6 Kasım 1947 tarihinde İstanbul'da doğdu. Aslen Rize'nin Çayeli ilçesinin, Kaptanpaşa Bucağı Çataldere Köyü'ndendir. Demokrat Parti'nin yönetim kadrosundan, Adnan Menderes'in son hükümetinde devlet bakanlığı yapan ve Yassıada'da yargılan Yusuf İzzet Akçal'ın yeğeni, Eski Turizm ve Tanıtma Bakanı Erol Yılmaz Akçal'ın da amcasının oğludur. Memleketi Rize'ye ilk defa 1956 yılında annesi, babası ve amcasıyla birlikte gitti. Çataldere'ye, derelerin üzerinden atlayıp yürüyerek, tırmanarak ancak sekiz saatte varabildiler.
YA TAKSİM YA ÖLÜM
1958-59 öğretim yılında Beyazıt 5. Deneme Okulu'ndan 2361-23 diploma numarasıyla 08 Haziran 1959 tarihinde mezun oldu. Ortaöğretimine Avusturya Lisesi'nde başladı, İstanbul Erkek Lisesi'nden mezun oldu. Lisede Mesut'u en çok etkileyen kişi, milliyetçi camianın önemli isim¬lerinden biri olan Nurettin Topçu'ydu. Mesut, bu fikir adamını hayranlıkla dinlerdi. Nurettin Topçu da Me¬sut'u sever, anlayışlı davranırdı. 1958 yılının yaz aylarında Türkiye'yi sarsan Kıbrıs tartışmalarından da uzak durmadı. 8 Haziran - 13 Temmuz tarihleri arasında çoğunluğu İstanbul'da olmak üzere kırk üç miting yapıldı. O mitinglerde "Ya taksim, ya ölüm" diye bağıran, pankart taşıyanlardan biri henüz on bir yaşındaki Mesut'tu.
CEZAEVİ ÖNÜNDE BİR ÇOCUK
Amcası Yusuf İzzet Akçal ve arkadaşları 27 Mayıs 1960 ihtilali ile iktidardan uzaklaştırılarak Yassıada'da yargılanmış, ardından da Kayseri Cezaevi'ne gönderilmişti. Yassıada'daki sınırlamalar Kayseri'ye gönderilince kalkmış, Ahmet Mesut Yılmaz'a amcasını aylar sonra yeniden görme fırsatı doğmuştu. Yılmaz, Kayseri Cezaevi'nin kapısında kuyrukta beklerken annesine dönüp: "İlerde beni de böyle ziyarete geleceksiniz," demişti. Bu tutukluluk 14 yaşındaki Yılmaz'ı derinden sarsmıştı. Amcası İzzet Akçal onun için özel bir insandı. Küçük yaştan itibaren onunla alabildiğine içli dışlı olmuştu. 10 Kasım 1961 tarihinde Kayseri Cezaevi'ndeki amcası Yusuf İzzet Akçal'a 'Kayseri'ye Sesleniş' başlıklı bir şiir göndermişti:
Türkçülük aşkıyla coşup, taşanlar
Vatana, millete, hakka koşanlar
Aşılmaz dağları bir bir aşarlar
Bu yol da tükenmez, bitmez amcacığım.
Zindan bize tesir etmez amcacığım
Yağsın varsın üstümüzden bela yağmuru
Doğruların nasibidir bu imanı tam olanlar bir koca suru
Bir gün gelir elbet yıkar amcacığım
Hakikat meydana çıkar amcacığım.
