CHP İzmir Milletvekilleri Atila Sertel, Tuncay Özkan tarafından tertip edilen, Muğla-Marmaris Belediye Başkanı Behçet Ortay'ın ev sahipliğinde 15-17 Ekim tarihleri arasında düzenlenen 'ANADOLU MEDYA BULUŞMASI YEREL MEDYA ÇALIŞTAYI' yurdun dört bir yanından gelen 300'ün üzerindeki gazetecinin katılımıyla gerçekleştirildi.
Marmaris Belediye Başkanı Behçet Oktay'ın ev sahipliğinde yapılan çalıştayda başkan Oktay,basın mensuplarına hitabında özetle şunları söyledi. Anadolunun dört bir yöresinden kalkıp buraya teşrif etmeniz bizleri son derece mutlu etmiştir. Sizleri burada ağırlamaktan dolayı son derece mutlu olduğumuzu söylemek istiyorum. Biliyorum herbiriniz son derece zor şartlar altında millete-okurlarınıza karşı objektif gazetecilik anlayışı doğrultusunda görevlerinizi yerine getirmeye çalışıyorsunuz. Sizleri kutluyor, başarılar diliyorum. Başkan Oktay, geçtiğimiz aylarda bölgemizde olduğu gibi ilçemizde de meydana gelen korkutucu orman yangınlarında yaralarımızın büyük bir bölümünü sardığımızı, ormanlarımızdaki yangın izlerinin yani doğanın kendini yenilemesi açısındande biraz daha zamana ihtiyaçlarının olduğunu söyledi. Oktay, ormanların imara açılması noktasında bazı duyumlar aldıklarını söylerken, bilinmelidirki dün olduğu gibi bugünde yarında delecekte de ormanlarımız doğallığını ve bütünlüğünü koruma noktasında ellerinden ne geliyorsa yapacaklarını söyledi.
TGC (Türkiye Gazeteciler Cemiyeti) Genel Sekreteri Sibel Güneş, konuşmasında evrensel gazetecilik sorunlarına dikkat çekerken, TGF (Türkiye Gazeteciler Federasyonu) Başkanı Yılmaz Karaca, Anadolu Basını bitiyor, Anadolu Basını batıyor, Anadolu yanıyor, televizyon sahibi sahipsiz ifadelerini kullanırken İletişim Başkanı Fahrettin Altun ise Anadolu basınının yok olması için elinden geleni yaptığını , anadolu'da 1800 günlük gazete yayın hayatını sürdürmekte iken bu sayı bugün 950 rakamına kadar düşmüş durumdadır. Karaca, bunun anlamı şudur... anadolu basınının ayakta kalması için tüm tüm gazeteciler birlik beraberlik içinde olmalıdırlar diye söylerini tamamladı.
İzmir Gazeteciler Derneği Başkanı Dilek Gap, konuşmasında resmi ilanların %80'i ulusal gazetelere verilirken geri kalan kısmının Anadoluda zor şartlar altında yaşam mücadelesi veren gazetelere gittiğini, bunun yanında anaduludaki gazetelerin gelirlerinin heryıl %30 oranında azaldığına vurgu yaptı.
CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, özetle özgür basın istediklerini, yanında olan gazeteciyi değil, karşısında olanıda dinleyen gazeteci istiyoruz ifadelerini kullandı.
Çalıştaya katılan birçok gazeteci arkadaşımızda bu ve buna benzer konuşmalarda bulunarak düşüncelerini konuklarla paylaşma imkanı buldular. Çalıştayın son gününde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu çalıştayı takip eden gazetecilere hitabında, özellikle basının özgür olmasını, yazdıklarından ve söylediklerinden dolayı yargılanma sürecinin tamamlanmasına kadar hiç kimsenin cezaevinde olmaması gerektiğinin altını çizerken, yerel basın demokrasimimizin teminatı mutlaka gevenceye kavuşturulmalıdır ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu,RTÜK (Radyo Televizyon Üst Kurulu), Basın İlan Kurumu yapılarının mutlaka yeniden düzenlenmesi gerektiğini söylerken, bu yeni yapılanma içerisinde işinde uzman gazetecilerinde yer alması gerektiğini söyledi.
ANADOLU MEDYA BULUŞMASI YEREL MEDYA ÇALIŞTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ
ANADOLU'NUN KALBİ MARMARİS'TE ATTI
Marmaris Belediyesi'nin ev sahipliğinde düzenlenen 'Anadolu Medya Buluşması ve Yerel Medya Çalıştayı' 60'dan fazla ilden 400'ü aşkın gazetecinin katılımıyla gerçekleştirildi.
