Allah Katında Din İslam'dır
Tartıştığımız ilk konu ve hatırlatılan en önemli husus, Allah'ın elçileri gönderip kitapları indirmesidir. Nitekim bu, Yüce Allah'ın insanları yalnızca bu amaç uğruna yarattığı bir konudur. Sevgililerim dostlarım. Belki bu konuya aşina olmuşsunuzdur: İşte bu (din meselesidir).
Birinci Hutbe:
Hamd Allah'a mahsustur. O'na hamdeder, O'ndan yardım diler, O'ndan bağışlanma dileriz. Nefislerimizin kötülüklerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allah'a sığınırız. Allah kime hidayet ederse onu kimse saptıramaz, kimi de saptırırsa onu kimse doğru yola iletemez.
Şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, tektir, ortağı yoktur. Yine şahitlik ederim ki Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.
Allah Teala şöyle buyurdu:
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِهٖ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُون
Al-i İmran suresi 3.102 Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının ve siz ancak müslümanlar olarak ölün.
Allah Teala şöyle buyurdu:
يَا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذٖى خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالًا كَثٖيرًا وَنِسَاءً وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذٖى تَسَاءَلُونَ بِهٖ وَالْاَرْحَامَ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقٖيبًا
Nisa suresi 4.1 Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir.
Allah Teala şöyle buyurdu:
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدٖيدًا..يُصْلِحْ لَكُمْ اَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظٖيمًا
Ahzap suresi 33.70-71 Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Resûlüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.
İşte o zaman:En doğru söz, Yüce Allah'ın kitabıdır. En güzel yol ise Hz. Muhammed'in (s.a.v.) yoludur. en kötüsü, din adına uydurdukları bid'atlerdir. Her bid'at dalâlettir. Her dalâlet sapıklıktır. Her dalâlet de insanı ateşe götürür.
Nimetlerin bereketi ve lütufların lütfu için Allah'a hamd olsun. En büyük lütuf ve en büyük lütuf için Allah'a hamd olsun. Bize lütfettiği en büyük lütuf için Allah'a hamd olsun.
"Allah'tan başka ilah yoktur, Muhammed Allah'ın Resulüdür" (Allah'ın salat ve selamı onun üzerine olsun) sözü için Allah'a hamd olsun. Bizi buna hidayet eden Allah'a hamd olsun.
Eğer Allah bizi hidayet etmeseydi biz hidayete eremezdik. İçimizden, bize ayetlerini okuyan, bizi arındıran, bize Kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderen Allah'a hamd olsun.
Oysa biz daha önce apaçık bir sapıklık içindeydik. Gönderdiği her elçi için Allah'a hamd olsun. Koyduğu her hak için Allah'a hamd olsun. Yok ettiği her batıl için Allah'a hamd olsun.
Yardım ettiği her mazlum için Allah'a hamd olsun. Yok ettiği her zalim için Allah'a hamd olsun. Ezip geçtiği her zalim için Allah'a hamdolsun. Allah en büyüktür, en yücedir.
Bu kutlu günde, bu mübarek saatte, Yüce Allah'ın evlerinden birinde, Yüce Allah'ın kitabından bir ayet veya Allah'ın Resulü Peygamberimiz Hz. Muhammed'in sünnetinden bir hadis okumak üzere bizleri bir araya getiren Allah'a hamd olsun.
Allah'ın salatı ve selamı onun, ailesinin, ashabının ve kıyamete kadar onları iyilikle takip edenlerin üzerine olsun. Ve şimdi:
Sevgili Allah dostları: Tartıştığımız ilk konu ve bize hatırlatılan en önemli husus, Allah'ın elçilerini gönderip kitaplarını indirdiği konudur. Nitekim Yüce Allah, insanı yalnızca bu amaç uğruna yaratmıştır.
Sevgililerim! Belki bu meseleyi fark etmişsinizdir. Bu din meselesidir.
Evet, Allah'a inanan sevgililerim. Bu kutsal mesele sizin kaderinizi ve ölümden sonraki ahiretteki kaderinizi belirler.
