NEDEN VE NASIL DEMOKRASİ?

NEDEN VE NASIL DEMOKRASİ?

De­mok­ra­si, gü­nü­müz­de dünya üze­rin­de en yay­gın ola­rak uy­gu­la­nan ve en iyi yö­ne­tim bi­çi­mi ola­rak kabul gör­mek­te­dir. Bu durum, de­mok­ra­si­nin iç­sel­leş­ti­ği­ni ve ortak bir görüş bir­li­ği­ne va­rıl­dı­ğı an­la­mı­na gel­mez. Dünya ül­ke­le­ri­nin ço­ğun­lu­ğu de­mok­ra­si ile yö­ne­ti­li­yor olsa da, 'de­mok­ra­si' kav­ra­mı hala tat­min edici bir ya­nı­ta muh­taç­tır. En yay­gın ta­nı­mı, "Si­ya­sal de­ne­ti­min doğ­ru­dan doğ­ru­ya hal­kın ya da dü­zen­li ara­lık­lar­la hal­kın öz­gür­ce seç­ti­ği tem­sil­ci­le­rin elin­de bu­lun­du­ğu, top­lum­sal ve eko­no­mik du­ru­mu ne olur­sa olsun tüm yurt­taş­la­rın eşit sa­yıl­dı­ğı yö­ne­tim bi­çi­mi…" şek­lin­de­dir. Mo­dern de­mok­ra­si­ler­de de bu ta­nı­ma uygun bir de­mok­ra­si an­la­yı­şı ha­kim­dir.
De­mok­ra­si Ve Cum­hu­ri­yet
Cum­hu­ri­yet bir rejim, de­mok­ra­si ise cum­hu­ri­ye­tin uy­gu­la­nış şe­kil­le­rin­den bi­ri­dir. De­mok­ra­tik cum­hu­ri­ye­tin ya­nın­da dini cum­hu­ri­yet, oli­gar­şik cum­hu­ri­yet ve sos­ya­list cum­hu­ri­yet bi­çim­le­ri de var­dır. De­mok­ra­tik cum­hu­ri­yet­ler­de, mec­li­si ve ül­ke­nin baş­ka­nı­nı belli ara­lık­lar­la hal­kın seç­me­si te­mel­dir. Bu sis­tem ge­nel­lik­le Kara Av­ru­pa'sında kabul gör­müş­ken ör­ne­ğin İngil­te­re'de ül­ke­nin ba­şın­da gö­rü­nüş­te hal­kın seç­me­di­ği bir kral ya da kra­li­çe bu­lun­ma­sı­na rağ­men yö­ne­tim hal­kın elin­de­dir. Bir cum­hu­ri­ye­tin tam de­mok­ra­tik cum­hu­ri­yet ola­bil­me­si için, gö­nül­lü bir­lik­te­lik­ler­le bir arada bu­lu­nan o ülke hal­kı­nın tüm ke­sim­le­ri­nin, ço­ğul­cu özgür ira­de­le­ri ile ka­tı­lım­cı ola­rak yö­ne­tim ve de­ne­tim sü­reç­le­ri­ne doğ­ru­dan ka­tıl­dı­ğı, de­mok­ra­si­yi tüm sivil kurum, ku­ru­luş ve kad­ro­la­rı ile bir arada ya­şa­ma­sı­na ola­nak veren bir dev­let ya­pı­lan­ma­sı­nın ger­çek­leş­ti­ril­me­si ge­re­kir.
