İbrahim Sırmalı


Cenneti Arzu Edenler

  Emekli Müftü - muftu.ibrahim@gmail.com


Hamt; Âlemlerin Rabbi Allah’a aittir. Ey Allah’ım! İslam ve iman nimetinden dolayı hamt sana aittir. Bizi Ümmeti Muhammet’ten (ona salat ve selam olsun) eylediğinden dolayı hamt sana aittir. Allahtan başka ilah olmadığına, tek olduğuna ve ortağı olmadığına şahadet ederim. 

Ve yine Hz. Muhammet’in Allah’ın kulu ve Resulü olduğuna şahadet ederim. Ey Allah’ım! Hz. Muhammet’e, Hane halkına ve arkadaşlarına hepsine salat ve selam eyle.  Onları mübarek eyle.                                   

Bundan sonra. Ey Müslümanlar.

Allah Teala muhkem olan ayetlerinde şöyle buyuruyor.

وَاُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقٖينَ غَيْرَ بَعٖيدٍ

Kaf suresi 50.31 Cennet, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara uzak olmayacak şekilde yaklaştırılacak. 

هٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ اَوَّابٍ حَفٖيظٍ

مَنْ خَشِىَ الرَّحْمٰنَ بِالْغَيْبِ وَجَاءَ بِقَلْبٍ مُنٖيبٍ

Kaf suresi 50.32-33 (Onlara şöyle denir:) "İşte bu, size (dünyada) vaad edilmekte olan şeydir. O, her tövbe eden, O'nun emrini gözeten için, görmediği hâlde sırf saygıdan dolayı Rahmân'dan korkan ve O'na yönelmiş bir kalp ile gelen kimseler içindir."

اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍ ذٰلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ

Kaf suresi 50.34 "Oraya esenlikle girin. İşte bu, ebedîlik günüdür." 

لَهُمْ مَا يَشَاؤُنَ فٖيهَا وَلَدَيْنَا مَزٖيدٌ

Kaf suresi 50.35 Orada kendileri için diledikleri her şey vardır. Katımızda daha fazlası da vardır.

İslam kardeşleri.

       Muhammet b. Hasneviyye dedi: Ben Eba Abdullah bin Hanbelin yanında hazır bulundum. Ona Horasan ehlinden bir adam geldi. Ona şöyle dedi: Ey Eba Abdullah. Horasandan seni kast ederek geldim. Sana sorular soracağım. Eba Abdullah sor dedi.

       O da şöyle sordu: -Kul ne zaman rahatlığın tadını bulur?

       Eba Abdullah cevap verdi: -Kul ayağını cennete koyduğu zaman rahatlığın tadını bulur.

       Ebu Bekir b. Tahir dedi: Dünyanın şiddetlerine karşı sabırlı ol. Çünkü gerçekten dünyada dünyanın şiddet ve sıkıntısına sabredene Allah’ın vadi haktır. Bu kimseye büyük rahatlık ulaşacaktır. O büyük rahatlık (Allah’ın) Melik-i Muktedirin huzurundaki samimiyet koltuğudur. Evet. Muhakkak büyük rahatlık ve en büyük nimet müminin ayaklarını cennete koyduğunda elde ettiği büyük rahatlık ve en büyük nimettir. 

       Allah Teala müminin lisani ile Firavun oğullarına şöyle buyurdu:

وَقَالَ الَّذٖى اٰمَنَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُونِ اَهْدِكُمْ سَبٖيلَ الرَّشَادِ

Mumin suresi 40.38 O inanan kimse dedi ki: “Ey kavmim! Bana uyun ki, sizi doğru yola ileteyim.” 

يَا قَوْمِ اِنَّمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا مَتَاعٌ وَاِنَّ الْاٰخِرَةَ هِىَ دَارُ الْقَرَارِ

Mumin suresi 40.39 “Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı ancak (geçici) bir yararlanmadır. Ahiret ise ebedî olarak kalınacak yerdir.”

وعَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم: (يُؤْتَى بِأَنْعَمِ أَهْلِ الدُّنْيَا ،مِنْ أَهْلِ النَّارِ ، يَوْمَ الْقِيَامَةِ ،فَيُصْبَغُ فِي النَّارِ صَبْغَةً ،ثُمَّ يُقَالُ لَهُ : يَا ابْنَ آدَمَ ،هَلْ رَأَيْتَ خَيْرًا قَطُّ ؟ هَلْ مَرَّ بِكَ نَعِيمٌ قَطُّ ؟ فَيَقُولُ : لاَ ،وَاللهِ ،يَا رَبِّ ، وَيُؤْتَى بِأَشَدِّ النَّاسِ فِي الدُّنْيَا ،مِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ ، فَيُصْبَغُ فِي الْجَنَّةِ صَبْغَةً ،فَيُقَالُ لَهُ : يَا ابْنَ آدَمَ ،هَلْ رَأَيْتَ بُؤْسًا قَطُّ ؟ هَلْ مَرَّ بِكَ شِدَّةٌ قَطُّ ؟ فَيَقُولُ : لاَ ، وَاللهِ ، يَا رَبِّ ، مَا مَرَّ بِي بُؤُسٌ قَطُّ ، وَلاَ رَأَيْتُ شِدَّةً قَطُّ.. ) رواه مسلم 

Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Cehennemliklerden olup, dünyada pek müreffeh hayat yaşayan bir kişi kıyamet gününde getirilip cehenneme bir kere daldırılır. Sonra:

– Ey âdemoğlu! Sen hayırlı bir gün gördün mü? Herhangi bir nimete nâil oldun mu? denilir. O kişi:

– Hayır, vallahi Rabbim! Öyle bir şey görmedim, der. Cennetliklerden olup, dünyada insanların en yoksul olanı getirilir cennete bir kere daldırılır. Ona da:

– Ey âdemoğlu! Sen herhangi bir yoksulluk ve sıkıntı gördün mü? Hiç zorluk ve darlık çektin mi? denilir. O kişi de:

– Hayır, vallahi Rabbim! Hiçbir yoksulluk ve sıkıntı görmedim, zorluk ve darlık çekmedim, der.” (Müslim, Münâfikîn 55) rivayet etti.

Mümin olan kimse; büyük şevkini özlemini Allah Tealanın katında olan ölümsüz nimetlere ve ebedi saadete gerekli kılmasıdır. Arzu ettiği diğer nimetleri terk etmelidir. Mümin kimse vicdani ile ve kalbi ile ölümsüz nimetlerle yaşamalıdır. Kapılardan girecek olanlara bu kapılar nasıl açılır. Selametle güven içinde kedersiz, endişesiz ve korkusuz bu kapılardan nasıl girilir?

Allah Teala şöyle buyurdu: 

وَسٖيقَ الَّذٖينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ اِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا حَتّٰى اِذَا جَاؤُهَا وَفُتِحَتْ اَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدٖينَ

Zumer suresi 39.73 Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da gurup gurup cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: "Size selâm olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi ebedî kalmak üzere buraya girin."

وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖى صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَاَوْرَثَنَا الْاَرْضَ نَتَبَوَّاُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَاءُ فَنِعْمَ اَجْرُ الْعَامِلٖينَ

Zümer suresi 39.74 Onlar şöyle derler: "Hamd, bize olan vaadini gerçekleştiren ve bizi cennetten dilediğimiz yere konmak üzere bu yurda varis kılan Allah'a mahsustur. Salih amel işleyenlerin mükâfatı ne güzelmiş!" 

Allah Teala şöyle buyurdu:

وَاُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقٖينَ غَيْرَ بَعٖيدٍ

Kaf suresi 50.31 Cennet, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara uzak olmayacak şekilde yaklaştırılacak. 

هٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ اَوَّابٍ حَفٖيظٍ

مَنْ خَشِىَ الرَّحْمٰنَ بِالْغَيْبِ وَجَاءَ بِقَلْبٍ مُنٖيبٍ

Kaf suresi 50.32-33 (Onlara şöyle denir “İşte bu, size (dünyada) vaad edilmekte olan şeydir. O, her tövbe eden, O’nun emrini gözeten için, görmediği hâlde sırf saygıdan dolayı Rahmân’dan korkan ve O’na yönelmiş bir kalp ile gelen kimseler içindir."

اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍ ذٰلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ

Kaf suresi 50.34 “Oraya esenlikle girin. İşte bu, ebedîlik günüdür." 

لَهُمْ مَا يَشَاؤُنَ فٖيهَا وَلَدَيْنَا مَزٖيدٌ

Kaf suresi 50.35 Orada kendileri için diledikleri her şey vardır. Katımızda daha fazlası da vardır.

Cenneti arzu eden imanını ve amelini sağlam yapar. Çünkü cennet pahalı maldır. Samimi imana ve salih olan amele ihtiyaç vardır. 

عن أبي هُرَيْرَةَ رضي الله عنه قال : قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم: (مَنْ خَافَ أَدْلَجَ وَمَنْ أَدْلَجَ بَلَغَ الْمَنْزِلَ أَلاَ إِنَّ سِلْعَةَ اللهِ غَالِيَةٌ أَلاَ إِنَّ سِلْعَةَ اللهِ الْجَنَّةُ) رواه التِّرمِذي وصححه الألباني 

Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kim korkarsa, akşam karanlığında yol alır. Kim akşam karanlığında yol alırsa, hedefine varır. Haberiniz olsun Allah'ın malı pahalıdır, haberiniz olsun Allah'ın malı cennettir." 

(Tirmizî, Kıyâmet, 19) İmam Tirmizi rivayet etti. El-Elbani hadisi şerifin sahih olduğunu söyledi.

،وعَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ ، قَالَ : قَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم ذَاتَ يَوْمٍ لأَصْحَابِهِ : (أَلاَ هَلْ مُشَمِّرٍ لِلْجَنَّةِ ، فَإِنَّ الْجَنَّةَ لاَ خَطَرَ لَهَا هِيَ ، وَرَبِّ الْكَعْبَةِ نُورٌ يَتَلَأْلَأُ ، وَرَيْحَانَةٌ تَهْتَزُّ ، وَقَصْرٌ مُشَيَّدٌ ، وَنَهْرٌ مُطَّرِدٌ ، وَفَاكِهَةٌ كَثِيرَةٌ نَضِيجَةٌ ، وَزَوْجَةٌ حَسْنَاءُ جَمِيلَةٌ ، وَحُلَلٌ كَثِيرَةٌ فِي مَقَامٍ أَبَدًا فِي حَبْرَةٍ وَنَضْرَةٍ فِي دَارٍ عَالِيَةٍ سَلِيمَةٍ بَهِيَّةٍ ، قَالُوا : نَحْنُ الْمُشَمِّرُونَ لَهَا يَا رَسُولَ اللهِ ، قَالَ : قُولُوا : إِنْ شَاءَ اللَّهُ ، ثُمَّ ذَكَرَ الْجِهَادَ وَحَضَّ عَلَيْهِ) صحيح ابن حبان 

Usame bin Zeyit rivayet etti. Nebi s.a.s. bir gün ashabına şöyle buyurdu:

‘’Dikkat edin. Cennet için canla başla uğraşan var mı? Gerçekten cennette tehlike yoktur. Cennet Kabenin Rabbine yemin olsun ki peş peşe gelen nurdur. Titreşen fesleğen çiçeğidir. Yüksek yapılı köşktür. Kesintisiz akan nehirdir. Olgunlaşmış çok meyvedir. Ahlaki ve fiziki güzelliği olan hanımdır.  Ebedi makamlarda ipek şalda, zarafette yüksek, sağlam ve güzel yurtlarda çokça fırsatlardır. Ashap şöyle dediler: Ey Allah’ın Resulu! Bizler onları almaya hazırlanıyoruz. Resulullah şöyle buyurdu: İnşallah (Allah dilerse) deyin. Sonra Resulullah cihadı hatırladı. Ve cihat yapmayı teşvik etti.’’ 