Burada Allah'ın bize bahşettiği ebedi cennet var. Ya da Allah'ın bize ebedi ateşi var. Allah bizi bundan korusun.
Bu din, bizi dünya hayatından, aldatıcı süslerinden ve geçici parıltılarından uzaklaştıran bir dindir.
Akıllı, zeki ve algısı kuvvetli olan bir insan buna dünyaya aşırı ilgi duymaz.
Ona dünyaya ancak aptal, salak bir adam ilgi duyabilir.
Dünyanın gerçek yüzü kısa sürede ona aptala belli olur.
Pişmanlık fayda vermeyince günahlarından pişman olur. Pişmanlık fayda vermeyince de Allah'a itaatsizliğinden yakınır.
Sevgili Allah dostları! Bazıları söylediklerime şaşırabilir. Her birimiz, Allah'a itaatte ne kadar yetersiz kalırsak kalalım, Allah'a karşı ne kadar günah işlersek işleyelim, kendimiz hakkında iyi düşüncelere sahibiz.
Allah'ı seven ve O'nun tarafından sevilenlerden ve cennet ehli arasında olduğumuza inanıyoruz.
Hepimiz buna inanıyoruz. Yüce Allah'tan ne kadar yüz çevirsek de, Yüce Allah'ın dinini öğrenmekten ne kadar yüz çevirsek de. Size, Allah'a gönülden bağlı sevdiklerim! Dinin en basit, en kolay ve en temel meselelerini bilmediğimizi hepimize teyit eden bir soru soruyorum.
Bu soru şudur: Allah'ın sevdiği, razı olduğu, kullarını cennete kabul eden dinin adı nedir ve Allah'ın bu dinle gönderdiği elçinin adı nedir?
Sen benimle dalga geçiyorsun galiba. Diyorsun ki: Anaokulundaki adama sor. Oradaki herkes sana cevap verir.
Bazıları şöyle der: Allah bir dini sevmez; bilakis üç dini sever: (Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam). Hristiyanlığın elçisi Hz. İsa (a.s.)'dır. Yahudiliğin elçisi Hz. Musa (a.s.)'dır. Ve İslam'ın elçisi Hz. Muhammed (s.a.s.)'dir. En güzel dualar ve selamlar onların üzerine olsun.
Sevgili dostlar, vaazımız bu büyük hatanın ve bu iğrenç suçun düzeltilmesidir.
Bakın, canlarım! Allah'ın Hz. Nuh'a gönderdiği mesaja peygamberliğe ve Hz. Nuh'un (a.s.) tabi olduğu ve çağırdığı dinin ismine bakın.
Allah Teala şöyle buyurdu:
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ نُوحٍ اِذْ قَالَ لِقَوْمِهٖ يَا قَوْمِ اِنْ كَانَ كَبُرَ عَلَيْكُمْ مَقَامٖى وَتَذْكٖيرٖى بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَعَلَى اللّٰهِ تَوَكَّلْتُ فَاَجْمِعُوا اَمْرَكُمْ وَشُرَكَاءَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُنْ اَمْرُكُمْ عَلَيْكُمْ غُمَّةً ثُمَّ اقْضُوا اِلَیَّ وَلَا تُنْظِرُونِ
Yunus suresi 10.71 Nûh'un haberini onlara oku. Hani o, bir vakit kavmine şöyle demişti: "Ey kavmim! Eğer benim konumum ve Allah'ın âyetleriyle öğüt vermem size ağır geliyorsa, (biliniz ki) ben sadece Allah'a dayanıp güvenmişim. Artık siz de (bana) ne yapacağınızı ortaklarınızla beraber kararlaştırın ki, işiniz size dert olmasın! Bundan sonra bana hükmünüzü uygulayın; bana mühlet de vermeyin!
فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَمَا سَاَلْتُكُمْ مِنْ اَجْرٍ اِنْ اَجْرِىَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ وَاُمِرْتُ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْمُسْلِمٖينَ
Yunus suresi 10.72 Eğer yüz çeviriyorsanız, sizden zaten hiçbir ücret istemedim. Benim ücretim, ancak Allah'a aittir. Bana müslümanlardan olmam emredildi."