De­mok­ra­si ve La­ik­lik
La­ik­lik, li­be­ral de­mok­rat dü­şü­nür­ler ta­ra­fın­dan or­ta­ya atı­lan dinin si­ya­set­ten ay­rıl­ma­sı dü­şün­ce­si­nin genel adı ola­rak kar­şı­mı­za çıkar. Li­be­ral de­mok­rat­lar, de­mok­ra­si­nin ‘ço­ğun­lu­ğun ti­ran­lı­ğı­na' dö­nüş­me­si­ni en­gel­le­mek için dev­le­tin tüm din­le­re aynı me­sa­fe­de kal­ma­sı­nı bir zo­run­lu­luk ola­rak gö­rür­ler. Fark­lı din­le­rin din bil­gin­le­ri ve din bi­lim­ci­ler, çe­şit­li din­ler açı­sın­dan dü­şün­sel an­lam­da la­ik­li­ğe karşı çık­sa­lar da bu ko­nu­lar ge­nel­lik­le tar­tış­ma­lı­dır. Bu­nun­la bir­lik­te dini plan­da de­mok­ra­si ge­nel­de kabul gör­müş­tür.
Güç­ler Ay­rı­lı­ğı
Güç­ler ay­rı­lı­ğı il­ke­si ya­sa­ma, yü­rüt­me ve yargı ku­rum­la­rı­nın, dev­le­tin fark­lı or­gan­la­rın­da bu­lun­du­ru­la­rak ik­ti­da­rın tek elde top­lan­ma­sı­nı en­gel­le­mek ve bu üç ku­ru­mun bir­bir­le­ri­ni de­net­le­ye­bil­me­si­ni sağ­la­mak an­la­mı­na gelir. Dev­let ik­ti­da­rı­nın üçe bö­lün­me­si ve bun­la­rın ayrı or­gan­la­ra ve­ril­me­si ge­rek­ti­ği yo­lun­da­ki yak­la­şım, si­ya­sal re­jim­le­rin sı­nıf­lan­dı­rıl­ma­sın­da da temel alın­mış­tır. Buna göre ya­sa­ma ve yü­rüt­me güç­le­ri­nin bir elde top­lan­dı­ğı re­jim­le­re "güç­ler bir­li­ği", bu yet­ki­le­rin bir­bi­rin­den ba­ğım­sız ayrı or­gan­la­ra ve­ril­di­ği sis­tem­le­re ise "güç­ler ay­rı­lı­ğı" sis­tem­le­ri adı ve­ril­mek­te­dir. İkti­da­rın pay­la­şı­mı sa­ye­sin­de de­mok­ra­tik yol­lar­la ik­ti­da­ra gelen ki­şi­ler kendi ti­ran­lık­la­rı­nın kur­ma­la­rı en­gel­len­me­ye ça­lı­şıl­mış­tır. Güç­ler ay­rı­lı­ğı il­ke­si ile kar­şı­lık­lı de­ne­ti­min önemi, özel­lik­le II. Dünya Sa­va­şı ön­ce­si Adolf Hit­ler'in de­mok­ra­tik yol­lar­la ik­ti­da­ra gel­me­sin­den sonra art­mış­tır.
De­mok­ra­si­nin Araç­la­rı:
Par­la­men­to
De­mok­ra­si­de mec­lis, re­ka­bet ve eşit oy il­ke­le­riy­le hal­kın tem­sil­ci­le­ri­nin oluş­tur­du­ğu bir ku­rum­dur. Mec­lis sis­tem­le­ri hem ni­te­lik hem de ni­ce­lik ola­rak her ül­ke­de fark­lı ge­liş­miş­tir. Tek mec­lis­li sis­tem, çift mec­lis­li sis­tem ve baş­kan­lık sis­te­mi ola­rak ge­nel­len­di­re­bi­li­riz. Yine görev ola­rak, güç­ler ay­rı­lı­ğı il­ke­sin­de­ki ya­sa­ma­yı yapan kurum ola­rak ge­nel­len­di­re­bi­li­riz. Mec­lis­le­rin iş­lev­le­ri: ya­sa­ma, tem­sil, de­net­le­me ve meş­ru­luk­tur.
