İbrahim Sırmalı


Cömert Olan Allah'ın Mü’min Kullarına Verdiği Sözleri Vaatleri

  Emekli Müftü - muftu.ibrahim@gmail.com


Cömert Olan Allah'ın

Mü’min Kullarına Verdiği Sözleri Vaatleri

Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun. Ey Allah'ım! Bol, güzel ve mübarek hamd, bereketlere ve daha fazlasına denk gelen bir hamd ile bütün hamtler sana mahsustur. 

Şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. Allah tektir, ortağı yoktur. Ve şahitlik ederim ki Muhammed Allah’ın kulu ve elçisidir. Allah'ım, Efendimiz Muhammed'e ve tüm ailesine ve arkadaşlarına salat ve selam eyle. 

       Ey Müslümanlar! Allah Teala şöyle buyurdu:

لَا يَسْتَوِى الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ غَيْرُ اُولِى الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ فَضَّلَ اللّٰهُ الْمُجَاهِدٖينَ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِدٖينَ دَرَجَةً وَكُلًّا وَعَدَ اللّٰهُ الْحُسْنٰى وَفَضَّلَ اللّٰهُ الْمُجَاهِدٖينَ عَلَى الْقَاعِدٖينَ اَجْرًا عَظٖيمًا

دَرَجَاتٍ مِنْهُ وَمَغْفِرَةً وَرَحْمَةً وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًاِ 

Nisa suresi 4.95-96 Mü'minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah (mü'minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) va'detmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 

Allah Teala şöyle buyurdu:

وَعَدَ اللّٰهُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِى الْاَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دٖينَهُمُ الَّذٖى ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ اَمْنًا يَعْبُدُونَنٖى لَا يُشْرِكُونَ بٖى شَيْپًا وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذٰلِكَ فَاُولٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

Nur suresi 24.55 Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.

       İslam'daki Kardeşlerim

Cömert ve Merhametli olan Allah, mümin kullarına Yüce Kitabında vaat etmiştir ve Allah vaadini yerine getirmekten geri kalmaz ve gerçek müminler, Allah'ın onlara olan vaatlerini hak edenlerdir. 

Bugün, Allah'ın izniyle, sizinle Allah'ın mümin kullarına olan cömert ve merhametli vaatlerinden bazılarını tartışacağım. Onları size anlatacağım. Allah’ın vaat ettiği ilk vaade gelince: Yüce Allah, mümin kullarına bu dünyada ve ahirette kurtuluş vaat etmiştir. 

       Allah Teala şöyle buyurdu:

ثُمَّ نُنَجّٖى رُسُلَنَا وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا كَذٰلِكَ حَقًّا عَلَيْنَا نُنْجِ الْمُؤْمِنٖينَ

Yunus suresi 10.103 Sonra resûllerimizi ve iman edenleri kurtarırız. (Ey Muhammed!) Aynı şekilde üzerimize bir hak olarak, inananları da kurtaracağız. 

Bu iman tohumunun kalacağı, her türlü zarardan sonra filizleneceği, her türlü tehlikeden, her türlü inkârdan, işkenceden, Allah yolunda cihattan sonra ayakta kalacağı, Cenab-ı Hakk'ın kendi üzerine yazdığı kesin bir vaattir. Bu böyle olacaktır.

Yüce Allah, peygamberi Yunus -aleyhisselam- hakkında şöyle buyurmuştur:

فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّ وَكَذٰلِكَ نُنْجِى الْمُؤْمِنٖينَ

Enbiya suresi 21.88 Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü'minleri böyle kurtarırız.

Yunus'u kurtarıp balığın karnından çıkardığımız gibi, her mümini de kurtarırız ve onu her türlü sıkıntı ve darlıktan çıkarırız. Allah Teala şöyle buyurdu:

وَنَجَّيْنَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ

Fussilet suresi 41.18 İnananları ve Allah'a karşı gelmekten sakınanları kurtardık. 

