Türk Ocakları Rize Şube Başkanlığı tarafından Rize’de görev yapan Gazetecilerle kahvaltılı toplantıda bir araya gelindi.
Türk Ocağı Rize Şube Başkanı Turan Aslan Mercan ve Yönetim Kurulu üyelerinin tam kadro bulunduğu kahvaltılı toplantıda Rize’de görev yapan gazeteciler ile Türk Ocaklarının doğuşu ve günümüze gelişimi hakkında sinevizyon gösterisiyle sohbet yapıldı. Kahvaltı sonrası Gazeteci-Yazar B.Ali Kavalcı yaptığı açıklamada ‘’Türk ocakları Şubesinin Rize Basınına vermiş oldukları kahvaltılı bir basın toplantısında bir araya geldik. Biz Gazeteciler olarak bizleri unutmayan Türk Ocakları Şube Başkanı Turan Aslan Mercan ve Yönetim Kurulu üyelerine teşekkür ediyoruz. Türk Ocakları Türkiye’deki en önemli, en köklü kültürel bir değerimizdir. Zaman zaman etkinliklerine katıldığım, Türk Ocağı Rize Şubesinin düzenlemiş olduğu bu basın toplantısı oldukça faydalı olmuştur. Bu vesileyle, Türk Ocağı Rize Şubesini tebrik ediyorum’’ dedi.
Rize'de görev yapan birçok basın mensubunun katıldığı ve sıcak bir sohbet ortamında gerçekleşen kahvaltılı toplantıda, Türk Ocaklarının Kuruluşu ve amaçlarını anlatan sinevizyon görüntüsünün ardından, Gazetecilerin soruları, Türk Ocaklarının, dünü ve bugünü Türk Ocağı Rize Şubesi Başkanı Turan Aslan Mercan ve yönetim kurulu üyeleri tarafından cevaplandırıldı. Kahvaltı sonrası katılan bütün gazetecilere Türk Ocaklarının aylık dergisi Türk Yurdu ile birlikte birer kitap hediye olarak verildi.
Türk Ocaklarının tarihçesi
Türkiye’nin en uzun ömürlü sivil toplum kuruluşu olan, ülkemizin en buhranlı yıllarında kurulan Türk Ocakları, en karanlık gecede milletimizin aydınlığa açılan penceresi olma vazifesini üstlenmiştir. XIX. yüzyılın sonlarına gelindiğinde koca bir imparatorluk avuçlarımızda ufaldıkça ufalmakta, millî felaketlerin biri atlatılmadan bir diğer felaket kapımızı çalmaktaydı. Emperyalist Batı’nın yayılmacı politikaları karşısında sürekli gerileme ve toprak kaybına uğrayan Osmanlı, biçare halde sonun başlangıcını durdurmak için çareler ararken, Avusturya’nın Bosna-Hersek’i ilhakı, Bulgaristan’ın bağımsızlığını ilân etmesi, Girit meselesi, 31 Mart Vakası, Trablusgarp yenilgisi ve diğer gelişmeler hiç hız kesmeden devam etmekteydi. Dahası da İmparatorluk bünyesinde Türklerin dışında bütün milletler teşkilatlanmaktaydı.
Resmen iflas etmiş olmasına rağmen toplumun ve devletin önde gelenlerinden bazıları hâlâ Osmanlıcılık fikrinde ısrarcıydılar ve memleketin bekası için bu ideolojiye sarılmaya devam ediyorlardı. Hâlbuki o sıralarda Türk toplumunun en temel problemi, bir millet halinde toplanmamış olmaktı. Bu fikri savunan bir avuç aydın, Türk Derneği ve Genç Kalemler etrafında toplanmış ve hummalı bir gayretin içine girmişlerdi. Bu durumu gözlemleyen Askerî Tıbbiye öğrencileri, kendilerinden önceki nesiller gibi, Türk milleti aleyhine gelişen ve Türk milletini bir çöküşe doğru götüren bu duruma seyirci kalmamak düşüncesiyle aralarında gizli toplantılar yaparlar. Nihayet “190 Tıbbiyeli Türk Evladı” adına öğrenci temsilcilerinden Hüseyin (Baydur) tarafından hazırlanan 11 Mayıs 1911 tarihli bir “Beyanname”yi, devrin güvendikleri aydınlarına gönderirler ve ziyaretlerine giderek yardımlarını isterler. Tıbbiyeli gençlerin sesine kulak veren milliyetçi aydınlardan Mehmet Emin, Ahmet Ağaoğlu, Ahmet Ferit, Yusuf Akçura, Mehmet Ali Tevfik ve Fuat Sabit, gençlerin temsilcileri ile Ahmet Ferit Bey’in evinde yapılan bir toplantıda “milliyet esasına dayanan” bir derneğin kurulmasına karar verirler.
Daha sonra 20 Haziran 1911’de Ahmet Ağaoğlu’nun evinde yapılan ikinci toplantıda kurulacak derneğe Dr. Fuat Sabit’in teklifi ile “Türk Ocağı” adı verilmiş, ilk tüzük taslağı hazırlanmış ve geçici yönetim kurulu seçilmiştir. Geçici yönetim kuruluna millî şair Mehmet Emin (Yurdakul) (Başkan), Yusuf Akçura (2. başkan), Mehmet Ali Tevfik (kâtip), Dr. Fuat Sabit (muhasip) seçilmişlerdir. Böylece Türk Ocağı fiilen kurulmuştur. Fiilen kuruluşundan itibaren yapılan uzun bir hazırlık devresinden sonra, resmî kuruluş 25 Mart 1912’de tamamlanmıştır. Türk Ocağının ilk resmî yönetim kuruluna Ahmet Ferit (Başkan), Yusuf Akçura, Mehmet Ali Tevfik, Dr. Fuat Sabit seçilmiştir.
Türk Ocakları 100.yılını kutlamakta
Türkiye’nin en uzun ömürlü sivil toplum kuruluşu olan Türk Ocakları 100. yılını kutlamaktadır. Yüz yıl önce, ülkemizin en buhranlı yıllarında kurulan Türk Ocakları, en karanlık gecede milletimizin aydınlığa açılan penceresi olma vazifesini üstlenmiştir.
Bunun sancılarını çeken tek unsur Türklerdi. Millî şuur ve milliyetçilikten mahrum bir vaziyette bulunan Türkler arasında, durumun vahametini gören bir grup aydın ve yönetici, millî mefkûreden ve şuurdan mahrum bir kitleyi, adına millet dediğimiz ortak duygu ve düşünce etrafında toplamaya çalışıyor. Kimlik bunalımı içinde olan Türk aydınları, Türk Ocaklarında kendilerini bulmaya başlarlar. Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu, Mehmet Emin (Yurdakul), Hamdullah Suphi Tanrıöver, Akil Muhtar (Özden), Ömer Seyfettin, Necip Asım (Yazıksız), Yahya Kemal (Beyatlı), Ali Canip (Yöntem), Hüseyinzade Ali (Turhan), Ahmet Hikmet (Müftüoğlu), Mehmet Fuat (Köprülü), vb. gibi devrin önemli ilim ve fikir şahsiyetleri Türk Ocaklarında çok canlı bir fikir ve düşünce ortamı hazırladılar. Bu aydınlar tarafından düzenlenen konferanslar, sohbetler ve serbest derslerle Türk Ocakları, genç nesillerin eğitilip şuurlandığı millî bir mektep olmuş, âdeta bir halk üniversitesi gibi çalışarak millete yön vermeye çalışmıştır.
Haber-Foto: İsmet KÖSOĞLU