Si­ya­si Par­ti­ler
Par­ti­ler tem­sil iş­le­vi için kul­la­nı­lan araç­lar­dır. De­mok­ra­tik ül­ke­ler­de si­ya­si parti bi­rey­le­rin aktif si­ya­set ya­pa­cak­la­rı alan­lar­dan biri ve en önem­li­si­dir. Ül­ke­ler­de­ki seçim sis­tem­le­ri­ne göre iki par­ti­li sis­tem ya da çok par­ti­li sis­tem olu­şur. İngil­te­re'deki gibi iki par­ti­nin ağır­lık­lı ol­du­ğu sis­tem­ler, seç­men­le­rin ço­ğun­lu­ğu­nun bu­lun­du­ğu ‘orta alan­da­ki' bir yo­ğun­laş­ma­ya yol açar. Ancak çok par­ti­li sis­tem­ler­de ise, her bir par­ti­nin çok sa­yı­da gö­rü­şü tem­sil et­ti­ği dü­şü­nü­lür. Çok par­ti­li si­ya­si sis­tem­ler­de ise dü­şün­ce­ler daha doğ­ru­dan tem­sil edi­lir. Din­sel, etnik veya sı­nıf­sal dü­şün­ce­le­ri tem­sil et­ti­ği­ni dü­şü­nen par­ti­ler bu­lu­nur. Bu, hal­kın ege­men­li­ği­nin mec­li­se daha fazla yan­sı­ma­sı­nı sağ­lar ve mec­lis­te fark­lı gö­rüş­ler tem­sil im­ka­nı bulur.
Ana­ya­sa
Ana­ya­sa, bir dev­le­tin temel ku­rum­la­rı­nın nasıl iş­le­ye­ce­ği­ni be­lir­le­yen ya­zı­lı bel­ge­ler­dir. Ay­rı­ca ki­şi­sel hak ve öz­gür­lük­ler bu bel­ge­de be­lir­len­di­ği için ço­ğun­lu­ğun yö­net­ti­ği bir top­lum­da ik­ti­dar­da olan­la­rın sı­nır­la­rı­nı be­lir­ler. De­mok­rat dü­şü­nür­ler ta­ra­fın­dan ço­ğun­lu­ğun ti­ran­lı­ğı­nın ku­rul­ma­sı­nı en­gel­le­yecek bir dev­let or­ga­nı ola­rak kabul edi­lir.
Sivil Top­lum Ör­güt­le­ri
Sivil top­lum ör­güt­le­ri de­mok­ra­siy­le or­ta­ya çıkan bir ör­güt­len­me de­ğil­dir ama de­mok­ra­siy­le önem ka­zan­mış­tır. Sivil top­lum, mo­dern ma­na­da an­la­mı­nı de­mok­ra­si ile ka­za­nır­ken, de­mok­ra­si de ka­tı­lım prob­lem­le­rin çö­zü­mü­nü sivil top­lum ile sağ­la­mış­tır. Bir­bir­le­riy­le ortak amaç­la­ra sahip in­san­la­rın oluş­tur­duk­la­rı grup­la­rın ses­le­ri­ni ve is­tek­le­ri­nin daha fazla du­yu­ra­bil­me­nin bir yo­lu­dur. Ör­ne­ğin dev­le­tin eko­no­mi­de­ki ka­tı­lı­mı­nı azalt­ma­ya ça­ba­la­yan iş adam­la­rı, dev­le­tin sos­yal hiz­met­le­rin­de eşit­li­ğin sağ­lan­ma­sı­nı amaç­la­yan ör­güt­ler ve iş­çi­le­rin veya me­mur­la­rın yaşam ka­li­te­le­ri­ni art­tır­ma­ya ça­lı­şan sen­di­ka­lar gibi çe­şit­li amaç­lar­la top­lan­mış ve bunun için de­mok­ra­si­ye ka­tı­lı­mı güç­len­dir­miş ay­rı­ca bir ba­kı­ma hal­kın tem­sil­ci­le­ri­ni kendi amaç­la­rı doğ­rul­tu­sun­da de­net­le­ye­bi­len ya da kendi amaç­la­rı­na ulaş­mak için ka­mu­oyu ya­rat­ma­ya ça­lı­şan grup­lar­dır. Sivil top­lum ör­güt­le­ri­nin özel­li­ği ço­ğul­cu bir ya­pı­ya sahip ol­ma­sı­dır. Sivil top­lu­mun bu ço­ğul­cu ya­pı­sı, si­ya­set ala­nı­nı kont­rol al­tı­na al­ma­ya ça­lı­şan etnik, dinci, dev­rim­ci ya da oto­ri­ter ör­güt­len­me­ler­le karşı da bir kont­rol me­ka­niz­ma­sı oluş­tu­rur.
