İbrahim Sırmalı


Allah’ın Ahdini Az Paraya Satmayın

  Emekli Müftü - muftu.ibrahim@gmail.com


 Hamt alemlerin Rabbi Allaha aittir. Ey Allah im! Hamt ancak sana aittir. Sana çokça, temiz ve mübarek olan hamt ile hamt olsun. Sözünün eri olan hamt ve fazlası ile mükafatlandırılan hamt sana aittir. 

Allahtan başka ilah olmadığına, tek olduğuna ve ortağı olmadığına şahitlik ederim. Ve yine muhakkak Hz. Muhammed’in Allah’ın cc. Kulu ve resulü olduğuna şahitlik ederim. Ey Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e, hane halkına ve sahabesine hepsine salat (dua), selam (esenlik) ve kutlu eyle. 

Bundan sonra ey Müslümanlar

Allah Teala şöyle buyuruyor.

وَلَا تَشْتَرُوا بِعَهْدِ اللّٰهِ ثَمَنًا قَلٖيلًا اِنَّمَا عِنْدَ اللّٰهِ هُوَ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ

Nahil suresi 16.95 Allah’a verdiğiniz sözü az bir karşılığa değişmeyin. Eğer bilirseniz, şüphesiz Allah katında olan sizin için daha hayırlıdır.

       Allah Teala şöyle buyurdu.

اِنَّ الَّذٖينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَاَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَلٖيلًا اُولٰئِكَ لَا خَلَاقَ لَهُمْ فِى الْاٰخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللّٰهُ وَلَا يَنْظُرُ اِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَلَا يُزَكّٖيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌ

Al-i imran suresi 3.77 Şüphesiz, Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah, kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır.

İslam kardeşleri.

       Kur’an-i Kerim; O Allah’ın sağlam ipidir. Bilge hatırlatmadır. Doğru yoldur. Kim Kur’an ile amel ederse mükafatlandırılır. Kim Kur’an ile hüküm verirse adaletli olur. Kim Kur’ana davet eder çağırırsa doğru yolu bulur. Kur’an-i Kerim: Alimler ondan doymaz. Diller onun ile örtünmez. Düşünceler onun ile sapmaz.

Bugün inşallah Teala konuşmamız Allah Tealanın şu ayet-i kerimesi ile olacaktır. ‘

 ‘’Nahil suresi 16.95 Allah’a verdiğiniz sözü az bir karşılığa değişmeyin.’’

واليوم -إن شاء الله تعالى- موعدنا مع قوله تعالى: (وَلَا تَشْتَرُوا بِعَهْدِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا): يقول السعدي في تفسيرها:

İmam Sa’di tefsirinde şöyle diyor. ‘’Allah Teala kullarını dünya meta-i ve dünya enkazı için verdikleri sözleri ve yaptıkları yeminleri bozmaktan uyarıp sakındırıyor. ‘’{إِنَّمَا عِنْدَ اللَّهِ} Allahın katında vardır.’’  Allah’ın rızasını üstün tutana ve Allaha verdiği sözü yerine getirene Acil ve gecikmeli sevaptan vardır. {هُوَ خَيْرٌ لَكُمْ} Bu sevap yok olacak olan dünya enkazından daha hayırlıdır. (إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ)

Eğer siz bunu biliyorsanız.

Bu ayet-i kerime Allah Subhanehu ve Tealaya ası olmada rüşvet alımını yasak etmede büyük bir asıldır. Aynı şekilde ucuz dünyaya ait kazancı elde etmek için kulun yaptığı her bir isyan etmeği yasak etmede büyük bir asıldır.

       Verilen sözü bozmak: İnsanın yapması gerektiği şeylerden yapacağını ilan ettiklerini bozmasıdır. Veya ilan ettikleri sözleşmeleri veya anlaşmaları kendi nefsine terk etmesi yapmamasıdır. Bu anlaşmalar ister kendisi ile Allah Teala arasında olsun. Veya ister kendisi ile insanlar arasında olsun.

       Bu sözleşme ve anlaşmaların bozulması olayı bir sıfattır. Zem edilmiş kötü insani ahlaktır. Kötü bir gidişattır. Bu yapanın kendisine veya başkasına zarar verir. İslami şeriatı yemin, sözleşme ve anlaşmaların bozulmasını uyarıların terk edilmesini zem edip kötülemiştir. Bunu yasaklamıştır.

       Allah Teala şöyle buyurdu.   

اَلَّذٖينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ مٖيثَاقِهٖ وَيَقْطَعُونَ مَا اَمَرَ اللّٰهُ بِهٖ اَنْ يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ اُولٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

Bakara suresi 2.27 Onlar, Allah'a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah'ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.

