İkizdere'de Cengiz İnşaat'ın çevreye büyük zararlar vererek yaptığı taş ocağı projesine karşı İstanbul Kadıköy’de bir eylem düzenlendi.
İkizdere'de Cengiz İnşaat'ın çevreye büyük zararlar vererek yaptığı taş ocağı projesine karşı İstanbul Kadıköy’de bir eylem düzenlendi. İkizdereli çevreciler, basın açıklamasında ‘Ormanlar ve dereler sermaye değildir!’ diyerek isyanını dile getirdi. Rize İkizdere ‘de Lojistik liman için açılan taş ocağına karşı İstanbul Kadıköy’de basın açıklaması yapıldı. İkizdere Çevre Derneği tarafından organize edilen eylemde, İkizdere ormanları ve ekolojik yaşam alanlarının 997 gündür süregelen bir saldırı altında olduğu, bu saldırının doğayı ve yöre halkının yaşam alanlarını ciddi şekilde tehdit ettiği vurgulandı. İkizdere Çevre Derneği üyeleri tarafından yapılan açıklamada’’ dönemin Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu‘nun 2021’de verdiği “2 yıl içinde taş ocağı inşaatından çıkma” taahhüdünün ihlal edildiği, 3 yılı aşkın süredir devam eden taş ocağı çalışmalarının doğa katliamına dönüştüğü belirtildi.
Bakanın verdiği taahhüdü yerine getirmesini istiyoruz.
İkizdere’de şu anda 3 adet taş ocağı faal durumda. Bunlar Komes/Kapse taş ocağı, Koşal taş ocağı ve Eskencidere vadisinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın ruhsat aldığı Yapı Merkezi ve Cengiz İnşaat tarafından işletilen Cevizli taş ocağıdır. Yaşam alanlarına sahip çıkan ve doğasını korumak isteyen İkizdere halkı bu talana karşı çıkmak için her türlü mücadele yöntemini denedi, deniyor. Türkiye genelinde Ormanlar talan ediliyor, Karadeniz ‘in dereleri kurutuldu, yaylalar inşaat alanına çevrildi. Mersin nükleerle boğuşuyor, Sinop ‘a yeni bir nükleer santral kurulmaya çalışılıyor. Akbelen yok edildi, Kaz Dağları yok edildi, Hasankeyf yok edildi. Munzur‘u yok etmek istiyorlar. Ülkenin taşını toprağını, her yerini yağmalamak ve paraya çevirmek istiyorlar. Direnen herkese jandarma zoruyla ya da para zoruyla durdurmak istiyorlar.
Basın açıklamasında “Mahkemelere bu yıkımın durdurulması için verdiğimiz dilekçeler neticesinde üç defa bilirkişi tayin edilmiş, her bilirkişi incelemesi için köylülerden binlerce TL ödenmesi istenmiştir.Doğasını savunmaya çalışan İkizderelilerin ekonomik olarak da zora sokulduğu ifade edildi. Bilirkişi olarak atanan görevlilerin, son hızda çalışan taş ocaklarını bir-iki saat gözlemleyerek masa başında hazırladıkları raporları mahkemeye gönderdiği ve yapılan işlemlerin üstünkörü bir şekilde aceleye getirildiği anlatıldı.
Cengiz İnşaat’ın taş ocağı için yağmur çamur da dinlenmedi, dinamitler patlatıldı.
İkizdere’den İkizköy’e destek: Dünyanın bütün ağaçları birbirine bağlı, acıları ortak
İkizdere’de keşfe bir gün kala: Madem dava sürüyor neden inşaat devam ediyor?
‘İkizderelilerden size oy yok!’ İkizdere eylemcilerinin yaptığı basın açıklamasında son olarak, şu ifadelere yer verildi:
Vadimiz; ormanlarımız ve derelerimizle birlikte geri dönüşü olmayan bir şekilde yok ediliyor. Bugün işte bu noktadayız, talan devam ediyor. Vadide haksız yere yapılan acil kamulaştırmalar sonucunda çay bahçelerimiz, meyve ağaçlarımız ve tarıma elverişli alanlarımızın bir kısmı köylülerimizden alınmış, karşılığında cüzi “sadaka” ödemeleri yapılmıştır. Değerli basın emekçilerimiz ve halkımız; adaletsizlik öfke doğurur, biz öfkeliyiz. Hukuk ayaklar altına alınmış durumda. Her türlü yasal haklarımızı ve meşru direnme hakkımızı kullanmamıza rağmen İkizdere’nin doğası ve ekosistemi mahvolmaya devam ediyor. Taş ocaklarının “liman yapımı” adı altında yeni rant kaynakları yaratma çabalarının ötesine geçmediğini artık daha iyi biliyoruz. Çay bahçelerimiz, bal ormanlarımız ve derelerimiz yok edildi, ediliyor.