Buhari ve Müslim hadis kitaplarında: Ebû Hüreyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

وفي الصحيحين: (عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ – صلى الله عليه وسلم – قَالَ «تَكَفَّلَ اللَّهُ لِمَنْ جَاهَدَ فِي سَبِيلِهِ، لاَ يُخْرِجُهُ مِنْ بَيْتِهِ إِلاَّ الْجِهَادُ فِي سَبِيلِهِ، وَتَصْدِيقُ كَلِمَتِهِ أَنْ يُدْخِلَهُ الْجَنَّةَ، أَوْ يَرُدَّهُ إِلَى مَسْكَنِهِ بِمَا نَالَ مِنْ أَجْرٍ أَوْ غَنِيمَةٍ».

"Allah, kendi yolunda cihad edenlere -sadece kendi yolunda cihad etmek ve sözünü yerine getirmek için cihad edenlere- ya onları cennete koyacağını ya da kazandıkları her türlü ecir ve ganimet ile birlikte yurtlarına geri döndüreceğini garanti etmiştir. Sözünü vermiştir.’’

İkinci vaade gelince: Cömert ve Rahim olan Allah'ın mümin kullarına vadettiği sözünü verdiği vaatlerden biri de dünya ve ahiret güvenliğidir. Allah Teala şöyle buyurdu:

اَلَّذٖينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُوا اٖيمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُولٰئِكَ لَهُمُ الْاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ

Enam suresi 6.82 İman edip de imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya; işte güven onların hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır.

İman edip kendilerini Allah'a adayanlar ve bu inancı inançta veya ibadette şirkle karıştırmayanlar. İşte onlar emniyettedirler ve hidayete erenler de onlardır. Allah Teala şöyle buyurdu:

وَعَدَ اللّٰهُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِى الْاَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دٖينَهُمُ الَّذٖى ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ اَمْنًا يَعْبُدُونَنٖى لَا يُشْرِكُونَ بٖى شَيْپًا وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذٰلِكَ فَاُولٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

Nur suresi 24.55 Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir. 

Bu dünyada ve ahirette emniyet nimeti, yalnızca imanla elde edilebilecek en büyük nimetlerden biridir. Emniyet nimetinin önemi ve büyük statüsü nedeniyle, İbrahim (a.s.) Mekke halkı için bunu dua etti. Bu hususta Allah Teala şöyle buyurdu:

وَاِذْ قَالَ اِبْرٰهٖيمُ رَبِّ اجْعَلْ هٰذَا بَلَدًا اٰمِنًا وَارْزُقْ اَهْلَهُ مِنَ الثَّمَرَاتِ مَنْ اٰمَنَ مِنْهُمْ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ قَالَ وَمَنْ كَفَرَ فَاُمَتِّعُهُ قَلٖيلًا ثُمَّ اَضْطَرُّهُ اِلٰى عَذَابِ النَّارِ وَبِئْسَ الْمَصٖيرُ

Bakara suresi 2.126 Hani İbrahim, "Rabbim! Bu şehri güvenli bir şehir kıl. Halkından Allah'a ve ahiret gününe iman edenleri her türlü ürünle rızıklandır" demişti. Allah da, "İnkâr edeni bile az bir süre, (bu geçici kısa hayatta) rızıklandırır; sonra onu cehennem azabına girmek zorunda bırakırım. Ne kötü varılacak yerdir orası!" demişti. 

Bu ayette belirtildiği gibi Hz. İbrahim as, geçim arzusundan rızkından ziyade güvenlik arzusunu tercih etti. İlk önce dua ederken onu istedi. Öyle dua etti. Çünkü güvenlik bir ihtiyaçtır. Ve korku olan yerde insanlar geçimlerinden zevk alamaz. Rızıklarından zevk alamazlar.

Üçüncü vaade gelince: Cömert ve Rahim olan Allah'ın mümin kullarına sözünü verdiği vaadlerinden biri de şudur: Yeryüzünde halifelik ve güç sahibi olup yere ve yurda sahip olmaktır. Yeryüzünü idare etmektir.  Allah Teala şöyle buyurdu: 

وَعَدَ اللّٰهُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِى الْاَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دٖينَهُمُ الَّذٖى ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ اَمْنًا يَعْبُدُونَنٖى لَا يُشْرِكُونَ بٖى شَيْپًا وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذٰلِكَ فَاُولٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

Nur suresi 24.55 Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.