KENDİ AYAKLARIM ÜZERİNDE DURACAĞIM
1969 yazında, Erol Yılmaz Akçal'a seçim kampanyasında yardım etmek üzere Rize'ye gitti. Seçim kampanyası sırasın¬da karış karış dolaşarak, Rize'yi tanıdı, siyasi yapısını öğrendi. AP (Adalet Partisi) teşkilatıyla tanıştı. Kuzeni Erol Akçal, 12 Ekim 1969 seçimlerinde yeniden milletvekili seçilip Ankara'ya döndükten sonra, Mesut yeni kararlar aldı. Baba parasıyla geçinmeden kendi ayaklan üzerinde duracaktı. TRT Dış Yayınlar Din¬leme Servisi'nde Almanca çevirmenlik işi buldu. İki yıl çalıştığı bu ser¬vise geceleri gider, Almanca yayın yapan radyoları dinleyerek Türk¬çe'ye çevirirdi. Ayrıca Milli Prodüktivite Merkezi'ne de kitap çevirileri yaparak para kazandı. Buna rağmen ticarete atılmayı hiç düşünmedi. 1971 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü'nden mezun oldu.1972-1974 yılları arasında Almanya'nın Köln Üniversitesi İktisadi ve Sosyal Bilimler Fakültesi'nde yüksek lisans çalışması yaptı. 1975-1983 yılları arasında kimya, tekstil ve ulaştırma sektörlerinde ve çeşitli özel şirketlerde yönetici olarak görev aldı.
DEVLET BAKANI, HÜKÜMET SÖZCÜSÜ
1983 yılının Mayıs ayında, yeni kurulan Anavatan Partisi'nde kurucu üye ve genel başkan yardımcısı oldu. Parti Yılmaz'a Rize il örgütünü kurma görevini verince 16 Temmuz 1983 tarihinde Rize'ye hareket eden Yılmaz, amcası İzzet Akçal'dan, Rize'nin ileri gelenlerine hitaben bir mektup aldı. Yine de Rize il örgütünü kuracak isim bulmakta zorlandı. MDP, askerlerin desteğiyle iktidara geleceği beklenen parti olduğu için bütün ağır toplar oraya gidiyordu. Üstelik ANAP'ı kurmayı kabul eden isimlere, vazgeçmeleri için baskı yapılıyordu. İl örgütünün kuruluş dilekçesinin yazılması aşamasında bile bir kişi geri çekildi. Mesut, baktı ki olmuyor, ücret karşılığı dilekçe yazdırdığı daktilonun başındaki adamı da 15. kurucu olarak yazdırıp teşkilatı kurdu. Aynı yıl Kasım ayında yapılan genel seçimde Rize milletvekili seçildi. Birinci Turgut Özal hükümetinde Bilgilendirmeden Sorumlu Devlet Bakanlığı'na atandı ve hükümet sözcülüğü yaptı.
ACI HABER
1985 yılında, Rize gezisi sırasında futbol oynarken bacağının kırılması Yılmaz ailesini çok üzmüştü. Station Renault marka aracın arkasına yatırılarak Ankara'ya getirilmiş, beş hafta kadar ayağı alçıda gezmek zorunda kalmıştı. Asıl üzücü haber ise, baba Hasan Yılmaz'ın hastalığı ve ardından ölümü oldu. Hasan Yılmaz'a konan teşhis, pankreas kanseriydi. Ameliyat edilmesine, doktorların yoğun çabalarına rağmen kurtarılamadı. 28 Haziran 1986'da hayata gözlerini yumduğunda 74 yaşındaydı.
Mesut Yılmaz, aynı yıl Kültür ve Turizm Bakanı oldu. Bu dönemde Türkiye-Federal Almanya ve Türkiye-Yugoslavya ekonomi karma komisyonlarının başkanlıklarını yürüttü. 29 Kasım 1987 seçimlerinde yeniden Rize milletvekili seçildi. İkinci Özal hükümetinde Dışişleri Bakanlığı'na atandı. 1988 yılından sonra Avrupa Demokrasi Birliği'nde genel başkan yardımcılığı yaptı. Yılmaz, Akbulut Hükümeti'nde de üstlendiği bu görevden 20 Şubat 1990'da istifa etti.