Allah’ın müminlere verilen sözlerin yerine getirilmesini emretmesi ve bu sözlerin bozulmasını yasaklamasıdır. 

Allah Teala şöyle buyurdu.

وَلَا تَقْرَبُوا مَالَ الْيَتٖيمِ اِلَّا بِالَّتٖى هِىَ اَحْسَنُ حَتّٰى يَبْلُغَ اَشُدَّهُ وَاَوْفُوا بِالْعَهْدِ اِنَّ الْعَهْدَ كَانَ مَسْؤُلًا

İsra suresi17.34 Rüştüne erişinceye kadar, yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın, verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü söz (veren sözünden) sorumludur.

İbn-i Macenin sünen kitabında şu hadis mevcuttur.

 

 وفي سنن ابن ماجه: (عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ قَالَ أَقْبَلَ عَلَيْنَا رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- فَقَالَ «يَا مَعْشَرَ الْمُهَاجِرِينَ خَمْسٌ إِذَا ابْتُلِيتُمْ بِهِنَّ وَأَعُوذُ بِاللَّهِ أَنْ تُدْرِكُوهُنَّ لَمْ تَظْهَرِ الْفَاحِشَةُ فِي قَوْمٍ قَطُّ حَتَّى يُعْلِنُوا بِهَا إِلاَّ فَشَا فِيهِمُ الطَّاعُونُ وَالأَوْجَاعُ الَّتِي لَمْ تَكُنْ مَضَتْ فِي أَسْلاَفِهِمُ الَّذِينَ مَضَوْا. وَلَمْ يَنْقُصُوا الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ إِلاَّ أُخِذُوا بِالسِّنِينَ وَشِدَّةِ الْمَؤُنَةِ وَجَوْرِ السُّلْطَانِ عَلَيْهِمْ. وَلَمْ يَمْنَعُوا زَكَاةَ أَمْوَالِهِمْ إِلاَّ مُنِعُوا الْقَطْرَ مِنَ السَّمَاءِ وَلَوْلاَ الْبَهَائِمُ لَمْ يُمْطَرُوا وَلَمْ يَنْقُضُوا عَهْدَ اللَّهِ وَعَهْدَ رَسُولِهِ إِلاَّ سَلَّطَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ عَدُوًّا مِنْ غَيْرِهِمْ فَأَخَذُوا بَعْضَ مَا فِى أَيْدِيهِمْ. وَمَا لَمْ تَحْكُمْ أَئِمَّتُهُمْ بِكِتَابِ اللَّهِ وَيَتَخَيَّرُوا مِمَّا أَنْزَلَ اللَّهُ إِلاَّ جَعَلَ اللَّهُ بَأْسَهُمْ بَيْنَهُمْ ».

"Ey Muhâcirler topluluğu! Beş şey vardır ki, onlarla imtihan olunduğunuzda (o toplumda hiçbir hayır kalmamış demektir.) Siz hayatta iken onların ortaya çıkmasından Allah'a sığınırım. (Bu beş şey şunlardır:)

l. Zina: Bir toplumda zina ortaya çıkar ve açıktan işlenecek bir hale gelirse, o toplumda mutlaka vebâ ve onlardan önce gelmiş geçmiş hiçbir millette görülmeyen hastalıklar yayılır.

2. Ölçü ve tartıda hile: Bir toplum, ölçü ve tartıyı eksik yaparsa, o toplum mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve sultanın (yöneticinin) zulmüne uğrar.

 

3. Zekat vermemek: Bir toplum, mallarının zekâtını vermezse, mutlaka gökten yağmur kesilir. Şayet hayvanlar da olmasaydı, tek damla yağmur bile yağmazdı.

4. Ahdin bozulması: Bir toplum, Allah ve Rasülünün ahdini bozarsa, (düşmanla yaptığı anlaşmayı ihlal ederse) Allah Teâlâ, kendilerinden olmayan bir düşmanı o topluma musallat eder ve ellerindeki (servet)lerin bir kısmını onlardan alırlar.

5. Allah'ın kitabı Kur'an ile hükmetmeyi terketmek:Bir toplumun liderleri (yöneticileri), Allah'ın kitabı Kur'an ile hükmetmeyi terk edip Allah'ın indirdiği hükümlerden işlerine gelenleri seçerlerse, Allah Teâlâ onları kendi aralarında savaştırır (onları birbirine düşürür)." (İbn-i Mâce; hadis no: 4155. Elbânî, "Sahih-i İbn-i Mâce"de 'hadis, hasendir' demiştir.)