       Böylece Allah verdiği sözünü vaadini yerine getirdi. Dinini tecelli ettirdi. Müttefiklerine yardım etti ve yeryüzünde korku yerine güvenlik ve yayılmacılığı getirdi. İslamiyet her tarafa yayıldı.

Sahih-i Buhari’de: (Adi bin Hatim’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi: 

 ففي صحيح البخاري: (عَنْ عَدِيِّ بْنِ حَاتِمٍ قَالَ بَيْنَا أَنَا عِنْدَ النَّبِيِّ – صلى الله عليه وسلم – إِذْ أَتَاهُ رَجُلٌ فَشَكَا إِلَيْهِ الْفَاقَةَ، ثُمَّ أَتَاهُ آخَرُ، فَشَكَا قَطْعَ السَّبِيلِ. فَقَالَ «يَا عَدِيُّ هَلْ رَأَيْتَ الْحِيرَةَ». قُلْتُ لَمْ أَرَهَا وَقَدْ أُنْبِئْتُ عَنْهَا. قَالَ «فَإِنْ طَالَتْ بِكَ حَيَاةٌ لَتَرَيَنَّ الظَّعِينَةَ تَرْتَحِلُ مِنَ الْحِيرَةِ، حَتَّى تَطُوفَ بِالْكَعْبَةِ ،لاَ تَخَافُ أَحَدًا إِلاَّ اللَّهَ» – قُلْتُ فِيمَا بَيْنِي وَبَيْنَ نَفْسِي فَأَيْنَ دُعَّارُ طَيِّئٍ الَّذِينَ قَدْ سَعَّرُوا الْبِلاَدَ «وَلَئِنْ طَالَتْ بِكَ حَيَاةٌ لَتُفْتَحَنَّ كُنُوزُ كِسْرَى». قُلْتُ كِسْرَى بْنِ هُرْمُزَ قَالَ «كِسْرَى بْنِ هُرْمُزَ، وَلَئِنْ طَالَتْ بِكَ حَيَاةٌ، لَتَرَيَنَّ الرَّجُلَ يُخْرِجُ مِلْءَ كَفِّهِ مِنْ ذَهَبٍ أَوْ فِضَّةٍ، يَطْلُبُ مَنْ يَقْبَلُهُ مِنْهُ، فَلاَ يَجِدُ أَحَدًا يَقْبَلُهُ مِنْهُ، وَلَيَلْقَيَنَّ اللَّهَ أَحَدُكُمْ يَوْمَ يَلْقَاهُ، وَلَيْسَ بَيْنَهُ وَبَيْنَهُ تُرْجُمَانٌ يُتَرْجِمُ لَهُ. فَيَقُولَنَّ أَلَمْ أَبْعَثْ إِلَيْكَ رَسُولاً فَيُبَلِّغَكَ فَيَقُولُ بَلَى. فَيَقُولُ أَلَمْ أُعْطِكَ مَالاً وَأُفْضِلْ عَلَيْكَ فَيَقُولُ بَلَى. فَيَنْظُرُ عَنْ يَمِينِهِ فَلاَ يَرَى إِلاَّ جَهَنَّمَ، وَيَنْظُرُ عَنْ يَسَارِهِ فَلاَ يَرَى إِلاَّ جَهَنَّمَ». قَالَ عَدِيٌّ سَمِعْتُ النَّبِيَّ – صلى الله عليه وسلم – يَقُولُ «اتَّقُوا النَّارَ وَلَوْ بِشِقَّةِ تَمْرَةٍ، فَمَنْ لَمْ يَجِدْ شِقَّةَ تَمْرَةٍ فَبِكَلِمَةٍ طَيِّبَةٍ ». قَالَ عَدِىٌّ فَرَأَيْتُ الظَّعِينَةَ تَرْتَحِلُ مِنَ الْحِيرَةِ حَتَّى تَطُوفَ بِالْكَعْبَةِ، لاَ تَخَافُ إِلاَّ اللَّهَ، وَكُنْتُ فِيمَنِ افْتَتَحَ كُنُوزَ كِسْرَى بْنِ هُرْمُزَ، وَلَئِنْ طَالَتْ بِكُمْ حَيَاةٌ لَتَرَوُنَّ مَا قَالَ النَّبِيُّ أَبُو الْقَاسِمِ – صلى الله عليه وسلم – «يُخْرِجُ مِلْءَ كَفِّهِ»،

