Aramızdan Ayrılışının 18. Yıldönümü Anısına RİZE'NİN ASIL FİDANI RİZELİLERİN EMİCESİ NİHAT METE

Yazarlarımız 18.08.2021 11:41:50 0
Aramızdan Ayrılışının 18. Yıldönümü Anısına RİZE

12 Ağus­tos 2003 günü 00:20'de bir çınar, Bir Rize sev­da­lı­sı, iyi bir baba ara­mız­dan ay­rı­lı­yor­du "Fa­ki­rin kah­pe­li­ği­ne puşt­luk, ağa­nın­ki­ne plan denir" sözü ha­fı­za­la­ra ka­zı­nan Nihat Mete Emice'yi Ri­ze­li­ler unut­ma­ya­cak­tır.
GÜN GEÇTİKÇE ÖZLEMİ AR­TI­YOR
O bir çınar, Bir Rize sev­da­lı­sı, iyi bir baba ve Rize'nin has ev­la­dıy­dı. Her geçen gün daha da kir­le­nen si­ya­set dün­ya­sın­da daha çok öz­le­ni­yor daha çok ara­nı­yor. Bir basın top­lan­tı­sın­da ga­ze­te­ci­le­re "Benim de­dik­le­ri­mi ya­za­maz­sı­nız, siz yine bil­di­ği­ni­zi yazın" de­me­si­ni hiç unut­mam. Si­ya­si gö­rü­şü ne olur­sa olsun ara­bu­lu­cu­luk yapma işin­de ilk akla o ge­lir­di. Gü­nü­müz Rize'sinde ona dair çok şey an­la­tı­lır. Mert­li­ği, açık söz­lü­lü­ğü ile ta­nı­nır­dı. Arif'in Kah­ve­si onun­la renk­liy­di. Onun ar­dın­dan Arif'in Kah­ve­si de ka­pan­dı. Gü­nü­müz­de çok taş­lar ye­rin­den oy­na­sa da Nihat Mete ger­çe­ği son­su­za kadar ya­şa­ya­cak­tır.
BİZ GEÇ GELDİK SEN ERKEN GİTTİN

Ona özlem has­ret gün geç­tik­çe ar­tı­yor. Ona has­re­tim tavan yap­tı­ğın­da onun gibi güzel insan kız­la­rı Elif ve Ze­li­ha Ömür Mete ile soh­bet edi­yor, onu ha­tı­ra­la­rı­nı ko­nu­şu­yo­ruz. Ze­li­ha Ömür Mete ba­ba­sı­na olan öz­le­mi­ni bakın nasıl dile ge­ti­ri­yor: "Her zaman ka­la­ba­lık, her zaman yoğun, her zaman bu­lun­du­ğu or­tam­dan ba­ğım­sız dü­şün­ce­le­ri vardı. Ama hep mü­kem­mel­di. Mü­kem­mel bir emi­cey­di. Mü­kem­mel bir da­yıy­dı. Mü­kem­mel bir abiy­di. Mü­kem­mel bir sağ koldu. Eşine rast­la­nıl­maz bir in­san­dı. Ve ku­sur­suz bir ba­bay­dı. Ondan sonra cüm­le­ler ‘' Ey gi­di­ler­le baş­lar oldu. Ve her cüm­le­nin sonu ‘'keşke'' lerle son­la­nır oldu. Ne çalan kapı zil­le­rin­de, ne çalan te­le­fon­lar­da var artık. Yok bi­li­yo­ruz. Gel­me­yecek. Ge­le­me­yecek… Belki rü­ya­lar­da. Her gün biraz daha bü­yü­se de bı­rak­tı­ğı boş­luk, ba­ba­mız­dı di­ye­bil­mek­le ye­tin­me­ye ça­lış­mak öz­le­mek­ten daha zor olsa da. Ya­zı­lan­lar­da, çi­zi­len­ler­de, an­la­tı­lan­lar­da hep ne­le­ri kay­bet­ti­ği­mi­zin id­ra­ki­ne var­mak acı verse de, ben­cil bir hoş­luk da ya­şa­tı­yor. Ben­cil di­yo­ruz çünkü hep gurur duy­duk, hep mutlu olduk, hep ken­di­mi­zi fark­lı his­set­tik çünkü. Her gü­nü­müz­de, her anı­mız­da, her dü­şü­şü­müz­de, her kal­kı­şı­mız­da, her kah­ka­ha­mız­da ve her göz­ya­şı­mız­da ve bütün du­ala­rı­mız­da var