       Ey Müslümanlar!

       Verilen sözleri ve yeminleri bozmanın çeşitli şekilleri vardır. Şunlar da o şekillerdendir: Allah’ın mahlukatına vasiyet ettiği davranışlardan Allah’ın sevdiği ve razı olduğu sözlerden ve davranışlardan verilen sözü bozmak.

Allah’ın mahlukatına vasiyet ettiği davranışlardan Allah’ın sevmediği ve razı olmadığı sözlerden ve davranışlardan ki bunları indirilen kitapların kapsamı içine aldığı ve peygamberlerin (onlara salat ve selam olsun) insanlara tebliğ ettiklerinden verilen sözü bozmaktır. 

       Şunlarda onlardandır: Yönetici ve yardımcısı için örfe göre itaat etmenin gerekliliğinden ve Allah Azze ve Cellenin dinine yârdim etmenin gerekliliğinden bunu gerektirecek şer’i gerekçe olmadan Müslümanların verilen sözü bozmalarıdır. 

Şunlarda verilen sözü bozanlardandır: Bu ise Yüce Yaratıcının zimmet ehlinden ve eman dileyen harp etmeyen kâfirlere verdiği antlaşmayı bozmaktır. 

Aynı durum bunu gerektirecek şer’i hukuki bir gerekçe olmaksızın sözleşme yapanlar için de geçerlidir. Antlaşmayı bozmaktır.

Tirmizinin sünnetinde şu hadis mevcuttur.

ففي سنن الترمذي: (عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِيِّ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ «أَلاَ مَنْ قَتَلَ نَفْسًا مُعَاهِدَةً لَهُ ذِمَّةُ اللَّهِ وَذِمَّةُ رَسُولِهِ فَقَدْ أَخْفَرَ بِذِمَّةِ اللَّهِ فَلاَ يَرَحْ رَائِحَةَ الْجَنَّةِ وَإِنَّ رِيحَهَا لَيُوجَدُ مِنْ مَسِيرَةِ سَبْعِينَ خَرِيفًا».

       ‘’Ebi Hüreyre r.a. Nebi s.a.s. den rivayetle şöyle buyurdu:’’ ‘’Dikkat edin! Kim Allah ve Resulunun zimmetinde olan antlaşma yapılan kimseyi öldürürse. Allah'ın koruması altına girmiştir. Allah’ın koruması altına gireni öldüren Cennetin kokusunu duyamayacak.  Ve onun kokusu yetmiş sonbahardan beri duyulur.’’

Şunlarda verilen sözü bozanlardandır: Söz verdikten sonra verdiği sözden dönmektir. Söz verirken niyetinde verdiği sözü yerine getirmemek vardı.

       Hükümdarların ve valilerin koyduğu kanunları tatbik etmemekle ve koyduğu program üzere yürümemekle Allah’ın ahdini bozmalarıdır.

Şunlarda verilen sözü bozanlardandır: Herhangi bir konuda verdiği herhangi bir antlaşmada ihanet etmektir. Yapılan anlaşmaya ihanet etmek haramdır. Yerine getirilmesi gereken antlaşmaların kapsamı içine giren antlaşmaları bozmak haramdır.

       Bu antlaşmalara kendi aralarında olan bütün anlaşmaya varılan aliş verişler, nikahlanmalar ve diğer yerine getirilmesi gereken antlaşmalar girer. 

Aynı şekilde, kulun Rabbiyle yaptığı ahitler, adaklar ve benzeri şeyler de dahil olmak üzere, Cenab-ı Hakk için yerine getirilmesi gereken şeyler de vardır.

Şunlarda verilen sözü bozanlardandır: Allaha yapılan ibadeti terk ederek, günah yollarına tabi olarak, hidayet yolundan uzaklaşarak, masiyet uçurumuna yuvarlanarak, istek ve şehevi duyulara tabi olarak, yardım talep edilmesi halinde dinine hıyanet ederek, kendi düşmanları ile dostluk ederek, kendi dostları ile savaşarak, buna benzer imana ve imanın kemaline zıt olan ve insanın sözü ve ameli üzerine ortaya çıkan Allah Teala ile yapılan antlaşmayı bozmaktır.

Şunlarda verilen sözü bozanlardandır: Resûlullah'ın s.a.s. sünnetine itaat elinin çekilmesi, Resûlullahın emrini arkasına alıp yapmaması, amelinde sünnete itiraz etmesi, bunlara ilave olarak savaş meydanından kaçması, savaş meydanından Resulullahın sünnetinin ve rehberliğinin yardımının talep edilmesi Allah Teala ile yapılan antlaşmayı bozmaktır.

