Son zamanlarda Arap dünyasında önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Suudi Arabistan, BAE (Birleşik Arap Emirlikleri), Mısır gibi ülkeler, ne yazık ki Amerika, İsrail gibi ülkelerle barış görüşmeleri yaparak hem İslam’ın hem de Arap milletinin çıkarlarına aykırı davranmaya başlamışlardır. Türkiye ile de siyasi ve ekonomik bir çatışmaya girmektedirler. Mısır’ın Yunanistan’la sözde deniz anlaşması, BAE’nin İsrail ile barış anlaşması ve Yunanistan’ı desteklemesi, Suudi Arabistan’ın hem Amerika hem de İsrail ile artan barış görüşmelerini bu duruma örnek verebiliriz. Peki, ama neden? Neden bu ülkeler Türkiye aleyhine iş yapıyorlar? Onlarla aramızda ne sorunlar var?
Kanaatimce bunun 3 sebebi var. Bu nedenlere geçmeden önce Arap ülkelerinin nasıl ve kim tarafından kurulduğuna kısaca bir göz atmak yerinde olacaktır.
Arap Ülkelerinin Kuruluşu
Öncelikle bu ülkelerin yakın geçmişine bakalım. Bunları hepsi 1. Dünya savaşından sonra Osmanlı Devletinin parçalanmasının ardından İngilizler tarafından kurulmuşlardır. Her birisinin başına da İngiliz yanlısı aileler getirilmiştir. Suriye, Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve daha niceleri hep İngilizlerin kurduğu Osmanlı Devleti’nin artıklarıdır.
İngilizlerin çok ilginç bir siyasi taktiği vardır. Bir ülkeyi ele geçirip sonrasında da orayı terk ederlerken, o ülkede öyle bir siyasi yapılanma kuruyorlar ki iktidar verdikleri, onlarca yıl veya daha fazlası, kendilerine çalışıyorlar. Bunu sağlamak için o ülkedeki en zayıf olan aileyi veya topluluğu seçiyorlar. Onlara diyorlar ki “Bakın size kalsaydı, bu iktidara gelemezdiniz. Sizi biz bu mevkiye getirdik. İstersek de istediğimiz zaman sizi yok edebiliriz. Bu sebeple iktidarda kalmak istiyorsanız, bize hizmet edeceksiniz.” Tabi ki onlarda hırslarına yenik zavallılar olduklarından kendilerini İngiliz Şeytanlarına satıyorlar. Böylece babadan oğula geçen bir İngiliz uşaklığı yönetimi başlamış oluyor. Başkaldıran olursa hemen öldürülüyor ve uyumlu olan başa getiriliyor. İşte Arap ülkelerine baktığımızda, krallıklar, emirlikler gibi İngilizlere bağlı diktatörlük yönetimlerince yönetildiklerini görüyoruz.
Türkiye Düşmanlığının 1. Sebebi
Buna karşın, karşılarında Müslüman olmasına rağmen, demokratik bir Cumhuriyetle yönetilen ve başında da halkın seçtiği idareciler bulunan, çağdaş ve ileri bir ülke olan Türkiye bulunmaktadır. Bir tarafta halkını yıllarca Monarşiyle sömüren ve kaynaklarını İngilizlere satan zalim bir ailenin haince yönetimi var, diğer tarafta ise modern bir ülke Türkiye var. Üstüne üstelik Türkiye Müslüman bir ülkedir. İşte bu Türkiye elbette ki zalim Kralların, krallıklarını devam ettirebilmelerinin önünde en büyük engeldir. Çünkü sömürülen Arap halkına kötü (!) örnek olmaktadır.
Böylece Türkiye’nin karalanması ve halkın meyletmesinin önüne geçilmesi lazımdır. Yükselen modern bir Türkiye’nin bu diktatörlerin iktidarlarını tehdit etmesi elbette ki kaçınılmazdır. Arap halklarının da zaman içerisinde bu krallara karşı ayaklanmaları çok olmuştur. Bunun en yakın örneğini Suriye’de yaşadık ve yaşıyoruz. Esed zalimine karşı ayaklanan Suriye halkı halen onurlu bir yaşam için savaşmaktadır. Elbette ki Türkiye bu şerefli mücadeleye desteğini vermekten kaçınmadı. Türkiye’nin Irak, Suriye, Mısır ve Libya’daki desteği kralların düşmanlığının baş sebebini teşkil ediyor. Çünkü sıranın bir gün onlara da geleceğini biliyorlar. Tahtlarını kaybetme korkusu ile ne dini, ne de halkını düşünmeden zalimce davranıyorlar.
Türkiye’nin Müslüman bir Ülke Olmasının yansımaları
Bu arada belirtmek lazımdır ki bu düşmanlık Arap halkından değildir. Daha doğrusu çoğunluğun fikri ve isteği değildir. Genelde çoğunluk Türkiye’yi sevmektedir. İslâm devletlerinin birleşmesini ve birlik beraberlik içerisinde refah ve huzurlu bir yaşam sürmeyi istemektedirler. Bu düşmanlık sadece iktidarı elinde bulunduran krallık aileleri ve taraftarlarına aittir. Bunları güçlü kılan da İngiliz desteğidir. Bu zalimlerin azınlık olmalarına rağmen, çoğunluk neden suskun ve zulmü kabullenmektedir? Bunu toplum psikolojisinden yola çıkarak anlamak lazımdır. Düşman toplum psikolojisi silahını o kadar güzel kullanıyor ki sonuçlarına şaşmamak gerekir.