Kol­luk Kuv­vet­le­ri
Ordu ve polis güç­le­ri­nin de­mok­ra­si­de ne kadar bu­lun­du­ğu, ne kadar bu­lun­ma­sı ge­rek­ti­ği her zaman tar­tış­ma ko­nu­su ol­muş­tur. Dış teh­li­ke­le­re karşı or­du­nun iç düzen için­de po­li­sin silah te­kel­le­ri­nin bu­lun­ma­sı on­la­rı de­mok­ra­si için ge­rek­li kıl­mak­la bir­lik­te de­mok­ra­si­yi kal­dır­ma veya ke­sin­ti­ye uğ­rat­ma güç­le­riy­le de tar­tış­ma ko­nu­su yap­mış­tır. Ge­liş­miş de­mok­ra­tik ül­ke­ler­de sivil si­ya­set­çi­ler, hem hu­ku­ken hem de fi­ilen or­du­nun üs­tün­de­dir ve ordu si­ya­si karar alma me­ka­niz­ma­sı­nın içine ola­bil­di­ğin­ce az ka­tı­lır. Özel­lik­le Soğuk Savaş son­ra­sı sivil si­ya­set­çi­nin üs­tün­lü­ğü gi­de­rek art­mak­ta­dır. Polis ise yö­ne­ti­ci sı­nı­fın çı­kar­la­rın­da ha­re­ket et­me­ye baş­lar­sa ne olur?" so­ru­suy­la dü­şü­nür­le­rin üze­rin­de dur­du­ğu bir ko­nu­dur. Aris­to'nun ‘Mu­ha­fız­lar­dan kim mu­ha­fa­za edecek?' so­ru­su bu kay­gı­nın çok es­ki­le­re da­yan­dı­ğı­nı gös­te­rir. Polis gü­cü­nün de­mok­ra­si­nin sağ­la­dı­ğı hak ve öz­gür­lük­le­ri kı­sıt­la­ma­ma­sı ve ge­rek­ti­ği zaman yar­gı­ya hesap ve­re­bil­me­si ge­rek­li­li­ği de­mok­ra­tik dü­şü­nür­le­rin ortak tavrı ol­ma­sı­na rağ­men bunun nasıl ve ne kadar ya­pıl­ma­sı ge­rek­ti­ği ko­nu­sun­da görüş ay­rı­lık­la­rı ya­şa­nır.
De­mok­ra­si­nin Temel Ge­rek­si­nim­le­ri
İkti­da­rın Seçim Yo­luy­la De­ğiş­ti­ri­le­bi­lir Ol­ma­sı
De­mok­ra­si de­ni­lin­ce akıl­la­ra seçim gel­mek­te­dir. Bu yön­tem­de ik­ti­dar, seçim yo­luy­la el de­ğiş­tir­mek­te­dir. De­mok­ra­tik yön­tem­ler­le ik­ti­dar ola­bil­me ve yine aynı usul­le ik­ti­dar­dan ay­rı­labil­me ola­rak ta­nım­lan­mak­ta­dır.