Yerel medya emekçileri, basın meslek örgütleri temsilcileri, gazete sahipleri, radyo ve televizyon çalışanları ile sendika temsilcilerinin geniş katılımıyla yapılan çalıştayda; Gazetecilik ve Sendika, Radyo TV Yayıncılığı ve Sorunları, Anadolu Basını, internet Gazeteciliği ve Sosyal Medya, Basın Yasalarının Düzenlenmesi ile Yerel Medyanın Desteklenmesi konuları ana başlıklar halinde ele alındı.
Anadolu basınını buluşturan büyük zirvede başta basın ve ifade özgürlüğü olmak üzere yerel medyanın temel sorunlarına vurgu yapıldı, çözüm önerileri masaya yatırıldı. Çalıştayın son gününe Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı. Anadolu basını temsilcileriyle bir araya gelen Kılıçdaroğlu, 'Fikir özgürlüğü bizim olmazsa olmazımızdır. Hiç kimse yazdıklarından ve söylediklerinden ötürü cezaevinde olmamalıdır. Özellikle yerel basın demokrasinin teminatıdır ve mutlaka güvenceye kavuşturulmalıdır' dedi.
İki gün süren Yerel Medya Çalıştayı sonunda üzerinde fikir birliğine varılan sonuç bildirgesi şu şekilde oluştu:
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE VURGU YAPILDI
Ülkemizde, basın özgürlüğü ile ilgili sorunlar katlanarak devam etmektedir. Özellikle son günlerde uygulanan yayın yasaklan, zaten çeşitli yasa maddeleriyle eli kolu bağlanan basın kuruluşlarını daha da zora sokmakta ve halkın haber alma hürriyetini sekteye uğratmaktadır. Bu tür baskıcı uygulamalar Türk basınım evrensel standartların çok gerisine götürmekte, ülkemizin itibarına gölge düşürmektedir.
Gazetelerin hazırlanması, basılması ve dağıtımı sırasında yapılan her müdahale açık sansürdür. Hiç bir hukuk devletinde, yayımlanmamış yazı, haber, fotoğraf, gazete, dergi veya kitap suç olamaz, olmamalıdır. Gizli ya da açık sansür basın özgürlüğüne ağır darbedir ve maalesef son yıllarda ülkemiz medyasının adeta kabusu olmuştur. Bu tür yaklaşım içeren uygulamalardan kaçınılmalıdır.
TUTUKSUZ YARGILANMA İNSANİ HAKTIR
Gazetecilerin tutuksuz yargılanmaları sağlanmalı, bunun evrensel kriterlerin en önemlisi olarak ülkemiz hukukunda da kabullenilmesi temin edilmelidir. Son yıllarda artan yayın yasakları, kanal karartmaları, fahiş para cezaları, telif haklarından doğan ve mahkumiyetlere kadar varan tutuklamalar, çeşitli yasa maddeleriyle kıskaca alınan basın kuruluşlarının daha da zorluklara girmelerine neden olmakta ve halkın haber alma hürriyetini engellemektedir. Sansürün her biçimi basın özgürlüğüne vurulmuş darbedir ve bu tür uygulamalara asla fırsat verilmemelidir.
DEMOKRASİNİN TEMİNATI BASINDIR
Bu sürecin nihai başarıya ulaşmasının yolunun, çağdaş demokrasinin eksiksiz biçimde uygulanmasından geçtiği açıktır. Demokrasinin teminatı da öncelikle bireysel özgürlüklerdir. Özellikle gazetecilerin özgürlüklerinden yoksun bırakılmaları doğru değildir. Gazetecilerin görev yeri basın kurumlarıdır. Demokrasinin vicdanı da bunu zorunlu kılar. Bu konuda atılan adımlar devam etmeli ve destek verilmelidir.
BASIN MESLEK ODASI KURULMALIDIR
Medyada kendine özgü bir yasası olan tek ve güçlü bir meslek odası yapılandırmasının gerçekleştirilememiş olması, gazetecilerin gücünü kırmakta, ortaya dağınık ve örgütsüz bir mücadele tarzı çıkmaktadır. Bu nedenle evrensel gazetecilik ilkelerine uygun bir meslek yasası ve yaptırım gücü de olan bir meslek odası yapılanması her açıdan zorunlu olmuştur. Bu konunun ayrıntılı biçimde tartışılabileceği geniş çaplı bir basın meslek odası çalıştayı düzenlenmeli, herhangi bir ayrım gözetmeksizin ülkemizdeki tüm basın meslek kuruluşları temsilcilerinin katılımı sağlanmaktadır.
