ge­miz­de bu va­di­ler­de­ki kay­nak­lar sa­de­ce bölge hal­kı­na değil, tüm in­san­lı­ğa büyük bir zen­gin­lik sun­mak­ta­dır. Bu kay­nak­la­rın önemi her geçen gün daha da ar­ta­cak­tır.
İnsan ömrü sı­nır­lı­dır.
Zen­gin olma hır­sıy­la ta­bi­ata sal­dı­ran­la­rın ka­fa­sı­na şunu sok­mak lazım: Bir in­sa­nın ha­ya­tı bo­yun­ca yi­ye­bi­le­ce­ği, içe­bi­le­ce­ği keyif sü­re­bi­le­ce­ği araç­lar sı­nır­lı­dır. Ama dün­ya­da biz­den sonra da yaşam devam ede­cek­tir.
"Son ırmak ku­ru­du­ğun­da, son ağaç yok ol­du­ğun­da, son balık tu­tul­du­ğun­da; gö­zü­nü para bü­rü­müş adam, pa­ra­nın yen­me­yen bir şey ol­du­ğu­nu an­la­ya­cak."
Ama kor­ka­rım çok geç ola­cak.