Yunus Emre Enstitüsü tarafından düzenlenen programda tarihteki en eski Yunus Emre eserini ortaya çıkaran RTEÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi Prof.Dr. Orhan Kemal Tavukçuoğlu’na Kültür ve Turizm Bakanı M.Nuri Ersoy tarafından teşekkür belgesi verildi.
Programın açılışında RTEÜ’nin Rize-İkizdereli öğretim üyesi Prof.Dr. Orhan Kemal Tavukçuoğlu şunları söyledi’ ’Sayın Bakanım, kıymetli protokol üyeleri hepinizi içtenlikle ve saygıyla selamlıyorum. Vefatından 700 yıl sonra bizi bir araya getiren büyük mütefekkir şairimiz Yûnus Emre’nin şahsında toprağı kalemiyle, kılıcıyla, sesiyle, nefesiyle vatanlaştıran kahramanları rahmet ve minnetle anıyorum. Bu vesileyle yüz yılı aşkın bir süredir her biri ayrı kıymeti haiz binlerce çalışmayla bu davayı üstlenerek bu binayı yükselten araştırmacılardan göçünü yükleyenleri rahmetle, ber-hayat olanları da minnetle yâd etmek isterim.
Elinizdeki çalışma, daha çok bir gönül dili hâline getirdiği yalın ve temiz Türkçesi’yle hemen hepimizin zihninde, yüreğinde bir iz bırakan Yûnus Emre’nin başka yönlerini de ortaya koyma gayretiyle ve bu yüzyıllık literatürü yeniden değerlendiren bir yaklaşımla ele alındı. İzin verirseniz bu süreçte öğrendiklerimi sizinle paylaşmak istiyorum: Yunus Emre, Medine’den Türkistan’a oradan Anadolu’ya uzanan, içerisinde Hacı Bektaş Veli, Taptuk Emre, Ahi Evran, Sarı Saltuk ve Sadrettin Konevi’nin de bulunduğu kutlu bir silsilenin son halkalarından biridir. Aynı toplulukta yer alan Yunus Emre, Abdal Musa, Geyikli Baba ve Edebali Anadolu Türklüğü ’nü bitirme noktasına getiren Moğol İstilasını bir nöbet değişimine dönüştüren ekibi oluşturmuşlardır. Buna göre 13. yüzyılın son çeyreğinde, Orta Anadolu’dan Batı’daki uçlara göçmek zorunda kalan on binlerin arasına Hacı Bektaş Veli’nin yönlendirmesiyle bu ekip de katılmıştır. Nitekim Osmanoğulları Beyliği’ni Devlet-i Aliyye’ye dönüştüren “çınar” bu topluluktan Edebalı eliyle dikilmiştir.
Çağının önde gelen mütefekkirlerinden olan, mensubu olduğu geleneğin ve yaşadığı coğrafyanın bütün birikimini harmanlayan Yûnus’un manzumelerinde Yesevî Hikmetleri’nden Fusûsu’l-Hikem’e, Kutadgu Bilig’den Dede Korkut Oğuznâmeleri’ne uzayan geniş bir tefekkür ırmağının kıymetli hamulesini bulmak mümkündür. Diğer taraftan Yûnus, yerli hatta mahallî bir dille söylediği şiirlerinde, gündelik hayattan taşıdığı çeşitli unsurlar üzerinden “vahdet-i vücûd, fenâ, gayb” gibi anlaşılması son derece zor tasavvuf kavramlarını, “yaratılış ve ölüm” gibi girift ontolojik meseleleri anlaşılır kılmıştır. Bu yüzden onun şiirleri milletin hemen her kesimi tarafından benimsenmiş, ezberlenmiş ve aktarılmıştır. Bunun sonucunda ortaya, bir kısmı Yûnus’a ait olmayan, zengin bir külliyat çıkmıştır. Söz konusu külliyatın ilmî yöntemlerle ele alınması, işlenmesi, tasnif ve tahlil edilmesi bugün araştırmacıların önünde duran önemli bir meseledir. Bu düşünceden hareketle Yunus adına kayıtlı bütün eserleri gün ışığına çıkarmak üzere başladığımız proje, bugün ilk meyvesini vermiştir.
Elinizdeki çalışmanın esasını oluşturan nüshanın baş tarafına Risâletü’n-Nushiyye kaydedilmiş ardından bir kısmı yeni okuma teklifleri içeren 204 manzumeye yer verilmiştir. Bu şiirlerin 169 tanesi 2 Ağustos 1492’de, yani Yûnus Emre’nin vefatından yaklaşık olarak 170 yıl sonra Kahire’de Devâdâri’l-kebîr türbesinde Şerif Hüseyin tarafından Oğuz Türkçesiyle (Eski Anadolu Türkçesi) istinsah edilmiştir. Yer yer Kıpçak lehçesinin etkilerinin görüldüğü diğer 35 manzume, nüshaya sonradan üç farklı müstensih tarafından eklenmiştir. Üzerinde tarih bulunan en eski yazma olması bakımından son derece kıymetli olan bu nüsha, dönemin iki büyük Türk Devleti arasındaki kültürel alışverişi göstermesi bakımından da önemlidir.
Konuşmamın başında ifade ettiğim gibi Yûnus Emre araştırmaları yüz yılı aşkın bir süredir yapılmaktadır. Bu sürecin son 25 yılına şahitlik etmiş birisi olarak bugün, uzun zamandan beri gerçekleştirme hayalini kurduğum bir projenin ilk adımının atılmış olması itibariyle büyük bir heyecanı sizinle birlikte yaşıyorum. Bu duygular eşliğinde gösterdiği teveccüh ve destekle müstesna bir yerde duran ve Yunus Emre Enstitüsü’nün adına yakışır biçimde bu projeyi sahiplenerek Yûnus’un sesinin gelecek nesillere daha gür ulaşmasının yolunu açan, kurumun kıymetli yöneticisi Prof. Dr. Abdurrahman Aliy beyefendiye derin ve samimi şükranlarımı sunuyorum’’ diye konuştu.
Ankara’da yapılan program sonrası Kültür ve Turizm Bakanı M. Nuri Ersoy Prof. Dr. Orhan Kemal Tavukçuoğlu’nu başarılı çalışması için tebrik ederek başarı belgesi ile ödülendirdi.
Haber-Foto: İSMET KÖSOĞLU