MEDYA DİLİNE ÖZEN GÖSTERMELİDİR
Medyanın kullandığı dil, özellikle sağlıklı toplum düzeni açısından önem taşımaktadır. Şiddeti teşvik etmeyen, terörü ve her türlü savaşı asla özendirmeyen, insanları ayrıştırmayan, ötekileştirmeyen, dini, dili, ırkı ne olursa olsun evrensel insanı değerleri esas alan barış dili tercih edilmeli ve meslektaşlarımız bu yönde teşvik edilmelidir. Bu bağlamda basın özgürlüğünün önemi bir kez daha vurgulanmalı, düşünce ve ifade Özgürlüğüyle birlikte çağdaş dünya standartlarına yükseltilmesi hedeflenmelidir.
BİK SEÇİMLERİNDE VEKALET KALDIRILMALIDIR
Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün inisiyatifi ile iki yılda bir yapılan Basın İlan Kurumu Anadolu Gazete Sahipleri Temsilciliği Seçimleri, Anadolu Basını açısından çok büyük öneme sahiptir. Bu seçimler taraflı ve manidar yaklaşımlarla gölgelenmektedir. BYEGM'nin bu seçimlerde kullandığı vekalet yöntemli seçim sistemi tamamen kaldırılmalı, gazete sahiplerinin bizzat kendilerinin oy kullanması sağlanmalıdır. BYEGM tarafından seçilen ve BİK Genel Kurulu'nda Anadolu'daki gazete sahiplerini temsil etmek için görev yapan üç adayın belirlendiği bu seçimler demokratik ve adil bir yarış temeline oturmalı ve asla siyaset karıştırılmamalıdır. Ayrıca Anadolu Medyası BİK Genel Kurulu'nda daha fazla sayıda temsil edilmelidir.
GAZETELERİN BİRLEŞTİRİLMESİ DAYATMADIR
Basın İlan Kurumu (BİK) tarafından yürütülen Anadolu'daki yerel gazetelerin birleştirilmesi politikası, asla zorlama, baskı veya dayatmayla olmamalıdır. Basın İlan Kurumu'nün bu doğrultudaki çalışmaları gözden geçirilmeli, yerel gazetelerin birleştirilmelerinin, demokrasilerdeki 'basında çok seslilik' ilkesine ters düşecek sonuçlar doğurmasına izin verilmemelidir. Ayrıca Basın İlan Kurumu şubelerinin kurulduğu illerde eksikliklerin giderilmesi için uyum süresi verilmesi, ancak denetimlerde bu tarihlerden geriye dönük mahsuplar yapılması basın kuruluşlarını güç duruma sokmaktadır, bu yanlış uygulama mutlaka düzeltilmelidir.
RESMİ İLAN FİYATLARI ARTTIRILMALIDIR
Anadolu basınının resmi ilan gelirleriyle ilgili olarak son yıllarda bir iyileştirme olmaması, gelir olanakları azalan yazılı basım ekonomik anlamda iyiden iyiye zorlamaya başlamıştır. Üç yıldır zam bekleyen yerel basına yapıldığı açıklanan yüzde 20 oranındaki zammın Başbakanlık'ta bekletilmesi sabırları zorlamaktadır. Bununla birlikte; resmi ilan-reklamlardaki sütun santim fiyatlarının, yaygın basına ek katsayılar getirilmesine rağmen, yerel basın için sabit bırakılması, gelir adaletsizliğine yol açmakta, Anadolu'daki gazete kuruluşlarının mali politikalarını sarsmaktadır. Aynı şekilde, vasıflı gazeteler için uygun görülen yeni kriterlerde, yayın yapılan il ya da ilçelerdeki nüfus oranlarının dikkate alınmaması, haksız bir tabloyu ortaya çıkarmıştır. Ayrıca zorunlu kadro ve tiraj şartlarının, yayın yapılan il ya da ilçelerin nüfus yoğunlukları da gözetilerek yeniden belirlenmesi adaletli bir gelir paylaşımı için elzem haline gelmiştir.
BASIN YASALARI REFORMU ŞART
RTÜK ve Basın Yasası başta olmak üzere çeşitli yasalardaki pek çok hükmü değiştirecek Basın Yasaları Reformunu yapmak şart hale gelmiştir. Gerçek basın özgürlüğünü ve özerkliğini sağlamak, gazetecilerin haber ve yorumlarından dolayı tutuklu yargılanmalarını önlemek, halkın anayasa ile güvenceye alınan 'haber alma hakkını' sağlamak bu reformun ana ilkesi olmalıdır. Anayasa'nın 28. Maddesinde bulunan 'Basın hürdür sansür edilemez' hükmü, 'basın hürdür sansür edilebilir' hale getirilmiştir.