Şunlarda verilen sözü bozanlardandır: Hakların ihmali ve yerine getirmemekle, din ve ahlaklarına riayet etmemekle, onları fitneler ve ahlaksızlıklar tehlikesine atmakla, karısı ve çocuklarına iç alemlerinde ve görünüşlerinde asi olma yollarını kolaylaştırmakla ve karısı ve çocukları ile yapılan anlaşmayı bozmakla Allah Teala ile yapılan antlaşmayı bozmakla olur. 

Bu ise güvene ihanet olarak kabul edilir. Ve eğitim sonucunu ihlal ederek olur. Terbiye ve güzellik kurallarını ve riayet edilmesi gerekeni bozarak olur. 

       Ve Allah’ın hazırladığı bir imtihanda başarısız olur. Bu imtihanda imanlı olduğunu iddia eden denenir. Allah Tealanın şu ayetine de uygun olur. Ayet-i kerime şudur: 

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَخُونُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُوا اَمَانَاتِكُمْ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ

Enfal suresi 8.27 Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber’e hainlik etmeyin. Bile bile kendi (aranızdaki) emanetlerinize de hainlik etmeyin.

وَاعْلَمُوا اَنَّمَا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَاَنَّ اللّٰهَ عِنْدَهُ اَجْرٌ عَظٖيمٌ

Enfal suresi 8.28 Bilin ki mallarınız ve çoluk çocuğunuz birer deneme aracıdır. Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır.

İnsanların işlerini yerine getirmeme, işlemleri bitirmeyi yavaşlatmak, şiddet uygulamak, güçlük çıkarmak, gizli taraftan rüşvet ile iş yapmak bunlar verilen sözü bozan şekillerden bazılarıdır. 

Gerçekten bunlar iş ile ve antlaşmanın şerefine verilen sözü bozan davranışlardandır.

       Ey Müslümanlar!

       Allah Sübhanehu ve Teala küfrün arası ile verilen sözü bozmanın arasını Kur’an-i Kerimin bir çok yerinde birbirine yaklaştırmıştır. Küfürde şüphe yoktur. O Allah ile arasında olan antlaşmayı bozmaktır. Allah’ın kendisinden aldığı sözleşmeyi bozmuştur. Allah Teala şöyle buyurdu:

وَاِذْ اَخَذْنَا مٖيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ خُذُوا مَا اٰتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاسْمَعُوا قَالُوا سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاُشْرِبُوا فٖى قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ قُلْ بِئْسَمَا يَاْمُرُكُمْ بِهٖ اٖيمَانُكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنٖينَ

Bakara suresi 2.93 Hani, Tûr'u tepenize dikerek sizden söz almıştık, "Size verdiğimiz Kitab'a sımsıkı sarılın; ona kulak verin" demiştik. Onlar, "Dinledik, karşı geldik" demişlerdi. İnkârları yüzünden buzağı sevgisi onların kalplerine sindirilmişti. Onlara de ki: (Tevrat'a beslediğinizi iddia ettiğiniz) imanınızın size emrettiği şey ne kötüdür, eğer inanan kimselerseniz!

Bu Allah Subhanehu ve Tealanın beyan ettiği gibi muhakkak ki zarar ve kayıp sözünü bozanın sonucudur. Antlaşmasının bozanın sonucudur. 

       Allah Teala şöyle buyurdu:

اَلَّذٖينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ مٖيثَاقِهٖ وَيَقْطَعُونَ مَا اَمَرَ اللّٰهُ بِهٖ اَنْ يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ اُولٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

Bakara suresi 2.27 Onlar, Allah'a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah'ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.

Bu Allah’ın onu lanetlemekle, kalplerini katılaştırmakla ve mühürlemekle tehdit ettiği gibidir.

Allah Teala şöyle buyurdu:

فَبِمَا نَقْضِهِمْ مٖيثَاقَهُمْ لَعَنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةً يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِهٖ وَنَسُوا حَظًّا مِمَّا ذُكِّرُوا بِهٖ وَلَا تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلٰى خَائِنَةٍ مِنْهُمْ اِلَّا قَلٖيلًا مِنْهُمْ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنٖينَ

       Maide suresi 5.13 İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lânetledik, kalplerini de kaskatı kıldık. Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. (Ey Muhammed!) İçlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Çünkü Allah, iyilik yapanları sever.