ola­cak­sın. Adın hep al­fa­be­miz, yolun hep yo­lu­muz ola­cak. Biz geç gel­dik, sen erken git­tin. Belki hiç söy­le­me­dik ama seni hep her şey­den çok sev­dik ve son ne­fe­si­miz­de de her şey­den çok se­vi­yor ola­ca­ğız. An­lat­ma­mı­zı is­te­di­ler ama an­la­ta­bi­le­cek­le­ri­miz sa­de­ce hıç­kı­rık­la­rı­mız. Zaten an­la­tı­la­bi­lecek bir şey­ler var mı onu da bil­mi­yo­ruz. Ken­di­si­ni öy­le­si­ne güzel an­lat­tı ki yap­tık­la­rıy­la, du­ru­şuy­la ve in­san­lı­ğıy­la… Basit cüm­le­ler­le gü­zel­li­ği­ni boz­mak olmaz. Ba­ba­la­rın ba­ba­sı yat­tı­ğın yer nur olsun.
ZENGİN GÖ­RÜ­NÜM­LÜ FAKİR BA­BA­SI
Emice'yi; ilk kez kısa bir süre önce vefat eden aile bü­yü­ğü­müz amcam Fevzi Kar sa­ye­sin­de ta­nı­mış­tım. Fevzi Emice Nihat Emice ile il­gi­li dü­şün­ce­le­ri­ni ka­le­me almış, bana ulaş­tır­mış­tı. Şimdi bu not­la­rı siz­ler­le pay­la­şı­yo­rum: Renk­li ha­ra­ket­li bir ya­şa­mı vardı. Hiç­bir zaman çı­ka­rı­nı dü­şün­mez­di. Yal­nız parti içi yan­lış­la­rı da af et­mez­di. Seç­me­niy­le de­vam­lı di­ya­log için­de olan Nihat Mete Ri­ze­li­le­rin sev­gi­si­ni hiç­bir zaman kay­bet­me­miş­tir. Nük­te­dan bir ki­şi­li­ği vardı. Şa­ka­yı çok se­ver­di. Hazır ce­vap­la­rı meş­hur­du. Bir gün çok sev­di­ği Trab­zon Mil­let­ve­ki­li Oflu Ne­ca­ti Ça­kı­roğ­lu ile An­ka­ra Bul­var Palas'ta ye­mek­te­dir­ler. Of ile İyi­de­re iki ayrı ilde ol­ma­sı­na kar­şın yan ya­na­dır. Bir­bir­le­riy­le çok ak­ra­ba­lık var­dır. İki il­çe­yi bir dere ayır­mak­ta­dır. Ça­kı­roğ­lu "Biz Ça­kı­ro­ğul­la­rı­nın Me­te­le­re ha­la­la­rı var. Oraya gelin ver­mi­şiz. Fakat biz Mete'ler­den hiç kız al­ma­dık. Bizim kız­lar bun­la­rın sır­la­rı­nı bize ak­ta­rır. Biz bun­la­rın her ha­li­ni bi­li­riz. Bun­lar bizim sır­la­rı­mı­zı öğ­re­ne­mez" der. Nihat Mete hemen cevap verir "Bizim dul kal­mış kı­zı­mız yok­tur ki Oflu'ya ve­re­lim. Bizim kız­lar si­zin­ki­le­ri be­ğen­me­di ki ev­len­di­re­lim". Nihat Mete zen­gin gö­rü­nüm­lü bir fakir ba­ba­sıy­dı. Ga­ri­ba­nın düş­kü­nün hep ya­nın­day­dı. Ra­ma­zan­dan zen­gin dost­la­rın­dan alır fa­ki­re da­ğı­tır­dı. Bu işi hiç­bir zaman rek­lam amaç­lı kul­lan­maz­dı. 1991 se­çim­le­rin­de Nihat Mete Mil­let­ve­ki­li adayı olmuş ba­ra­ja ta­kı­la­rak se­çi­le­me­miş­ti. Ana­va­tan İkti­da­rı seçim ya­tı­rı­mı ola­rak Çay­kur'a haylı işçi al­mış­tı. Seçim so­nu­cu­na göre Tür­ki­ye Ge­ne­lin­de DYP ik­ti­dar olun­ca Çay fab­ri­ka­sı mü­dür­le­ri DYP Rize İl bi­na­sı­na gelip du­rum­la­rı­nı izah et­ti­ler. İşçi alım­la­rı­nın kad­ro­la­rı şi­şir­di­ği­ni ve hu­ku­ken sa­kın­ca ola­ca­ğı­nı be­lirt­ti­ler. O