Ben Peygamber (s.a.v.) ile beraberken, bir adam gelip fakirlikten şikâyet etti. Sonra bir başkası gelip yolsuzluktan şikâyet etti. Adam: “Ey Adi, Hire’yi gördün mü?” diye sordu. Ben: “Görmedim, ama…” dedim. Bana haber verildi. Adam: “Ömrün uzun olursa, bir kadının Hire’den Kabe’yi tavaf ettiği ve Allah’tan başka kimseden korkmadığı bir yolculuk yaptığını görürsün.” dedi. Kendi kendime: “Peki Tayy’in ülkeyi ateşe veren o kötü adamları nerede?” dedim. “Ve eğer ömrün uzun olursa, Kisra’nın hazineleri açılır.” dedim. “Kisra bin Hürmüz.” dedi. Adam: “Kisra bin Hürmüz, eğer ömrün uzun olursa, bir avuç altın veya gümüş taşıyan, onu kendisinden kabul edecek birini arayan, fakat onu kendisinden kabul edecek kimseyi bulamayan bir adam görürsün.” dedi. Ve her biriniz Allah'la buluşacağı gün, Allah'la buluşacak ve kendisi ile Allah arasında kendisine yorum yapacak bir tercüman bulunmayacaktır. Sonra Allah şöyle buyuracak: "Size tebliğ etmek için bir elçi göndermedim mi?" O da: "Evet" diyecek. Sonra Allah şöyle diyecek: "Ben..." Sana mal vereceğim ve sana cömert davranacağım. O da: "Evet" diyecek. Sonra sağına bakacak, Cehennemden başka bir şey görmeyecek, soluna bakacak, Cehennemden başka bir şey görmeyecek." Adi dedi ki: "Peygamber'in (s.a.v.) şöyle dediğini duydum: "Yarım hurma ile de olsa ateşten korunun. Yarım hurmada olsa sadaka olarak vererek ateşten korunun. Yarım hurma bile bulamayan kimse güzel bir sözle korunsun." Adi dedi ki: "Hirâ'dan tavaf eden bir kadın gördüm. Kabe'yi tavaf etti. Allah'tan başka kimseden korkmayın. Kisra bin Hürmüz'ün hazinelerini açanlardandım. Eğer uzun yaşarsan, Peygamber Ebu'l-Kâsım'ın (a.s.) ne dediğini mutlaka göreceksin." Allah ona salât ve selâm etsin - buyurdu ki: “Elinin miktarı avucu kadarını çıkarırdı.” 

Allah'ın, Resulü Muhammed'in (s.a.v.) ümmetinden iman eden ve salih ameller işleyenlere verdiği yeryüzünde halifelik ve güç vaadi, gerçek imanın gerçekleşmesine bağlı bir vaad olduğu iyi bilinmektedir. 

Dolayısıyla bugün Müslümanlar, vaadin onlar için gerçekleşmesi için bu koşulu yerine getirmelidir. Kişinin ruhunun düşünceleri, kalbinin yankıları, ruhunun özlemleri, doğasının eğilimleri, bedeninin hareketleri, uzuvlarının jestleri ve Rabbiyle, ailesiyle ve tüm insanlarla olan davranışlarıyla tüm kişiyi saran inancı gerçekleştirmelidirler. Bu inançla yeryüzünde güç elde edilir.

Dördüncü vaade gelince: Bu, cömert ve merhametli Allah'ın mümin kullarına olan vaadlerinden verdiği sözlerinden biridir: O sözler de düşmanlara karşı zaferdir.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ رُسُلًا اِلٰى قَوْمِهِمْ فَجَاؤُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَانْتَقَمْنَا مِنَ الَّذٖينَ اَجْرَمُوا وَكَانَ حَقًّا عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِنٖينَ

Rum suresi 30.47 Andolsun, senden önce biz nice peygamberleri kendi kavimlerine gönderdik. Peygamberler onlara apaçık mucizeler getirdiler. Biz de suç işleyenlerden intikam aldık. Mü'minlere yardım etmek ise üzerimizde bir haktır.

