Anne Baba Tutumları Nasıl Olmalıdır?
Üniversite sınav sonuçlarının açıklandığı bugünlerde bazı gençler aldıkları puandan ve yerleştikleri bölümden memnun iken, bazıları sınavdan ‘tam istedikleri’ düzeyde bir sonuç alamamışlardır. Bu durumda ebeveynlerin yaklaşımları da değişebilmektedir. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri bölümünden Prof. Dr. Funda Gümüştaş ebeveyn tutumlarına dikkat çekti.
Anne Baba Tutumları Nasıl Olmalıdır?
Sınav sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte ebeveynlerin de çocuklarına karşı tutumları değişkenlik göstermektedir.
Kimi anne baba çocuklarının ellerinden geleni yaptığını ama yine de olmadığını düşünür, çocuklarının emeğini takdir eder, olumsuz sonuca odaklanmaz ve koyduğu hedef doğrultusunda çocuğunun bir sonraki yıl için çalışmasını destekler bir pozisyon alır. Bu şekilde bir yaklaşım gençlerin çalışma için motivasyonunu tazeleyicidir.
Bazı ebeveynler ise ‘aslında hiç doğru düzgün çalışmadı, çalışsa böyle mi olurdu?’ gibi içinde öfke de barındıran bir görüşe sahip olabilirler ve konu ile ilgili bu düşüncelerini etrafındaki diğer insanlara da çok rahat dile getirebilirler. Bu şekilde bir tutuma maruz kalan gençler gerçekten o yıl sınava ellerinden geldiğince çalıştıkları görüşündeyse ebeveynleriyle ilişkileri olumsuz etkilenir, kendilerini yetersiz hissedebilirler, öfke duyguları canlanabilir ve gelecek hedefleri ve ideallerinden uzaklaşabilirler.
Sınav sonucunun istenildiği gibi gelmesinin de çeşit çeşit nedenleri olabilir. Genç gerçekten çalışmıştır, çalışmaya vakit ayırmıştır ancak etkili ve verimli bir çalışmaya sahip olamamıştır. Bir genç günün büyük bölümünde saatlerce masa başında vakit geçirebilir, ancak bu her zaman iyi bir verim alacağı anlamı taşımaz. Bazı kişilerin zekadan bağımsız şekilde dikkatlerini bir konu üzerinde toplama süresi daha uzundur, bazılarının ise konuya kendilerini verdikten sonra ses veya görüntü gibi bir uyaranla dikkatleri kolaylıkla dağılabilir ve tekrar dikkatini aynı işe vermesi uzun zaman alabilir. Bazılarının ise dikkatini çelen uyaran olmasa da uzun süreli bir konuya zihinsel uğraşı sürdürecek dikkat süresine sahip olmayabilir. Bu durumda gün boyu dersin başında oturduğu görülen genç aslında verimli bir çalışma sağlayamamıştır.
Kaygı Başarıyı Daha Kötü Etkiliyor!
Bazı gençler kaygıları nedeniyle yeterince verimli çalışamayabilirler. Dersin başına oturduklarında ‘acaba başarabilecek miyim, ya kazanamazsam, ya bu konuyu anlayamazsam’ gibi olumsuz içerikli düşünceleri nedeniyle o anda derse odaklanacağına olumsuz duygusuna daha çok odaklanmıştır ve yine verimli bir çalışma sergileyememiş olabilir. Bazı gençler aşırı plancı olabilirler, çalışmanın her anını planlamak isterler, saati saatine yaptıkları programa uymaya çalışıp plandan sarkma yaşadıklarında ise demotive olup çalışmayı bırakabilirler. Bazı gençlerin ise geleceğe olumlu bakamama, karamsarlık, kendilerine hiçbir mesleği uygun görememe, hedef koyamama gibi problemleri olabilir ve bu nedenle dersin başına geçmekten kaçınabilirler. Olumsuz duygu ve düşünceleriyle baş başa kalmamak için de bilgisayar oyunları vb gibi ilgilerini dağıtan ve bu konuları düşünmekten kendilerini çok rahat uzaklaştırabildikleri faaliyetleri gün boyu tercih edebilirler. Gençlerin yaşadıkları bu problemlerin bazen aileler tarafından gözlenmesi ve fark edilmesi güçtür. Ebeveynlerin sürece destekleyici yaklaşmadığı veya eleştirel yaklaştığı durumlarda çocuğun da sorununu aileye dile getirme olasılığı azalır. Çocuğun problemi ile ilgili psikolojik veya psikiyatrik destek alma yolu da kapanabilir.
Her gencin gelecek planının oturması, kendine uygun yetkin çalışma düzeni oluşturabilmesi, kaygılarını bertaraf edebilmesi için farklı bir zamanı vardır. Ebeveynlerin eleştirel olmayan, çocuklarının olumlu veya olumsuz her sonuçta yanlarında olduklarını hissettiren destekleyici yaklaşımları bu zamanın daha az sancılı geçmesini sağlar.
Haber-Foto: Ela Yavuz Yaman