Güç­ler Ay­rı­lı­ğı De­mok­ra­tik dev­let dü­zen­le­ri sı­nır­lı dev­let an­la­yı­şı­na da­yanır. Güç­ler ay­rı­lı­ğı; yasa­ma, yü­rüt­me ve yargı kuv­vet­le­ri­nin bir­bir­leriy­le bağ­lan­tı­lı ama aynı za­man­da bir­bir­lerinden ba­ğım­sız or­gan­larca idare edil­me­si demek­tir. Si­ya­sal ik­ti­da­rın sı­nır­lan­ma­sı araç­ların­dan en önem­li­si de hiç kuş­ku­suz güç­ler ayrı­lı­ğı­dır. Bu ne­den­le güç­ler ay­rı­lı­ğı­na da­yan­ma­yan, si­ya­sal ik­ti­da­rın kul­la­nı­mı­nın fren ve denge me­ka­niz­ma­la­rı­na bağ­la­ma­mış bir siste­min de­mok­ra­tik bir sis­tem ola­rak ni­te­len­diri­le­bil­me­si müm­kün de­ğil­dir.
Ka­tı­lım­cı­lık Her va­tan­daşın karar sü­reç­le­rin­de aktif rol ala­bil­me­si­dir. Ka­tı­lım­cı de­mok­ra­si,fikri te­mel­le­ri kla­sik de­mok­ra­si­nin yü­celt­ti­ği halk ege­men­li­ği, ka­tı­lım­cı ve yurt­taş­lık, ortak fayda, uz­laş­ma gibi de­ğer­le­re gü­nü­müz ko­şul­la­rı­na göre ye­ni­den anlam ka­zan­dır­ma­ya ça­lış­mak­ta­dır. Bu ma­na­da ka­tı­lım­cı de­mok­ra­si ideal de­mok­ra­si­yi ar­zu­la­yan bir si­ya­sal ya­pı­yı ön­gö­rür. Çağ­daş de­mok­ra­si ka­tı­lım­cı­dır. Do­la­yı­sıy­la artık de­mok­ra­si sa­de­ce hal­kın be­lir­li dö­nem­ler­de san­dı­ğa gidip ira­de­si­ni be­lir­le­dik­ten sonra bir da­ha­ki san­dı­ğa kadar ira­de­si­ni uyku mo­du­na al­dı­ğı bir sis­tem de­ğil­dir. San­dık ve sayı hiç şüp­he­siz de­mok­ra­tik meş­ru­iye­tin kay­na­ğı­dır. Çağ­daş de­mok­ra­si aynı za­man­da ka­tı­lı­mı esas alır.
Çok Par­ti­li Si­ya­sal Yaşam
Bi­rey­le­rin dev­let ya­şa­mı­na ka­tı­lım­la­rı önem­li öl­çü­de si­ya­sal par­ti­ler ara­cı­lı­ğıy­la ger­çek­leş­ti­ril­mek­te­dir. Bu si­ya­sal yaşam tar­zın­da in­san­lar bir­çok parti ara­sın­da kendi dü­şün­ce tar­zı­na uygun olan ve ik­ti­dar­da gör­mek is­te­di­ği par­ti­nin se­çi­mi­ni ya­pa­bil­di­ği bir sis­tem­dir. Çok par­ti­li si­ya­sal yaşam so­nu­cu ül­ke­de fark­lı ide­olo­ji­ler olu­şur ve bu çe­şit­li­lik dü­şün­ce­ler arası re­ka­be­te sebep ola­rak ge­li­şi­mi art­tı­rır.
Hu­ku­kun Üs­tün­lü­ğü
Hu­ku­kun üs­tün­lü­ğü, va­tan­daş­la­rın ve va­tan­daş­la­rı yö­ne­ten yö­ne­ti­ci­le­rin hu­ku­ka uy­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni içe­rir. Hu­ku­kun üs­tün­lü­ğü­ne göre in­san­lar, ku­rum­lar ve dev­let gerek tek ta­raf­lı iş­le­rin­de ge­rek­se kar­şı­lık­lı olan iliş­ki­le­rin­de hu­ku­ka uygun ve bağlı ola­rak ha­re­ket et­me­le­ri­ni ifade eder.