Öyleyse, Yüce Allah, müminleri desteklemeyi kendi üzerine farz kılmıştır. Bunu onlar için bir hak kılmış, Kendisinden bir lütuf, ikram olarak, şüphe ve kuşkuya yer vermeyen bu kesin formülle onlara teyit etmiştir. Bidirmiştir. 

Nasıl olmasın ki, O, güçlü, kudretli, zorlayıcı, görkemli, kulları üzerinde hâkim olan, Hakim, Haberdar olan Allah'tır. Yüce Allah bunu söyler. Reddedilemeyecek iradesini, şaşmayan kanununu ve varlığı yöneten otoritesini ifade eder. 

Ve bu zafer bazen insanların takdirinde gecikebilir. Çünkü onlar, Allah'ın hesabı olmadan şeyleri hesaplarlar ve durumları Allah'ın takdir ettiği gibi takdir etmezler. 

Allah Hakim ve Alimdir. O, dilediği ve bildiği zamanda, iradesine ve sünnetine göre vaadini verdiği sözünü yerine getirir. Zamanlamasının ve takdirinin hikmeti insanlara vahy edilebilir bidirilebilir veya vahy edilmeyebilir bildirilmeyebilir. 

Yüce Allah'ın, elçisine görevden on beş yıl sonra Bedir Savaşı'nda zafer bahşettiğini ve yirmi bir yıl sonra Mekke'yi fethettiğini ve Kabe etrafındaki putları yıktığını görmüyor musunuz? Öyleyse Allah'ın iradesi iyidir, zamanlaması doğrudur ve sabreden, güvenen ve rahatlayanlar tarafından beklenen vaadi kesinlikle gerçekleşecektir. 

İmam Buhari-İmam Müslim’de ve lafız İmam Müslim'dendir: (Sevban'ın rivayetine göre, Allah'ın Elçisi Hz. Muhammet (s.a.v.) şöyle buyurdu: 

وفي الصحيحين واللفظ لمسلم: (عَنْ ثَوْبَانَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- «لاَ تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي ظَاهِرِينَ عَلَى الْحَقِّ لاَ يَضُرُّهُمْ مَنْ خَذَلَهُمْ حَتَّى يَأْتِيَ أَمْرُ اللَّهِ وَهُمْ كَذَلِكَ»، 

"Ümmetimden bir grup hak üzerinde daima galip gelecektir. Onları terk edenler, Allah'ın emri gelinceye kadar onlara zarar veremezler. İşte onlar böyledirler.") 

İmam Ahmet’in Müsnedinde: (Übeyy İbn Ka'b'ın rivayetine göre, Allah'ın Elçisi Hz. Muhammet (s.a.v.) şöyle buyurdu:

وفي مسند أحمد: (عَنْ أُبَيِّ بْنِ كَعْبٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- «بَشِّرْ هَذِهِ الأُمَّةَ بِالسَّنَاءِ وَالرِّفْعَةِ وَالدِّينِ وَالنَّصْرِ وَالتَّمْكِينِ فِي الأَرْضِ».

 "Bu ümmete, yeryüzünde izzet, yücelik, din, zafer ve kudret müjdele." 

El-Vahîdî şöyle dedi: "Zafer, delille gelir. Ve zafer, boyun eğdirme ve düşmanı yok etmekle olur. Bütün bunlar, Yüce Allah'tan peygamberler ve müminler içindir. Bu yüzden onlar, kendilerine karşı çıkanlara karşı delille galip gelirler. Allah, onlara karşı çıkanlara karşı boyun eğdirerek zafer vermiş ve düşmanlarını yok ederek zafer vermiş ve onları inananlarla birlikte kurtarmıştır.