ANAP GENEL BAŞKANLIĞI VE BAŞBAKANLIK
15 Haziran 1991 tarihinde yapılan Anavatan Partisi Büyük Kongresi'nde genel başkanlığa seçildi. Kurduğu hükümet 5 Temmuz 1991 günü TBMM Genel Kurulu'nda güvenoyu aldı. 20 Ekim 1991 günü yapılan genel seçimlerden sonra ana muhalefet partisi lideri olarak çalışmalarını sürdürdü. 24 Aralık 1995 tarihinde yapılan genel seçimler sonrası Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi tarafından oluşturulan 53. Hükümetin Başbakanı olarak görev yaptı. 28 Şubat sürecinde mecliste muhalefet milletvekilleri azınlıkta olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından hükümeti kurmakla görevlendirildi. Demirel'in eski partisi DYP'den kendine yakın milletvekillerini istifa ettirerek onları Demokrat Türkiye Partisi adı altında toplayıp ANAP-DSP-DTP koalisyonuna (ANASOL-D hükümeti, 55. hükümet) sokmasıyla 20 Haziran 1997'de üçüncü kez başbakan oldu. 25 Kasım 1998 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin kendisi ve devlet bakanı Güneş Taner için verdiği gensoru önergelerinin TBMM'de kabul edilmesinden sonra istifa etti. 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan genel seçimlerde partisinin büyük oy kaybına rağmen DSP-MHP-ANAP koalisyonunda yer alarak Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı oldu. 3 Kasım 2002 seçimlerinde partisinin %5 oy oranı ile barajın altında kalmasından sonra görevinden istifa etti. Rize'den milletvekili seçilecek oy oranına ulaşmasına rağmen lideri olduğu ANAP, %10'luk barajın altında kaldığından milletvekili seçilemedi.
ANAP SANRASI SİYASİ YAŞAMI
25 Mayıs 2007'de Rize'den bağımsız milletvekilliği adaylığını açıkladı. 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan genel seçimlerde Rize'den bağımsız milletvekili olarak meclise girmeye hak kazandı. 31 Ekim 2009 tarihinde; 2009 yılında Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi'nin birleşmeleri sonucu kurulan Demokrat Parti'ye geçti. 15 Ocak 2011 tarihinde Namık Kemal Zeybek'in genel başkan seçilmesinin ardından 18 Ocak'ta Demokrat Parti'den istifa etti. 11 Haziran 2012 tarihinde Annesi Güzide Yılmaz vefat etti. Almanca ve İngilizce bilen Mesut Yılmaz, 1975 yılında Berna Hanım ile tanıştı. Berna Hanım'ın, iki yıllık yöneticilik programından mezun olmasının ardından da 15 Ağustos 1976'da evlendiler. Balayı için önce Almanya'ya gittiler, oradan da İspanya'nın Akdeniz kıyısındaki ünlü tatil beldesi Mar Bella'ya geçtiler. Yılmaz çiftinin Yavuz (D.1979) ve Hasan (D.1987) adlarında iki çocuğu oldu.
YILMAZ: ŞÜKRETMEYE DEVAM EDECEĞİZ
18 Aralık 2017 tarihinde oğlu büyük oğlu elim bir kaza sonucu vefat etti. Mesut Yılmaz oğlunun ardından yaptığı bir konuşmada "Bazen unutsak da aslında hepimiz her gün bir imtihandan geçiyoruz. Bu imtihanlardan biri de bizim ailemize nasip oldu. Ama siz dostlarımızın desteğiyle bu imtihanlardan inşallah başarıyla çıkacağız. Yani oğlumuzu bize veren Allah'a onu bizden aldığı için isyan etmeyeceğiz, ona biat etmeye ve şükretmeye devam edeceğiz" demişti.
