Tarih: 22.09.2021 16:05

HEMŞEHRİMİZ ATATÜRK RİZE'YE ZİYARETİNİN 98. YILDÖNÜMÜ ANISINA

Facebook Twitter Linked-in

Mus­ta­fa Kemal Ata­türk'ün 1924 yı­lı­nın 29 Ağus­tos 1924 ta­ri­hin­de baş­la­yıp 18 Eki­m­1924 ta­ri­hi­ne kadar süren ve "Son­ba­har Ge­zi­le­ri" diye bi­li­nen ge­zi­le­ri­ni özel¬likle Doğu Ka­ra­de­niz kı­yı­sın­da­ki kent­le­re yö­ne­lik ola­rak dü­zen­le­miş¬tir. Mus­ta­fa Kemal Ata­türk, Son­ba­har Ge­zi­le­ri çer­çe­ve­sin­de 17 Eylül 1924 ta­ri­hin­de be­ra­be­rin­de eşi La­ti­fe Hanım, Yoz­gat Mil­let­ve­ki­li Sa¬lih Bozok, İstan­bul Mil­let­ve­ki­li Ham­dul­lah Suphi Tan­rı­över, Ga­zi­antep Mil­let­ve­ki­li Ali Kılıç. Rize mil­let­ve­ki­li Rauf Benli ve bazı arka¬daş­la­rıy­la bir­lik­te Ulu ön­de­ri­miz Gazi Mus­ta­fa Kemal Ata­türk Rize'yi zi­ya­ret et­miş­ler­dir.

RİZE, RİZE OLALI BÖYLE BİR GÜN GÖR­MEDİ
30 Ağus­tos 1924 ta­ri­hin­de Büyük za­fe­rin Dum­lu­pı­nar'daki 1. yıl­dö­nü­mü kutlama tö­ren­le­ri­ne ka­tı­lan Ata­türk, er­te­si gün Bursa'ya ha­re­ket­le 12 Eylül 1924 ta­ri­hin­de Mu­dan­ya'dan Ha­mi­di­ye Zırh­lı­sı ile İstan­bul Bo­ğa­zı üzerin­den Ka­ra­de­niz'e açıl­mış­tır. 15 Eylül'de Trab­zon'a gelen Ata­türk ve be­ra­be­rin­de­ki­ler 17 Eylül'de bu­ra­dan ay­rı­la­rak aynı gün saat 18.00'de Rize'ye var­mış­lar­dır. Mu­dan­ya'dan yola çık­tık­la­rı gün­den beri ge­le­cek­le­rin­den ha­ber­dar edi­len Hü­kü­met ve Halk, ge­ce­li gün­düz­lü ça­lı­şa­rak ka­sa­ba­yı baş­tan aşağı tak­lar bay­rak­lar ile süs­le­di­ler ve Gazi Paşa'nın ge­çe­ce­ği yer­le­re ha­lı­lar dö­şe­di­ler. Ge­mi­den ay­rıl­ma­la­rı­nı mü­te­akip Ha­mi­di­ye Zırh­lı­sı ile tor­pi­do­dan yirmi birer pare top atıl­mak su­re­tiy­le Ata­türk'ü se­lam­la­dı­lar ve san­cak­la­rı­nı çek­ti­ler.