zaman Mete İl Baş­ka­nı de­ğil­di. İl baş­ka­nı Mü­dür­le­re bil­di­ği­niz gibi dav­ra­nın dedi. Mil­let­ve­ki­li aday­lı­ğı için il baş­kan­lı­ğın­dan etmiş olan Mete ayağa kal­ka­rak "Ek­me­ğe ih­ti­ya­cı ola­nın par­ti­si olmaz. Bu ço­cuk­lar Rize'nin ev­lat­la­rı­dır. On­la­rın kı­lı­na do­ku­na­maz­sı­nız. On­la­ra do­ku­nan beni kar­şı­sın­da bulur" der. Mesel ka­pa­nır. Si­ya­mi Ersek Has­ta­ne­si'nde ken­di­si­ni zi­ya­re­te git­tim. Bana" Ağa­bey Rize'de bir zafer ka­za­nıp be­ra­ber bir horon oy­na­mak nasip ol­ma­dı. Ben ra­hat­sı­zım sana in­şal­lah nasip olur" dedi. Gö­züm­den iki damla yaş geldi. Recep Tay­yip Er­do­ğan'ı ha­pis­ha­ne­de zi­ya­re­te gider. So­ya­dı tut­ma­dı­ğı için izin ala­ma­mak­ta­dır. Ha­pis­ha­ne Mü­dü­rü­ne "Si­ya­si dü­şün­ce­le­ri­miz fark­lı ol­sa­da Er­do­ğan benim hem­şe­rim­dir. Ben Rize il baş­ka­nı­yım. Oda Ri­ze­li­dir. Bana ya­kı­şan dar za­man­da ya­nın­da ol­mak­tır" der. Eğer izin ver­me­se­niz be­lim­de­ki ruh­sat­lı si­lah­la seni ka­fan­dan vu­ru­rum". Ke­di­si­ne izin ve­ril­di ve zi­ya­re­ti ger­çek­leş­tir­di.
SİYASET BABA MİRA­SIY­DI
1937 yı­lın­da Rize-İyi­de­re'de doğan Nihat Mete; il­köğ­re­ni­mi­ni o zaman na­hi­ye olan İyi­de­re'de ta­mam­la­dı. O gün işin­de bu­lun­du­ğu şart­lar­da Rize mer­ke­ze gidip eği­ti­mi­ni sür­dür­me im­ka­nı ol­ma­dı­ğın­dan as­ke­re gi­de­ne kadar ke­res­te ti­ca­re­tiy­le uğ­ra­şan ba­ba­sı­nın ya­nın­da ba­ba­sı­nın iş­le­ri­ne yar­dım et­miş­tir. Sa­dık­za­de­le­rin Ke­res­te Fab­ri­ka­sı için de­re­den kütük in­dir­di. Ta o yıl­lar­da bile in­san­lar­la iliş­ki­le­rin­de­ki zen­gin­lik fark edi­li­yor­du. 1959 yı­lın­da as­ke­re gitti. İki yıl süren As­ker­li­ği­ni Ela­zığ'da ta­mam­la­dı. As­ker­lik dö­nü­şü 1967 yı­lı­na kadar Çay­kur'da çay us­ta­lı­ğı yap­mış ve o dönem ilk 5. Sınıf kad­ro­yu o al­mış­tır. Ba­ba­sı De­mok­rat Parti'nin ku­ru­cu­la­rı ara­sın­da yer almış, AP'nin de ku­ru­cu­su ve Ku­ru­lu Üyesi idi. Ba­ba­sı­nın ya­nın­da si­ya­se­te baş­la­dı. 27 Mayıs ih­ti­la­li si­ya­set­te aktif olma yo­lun­da ken­di­si­ni kam­çı­la­dı. 1968 yı­lın­da ba­ba­sı­nın ve­fa­tın­dan sonra kendi de­yi­miy­le ken­di­ni ta­ma­men si­ya­se­te ada­mış­tır. Mete o gün­le­ri " Babam 1968 yı­lın­da vefat edin­ce daha fazla işin içine gir­dim. Çünkü si­ya­set ha­sım­la­rı­mız vardı. Meyda­nı on­la­ra bı­rak­ma­mak için daha fazla ça­lış­ma­lıy­dık. Abi­yim am­ca­la­rım­da bana des­tek oldu. Ba­ba­mın ye­ri­ni bu adam­la­ra bı­ra­ka­maz­dık. Biz işe sahip çı­ka­lım. Ba­ba­mın Rize'de boş­lu­ğu belli ol­ma­sın is­te­dik" şek­lin­de an­la­tı­yor­du.