İbn-i Habban sahihtir.

Cenneti hasretle isteyenler gerçekten cennetin müminlerin umudu olduğunu, itaat edenlerin emeli, korkanların korkusuzluğu olduğunu ve Allaha güvenenlerin vahası çölde su olan yeri olduğunu bilmelidir.

،فعَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ ،قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم :(إنَّمَا يُدْخِلُ اللَّهُ الْجَنَّةَ مَنْ يَرْجُوهَا ،وَإِنَّمَا يُجَنِّبُ النَّارَ مَنْ يَخْشَاهَا ،وَإِنَّمَا يَرْحَمُ اللَّهُ مَنْ يَرْحَمُ ). مصنف ابن أبي شيبة ،

Zeyit bin Esleme rivayet etti. Resulullah s.a.s. şöyle buyurdu: ‘’Ancak Allah cc cenneti umanları cennete koyar. Ancak Allah cc cehennemden korkanları cehennemden sakındırır. Ancak Allah cc merhamet edene merhamet eder.

       Cennetin nimetlerini Allah Teala kendi kudret eli ile meydana getirdi. Cennette gözün görmediği, kulağın işitmediği ve beşerin kalbinden geçirmediği nimetler vardır.

Allah Teala şöyle buyurdu:

وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ

اُولٰئِكَ الْمُقَرَّبُونَ 

Vakıa suresi 56.10-11 (İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah’a) yaklaştırılmış kimselerdir. 

فٖى جَنَّاتِ النَّعٖيمِ

Vakıa suresi 56.12 Onlar, Naîm cennetlerindedirler. 

ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّلٖينَ

وَقَلٖيلٌ مِنَ الْاٰخِرٖينَ

Vakıa suresi 56.13-14 Onların çoğu öncekilerden, azı da sonrakilerdendir. 

عَلٰى سُرُرٍ مَوْضُونَةٍ

مُتَّكِئٖينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِلٖينَ

Vakıa suresi 56.15-16 Onlar, karşılıklı yaslanmış vaziyette mücevheratla işlenmiş tahtlar üzerindedirler.

يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ

بِاَكْوَابٍ وَاَبَارٖيقَ وَكَاْسٍ مِنْ مَعٖينٍ

لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَ

وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَ

وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ

Vakıa suresi 56.17-21 Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar. 

وَحُورٌ عٖينٌ

كَاَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِى

Vakıa suresi 56.22-23 Onlar için saklı inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır. 

جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Vakıa suresi 56.24 (Bütün bunlar) işledikleri amellere karşılık bir mükâfat olarak (verilir.) 

لَا يَسْمَعُونَ فٖيهَا لَغْوًا وَلَا تَاْثٖيمًا

Vakıa suresi 56.25 Orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler. 

اِلَّا قٖيلًا سَلَامًا سَلَامًا

Vakıa suresi 56.26 Sadece “selâm!”, “selâm!” sözünü işitirler.

وَاَصْحَابُ الْيَمٖينِ مَا اَصْحَابُ الْيَمٖينِ

Vakıa suresi 56.27 Ahiret mutluluğuna erenler, ne mutlu kimselerdir! 

فٖى سِدْرٍ مَخْضُودٍ

وَطَلْحٍ مَنْضُودٍ 

وَظِلٍّ مَمْدُودٍ

وَمَاءٍ مَسْكُوبٍ 

وَفَاكِهَةٍ كَثٖيرَةٍ 

لَا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍ 

وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍ 

Vakıa suresi 56.28-34 (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. 

اِنَّا اَنْشَاْنَاهُنَّ اِنْشَاءً

Vakia suresi 56.35 Biz onları (hurileri) yepyeni bir yaratılışta yarattık. 

فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَارًا

عُرُبًا اَتْرَابًا 

لِاَصْحَابِ الْيَمٖينِ 

Vakıa suresi 56.36-38) Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık. 

ثُلَّةٌ مِنَ الْاَوَّلٖينَ 

وَثُلَّةٌ مِنَ الْاٰخِرٖينَ

Vakıa suresi 56.39-40 Bunların birçoğu öncekilerden, birçoğu da sonrakilerdendir.

،وعن ابن مسعود رضي الله عنه قال‏ رسول الله صلّى الله عليه وسلّم ‏إِنِّي لأَعْلَمُ آخِرَ أَهْلِ النَّارِ خُرُوجًا مِنْهَا وَآخِرَ أَهْلِ الْجَنَّةِ دُخُولاً الجنّة رَجُلٌ يَخْرُجُ مِنْ النَّارِ حَبْوًا فَيَقُولُ اللَّهُ عز وجلَّ له: اذْهَبْ فَادْخُلِ الْجَنَّةَ، فَيَأْتِيهَا فَيُخَيَّلُ إِلَيْهِ أَنَّهَا مَلأى فَيَرْجِعُ فَيَقُولُ يَا رَبِّ وَجَدْتُهَا مَلأى فَيَقُولُ اللَّهُ عز وجلَّ له: اذْهَبْ فَادْخُلْ الْجَنَّةَ، فَيَأْتِيهَا فَيُخَيَّلُ إِلَيْهِ أَنَّهَا مَلأى فَيَرْجِعُ فَيَقُولُ يَا رَبِّ وَجَدْتُهَا مَلأى فَيَقُولُ اللَّهُ عز وجلَّ له :اذْهَبْ فَادْخُلِ الْجَنَّةَ فَإِنَّ لَكَ مِثْلَ الدُّنْيَا وَعَشَرَةَ أَمْثَالِهَا ‏ ‏أَوْ إِنَّ لَكَ مِثْلَ عَشَرَةِ أَمْثَالِ الدُّنْيَا،‏ ‏فَيَقُولُ أَتَسْخَرُ بي ‏ ‏أَوْ تَضْحَكُ بي ‏ ‏وَأَنْتَ الْمَلِكُ، قال: فَلَقَدْ رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ ‏ ‏صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ‏ ‏ضَحِكَ حَتَّى بَدَتْ نَوَاجِذُهُ فكَانَ يَقُولُ: ( ذَلكَ أَدْنَى أَهْلِ الْجَنَّةِ مَنْزِلَة) رواه مسلم .

İbn Mes’ûd -radıyallahu anh-’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: «Ben cehennemden en son çıkacak (veya cennete en son girecek) kimseyi biliyorum. O adam cehennemden emekleye emekleye çıkar. Allah Teâlâ ona: – Haydi git, cennete gir, buyurur. Adam cennete gider, fakat ona cennet doluymuş gibi gelir. Geri dönüp Allah Teâlâ’ya: – Ya Rabbi! Cennet ağzına kadar dolmuş! der. Allah Teâlâ ona: – Git, cennete gir, buyurur. Tekrar oraya gider, yine cennetin dolu olduğunu zanneder. Bir daha geri dönüp Allah Teâlâ’ya: – Yâ Rabbi! Orası dopdolu! der. Allah Teâlâ ona yine: – Git, cennete gir, orada senin dünya kadar ve dünyanın on misli (veya dünyanın on misli büyüklüğünde) yerin var, buyurur. O Adam: – Yâ Rabbi! Sen kainatın hükümdarı olduğun halde benimle alay mı ediyorsun? (veya benim halime mi gülüyorsun?) der.» 

Hadisin ravisi İbn Mes’ûd şöyle dedi: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in gerideki dişleri belirinceye kadar tebessüm ettiğini gördüm. Sonra şöyle buyurdu: «İşte cennetliklerin en aşağı seviyesinde bulunan adamın derecesi budur.» Bu hadisi şerifi İmam Müslim rivayet etti.

عن المغيرة بن شعبة رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : «سَأل موسى صلى الله عليه وسلم ربَّه: ما أدْنَى أهل الجَنَّة مَنْزِلَة؟ قال: هو رَجُل يَجِيءُ بعد ما أُدخِل أهل الجَنَّة الجَنَّة، فَيُقَال له: ادخل الجَنَّة. فيقول: أيْ رب، كيف وقد نَزَل النَّاس مَنَازِلَهُم، وأخَذُوا أَخَذَاتِهِم؟ فَيُقَال له: أَتَرْضَى أن يكون لك مثل مُلْكِ مَلِكٍ من مُلُوكِ الدُّنيا؟ فيقول: رَضِيْتُ رَبِّ، فيقول: لك ذلك ومثله ومِثْلُه ومِثْلُه ومِثْلُه، فيقول في الخامِسة. رَضِيْتُ رَبِّ، فيقول: هذا لك وَعَشَرَةُ أَمْثَالِه، ولك ما اشْتَهَتْ نَفْسُكَ، وَلَذَّتْ عَيْنُكَ. فيقول: رَضِيتُ رَبِّ. قال: رَبِّ فَأَعْلاَهُمْ مَنْزِلَة؟ قال: أُولَئِكَ الَّذِينَ أَرَدْتُ غَرَسْتُ كَرامَتَهُم بِيَدِي، وخَتَمْتُ عليها، فلم تَر عَيْنٌ، ولم تسمع أُذُنٌ، ولم يَخْطُر على قَلْب بَشَر».

Mugîre b. Şu‘be -radıyallahu anh-’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: «Mûsâ -sallallahu aleyhi ve sellem- Rabbine: – Cennetliklerin en aşağı derecesi nedir? diye sordu. Allah Teâlâ da şöyle buyurdu: – O, cennetlikler cennete girdikten sonra çıkagelen bir adamın derecesi olup kendisine: – Cennete gir! denir. – Yâ Rabbi! Herkes yerine yerleşmiş ve alacağını almışken ben nereye gideceğim? der. Ona: – Sana dünya hükümdarlarından birinin mülkü kadar yer verilse razı olur musun? diye sorulur. O da: – Razıyım ya Rabbi! der. Bunun üzerine Allah Teâlâ ona: – İşte öyle bir mülk senindir. Bir o kadar daha, bir o kadar daha, bir o kadar daha, bir o kadar daha buyurur. Beşincisinde o adam: – Razı oldum ya Rabbi! der. Allah Teâlâ ona: – İşte bu kadar şey hep senindir. Onun on misli de senindir. 