TÜRK SİYASETİNE DAMGA VURAN YILMAZ'DAN ACI HABER
30 Ekim 2020 günü; Eski Başbakan Ahmet Mesut Yılmaz'ın vefat haberi bütün sevenlerini yasa boğdu. Yılmaz; yoğun bakımda tedavi görüyordu. Mesut Yılmaz'ın 2019 yılının Ocak ayında yaptırdığı rutin sağlık kontrolünde akciğerinde tümöre rastlanmıştı. Oğlunun vefatı da onu fazlasıyla üzmüştü. 23 Ocak 2019'da yapılan operasyon sonucu kanserli tümör temizlenmişti. Mayıs 2020'de bu defa beyin sapında tümör saptanan Yılmaz, gerçekleştirilen ameliyat sonrası tedavi görüyordu. Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz 1 Kasım 2020 tarihinde Üsküdar'daki Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Beykoz Kanlıca Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Yerel gazeteci memleketine katkı sağlamak gayesiyle ahlakı kuralların dışına çıkmamak suretiyle muhalif durur. Belki de bu mantıktan hareketle Merhum Başbakan Ahmet Mesut Yılmaz'a siyasette en popüler olduğu dönemlerde ben yerel bir gazeteci olarak muhalif durdum. O zamanlar siyasette muhaliflikte güzeldi. Gün boyu muhalif sorular sorduğunuz siyasiyle akşam bir yerde oturup sohbet edebiliyordunuz.
AKÇAL AİLESİ VE İBRETLİK OLAY
Daha sonraki yıllarda özellikle Yassıada Mahkemeleri üzerine araştırmalar yaparken Mesut Yılmaz Bey'in amcası Yusuf İzzet Akçal'ın hayatı dikkatimi çekti. Örnek bir Rizeli, fındık çubuğu gibi dümdüz bir insandı. Akçal; 1939 yılında Erzincan'da, 8 şiddetinde meydana gelen 40 bin insanımızın hayatını yitirdiği, büyük deprem felaketinde Erzincan ili Cumhuriyet Savcısı idi. Kurtarma çalışmaları için mahkûmları cezaevine dönmeleri koşuluyla serbest bırakan Akçal, mahkûmlarla birlikte birçok can kurtardı. İnönü'yü de çok duygulandıran olaydan sonra mahkûmlar Meclis kararıyla affedildi. Bu insanı okudukça, ardından söylenenleri duydukça ilgim arttı. Eski bakan Yusuf İzzet Akçal'ın oğlu, eski başbakan Mesut Yılmaz'ın ise amcasının oğlu olan Erol Yılmaz Akçal, babasının hakimliği dolayısıyla bulunduğu Diyarbakır'da 1931 yılında doğdu. 1971 askeri muhtırasından sonra yaşanan ara rejim döneminde üst üste 3 kez bakanlık koltuğuna oturdu. 1971 asker muhtırasından sonra kurulan ara rejim hükümetlerinde bakanlık yaptı. 8 Oca 2016 tarihinde aramızdan ayrıldı.
KUTSAL TOPRAKLARIN ADAMLARI GELMİŞ
Merhum Başbakan işte böylesine Rize siyasetinde iz bırakmış bir aileden geliyordu. Aktif siyaset sonrası yazdığım Rize konulu kitaplara ilgisi beni mutlu ediyordu. Bizim uşağımız, bizim kardeşimiz, bizim ağabeyimizdi o. Mitinglerinde alan yetmez Şeyh Cami'nin ve çevre binaların çatıları insan dolar taşardı. Arkadaşım Kerim Akçay o günleri ne de güzel anlatıyor: Rize mitingleri insanlar kopar gelirdi. Peştamallı nenelerimiz, sakallı dedelerimiz çocuklar gibi şendi. Gülerdi hep el sallardı sıkmadık el dokunmadık yürek bırakmazdı her gelişinde. O gerçek bir Rize aşığıydı. Sadece Rize mi? Rizespor o olmasaydı tarihin tozlu raflarında yerini almıştı. Rizespor'un peşine deplasmanlara giderdik. Otobüsün önünde Rizespor bayrağı, ön camın sağında Türk Bayrağı, solunda Mesut Yılmaz posteri polis durdurur; "kutsal toprakların adamları gelmiş" diyerek gideceğimiz yere kadar eşlik ederlerdi. 53 Plakalı arabaların dokunulmazlığını o dönemleri yaşayanlar bilir.