BI­RA­KIN AYAK­LA­RIM MEM­LE­KETİMİN SU­LA­RIN­DA IS­LAN­SIN

Ata­türk ve be­ra­be­rin­de­ki­le­ri Ha­mi­di­ye zırh­lı­sın­dan alıp ka­ra­ya ulaş­tır­ma­ya ça­lı­şan motor de­ni­zin şid­de­tin­den mu­vaf­fak ola­ma­yın­ca Müftü Ma­hal­le­sin­den 20 ya­şın­da­ki Hakkı Şen­türk, da­ya­na­maz ve öne atı­lır. De­ni­ze koşup Ata­türk'ü sır­tı­na ala­rak ka­ra­ya çı­kar­mak ister. Ata­türk, bu is­te­ği "Bı­ra­kın ayak­la­rım mem­le­ke­ti­min su­la­rın­da ıs­lan­sın" di­ye­rek geri çe­vi­rir­di. İske­le­ye ayak ba­sın­ca kur­ban­lar ke­sil­me­ye ve di­na­mit­ten yapıl¬mış bom­ba­lar atıl­ma­ya baş­lan­dı. İhti­ram saf­la­rı teş­kil ede­rek bek­le­yen asker, memur ve halka hi­ta­ben "Mer­ha­ba asker, mer­ha­ba ar­ka­daş­lar" di­ye­rek Rize İdman Yurdu ban­do­su­nun çal­dı­ğı kar­şı­la­ma ha­va­sı ara­sın¬da is­ke­le­yi yü­rü­ye­rek hü­kü­met bi­na­sı­na çıktı. Üst katta olan Jan­dar­ma Da­ire­si'ne girdi. Sonra mer­di­ve­nin ba­şın­da bu­lu­nan Umum-i Ta­sar­ru­fiy­ye Da­ire­si'ne yani Tapu Mü­dür­lü­ğü­ne girdi.Tapu Mü­dü­rü Trab­zon­lu Ab­dül­ke­rim Bey ile ko­nuş­tu. 'Rus iş­ga­lin­de def­ter­le­ri­niz ne­re­de idi' diye sordu. Müdür Ab­dül­ke­rim Bey: 'Mah­zen­de idi­ler; ku­yu­da­tın su­ret­le­ri Ku­yud-i Umu­mi­ye mü­dü­ri­ye­tin­de mev­cut­tur.' Dedi. Ata­türk 325 ta­rih­li bir da­ğı­tım def­te­ri­ni açtı, tet­kik etti. Tapu Baş­ka­ti¬bi Ara­yı­cı­oğ­lu İbra­him Efen­di ile ko­nuş­tu, mem­nun oldu. Tapu da­ire­sin­den dı­şa­rı çıktı.

BU ZA­VAL­LI MİLLETİN YA­KA­SI­NI BI­RA­KIN
Ata­türk'ün Rize ge­zi­si sı­ra­sın­da­ki il­ginç olay­lar­dan biri de «Med¬rese» ola­yı­dır. Olay şöyle ol­muş­tur: Ata­türk'ün vi­la­yet ko­na­ğı­na uğ­ra­yıp üst kat­ta­ki va­li­li­ği zi­ya­ret et­tik­ten sonra Ad­li­ye da­ire­si­nin bu­lun­du­ğu kata in­di­ği bir sı­ra­da, Rize Müf­tü­sü Meh­met Hu­lu­si Efen­di (Alem­dar) ve Pazar müf­tü­le­ri med­re­se­le­rin ye­ni­den açıl­ma­sı­nı is­te­yen bir dilek­çe­yi O'na ver­miş­ler­dir. Ata­türk di­lek­çe­yi dik­kat­le oku­duk­tan sonra ses to­nu­nu yavaş yavaş yük­sel­te­rek:"Demek okul is­te­mi­yor da med­re­se is­ti­yor­su­nuz. Oysa bu Mil­let okul is­ti­yor. Şu za­val­lı mil­le­tin ya­ka­sı­nı artık bı­ra­kın da vatan ev­la­dı ye­tiş­sin, yük­sel­sin. Med­re­se­ler asla açıl­ma­ya­cak­tır, hocam. Bunu böyle bi­le­si­niz. Eğer kendi şah­sı­mız­dan, kendi ha­ya­tı­nız­dan, kendi ma­işe­ti­niz¬den en­di­şe edi­yor­sa­nız buna imkan yok­tur. Siz iba­det­le meş­gul olu­nuz. Böyle şey­ler dü­şün­mek­te mana yok­tur. Bu bir ka­nun­dur. Bu, ka­nu­nu ya­pan­lar siz­den daha alim­dir­ler" şek­lin­de tep­ki­si­ni gös­ter­miş­tir. Med­re­se olayı Ata­türk'ü bir hayli te­dir­gin et­miş­ti. Bir takım gizli fa­ali­yet­le­rin ol­du­ğu­nu dü­şü­nen Ata­türk, Rize'den ay­rı­lıp Gire¬sun'a doğru yol al­dı­ğı sı­ra­da, dev­rin Baş­ba­ka­nı İsmet Paşa'ya şif­re­li bir tel çeker

