Rize Belediyesi tarafından kamuoyuna yapılan duyuruda, özellikle sonbahar aylarıyla birlikte yağışların azalması sebebiyle yaşanan kuraklık sonucunda su kesintileri yaşanmaktadır, denilmektedir. Rize Belediyesi bu sebeple de vatandaşları su tüketimi konusunda tasarruflu olmaya davet ediyor.
Bilindiği üzere ülkemiz kişi başına yılda tüketilen 1400 m3 su miktarı bakımından su fakiri ülkeler arasında kabul edilmektedir. Doğu Karadeniz su havzasında yıllık taşınan su miktarı bakımından Dicle ve Fırat havzalarından sonra üçüncü sıradadır. Doğu Karadeniz Bölgesi, ülkemizin en fazla yağış alan bölgesi olmasına rağmen, topografyasının aşırı derecede eğimli ve jeolojik yapısının genelde volkanik kayaç niteliğinde ve geçirimsiz olmasına bağlı olarak kaynak ve yeraltı suyu potansiyeli açısından ülkemizin su fakiri bölgeleri arasında yer alır.
Hal böyleyken Doğu Karadeniz’de vadilerdeki akarsular üzerinde 250’den fazla HES faaliyet göstermektedir. Uydu görüntüleriyle, havza planlamaları yapılmadan, kaynağından denize kadar birbirine devredecek şekilde planlanan HES’ler sadece içme sularını yutmakla kalmıyor, akarsuları yatağından uzaklaştırarak tarım ve hayvancılık dahil bütün yaşamı olumsuz etkiliyor.
Bu konuyu gündeme taşıdığımızda da konu hakkında bilgi sahibi olmayanların ve ön yargılı olanların bölgenin gerçeklerinden ve doğrulardan uzak söylemleriyle karşılaşabiliyoruz: “HES’ler suyu içiyor mu? Yeniden yatağına bırakıyor da!.. Devlet isterse su ihtiyacı oluşması durumunda HES’lerin menbaından istediği kadar suyu alabilir. Sular boşa akıyordu, köylere yatırım yapıldı. Vs.”
Evet HES’ler suları bir daha geri vermemek üzere içiyor. Yeniden yatağına bırakılan suyu 50 m aşağıdan başka bir HES alıyor ve bu şekilde bir vadi üzerinde arka arkaya dizilen onlarca HES, suyun doğuşundan denize kadar nefes dahi almasına izin vermiyor. Bir kuraklık, susuzluk yaşanması durumunda DSİ hiçbir şekilde HES’lerin kullandığı suyun kaynağındaki suyu kullanamaz. Çünkü HES şirketleri 49 yıllığına suyun kullanım hakkını satın alıyor ve projesini buna göre hazırlıyor. Bu sebeple ÇED Raporları hazırlanırken mevcut kullanılan değirmen, içme suyu ve balık çiftliklerini belirleyerek can suyu haricinde bırakabileceği suyu da belirler. ÇED Raporunun kabul edilmesinden sonra şirket, hiçbir şekilde yok değirmen yapacağım, balık çiftliği yapacağım, içme suyu projesi yapacağım gibi gerekçeleri dikkate almaz. Hatta 2010 yılında su projesi ile ilgili DSİ’ye yazdığımız bir dilekçeye verilen cevapta, böyle bir su projesi yapılması durumunda HES Projesinin bundan mağdur olabileceği vurgulanmıştı.
Bunun yanında, sular boşa akmıyor; tarıma, hayvancılığa ve tüm canlılara hayat veriyor. Bu HES Projeleriyle köylere yatırım yapıldı, gibi tutarsız söylemlere de artık kimse itibar etmiyor. HES Projeleriyle bozulan köy yaşamı insanların köyleri boşaltmasına sebep oluyor. Alicik HES projesinin faaliyete geçmesiyle birlikte birçok vatandaşın evi acele kamulaştırma kapsamında kamulaştırılarak yıkılma aşamasına gelmiştir. Evleri yıkılacak olan vatandaşlar seslerini duyuramamanın sıkıntısını yaşıyorlar. Bir vatandaş konuşmasında, değerinin dörtte biri fiyatına, 6 yüz bin TL. karşılığında üç katlı evim, tavuk çiftliğim ve arazim kamulaştırıldı, diye yakınıyordu. Bunun gibi birçok vatandaş benzer sıkıntıları yaşamaktadır.
HES duvarlarına asılan, Dereye girmek, yüzmek tehlikeli ve yasaktır! tabelaları, her şeyden önce yüzmeyi bu derelerde öğrenen gençlere, çayını sattıktan sonra bu derelerde serinleyen köylüye karşı yapılan büyük haksızlıktır. Elbette buradaki yaşam alanlarını ellerinden alan, dereyi ranta dönüştüren şirketler için böyle bir sorun yoktur. Şirket sahipleri yazlığında, tatil köyünde çocuklarıyla birlikte eğlenceli bir tatil yaparken, birilerinin yaşam alanlarını talan ettiğini düşünüyordur umarım.
Şu anda Rize içme suyu ve Güneysu içme suyu projelerinin bulunduğu Askoroz Deresi’nin kollarını oluşturan Güneysu ve Salarha vadilerinde 20’den fazla HES projesi çalışır durumdadır. Yaşanan kuraklık ve nüfusun artışına bağlı olarak artan su ihtiyacını karşılamak için yeni içme suyu projelerine ihtiyaç vardır. İçme suyu projeleri suyun denize döküldüğü noktalarda yapılamayacağına göre, suyun kaynağında yapılması gerekir. Böyle bir durumda ise onlarca HES türbinlerini çevirecek suyu bulamayacaktır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, 49 yıllığına suyun kullanım hakkını satın alan şirketler yeni içme suyu projelerine izin verip vermeyeceği önemli bir soru işaretidir. Çünkü şirketler kendi geleceklerini her zaman garanti altına almak ister.
Yaşamadan öğrenemiyoruz. Bir musibet bin nasihate bedeldir, derler. Yıllar sonra bu vadilerde yaşanacak iklim değişikliği ve şehirlerde yaşanabilecek susuzluk sonrası “keşke” dememek için bu işlere kafa yoran, araştıran insanlara kulak verilmelidir. Yoksa çok geç olabilir.