Bir de neyi arzu ediyorsan, gözün neden hoşlanıyorsa hepsi senindir, buyurunca adam: – Razı oldum ya Rabbi! diyecek. Daha sonra Mûsâ -aleyhisselam-: – Ya Rabbi! Cennetliklerin en üstün derecesi nedir? diye sordu. Allah Teâlâ şöyle buyurdu: – Onlar benim seçtiğim kullardır. Onların kerâmet fidanlarını elimle ben dikip mühür altına aldım. Onlara hazırladığım nimetleri ne bir göz görmüş, ne bir kulak duymuş, ne de bir kimsenin hatır ve hayalinden geçmiştir.»

 وعَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ وَأَبِى هُرَيْرَةَ ، عَنِ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم ، قَالَ: يُنَادِي مُنَادٍ : إِنَّ لَكُمْ تَصِحُّوا فَلاَ تَسْقَمُوا أَبَدًا ،وَإِنَّ لَكُمْ أَنْ تَحْيَوْا فَلاَ تَمُوتُوا أَبَدًا ،وَإِنَّ لَكُمْ أَنْ تَشِبُّوا فَلاَ تَهْرَمُوا أَبَدًا ،وَإِنَّ لَكُمْ أَنْ تَنْعَمُوا فَلاَ تَبْتَئِسُوا أَبَدًا ،فَذَلِكَ قَوْلُهُ عَزَّ وَجَلَّ : (وَنُودُوا أَنْ تِلْكُمُ الْجَنَّةُ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ). رواه مسلم araf 43 

Ebi Said El-Hudri ve Ebi Hüreyre rivayet etti. Nebi s.a.s şöyle buyurdu: Nida eden münadi şöyle nida eder. Muhakkak ki sizin sağlığınız vardır. Ebedi olarak hastalanmazsınız. Muhakkak ki sizin hayatınız vardır. Ebedi olarak ölmezsiniz. Muhakkak ki sizin gençliğiniz vardır. Ebedi olarak ihtiyarlamazsınız.  Muhakkak ki sizlerin nimetleri vardır. Ebedi olarak üzülmezsiniz. İşte bu Aziz ve Celil olan Allah’ın ayet-i kerimesi ile sabittir.

وَنَزَعْنَا مَا فٖى صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهِمُ الْاَنْهَارُ وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖى هَدٰینَا لِهٰذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِىَ لَوْلَا اَنْ هَدٰینَا اللّٰهُ لَقَدْ جَاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ وَنُودُوا اَنْ تِلْكُمُ الْجَنَّةُ اُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

Araf suresi 7.43 Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık. Altlarından da ırmaklar akar. "Hamd, bizi buna eriştiren Allah'a mahsustur. Eğer Allah'ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık. Andolsun, Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler" derler. Onlara, "İşte yaptığınız (iyi işler) sayesinde kendisine varis kılındığınız cennet!" diye seslenilir. 

       Ey Müslümanlar.

Vicdanıyla, düşüncesiyle, yüreğiyle cennet nimetleri ile yaşayan bu dünyadaki her mutluluk azalıyor gözünün önünde aşağılanıyor. Kendisini arzuladığımız Cennet nimetlerinin bazılarındandır.

         İlk önce cennetin evleri ve köşkleri: Dünya ehli evleri ve köşkleri bina ve inşa ediyorlar. O evlere ve köşklere malik oldukları konfor, insanı rahat ettiren sebepler ve refah ettirici eşyaları koyuyorlar. Bunların her birerinin yok olacaklarını unutuyorlar. Şu bir gerçektir ki her bir azınlık bunları terk edecektir. 

           Muhakkak ki orada cennette daireler, evler ve köşkler vardır. Allah Teala bunları salıh mümin kullarına hazırladı. 

       Allah Teala şöyle buyurdu:

وَعَدَ اللّٰهُ الْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِدٖينَ فٖيهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فٖى جَنَّاتِ عَدْنٍ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللّٰهِ اَكْبَرُ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظٖيمُ

Tevbe suresi 9.72 Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara, ebedî olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde çok güzel köşkler va'detti. Allah'ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu büyük başarıdır. 

Allah Teala şöyle buyurdu:

وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَنُبَوِّئَنَّهُمْ مِنَ الْجَنَّةِ غُرَفًا تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِدٖينَ فٖيهَا نِعْمَ اَجْرُ الْعَامِلٖينَ

Ankebut suresi 29.58 İman edip salih amel işleyenler var ya, onları içinden ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. Çalışanların mükâfatı ne güzeldir! 

Muhakkak ki bu dünyadaki evler ve cennetteki köşkler; dünya evleri ve köşklerinde hiçbir şeyde benzerlikleri yoktur.

, عَنْ أَبِي بَكْرِ بْنِ عَبْدِ اللهِ بْنِ قَيْسٍ ، عَنْ أَبِيهِ ؛ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : (إِنَّ الْخَيْمَةَ دُرَّةٌ مُجَوَّفَةٌ طُولُهَا فِي السَّمَاءِ سِتُّونَ مَيْلا ، فِي كُلِّ زَاوِيَةٍ مِنْهَا لِلْمُؤْمِنِ أَهْلٌ لا يَرَاهُمُ الآخَرُونَ)  رواه البخاري ومسلم 

Ebi Bekir bin Abdullah b. Kays dan oda babasından rivayet etti. Nebi s.a.s. şöyle buyurdu:

"Şüphesiz mü’min için cennette, altmış mil yükseklikte içi boş inciden yapılma bir çadır vardır. Orada müminin gidip ziyaret ettiği aileleri vardır. Fakat orada­ki insanlar öylesine kalabalık ve o çadır öylesine büyük olacak ki, bu aileler birbirlerini görmezler.”  Buhârî ve Müslim bu hadisi rivayet etti.   

،وعَنْ أَنَسٍ ،أَنَّ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ: (دَخَلْتُ الْجَنَّةَ ،فَرَأَيْتُ قَصْرًا مِنْ ذَهَبٍ ،فَقُلْتُ : لِمَنْ هَذَا ؟ قَالُوا : لِفَتًى مِنْ قُرَيْشٍ ،فَظَنَنْتُهُ لِي ،فَإِذَا هُوَ لِعُمَرَ ،قَالَ : فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم : مَا مَنَعَنِي يَا أَبَا حَفْصٍ أَنْ أَدْخُلَهُ إِلاَّ مَا أَعْرِفُ مِنْ غَيْرَتِكَ ، قَالَ : قَالَ : يَا رَسُولَ اللهِ ، مَنْ كُنْتُ أَغَارُ عَلَيْهِ ، فَإِنِّى لَمْ أَكُنْ أَغَارُ عَلَيْكَ ). رواه أحمد وصححه الألباني

Enes rivayet etti. Resulullah s.a.s. şöyle buyurdu: Cennete girdim. Altından yapılmış köşk gördüm. Bu köşk kimindir? Diye sordum. Kureyş kabilesinden bir gence aittir dediler. Bunun bana ait olduğunu zannettim. Onun Ömere ait olduğunu öğrendim. Ravi rivayet etti. Resulullah s.a.s. şöyle buyurdu:

Ey Eba Hafs senden başka tanıdığım oraya girmeye kime engel olabilirim. Ravi rivayet etti. Ömer şöyle dedi. Ya Resulallah! Ben sana karşı mı kıskançlık edeceğim!" dedi. 

İmam Ahmet bunu rivayet etti. İmam el-Elbanı bu hadisin sahih olduğunu söyledi.

 ،وعَنْ إسماعيل بْنِ أبِي خَالِدٍ , قَالَ : قُلْتُ لِعَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى أَوْفَى أَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَشَّرَ خَدِيجَةَ بِبَيْتٍ في الْجَنَّةِ قَالَ نَعَمْ ؛ بَشَّرَهَا بِبَيْتٍ في الْجَنَّةِ مِنْ قَصَبٍ لاَ صَخَبَ فِيهِ وَلاَ نَصَبَ ). رواه البُخَارِي ومسلم،

İsmail İbn-i Ebi Halit rivayet etti. Şöyle dedi: Ben Abdullah b. Ebi Evfaya ‘’Resulullah s.a.s. e Hz. Hatice’ye Cennette bir ev ile müjdeledi mi? O da evet. Hz. Hatice’yi cennette gürültü olmayan ve rahatsızlık olmayan süslenmiş ev ile müjdeledi.’’

Bu hadisi İmam Buharı ve İmam Müslim rivayet etti.

       Bu köşkler ancak köşklere para hazırlayanlara verilir. Onu satın alacak paralarının bazıları; güzel söz söylemek, yemek ikram etmek, selam vermeyi yaymak ve insanlar uykuda iken gece nafile namaz kılmaktır.

عَنْ عَلِيٍّ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم: (إِنَّ فِي الْجَنَّةِ غُرَفًا ،تُرَى ظُهُورُهَا مِنْ بُطُونِهَا , وَبُطُونُهَا مِنْ ظُهُورِهَا , فَقَامَ أَعْرَابِيٌّ فَقَالَ : لِمَنْ هِيَ يَا رَسُولَ اللهِ ؟ قَالَ :هِيَ لِمَنْ قَالَ طَيِّبَ الْكَلاَمِ ,وَأَطْعَمَ الطَّعَامَ , وَأَفْشَى السَّلاَمَ , وَصَلَّى بِاللَّيْلِ وَالنَّاسُ نِيَامٌ ) رواه التِّرمِذي وصححه الألباني 

Hz. Ali rivayet etti. Resulullah s.a.s. şöyle buyurdu: ‘’Muhakkak cennette odalar vardır. Dış kısmı iç kısmından görülür. İç kısmı da dış kısmından görülür. Arap olan birisi kalktı. Ya Resulallah burası kime aittir? Dedi. Resulullah cevap verdi. ‘’Orası güzel söz söyleyene, yemek yedirene, selam vererek yayana ve insanlar uykuda iken gece nafile namazı kılana aittir.’’

Bu hadisi şerifi İmam et-Tirmizi rivayet etti.

 İmam el-Elbani hadisin sahih olduğunu söyledi.

Sabır ve kaza-kadere razı olmak cenneti satın alacak paraların bazılarındandır.