 Ve zafer, onların intikamını almakla olabilir. Tıpkı Hz. Yahya bin Zekeriya'ya öldürüldüğünde zafer kazandırdığı gibidir. Onun yüzünden yetmiş bin kişi öldürüldü. Bu yüzden bu dünyada bu yollardan biriyle kaçınılmaz olarak galip gelirler. (El-Vâsit)

Zafer bu dünyada olmazsa ahirette olacaktır. Bu konuda Allah Teala şöyle buyurdu:

اِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْاَشْهَادُ

Mü’min suresi 40.51 Şüphesiz ki, peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz. 

يَوْمَ لَا يَنْفَعُ الظَّالِمٖينَ مَعْذِرَتُهُمْ وَلَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّار

Mü’min suresi 40.52 O gün zalimlere, mazeretleri fayda vermez. Lânet de onlaradır, kötü yurt da onlaradır. 

Allah Teala şöyle buyurdu:

وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَلٖينَ

Saffat suresi 37.171 Andolsun, peygamber olarak gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmişti: 

اِنَّهُمْ لَهُمُ الْمَنْصُورُونَ

Saffat suresi 37.172 "Onlara mutlaka yardım edilecektir." 

وَاِنَّ جُنْدَنَا لَهُمُ الْغَالِبُونَ

Saffat suresi 37.173 "Şüphesiz ordularımız galip gelecektir."

       Vaat verilen söz gerçektir. Allah’ın buyruğu sözü sabittir. İmanın kökleri yeryüzünde kök salmıştır. Ve imanın binası tüm engellere, inkarcıların inkarına, davetçilerin ve reformcuların zulmüne rağmen dikilmiştir. Ve yoluna ne tür engeller konulursa konulsun, yoluna ne tür engeller çıkarsa çıksın, demir ve ateş güçleri, propaganda ve iftira güçleri, savaş ve direniş güçleri tarafından ona ne kadar yalan tertip edilirse kurgulansın, bunlar sadece farklı sonuçları olan savaşlardır. Sonra Allah’ın elçilerine vadettiği ve yeryüzündeki tüm güçler yoluna çıksa bile yerine getirmekten geri kalmayacağı vaatle sona erer. Bu, zafer, üstünlük ve bir yere yerleştirip güçlendirme vaadidir. Buyruğudur. Allah cc sözüdür. 

Beşinci vaade gelince: Cömert ve Rahim olan Allah'ın mümin kullarına vaad ettiği söz verdiği şeylerden biri de rızık elde etmede geçimlik nimetler ve güzel bir hayattır. Allah Teala şöyle buyurdu:

وَلَوْ اَنَّ اَهْلَ الْقُرٰى اٰمَنُوا وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَرَكَاتٍ مِنَ السَّمَاءِ وَالْاَرْضِ وَلٰكِنْ كَذَّبُوا فَاَخَذْنَاهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ

Araf suresi 7.96 Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah'a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler(in kapılarını) açardık. Fakat onlar yalanladılar, biz de kendilerini işledikleri günahlarından dolayı yakalayıverdik. 

Ve iyi bir hayatın çok para demek olduğunu sanma. İnsanların en bedbahtı, bedeni çeşitli arzularla lütuflandırılmış olsa bile, kalbi sefil olandır. İnsanların en mutlusu, bedeni arzularından mahrum olsa bile, ruhu iyi ve kalbi huzurlu olandır.

 İyi bir hayat, yemek, içmek, zevk ve rahatlık yoluyla bedensel saadete ulaşmak anlamına gelmez. Bilakis, temelde, kalbin saadeti, iyi bir ruh ve genişlemiş bir göğüs anlamına gelir. Bunlar, bu dünyada yalnızca mümin tarafından, Rabbine olan sevgisi, O'nu sık sık zikretmesi, O'nun şeriatına dinine uyması ve Peygamberinin, Allah ona salat etsin ve huzur versin, emirlerine uymasıyla elde edilir. 

İman ve takva ile gelen nimetler, eşyadaki nimetler, ruhlardaki nimetler, duygulardaki nimetler ve hayatın güzelliklerindeki nimetlerdir. Bunlar, hayatı geliştiren ve aynı zamanda yükselten nimetlerdir. Ve bunlar sadece sefalet, düşüş ve çözülme ile birleşmiş bir para bolluğu değildir. 