HAMSİYİ KAVAĞA DEĞİL AYA ÇIKARMIŞTI
Türk siyasetinin tecrübeli ismi Rahmetli Demirel, 1991 seçimlerinde Rize meydanında tarihi söze, daha doğrusu gafa imza attı. ‘Hami kavağa çıkarsa ANAP da iktidar olur' dedi. Rizeliler bu sözü Mesut Beyin şahsında tüm Rizelilere hakaret olarak gördü. Zaten her daim destek olduğu Yılmaz'a sımsıkı sarıldı. Bende o süreçte Hamsi vurdi karaya / Yazık oldu paraya / Hamsi kavağa değil / Aya çıkacak aya şeklinde bir türkü yazdım. Hasan Yazıcı'nın seslendirdiği türkü o seçimde Anavatan Partisi tarafından kullanıldı.
RİZE'DEN TEK TEK SORDUĞU İSİMLER BENİ ŞAŞIRTMIŞTI
En son Beykoz'daki özel konutunda kendisini ziyaret etmiştik. Düşüncem görmek hatırını sormka ve kısa sürede ayrılmaktı. Çünkü hastalığından dolayı kendisini yormak istemiyorduk. Ama öyle olduk ki biz kalmak istedikçe "durun hele maç bitsin" diyordu. Maç umurumda değildi oysa. Güzel olan onunla sohbet etmekti. İki sözünden biri Rize idi. Bir yandan karşımızda duran dev ekranda maç devam ediyor, diğer yandan sohbet ediyorduk. Ülkemde başbakanlık yapmış, hayatı hep yoğun tempoda geçmiş biri bana ad, ad, Rize'deki ortak tanıdıklarımızı soruyordu. Hem o hızlı tempoda o isimleri tek tek nasıl tanıdığına hem de benim de aynı kişileri tanıdığımı bilmesine şaşıyordum.
KÜTÜPHANESİNDE VE YÜREĞİNDE RİZE'NİN YERİ AYRIYDI
Bir önceki ziyaretimde dev kütüphanesinde kitaplar arasında kaybolmuştum. Tek tek kitapları inceliyordum. Bir arada "bu yana gel. O kitaplar sana yaramaz. Seni aradıkların burada" dedi. Kitaplığından bağımsız bir Rize kitaplığı oluşturmuştu. Orada Rize üzerine araştırmalar yapan arkadaşlarımın ve benim kitaplarımı görmek beni çok mutlu etmişti. Ayrıca kütüphanesinde mükerrer olan kitapları ve kendi hakkında yazılan kitapları imzalayarak bana hediye ediyordu. Bir de Erkal Zenger'in Siyaset Cambazhanesinin Cazgırı kitabını okumamı tavsiye ediyordu.
BİZİM BAŞKAN KALELERİ ŞAŞIRDI
Rize Spor Tarihi kitabımı inceledikten sonra "sana bir Rizespor fıkrası anlatayım" dedi. Bakan olmuşuz. Rize'nin her sorunu gibi Rizespor içinde bizden çare bekliyorlar. Rizeli bir iş adamımızı Rizespor'a başkan yaptık. Meğer bizim başkan futboldan hiç mi hiç anlamıyormuş. Birlikte maça gittik. Bana ne yapacağız" dedi. Ben de "top ağlarla buluşunca havaya fırla" dedim. Az sonra rakip takım gol atmaz mı bizim başkan havada.
MESUT YILMAZ İSMİ HAVAALANINA ÇOK YAKIŞACAK
9 Kasım 1989 - 23 Haziran 1991 tarihleri arasında ülkemizde bir dönem Başbakanlık yapan Erzincanlı Yıldırım Akbulut'un ismi, hemşerilerinin isteğiyle ve düzenlenen törenle Erzincan Havaalanı'na verildi. Bu güzel vefa için emeği geçenlere teşekkür ediyoruz.
Biz Rizeliler de üç dönem ülkemizde başbakan yapan ve her dönem milletvekilli adaylığı için her zaman memleketi Rize'yi tercih eden Ahmet Mesut Yılmaz'ın ismini yapılmakta olan havaalanına verilmesini arzu ediyoruz. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Merhum Yıldırım Akbulut'a gösterdiği vefayı hemşerisi Merhum Ahmet Mesut Yılmaz'a da göstereceğine inanıyoruz…