ADI VERİLEN CAD­DE­YE O CUM­HURİYET ADINI VER
Ata­türk, Rize'ye ge­li­şi do­la­yı­sıy­la tra­fi­ğe açı­lan cad­de­nin adına "Ata­türk" adı­nın ve­ril­me­si­ne karşı çı­ka­rak, cad­de­nin adı­nın "Cumhu¬riyet" ol­ma­sı­nı is­te­miş, böy­le­ce her yap­tı­ğı­nı hal­kı­na ve kur­du­ğu Cum¬hu­ri­ye­te ada­dı­ğı­nı bu dav­ra­nı­şı ile bir kez daha ka­nıt­la­mış­tır.
Eski hü­kü­met bi­na­sı­nın bi­ti­şi­ği Şev­ket'in kah­ve­si idi. Şev­ket 'Ya­şa­sın gö­zü­mün be­be­ği' di­ye­rek ba­ğır­dı. Mil­let al­kış­la­dı. Sağa sola selam ver­mek su­re­tiy­le Be­le­di­ye bi­na­sı­na gitti. Be­le­di­ye­de biraz otur­duk­tan sonra ak­şa­mın yak­laş­ma­sı ha­se­biy­le is­ke­le­den ka­yık­la ve aynı he­ye­ca­nı veren me­ra­sim ile Müftü ma­hal­le¬sin­de­ki Ma­ta­ra­cı­za­de Meh­met Efen­di­nin evine git­ti­ler. O gece sabah¬lara kadar so­kak­lar ve hele hü­kü­met bi­na­sı­nın önü mum­lar­la ve yakı¬lan gazlı pa­çav­ra­lar­la ay­dın­la­tıl­dı. Li­man­da­ki harp ge­mi­le­ri de elekt­rik do­na­nım­la­rı­nı yak­tı­lar. Bun­lar­dan Ha­mi­di­ye Zırh­lı­sı ay çı­kın­ca­ya kadar pro­jek­tö­rü­nü Meh­met Efen­di­nin evine tev­cih ve tek­sif etti. Ma­ta­ra­cı Meh­met Efen­di, bu müs­tes­na mi­sa­fi­re Rusya'dan satın al­dı­ğı kal­pa­ğı­nı he­di­ye eder. Ata­türk, İstan­bul'a dö­nün­ce kal­pak­la çek­tir­di­ği fo­toğ­ra­fı im­za­la­ya­rak o günün anı­sı­na Meh­met Efen­di'ye gön­de­rir. Bu fo­toğ­raf halen Rize'de Ata­türk Mü­ze­si'ne dö­nüş­tü­rü­len Ma­ta­ra­cı Meh­met Efen­di'nin evin­de ser­gi­len­mek­te­dir.
Torpido da ka­sa­ba­nın diğer yer­le­ri­ni ay­dın­lat­tı. Meh­met Ma­ta­ra­cı, Rize Kuv­va-i Mil­li­ye Reisi idi. Bir gece orada kal­dık­tan sonra yine harp ge­mi­si ile Rize'den ay­rıl­dı­lar.


CUM­HURİYETTE AN­GAR­YA YOK­TUR
O günkü Rize'nin yol­la­rı­nı be­ğe­nen Ata­türk, Vali Meh­met Hur­şıt Bey'e bu yol­la­rı nasıl yap­tır­dı­ğı­nı sorar. Vali de gu­rur­la­na­rak "imece ile yap¬tır­dım" diye kar­şı­lık ve­rin­ce, Ata­türk va­li­ye döner ve: "Siz cor­vee nedir bilir mi­si­niz? Bil­mi­yor­sa­nız söy­le­ye­yim. An¬garya de­mek­tir. Şunu da bil­me­niz ge­re­kir ki ka­nun­suz hiç­bir va­tan­da­şı işgal ede­mez, onu ça­lış­ma­ya zor­la­ya­maz­sı­nız. Cum­hu­ri­yet­te an­gar­ya diye bir şey yok­tur der.


ATA­TÜRK VE RİZELİLER
Ata­türk'ün Rize ve Ri­ze­li­ler­le ta­nı­şık­lı­ğı çok es­ki­le­re da­ya­nır. Kur­tu­luş sa­va­şı yıl­la­rın­da Ku­va­yi Mil­li­ye­ci­le­re ta­ka­la­rıy­la silah ta­şı­yan de­niz­ci Laz uşak­la­rı Atü­türk'ün tak­di­ri­ni ka­zan­mış­tır.
Milli mü­ca­de­le­de büyük ya­rar­lı­lık­lar gös­te­ren kah­ra­man­lar­dan adını bir çır­pı­da sa­ya­bi­le­ce­ği­miz İpsiz Recep, Ke­ten­ci­oğ­lu Yakup, Dur­sun Kap­tan, Me­to­za­de Hü­se­yin, Ma­ta­ra­cı Meh­met Efen­di, Tuz­cu­oğ­lu Halit Ağa ve Şa­hi­noğ­lu Osman Kahya'nın yanı sıra pek çok da isim­siz kah­ra­man yer al­mak­ta­dır.