CE­ZA­EVİNDE SEÇİM KA­ZAN­DI
1969 yı­lın­da Şükrü Meto'nun ye­ri­ne İyi­de­re Be­le­di­ye Baş­kan adayı ol­muş­tu. Ba­ğım­sız aday Mu­ham­met Mete ve diğer aday­la­ra fark ata­rak 32 ya­şın­da İyi­de­re Be­le­di­ye Baş­ka­nı se­çil­miş­ti. Dö­ne­min en po­pü­ler be­le­di­ye baş­kan­la­rın­dan olan Nihat Mete, 1973 yılı seçim dö­ne­min­de ismi bir işe ka­rış­tı­ğın­dan tu­tuk­la­na­rak ce­za­evi­ne ko­nu­lur. Ce­za­evin­de ol­du­ğu halde aday gös­te­ri­lir ve tek­rar İyi­de­re Be­le­di­ye Baş­ka­nı se­çi­lir. Ce­za­evin­de be­le­di­ye baş­ka­nı se­çil­me­si ulu­sal ba­sın­da büyük yankı uyan­dı­rır. Be­le­di­ye baş­ka­nı se­çi­lir se­çil­mez An­ka­ra'nın yo­lu­nu tutar. AP'de uzun süre Genel Baş­kan Yar­dım­cı­lı­ğı yap­mış, Ba­kan­lık yap­mış Tur­gut Toker'in des­te­ğiy­le İyi­de­re Be­le­di­ye­si için yük­lü­ce bir eko­no­mik des­tek alır. O des­tek­le İyi­de­re'nin yol­la­rı­nı beton yapar. Bi­na­lar yapar. Artık o Rize'de, Trab­zon'da en fa­vo­ri be­le­di­ye re­isi­dir. An­ka­ra'ya gidip, bir köyün köp­rü­sü­nü prog­ra­ma koy­dur­du­ğun da "dey­me­yun key­fi­ne". Adeta dün­ya­lar onun olur ve o akşam on ki­şi­yi ye­me­ğe davet eder­di. Mete o gün­le­ri şöyle an­lat­mış­tı: "1969 yı­lın­da se­çim­le­ri se­çi­mi aldık. Ba­şa­rı­lı işler yap­tık. 1973 yı­lın­da ismim bir işe ka­rış­tı. Tu­tuk­lan­dık, ce­za­evin­de­yim. Tun­cay Ma­ta­ra­cı da mil­let­ve­ki­li aday­dı. Ben Trab­zon ce­za­evin­de ya­tar­ken, gel­di­ler bana, "Kimi aday ede­ce­ğiz?" de­di­ler, " İyi­de­re'de aday ya­pı­la­cak­sa ve benim fik­ri­mi is­ti­yor­sa­nız, aday benim. Ben se­çi­mi bu­ra­da, daha rahat alı­rım. Şimdi başka bi­ri­si­ni aday ya­par­sak, grup bo­zu­lur. An­ka­ra'dan te­le­fon açı­yor­lar ona, Sü­ley­man De­mi­rel diyor ki; Mete orayı alır değil mi? En rahat onun­la se­çi­me gi­de­riz' diyor Yusuf Tir­ya­ki Abi. Gir­dik se­çi­me, iki aday vardı kar­şım­da. İki­si­nin top­la­mın­dan daha fazla oy verdi bana. Ha­pis­ha­ne­den çık­tım.