Gazetecilerin kıdem tazminatları 'haksız gelir elde etme' gibi bir gerekçe gösterilerek Yüzde 80-85 oranında kesintiye uğratılmaktadır ki bu durum acilen yasal düzenleme ile engellenmelidir.İletişim fakülteleri her yıl 5 bine yakın mezun vermekte, diplomalı işsizler ordusu yaratmaktadır.
YEREL MEDYA DESTEKLENMELİDİR
Günümüzde çok zor şartlarda ve ağır ekonomik baskı altında ayakta kalmaya çalışan yerel radyo, televizyon, yazılı ve internet basının desteklenmesi acil önlemler alınmalıdır. Yerel gazetelerin dağıtım sorunları giderilmeli, gazete bayilerinde yerel gazete stantları kurulmalı, belediyelerin yaptırım uygulamamaları için yasal düzenleme yapılmalıdır. Yerel yazılı medyanın özel şirket reklamlarından yararlanması için gerekli yapı oluşturulmalıdır. Yerel ve radyo yayınları için Digitürk ve D Smart benzeri dijital yayın platformu kurulmalıdır. Böylece reklam verenler tarafından önemli bir mecra ortaya çıkacak ve alınan reklamlar eşit olarak dağıtılabilecektir.
İNTERNET GAZETECİLERİ HUKUKEN TANINMALIDIR
internet gazetesi çalışanları, meslektaşlarıyla aynı sorumluklara sahip olmalarına rağmen, başta SARI BASIN KARTI olmak üzere mesleki haklardan basın iş kanunu içine alınmadığı için faydalandırılmamaktadır. Bu nedenle acilen Basın İş Kanunu'nda düzenlemeye gidilmeli, internet gazeteciliği de kanuna dahil edilmelidir.
internet gazeteleri ve sosyal medya, ihbarweb.org.tr üzerinden gerçekleştirilen şikayet süreci üzerinden aleni bir sansüre maruz kalmakla, yapılan bir ihbar karışlığında internet gazeteleri, yargı kararı gerekmeksizin 4 saat gibi kısa bir sürede erişime engellenmekte hatta kapatılabilmektedir. Toplumun internet medyasına erişimini engellemeye yönelik bu uygulamadan vazgeçilmelidir.
Ayrıca farklı parametrelerle gelirlerinin azaltılmasının önüne geçilmeyi amaçlayan koruyucu yasal düzenlemelerle internet gazeteciliğinin rekabet gücü arttırılmalıdır.
RTÜK SİYASİ DENETİM ARACINA DÖNÜŞMÜŞTÜR
Radyo ve televizyonlarda öz denetimi sağlamak amacıyla kurulan RTÜK'ün denetimleri boyut değiştirmiş ve siyasi denetime dönüşmüştür. RTÜK, muhalif yayıncıları muhalefet etmeye cesaret gösterenleri ağır para cezalarıyla etkisiz hale getirmeye başlamıştır. RTÜK, diğer yandan da belirli medya gruplarını koruyan ve kollayan bir işlev görmektedir. RTÜK, yabancı devlet adamlarına hakaret edildiği iddiasıyla televizyon kuruluşlarına yaptırım uygularken, başta Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve demokrasimizin vazgeçilmez unsurlarından muhalefet partilerine, liderlerine ve milletvekillerine yönelik saygısızlıkları, hakaretleri, iftiraları görmezden gelmektedir, internet üzerinden yapılan yayınların denetlenme yetkisinin RTÜK'e verilmesi çifte sansür sonucunu doğurmaktadır. Öz denetim ihtiyacı ortadır. Buna öncülük etmesi gereken RTÜK, öz denetimin 'öz'ünü bırakıp 'denetim'i öne çıkaran bunu da siyasal iktidarın gücü doğrultusunda yapan bir aygıta dönüştürülmüştür.
RTÜK'ün amaçlarından biri de 'ifade ve haber alma özgürlüğünün' sağlanmasıdır. Ancak bu amacını gerçekleştirecek adımlar atmak yerine tek tip yayıncılığın seyircisi konumuna gelmiştir. Başta siyasi partiler olmak üzere toplumsal gruplara söz hakkı tanımayan RTÜK, tek sesli yayıncılığa prim vermektedir.
Anadolu'da yayın yapan televizyon ve radyoların RTÜK tarafından desteklenmesi gerekli ve zorunludur. RTÜK'ün gelir fazlası bütçeye aktarılmak yerine Anadolu'daki radyo ve televizyonların desteklenmesinde kullanılmalıdır.
