Küresel ısınmanın etkileriyle yağış rejiminin değiştiği bölgemizde, haziranda 109,4 kilogram yağış ile son 90 yılın yağış rekoru kırılırken, takip eden aylar ise kurak geçildi.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Başkanı, Afet Yönetimi Enstitüsü ve İklim Değişikliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu,
Meteorolojik verilere göre, geçen yıl temmuz ve ağustos ayları ile bu senenin aynı dönemlerinde ortalama yüzde 58 daha az yağış sebebiyle bölgede su kaynakları da azalma gösterdi. Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, "Bu yıl bölgemizde çok fazla sel olmaması, çok şiddetli konvektif gök gürültülü sağanak yağışların uzun süre ve peş peşe olmamasından kaynaklanıyor" dedi.
Kadıoğlu, Küresel ısınmanın etkileriyle Doğu Karadeniz Bölgesi'nde son aylarda azalan yağışlar, kuraklık tehlikesini de beraberinde getirdi. Doğu Karadeniz'de, haziranda 109,4 kilogram yağış ile son 90 yılın yağış rekoru kırılırken, takip eden aylar ise kurak geçti. Meteorolojik verilere göre, geçen yıl temmuz ve ağustos ayları ile bu senenin aynı dönemlerinde ortalama yüzde 58 daha az yağışın düştüğü bölgede, kaynakları kurumaya başlayan içme suyunda sıkıntı yaşanması riski ortaya çıktı. Bölgede yağışların en fazla etkilediği Ordu'da, temmuz ayında 11 ilçedeki 336 noktada heyelan ve toprak kayması yaşandı. Ağustos ayında ise Rize'nin Pazar ilçesinde, Artvin'de merkeze bağlı Maden köyünde, Giresun’un Keşap ilçesinde küçük çaplı sel ve heyelanlar meydana geldi dedi.
Kadıoğlu, 'KONVEKTİF YAĞIŞLAR PEŞ PEŞE OLMADI’
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Başkanı, Afet Yönetimi Enstitüsü ve İklim Değişikliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, sel ve kuraklığın gündelik değil ekstrem meteorolojik olaylar olduğunu belirtti. Kadıoğlu, bu olayların her gün olmasının beklenmediğini söyleyerek, sözlerine şöyle devam etti: "Maalesef her yağmurda sel uyarısı verir olduk çünkü dere yataklarında çok fazla yanlış ve çarpık yerleşim var. Bu yıl Karadeniz’de çok fazla sel olmaması, çok şiddetli konvektif gök gürültülü sağanak yağışların uzun süre ve peş peşe olmamasından kaynaklanıyor. Bazen birkaç gün yağmur yağar, toprak ve dereler suya doyar. Bunun peşine gelen çok kuvvetli sağanak yağışta artık suyu toprak ve dereler tutmaz, taşmaya başlar. Böyle şartlar üst üste geldiği zaman dere yataklarında su genleşip taşar. Dere yatağında araç, bina yol varsa bunlar da zarar görür. Ekstrem hava şartlarını en az 500 yılda yağabilecek en şiddetli yağışı düşünerek evlerimiz yerleştirmemiz, köprülerimizi ve yollarımızı yapmamız lazım. Bunları ezbere yaptığımız zaman en küçük yağışlarda bile peş peşe ve sürekli yağdığı zaman sel tehlikesi oluyor. Bu da normal değil. Artık yağmur tahmini uyarısından ziyade sel tahmini oluyor. Her yağmur sel, her fırtına bir afete dönüşüyor. Bu da doğru bir şey değil. Bu da yerleşimden kaynaklı bir durum.
"YAĞIŞSIZ PERİYOT KURAKLIĞA DÖNÜŞTÜ"
Doğu Karadeniz'de bu yıl çok fazla kar yağışı olduğunu ve ilkbaharda derelerin coştuğunu aktaran Prof. Dr. Kadıoğlu, "Bu sene Karadeniz'e çok kar yağdı. Yer altı suları olmayan toprak örtüsü kısa da olsa suyla beslendi. O yüzden ilkbaharda dereler gürül gürül akıyordu, bir ara sular çok kuvvetliydi ama küçük, kısa bir kurak periyot, yağışsız periyotta bir anda Karadeniz’de durumu kuraklığa dönüştürdü. Şu anda fındığını kurutmak isteyenler bu işe seviniyor. Hiçbir zaman hava herkesi memnun etmez. Şu anda kurak periyotta susuzluk, kıtlık var ama bir yandan insanlar fındığını kurutabiliyor. Öyle bir pozitif tarafı var" şeklinde konuştu.
Haber Merkezi