Mu­ha­le­fe­tin Var­lı­ğı
Ço­ğul­cu de­mok­ra­si­le­rin en temel un­sur­la­rın­dan bi­ri­si de mu­ha­le­fet ya da yö­ne­ti­me eleş­ti­ri hak­kı­nın var­lı­ğı­dır. De­mok­ra­si­ler eleş­ti­re­nin en geniş öl­çek­te kabul edil­di­ği si­ya­sal sis­tem­ler­dir. Mu­ha­le­fe­tin var­lı­ğı ile be­ra­ber in­san­lar yö­ne­ti­me karşı eleş­ti­ri hak­kı­na sahip olur­lar.
Ço­ğun­luk İlkesi
Ço­ğun­luk il­ke­si, bir kişi, bir grup veya bir dü­şün­ce için top­lan­mış oy­la­rın o kişi, o grup veya o dü­şün­ce­ye üs­tün­lük sağ­la­yan sa­yı­sı ola­rak ta­nım­la­na­bi­lir. De­mok­ra­si kay­na­ğı­nı halk ira­de­sin­den alır. Tek tek bi­rey­sel ira­de­ler seçim yo­luy­la top­la­nır ve kim ço­ğun­lu­ğu elde et­miş­se ik­ti­da­rı kul­lan­ma yet­ki­si­ni de meşru bi­çim­de elde etmiş olur. Bu­ra­da­ki ço­ğun­lu­ğun ira­de­si ana­ya­sa­ya uygun ol­du­ğu sü­re­ce ge­çer­li sa­yı­lır ve oy­la­ma­ya ka­tıl­ma­yan­lar de­ğer­len­dir­me­ye alın­maz­lar.
Temel Hak Ve Öz­gür­lük­le­rin Gü­ven­ce­si
Çağ­daş de­mok­ra­tik re­jim­ler aynı za­man­da öz­gür­lük­çü re­jim­ler­dir. Bu ne­den­le öz­gür­lük­le­rin gü­ven­ce al­tı­na alın­ma­dı­ğı bir yerde li­be­ral de­mok­ra­tik dev­let­ten söz edil­mez. Kı­sa­ca­sı li­be­ral de­mok­ra­tik rejim ancak öz­gür­lük te­me­lin­de yük­se­le­bi­lir. Hak ve öz­gür­lük­le­ri esas al­ma­yan bir de­mok­ra­si­den söz edi­le­mez. Temel hak ve öz­gür­lük­le­ri­miz, ev­ren­sel, do­ku­nu­la­maz, sı­nır­lan­dı­rı­la­maz ve her dev­let dü­zen­le­ye­ce­ği ya­sa­lar­la bu hak­la­rı ve öz­gür­lük­le­ri gü­ven­ce al­tı­na almak zo­run­da­dır.

De­mok­ra­si­de Hak­la­rın Ge­li­şi­mi
İnsan Hak­la­rı
İnsan hak­la­rı, tüm in­san­la­rın hak ve say­gın­lık açı­sın­dan eşit ve özgür ola­rak doğ­du­ğu an­la­yı­şı­na da­ya­nır. İnsan hak­la­rı, her bir bi­re­ye ba­ğım­sız seçim yapma ve ye­te­nek­le­ri­ni ge­liş­tir­me öz­gür­lü­ğü sağ­lar. Kla­sik de­mok­ra­si ta­nı­mı­na ben­zer­li­ğin­den do­la­yı gü­nü­müz­de insan hak­la­rı ve de­mok­ra­si sık­lık­la be­ra­ber kul­la­nı­lır. İnsan hak­la­rı ile de­mok­ra­si ara­sın­da­ki kesin ta­mam­la­yı­cı­lık bağı; eğer insan hak­la­rı bi­re­yin ek­sik­siz ge­liş­me­si için ge­rek­li bir ko­şul­sa de­mok­ra­tik top­lum da, bi­re­yin ge­li­şi­mi için ge­rek­li çer­çe­ve­yi oluş­tur­ma­sı ba­kı­mın­dan bu hak­la­rın kul­la­nıl­ma­sı için ge­rek­li bir ko­şul­dur. Ay­rı­ca, de­mok­ra­tik bir top­lum bi­rey­le­rin top­lu­lu­ğun ya­şa­ma­sı için gö­nül­lü ola­rak ver­di­ği des­te­ğe da­yan­dı­ğın­dan insan hak­la­rı böyle bir top­lu­mun ön ko­şu­lu ola­rak gö­rü­lür.