Bakın Nuh aleyhisselam kavmine ne diyor: "Ben Müslümanlarla birlikte olmakla emrolundum." İşte Allah'ın Peygamberi Nuh aleyhisselam da İslam dinine tabi olmuş ve insanları ona davet etmiştir.
Bakın Yüce Allah, peygamberlerin babası, Allah'ın dostu Hz. İbrahim'in dini hakkında ne buyuruyor.
Allah Teala şöyle buyurdu:
مَا كَانَ اِبْرٰهٖيمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا وَلٰكِنْ كَانَ حَنٖيفًا مُسْلِمًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكٖينَ
Al-i İmran suresi 3.67 İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif (Allah'ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir müslümandı. Allah'a ortak koşanlardan da değildi.
Allah için dostlarım! Bakın. Cenab-ı Hak, dostu Hz. İbrahim'in (a.s.) İslam dinine tabi olduğunu ve insanları ona çağırdığını bize bildiriyor.
Şimdi benimle birlikte düşünün, Allah Teala'nın Peygamberi Lut (a.s.) hakkında ne anlattığını.
Allah Teala şöyle buyurmuştur:
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ
Zariyat suresi 51.31 İbrahim, onlara: "O hâlde asıl işiniz nedir ey elçiler?" dedi.
قَالُوا اِنَّا اُرْسِلْنَا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِمٖينَ..لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ طٖينٍ..مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِفٖينَ
Zariyat suresi 51.32-34 Onlar şöyle dediler: "Biz suçlu bir kavme (Lût'un kavmine), üzerlerine çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için gönderildik."
فَاَخْرَجْنَا مَنْ كَانَ فٖيهَا مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ
Zariyat suresi 51.35 Orada (Lût'un yöresinde) bulunan mü'minleri çıkardık.
فَمَا وَجَدْنَا فٖيهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِنَ الْمُسْلِمٖينَ
Zariyat suresi 51.36 Zaten orada bir ev halkından başka müslüman bulamadık.
وَتَرَكْنَا فٖيهَا اٰيَةً لِلَّذٖينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْاَلٖيمَ
Zariyat suresi 51.37 Orada, elem dolu azaptan korkacaklar için bir ibret bıraktık.
Allah'ın Lut (a.s.)'un evini nasıl tarif ettiğini düşünün: {Orada Müslümanlardan başka bir ev bulamadık.} Allah'ın Peygamberi Lut (a.s.) da İslam dinine tabi oldu ve insanları da ona İslam dinine davet etti.
Ey Allah'ın sevgili kulları! Allah'ın Resulü Süleyman aleyhisselamın dini hakkında bana ne anlattığını benim ile beraber dinleyin.
اَلَّا تَعْلُوا عَلَیَّ وَاْتُونٖى مُسْلِمٖينَ
Neml suresi 27.31 “Bana karşı büyüklük taslamayın ve bana boyun eğmiş olarak gelin!” (diye yazıyor).
Allah Teala şöyle buyurdu:
قَالَ يَا اَيُّهَا الْمَلَٶُا اَيُّكُمْ يَاْتٖينٖى بِعَرْشِهَا قَبْلَ اَنْ يَاْتُونٖى مُسْلِمٖينَ
Neml suresi 27.38 Süleyman, "Ey ileri gelenler! Onlar bana teslim olmadan önce hanginiz bana onun (kraliçenin) tahtını getirebilir?"
Allah Teala şöyle buyurdu:
فَلَمَّا جَاءَتْ قٖيلَ اَهٰكَذَا عَرْشُكِ قَالَتْ كَاَنَّهُ هُوَ وَاُوتٖينَا الْعِلْمَ مِنْ قَبْلِهَا وَكُنَّا مُسْلِمٖينَ
Neml suresi 27.42 Belkıs gelince, "Senin tahtın böyle mi?" denildi. O da, "Sanki o! Fakat zaten daha önce bize bilgi verilmişti ve biz teslimiyet göstermiştik" dedi.