PARTİMİ KA­PAN­TI­NIZ BİR DE ALAY EDİYOR­SU­NUZ
80 ih­ti­la­li oldu. O sı­ra­da Trab­zon Va­li­si Ali Rıza Ya­ra­da­na­kul Mete'ye, 'Eski re­is­le­ri ye­rin­de bı­ra­ka­cak­lar, sen bu­lun­du­ğun par­ti­den is­ti­fa ede­cek­sin." dedi. Sı­kı­yö­ne­tim Ko­mu­ta­nı Paşa, Vali ve Nihat Mete yemek yi­yor­lar. Paşa Mete'ye ' Kon­se­ye di­lek­çe ver, ben par­ti­den is­ti­fa ettim diye' dedi. Hatta bana buna kar­şı­lık Rize Be­le­di­ye Re­is­li­ği'ni ken­di­si­ne ve­re­ce­ği­ni söy­le­di. Mete Paşa'ya dö­ne­rek, "Par­ti­mi ka­pat­tı­nız, bir de bi­zim­le niye alay edi­yor­su­nuz? Parti par­tim­dir. Bir be­le­di­ye re­is­li­ği için bunu yap­mak, bana ya­kış­maz" di­yor­du.
RİZELİLER ONU MECLİSE GÖN­DER­MEDİ
1980 ih­ti­la­lin­de dört yıl­lık bir ara­nın ar­dın­dan 1984 yı­lın­da ye­ni­den İyi­de­re Be­le­di­ye Baş­ka­nı se­çil­miş ve 1991 yı­lı­na kadar bu gö­re­vi­ni ara­lık­sız sür­dür­müş­tür. 1991­yı­lın­da Rize mil­let­ve­ki­li adayı olmuş, ikin­ci sı­ra­da ol­ma­sı­na rağ­men ter­cih­li oy­la­rın ço­ğu­nu almış, bir son­ra­ki se­çim­ler­de ye­ni­den aday olmuş fakat her iki se­çim­de de Rize mil­let­ve­ki­li se­çi­le­me­miş­tir. Her yar­dı­mı­na koş­tu­ğu ve ka­pı­sı­nı her zaman ar­dı­na kadar aç­tı­ğı Ri­ze­li­le­rin onu mec­li­se gön­der­me­miş­tir.
KI­ZI­LAY BAŞ­KAN­LI­ĞI YAPTI
İlk mil­let­ve­kil­li­ği se­çim­le­ri­nin ar­dın­dan Rize DYP il baş­ka­nı olmuş ve son ne­fe­si­ne kadar bu gö­re­vi­ni sür­dür­müş­tür. Bu gö­re­vi­nin yanı sıra Rize Kı­zı­lay İl Baş­kan­lı­ğı gö­re­vi­ni de uzun yıl­lar sür­dür­müş­tür. 12 Ağus­tos 2003 günü 00:20'de her ke­sim­den in­sa­nın yar­dı­mı­na koş­ma­yı amaç edi­nen, renk­li ki­şi­li­ği ve üs­lu­buy­la her­kes ta­ra­fın­dan se­vi­len Rize'nin ve Ri­ze­li­le­rin Nihat am­ca­sı 66 yıl­lık ha­ya­tı­na veda et­miş­tir. Nihat Mete'nin ismi Rize'yle öz­deş­leş­miş­ti. 45 yıl si­ya­se­tin için­de bu­lun­du, ce­za­evin­den seçim ka­za­na­cak kadar se­vi­len bir si­ya­set­çiy­di. Rize'de kimin bir sı­kın­tı­sı olsa ona ko­şar­dı. Ka­pı­sı ve yü­re­ği tüm Ri­ze­li­le­re her zaman ar­dı­na kadar açık­tı.
