Kasıtlı olarak yanıltma amacı taşıyan bilgilerin toplumsal kaos yaratması hedefiyle yayılmasına dezenformasyon denildiğini belirten uzmanlar sosyal medyanın bu konuda çok etkili olduğunu söylüyor.
Yanıltıcı içeriklere inanmanın farklı nedenleri olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Kişi içinde bulunduğu duyguyu pekiştirmek için doğruluğunu araştırmadan paylaşılan bilgileri destekleyebiliyor. Düşük dijital okuryazarlık seviyesi ile birlikte ait olma ihtiyacı da yanlış bilgilerin yayılmasına neden olabiliyor.” dedi. Manipülatif bilgi yayılımını önlemek için öncelikle teyit etme alışkanlığı edinmek gerektiğine vurgu yapan Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Bir konuyla ilgili karşımıza çıkan ilk sıradaki içeriklere inanma alışkanlığı varsa bundan vazgeçmek ve sosyal medyayı aşırı kullanmamak tavsiye edilebilir.” önerisinde bulundu.
Dezenformasyon, toplumsal kaos yaratmayı hedefler
Sosyal medya dolaşımına giren pek çok konudaki paylaşımın hızlıca yayıldığını ve kısa sürede toplumsal kaos etkisine neden olabildiğini belirten Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Paylaşımlar genelde iki görüşün çatışmasına hizmet ediyor. Durum ya da kişi ya onaylanıyor ya da onaylanmadığı için iptal kültürü olarak da adlandırdığımız linçe maruz kalıyor.” dedi.
İçeriklerin doğruluğu teyit edilmeden hızla yayılmasının, yanlış bilgi içerdiğine dair açıklamaların yayılımı durduramamasının ve kutuplaşan grupların nefret söylemlerinin, sosyal medyanın dezenformatif etkilerini toplumsal boyutta gözler önüne serdiğine dikkat çeken Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Dezenformasyon, kasıtlı olarak yanıltma amacı taşır, toplumsal kaos yaratma amacıyla yapıldığından kötü niyetli paylaşımlar olduğunu söyleyebiliriz. Yanlış bilgi ise, kasıtlı olmadan yapılan yanlış haberi ya da bilgi paylaşımını işaret eder. Ama burada da yanlış olduğunu bilerek yanıltma amacıyla kasıtlı olarak paylaşım gerçekleşiyorsa dezenformasyon etkisine dönüşebilir.” şeklinde konuştu.
Olumsuz ruh hali, yalan haberlerin yayılımını artırıyor
Yanıltıcı içeriklere inanmanın duygu durumu ile bağlantısı olduğuna değinen Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Kişi içinde bulunduğu duyguyu pekiştirmek için doğruluğunu araştırmadan paylaşılan bilgileri destekleyebiliyor. Bu durum özellikle toplumsal kaos dönemlerinde daha çok oluyor.” dedi.
Olumsuz duygusal atmosferin yayılım gösterdiği kriz dönemlerinde, kasıtlı olarak ortamın daha da içinden çıkılmaz bir hal alması için çalışan sahte (trol) hesaplar ortaya çıktığını hatırlatan Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, şöyle devam etti:
“Bir anda sahte bilgiler, ‘fake news’ olarak adlandırılan yalan haberler olumsuz ruh hali de eklenerek dolaşıma katılıyor ve kişiler galeyana gelebiliyor. Sosyal ağların duygusal yayılıma hizmet eden yönü vardır. Mesela; araştırmalara göre, olumsuz ruh hali barındıran içerikler olumluya göre 6 kat hızla yayılım göstererek kişileri etkiliyor. Günümüzde, deprem, yangın, sel gibi oluşan doğa felaketleri dezenformasyon ile birleşerek, olumsuz ruh hali yayılımı ile kötüye kullanımı harekete geçiriyor. Böyle durumlarda toplumun ihtiyacı olan ortak duygu ve düşünce paylaşımı ile birliktelik kurmanın yerini sosyal medyada kutuplaşma ve nefret söylemi alıyor. Bu da yanlış müdahalelerle birlikte felaket durumunda yapılacak önleyici faaliyetlerin gecikmesine yol açabileceği gibi felaketin boyutunun artmasına da sebebiyet verebilir.”
Hızlı haber alma isteği ‘teyit etme’ adımının es geçilmesine neden oluyor!
“Yanıltıcı içeriklere inanmanın diğer bir açıklaması ise, düşük dijital okuryazarlık seviyesi ile birlikte ait olma ihtiyacıdır.” diyen Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, kişilerin bir gruba ait olma ihtiyacı duyması ve onaylanmak için doğruluğunu teyit etmeden paylaşılan içeriklere inanmasının ve etkileşim kurarak yayılım zincirine dahil olmasının, aynı zamanda problemli sosyal medya kullanımı örneği olarak karşımıza çıktığını söyledi.
Yanıltıcı içeriklere inanmanın en çarpıcı sebebinin tahammülsüzlük olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Paylaşılan bilgilerin veya haberlerin doğruluğunu teyit etmek vakit alacağından, dijital medya okuryazarlığı seviyesi yüksek kişiler de çoğu örnekte bildiğini uygulayamıyorlar. Aslında en trajik olan sebeplerden birisi de budur. Özellikle kentsel yaşamda pek çok faaliyeti gün içine sığdırmak isteyenlerin, hızlıca haber alma mecrası olarak kullandığı sosyal medyadaki bilgileri teyit etmek yerine ilk çıkan haberlere inandıkları görülüyor. Farkındalık ile acele bilgi alma ihtiyacı birleşince teyit etme es geçilebiliyor.” şeklinde konuştu.
Bilgiyi teyit etme alışkanlığı edinmeliyiz!
Yanlış ya da manipülatif bilgi yayılımını önlemek için öncelikle ortaya çıkabilecek tehlikelerin farkında olmak gerektiğini dile getiren Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, “Sosyal medyanın sadece bireysel değil büyük resimde toplumsal etkilerinin olduğunu bilmek gerekir. Daha sonra, toplumsal kaos dönemlerinde teyit etme alışkanlığını daha fazla işe katmak, trol hesaplardan korunmak için paylaşımın hangi hesaptan yapıldığına dikkat etmek, bir konuyla ilgili karşımıza çıkan ilk sıradaki içeriklere inanma alışkanlığı varsa bundan vazgeçmek ve sosyal medyayı aşırı kullanmamak tavsiye edilebilir.” diyerek sözlerini tamamladı.
Haber-Foto: Meryem Agan