Allah Teala şöyle buyurdu:
قٖيلَ لَهَا ادْخُلِى الصَّرْحَ فَلَمَّا رَاَتْهُ حَسِبَتْهُ لُجَّةً وَكَشَفَتْ عَنْ سَاقَيْهَا قَالَ اِنَّهُ صَرْحٌ مُمَرَّدٌ مِنْ قَوَارٖيرَ قَالَتْ رَبِّ اِنّٖى ظَلَمْتُ نَفْسٖى وَاَسْلَمْتُ مَعَ سُلَيْمٰنَ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ
Neml suresi 27.44 Ona "köşke gir" denildi. Köşkü görünce onu (zeminini) derin bir su sandı ve eteklerini topladı. Süleyman, ona "Bu, (zemini) billurdan döşenmiş bir köşktür" dedi. Belkıs, "Ey Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum" dedi.
Benimle birlikte düşünün, Yüce Allah, muhatabı Musa (a.s.) hakkında ne demiştir?
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
وَقَالَ مُوسٰى يَا قَوْمِ اِنْ كُنْتُمْ اٰمَنْتُمْ بِاللّٰهِ فَعَلَيْهِ تَوَكَّلُوا اِنْ كُنْتُمْ مُسْلِمٖينَ
Yunus suresi 10.84 Mûsâ, "Ey kavmim! Eğer siz gerçekten Allah'a iman etmişseniz, eğer O'na teslim olmuş kimseler iseniz, artık sadece O'na tevekkül edin" dedi..
Sevgili dostlarım, Musa'nın kavmine ne dediğini bir düşünün. "Eğer Müslümansanız" demişti, "Eğer Yahudiyseniz" dememişti.
Demek ki Allah'ın peygamberi Hz. Musa, İslam dinine mensuptu. Ve onu çağırıyordu. Yahudiliği çağıran bir Yahudi değildi.
Sevgili kardeşlerim! Benimle birlikte şu korkunç ve dehşetli sahneyi düşün: Allah, hakka ve hak ehline yardım etmiş, batılı ve batıl yandaşlarını rezil etmiş ve Musa'nın asası, sihirbazların attığı bütün asaları değinekleri toplamıştı. Onlar da inanarak ve yalvararak Allah'a secdeye kapandılar. Allah, onlar hakkında şöyle buyurmuştur:
وَمَا تَنْقِمُ مِنَّا اِلَّا اَنْ اٰمَنَّا بِاٰيَاتِ رَبِّنَا لَمَّا جَاءَتْنَا رَبَّنَا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِمٖينَ
Araf suresi 7.126 "Sen sırf, Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde iman ettiğimiz için bize hınç duyuyorsun. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve müslüman olarak bizim canımızı al."
Tövbe eden sihirbazların duasını düşünün. "Müslüman olarak ölelim" dediler, "Yahudiler olarak ölelim" demediler. Neden? Çünkü çoğumuzun bilmediği bir şeyi biliyorlardı.
Allah'ın Peygamberi Musa (a.s.) insanları İslam'a çağıran bir Müslümandı. İnsanları Yahudiliğe çağıran bir Yahudi değildi.
Ayrıca, Allah'ın, müminlere dilediği gibi eziyet edebileceğini sanan, ama Allah'ın kendisine bu yüzden azap vermeyeceğini düşünen bu zalim, zalim ve lanetli zalimin sonunu belirlediği şu belirleyici anı da düşünün.
Allah'ın mühlet ve hoşgörüsüne aldandı. Ve ta ki yeryüzündeki mazlum müminlerin özlemle beklediği o an gelene kadar: zalimin bedelini tam olarak ödeyeceği an.
Firavun, inananları öldürmek istediği anda, Allah onu, askerlerini ve zulmünde ve zulmünde ona yardım eden herkesi boğdu. Pişmanlığın fayda vermediği bir zamanda zulmünden pişman oldu. Ve pişmanlığın fayda vermediği bir zamanda zulmünden yakındı. Bu yüzden boğulmadan önce şöyle dedi:
Allah Teala şöyle buyurdu:
وَجَاوَزْنَا بِبَنٖى اِسْرَایٖٔلَ الْبَحْرَ فَاَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ وَجُنُودُهُ بَغْيًا وَعَدْوًا حَتّٰى اِذَا اَدْرَكَهُ الْغَرَقُ قَالَ اٰمَنْتُ اَنَّهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا الَّذٖى اٰمَنَتْ بِهٖ بَنُوا اِسْرَایٖٔلَ وَاَنَا مِنَ الْمُسْلِمٖينَ
Yunus suresi 10.90 İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun da, askerleriyle birlikte zulmetmek ve saldırmak üzere, derhal onları takibe koyuldu. Nihayet boğulmak üzere iken, "İsrailoğulları'nın iman ettiğinden başka hiçbir ilâh olmadığına inandım. Ben de müslümanlardanım" dedi.