HASTA YA­TA­ĞIN­DA RİZE'Yİ DÜ­ŞÜ­NÜ­YOR­DU
Hasta ya­ta­ğın­da bile Rize'yi Ri­ze­li­le­ri dü­şü­nü­yor­du. Ko­ma­ya gi­rer­ken bile kö­yün­den ya­nı­na gelen bir genç için iş adam­la­rı­nı arı­yor "Bu uşağa iş verin" di­yor­du. Yine has­ta­ne­de ya­nı­na gelen bir hasta için İngil­te­re'den ilaç ge­tir­mek için uğraş ve­ri­yor­du. Bir sabah has­ta­ne­de ya­nı­na il­ginç kı­ya­fet­li bir adam ge­li­yor­du.
Daha önce hiç gör­me­di­ği bu adam ken­di­si­ne "Ya sen nasıl bir in­san­sın. Allah seni has­ta­ne­den çı­kar­ma­sın mı di­ye­yim, ne di­ye­yim bil­mi­yo­rum" di­yor­du. Nihat Mete bu söz­ler üze­ri­ne şaş­kın­lık­la 'Ne di­yor­sun? Sen benim dos­tum musun? Düş­ma­nım mı? Di­yor­du. Me­ğer­se adam has­ta­ne­nin kar­şı­sın­da çi­çek­çi­lik ya­pı­yor­du. "Sen has­ta­ne­de bir hafta daha kal bir daire daha ala­yım" diye söz­le­ri­ni sür­dü­rü­yor­du. Ger­çek­ten de Nihat Mete'ye zi­ya­ret­çi akını vardı. Se­ven­le­ri onu yal­nız bı­rak­mı­yor­du. Ölü­mü­nün üze­rin­den yıl­lar geç­tik­çe Ri­ze­li­le­rin Nihat Amca has­re­ti de git­tik­çe ar­tı­yor.
KA­RA­DENİZ'İN KARA KU­TU­SU
Ak­ra­ba­sı yazar Ömer Lütfi Mete Nihat Mete için ka­le­me al­dı­ğı köşe ya­zı­sı­na "Ka­ra­de­niz'in Kara Ku­tu­su" baş­lı­ğı­nı atı­yor ve onun için şöyle di­yor­du:"12 Eylül son­ra­sı… De­mi­rel Zin­cir­bo­zan'dan çık­mış ama hala ya­sak­lıy­dı. Oto­büs do­lu­su kader ar­ka­da­şı ile ka­tıl­dı­ğı eski bir par­ti­li­nin ce­na­ze­sin­den dönüş için ha­re­ket etmek üzere… Uğur­la­ma sı­ra­sın­da De­mi­rel, Kırat ge­le­ne­ği­nin Rize burcu olan ‘Koca Reis'e ‘Ben­den bir is­te­ğin var mı?' diye so­ru­yor. Koca Reis li­de­re te­şek­kür et­tik­ten sonra oto­büs­te­ki­le­re şöyle bir ba­kı­yor; ‘Tek is­te­ğim var, in­şal­lah bu oto­büs bu yolda kaza yapar, sen hariç hep­sin­den kur­tu­lu­ruz. 'Onun halis Rize ağ­zıy­la yap­tı­ğı sert, bol kü­für­lü ama se­vim­li şa­ka­la­rı­na, bu ok­la­rın al­tın­dan gön­der­di­ği ok­la­ra alı­şık­lar, şa­ma­ta­ya vu­ru­yor­lar. Bu el­bet­te kaza te­men­ni­si değil, şa­kay­la yu­mu­şa­tıl­mış ağır bir eleş­ti­ri. Üs­te­lik De­mi­rel'e de sitem içer­di­ği açık. Lakin ca­mi­anın bu dev cüs­se­li do­ku­nul­maz ada­mı­na laf söy­len­mez. Çünkü her Kırat'çı, iç­le­rin­den öle­si­ye gü­ve­ne­ce­ği tek adam seç­mek zo­run­da kalsa te­red­düt­süz onu gös­te­re­ce­ği­ni bilir. 66 ya­şın­da kay­bet­ti­ği­miz Nihat Mete; benim ak­ra­bam. Sekiz on kuşak ön­ce­ki de­de­miz aynı kişi. Ancak onu yaz­ma­mın se­be­bi bu ya­kın­lık değil. Asıl sebep, milli bir ‘kara kutu'yu açıl­ma­ya ikna ol­du­ğu halde kayda ge­çir­me­ye fır­sat bu­la­ma­yı­şım.