Allah'ın hakkında şöyle buyurduğu güzel hayattır: Allah Teala şöyle buyurdu.

مَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيٰوةً طَيِّبَةً وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Nahl suresi 16.97 Erkek veya kadın, kim mü'min olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz. 

Söylediklerimi söylüyorum ve kendim ve sizin için Allahtan af diliyorum.

İkinci Hutbe

Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun. Ey Allah'ım! Sana bol, güzel ve mübarek bir hamd olsun. Bereketlere denk gelen ve daha fazlasını ödüllendiren bir hamd olsun. 

Şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. Tektir, ortağı yoktur. 

Ve şahitlik ederim ki Muhammed Allah’ın kulu ve elçisidir. Allah'ım! Efendimiz Muhammed'e ve tüm ailesine ve arkadaşlarına salat ve selam eyle. 

Ey Müslümanlar!

Altıncı vaade gelince: Cömert ve Merhametli Allah’ın mümin kullarına vaatleri verdiği sözler arasında cömertçe bolca rızık, bağışlama af ve Cennet vardır. İmanın bundan başka bir meyvesi olmasa bile, bu yeterli olurdu. Allah, müminlerin ruhlarını, işçilerin hedefini ve reformcuların amacını tatmin etmiştir. Cennet, mutluluğun zirvesidir. Ve onun uğruna değerli şeyler ucuzdur. Bu yolda canlar ve servetler feda edilir. Allah Teala şöyle buyurdu:

وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِدٖينَ فٖيهَا اَبَدًا وَعْدَ اللّٰهِ حَقًّا وَمَنْ اَصْدَقُ مِنَ اللّٰهِ قٖيلًا

Nisa suresi 4.122 İman edip salih ameller işleyenleri de ebedî olarak kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah, gerçek bir vaadde bulunmuştur. Kimdir sözü Allah’ınkinden daha doğru olan? 

Allah Teala şöyle buyurdu:

وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ وَالَّذٖينَ اٰوَوْا وَنَصَرُوا اُولٰئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرٖيمٌ

Enfal suresi 8.74 İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya; işte onlar gerçek mü’minlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır. 

       Allah Teala şöyle buyurdu:

وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ اُولٰئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فٖيهَا خَالِدُونَ

Bakara suresi 2.82 İman edip salih ameller işleyenler ise cennetliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. 

       Allah Teala şöyle buyurdu:

وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِدٖينَ فٖيهَا اَبَدًا وَعْدَ اللّٰهِ حَقًّا وَمَنْ اَصْدَقُ مِنَ اللّٰهِ قٖيلًا

Nisa suresi 4.122 İman edip salih ameller işleyenleri de ebedî olarak kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah, gerçek bir vaadde bulunmuştur. Kimdir sözü Allah'ınkinden daha doğru olan? 

Allah Teala şöyle buyurdu:

وَعَدَ اللّٰهُ الْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِدٖينَ فٖيهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فٖى جَنَّاتِ عَدْنٍ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللّٰهِ اَكْبَرُ ذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظٖيمُ

Tevbe suresi 9.72 Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara, ebedî olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde çok güzel köşkler va'detti. Allah'ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu büyük başarıdır.

Allah Teala şöyle buyurdu:

وَعَدَ اللّٰهُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ عَظٖيمٌ

Maide suresi 5.9 Allah, iman edip salih ameller işleyenler hakkında, "Onlar için bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vardır" diye vaatte bulunmuştur. 

Allah Teala şöyle buyurdu:

اِنَّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّعٖيمِ..خَالِدٖينَ فٖيهَا وَعْدَ اللّٰهِ حَقًّا وَهُوَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُ

Lokman suresi 31.8-9 Şüphesiz, iman edip salih amel işleyenler için içlerinde ebedî kalacakları Naîm cennetleri vardır. Allah, (bu konuda) gerçek bir vaadde bulunmuştur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

       Ey Müslümanlar!

Yüce Allah, müminlere dünya hayatında başarı da dahil olmak üzere birçok erdem ve avantaj vaat etmiştir. Allah Teala şöyle buyurdu: 

قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ

Mü’minun suresi 23.1 Mü'minler, gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. 