Allah cc onu düşmanlık ve nefretle kışkırtmakla tehdit etti: Hristiyanlar antlaşma ve sözleşmelerini bozunca, dinlerini değiştirince ve Allah’ın emirlerini kaybedince Allah cc onlara düşmanlığı ve nefreti miras bıraktı.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

وَمِنَ الَّذٖينَ قَالُوا اِنَّا نَصَارٰى اَخَذْنَا مٖيثَاقَهُمْ فَنَسُوا حَظًّا مِمَّا ذُكِّرُوا بِهٖ فَاَغْرَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ وَسَوْفَ يُنَبِّئُهُمُ اللّٰهُ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ

Maide suresi 5.14 "Biz hıristiyanız" diyenlerden de sağlam söz almıştık. Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını unuttular. Bu sebeple, biz de aralarına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kini salıverdik. Allah, ne yapmakta olduklarını onlara bildirecek!

Allah cc onlara düşmanlığı ve nefreti miras bıraktığı gibi ayrıca O Hristiyanlara temiz olan yiyecekleri haram eyledi. Bu ne zaman ki Ben-i İsrail antlaşmayı bozdu Allah onlara temiz olan yiyecekleri haram eyledi.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

فَبِظُلْمٍ مِنَ الَّذٖينَ هَادُوا حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ طَيِّبَاتٍ اُحِلَّتْ لَهُمْ وَبِصَدِّهِمْ عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِ كَثٖيرًا

وَاَخْذِهِمُ الرِّبٰوا وَقَدْ نُهُوا عَنْهُ وَاَكْلِهِمْ اَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِرٖينَ مِنْهُمْ عَذَابًا اَلٖيمًا 

Nisa suresi 4.160 -161 Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları, kendilerine yasaklanmış olduğu hâlde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle önceden kendilerine helâl kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık. İçlerinden inkâr edenlere de acı bir azap hazırladık.

Ey Müslümanlar!

       Antlaşmayı bozmak Yahudilere doğuştan gelen bir özelliktir. Sıfattır.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

فَبِمَا نَقْضِهِمْ مٖيثَاقَهُمْ لَعَنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةً يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِهٖ وَنَسُوا حَظًّا مِمَّا ذُكِّرُوا بِهٖ وَلَا تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلٰى خَائِنَةٍ مِنْهُمْ اِلَّا قَلٖيلًا مِنْهُمْ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنٖينَ

Maide suresi 5.13 İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lânetledik, kalplerini de kaskatı kıldık. Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. (Ey Muhammed!) İçlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Çünkü Allah, iyilik yapanları sever.

       Yahudi tarihi kara sahifelerle doludur. O sahifeler antlaşma ve antlaşmalarla ilgili durumlarını gösteriyor. Yahudiler kaç kere sözleştikleri sözleşmeleri bozdular. Kaç kere onayladıkları antlaşmaları bozdular. Kimseye verdikleri yemini korumazlar. Vaatlarına riayet etmezler. Kur’an-i Kerim bize çokça durum yazdı. 

Yahudiler o durumda ve ortamda enbiya ve resulleri ile vaatlerini ve sözleşmelerini bozdular. Onlar Nebi s.a.s. ile yaptıkları sözleşmeye hürmet etmediler. Aksine onu bozdular. Aynı şekilde Müslümanların safları arasında fitne ateşini yakmaya teşebbüs ettikleri gibi birçok kez Hz. Muhammed’i öldürmeye de teşebbüs ettiler.

       Allah Teala antlaşma ve sözleşmeyi bozmayı Allaha itaat etmekten ve Onun şeriatından çıkan fasıkların sıfatından yaptı.

       Bu konuda Allah Teala şöyle buyurdu:

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَسْتَحْيٖ اَنْ يَضْرِبَ مَثَلًا مَا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَا فَاَمَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا فَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْ وَاَمَّا الَّذٖينَ كَفَرُوا فَيَقُولُونَ مَاذَا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلًا يُضِلُّ بِهٖ كَثٖيرًا وَيَهْدٖى بِهٖ كَثٖيرًا وَمَا يُضِلُّ بِهٖ اِلَّا الْفَاسِقٖينَ

Bakara suresi 2.26 Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, "Allah, örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?" derler. (Allah) onunla birçoklarını saptırır, birçoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır.

اَلَّذٖينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ مٖيثَاقِهٖ وَيَقْطَعُونَ مَا اَمَرَ اللّٰهُ بِهٖ اَنْ يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ اُولٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

Bakara suresi 2.27 Onlar, Allah'a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah'ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. 

Allah Teala antlaşma ve sözleşmeyi bozmayı münafıkların yaptığı işlerden yaptı.