Hindistan’da filleri nasıl terbiye ediyorlar biliyor musunuz? Size kısaca anlatayım. Bir fili eğitmeye yavruyken başlıyorlar. Daha bebek yaşlardayken onu bir kazığa zincirle bağlıyorlar. Fil küçük olduğu için çırpınsa da o zincirden ve kazıktan kurtulmaya gücü yetmiyor. Böylece yıllar geçiyor. Fil her denemesinde başarısız oluyor ve en sonunda da pes ediyor. Anlıyor ki ne yaparsa yapsın bu zinciri ve kazığı parçalamaya gücü yetmeyecek. Nihayet büyüyor ama inancı hala çocuk kalıyor. Koca bir fil olduğu halde artık o kazıktan ve zincirden kurtulamayacağına iyice kanaat getirdiği için mücadele etmiyor. İşte böyle, eğer toplumu gücünün olmadığına ikna ederseniz o da bunu kabullenir ve mücadeleden vazgeçer. Yani umutsuzluk aşılayacaksınız. Sadece hayatta kalması için acil ihtiyaçları karşılanan koca bir fil yapacaksınız.
Radyo, TV, Gazete, diziler, internet, sosyal medyalar, şarkılar ve daha bilmem neler ile Amerika şişiriliyor. Müthiş ordusu var. Onları kimse yenemez. Öyle büyük bir ülke ki ona kafa bile tutamazsın. Bizim neyimiz var ki hiçbir şeyimiz. Ben hatırlarım bir zamanlar futbolda o kadar kötüyüz ki bizlerin de futbolcularında kendimize inancımız yok. Avrupa maçlarında yenilip gerisin geri dönüyoruz. Her maç öncesi umutsuzluk var. “Ya hu ne seyredeceğim. Zaten yenileceğiz.” sözleri hala kulaklarımdadır. Sonra bir gün bir Fatih çıktı. Galatasaray ile destan yazdı. Fatih Terim hocanın bize getirdiği şampiyonluktan öte bir şeydi. Bize umut verdi. İnanç verdi. Avrupalıları yenebileceğimize inandık. Onların da bizden farklı olmadıklarını gördük. Evet onların da iki gözü vardı. İki kulağı vardı. Aynı bizim gibiydiler. Sonrası malum Dünya 3ncüsü olduk. Başarmıştık. Futbolda zinciri kırmış ve kazığı parçalamıştık. Teşekkürler Fatih Terim.
Türkiye hem Müslüman hem de çağdaş bir ülkedir. Türkiye’de özgür ve adil seçimler yapılmaktadır. Arap Halkları da bunu örnek alıyorlar ve yöneticilerine karşı kullanıyorlar. “Biz de Türkiye gibi yapabiliriz.” diyorlar. Türkiye Hıristiyan bir ülke olsaydı sorun yoktu. Ancak Müslüman bir ülke olunca Arap halklarına örnek teşkil ediyor. Böylece de Arap liderler Türkiye’nin örnek alınmasını hazmedemiyorlar. Sorarım size şimdi siz kral olsanız Türkiye’yi sever miydiniz?
Türkiye Düşmanlığının 2. Sebebi
Bu duygusal yaklaşımın ve tahtlarından olma korkusunun yanında diğer 2nci sebep ise bu liderleri başa getirenlerin, Türkiye’ye karşı bunları bir piyon olarak kullanmak istemeleridir. Elbette ki bu uşaklarda efendilerinin emirlerini yerine getirecektir.
Amerika, Avrupa’nın sömürgeci emperyalistleri ve Siyonist İsrail, Orta doğuda büyüyen ve liderliğe soyunan, büyük bir Türkiye istemiyorlar. Orta Doğu’nun petrolü ve pek çok yeraltı ve yerüstü kaynakları ile insan gücünü kendi çıkarlarına kullanmak isteyen bu sömürgeci taş kafalılar, bölgenin stratejik üstünlüğünden de yararlanmak istemektedir. Akdeniz’deki doğal gaz ve petrolü de ele geçirmeye çalışmaktadır. Arap ülkeleri de Yunanistan ve Ermenistan gibi bu zalimlerin maşası konumundadır.
Türkiye Düşmanlığının 3. Sebebi
Tüm bunların yanında Arap milliyetçiliğini de unutmamak lazım. Emevîler döneminden günümüze devam eden Arap milliyetçiliği İslamcılık fikrinden öteye geçmiş ve tüm Arapların birleşerek Büyük Arap Devletini kurmanın hayali içindedirler. Arap olmayanlara mevali derler. Mevali köle, yabancı demektir. Bunun en yakın örneklerini Osmanlı Devleti’nin arkadan vurulduğu 1nci Dünya Savaşı yıllarında görebiliriz.
Bu bilgiler ışığında görmekteyiz ki herkes kendi çıkarının peşindedir. İslam kardeşliği gibi çocuksu bir rüyanın sevinciyle yaşamak ancak cahillerin işidir. Kuzu postuna bürünmüş kurdun postunun arkasındaki gerçek yüzünü görebilecek basirete sahip olmak zamanıdır. Unutmayalım ki el elin eşeğini çıkarsız gütmez.
https://www.youtube.com/@kudretugurlueminsoy33
Sağlıcakla ve uyanık kalın. Sevgi ışığınız kalbiniz rehberiniz olsun.