Ka­dın­lar
De­mok­ra­si­de si­ya­si eşit­lik temel olsa bile ka­dın­lar bu eşit­li­ği ancak 20. yüz­yıl­da ka­za­na­bil­miş­ler­dir. Ka­dın­la­rın si­ya­set ha­ya­tı­na ka­tı­lı­mı­nı des­tek­le­yen­ler; bunun si­ya­si etiği ge­liş­ti­re­ce­ği­ni söy­ler­ken karşı çı­kan­lar aile ya­pı­sı­nın bo­zu­la­ca­ğı dü­şün­ce­si­ni dile ge­ti­ri­yor­lar­dı.
Tür­ki­ye 1934 yı­lın­da ka­dın­la­ra ve­ri­len seçme ve se­çil­me hakkı yö­nün­den bir­çok Av­ru­pa ül­ke­si­nin önün­de­dir.
Dün­ya­da dev­let ya da hü­kû­met baş­kan­lı­ğı yapan her 100 ki­şi­den 5'i ka­dın­dır. Dün­ya­da­ki her 100 ba­kan­dan 12 ta­ne­si ka­dın­dır. Dün­ya­da­ki 16 mec­lis dı­şın­da kalan mec­lis­ler­de­ki ka­dın­la­rın oranı %25'in al­tın­da­dır.
De­mok­ra­si­de ka­dın­la­rı sa­de­ce seçme, se­çil­me hak­kı­na in­dir­ge­me­mek ge­re­kir. Ay­rı­ca kadın sivil top­lum ör­güt­le­riy­le de de­mok­ra­si­ye etkin ka­tı­lı­mı sağ­lan­ma­ya ça­lı­şıl­mış­tır­dır.
Azın­lık­lar
Bir top­lu­mun etnik, dini ola­rak genel or­tak­lık­la­rın­dan ay­rı­lan grup­lar o top­lu­mun azın­lık sta­tü­sün­de­dir­ler. Oli­gar­şik, oto­ri­ter dev­let ya­pı­la­rın­dan de­mok­ra­si­ye geçen top­lum­lar­da, azın­lık­la­rın diğer grup­la­ra göre daha fazla de­mok­ra­si­yi sa­vun­ma­la­rı genel kabul gören bir ol­gu­dur.
Ay­rı­ca ulus­la­ra­ra­sı ku­rum­lar ta­ra­fın­dan ya­pı­lan de­mok­ra­si se­vi­ye­si de­ğer­len­dir­me­le­rin­de azın­lık hak­la­rı önem­li kıs­tas­lar­dan bi­ri­dir.
Sonuç ola­rak; şu kı­sa­cık insan öm­rün­de daha in­san­ca, daha mutlu, daha sağ­lık­lı, daha özgür, hak­la­rı­nı ko­ru­yan, çevre ve bütün in­san­lık­la uyum için­de ya­şa­ya­bi­len bi­rey­ler ola­bil­mek için en ideal yö­ne­tim şek­li­ni uy­gu­la­mak zo­run­da­yız.
Tek­rar etmek ge­re­kir­se de­mok­ra­si, gü­nü­müz­de en iyi yö­ne­tim bi­çi­mi ola­rak or­ta­ya çık­mak­ta­dır.
Fark­lı­lık­la­rı­mı­zı ko­ru­ya­rak, inat­laş­ma­dan, ta­bu­la­rı­mı­zı ve ön yar­gı­la­rı­mı­zı yı­ka­rak bunu ba­şa­ra­bi­le­ce­ği­mi­ze ina­nı­yo­rum.