Allah Teala şöyle buyurdu:

وَمِنْهُمْ مَنْ عَاهَدَ اللّٰهَ لَئِنْ اٰتٰینَا مِنْ فَضْلِهٖ لَنَصَّدَّقَنَّ وَلَنَكُونَنَّ مِنَ الصَّالِحٖينَ

Tevbe suresi 9.75 İçlerinden, "Eğer Allah bize lütuf ve kereminden verirse, mutlaka bol bol sadaka veririz ve mutlaka salihlerden oluruz" diye Allah'a söz verenler de vardır.

فَلَمَّا اٰتٰیهُمْ مِنْ فَضْلِهٖ بَخِلُوا بِهٖ وَتَوَلَّوْا وَهُمْ مُعْرِضُونَ

Tevbe suresi 9.76 Fakat Allah, lütuf ve kereminden onlara verince, onda cimrilik ettiler ve yüz çevirerek dönüp gittiler.

فَاَعْقَبَهُمْ نِفَاقًا فٖى قُلُوبِهِمْ اِلٰى يَوْمِ يَلْقَوْنَهُ بِمَا اَخْلَفُوا اللّٰهَ مَا وَعَدُوهُ وَبِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ

Tevbe suresi 9.77 Allah'a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için O da kalplerine, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar (sürecek) bir nifak soktu.

 وفي الصحيحين: (عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ – رضي الله عنه – أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ – صلى الله عليه وسلم – قَالَ «آيَةُ الْمُنَافِقِ ثَلاَثٌ إِذَا حَدَّثَ كَذَبَ، وَإِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ، وَإِذَا وَعَدَ أَخَلَفَ»، وهناك زيادة في صحيح مسلم: «وَإِنْ صَامَ وَصَلَّى وَزَعَمَ أَنَّهُ مُسْلِمٌ »

Ebu Hüreyre'den naklen haber verdi ki, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Münafığın alametleri üçtür: Konuşursa yalan söyler, söz verirse sözünde durmaz, ona emanet verilirse (emanete) hainlik eder. "

Burada sahihi müslim kitabinda şöyle bir ilave vardır. ‘’Bu kişi oruç tutsa da namaz kılsa da kendisi Müslüman olduğu zannedilse de.’’ Yine de münafıktır. 

       Sözümü söylüyorum. Benim için ve sizin için Allahtan bağışlanmak istiyorum.

İKİNCİ HUTBE

Hamt alemlerin Rabbi Allaha aittir. Ey Allah im! Hamt ancak sana aittir. Sana çokça, temiz ve mübarek olan hamt ile hamt olsun. Sözünün eri olan hamt ve fazlası ile mükafatlandırılan hamt sana aittir. 

Allahtan başka ilah olmadığına, tek olduğuna ve ortağı olmadığına şahitlik ederim. Ve yine muhakkak Hz. Muhammed’in Allah’ın cc. Kulu ve resulü olduğuna şahitlik ederim. Ey Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e, hane halkına ve sahabesine hepsine salat (dua), selam (esenlik) ve kutlu eyle. 

Bundan sonra ey Müslümanlar! 

       Eğer verilen sözü bozmak büyük günahlardan olursa o zaman sözü yerine getirmekte faziletlerden bir fazilet olur. Sevap olur. Verilen sözü yerine getirmek yüksek İslam’a mensup ahlaktır. Her Müslüman bütün işlerinde, Allah ile ve insanlar ile olan muamelelerinde onun ile süslenmesi gerekir. Allah Azze ve Celle verilen sözü ifa edip yerine getirmeyi emretti.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

وَلَا تَقْرَبُوا مَالَ الْيَتٖيمِ اِلَّا بِالَّتٖى هِىَ اَحْسَنُ حَتّٰى يَبْلُغَ اَشُدَّهُ وَاَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْمٖيزَانَ بِالْقِسْطِ لَا نُكَلِّفُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا وَاِذَا قُلْتُمْ فَاعْدِلُوا وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبٰى وَبِعَهْدِ اللّٰهِ اَوْفُوا ذٰلِكُمْ وَصّٰیكُمْ بِهٖ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ

Enam suresi 6.152 Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın.  Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız.  (Birisi hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa âdil olun. Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

وَاَوْفُوا بِعَهْدِ اللّٰهِ اِذَا عَاهَدْتُمْ وَلَا تَنْقُضُوا الْاَيْمَانَ بَعْدَ تَوْكٖيدِهَا وَقَدْ جَعَلْتُمُ اللّٰهَ عَلَيْكُمْ كَفٖيلًا اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ

Nahil suresi 16.91 Antlaşma yaptığınız zaman, Allah’a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah’ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

وَلَا تَقْرَبُوا مَالَ الْيَتٖيمِ اِلَّا بِالَّتٖى هِىَ اَحْسَنُ حَتّٰى يَبْلُغَ اَشُدَّهُ وَاَوْفُوا بِالْعَهْدِ اِنَّ الْعَهْدَ كَانَ مَسْؤُلًا

İsra suresi 17.34 Rüştüne erişinceye kadar, yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın, verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü söz (veren sözünden) sorumludur.