Cömert olan Allah'ın mü’min kullarına verdiği sözleri vaatlerinden biride hidayettir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

وَلِيَعْلَمَ الَّذٖينَ اُوتُوا الْعِلْمَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَيُؤْمِنُوا بِهٖ فَتُخْبِتَ لَهُ قُلُوبُهُمْ وَاِنَّ اللّٰهَ لَهَادِ الَّذٖينَ اٰمَنُوا اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقٖيمٍ

Hac suresi 22.54 Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar onun, Rabbinden gelen hak olduğunu bilsinler, böylece ona iman etsinler ve sonuçta da kalpleri ona saygı duysun diye Allah böyle yapar. Hiç şüphe yok ki Allah, iman edenleri doğru yola iletir. 

Cömert olan Allah'ın mü’min kullarına verdiği sözleri vaatlerinden biride onurdur. Üstünlüktür. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

يَقُولُونَ لَئِنْ رَجَعْنَا اِلَى الْمَدٖينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْاَعَزُّ مِنْهَا الْاَذَلَّ وَلِلّٰهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهٖ وَلِلْمُؤْمِنٖينَ وَلٰكِنَّ الْمُنَافِقٖينَ لَا يَعْلَمُونَ

Münafikun suresi 63.8 Onlar, "Andolsun, eğer Medine'ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır" diyorlardı. Hâlbuki asıl üstünlük, ancak Allah'ın, Peygamberinin ve mü'minlerindir. Fakat münafıklar (bunu) bilmezler. 

Cömert olan Allah'ın mü’min kullarına verdiği sözleri vaatlerinden biride onları savunmaktır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: 

اِنَّ اللّٰهَ يُدَافِعُ عَنِ الَّذٖينَ اٰمَنُوا اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ

Hac suresi 22.38 Şüphesiz, Allah inananları savunur. Doğrusu Allah hiçbir haini, nankörü sevmez. 

Cömert Olan Allah'ın mü’min kullarına verdiği sözleri vaatlerinden biride Allah'ın onların üzerindeki velayeti dostu olmasıdır. Yüce Allah şöyle buyurdu:

اَللّٰهُ وَلِىُّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ وَالَّذٖينَ كَفَرُوا اَوْلِيَاؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُمْ مِنَ النُّورِ اِلَى الظُّلُمَاتِ اُولٰئِكَ اَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فٖيهَا خَالِدُونَ

Bakara suresi 2.257 Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin velileri ise tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar. 

Bugün Müslümanların gerçekliğine bakan herkes, milletin bir bütün olarak Yüce Allah'ın bizim için istediği ve Peygamber'in (s.a.v.) ashabının benimsediği gerçek imandan çok uzak olduğunu fark edecektir. Bu nedenle, Allah'ın vaatlerinin milletin ümmetin gerçekliğinde yerine getirildiğini görmüyoruz. Haşa Allah korusun, Allah cc vaadini asla bozmaz. Fakat millet Yüce Allah'ın ve Resulünün (s.a.v.) iradesini yerine getirdiğinde ve kalp, imanın tatlılığını tattığında, bununla güven duyduğunda ve onda sabit kaldığında ve imanın hakikati hayatın gerçekliğinde ortaya çıktığında ve Müslümanlar dinleriyle övündüklerinde, Yüce Allah'ın kullarına vadettiği vaadi yerine gelecektir: Allah Teala şöyle buyurdu: 

اِلَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَاُولٰئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ شَيْپًا

جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتٖى وَعَدَ الرَّحْمٰنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِ اِنَّهُ كَانَ وَعْدُهُ مَاْتِيًّا

Meryem suresi 19.60-61 Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar cennete, Rahmân'ın, kullarına gıyaben vaad ettiği "Adn" cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz O'nun va'di kesinlikle gerçekleşir.

 

Tercüme Tarih: 16 Haziran 2025

       Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI

(Emekli Müftü, İcazetli)

Okunma Tarihi: 14. Haziran 2025

https://hamidibrahem.com

dan alıntıdır.