فعَنْ أَبِي مُوسَى الأشْعَرِيِّ ، أًنَّ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم قال: (إِذَا مَاتَ وَلَدُ الْعَبْدِ ، قال الله ، لِمَلاَئِكَتِهِ : قَبَضْتُم وَلَدَ عَبْدِي ؟ فَيَقُولُونَ : نَعَمْ . فَيَقُولُ : قَبَضْتُمْ ثَمَرَةَ فُؤَادِهِ ؟ فَيَقُولَونَ : نعَمْ . فَيَقُولُ : مَاذَا قال عَبْدِي ؟ فَيَقُولُونَ : حَمِدَكَ وَاستَرْجَعَ . فَيَقُولُ الله : ابْنُوا لِعَبْدِي بَيْتًا فِي الْجَنَّةِ . وَسَمُّوهُ بَيْتَ الْحَمْدِ). أخرجه أحمد والترمذي

Ebi Musa el-Eşari rivayet etti. Resulullah s.a.s. şöyle buyurdu: ‘’Kulun çocuğu öldüğü zaman Allah cc Melaikelerine: Kulumun çocuğunu öldürdünüz. Melaikeler: -Evet öldürdük derler. Allah cc buyurur: -Kulumun gönlünün meyvesini öldürdünüz. Melaikeler cevap verir: - Evet. Öldürdük. Allah cc buyurur: Kulum ne söyledi? Melaikeler cevap verirler: - Kulun sana hamt eyledi. Allahtan geldik. Allaha döneceğiz dedi. Allah cc şöyle buyurdu: -Kuluma cennette bir ev bina edin. Ve o eve hamt evi diye isim verin.’’ 

İmam Ahmet ve İmam Tirmizi bu hadisi rivayet etti. 

Kur’an-i Kerimi okumak da cenneti satın alacak paraların bazılarındandır.

, فعَنْ سَهْلِ بْنِ مُعَاذِ بْنِ أَنَسٍ الْجُهَنِيِّ ،عَنْ أَبِيهِ مُعَاذِ بْنِ أَنَسٍ الْجُهَنِيِّ ، صَاحِبِ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم ، عَنِ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم ، قَالَ: مَنْ قَرَأَ :(قُلْ هُوَ اللهُ أَحَدٌ) حَتَّى يَخْتِمَهَا ،عَشْرَ مَرَّاتٍ ،بَنَى اللهُ لَهُ قَصْرًا فِي الْجَنَّةِ ،فَقَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ ،رَضِيَ اللهُ عَنْهُ : إِذًا نَسْتَكْثِرُ يَا رَسُولَ اللهِ ،فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم : اللهُ أَكْثَرُ وَأَطْيَبُ). رواه  أحمد  وصححه الألباني 

Sehel b. Muaz b. Enes el-Cuheniyyi o babası Muaz b. Enes el-Cuheniyyi (Nebi s.a.s. ın arkadaşı) Nebi s.a.s. den rivayet etti. Resulullah şöyle buyurdu:

 “Kim İhlâs Sûresi’ni sonuna kadar on defa okursa, Allah ona cennette bir köşk bina eder. 

       Ömer b. (Allah ondan razı olsun) El-Hattab sordu: -Ya Resulallah biz çok okursak? Resulullah s.a.s. şöyle buyurdu: ‘’Allah daha çok verir. Daha temizini verir.’’

Bu hadisi İmam Ahmet rivayet etti. El-Elbani sahih olduğunu söyledi.

İki yüzlülüğü ve çekişmeyi terk etmek Cennetteki o köşkleri satın almanın paralarının bazılarındandır.

فعَنْ أَبِى أُمَامَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم: (أَنَا زَعِيمٌ بِبَيْتٍ في رَبَضِ الْجَنَّةِ لِمَنْ تَرَكَ الْمِرَاءَ وَإِنْ كَانَ مُحِقًّا وَبِبَيْتٍ في وَسَطِ الْجَنَّةِ لِمَنْ تَرَكَ الْكَذِبَ وَإِنْ كَانَ مَازِحًا وَبِبَيْتٍ في أَعْلَى الْجَنَّةِ لِمَنْ حَسَّنَ خُلُقَهُ). أخرجه أبو داود وصححه الألباني 

Ebi Umame rivayet etti. Resulullah s.a.s. şöyle buyurdu:

"Ben, haklıyken bile çekişmeye girmekten kaçınan kimse için cennetin kenarından, şakadan da olsa yalan söylemeye yanaşmayan kimse için cennetin ortasından, huyunu güzelleştiren kimse için de cennetin en yükseğinden bir köşk (verilmesin)e kefilim." 

(Ebu Davud bu hadisi şerifi rivayet etti. El-Elbani hadisin sahih olduğunu söyledi.)

       İkincisi: Kendilerini arzuladığımız Cennet nimetlerindedir: Cennetin yiyecekleri ve cennetin içecekleri: dünyada kişi yiyeceklerin iştahının arzu ettiklerine ve lezzetli olanlarına yönelmesi mevcuttur. Fakat kişi bu yemeğin biraz sonra kendisini tuvalete götüreceğini unutur. Gerçekten yenilen yemek aslında arzu edileni vardır. Arzu edilmeyeni vardır. Yine yenilen yemekte vücuda zararı olan ve faydası olan vardır. İçeceklerde yiyecekler gibidir.

Kıllı adamın evlatlarından bazıları Malik b. Dinara uğradı. O yürüyüşünde çalımlı yürürdü. Malik ona şöyle dedi: Oğulcuğum! Bu hayalını terk etseydin çok güzel olurdu. Şöyle dedi. Sen beni tanımıyor musun? Şöyle cevap verdi: Ben seni çok iyi tanıyorum. Veya sende püskürten meni damlası vardır. Senin sonun kirli cesettir. Sen bunun arasında dışkı taşıyorsun. Genç başını aşağıya eğdi. Ve bulunduğu durumdan vazgeçti. 

El-Ahnef şöyle dedi: İdrar yolundan iki defa akarak gidene şaşarım. Bu kişi nasıl olurda büyüklük iddiasında bulunur.

İbn-i es-Semmak bir gün Harun Raşidin yanına girdiği, su istediği, kendisine büyük su maşrabası ile su getirildiği maşrapayı alınca dedi ki senin elçilerine Ey Müminlerin Emiri bu suyu içmekten alı konsaydın kaç paraya bunu satın alırdın? Mülkümün yarısı ile satın alırdım diye cevap verdi. Allah Teala afiyet versin suyu iç. Suyu içince şöyle dedi: Bu su bedeninden çıkmasına engel olunursa suyun bedeninden çıkması için kaç paraya satın alırdın? Mülkümün tamamı ile satın alırdım diye cevap verdi. Şöyle dedi: mülkün kıymeti bir içim su. İdrara çıkılması dikkate şayandır. Burada nefis olan bir şey yoktur. Harun Reşid şiddetli bir şekilde ağladığı rivayet edilir. 

Ancak cennet ehlinin yiyeceği, içeceği ve içinden su içtikleri kapları ayrı şeydir. 

Allah Teala şöyle buyurdu:

يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِصِحَافٍ مِنْ ذَهَبٍ وَاَكْوَابٍ وَفٖيهَا مَا تَشْتَهٖيهِ الْاَنْفُسُ وَتَلَذُّ الْاَعْيُنُ وَاَنْتُمْ فٖيهَا خَالِدُونَ

Zuhruf suresi 43.7 Onlar için altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada ebedî olarak kalacaksınız.

وَتِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتٖى اُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

Zuhruf suresi 43.72 İşte bu, yapmakta olduklarınıza karşılık size mîras verilen cennettir. 

       Allah Teala şöyle buyurdu:

 

وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَ

يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ 

بِاَكْوَابٍ وَاَبَارٖيقَ وَكَاْسٍ مِنْ مَعٖينٍ 

لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنْزِفُونَ

وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَ 

وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ 

Vakıa suresi 56.17-21 Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar.

Allah Teala şöyle buyurdu:

مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتٖى وُعِدَ الْمُتَّقُونَ فٖيهَا اَنْهَارٌ مِنْ مَاءٍ غَيْرِ اٰسِنٍ وَاَنْهَارٌ مِنْ لَبَنٍ لَمْ يَتَغَيَّرْ طَعْمُهُ وَاَنْهَارٌ مِنْ خَمْرٍ لَذَّةٍ لِلشَّارِبٖينَ وَاَنْهَارٌ مِنْ عَسَلٍ مُصَفًّى وَلَهُمْ فٖيهَا مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَمَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ كَمَنْ هُوَ خَالِدٌ فِى النَّارِ وَسُقُوا مَاءً حَمٖيمًا فَقَطَّعَ اَمْعَاءَهُمْ

Muhammet suresi 47.15 Allah'a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır. Orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır. Rablerinden de bağışlama vardır. Bu cennetliklerin durumu, ateşte temelli kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu? 

       Allah Teala şöyle buyuru:

اِنَّ الْمُتَّقٖينَ فٖى جَنَّاتٍ وَنَهَرٍ

Kamer suresi 54.54 Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlar cennetlerde, ırmak başlarındadırlar. 

فٖى مَقْعَدِ صِدْقٍ عِنْدَ مَلٖيكٍ مُقْتَدِرٍ

Kamer suresi 54.55 Muktedir bir hükümdarın katında, doğruluk meclisindedirler. 

Allah Teala şöyle buyurdu:

وَبَشِّرِ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هٰذَا الَّذٖى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ وَاُتُوا بِهٖ مُتَشَابِهًا وَلَهُمْ فٖيهَا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَهُمْ فٖيهَا خَالِدُونَ

Bakara suresi 2.25 İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, "Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!" diyecekler. Hâlbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır. 

       Allah Teala şöyle buyurdu:

 

اُولٰئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَعْلُومٌ

فَوَاكِهُ وَهُمْ مُكْرَمُونَ 

Saffat suresi 37.41-42 İşte onlar için belli bir rızık, meyveler vardır. Onlar ikram gören kimselerdir.

فٖى جَنَّاتِ النَّعٖيمِ

Saffat suresi 37.43 Onlar Naîm cennetlerindedirler. 

عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِلٖينَ

Saffat suresi 37.44 Koltuklar üzerinde karşılıklı olarak otururlar.

يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِكَاْسٍ مِنْ مَعٖينٍ

بَيْضَاءَ لَذَّةٍ لِلشَّارِبٖينَ 

Saffat suresi 37.45-46 Onların etrafında cennet pınarından doldurulmuş, berrak ve içenlere lezzet veren kadehler dolaştırılır. 

لَا فٖيهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنْزَفُونَ

Saffat suresi 37.47 Onda baş döndürme özelliği yoktur. Onlar, onu içmekle sarhoş da olmazlar. 

       Cennet ehlinin ilk yiyeceği balık ciğerinin fazlasıdır. Havyardır.

عن أَنَسٌ بن مالك. أَنَّ عَبْدَ اللهِ بْنَ سَلاَمٍ بَلَغَهُ مَقْدَمُ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم الْمَدِينَةَ ، فَأَتَاهُ يَسْأَلُهُ عَنْ أَشْيَاءَ ، فَقَالَ : إِنِّي سَائِلُكَ عَنْ ثَلاَثٍ لاَ يَعْلَمُهُنَّ إِلاَّ نَبِيٌّ : مَا أَوَّلُ أَشْرَاطِ السَّاعَةِ ؟ وَمَا أَوَّلُ طَعَامٍ يَأْكُلُهُ أَهْلُ الْجَنَّةِ ؟ وَمَا بَالُ الْوَلَدِ يَنْزِعُ إِلَى أَبِيهِ أَوْ إِلَى أُمِّهِ ؟ قَالَ : أَخْبَرَنِي بِهِ جِبْرِيلُ آنِفًا ، قَالَ ابْنُ سَلاَمٍ : ذَاكَ عَدُوُّ الْيَهُودِ مِنَ الْمَلاَئِكَةِ ، قَالَ : أَمَّا أَوَّلُ أَشْرَاطِ السَّاعَةِ فَنَارٌ تَحْشُرُهُمْ مِنَ الْمَشْرِقِ إِلَى الْمَغْرِبِ ، وَأَمَّا أَوَّلُ طَعَامٍ يَأْكُلُهُ أَهْلُ الْجَنَّةِ ، فَزِيَادَةُ كَبِدِ الْحُوتِ ، وَأَمَّا الْوَلَدُ ، فَإِذَا سَبَقَ مَاءُ الرَّجُلِ مَاءَ الْمَرْأَةِ نَزَعَ الْوَلَدَ ، وَإِذَا سَبَقَ مَاءُ الْمَرْأَةِ مَاءَ الرَّجُلِ نَزَعَتِ الْوَلَدَ ، قَالَ : أَشْهَدُ أَنَّ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ ،وَأَنَّكَ رَسُولُ اللهِ ،) رواه البخاري

       Enes b. Mâlikten rivayet edildi. Rivâyete göre demiştir ki: Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`in Medîne`ye gelmeleri haberi Abdullah İbn-i Selâm`a erişmişti de o hemen Resûlullah`a gelerek: - Yâ Muhammed! Ben sana üç suâl soracağım ki, bunların cevablarını yalnız Peygamber olan bilebilir? dedi: 1) Eşrât-ı sâatin (Kıyâmet alâmetlerinin) evvelkisi nedir? 2) Ehl-i Cennet (Cennet`e girdiklerinde) ilk önce hangi yemeği (taâmı) yiyecekler? 3) Çocuk ne cihetle babasına benzer, hangi bir sebeple de ana soyuna çeker? diye sordu. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem: - Bu mes`eleleri önün sıra Cibrîl bana haber vermişti! buyurdu. Bunun üzerine Abdullah: - (Bırak onu) o Cibrîl Melekler arasında Yehûdî düşmanıdır! dedi. Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem (asıl cevâba başlıyarak): - 1) Kıyâmet alâmetlerinin en öncesi bir ateştir ki, o, insanları (doğudan) Maşrık`tan (batıya) Mağrib`e sürecektir. 2) Ehl-i Cennet`in yiyeceği ilk taâm da balık ciğerinin (sarkmış olan) fazlasıdır. Havyardır. 3) Çocuğun (baba ve ana soylarına) benzemesine gelince: erkeğin kadına cinsî münâsebette bulunduğu sırada erkeğin suyu kadınınkinin önüne geçerse, çocuk babaya benzer. Kadının suyu erkeğinkinin önüne geçerse, çocuk anaya benzer, buyurdu. Bunun üzerine Abdullah İbn-i Selâm: - Kat`î sûrette ben şehâdet ederim ki, sen yâ Muhammed Allah`ın (Hak) Peygamberisin" dedi. 

       Bu hadisi İmam Buharı rivayet etti.

Cennet ehlinin yiyeceklerinin ve içeceklerinin özellikleri vardır.

,فعَنْ جَابِرٍ ،قَالَ : سَمِعْتُ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ: (إِنَّ أَهْلَ الْجَنَّةِ يَأْكُلُونَ فِيهَا وَيَشْرَبُونَ ،وَلاَ يَتْفُلُونَ ،وَلاَ يَبُولُونَ ،وَلاَ يَتَغَوَّطُونَ ، وَلاَ يَمْتَخِطُونَ ، قَالُوا : فَمَا بَالُ الطَّعَامِ ؟ قَالَ : جُشَاءٌ وَرَشْحٌ كَرَشْحِ الْمِسْكِ ، يُلْهَمُونَ التَّسْبِيحَ وَالتَّحْمِيدَ ، كَمَا تُلْهَمُونَ النَّفَسَ) رواه مسلم .،

       Cabir der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Cennetlikler Cennetin içinde yerler içerler; ama tükürmezler, işemezler bevletmezler, def-i hacet yapmazlar ve sümkürmezler." Ashab: "Peki yedikleri yemek ne olacak?" diye sorduklarında, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu yemek geğirme ve misk gibi kokan ter ile yok edilecek. Sizler şimdi nasıl nefes alıyorsanız onlara da orada (nefes alır gibi) Yüce Allah'ı tesbih ve tahmid etmeleri ilham edilecek" karşılığını verdi.  İmam Müslim rivayet etti. 

 

       Üçüncü: Kendisine özlem duyduğumuz Cennet nimetlerinin bazılarındandır. O nimet cennet elbisesi ve o elbisenin süsüdür. Bu dünyada insan elbisesinin temiz ve güzel olmasına çok isteklidir. Bu elbise şahsiyetine ve mekanına delalet eder. Bilakis insan elbisesi içinde zarif olur ve gururlanır. İnsanlar aralarında üstün olduklarına zannettikleri bu elbiselerin yakın zamanda eskiyeceklerini unuturlar.

, فعَنْ مُطَرِّفٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ: أَتَيْتُ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ يَقْرَأُ (أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ) قَالَ يَقُولُ ابْنُ آدَمَ مَالِي مَالِي قَالَ وَهَلْ لَكَ يَا ابْنَ آدَمَ مِنْ مَالِكَ إِلاَّ مَا أَكَلْتَ فَأَفْنَيْتَ أَوْ لَبِسْتَ فَأَبْلَيْتَ أَوْ تَصَدَّقْتَ فَأَمْضَيْتَ ) رواه مسلم 

       Mutarreften o da babasından rivayet etti. Şöyle dedi: Nebi s.a.s. geldim. Resulullah tekasur suresini okuyordu. Rivayet eden Resulullahın şöyle buyurdu dedi:

“Âdemoğlu ‘Benim malım, benim malım’ der. Ey Âdemoğlu! Acaba yiyip tükettiğinden, giyinip eskittiğinden ve sadaka verip biriktirdiğinden başkası senin malın mıdır?” 

(Hadîs-i Şerîf, Müslim, Zühd, 3) rivayet etti.

Cennet ehline gelince; onlar cennette elbisenin lüks olanından giyerler. Ve cennette altın, gümüş ve incilerden takılarla süslenirler. Ancak bu elbiseler ebedi olarak yıpranmazlar.

 

       Allah Teala şöyle buyurdu:

اِنَّ اللّٰهَ يُدْخِلُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فٖيهَا مِنْ اَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا وَلِبَاسُهُمْ فٖيهَا حَرٖيرٌ

Hac suresi 22.23 Şüphesiz Allah, iman edip salih ameller işleyenleri içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altından bileziklerle, incilerle süsleneceklerdir. Oradaki giysileri ise ipektir. 

Allah Teala şöyle buyurdu:

اِنَّ الْمُتَّقٖينَ فٖى مَقَامٍ اَمٖينٍ

Duhan suresi 44.51 Allah'a karşı gelmekten sakınanlar ise güvenli bir yerdedirler. 

فٖى جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ

Duhan suresi 44.52 Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.

يَلْبَسُونَ مِنْ سُنْدُسٍ وَاِسْتَبْرَقٍ مُتَقَابِلٖينَ

Duhan suresi 44.53 İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyinerek karşılıklı otururlar. 

كَذٰلِكَ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ عٖينٍ

Duhan suresi 44.54 İşte böyle. Ayrıca onları iri siyah gözlü hurilerle evlendirmişizdir.

يَدْعُونَ فٖيهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ اٰمِنٖينَ

Duhan suresi 44.55 Orada güven içinde her türlü meyveyi isterler.

Allah Teala şöyle buyurdu:

عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُنْدُسٍ خُضْرٌ وَاِسْتَبْرَقٌ وَحُلُّوا اَسَاوِرَ مِنْ فِضَّةٍ وَسَقٰیهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا

İnsan suresi 76.21 Üstlerinde ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler vardır. Gümüş bileziklerle süsleneceklerdir. Rableri onlara tertemiz bir içecek içirecektir. 

اِنَّ هٰذَا كَانَ لَكُمْ جَزَاءً وَكَانَ سَعْيُكُمْ مَشْكُورًا

İnsan suresi 76.22 Onlara şöyle denecektir: "Şüphesiz bu sizin için bir mükâfattır. Çalışma ve çabanız makbul görülmüştür."

وعَنْ قَتَادَةَ ،حَدَّثَنَا أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ ؛أَنَّهُ أُهْدِيَ لِرَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم جُبَّةٌ مِنْ سُنْدُسٍ ،وَكَانَ يَنْهَى عَنِ الْحَرِيرِ ،فَعَجِبَ النَّاسُ مِنْهَا ،فَقَالَ : وَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ ،إِنَّ مَنَادِيلَ سَعْدِ بْنِ مُعَاذٍ فِي الْجَنَّةِ ،أَحْسَنُ مِنْ هَذَا ) رواه البخاري ومسلم،

Katadaden rivayet edildi. Enes b. Malik anlattı. Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ipek bir cübbe hediye edilince ashabı cübbeye dokunmaya ve yumuşaklığına şaşırmaya başladılar. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunun yumuşaklığına mı şaşırıyorsunuz? Oysa Sa'd b. Muaz'ın Cennetteki mendili bundan daha güzel ve daha yumuşak olacaktır!" buyurdu. 

Bu hadisi İmam Buhari ve İmam Müslim rivayet etti. 

 وعَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ، رَضِيَ اللهُّ عَنْهُ ؛ أنَّ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم :(أَوَّلُ زُمْرَةٍ تَدْخُلُ الْجَنَّةَ عَلَى صُورَةِ الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ ،وَالَّذِينَ عَلَى إِثْرِهِمْ كَأَشَدِّ كَوْكَبٍ إِضَاءَةً ،قُلُوبُهُمْ عَلَى قَلْبِ رَجُلٍ وَاحِدٍ ،لاَ اخْتِلاَفَ بَيْنَهُمْ وَلاَ تَبَاغُضَ ،لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ زَوْجَتَانِ ،كُلُّ وَاحِدَةٍ مِنْهُمَا يُرَى مُخُّ سَاقِهَا مِنْ وَرَاءِ لَحْمِهَا مِنَ الْحُسْنِ ،يُسَبِّحُونَ اللَّهَ بُكْرَةً وَعَشِيًّا ،لاَ يَسْقَمُونَ وَلاَ يَمْتَخِطُونَ ،وَلاَ يَبْصُقُونَ ،آنِيَتُهُمُ الذَّهَبُ وَالْفِضَّةُ ، وَأَمْشَاطُهُمُ الذَّهَبُ ، وَقُودُ مَجَامِرِهِمُ الأُلُوَّةُ – قَالَ أَبُو الْيَمَانِ يَعْنِى الْعُودَ – وَرَشْحُهُمُ الْمِسْكُ) رواه البُخاري،

Ebu Hureyre şöyle rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Şüphesiz cennete ilk girecek zümre on dördündeki ay suretinde olacaktır. Onlardan sonrakiler ise semadaki en parlak inci gibi parlayan gezegen suretinde olacaktır. Kalpleri bir adamın kalbi gibidir. Aralarında ihtilaf ve nefret etmek yoktur. Her birinin iki hanımı vardır. Hanımların her birinin baldırının iliği etinin dışından güzellikten görülür. Sabah akşam Allah’ı tesbih ederler.   