Sevgili dostlar! Bu zalimin boğulmadan önceki sözlerini bir düşünün: "Ben de Müslümanlardanım." "Ben de Yahudilerdenim." demedi. Neden?
Çünkü Firavun, çoğumuzun bilmediği bu gerçeği biliyordu. Allah'ın Peygamberi Musa ve kardeşi Harun'un (a.s.) İslam dinini benimsediğini ve insanları ona islama çağırdığını biliyordu.
Bakın Yüce Allah Hz. İsa (a.s.) hakkında ne buyuruyor:
فَلَمَّا اَحَسَّ عٖيسٰى مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ اَنْصَارٖى اِلَى اللّٰهِ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ اَنْصَارُ اللّٰهِ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَاشْهَدْ بِاَنَّا مُسْلِمُونَ
Al-i İmran suresi 3.52 İsa, onların inkârlarını sezince, "Allah yolunda yardımcılarım kim?" dedi. Havariler, "Biziz Allah yolunun yardımcıları. Allah'a iman ettik. Şahit ol, biz müslümanlarız" dediler.
İsa (a.s.)'ın takipçileri ümmeti olan havarilerin ne dediğini benimle birlikte düşünün. Dediler ki: "Biz Müslümanlarız, şahit olun." Allah da başka bir yerde ayette onlar hakkında şöyle buyurmuştur:
وَاِذْ اَوْحَيْتُ اِلَى الْحَوَارِيّٖنَ اَنْ اٰمِنُوا بٖى وَبِرَسُولٖى قَالُوا اٰمَنَّا وَاشْهَدْ بِاَنَّنَا مُسْلِمُونَ
Maide suresi 5.111 Hani bir de, "Bana ve Peygamberime iman edin" diye havarilere ilham etmiştim. Onlar da "İman ettik. Bizim müslüman olduğumuza sen de şahit ol" demişlerdi.
Burada havarilerin ne dediğini de benimle birlikte düşünün. "Ve şahit olun ki biz Müslümanlarız" demişlerdi ve her iki durumda da "Ve şahit olun ki biz Hristiyanlarız" veya "Ve şahit olun ki biz Nasraniyyeyiz" dememişlerdi.
Neden? Çünkü çoğumuzun bilmediği gerçeği biliyorlardı. Allah’ın Kelamı, Elçisi ve Ruhu, Meryem oğlu İsa, İslam dinini benimseyen ve insanları ona çağıran bir Müslümandı. O, insanları Hristiyanlığa çağıran bir Hristiyan değildi. Ve insanları Hristiyanlığa çağıran bir Hristiyan da değildi.
Allah Tealanın şu ayetini düşünün:
وَاِذْ قَالَ عٖيسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَنٖى اِسْرَایٖٔلَ اِنّٖى رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَیَّ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَاْتٖى مِنْ بَعْدِى اسْمُهُ اَحْمَدُ فَلَمَّا جَاءَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا هٰذَا سِحْرٌ مُبٖينٌ
Saf suresi 61.6 Hani, Meryem oğlu İsa, "Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah'ın size, benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim" demişti. Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, "Bu, apaçık bir sihirdir" dediler.
وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ وَهُوَ يُدْعٰى اِلَى الْاِسْلَامِ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِى الْقَوْمَ الظَّالِمٖينَ
Saf suresi 61.7 Kim, İslâm'a davet olunduğu hâlde, Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalimdir? Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
Burada havarilerin ne dediğini de benimle birlikte düşünün. "Ve şahit olun ki biz Müslümanlarız" demişlerdi. Ve her iki durumda da "Ve şahit olun ki biz Hristiyanlarız" veya "Ve şahit olun ki biz Hristiyanlardanız" dememişlerdi.