وفي سنن الترمذي: (أن رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- يَقُولُ «مَنْ كَانَ بَيْنَهُ وَبَيْنَ قَوْمٍ عَهْدٌ فَلاَ يَحُلَّنَّ عَهْدًا وَلاَ يَشُدَّنَّهُ حَتَّى يَمْضِىَ أَمَدُهُ أَوْ يَنْبِذَ إِلَيْهِمْ عَلَى سَوَاءٍ »،

Sünen-i Tirmizde (Resulullah s.a.s. şöyle buyurdu);

‘’Kimin bir kavimle antlaşması varsa onu asla bozmasın ve onu işlemez hale getirmesin. Onun süresi geçsin. Veya aranızda eşit derecede devre dışı bırakılsın.’

       Antlaşmayı ve verilen sözü yerine getirip ifa etmenin şekillerindendir. 

Birinci olarak: Allah’ın kullarından aldığı ibadet etme gereğini ve kendisine şirk ortak koşulmamasını ifa edip yerine getirmektir. Bu verilen sözün yerine getirilmesinin en yüksek derecesidir.

       Allah Tebareke ve Teala insanı kudreti ile yarattı. İnsanı nimeti ile yetiştirdi. İnsandan bu hakikati bilmesini istedi. 

İkinci olarak: Muhammet Resulullah s.a.s. ve ümmetin itaat amelleri ile ilgili yapılan antlaşmanın yerine getirilmesidir. 

       Üçüncü olarak: İmanı yerine getirmektir.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

وَاَوْفُوا بِعَهْدِ اللّٰهِ اِذَا عَاهَدْتُمْ وَلَا تَنْقُضُوا الْاَيْمَانَ بَعْدَ تَوْكٖيدِهَا وَقَدْ جَعَلْتُمُ اللّٰهَ عَلَيْكُمْ كَفٖيلًا اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ

Nahil suresi 16.91 Antlaşma yaptığınız zaman, Allah’a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah’ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir.

وَلَا تَكُونُوا كَالَّتٖى نَقَضَتْ غَزْلَهَا مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ اَنْكَاثًا تَتَّخِذُونَ اَيْمَانَكُمْ دَخَلًا بَيْنَكُمْ اَنْ تَكُونَ اُمَّةٌ هِىَ اَرْبٰى مِنْ اُمَّةٍ اِنَّمَا يَبْلُوكُمُ اللّٰهُ بِهٖ وَلَيُبَيِّنَنَّ لَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ مَا كُنْتُمْ فٖيهِ تَخْتَلِفُونَ

Nahil suresi 16.92 Bir topluluk diğer bir topluluktan daha (güçlü ve) çoktur diye yeminlerinizi aranızda bir hile ve fesat sebebi yaparak, ipliğini iyice eğirip büktükten sonra (tekrar) çözüp bozan kadın gibi olmayın. Allah, bununla sizi ancak imtihan eder. Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri kıyamet günü size elbette açıklayacaktır.

       Dördüncü olarak: İslam’a iman eden müminle İslam’a inanmayan kafir arasında doğru olanı yerine getirip ifa etmektir. Çünkü fazilet bölünmez.

       Sahih-i İbn-i Habban ve Sünen-i El-Beyhaki’de şu hadisi şerif mevcuttur. (Resulullah s.a.s. şöyle buyurdu: 

رففي صحيح ابن حبان وسنن البيهقي: (أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ :«إِذَا آمَنَ الرَّجُلُ الرَّجُلَ عَلَى نَفْسِهِ ثُمَّ قَتَلَهُ فَأَنَا بَرِيءٌ مِنَ الْقَاتِلِ وَإِنْ كَانَ الْمَقْتُولُ كَافِرًا».

‘’Bir adam bir adama öldürmeyeceğine dair güvence verirse sonra onu öldürürse ben katil olandan uzaktayım. Ölen kimse kafir olsa da ben katil olan müminden uzaktayım.

Beşinci olarak: Borcu ödemeyi yerine getirmektir. Borç ödemek islam dininin önem verdiği işlerdendir. 