KOCA TARİH HA­FI­ZA­SI­NI TOP­RA­ĞA GÖ­TÜR­DÜ
Si­ya­se­tin son kırk yı­lın­da ya­şa­nan ka­ran­lık, derin, kar­ma­şık ve gizli olay­la­rı en iyi bi­len­ler­den biri, koca bir tarih ha­zi­ne­si­ni top­ra­ğa gö­tür­dü, dev bir ha­fı­za göçtü. Yoğun, meşru ve ka­çı­nıl­maz meş­gu­li­yet­le­rin oluş­tur­du­ğu ma­ze­ret lis­tem sağ­lam ama yine de suç­lu­luk his­se­di­yo­rum. On­la­rı din­le­yip der­le­ye­bil­sey­dim, Tür­ki­ye'nin son kırk yı­lı­nı çok daha iyi an­la­ya­bi­lecek ve an­la­ta­bi­le­cek­tim. Nihat Mete'nin şüp­he­siz hiç­bir zaman aç­ma­ya­ca­ğı sır­lar da vardı. Ancak gö­rüş­me­le­ri­miz­de ne­le­ri açık­la­ya­bi­le­ce­ği­ni fark edi­yor, bu canlı ar­şi­vin hac­mi­ni kes­ti­re­bi­li­yor­dum. Ay­rı­ca onda bir­kaç roman, bir­kaç film vardı.
TA­MA­MEN HALK ADA­MIY­DI
İlginç­tir; o aynı anda hem dev­let için, hem halk için ‘mu­te­ber' bi­riy­di. Bütün ‘baba' diye bi­li­nen adam­la­rın saygı gös­ter­di­ği, ta­ban­dan ta­va­na her tür­den resmi er­ka­nın önem­se­di­ği böyle bir in­sa­nın dev­let adına özel ve gizli bir gö­re­vi bu­lun­du­ğu­nu dü­şü­nen­ler de var ama benim bu yönde kesin bil­gim yok. Bil­di­ğim özel bir gö­re­vi bu­lun­sa bile, ha­ya­tı bo­yun­ca yüzde yüz ‘sivil' kal­dı­ğı­dır. Bu da etiy­le, ke­mi­ğiy­le, di­liy­le ve ze­ka­sıy­la ta­ma­men halk adamı ol­ma­sın­dan kay­nak­lan­mış­tır. Hal­kın ‘ipten adam alır' de­di­ği tür­den bir kişi ola­rak bin­ler­ce va­tan­da­şın işine koş­muş, muh­ta­ca ba­ba­lık et­miş­tir.
BA­BA­LA­RIN BA­BA­SI
Ka­ran­lık dün­ya­la­rın ün­lü­le­riy­le ra­hat­ça -hiç­bi­ri­ne te­men­na et­me­den- otu­rup kal­kar­dı. Ra­hat­tı çünkü dev­le­tin de bo­ğa­zı­na kadar o ka­ran­lı­ğın için­de yüz­dü­ğü­nü çok iyi gö­rü­yor­du. Ni­te­kim Ömer Lütfi Topal ci­na­ye­tin­den sonra te­le­viz­yon­dan yö­nel­ti­len so­ru­ya cevap ve­rir­ken ‘Ben renk­li bir ki­şi­yim, her­ke­si ta­nı­rım, her­kes de beni tanır," yollu te­pe­den ko­nu­şu­yor, hiç­bir ah­bap­lı­ğı­nı inkar et­mi­yor­du. ‘Sen de baba mısın?' diye so­rul­du­ğun­da ‘Ben ba­ba­la­rın ba­ba­sı­yım' di­yor­du. Öz­gü­ve­ni­nin te­me­lin­de ta­mah­kar ol­ma­ma­sı ve ser­vet edin­me­ye karşı mut­lak te­nez­zül et­me­me­si ya­tı­yor­du. Hem de hor­tum sü­re­cin­den dolar mil­yar­de­ri ola­rak çı­ka­bi­lecek du­rum­day­ken. Ya­ka­sı açıl­ma­dık kü­für­ler icat eden, deyiş üre­ten bi­riy­di. Yıl­lar önce bir sö­zü­nü­ya­zı ko­nu­su yap­mış­tım; ‘Fa­ki­rin kah­pe­li­ği­ne puşt­luk, ağa­nın­ki­ne plan denir' Belki sa­de­ce ki­şi­ler için söy­le­di­ği bu söz as­lın­da kü­re­sel fı­rıl­da­ğın ta­nı­mı!