Murat Kurum talanı destekledi
Değerli basın emekçilerimiz ve halkımız; ülkemiz yeni bir seçim dönemine girerken, yaşam alanlarımızı, ormanlarımızı ve derelerimizi yok edenlere yerel seçimlerde oy vermeyeceğimizi tüm kamuoyuna ilan etmek istiyoruz. Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, İkizdere’deki taş ocaklarını destekleyerek ve onaylayarak İkizdere’nin talan edilmesine öncülük etmiştir. Murat Kurum, tüm Karadeniz’de, Trabzon yaylalarında maden sahalarına izin vermiş, Bayburt, Kastamonu ve Karabük bölgelerinde ormanlara ve nehirlerimize zarar verecek projelerin önünü açarak ekokırım suçlarını işlemiştir. Bütün bu suçları işleyen bir adayın İstanbul gibi bir metropolün belediye başkanı olmasını istemiyoruz. Artık yeter! Bu halk bunları unutmaz! Ormanlar, dereler sermaye değildir!”
İkizdere’de ne olmuştu?
Rize’deki İkizdere Vadisi‘nin bir kısmı, 2020 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “Doğal Sit-Nitelikli Doğal Koruma Alanı” ve “Doğal Sit-Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı” olarak tescil edilmişti. Bu karar, bölge halkının uzun yıllardır süren çabalarının bir sonucuydu. Ayrıca,Kültür ve Turizm Bakanlığı, İkizdere Vadisi’ni bölgenin yeni turizm destinasyon alanı olarak planlamaktaydı. Ancak, buna rağmen Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, İkizdere Vadisi’nde yeni taş ocağı ruhsatları verdi. İyidere lojistik liman inşaatı için ihtiyaç duyulan taş ocağı, Cengiz İnşaat tarafından Eskencidere Vadisi’nde kaynak olarak kullanılmak isteniyordu. 2019 yılı sonunda, İkizdere ilçesinin Cevizlik ve Gürdere köyleri arasında bulunan Eskencidere Vadisi’nde taş ocağı ve kırma eleme tesisi kurulması planı, bölge halkının başvurusu sonucu mahkeme kararıyla durdurulmuştu. Ancak 2020 yılında bakanlık tarafından yeni bir taş ocağı ruhsatı alındı ve bu yeni ruhsatta yıllık 15 milyon 724 bin 800 ton taş çıkarılması hedefleniyordu.
Bu girişimler, bölge halkının geçim kaynaklarını ve yaşam alanlarını doğrudan etkileyen, doğal yaşamı ve ekolojik dengeyi bozan eylemler olarak görüldü. İkizdere Vadisi’nin benzersiz bitki örtüsüne ve sayısız yabani hayata ev sahipliği yaptığı, bölgede ‘Deli Bal’ gibi önemli geçim kaynaklarının bulunduğu biliniyor. Vadide gerçekleştirilen bu faaliyetlerin çay bahçeleri ve arıcılık gibi önemli geçim kaynaklarına zarar vereceği öngörülüyor. Bu faaliyetler, yerel halk tarafından yoğun bir şekilde protesto edilmeye devam ediyor. İkizdereliler, taş ocağı çalışmalarına karşı direnişlerini ve hukuk mücadelesini sürdürüyor. Mahkeme süreçlerinde, ÇED raporları ve bilirkişi incelemeleri büyük önem taşıdı. İlk bilirkişi raporlarında, projenin usulsüz olduğu ve yapımının uygun olmadığı belirtilmiş, ancak sonrasında ek bilirkişi raporlarıyla çelişkili görüşler ortaya çıkmıştı.
Haber-Foto: İsmet KÖSOĞLU