Bİ TÜFEĞİM Bİ DA BEN…
İstan­bul'da savaş yıl­la­rı. Bi­rin­ci dünya sa­va­şın­da galip gelen İngi­liz, Fran­sız, İtal­yan ve Yu­nan­lı­lar İstan­bul'u işgal et­miş­tir. Türk'ün ateş­le im­ti­han edil­di­ği bu zor dö­nem­de ekmek kar­ney­le da­ğı­tıl­mak­ta­dır. Ancak İstan­bul'da biri var­dır ki, milli mü­ca­de­le­ci­le­re kar­ne­siz ekmek sağ­la­mak­ta­dır.
Bu kişi ce­sa­re­tiy­le Ata­türk'ün dik­ka­ti­ni çek­me­yi ba­şa­ran Ri­ze­li Ma­ta­ra­cı Meh­met Efen­di'dir. Ata­türk, bir gün bu yü­rek­li laz uşa­ğı­nı ya­nı­na ça­ğı­rır.
Bir süre mu­hab­bet et­tik­ten sonra can alıcı so­ru­yu sorar: "Yarın cep­he­ye git­sek, kaç ki­şiy­le ge­lir­sin?" Ma­ta­ra­cı Meh­met Efen­di, Ri­ze­li­ye has kes­kin ze­ka­sı­nı ve şi­ve­si­ni ko­nuş­tu­ra­rak "Bi tu­fe­ğum, bi da ben senun em­run­de­yiz paşam" der.


TİLKİNİN PA­ZAR­DA İŞİ YOK
Kur­tu­luş sa­va­şı yıl­la­rın­da çe­te­siy­le bir­lik­te des­tan­la­şan bir diğer isim de İpsiz Recep Reis'dir. Ku­vay-i Mil­li­ye'ye asker ve silah ta­şı­ma­sıy­la kah­ra­man­la­şan Recep Reis, Ata­türk ta­ra­fın­dan va­ta­na olan hiz­met­le­rin­den do­la­yı ödül­len­di­ril­mek is­ten­miş, ancak vatan aşkı ağır bas­tı­ğın­dan pa­ra­yı kabul et­me­miş­tir. Gru­buy­la bir­lik­te mü­ca­de­le­si­ni Sa­kar­ya do­lay­la­rın­da sür­dü­ren Ri­ze­li Recep Reis, si­ya­se­te gir­me­si­ni is­te­yen­le­re "Biz işi­mi­zi ta­mam­la­dık efen­di­ler. Sa­vaş­ta dik duran ba­şı­mı­zı si­ya­set­te eğ­me­yiz. Til­ki­nin pa­zar­da işi yok­tur" şek­lin­de cevap verir.


ATA­TÜRK: 1923 DE RİZELİ OLDU
Kur­tu­luş sa­va­şı bo­yun­ca Ana­do­lu'nun muh­te­lif böl­ge­le­rin­de sa­va­şan ve milli mü­ca­de­le­nin ba­şa­rı­ya ulaş­ma­sın­da kat­kı­la­rı olan Ri­ze­li­ler, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nin ku­ru­cu­su ulu önder M. Kemal Ata­tük'e hem­şeh­ri­lik tek­li­fin­de bu­lu­nur. Ata­türk, bu tek­li­fi 20 Nisan 1923'te Rize Li­va­sı İdare Mec­li­si üye­le­rin­den Hü­se­yin Bey ile ar­ka­daş­la­rı­na gön­der­di­ği bir ya­zıy­la kabul et­ti­ği­ni bil­di­rir. 29 Nisan 1923 ta­rih­li Ha­ki­mi­yet-i Mil­li­ye Ga­ze­te­si ve Ye­ni­gün Mec­mu­asın­da haber ola­rak yer alan ge­liş­me, genç Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti'nde büyük yankı uyan­dı­rır. .