DEMİREL: DAVA AR­KA­DA­ŞIM NİHAT METE
Ara­mız­dan ay­rı­lı­şı­na çok üzül­müş­tüm. O ya­rın­la­ra ta­şın­ma­lıy­dı. Onun ha­ya­tı­nı ki­tap­laş­tır­mak için söy­le­şi­le­re baş­la­dım. En ufak bir çıkar kay­gım yoktu. İyi­de­re Vakfı yö­ne­ti­ci­le­riy­le uzun uğ­raş­lar ve bek­le­me­ler so­nu­cu bu­luş­tum. Bilgi ve ki­ta­bın bas­kı­sı ko­nu­sun­da ge­rek­li he­ye­ca­nı des­te­ği bu­la­ma­dım. Kitap için 9. Cum­hur­baş­ka­nı Sü­ley­man De­mi­rel'in 31 Mayıs 2004 ta­ri­hin­de yaz­dı­ğı ya­zı­yı siz­ler­le pay­la­şı­yo­rum: "Sayın Fatih Sul­tan Kar, Dava ar­ka­da­şım, güzel insan, Nihat Mete'nin hayat hi­ka­ye­si­nin ka­le­me alın­mış ol­ma­sın­dan büyük mem­nu­ni­yet duy­dum. Mer­hum Nihat Mete' Yeter, söz mil­le­tin­dir' di­ye­rek 1946 şa­fa­ğın­da baş­la­yan de­mok­ra­si ve kal­kın­ma da­va­sı­nın bay­rak­tar­la­rın­dan ve sem­bol isim­le­rin­den­dir.
Çok de­ğer­li anı­la­rı, gay­ret­le­ri, sı­kın­tı­la­rı, üzün­tü ve se­vinç­le­ri pay­laş­tı­ğı­mız, de­ğer­li bir ar­ka­da­şım­dı.
De­mok­rat Parti ile baş­la­yan AP ve DYP ile devam eden, ön­ce­lik­li ola­rak ül­ke­si­nin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü ile bir­lik ve be­ra­ber­li­ği­ne has­sa­si­yet gös­te­ren, ha­ki­mi­ye­tin ka­yıt­sız şart­sız mil­le­te ait ol­ma­sı ve bu hak­kın kim­sey­le pay­la­şıl­ma­ma­sı ge­re­ği­ne ina­nan, kal­kın­ma­cı­lık ve me­de­ni im­kan­la­rı ül­ke­nin her ki­şi­si­ne ve kö­şe­si­ne gö­tür­me sev­da­sın­da olan si­ya­si çiz­gi­nin iyi bir tem­sil­ci­si­dir.
Si­ya­si par­ti­ler, hal­kın talep ve bek­len­ti­le­ri­ne cevap ve­re­bil­mek için ku­ru­lan ve mil­let-dev­let ir­ti­ba­tı­nı kuran teş­ki­lat­lar­dır.
Si­ya­set­çi de, hal­kın dev­let nez­din­de pa­ra­sız avu­ka­tı­dır.
Mer­hum Nihat Mete, büyük bir vu­kuf­la, büyük bir va­tan­per­ver­lik­le ve büyük bir si­ya­si şu­ur­la, hem mın­tı­ka­sı­nın, hem ül­ke­si­nin so­run­la­rı­nı, halk­la kay­na­şa­rak, hal­kın di­lin­den an­la­ya­rak dile ge­tir­miş, par­ti­ye do­la­yı­sıy­la ül­ke­ye hiz­met şev­ki­ni hiç kay­bet­me­miş­tir.
Öm­rü­nün so­nu­na kadar hem­şe­ri­le­riy­le ve on­la­rın dert­le­riy­le iç içe ya­şa­yan Mer­hum Nihat Mete'nin ruhu şad, Me­ka­nı cen­net olsun!..
Çok öz­le­dim seni Emice….


Cuma 27.2 ° / 18.3 °
Cumartesi 29.3 ° / 20.6 °
Pazar 22 ° / 18.2 °