Neden? Çünkü çoğumuzun bilmediği gerçeği biliyorlardı: Allah’ın Kelamı, Elçisi ve Ruhu, Meryem oğlu İsa, İslam dinini benimseyen ve insanları ona çağıran bir Müslümandı. O, insanları Hristiyanlığa çağıran bir Hristiyan değildi. Ve insanları Hristiyanlığa çağıran bir Hristiyan da değildi.
Demek ki Allah'ın Peygamberi Hz. İsa (a.s.) İslam dinini benimsemiş ve insanları bu dine çağırmış bir Müslümandı.
İşte cennete girmeyi arzulayanlar! Kalbinizi doldurması gereken inanç budur. Bu inanç, Yüce Allah'ın İslam'dan başka bir kitap indirmediği, İslam'dan başka bir elçi göndermediği, Allah katında olan ve O'nun razı olduğu dinin İslam dini olduğu ve ancak ona uyanların cennete girebileceği inancıdır.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
اِنَّ الدّٖينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذٖينَ اُوتُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ سَرٖيعُ الْحِسَابِ
Ali İmran suresi 3.19 Şüphesiz Allah katında din İslâm'dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir.
İslam'dan başka bir dine uyan kimse Allah katında kabul edilmeyecek ve cennete giremeyecektir. Aksine, cehenneme girecektir ki, orası ne kötü bir varış yeridir.
Yüce Allah'ın buyurduğu gibi:
وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْاِسْلَامِ دٖينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِى الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرٖينَ
Al-i İmran suresi 3.85 Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.
Sevgili Allah dostları! Yüce Allah'ın gönderdiği her elçiye, indirdiği her kitaba inandığımız gibi inanmalıyız. Nuh, Hud, Yunus, Lut, İbrahim, Musa, İsa ve diğer tüm peygamberlere, tıpkı Muhammed'e (s.a.v.) inandığımız gibi inanırız.
Davut'un Zebur'una, Musa'nın Tevrat'ına ve İsa'nın İncil'ine, tıpkı Muhammed'e (s.a.v.) ve Kuran'a inandığımız gibi inanırız.
Yüce Allah, şu ayetiyle bize bunu emretmiştir:
قُولُوا اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَمَا اُنْزِلَ اِلَيْنَا وَمَا اُنْزِلَ اِلٰى اِبْرٰهٖيمَ وَاِسْمٰعٖيلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَمَا اُوتِىَ مُوسٰى وَعٖيسٰى وَمَا اُوتِىَ النَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ
Bakara suresi 2.136 Deyin ki: "Biz Allah'a, bize indirilene (Kur'an'a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa'ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab'lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz."
Zebur, Tevrat, İncil, Kur'an ve Yüce Allah'tan inen bütün kitaplar, hepsi tek bir dine, İslam'a çağırıyordu.
İbrahim, Musa, İsa, Muhammed (s.a.v.) ve Allah'ın gönderdiği bütün peygamberler ve elçiler tek bir dine, yani İslam dinine çağırmışlardır.
Allah katında tek din İslam dinidir.
Zira Allah Teala şöyle buyurmuştur:
اِنَّ الدّٖينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذٖينَ اُوتُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ سَرٖيعُ الْحِسَابِ
Al-i İmran suresi 3.19 Şüphesiz Allah katında din İslâm'dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir.
Kim ahirette İslam'dan başka bir şeyle Allah'a varırsa, Allah onu cennetten haram kılar ve cehenneme sokar.
Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْاِسْلَامِ دٖينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِى الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرٖينَ
Al-i İmran suresi 3.85 Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.
İmam Müslim ve başkaları tarafından rivayet edilen sahih hadiste, Ebu Hureyre (r.a.)'den, Allah'ın Resulü (s.a.v.)'den rivayet edildiğine göre;
وكما جاء في الحديث الصحيح الذي أخرجه الإمام مسلم وغيره، عن أبي هريرة رضي الله عنه عن رسول الله صلى الله عليه وسلم أنه قال: «والذي نفس محمدٍ بيده، لا يسمع بي أحدٌ من هذه الأمة، يهوديٌّ ولا نصرانيٌّ، ثم يموت ولم يؤمن بالذي أُرسلِتُ به؛ إلا كان من أصحاب النار».
"Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a yemin ederim ki, bu ümmetten Yahudi olsun, Hıristiyan olsun, beni işitip de benimle gönderilene iman etmeden ölen hiç kimse, mutlaka cehennem ehlinden olacaktır." buyurmuştur.
Cennete sadece Müslümanlar girecektir.
Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
كما قال صلى الله عليه وسلم: «لن يدخل الجنة إلا نفسٌ مسلمةٌ»، (حديثٌ صحيحٌ، أخرجه مسلم).
“Müslüman olandan başkası cennete giremez.” (Sahih hadis, Müslim rivayet etmiştir.)
Cennete yalnızca Müslümanlar girecek, onlara hiçbir ortak bulunmayacaktır..
Cennete yalnızca Müslümanlar girecek, onlara hiçbir ortak bulunmayacaktır.
Cennete yalnızca Müslümanlar girecek, onlara hiçbir ortak bulunmayacaktır.
Cennete yalnızca Müslümanlar girecek, onlara hiçbir ortak bulunmayacaktır..
Cennete yalnızca Müslümanlar girecek, onlara hiçbir ortak bulunmayacaktır.
İşte bu, senin inancındır. Kalbini onunla doldurmadıkça cennete giremezsin. Ve kokusunu da duyamazsın. Öyleyse sakın, birisi seni onunla aldatmasın. Yoksa hem dünyayı hem de ahireti kaybedersin. İşte apaçık kayıp budur.
Allah bizi ve sizi doğru yola iletsin.
Allah'tan af dileyin ve O'na tövbe edin.
İkinci Hutbe:
Allah'ın adıyla, Allah'a hamd olsun. Allah'ın Resulü'ne salat ve selam olsun. Sevgili kardeşlerim ve sevdiklerim!
Belki de bu kısa zamanda öğrenmemiz gereken en önemli şeyi öğrendik: Yüce Allah'ın bizi cehennemden kurtarıp cennete koyacağı doğru itikad bilgisini öğrendik.
Ayrıca bize dinî ilim öğrenmenin önemini, dinî bazı konulardaki bilgisizliğimizin bizi cehenneme sokup orada ebedî kalmamıza, Allah korusun cennetten mahrum bırakmasına sebep olabileceğini öğretti.
Öyleyse İslami bilgiyi öğrenmeye gayret edelim ki, Allah bizi dünya ve ahirette mutluluğa kavuştursun.
اللهم تُبْ علينا توبةً تُخرجنا بها من ذنوبنا كيوم ولدتنا أمهاتنا.
Allah'ım, tövbemizi, annelerimizin bizi doğurduğu günkü gibi günahlarımızdan bizi kurtaracak bir tövbeyle kabul et.
اللهم تُبْ علينا توبةً لا تعذِّبنا بها في الدنيا والآخِرة.
Allah'ım, tövbemizi, ne bu dünyada ne de ahirette bize ceza vermeyecek bir tövbeyle kabul et.
اللهم تُبْ علينا توبةً تُصلِح لنا بها الدنيا والآخِرة.
Allah'ım, tövbemizi, bizi bu dünyada ve ahirette ıslah edecek bir tövbeyle kabul et.
اللهم تُبْ علينا توبةً ترفع بها مَقْتَكَ وغضبك عنَّا.
Allah'ım, tövbemizi, üzerimizden nefretini ve gazabını giderecek bir tövbeyle kabul et.
وآخِر دعوانا أنِ الحمد لله رب العالمين.
Ve son duamız: Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd olsun.
Tercüme Tarih: 12.Eylül.2025
Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI
(Emekli Müftü, İcazetli)
Yayın Tarihi: 10.01.2014
Okuyan: Eymen Abdülaziz el-Asbah
Konu: Allah Katında Din İslam'dır
https://ar.islamway.net/article
dan alıntıdır.