Kudret Uğurlu EMİNSOY


30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun

Kudretugurlueminsoy33@gmail.com


Türk milletinin kaderini değiştiren, bağımsızlık mücadelemizin en önemli dönüm noktalarından biri olan 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutlamak için bu yazıyı yazıyorum. Bu bayram, sadece askeri bir başarı değil; aynı zamanda milletimizin özgürlük ve bağımsızlık iradesinin dünyaya ilanıdır. 30 Ağustos Zafer Bayramı’mız kutlu olsun.

30 Ağustos 1922’de, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Dumlupınar’da kazanılan Büyük Zafer, Türk Milleti’nin esaret zincirlerini kırdığı gündür. Bu zaferle birlikte sadece düşman orduları Anadolu’dan çıkarılmadı, aynı zamanda milletimizin geleceği, özgürlüğü ve bağımsızlığı da güvence altına alındı.

Atatürk, bu zaferin önemini şu sözleriyle özetler: “Zafer, ‘zafer benimdir’ diyebilenindir. Başarı ise, ‘başaracağım’ diye başlayarak sonunda ‘başardım’ diyebilenindir.” Bu söz, hem o dönemin azmini, hem de bugünkü biz gençlere verilen mesajı çok açık şekilde ortaya koyuyor.
30 Ağustos, sadece geçmişi anmak değil, aynı zamanda geleceğe umutla bakmak için de bir fırsattır. Bugün özgürce konuşabiliyorsak, bağımsız bir ülkede yaşıyorsak, bunu şehitlerimize, gazilerimize ve bu toprakları bize vatan yapan kahramanlarımıza borçluyuz. 

Ancak unutmamalıyız ki, bağımsızlık yalnızca kazanılmış bir miras değil, aynı zamanda korunması gereken bir emanettir. Atatürk, “Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.” diyerek en büyük sorumluluğu bizlere, gençlere vermiştir. Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutlarken, bizlere düşen görev, bu sorumluluğun bilinciyle hareket etmek ve Cumhuriyetimizi sonsuza kadar yaşatmaktır. Atatürk’ün bizlere en büyük emaneti olan “Türkiye Cumhuriyeti”, ancak biz gençlerin çalışkanlığı, bilgisi ve ülkesine olan sevgisiyle yaşayacaktır. Bizlere düşen görev; bilimde, sanatta, sporda ve hayatın her alanında başarılı olarak ülkemizi çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkarmaktır. 

Bu zafer sadece askeri bir galibiyet değil, aynı zamanda bir milletin varoluş mücadelesinin taçlandığı gündür. Yıllar süren işgal ve baskılara karşı, yokluk ve imkânsızlıklar içinde bile Türk Milleti’nin özgürlüğünden asla vazgeçmeyeceğini tüm dünyaya göstermiştir.

Atatürk'ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi adıyla da bilinen Büyük Taarruz' un başarıyla sonuçlanmasından sonra Yunan orduları İzmir'e kadar takip edilmiş; 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden kurtulmuştur. İşgal birliklerinin ülke sınırlarını terk etmesi daha sonra gerçekleşse de, 30 Ağustos sembolik olarak ülke topraklarının geri alındığı günü temsil eder. İlk kez 1924 yılında Afyon'da Başkumandan Zaferi adıyla kutlanan 30 Ağustos günü, Türkiye'de 1926'dan beri Zafer Bayramı olarak kutlanmaktadır.

Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşı sırasında Türk ordusunun işgalci güçlere son ve kesin darbeyi vurmasını sağlamak ve Anadolu'dan atmak için düşünülüp planlanan gizli bir harekât idi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 20 Temmuz 1922'deki oturumunda kendisine dördüncü kez olmak üzere Başkomutanlık yetkisi verilen Atatürk, taarruz kararını haziran ayında almış ve hazırlıkları gizli olarak yürütmüştü. Büyük Taarruz Ağustos'un 26'sını 27'sine bağlayan gece Afyon'da başlamış, Aslıhan civarında kuşatılan düşman birliklerinin Mustafa Kemal Paşa'nın bizzat idare ettiği Dumlupınar Meydan Muharebesi'nde imha edilmesi ile Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanmıştı.

Düşünün ki, o günlerde milletimizin elinde ne yeterli cephane, ne de güçlü ordular vardı. Ancak bir şey vardı ki, o her şeyden daha güçlüydü: bağımsız yaşama inancı ve vatan sevgisi. İşte bu inanç, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Büyük Taarruz’ la birleşti ve 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlandı.

Atatürk, bu zaferin ruhunu şu sözleriyle en güzel şekilde ifade etmiştir: “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.” Bu cümle, sadece bir askeri taktik değil; bir milletin, toprağının her karışını kanıyla, canıyla savunma kararlılığının ifadesidir.
30 Ağustos Zaferi, sadece Türk Milleti için değil, tüm mazlum milletler için de bir ilham kaynağı olmuştur. Çünkü bu zaferle birlikte dünyaya şu mesaj verilmiştir: “Bir millet, bağımsızlık ve özgürlüğü için kenetlenirse, hiçbir güç onu esaret altına alamaz.”

Bizler bugün özgür bir ülkede yaşıyorsak, bu bayrak göklerde dalgalanıyorsa, bu topraklarda ezanlarımız özgürce okunuyorsa, bunu şehitlerimize ve gazilerimize borçluyuz. Onların fedakârlıkları sayesinde biz, huzur ve güven içinde geleceğimizi inşa edebiliyoruz.
30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutlarken, bizlere düşen en büyük görev, bu emanete sahip çıkmak ve Cumhuriyetimizi sonsuza dek yaşatmaktır. 

Unutmayalım ki, tarihine sahip çıkan, geçmişinden ders alan milletler geleceğe daha güçlü adımlarla yürürler. Bizim de görevimiz, bu emaneti layıkıyla korumak ve gelecek nesillere en güçlü şekilde devretmektir.

Sözlerimi Atatürk’ün biz gençlere seslendiği, asla unutamayacağımız şu cümleyle bitirmek istiyorum: “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”

Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, gazilerimize şükranlarımızı sunuyorum. Hepimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun!

Hepinize sevgi ve saygılarımı yolluyorum. Hoşça kalın ve elbette ki her zaman uyanık kalın. Sevgi ışığınız, kalbiniz rehberiniz olsun.