Sahih-i el-Buhari’de şu hadisi şerif mevcuttur. Ebi Hüreyre’den r.a. rivayet edilen hadisi şerifte Nebi s.a.s. şöyle buyurdu: 

 ففي صحيح البخاري: (عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ – رضي الله عنه – عَنِ النَّبِيِّ – صلى الله عليه وسلم – قَالَ «مَنْ أَخَذَ أَمْوَالَ النَّاسِ يُرِيدُ أَدَاءَهَا أَدَّى اللَّهُ عَنْهُ، وَمَنْ أَخَذَ يُرِيدُ إِتْلاَفَهَا أَتْلَفَهُ اللَّهُ» ،

“Bir kimse bir malı tekrar ödemek niyetiyle alırsa, Allah onu ödemeyi o kimseye nasip eder. Bir kimse birisinden bir mal alır da onu telef etmeyi, yok etmeyi, harcamayı düşünürse; Allah da onu telef eder.” 

Sahih-i Müslimde şu hadis mevcuttur. Resulullah s.a.s. şöyle buyurdu: Aralarından biri kalktı şöyle dedi.’’

وفي صحيح مسلم: (عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- أَنَّهُ قَامَ فِيهِمْ فَذَكَرَ لَهُمْ «أَنَّ الْجِهَادَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالإِيمَانَ بِاللَّهِ أَفْضَلُ الأَعْمَالِ». فَقَامَ رَجُلٌ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَرَأَيْتَ إِنْ قُتِلْتُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ تُكَفَّرُ عَنِّي خَطَايَايَ فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- «نَعَمْ إِنْ قُتِلْتَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَأَنْتَ صَابِرٌ مُحْتَسِبٌ مُقْبِلٌ غَيْرُ مُدْبِرٍ». ثُمَّ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- «كَيْفَ قُلْتَ». قَالَ أَرَأَيْتَ إِنْ قُتِلْتُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَتُكَفَّرُ عَنِّي خَطَايَايَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- «نَعَمْ وَأَنْتَ صَابِرٌ مُحْتَسِبٌ مُقْبِلٌ غَيْرُ مُدْبِرٍ إِلاَّ الدَّيْنَ فَإِنَّ جِبْرِيلَ عَلَيْهِ السَّلاَمُ قَالَ لِي ذَلِكَ».

‘’Şüphesiz Allah yolunda cihat ve Allah'a iman, amellerin en hayırlısıdır.’’

Bir adam kalktı. -Ey Allah’ın Resulu! Ne buyurursun. Allah yolunda öldürülürsem. Hatalarım bağışlanır mı? Dedi.

Resulullah s.a.s. ona cevap verdi. –‘’Evet. Eğer sen Allah yolunda öldürülürsen. Sen sabredenlerden olursan. Sevabını Allahtan beklersen. Savaş meydanından geriye dönmez, yüz yüze savaşırken ölürsen. 

Sonra Resulullah s.a.s. –‘’Nasıl? Dedin.’’

Adam! Sordu.- Ne buyurursun! Eğer ben Allah yolunda öldürülürsem. Hatalarım bağışlanır mı?

       Resulullah s.a.s. şöyle buyurdu: ‘’ –‘’Evet. Eğer sen Allah yolunda öldürülürsen. Sen sabredenlerden olursan. Sevabını Allahtan beklersen. Savaş meydanından geriye dönmez, yüz yüze savaşırken ölürsen. Ve borcun olmaz ise hataların bağışlanır. Çünkü Cebrail a.s. bana böyle dedi.’’ 

Asrımızda Müslümanlar borcu önemsemiyorlar. Hayatlarında esas olmayan maksatlar için borçlanıyorlar. Faiz ile borç ediniyorlar. Bu borçlanmanın eseri de ülkelerinde ve mallarında sıkıntıya düşüyorlar.

Antlaşmayı ve verilen sözü yerine getirip ifa etmenin diğer şekillerindendir: Karı koca arasındaki sözleşmenin yerine getirilmesi. 

       Adakların yerine getirilmesi.

       Kiralarda ve satışlarda insanın yapması gerekeni yerine getirmesi.

       Yeminlerin yerine getirilmesi.

       Ücretlinin ücretinin yerine getirilmesi.

       Devletlerin devlet ilişkilerinde yapmaları gerekeni yerine getirmeleri. Bunlar islam ümmetine zarar vermediği sürece yapılır. 

       Ve dua. 

           2.Ekim 2024

Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI

(Emekli Müftü, İcazetli)

Hamidi İbrahem netten alıntıdır.