TBMM'DE RİZE'DEN ÇEKİLEN TELİ OKUDU
TBMM'sine üç mil­let¬ve­ki­li ta­ra­fın­dan ha­zır­la­nan ve Rize Mil­let­ve­ki­li Osman Özgen ta­ra­fın¬dan da des­tek­le­nen, Ata­türk'ün ekar­te edil­me­si­ne yö­ne­lik bir öner­ge­ye ve­ril­miş­tir. Rize halkı büyük tepki gös­ter­miş, çek­ti­ği bir pro­tes­to telg­ra­fı ile olayı la­net­le­miş­tir. Bu öner­ge­ye göre mil­let­ve­ki­li ola­bil­mek için, bir ilde beş yıl­dan fazla de-vam­lı otur­mak ve doğum yeri o günkü Tür­ki­ye sı­nır­la­rı için­de olmak ge­re­ki­yor­du. Bu öner­ge doğ­ru­dan doğ­ru­ya Ata­türk'ün mil­let­ve­kil­li­ğin­den dü­şü­rül­me­si­ni hedef¬le­mek­tey­di. Ata­türk, 2 Ara­lık 1922 ta­ri­hin­de mec­lis­te gö­rü­şü­len ta­sa­rı­ya karşı kendi ve hal­kın tep­ki­si­ni özet­le şöyle dile ge­ti­ri­yor­du: Doğum yerim bu­gün­kü sı­nır­la­rı­mız dı­şın­da ise bunda benim hiç­bir suçum yok­tur. Beş yıl sü­rek­li bir yerde kal­say­dım Muş ve Bit­lis'i düş­man­dan geri ala¬bilir miy­dim? Ben bu­ra­da yal­nız bir seçim böl­ge­si­nin, Rize'den bana çek­ti­ği bir tel ya­zı­sı­nı, ol­du­ğu gibi sun­mak­la ye­ti­ne­ce­ğim: Size ve si­zin­le bir­lik­te ça­lı­şan de­ğer­li ar­ka­daş­la­rı­nı­za karşı san­ca­ğı­mız adına söz söy­le­yen ve ay­kı­rı görüş bes­le­yen ve bizce hiç­bir de­ğe­ri ve önemi ol¬mayan mil­let­ve­kil­le­ri­ni la­net­le­riz. O'nun San­ca­ğı­mı­zı tem­sil etmek hakkı da kal¬ma­mış­tır. Şu za­man­da, yurt ha­in­le­ri­nin bile ka­tı­la­ma­ya­ca­ğı mu­ha­lif­li­ği ve ka­rış­tı¬rı­cı­lı­ğı bize öğüt­le­yen mil­let­ve­ki­li Beyin, gö­rü­şü­nü be­nim­se­yecek bir tek ki­şi­nin bile san­ca­ğı­mız­da bu­lun­ma­dı­ğı­nı kıv­ra­na­rak say­gı­la­rı­mız­la bil­gi­le­ri­ni­ze su­na­rız.
Ri­ze­li­ler'in hem­şeh­ri­si M. Kemal Ata­türk, Rize ile olan iliş­ki­si­ni daha son­ra­ki yıl­lar­da da sür­dü­re­rek milli gün­ler ve önem­li ha­di­se­ler­de kut­la­ma me­saj­la­rı gön­de­rir. Çe­şit­li dö­nem­ler­de telg­raf­la ha­ber­leş­ti­ği isim­ler ara­sın­da Mek­tup­çu Beh­çet Tuzcu, Hal­ke­vi Baş­ka­nı Oğuz Bey, Ma­ta­ra­cı Meh­met Efen­di ve Rize Mu­ha­fa­za-i Hukuk Ce­mi­ye­ti yö­ne­ti­ci­le­rin­den Laz­za­de Mus­ta­fa Efen­di yer alır.


Kay­nak­ça:
Ata­türk'ün Rize'ye ge­li­şi Dur­sun Kaz­maz Rize Haber Der­gi­si Yıl:1 Sayı :7 S.4-5 İstan­bul Eylül 1983
Ata­türk'ün Rize'ye ge­li­şi ve bir anı Sadık Beyaz Rize Haber Der­gi­si Yıl:5 Sayı :55 S.19-23 İstan­bul Eylül 1987
Nutuk Mus­ta­fa Kemal Ata­türk 11. Cilt, Sayfa: 528-531 T.D.K. Ya­yı­nı An­ka­ra 1927
Cum­hur­baş­ka­nı Gazi M. Kemal Paşa'nın Son­ba­har Ge­zi­le­ri Nuri Onat Çağ­daş Ya­yın­la­rı 1984
Ata­türk'ün Yurt Ge­zi­le­ri Meh­met Önder İş Ban­ka­sı Ya­yın­la­rı Ank.1975
Rize Ta­ri­hi Orhan Naci AK Rize Halk Eği­tim Mer­kez Mü­dür­lü­ğü Ya­yı­nı 2000
Fo­toğ­raf ve bel­ge­ler Fatih Sul­tan Kar'ın Evvel Zaman İçinde Rize ve Bir Za­man­lar Rize isim­li ki­tap­la­rın­dan alın­mış­tır.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —