İbrahim Sırmalı


Allah cc Hayırlıdır Ve Bakidir

  Emekli Müftü - muftu.ibrahim@gmail.com


Hamt alemlerin Rabbi Allaha aittir. Ey Allah im! İslam ve iman nimeti verdiğinden hamt ancak sana aittir. Yine bizleri ümmeti Muhammet’ten (Ona salat ve selam olsun) eylediğinden hamt sana aittir. 

Allahtan başka ilah olmadığına, tek olduğuna ve ortağı olmadığına şahitlik ederim. Ve yine muhakkak Hz. Muhammed’in Allah’ın cc. kulu ve resulü olduğuna şahitlik ederim. Ey Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e, hane halkına ve sahabesine hepsine salat (dua), selam (esenlik) ve kutlu eyle. 

Bundan sonra ey Müslümanlar.

       Allah Teala şöyle buyuruyor:

قَالُوا يَا مُوسٰى اِمَّا اَنْ تُلْقِىَ وَاِمَّا اَنْ نَكُونَ اَوَّلَ مَنْ اَلْقٰى

Taha suresi 20.65 Sihirbazlar: "Ey Mûsâ! Ya önce atmayı tercih edersin ya da ilk atan biz oluruz" dediler.

قَالَ بَلْ اَلْقُوا فَاِذَا حِبَالُهُمْ وَعِصِيُّهُمْ يُخَيَّلُ اِلَيْهِ مِنْ سِحْرِهِمْ اَنَّهَا تَسْعٰى

Taha suresi 20.66 Mûsâ: "Yok, (önce) siz atın" dedi. Bir de ne görsün, onların ipleri ve değnekleri yaptıkları sihirden dolayı kendisine hızla sürünür gibi görünüyor.

فَاَوْجَسَ فٖى نَفْسِهٖ خٖيفَةً مُوسٰى

Taha suresi 20.67 Bunun üzerine Mûsâ, içinde bir korku hissetti.

قُلْنَا لَا تَخَفْ اِنَّكَ اَنْتَ الْاَعْلٰى

Taha suresi 20.68 Şöyle dedik: "Korkma (ey Mûsâ!). Çünkü, sensin en üstün olan."

وَاَلْقِ مَا فٖى يَمٖينِكَ تَلْقَفْ مَا صَنَعُوا اِنَّمَا صَنَعُوا كَيْدُ سَاحِرٍ وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُ حَيْثُ اَتٰى

20.69 Taha suresi "Sağ elindekini (değneğini) at ki, onların yaptıklarını yutsun. Şüphesiz yaptıkları bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise nereye varsa kurtuluşa eremez."

فَاُلْقِىَ السَّحَرَةُ سُجَّدًا قَالُوا اٰمَنَّا بِرَبِّ هٰرُونَ وَمُوسٰى

Taha suresi 20.70 (Mûsâ'nın değneği, sihirbazların ipleriyle değneklerini yutunca) sihirbazlar hemen secdeye kapandılar ve "Harun ve Mûsâ'nın Rabbine inandık" dediler. 

قَالَ اٰمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ اَنْ اٰذَنَ لَكُمْ اِنَّهُ لَكَبٖيرُكُمُ الَّذٖى عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ فَلَاُقَطِّعَنَّ اَيْدِيَكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَاُصَلِّبَنَّكُمْ فٖى جُذُوعِ النَّخْلِ وَلَتَعْلَمُنَّ اَيُّنَا اَشَدُّ عَذَابًا وَاَبْقٰى

Taha suresi 20.71 Firavun, "Demek, ben size izin vermeden önce ona (Mûsâ'ya) inandınız ha! Şüphe yok, o size sihiri öğreten büyüğünüzdür. Şimdi ant olsun, sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve mutlaka sizi hurma dallarına asacağım. Hangimizin azabı daha şiddetli ve daha kalıcıymış, mutlaka göreceksiniz."

قَالُوا لَنْ نُؤْثِرَكَ عَلٰى مَا جَاءَنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالَّذٖى فَطَرَنَا فَاقْضِ مَا اَنْتَ قَاضٍ اِنَّمَا تَقْضٖى هٰذِهِ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا

Tahasuresi 20.72 Sihirbazlar şöyle dediler: "Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla tercih etmeyeceğiz. Artık sen vereceğin hükmü ver. Sen ancak bu dünya hayatında hüküm verirsin."

اِنَّا اٰمَنَّا بِرَبِّنَا لِيَغْفِرَ لَنَا خَطَايَانَا وَمَا اَكْرَهْتَنَا عَلَيْهِ مِنَ السِّحْرِ وَاللّٰهُ خَيْرٌ وَاَبْقٰى

Taha suresi 20.73 "Şüphesiz ki biz; günahlarımızı ve bize zorla yaptırdığın sihri affetmesi için, Rabbimize inandık. Allah'ın vereceği mükâfat daha hayırlı ve daha kalıcıdır."     

Müslüman kardeşler.

Bu ayetler; Hz. Musa’nın değneğini attığı zaman ve sihirbazların değneklerini ve iplerini yutup hak gerçek ortaya çıkınca delilin kendi aleyhlerine olduğunu bizlere hatırlatıyor. Burada sihirbazlar kendilerini secde edip yere atarak şöyle dediler: ‘’Harun’un ve Musa’nın Rabbine iman ettik.’’  Taha suresi 20. 70

Allah Teala orada Firavunun sihirbazlardan, kendilerini ithamlarından sonra da tehditlerinden olan durumunu beyan eyledi.

       Firavun sihirbazlara: ‘’siz Musa’yı tasdik edip, ona tabı olup ve onun peygamberliğini bu konuda ben size izin vermeden kabul ettiniz. Musa sizin büyüyünüz ve size sihri öğreten reisinizdir.’’ Dedi. 

Sonra onları tehdit ederek şöyle dedi: ‘’Kesinlikle sizden her birinizin sağ eli ile sol ayağını keseceğim. Veya aksi şeklinde keseceğim. Kesinlikle sizleri hurma kütüğünde asacağım. Elbette sizler (Kim daha şiddetli ve devamlı azap ettiğini.) öğreneceksiniz. 

Sonra Allah Teala Firavunun sihirbazlara yaptığı tehdidin durumunu hatırlattı. Sihirbazlar Firavuna şöyle dediler: ‘’Musa’nın doğru olduğuna delalet eden mucizeler ve bizi yaratanın Allah olduğuna delalet eden mucizeler bize geldikten sonra biz seni asla değerli tutmayız.

       Sen bize ne yapacaksan yap. Sen ancak yapacağını bu dünyada yaparsın. Senin azabın bu dünyada ne ise odur. Dünyanın sona ermesi ile azabında sona erer.’’

Musa’nın aleyhine sihir olarak istemeyerek yapmasını istediğinden, küfürden ve asi olmaktan bizim günahlarımızı bağışlaması için bizler Rabbimize iman ettik. Onun Resulünü tasdik ettik.

Firavuna şöyle dediler: ‘’Musa’nın doğru olduğuna delalet eden mucizeler ve bizi yaratanın Allah olduğuna delalet eden mucizeler bize geldikten sonra biz seni asla değerli tutmayız.

Ey Firavun! Allah cc bizim için senden daha hayırlıdır. O’nun ecri senin ecrinden daha hayırlıdır. Onun azabı kendisine isyan edene ve emrine muhalefet edene daha devamlıdır.

 Şu bir gerçektir ki kim Allaha imansız olarak gelirse kendisi için Cehennem azabı vardır. Orada ölemez ki istirahat etsin. Orada dirilemez ki orada lezzet alsın. Kim Rabbine iman ederek ve salih amel ederek gelirse onun için yüksek makamlar vardır. 

O yüksek makamlar daimî olarak ikamet edilecek cennetlerdir. O cennetlerin ağaçlarının ve odalarının altından ırmaklar akar. Cennete girenler orada ebedi olarak ikamet ederler. İşte bu kalıcı nimetlerdir. O nefsini Allaha şirk koşmaktan ve ası olmaktan temizleyene, nefsini iman ve Salih amel ile doldurana Allahtan verilen sevaptır.     

       Ey Müslümanlar!

       Hakikaten Firavunun sihirbazlarının işleri elbette harika ve acayip işlerdendir. Bu sihirbazlar şöyle dediler. 

فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ اَئِنَّ لَنَا لَاَجْرًا اِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبٖينَ

Şuera suresi 26.41 Sihirbazlar gelince, Firavun'a, "Eğer biz üstün gelirsek, gerçekten bize bir mükâfat var mı?" dediler.

قَالَ نَعَمْ وَاِنَّكُمْ اِذًا لَمِنَ الْمُقَرَّبٖينَ

Şuera suresi 26.42 Firavun, “Evet, hem o takdirde mutlaka bana yakın kimselerden olacaksınız” dedi.

       Firavuna aynı şekilde şöyle dediler:

فَاَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ اِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ

Şuera suresi 26.44 Bunun üzerine onlar iplerini ve değneklerini attılar ve "Firavun'un gücüyle elbette bizler üstün geleceğiz" dediler. 

       Ancak hakikati gerçeği anlayınca Hakkın Allah’ın celali üzerine ve doğru yol üzerine durdular. İşi Allaha teslim ettiler. Ve şöyle söyleyerek secde ettiler:

قَالُوا اٰمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمٖينَ

Şuera suresi 26.47 "Âlemlerin Rabbine inandık" dediler. 

رَبِّ مُوسٰى وَهٰرُونَ

Şuera suresi 26.48 "Mûsâ'nın ve Hârûn'un Rabbi'ne." 

Doğru inancın ana kuralları başladı. Onların dillerinden bu kurallar süzülüyordu. Onlar Firavuna itikadın selameti için ve kulların Rabbine boyun eğmek için inanılmaz dersler verdiler. Bu dersleri hikmet ve devamlı ders olarak salı verdiler:

قَالُوا لَنْ نُؤْثِرَكَ عَلٰى مَا جَاءَنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالَّذٖى فَطَرَنَا فَاقْضِ مَا اَنْتَ قَاضٍ اِنَّمَا تَقْضٖى هٰذِهِ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا

Tahasuresi20.72 Sihirbazlar şöyle dediler: "Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla tercih etmeyeceğiz. Artık sen vereceğin hükmü ver. Sen ancak bu dünya hayatında hüküm verirsin."

اِنَّا اٰمَنَّا بِرَبِّنَا لِيَغْفِرَ لَنَا خَطَايَانَا وَمَا اَكْرَهْتَنَا عَلَيْهِ مِنَ السِّحْرِ وَاللّٰهُ خَيْرٌ وَاَبْقٰى

Taha suresi 20.73 "Şüphesiz ki biz; günahlarımızı ve bize zorla yaptırdığın sihri affetmesi için, Rabbimize inandık. Allah'ın vereceği mükâfat daha hayırlı ve daha kalıcıdır." 

       Sihirbazların şu sözleri ne kadar güzeldir. 

وَاللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَى

 (Allah hayırlıdır. Ve daha bakidir.)

Bu söz hikmetli veciz sözdür. İmanı temeldir. Allah Teâlâ’nın bize vadettikleri daha hayırlıdır ey Firavun. 

Bize maldan, yakınlık makamından ve hediyelerden vereceğinin hepsinden Allah Teala bize daha bakidir. Dünya hayatı her ne kadar uzun olsa da ahiret terazisinde bir şey temsil etmez. 

Bu sihirbazlar azabın renklerinin doyumunu, renklerine ve caydırmasına (ki bu caydırmayı akıl tasavvur edemez) sergiliyorlardı. Oda Firavun onlara şöyle dediği zamandır: 

قَالَ اٰمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ اَنْ اٰذَنَ لَكُمْ اِنَّهُ لَكَبٖيرُكُمُ الَّذٖى عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ فَلَاُقَطِّعَنَّ اَيْدِيَكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَاُصَلِّبَنَّكُمْ فٖى جُذُوعِ النَّخْلِ وَلَتَعْلَمُنَّ اَيُّنَا اَشَدُّ عَذَابًا وَاَبْقٰى

Taha suresi 20.71 Firavun, "Demek, ben size izin vermeden önce ona (Mûsâ'ya) inandınız ha! Şüphe yok, o size sihiri öğreten büyüğünüzdür. Şimdi andolsun, sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve mutlaka sizi hurma dallarına asacağım. Hangimizin azabı daha şiddetli ve daha kalıcıymış, mutlaka göreceksiniz."

       وَاللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَى 

Firavun tehdit etti. Gözdağı verdi. Köpürdü sinirlendi. Rahata kavuştu. Eziyet etti. İşkence etti. Ancak buna rağmen kalbin derinliklerinde Allah ile beraber olmak ve Onun şu kelamı: (Allah hayırlıdır ve bakidir) ifadesi bakı kaldı.

       Ey Rab olarak Allaha iman eden! Ey kalbi ile Allaha teslim olup Müslüman olan! Ey tamah edip çıkarcılara yaklaşmak isteyen! Sen sanki elinde olan ile imtihan olup belaya maruz kaldığın zaman. Elindeki gittiği zaman asla şunu unutma. (Allah hayırlıdır ve daha bakidir.)

       Şayet sen tarlanı eken çiftçi olsan. Ona önem versen. Ona her türlü gübreyi getirsen. O tarlanın toprağının sürülmesinde, bakımında, sulamasında ihtimam yapsan. Sonra ona gökten pandemi vursa.

       Veya yerden ona afet isabet etse. Gelen afet tarlanın mahsulüne isabet edip mahsulü yok etse sana gereken şey kazaya rıza gösterip ‘’Allah hayırlıdır ve daha bakidir’’ hükmünü hatırlamaktır.

 وَاللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَى

       Eğer sen hasta iken doktorlar ilacında şaşırıp yanlış ilaç verseler ve her ne zaman cerrahi ameliyenin sonunda yanlış ameliyat yapıp başka bir yere varsalar ümidini kesme. Kalbinde ve dilinde şu cümleyi tekrarla: (Allah hayırlıdır ve daha bakidir.) 

 وَاللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَى 

Genç kız: o evlenme trenini kaçırsa iffeti ile kimse kendisine talip olmasa, aslında kendisi temiz iffetlidir. Çöpçatanları yarıştıracak fiziki güzelliği de yoktur. Yaşı büyüyüp ilerledi.  Anneciğim kelimesine hasret kaldı. Çocuğa hamile kalıp emzirmeyi arzu etti. Güzel annelik tadını lezzetini tatmak istedi. 

Bunlar olmaz ise Rabbinin şu sözünü hatırlasın: (Allah hayırlıdır ve daha bakidir.) 

       Burada faziletli ihtiyaç sahibi genç delikanlı olsa. Kendisine evlenme yaşı gelse ve Allahtan iffetli namuslu Müslüman bir kız istese ancak iffetli birini bulamazsa, belki de günlük nafakasını bulamaz nefsi evliliği görür gibi olup, geceleyin Allah için ağlıyor ve gündüzleri Allah’ın celali için koşuşturuyor. 

Oruç tutuyor. Gözünü haramdan kaçırıyor. Kur’an-i Kerim okuyup tesbih çekiyor. İnsanlar; onun fakirliğini, iffeti için evlenmek ihtiyacını ve evlilik talebinin olduğunu bilmiyor. 

Bu kişiye Rabbine iltica etmesi Rabbinin huzurunda çokça şunu düşünerek durması gereklidir: (Allah hayırlıdır ve daha bakidir.) 

قوله تعالى: (وَاللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَى)

(Allah hayırlıdır ve daha bakidir.) Bu cümlenin manasının büyüklüğü, amacının anlaşılması, manasının elde edilmesi inananın kalbini rahatlatır. Gönlünü sakinleştirir. Bela ile karşılaştığı zaman sağduyusu kendisine döner. Deneme kendisini kapsamı içine alır. Temsil yeteneği içine dahil olur.

       Bu kerim olan ilahi sözü hatırlamak çok çabuk olur. Yine Allah’ın dininde bir şey üzerinde pazarlık yapmayı hatırlamak çabuk olur. Sanki içinde içki yudumlanacak mekanı terk ediyor. Veya içerisinde günahların birbiri ile dalaşılacak mekanı terk ediyor. Bunu aylık olarak elde edeceği malı almayıp karşılığında yapar. 

Allah Teâlâ’nın ayetini hatırlar: (Allah hayırlıdır ve daha bakidir.) 

 وَاللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَى

(Allah hayırlıdır ve daha bakidir.): Ülkesinin gizliliklerini açıklamak için Müslümana şüpheli cihetlerden düşmanlar bitişip teklifler gelince veya hainlik yapıp vatanına, milletine zarar vermesi için bunu çok malın sonucu olsa bile kabul etmeyip Müslüman buna hayır deyip şunu hatırlar: (Allah hayırlıdır ve daha bakidir.) 

(وَاللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَى(

(Allah hayırlıdır ve daha bakidir.)   

Bu cümleyi kendisine mutluluk dolu yaşama yollarını bolca imkân sağlayana ve karşılıksız zina etmeye davet eden makam ve güzellik sahibi bir hanıma karşı Rabbinin saygısını, ahirette kendisine hazırladığı nimeti (Onlar için saklı inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır. Ayeti-i Kerimesini) ve Hz. Yusuf as hatırlamalıdır.

       O günah ile karşılaştığı zaman günah işlememek için direnip Yusuf as şöyle dedi: 

قَالَ رَبِّ السِّجْنُ اَحَبُّ اِلَیَّ مِمَّا يَدْعُونَنٖى اِلَيْهِ وَاِلَّا تَصْرِفْ عَنّٖى كَيْدَهُنَّ اَصْبُ اِلَيْهِنَّ وَاَكُنْ مِنَ الْجَاهِلٖينَ

Yusuf suresi 12.33 Yûsuf, "Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum" dedi. (Allah hayırlıdır ve daha bakidir.) Bunu söyler. Çokta doğru söyler.

Allah Teala şöyle buyurdu:

قَالُوا ءَاِنَّكَ لَاَنْتَ يُوسُفُ قَالَ اَنَا يُوسُفُ وَهٰذَا اَخٖى قَدْ مَنَّ اللّٰهُ عَلَيْنَا اِنَّهُ مَنْ يَتَّقِ وَيَصْبِرْ فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يُضٖيعُ اَجْرَ الْمُحْسِنٖينَ

Yusuf suresi 12.90 Kardeşleri, "Yoksa sen, sen Yûsuf musun?" dediler. O da "Ben Yûsuf'um, bu da kardeşim. Allah, bize iyilikte bulundu. Çünkü, kim kötülükten sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez" dedi. 

       Evet, Allah hayırlıdır. Ve daha bakidir. Gerçekten bu saygın şeriatımızda büyük imanın temelidir ve aslıdır. Bunu insanın görüşü önünde devamlı şekilde hazır bulundurmak gerekir.

وَاللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَى

       ‘’Allah hayırlıdır. Ve daha bakidir.’’ Bu; az kelimelerdir. Ancak bu az kelimeler değerli manalar taşırlar. Nasıl hayır denilir. O da her zalime gerçekten senin zulmünün hududu vardır. Sen zulmünün hududuna ulaştığın zaman sen o hududu ileri geçmen mümkün değildir. Sen bir şeyi yasaklasan bile hiçbir kalbin Rabbine ulaşmasına engel olmazsın. 

Ve yine sen huzurun, şefkatin ilahi zarafetin  bereketini durduramazsın. Bunları Mevla sevdiklerinin kalplerine yağdırır. Denilir. 

       Sözümü söylüyorum. Allahtan benim ve sizlerin bağışlanmasını istiyorum.

İKİNCİ HUTBE

‘’Allah hayırlıdır. Ve daha bakidir. 

Hamt alemlerin Rabbi Allaha aittir. Ey Allah im! İslam ve iman nimeti verdiğinden hamt ancak sana aittir. Yine bizleri ümmeti Muhammet’ten (Ona salat ve selam olsun) eylediğinden hamt sana aittir. 

Allahtan başka ilah olmadığına, tek olduğuna ve ortağı olmadığına şahitlik ederim. Ve yine muhakkak Hz. Muhammed’in Allah’ın cc. kulu ve resulü olduğuna şahitlik ederim. Ey Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e, hane halkına ve sahabesine hepsine salat (dua), selam (esenlik) ve kutlu eyle. 

Bundan sonra ey Müslümanlar. 

(وَاللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَى): 

‘’Allah hayırlıdır. Ve daha bakidir.’’ Bu büyük ibaredir. Hayatın çeşitli imtihanları ile karşılaşanın omuzunu okşar. Ve mahrum olmanın en büyük olanı bundan mahrum olunabilir. 

O mahrum olmak ta Allah tarafından mahrum olmak imtihanıdır. Bunu hatırlatır. Kim Allah’ı kaybederse her şeyi kaybeder. Kim Allah’ı bulursa her şeyi bulmuş olur.

       Sevgili Habibimiz Muhammet Ona salat ve selam olsunTaif hadisesinden sonra uğrayıp maruz kaldığı eziyet ve dalga geçmeden sonra şöyle söylemedi mi?:

: «إن لم يكن بك غضب عليَّ فلا أبالي»

"Bana kızgın değilsen umurumda değil."

Buradan peygamberlik rehberliğinin bazı anlamlarını anlıyoruz. Bu İmam Ahmet’in Musnet Kitabında rivayet edilen şu hadis-i şerifte olduğu gibidir: 

«تَعَرَّفْ إِلَيْهِ فِي الرَّخَاءِ يَعْرِفْكَ فِي الشِّدَّةِ»

Bollukta O'nu (Allahı) tanı ki, O da seni sıkıntıda tanısın."

Allah'ı tanımamız mutlaka gereklidir. Allah cc ile aramızda çok sağlam ilgi ve alaka inşa etmemiz gerekir. Bu alaka Subhan olan Allah ile aramızda yolculukta iyi bir arkadaş olması için, yolda iyi bir yoldaş olması için ve yalnızlıkta iyi bir samimi dost olması içindir. 

Elbette bizler Allah ile arkadaşlık mertebesine ulaşamayız. Sohbet mertebesine de ulaşamayız. Eğer gerçekten bizler samimiyetle istersek ulaşabiliriz. Burada hepimize yetecek kadar yer vardır. O'nu doğru tanımakla O'na doğru hareket ederiz. O'nu tesbih ederiz. O doğru tanıma da:

(وَاللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَى):

‘’Allah hayırlıdır. Ve daha bakidir.’’ 

Cenâb-ı Hak bu nimeti kullarından bir kuluna ihsan ettiğinde olur. Bu, ahiretten önce de olur. Bu dünyadaki büyük zaferdir. Neden zafer olmasın; Kul bu dostluk ile ahiret cennetinden önce dünya cennetine girdi. 

Benzeri bulunmayan tatlılıkları tattılar. Ve diğer her şeyden vazgeçip Allahtan kendi kendine yeterli olmanın yüceliğinin tadını çıkarınız.. 

Şayet kendisine çirkinlikler isabet etse de ona engel olur. Ayet-i Kerimede Yüce Allah cc Hz. Ebu Bekir için şöyle buyurur:

اِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللّٰهُ اِذْ اَخْرَجَهُ الَّذٖينَ كَفَرُوا ثَانِىَ اثْنَيْنِ اِذْ هُمَا فِى الْغَارِ اِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهٖ لَا تَحْزَنْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَا فَاَنْزَلَ اللّٰهُ سَكٖينَتَهُ عَلَيْهِ وَاَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذٖينَ كَفَرُوا السُّفْلٰى وَكَلِمَةُ اللّٰهِ هِىَ الْعُلْيَا وَاللّٰهُ عَزٖيزٌ حَكٖيمٌ

Tövbe suresi 9.40 Eğer siz ona (Peygamber'e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkâr edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke'den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, "Üzülme, çünkü Allah bizimle beraber" diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz birtakım ordularla onu desteklemiş, böylece inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise en yücedir. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 

Her ne kadar olaylar önünde iç içe geçmiş olsa da durum değişmez. Musa şöyle dedi. Ayet-i Kerime:

قَالَ كَلَّا اِنَّ مَعِىَ رَبّٖى سَيَهْدٖينِ

Şuera suresi 26.62 Mûsâ, "Hayır! Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir" dedi. 

Şayet bir kimse zulme haksızlığa uğrarsa ve kendini savunamayacak durumda olursa bunu hatırlasın. Ayet-i Kerime:

هُوَ الَّذٖى اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَدٖينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّٖينِ كُلِّهٖ وَكَفٰى بِاللّٰهِ شَهٖيدًا

Fetih suresi 48.28 O, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. (Allah) o hak dini bütün dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı). Şahit olarak Allah yeter. 

(الله خيرٌ وأبقى)، 

O kişi daima Rabbine karşı bir arzu içindedir. Onunla dua edip konuşmaktan mutlu olur. Ve onun ile görürcesine konuşuyor: Şikayetini Rabbine iletiyor. Ve Zulme uğradıkça bunu daha çok arzulayıp Rabbinin Kitabına doğru acele ile o kitabı aşkla ve neşe ile okuyor. 

O'nun içine sevinç içeceği dökülerek teselli olur, O'nu tesbih ederim. Sonra özlemlerinin heyecanı azda olsa yatışıp sakin olur. Garip bir hisse sahip olur. Bu garip his ise bütün dünya ayaklarının altında olmasıdır. Bu duygu şunun ile olur. ‘’Allah hayırlıdır. Ve daha bakidir.’’ 

       Ey Müslümanlar!

وَمَا اُوتٖيتُمْ مِنْ شَیْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَزٖينَتُهَا وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ وَاَبْقٰى اَفَلَا تَعْقِلُونَ

Kasas suresi 28.60 (Dünyalık olarak) size verilen her şey, dünya hayatının geçimliği ve süsüdür. Allah'ın katındaki ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? 

Allah cc bu dünyanın ahiretle ilgili değerini açıkça bildirmiştir. Ahiretin dünya karşısındaki değeri Kur'an'ın pek çok ayetinde ve Hz. Peygamber'in sünnetinde şöyle haber verilerek bildirilmiştir. Bu hususta Allah cc şöyle buyurdu:

وَمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا اِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌ وَاِنَّ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ لَهِىَ الْحَيَوَانُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ

Ankebut suresi 29.64 Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!

       Nebi s.a.v. bu hususta şöyle buyurdu: 

 وقال النبي – صلى الله عليه وسلم -: «مَوْضِعُ سَوْطٍ فِي الْجَنَّةِ خَيْرٌ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا» رواه البخاري. 

‘’Cennette kamçı miktarında bir yer dünyadan ve dünyanın içinde olandan daha hayırlıdır.’’ Bu hadisi şerifi İmam Buharı rivayet etti.

وقال النبي – صلى الله عليه وسلم -: «لَوْ كَانَتِ الدُّنْيَا تَعْدِلُ عِنْدَ اللهِ جَنَاحَ بَعُوضَةٍ مَا سَقَى كَافِرًا مِنْهَا شَرْبَةَ مَاءٍ» رواه الترمذي.

Yine Nebi s.a.v. şöyle buyurdu: ‘’Şayet dünya Allah cc indinde sivri sineğin kanadına denk ve eşit olsaydı Allah cc o dünyadan kafire bir yudum su içirmezdi.’’ Bu hadisi imam Tirmizi rivayet etti.

       Allah’ın altından, gümüşten, kuştan, hayvandan, mal varlığından, kadından, kızlardan, erkeklerden, yiyeceklerden, içeceklerden, bahçelerden, köşklerden ve dünya lezzetlerinin ve mallarının diğerlerinden mahlukata verilenin bunların hepsi dünya hayatının malıdır. Ve ziynetidir. 

Kul bu nimetten kısa süreliğine dolu dolu, tıka basa, karışık üzüntülü olarak faydalanır. İnsan bunun ile kısa süreliğine gururlanmak ve gösteriş için süslenir. Sonra bu varlıklar süratle kaybolur. Varlıkların kaybolmasını pişmanlık ve hasret takip eder. Allah Teala şöyle buyuruyor:

وَمَا اُوتٖيتُمْ مِنْ شَیْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَزٖينَتُهَا وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ وَاَبْقٰى اَفَلَا تَعْقِلُونَ

Kasas suresi 28.60 (Dünyalık olarak) size verilen her şey, dünya hayatının geçimliği ve süsüdür. Allah'ın katındaki ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? 

O kişi dünyada dünyalığı alır ve verir. Yer ve içer. Hayvanlar gibi dünyadan faydalanır.  Ahiretinden çok dünyası ile meşgul olur. Alemlerin Rabbi için hiçbir hazırlık yapmadı. Peygamberlerin Efendisi Hz. Muhammed’in sünneti ile doğru yolu bulmadı. 

Kendi nefsi için hayırlı bir şey hazırlamadı. Kendisine zarar verecek şeylerle Rabbine gitti. Akıllı olan kimse kendisine daha iyi olanı tercih eder. Bizler tercihimizi böyle yapalım. 

       Allah cc indinde bulunan kalıcı nimetler, kutlu yaşantılar, köşkler ve coşkulu hayat sıfatı ve miktarı ile hayırlı ve daha kalıcıdır. O nimetler ebedi olarak daimidir. Bu Allah’ın ahirette nimetlendirdiği nimet ile dünya hayatının nimeti eşit olur mu? 

O kişi dünyada dünyalığı alır ve verir. Yer ve içer. Hayvanlar gibi dünyadan faydalanır.  Ahiretinden çok dünyası ile meşgul olur. Alemlerin Rabbi için hiçbir hazırlık yapmadı. Peygamberlerin Efendisi Hz. Muhammed’in sünneti ile doğru yolu bulmadı. Kendi nefsi için hayırlı bir şey hazırlamadı. Kendisine zarar verecek şeyleri Rabbine hazırladı. Akıllı olan kimse kendisine daha iyi olanı tercih ederken tercih eder. İki işten birinin tercih etmeye hangisinin doğru olduğunu tercih eder. Allah Teala şöyle buyurdu: 

قَدْ اَفْلَحَ مَنْ تَزَكّٰى

وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهٖ فَصَلّٰى

Ala suresi 87. 14-15 Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer.

بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا

Ala suresi 87.16 Fakat sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz. 

وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ وَاَبْقٰى

Ala suresi 87.17 Oysa âhiret, daha hayırlı ve süreklidir. 

 

Tarih: 6 Ekim 2024

       Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI

(Emekli Müftü, İcazetli)

Hamidi İbrahem netten alıntıdır.