Onlar orada küçük büyük abdeste çıkmazlar, sümkürmezler, tükürmezler, tarakları altın, terleri misk olacaktır. Kullandıkları kapları altın ve gümüştür. Tarakları altındır. Buhurdanlıkları öd ağacı olacaktır. 

İmam Buhari rivayet etti.

 وعَنْ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ , عَنِ النَّبِيِّ , صلى الله عليه وسلم : (إِنَّ لِلشَّهِيدِ عِنْدَ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ قَالَ الْحَكَمُ سِتَّ خِصَالٍ أَنْ يُغْفَرَ لَهُ فِي أَوَّلِ دَفْعَةٍ مِنْ دَمِهِ وَيَرَى قَالَ الْحَكَمُ وَيُرَى مَقْعَدَهُ مِنَ الْجَنَّةِ وَيُحَلَّى حُلَّةَ الإِيمَانِ وَيُزَوَّجَ مِنَ الْحُورِ الْعِينِ وَيُجَارَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ وَيَأْمَنَ مِنَ الْفَزَعِ الأَكْبَرِ قَالَ الْحَكَمُ يَوْمَ الْفَزَعِ الأَكْبَرِ وَيُوضَعَ عَلَى رَأْسِهِ تَاجُ الْوَقَارِ الْيَاقُوتَةُ مِنْهُ خَيْرٌ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا وَيُزَوَّجَ اثْنَتَيْنِ وَسَبْعِينَ زَوْجَةً مِنَ الْحُورِ الْعِينِ وَيُشَفَّعَ فِى سَبْعِينَ أنسانًا مِنْ أَقَارِبِهِ ) رواه أحمد وصححه الألباني 

Ubade b. Samit rivayet etti. Nebi s.a.s. şöyle buyurdu: İmam El-Hakem dedi.

“Şehidin Allah katında yedi özelliği vardır:

- Kanının ilk damlası yere düştüğünde affedilir,

- Cennetteki yerini görür,

- İman elbisesi giydirilir,

- Kabir azabından kurtarılır,

- Kıyametin korkunç halinden emin olur,

- Başına dünya ve dünyadakilerden daha hayırlı olan yakuttan vakar tacı konur,

- Yetmiş iki huri ile evlendirilir,

- Akrabasından yetmiş iki kişiye şefaat eder.” (Kenzü’l-ummal, hadis no: 11132)

،وعَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ ,عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم: أَنَّ رَجُلاً قَالَ لَهُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ طُوبَى لِمَنْ رَآكَ وَآمَنَ بِكَ. قَالَ : طُوبَى لِمَنْ رَآنِي وَآمَنَ بِي , ثُمَّ طُوبَى , ثُمَّ طُوبَى , ثُمَّ طُوبَى لِمَنْ آمَنَ بِي وَلَمْ يَرَنِي , قَالَ لَهُ رَجُلٌ : وَمَا طُوبَى ؟ قَالَ : شَجَرَةٌ فِي الْجَنَّةِ , مَسِيرَةُ مِائَةِ عَامٍ , ثِيَابُ أَهْلِ الْجَنَّةِ تَخْرُجُ مِنْ أَكْمَامِهَا ). أخرجه أحمد وصححه الألباني 

Ebi Said El-Hudri rivayet etti Resulullah s.a.s. şöyle buyurdu:

Resûl-i Ekrem’in, “Ey Allah’ın elçisi, seni görüp de sana iman edene ne mutlu!” diyen bir kişiye, “Beni görüp de bana iman edene ne mutlu! Fakat beni görmeden bana iman edene -tûbâ kelimesini kullanarak üç defa- ne mutlu!” dediği, adamın tûbânın ne olduğunu sorması üzerine Resûlullah’ın, “O cennette yüz yıl boyunca (altında) yürünebilecek büyüklükte bir ağaçtır; cennetliklerin elbiseleri o ağacın tomurcuklarından yapılır.” 

İmam Ahmet bu hadisi şerifi rivayet etti. İmam el-Elbani hadisin sahih olduğunu söyledi.

Dördüncüsü: Arzu ettiğimiz cennet nimetlerinin bazılarındandır: Bunlar Cennet hanımlarıdır. Fiziki ve ahlaki güzellikleri ile dünya hanımlarından daha yücedirler. Cennet hanımları gözler eksenlidir. Yanakları tombuldur. Giyimleri zariftir. Onları fiziki güzellik doldurur. Bakışları alımlıdır. Onların güzellikleri büyüleyicidir. Oralarda bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş dilberler vardır. Onlar tertemizdirler. 

       Allah Teala şöyle buyurdu:

وَبَشِّرِ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هٰذَا الَّذٖى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ وَاُتُوا بِهٖ مُتَشَابِهًا وَلَهُمْ فٖيهَا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَهُمْ فٖيهَا خَالِدُونَ

Bakara suresi 2.25 İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, "Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!" diyecekler. Hâlbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır. 

Allah Teala şöyle buyurdu:

فٖيهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ اِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ

Rahman suresi 55.56 Oralarda bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş dilberler vardır. Onlara eşlerinden önce ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur. 

فَبِاَیِّ اٰلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Rahman suresi 55.57 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? 

كَاَنَّهُنَّ الْيَاقُوتُ وَالْمَرْجَانُ

Rahman suresi 55.58 Onlar sanki yakut ve mercandır. 

فَبِاَیِّ اٰلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Rahman suresi 55.59 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? 

هَلْ جَزَاءُ الْاِحْسَانِ اِلَّا الْاِحْسَانُ

Rahman suresi 55.60 İyiliğin karşılığı, yalnız iyiliktir. 

فَبِاَیِّ اٰلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Rahman suresi 55.61 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Allah Teala şöyle buyurdu:

فٖيهِنَّ خَيْرَاتٌ حِسَانٌ

Rahman suresi 55.70 Onlarda huyları güzel, yüzleri güzel dilberler vardır. 

فَبِاَیِّ اٰلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Rahman suresi 55.71 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

حُورٌ مَقْصُورَاتٌ فِى الْخِيَامِ

Rahman suresi 55.72 Onlar, çadırlara kapanmış hurilerdir. 

فَبِاَیِّ اٰلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Rahman suresi 55.73 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? 

لَمْ يَطْمِثْهُنَّ اِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ

Rahman suresi 55.74 Onlara, eşlerinden önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur. 

فَبِاَیِّ اٰلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Rahman suresi 55.75 O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

،وعَن حُمَيْدٍ ،قَالَ : سَمِعْتُ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ ،عَنِ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم :(لَرَوْحَةٌ فِي سَبِيلِ اللهِ ،أَوْ غَدْوَةٌ ،خَيْرٌ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا ،وَلَقَابُ قَوْسِ أَحَدِكُمْ مِنَ الْجَنَّةِ ،أَوْ مَوْضِعُ قِيدٍ – يَعْنِي سَوْطَهُ – خَيْرٌ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا ،وَلَوْ أَنَّ امْرَأَةً مِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ اطَّلَعَتْ إِلَى أَهْلِ الأَرْضِ ،لأَضَاءَتْ مَا بَيْنَهُمَا ، وَلَمَلأَتْهُ رِيحًا ، وَلَنَصِيفُهَا عَلَى رَأْسِهَا خَيْرٌ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا) – وفي رواية : (غَدْوَةٌ فِي سَبِيلِ اللهِ ، أَوْ رَوْحَةٌ ، خَيْرٌ مِنَ الدَّنْيَا وَمَا فِيهَا ، وَلَقَابُ قَوْسِ أَحَدِكُمْ ، أَوْ مَوْضِعُ قَدَمٍ مِنَ الْجَنَّةِ ، خَيْرٌ مِنَ الدَّنْيَا وَمَا فِيهَا ، وَلَوْ أَنَّ امْرَأَةً مِنْ نِسَاءِ أَهْلِ الْجَنَّةِ ، اطَّلَعَتْ إِلَى الأَرْضِ ، لأَضَاءَتْ مَا بَيْنَهُمَا ، وَلَمَلأَتْ مَا بَيْنَهُمَا رِيحًا ، وَلَنَصِيفُهَا – يَعْنِي الْخِمَارَ – خَيْرٌ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا ). رواه البُخَارِي، 

Humeyt rivayet etti. Hz. Enes’ten nakledildiğine göre, Rasûlullah (asv) şöyle buyurdu.

“Sabahleyin veya akşamleyin -herhangi bir zamanda- Allah yolunda yapılan bir yürüyüş hiç şüphesiz dünyadan ve dünyadaki şeylerin hepsinden hayırlıdır. Ve elbette cennette herhangi birinizin yayının arası kadar veya ayağın –basıldığı- yer kadar bir mevki dünyadan ve dünyadaki her şeyden hayırlıdır. Şayet cennet ehli kadınlardan bir kadın Arz’a çıkmış olsaydı, muhakkak yer ile gök arasını aydınlatır ve ikisi arasını güzel bir koku doldururdu. Ve elbet o kadının nasîfi, -yani baş örtüsü dünyadan ve dünyadaki her şeyden hayırlıdır.”   (Buhari rivayet etti. 

وعن بن عباس أنه قال :(لو أن حوراء أخرجت كفها بين السماء والأرض لافتتن الخلائق بحسنها، ولو أخرجت نصيفها( خمارها) لكانت الشمس عند حسنها مثل الفتيلة في الشمس لا ضوء لها، ولو أخرجت وجهها لأضاء حسنها ما على الأرض , 

İbn-i Abbas rivayet etti. Şöyle buyurdu: ‘’Şayet huriler avuçlarını yer ile gök arasına çıkarsaydı mahlukat onun güzelliği ile elbette parçalanırdı. Şayet baş örtüsünü çıkarsaydı güneş onun güzelliği yanında gaz lambası gibi olurdu. Güneşin ışığı olmazdı. Şayet yüzünü çıkarsaydı yüzünün güzelliği ile yer yüzü elbette aydınlanırdı. 

عَنْ عَلِيٍّ ، قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم:إِنَّ فِي الْجَنَّةِ سُوقًا ، مَا فِيهَا بَيْعٌ وَلاَ شِرَاءٌ ، إِلاَّ الصُّوَرُ مِنَ النِّسَاءِ وَالرِّجَالِ ، فَإِذَا اشْتَهَى الرَّجُلُ صُورَةً دَخَلَ فِيهَا ، وَإِنَّ فِيهَا لَمَجْمَعًا لِلْحُورِ الْعِينِ ، يَرْفَعْنَ أَصْوَاتًا لَمْ يَرَ الْخَلاَئِقُ مِثْلَهَا ، يَقُلْنَ : نَحْنُ الْخَالِدَاتُ فَلاَ نَبِيدُ ، وَنَحْنُ الرَّاضِيَاتُ فَلاَ نَسْخَطُ ، وَنَحْنُ النَّاعِمَاتُ فَلاَ نَبْؤُسُ ، فَطُوبَى لِمَنْ كَاَن لَنَا ، وَكُنَّا لَهُ. ) أخرجه التِّرْمِذي 

Hz. Ali rivayet etti. Resulullah s.a.s. şöyle buyurdu:

Cennette bir çarşı (toplanma yeri) vardır. Burada alışveriş olmaz; sadece kadın ve erkek suretleri bulunur. Bir erkeğin gönlü bir sureti arzulayınca oraya girer. Girdiğinde karşısında toplanmış hurileri görür. Onlar harikulâde sesleriyle, 'Bizler ebedîyiz; asla yaşlanmayız. Bizler cennet nimetlerindeniz; asla sıkıntı çekmeyiz. Bizler sizlerden razıyız ve asla kızmayız. Hem bize ve hem de ait olduklarımıza müjdeler olsun!' derler.” İmam Tirmizi rivayet etti.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

اِنَّ اَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ فٖى شُغُلٍ فَاكِهُونَ

Yasin suresi 36.55 Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler. 

هُمْ وَاَزْوَاجُهُمْ فٖى ظِلَالٍ عَلَى الْاَرَائِكِ مُتَّكِؤُنَ

Yasin suresi 36.56 Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar. 

لَهُمْ فٖيهَا فَاكِهَةٌ وَلَهُمْ مَا يَدَّعُونَ

Yasin suresi 36.57 Onlar için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her şey vardır. 

سَلَامٌ قَوْلًا مِنْ رَبٍّ رَحٖيمٍ

Yasin suresi 36.58 Çok merhametli olan Rab'den bir söz olarak (kendilerine) "Selâm" (vardır).

وعَنْ أَبِي مَسْعُودٍ الْغِفَارِيِّ ،قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ ذَاتَ يَوْمِ ،وَقَدْ أَهَلَّ رَمَضَانُ ،فَقَالَ : (لَوْ يَعْلَمُ الْعِبَادُ مَا رَمَضَانُ ، لَتَمَنَّتْ أُمَّتِي أَنْ يَكُونَ السَّنَةَ كُلَّهَا ،فَقَالَ رَجُلٌ مِنْ خُزَاعَةَ : يَا نَبِيَّ اللهِ ،حدَّثنا ،فَقَالَ : إِنَّ الْجَنَّةَ لَتُزَيَّنُ لِرَمَضَانِ مِنْ رَأْسِ الْحَوْلِ إِلَى الْحَوْلِ ،فَإِذَا كَانَ أَوَّلُ يَوْمٍ مِنْ رَمَضَانَ هَبَّتْ رِيحٌ مِنْ تَحْتِ الْعَرْشِ ،فَصَفَّقَتْ وَرَقُ الْجَنَّةِ فَتَنْظُرُ الْحُورُ الْعِينُ إِلَى ذَلِكَ ، فَيَقُلْنَ : يَا رَبِّ ،اجْعَلْ لَنَا مِنْ عِبَادِكَ فِي هَذَا الشَّهْرِ أَزْوَاجًا تَقَرُّ أَعْيُنُنَا بِهِمْ ،وَتَقَرُّ أَعْيُنُهُمْ بِنَا ، قَالَ : فَمَا مِنْ عَبْدٍ يَصُومُ يَوْمًا مِنْ رَمَضَانَ ، إِلاَّ زُوِّجَ زَوْجَةً مِنَ الْحُورِ الْعِينِ فِي خَيْمَةٍ مِنْ دُرَّةٍ مِمَّا نَعَتَ اللهُ : ? حُورٌ مَقْصُورَاتٌ فِي الْخِيَامِ ? عَلَى كُلِّ امْرَأَةٍ سَبْعُونَ حُلَّةً ، لَيْسَ مِنْهَا حُلَّةٌ عَلَى لَوْنِ الأُخْرَى ،تُعْطِي سَبْعِينَ لَوْنًا مِنَ الطِّيبِ ، لَيْسَ مِنْهُ لَوْنٌ عَلَى رِيحِ الآخَرِ ، لِكُلِّ امْرَأَةٍ مِنْهُنَّ سَبْعُونَ أَلْفَ وَصِيفَةٍ لِحَاجَتِهَا ، وَسَبْعُونَ أَلْفَ وَصِيفٍ ، مَعَ كُلِّ وَصِيفٍ صَحْفَةٌ مِنْ ذَهَبٍ ، فِيهَا لَوْنُ طَعَامٍ ، تَجِدُ لآخِرِ لُقْمَةٍ مِنْهَا لَذَّةً لاَ تَجِدُ لأَوَّلِهِ ، لِكُلِّ امْرَأَةٍ مِنْهُنَّ سَبْعُونَ سَرِيرًا مِنْ يَاقُوتَةٍ حَمْرَاءَ ،عَلَى كُلِّ سَرِيرٍ سَبْعُونَ فِرَاشًا بَطَائِنُهَا مِنْ إِسْتَبْرَقٍ ، فَوْقَ كُلِّ فِرَاشٍ سَبْعُونَ أَرِيكَةً ، وَيُعْطَى زَوْجُهَا مِثْلَ ذَلِكَ عَلَى سَرِيرٍ مِنْ يَاقُوتٍ أَحْمَرَ ، مُوَشَّحٍ بِالدُّرِّ ،عَلَيْهِ سِوَارَانِ مِنْ ذَهَبٍ ، هَذَا بِكُلِّ يَوْمٍ صَامَهُ مِنْ رَمَضَانَ ، سِوَى مَا عَمِلَ مِنَ الْحَسَنَاتِ ). أخرجه أبو يَعْلَى وابن خزيمة 

Ebu Mes'ud el-Gifari anlatıyor: Bir gün Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ramazan hilalini görüp: "Eğer kullar Ramazan ayında neler olduğunu bilseydiler, elbette ümmetim bütün senenin Ramazan olmasını isterlerdi" buyurduğunu işittim. Huza'a'dan bir adam: "Ey Allah'ın Resulü! Bize bir şeyler anlat" deyince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki cennet, seneden seneye Ramazan ayı için süslenir. Ramazan’ın ilk günü Arş'ın altından bir yel (tatlı bir rüzgâr) eser ve cennet ağaçlarının yapraklarını sallar. Huriler onlara bakar ve: ''Ey Rabbim! Bu ayda kullarından onlarla bizim gözlerimiz, bizimle onların gözlerinin aydın olacağı eşler lütfet'' derler. Ramazan ayından bir gün oruç tutan kimse Allah'ın: ''Onlar, otağlar içinde kapanmış hurilerdir) ayetinde buyurduğu gibi mutlaka inciden bir atağı içinde bir huri ile evlendirilir. Hurilerin her birinin üzerinde yetmiş hulle bulunmaktadır. Hiçbirinin rengi diğerinin rengi gibi değildir. Ona yetmiş renkli misk verilir ve hiçbirinin kokusu diğerinin kokusu gibi değildir. Her hurinin ihtiyaçlarını karşılamak için yetmiş bin hizmetçisi vardır. Yetmiş bin hizmetçinin her birinin elinde içinde farklı yemekler bulunan altından tabaklar vardır. O tabaktan alınan her lokma, bir öncekinden daha lezzetlidir. Onlardan her biri, üzerinde yetmiş yatak bulunan, incilerle işlemeli kırmızı yakut karyolalar üzerindedir. Yatakların astarları kalın ipektendir. Kocasına da kırmızı yakuttan, incilerle süslenmiş, üstünde iki altın bileziği olan karyola üzerinde bunların aynısı verilir. İşte bunlar, Ramazan ayında tutulan her bir gün oruç içindir. Orucun dışındaki diğer amellerin mükafatı bunlara dahil değildir. '' 

Ebu Yala ve İbn-i Hüzeyme bu hadisi rivayet etti.

،وعَنْ مُعَاذِ بْنِ جَبَلٍ ، عَنِ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم ، قَالَ: (لاَ تُؤْذِي امْرَأَةٌ زَوْجَهَا فِي الدُّنْيَا ،إِلاَّ قَالَتْ زَوْجَتُهُ مِنَ الْحُورِ الْعِينِ : لاَ تُؤْذِيهِ ، قَاتَلَكِ اللهُ ،فَإِنَّمَا هُوَ عِنْدَكِ دَخِيلٌ ، يُوشِكُ أَنْ يُفَارِقَكِ إِلَيْنَا ). أخرجه أحمد وصححه الألباني

Muaz bin Cebel Nebi s.a.s. den rivayet etti. Resulullah şöyle buyurdu:

"Dünyada hangi kadın eşine eziyet etse, adamın ceylan gözlü hurilerden olan eşi, Allah canını alsın, ona eziyet etme, o senin yanında geçici olarak bulunmaktadır, çok geçmeden senden ayrılıp bize gelecektir, der." 

İmam Ahmet bu hadisi rivayet etti. El-Elbani hadisin sahih olduğunu söyledi. 

       Beşincisi: Cennet nimetlerinden kendisini özlediğimiz nimet: Cennet hizmetçileri.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

وَجَزٰیهُمْ بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرٖيرًا

İnsan suresi 76.12 Sabretmelerine karşılık da onları cennet ve ipek(ten giysiler) ile mükâfatlandırır. 

مُتَّكِپٖينَ فٖيهَا عَلَى الْاَرَائِكِ لَا يَرَوْنَ فٖيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرٖيرًا

İnsan suresi 76.13 Orada koltuklar üzerine kurulmuş olarak bulunurlar. Orada ne güneş (yakıcı sıcak) görürler, ne de dondurucu soğuk.

وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلَالُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْلٖيلًا

İnsan suresi 76.14 Üzerlerine cennetin gölgeleri sarkmış, cennetin meyveleri (kolayca alınacak şekilde) yakınlaştırılarak hazırlanmıştır. 

وَيُطَافُ عَلَيْهِمْ بِاٰنِيَةٍ مِنْ فِضَّةٍ وَاَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَارٖيرَا

İnsan suresi 76.15 Etraflarında gümüş kaplar, şeffaf kadehler dolaştırılır. 

قَوَارٖيرَ مِنْ فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْدٖيرًا

İnsan suresi 76.16 Gümüşten billur kaplar ki, onları (ihtiyaca göre) ölçüp düzenlemişlerdir. 

وَيُسْقَوْنَ فٖيهَا كَاْسًا كَانَ مِزَاجُهَا زَنْجَبٖيلًا      

İnsan suresi 76.17 Orada kendilerine, katkısı zencefil olan içecekle dolu bir kâseden içirilir. 

عَيْنًا فٖيهَا تُسَمّٰى سَلْسَبٖيلًا

İnsan suresi 76.18 Orada bir pınar ki ona "selsebil" adı verilir. 

وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ اِذَا رَاَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤًا مَنْثُورًا

İnsan suresi 76.19 Çevrelerinde, gördüğünde saçılmış inciler sanacağın, hep aynı gençlik ve güzellikte kalacak hizmetçiler dolaşır.

وَاِذَا رَاَيْتَ ثَمَّ رَاَيْتَ نَعٖيمًا وَمُلْكًا كَبٖيرًا

İnsan suresi 76.20 Orada, görünce (sonsuz) nimetler ve büyük bir mülk (hükümranlık) görürsün. 

عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُنْدُسٍ خُضْرٌ وَاِسْتَبْرَقٌ وَحُلُّوا اَسَاوِرَ مِنْ فِضَّةٍ وَسَقٰیهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا

İnsan suresi 76.21 Üstlerinde ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler vardır. Gümüş bileziklerle süsleneceklerdir. Rableri onlara tertemiz bir içecek içirecektir. 

Sözümü söylüyorum. Sizin için ve benim için Allahtan af istiyorum.

İKİNCİ HUTBE

CENNETİ ÖZLEYENLER

 İLE BERABER

Hamt; Âlemlerin Rabbi Allah’a aittir. Ey Allahım! İslam ve iman nimetinden dolayı hamt sana aittir. Bizi Ümmeti Muhammetten (ona salat ve selam olsun) eylediğinden dolayı hamt sana aittir. Allahtan başka ilah olmadığına, tek olduğuna ve ortağı olmadığına şahadet ederrim. 

Ve yine Hz. Muhammetin Allah’ın kulu ve Resulu olduğuna şahadet ederim. Ey Allahım! Hz. Muhammete, Hane halkına ve arkadaşlarına hepsine salat ve selam eyle.  Onları mübarek eyle.

Bundan sonra. Ey Müslümanlar.

Bizleri kendisine özlem duyuran Cennetin nimetlerinin bazılarındandır: Cennetteki dostluklar: Dünyadaki dostluklar; bazen bunların dostluğu ve beraberliği şahsi gayeler ve faydalanılacak çıkar için yapılır. Bazen bunların biri arkadaşına öfkelenebilir. Sırtına kalkan olur. Bazen arkadaş arkadaşı çekemeye bilir. Ona haset eder. Aleyhine öfkelenir. Bazen dost dostu ile oturur. İnsanların aleyhinde gıybetten ve dedikodudan başka bir söz onları meşgul etmez. Cennetin dostları ve arkadaşları ise Allah cc onların kalplerinden nefreti ve garezi çıkardı. Onların sözleri kötülükten kalpleri garezden arınmış temizlenmiştir.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

اِنَّ الْمُتَّقٖينَ فٖى جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ

Hicr suresi 15.45 Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, cennetler içinde ve pınarlar başındadır. 

اُدْخُلُوهَا بِسَلَامٍ اٰمِنٖينَ

Hicr suresi 15.46 Onlara, “Girin oraya esenlikle, güven içinde” denilir. 

وَنَزَعْنَا مَا فٖى صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ اِخْوَانًا عَلٰى سُرُرٍ مُتَقَابِلٖينَ

Hicr suresi 15.47 Biz, onların kalplerindeki kini söküp attık. Artık onlar sedirler üzerinde, kardeşler olarak karşılıklı otururlar. 

لَا يَمَسُّهُمْ فٖيهَا نَصَبٌ وَمَا هُمْ مِنْهَا بِمُخْرَجٖينَ

Hicr suresi 15.48 Onlara orada hiçbir yorgunluk dokunmaz, onlar oradan çıkarılacak da değillerdir.

Allah Teala şöyle buyurdu:

اِنَّ لِلْمُتَّقٖينَ مَفَازًا

حَدَائِقَ وَاَعْنَابًا 

وَكَوَاعِبَ اَتْرَابًا 

وَكَاْسًا دِهَاقًا 

Nebe suresi 78.31-34 Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır. 

لَا يَسْمَعُونَ فٖيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا

Nebe suresi 78.35 Orada ne bir boş söz işitirler, ne de bir yalan. 

جَزَاءً مِنْ رَبِّكَ عَطَاءً حِسَابًا

Nebe suresi 78.36 Bunlar kendilerine; Rabbinden, bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. 

       Allah Teala şöyle buyurdu:

اِنَّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ يَهْدٖيهِمْ رَبُّهُمْ بِاٖيمَانِهِمْ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهِمُ الْاَنْهَارُ فٖى جَنَّاتِ النَّعٖيمِ

Yunus suresi 10.9 (Fakat) iman edip salih ameller işleyenlere gelince, Rableri onları imanları sebebiyle, hidayete erdirir. Nimetlerle dolu cennetlerde altlarından ırmaklar akar. 

دَعْوٰیهُمْ فٖيهَا سُبْحَانَكَ اللّٰهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ فٖيهَا سَلَامٌ وَاٰخِرُ دَعْوٰیهُمْ اَنِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ

Yunus suresi 10.10 Bunların oradaki duaları, “Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah’ım!”, aralarındaki esenlik dilekleri, “selâm”; dualarının sonu ise, “Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur” sözleridir.

Ey Müslümanlar.

       Cennet ehlinin sıfatını anlatacak olursak: Cennete cennet ehli tüysüz, karşı çıkılmadan ve sürme çekilmiş olarak girerler cennete. Otuz yaşında veya otuz üç yaşında olarak girerler. Üzerlerine taçlar vardır. O taçlardan en aşağıda olanı dünyanın doğusu ile batısının arasını aydınlatır. Şayet bu az olanlar gerekli olarak cennette başarıya ulaşır. Göklerin ve yerin dalgaları kendisine süslenir püslenir. Cennet ehlinden bir adam zuhur edip ortaya çıksa burçları görülür. Güneşin ışığı yıldızların ışığını yok ettiği gibi o adamın ışığı güneşin ışığını yok ederdi. Cennet kapılarını açtığı zaman ilk zümre cennete ayın on dördünde olduğu gibi o surette parlak olarak cennete girerler. Ondan sonra onları takip eden zümre gökteki şiddetle parlayan yıldızlar gibi parlak olarak girerler. Onların kalpleri tek kişinin kalbi gibidir. Araların da ihtilaf yoktur. Aralarında nefret etmek yoktur. Sabah akşam Allah’ı tesbih ederler. Orada hastalanmazlar. Orada ölmezler. Orada zayıf düşmezler. Orada işemezler. Orada büyük abdeste çıkmazlar. Orada erkeklik suyu olmaz. Orada sümkürmezler. Orada tükürmezler. Onların kapları altından ve gümüştendir. Onların başlarının tarakları altındandır. Onların buhurdanlıkları şahanedir. Onların terleri misk kokusudur. Onların hanımları huri ayındır. Onların ahlakları babaları ademin suretinde bir adamın ahlakı üzerindedirler. Gök yüzüne doğru altmış zira uzunluğunda (Bir zira’: 64cm dir), Hz. Yusuf güzelliğinde, Hz. Eyüp kalbinde, Hz. İsa yaşında ve Hz. Muhammed’in ahlakındadırlar. Hepsine salat ve selam olsun. Her birinin huri ayından iki tane hanımı vardır. Her bir hanımın üzerinde yetmiş tane elbise vardır. Kırmızı şarap beyaz cam kabın içinde görüldüğü gibi baldırlarının kemiği etlerinin ve elbiselerinin dışından görülür.

Sonra cennette en büyük nimet ve en büyük hediye gelir.

 ,عنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ ،عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ ، أَنَّ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم ،قال: (إِنَّ اللهَ يَقُولُ لأَهْلِ الْجَنَّةِ : يَا أَهْلَ الْجَنَّةِ ، فَيَقُولُونَ : لَبَّيْكَ رَبَّنَا وَسَعْدَيْكَ ، وَالْخَيْرُ في يَدَيْكَ. فَيَقُولُ : هَلْ رَضِيتُمْ ؟ فَيَقُولُونَ : وَمَا لَنَا لاَ نَرْضَى ؟ يَا رَبِّ ، وَقَدْ أَعْطَيْتَنَا مَا لَمْ تُعْطِ أَحَدًا مِنْ خَلْقِكَ. فَيَقُولُ : أَلاَ أُعْطِيكُمْ أَفْضَلَ مِنْ ذَلِكَ ؟ فَيَقُولُونَ : يَا رَبِّ ، وَأَيُّ شيء أَفْضَلُ مِنْ ذَلِكَ ؟ فَيَقُولُ : أُحِلُّ عَلَيْكُمْ رضواني ،فَلاَ أَسْخَطُ عَلَيْكُمْ بَعْدَهُ أَبَدًا ) رواه البخاري ومسلم ،

Ata bin Yesar oda Ebi Said el-Huriden rivayet ederek Nebi s.a.s şöyle buyurdu: ‘’Muhakkak Allah cc cennet ehline şöyle buyurur: -Ey cennet ehli. Cennet ehli cevap verirler. – Buyur Rabbimiz. Mutluluk sana aittir. Hayır senin kudret elindedir.

Allah devam ederek şöyle buyurur: ‘’Razı oldunuz mu?’’ Cennet ehli: -Nasıl olurda razı olmayız? Ya Rabbi. Mahlukatından kimseye verilmeyen nimetleri bizlere verdin. Allah cc şöyle cevap verir. -Dikkat edin. Bundan daha faziletlisini size vereceğim. Cennet ehli: -Ya Rabbi. Hangi şey bu nimetlerden daha faziletlidir? Allah cc şöyle buyurur: -‘’Size benim razı olmamı helal oldu. Bundan sonra ebedi olarak size öfkelenmem.’’

 Bu hadisi İmam Buhari ve İmam Müslim rivayet etti. 

وعن صهيب ،قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : (إذا دخل أهلُ الجنةِ الجنةَ يقولُ اللهُ تريدون شيئًا أَزِيدُكُمْ فيقولون ألم تُبَيِّضْ وُجُوهَنَا ألم تُدْخِلْنَا الْجَنَّةَ وَتُنَجِّنَا مِنَ النَّارِ فَيَكْشِفُ الحجاب فما أُعْطُوا شيئًا أحبَّ إليهم من النظرِ إلى ربِهم ).أخرجه مسلم 

       Suheyib rivayet etti. Resulullah s.a.s. şöyle buyurdu: Cennet ehli cennete girdiği zaman Allah cc buyurur: Bir şey istiyorsanız size daha fazlasını vereyim. Cennet ehli cevap verirler. Yüzlerimizi beyaz eyledin. Bizleri cennetine koydun. Bizleri cehennemden kurtardın. Allah ile cennet ehli arasındaki perde kaldırılır. Rablerini görürler. Bu cennet ehline verilen en sevimli şey olur.

       İmam Müslim Bu hadis rivayet etti. 

 

 

Tarih: 03 Aralık 2024

       Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI

Emekli Müftü, İcazetli

Hamidibrahem.com netten alıntıdır.