YAĞMURU FIKRASI BOL MEMLEKETİM: RİZE

Yazarlarımız 6.11.2021 11:45:38 0
YAĞMURU FIKRASI BOL MEMLEKETİM: RİZE

Her geçen gün daha da kir­le­nen bir dün­ya­da güler yüzlü ka­la­bil­mek, ha­ya­ta ya­şa­na­bi­lir ta­ra­fın­dan ba­ka­bil­mek Ri­ze­li­le­rin özün­de var olan bir ni­te­lik­tir.
Yıl­lar­ca Ka­ra­de­niz'den bi­ha­ber olan in­san­lar te­le­viz­yon­lar­da ve si­ne­ma­lar­da Ka­ra­de­niz­li­yi can­lan­dır­dı.
Uy­dur­ma Temel fık­ra­la­rıy­la ka­fa­la­rı ka­rış­tır­dı.
Ka­ra­de­niz'le il­gi­li fıkra üret­mek ge­rek­siz bir uğ­raş­tı.
Çünkü ha­ya­ta hep güzel ta­ra­fın­dan bakan Ka­ra­de­niz­li­nin gün­de­lik ya­şa­mı doğal fık­ra­lar­la do­lu­dur.
İŞTE YA­ŞA­DI­ĞIM FIKRA GİBİ BİR KAÇ OLAY
Yıl­lık izin için Rize'ye doğru yola çı­kı­yo­ruz.
Yol­cu­luk bo­yun­ca duy­duk­la­rım­la gör­dük­le­rim bile bir kitap dol­dur­ma­ya yeter.
KOCA UÇAĞI YAP­TI­NIZ GAR­DO­LA­BI UNUT­TU­NUZ
Bir hem­şe­ri­miz el­bi­se kı­lı­fı­na koy­du­ğu ce­ke­ti­ni hos­te­se uza­tı­yor:
"Al ha­bu­ni gar­di­ro­ba as" diyor. Hos­tes, "Uçak­ta öyle bir sis­tem yok, lüt­fen ce­ke­ti­ni­zi ba­şı­nı­zın üs­tün­de­ki el ba­gaj­la­rı­nın ko­nul­du­ğu yere koyar mı­sı­nız" de­yin­ce hem­şe­ri­miz so­ru­yor:
"Kos­ko­ca uçaği yap­ma­ği bil­du­nuz da da bi gar­di­rop ya­pa­ma­du­nuz mi?

NİYE? ÇANTA ELUR Mİ?
Ye­ri­me otu­ru­yo­rum. Fo­toğ­raf ma­ki­nem benim için önem­li.
Ya­nım­da boş bu­lu­nan kol­tu­ğun üze­ri­ne bı­ra­kı­yo­rum.
Uçak kal­kı­şa ge­çer­ken hos­tes yere düş­me­me­si için ma­ki­ne­ye de em­ni­yet ke­me­ri tak­ma­mı is­ti­yor.
Bu is­te­ği duyan hem­şe­ri­miz, hos­te­se dö­ne­rek:
"Niye em­ni­yet ke­me­ri tak­sun ona, uçak du­şer­sa çanta elur mi diyor.
UÇAK KAÇ PARA?
Uçak­ta yer alan iki işa­da­mı hem­şe­ri­miz boş olan bi­rin­ci sınıf kol­tuk­la­ra ge­çi­yor­lar. Hos­tes nazik bir dille bu kol­tuk­lar­da yol­cu­luk etmek için ön­ce­den buna göre bilet al­ma­nız ge­re­ki­yor diyor. Hem­şe­ri­miz: "cetu bi­le­ti kaç li­ra­dur, diyor. Hos­tes ne kadar dil dökse de işa­da­mı hem­şe­ri­mi­zi ikna ede­mi­yor. Uzun ko­nuş­ma­lar­dan sı­kı­lan işa­da­mı so­nun­da şöyle diyor: Fazla uzat­ma da uçak kaç li­ra­dur?
TER­SA­NECİ DEĞİL, DER­SA­NECİ
Trab­zon Ha­va­ala­nın­dan Mi­ni­büs­le Rize'ye doğru gi­der­ken bizi kar­şı­la­yan Gü­ney­su­lu an­la­tı­yor. İki Ri­ze­li bir­bir­le­riy­le ko­nu­şu­yor,üçün­cü bir hem­şe­ri­le­ri­ni işa­ret ede­rek:
- Ula habu ne iş ya­pa­yi?
- Ter­sa­ne­ci­dur, ter­sa­ne­ci.
- Vuu! Ben oni oğ­ret­men bi­li­yi­dum.
- E tamam da ben da ayni şeyi söy­li­yi­rum.
(As­lın­da ders­ha­ne­de öğ­ret­men­lik yapan ar­ka­da­şı için ders­ha­ne­ci demek is­ti­yor ama d ye­ri­ne t ‘yi kul­la­nın­ca or­ta­ya bu man­za­ra çı­kı­yor. )
BEN SENİ ZENCİ SAN­DUM
Rize'ye va­rı­yo­ruz. Ya­nı­mız­da Türk­çe­yi ol­duk­ça düz­gün ko­nu­şan, Mo­ri­tan­ya­lı zenci Mu­ham­met (Trak­ya Üni­ver­si­te­si Tıp Fa­kül­te­sin­de öğ­ren­ci) var. Gü­ney­su­lu bir hem­şe­ri­miz Mu­ham­met'in düz­gün Türk­çe­si­ne şaşıp şöyle diyor: "Vuuu! Ben seni zenci san­miş­tum. Hal­bu­ki sen Türk­çe ko­nu­şi­yi­sun"
BAHA BİŞE DEMEDİ
Has­ret özlem bitti. Ni­ha­yet Rize'deyiz. Rize bil­dik Rize. Liman Lo­kan­ta­sı'nda yemek yi­yo­ruz. Bir Hem­şe­rim di­ğe­ri­ne üzücü bir haber ve­ri­yor : "Yahu fi­lan­cı­nın Ahmet öldü, bi­li­yor­mu­sun? Diğer hem­şe­ri­mi­zin ya­nı­tı tam gün­de­lik fikra : "Yahu dün gö­rüş­tük bana baha bişe de­me­di". Acıya gül­mek bu olsa gerek.
ŞEY­TA­NIN AR­KA­DA­ŞI
Yine Ka­ra­kan Büfe'nin ar­ka­sın­da otu­ru­yo­ruz. Kök­sal Ha­pe­loğ­lu abi ar­ka­da­şı­nın hac ha­tı­ra­la­rı­nı an­la­tı­yor : Hac gö­re­vi­ni ek­sik­siz ye­ri­ne ge­tir­di. Yal­nız şey­tan taş­la­ma­ya baş­la­dı­ğın­da orada bu­lu­nan bir ta­nı­dı­ğı "dur ne ya­pı­yor­sun kırk yıl­dır ar­ka­daş­lık ettin onla şimdi taş atı­yor­sun ona" demiş.
RİZE'DE HAFTA İKİ KEZ YAĞ­MUR YAĞAR
Rize'ye mi­sa­fir gelen biri Rize'liye sorar:
-Bu­ra­da her zaman yağ­mur mu yağar?
Gü­ney­su­lu, ‘yok' der.
-Bu­ra­da haf­ta­da sa­de­ce iki kez yağ­mur yağar. Biri üç gün sürer, di­ğe­ri dört gün.


Cuma 27.2 ° / 18.3 °
Cumartesi 29.3 ° / 20.6 °
Pazar 22 ° / 18.2 °