Televizyon lisans ücretleri ve yıllık frekans kullanım bedelleri Anadolu basını için acilen düşürülmelidir. TÜRKSAT'ın uydu kiraları yerel ve bölgesel yayınlar için makul ölçülere çekilmelidir.
SENDİKAL ÖRGÜTLÜLÜĞÜN ÖNÜ AÇILMALIDIR
Türkiye'de medya sektörü sendikal örgütlenmenin en düşük ve medya sektörü işsizliğin de yüzde 30'la en yüksek olduğu iş koludur. Sendikal örgütlenmenin düşük olmasının 1990'lardan itibaren patronaj yapısı ve sendikalara yönelik özel yürütülen politikalardır.
İktidar partisi de kendi kurduğu sendika ile örgütlülüğün dağıtılmasına, gazeteciler arasındaki dayanışmanın yok edilmesine yönelik politika uygulamaktadır. Egemen siyaset 2003 yılından itibaren medya sahipliği yapısına müdahale ederek bugün sektörün yüzde 95'ini kontrol altına almış bulunmaktadır. Bu durum halkın haber alma hakkını gasp ettiği gibi sendikal örgütlenmeyi de baltalamaktadır. Aynı şekilde, Basın İlan Kurumu kıskacı ile ekonomik baskı altına alınan yerel medya çalışanlarının sendikal örgütlenme içine katılması engellenmektedir. Bunun yanı sıra Basın iş kanununda var olan hakların uygulanmaması, iktidar ve muhalefet yöneticilerinin sürekli gazetecileri hedef alan açıklamalar yapması gazetecilik mesleğinin itibar kaybetmesine neden olmaktadır. Yapılan anket çalışmalarında en seçkin meslek grupları içinde gazetecilik ilk 20'ye giremezken, belediye başkanlığı, milletvekilliği listede kendisine üst sıralarda yer bulmaktadır.
Medya sektöründe sendikal örgütlenmenin düşüklüğü basın özgürlüğünü yok ederken, gazeteciler arasındaki dayanışmayı da olumsuz etkilemektedir. Cezaevlerinde tutsak tutulan gazetecilerin varlığı, sürgüne maruz bırakılan gazetecilerin olması sektörde sansürün yanı sıra otosansüre neden olup bir korku düzeni yaratmaktadır.
Kamu hizmeti yayıncılığı yapmakla mükellef olan TRT'nin gerek yayın, gerekse idari politikasının egemen siyasetin kıskacından kurtarılması için hep birlikte mücadele yürütmek gerekmektedir.Basın özgürlüğü, halkın haber alma hakkı, çalışma koşulları ve özlük hakların iyileştirilmesi için sendikalarda örgütlülüğün mutlaka yükseltilmesi gerekmektedir.
TELİF HAKKI SORUNU GİDERİLMELİDİR
Radyo ve Televizyon Kuruluşlarının en büyük problemlerinden biri olan; müzik meslek birliklerine ödemekle yükümlü oldukları telif hakkı sorununun giderilmesi için; kullanıma göre fiyatlandırma yapılmalıdır. Bunun için müzik meslek birliklerinin tek çatı altında toplanarak, hak takibinin bu çatı altında yapılması gerekmektedir.Yerel ve bölgesel radyo ve televizyonların ödedikleri telif bedeli RTÜK'ün aldığı aylık yüzde 1.5 bedelini geçmemeli veya RTÜK yıllık frekans bedelini geçmeyecek şekilde düzenlenmelidir. Basın İlan Kurumu tarafından yerel gazetelere sağlanan resmi ilan hakkı televizyon ve radyolara da tanınmalı, radyo ve televizyonlarda kamu spotu yayınları da ücretli hale getirilmelidir.
Televizyon ve radyolar üzerinde oluşturulan baskılara önlem olarak RTÜK Kanunu'nda değişiklik şarttır. Yaklaşık 25 senedir yayın hayatını çok zor şartlarda sürdürmeye çalışan yerel ve bölgesel yayıncı kuruluşların müktesep hakkı haline gelen yayın lisanslarının mevcut yayıncılara tahsis edilmesi gerekmektedir. Karasal yayın yapan televizyonların uyduda da yayın yapmasına olanak sağlanmalı; yerel radyo ve televizyonlar, yerel kültür ve değerleri yaşatılabilmek için Avrupa'daki gibi devlet tarafından desteklenmelidir.
Haber-Foto: Halil İbrahim SAKLI