Ey Kavmimiz!
Allah’ın davetçisine uyun.
Hamt alemlerin Rabbi Allaha aittir. Ey Allah im! Hamt ancak sana aittir. Sana çokça, temiz ve mübarek olan hamt ile hamt olsun. Sözünün eri olan hamt ve fazlası ile mükafatlandırılan hamt sana aittir.
Allahtan başka ilah olmadığına, tek olduğuna ve ortağı olmadığına şahitlik ederim. Ve yine muhakkak Hz. Muhammed’in Allah’ın cc. Kulu ve resulü olduğuna şahitlik ederim. Ey Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e, hane halkına ve sahabesine hepsine salat (dua), selam (esenlik) ve kutlu eyle.
Bundan sonra ey Müslümanlar.
Allah Teala Kitabında şöyle buyuruyor:
يَا قَوْمَنَا اَجٖيبُوا دَاعِىَ اللّٰهِ وَاٰمِنُوا بِهٖ يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَلٖيمٍ
Ahkaf suresi 46.31 Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine uyun, ona iman edin ki, günahlarınızı bağışlasın ve sizi elem dolu bir azaptan kurtarsın."
وَمَنْ لَا يُجِبْ دَاعِىَ اللّٰهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍ فِى الْاَرْضِ وَلَيْسَ لَهُ مِنْ دُونِهٖ اَوْلِيَاءُ اُولٰئِكَ فٖى ضَلَالٍ مُبٖينٍ
Ahkaf suresi 46.32 Kim Allah’ın davetçisine uymazsa, yeryüzünde Allah’ı âciz bırakacak değildir. Kendisi için Allah’tan başka dostlar da bulunmaz. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.
Müslüman kardeşler.
Bugün ki konuşmamız inşallah şu Allah Teâlâ’nın ayet-i kerimesi ile olacaktır:
مع قوله تعالى: (يَاقَوْمَنَا أَجِيبُوا دَاعِيَ اللَّهِ وَآمِنُوا بِهِ)،
‘’Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine uyun, ona iman edin.’’ Allah’ın davetçileri olmak Kur’an-i Kerime ve Emin olan Resule davet etmektir. O Allah’ın davetçileri; her doğru yolda olan insanın kalbinde mevcuttur.
Allah Teala şöyle buyuruyor:
اِنَّ هٰذَا الْقُرْاٰنَ يَهْدٖى لِلَّتٖى هِىَ اَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنٖينَ الَّذٖينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُمْ اَجْرًا كَبٖيرًا
وَاَنَّ الَّذٖينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ اَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا اَلٖيمًا
İsra suresi 17.9-10 Gerçekten bu Kur‘an en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan mü‘minler için büyük bir mükâfat olduğunu ve ahirete inanmayanlar için elem dolu bir azap hazırladığımızı müjdeler.
Allah Teala şöyle buyurdu:
وَمَا لَكُمْ لَا تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ لِتُؤْمِنُوا بِرَبِّكُمْ وَقَدْ اَخَذَ مٖيثَاقَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنٖينَ
Hadid suresi 57.8 Peygamber, sizi, Rabbinize iman etmeniz için davet edip dururken size ne oluyor da Allah'a iman etmiyorsunuz? Hâlbuki (Allah ezelde) sizden sağlam bir söz de almıştı. Eğer inanacak kimselerseniz (bu çağrıya uyun).
هُوَ الَّذٖى يُنَزِّلُ عَلٰى عَبْدِهٖ اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ وَاِنَّ اللّٰهَ بِكُمْ لَرَؤُفٌ رَحٖيمٌ
Hadid suresi 57.9 O, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kulu Muhammed'e apaçık âyetler indirendir. Şüphesiz Allah, size karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir.
İmam Ahmet’in Musnet Kitabında şu hadis-i şerif mevcuttur.
وفي مسند أحمد: (عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ «ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلاً صِرَاطاً مُسْتَقِيماً وَعَلَى جَنْبَتَي الصِّرَاطِ سُورَانِ فِيهِمَا أَبْوَابٌ مُفَتَّحَةٌ وَعَلَى الأَبْوَابِ سُتُورٌ مُرْخَاةٌ وَعَلَى بَابِ الصِّرَاطِ دَاعٍ يَقُولُ يَا أَيُّهَا النَّاسُ ادْخُلُوا الصِّرَاطَ جَمِيعاً وَلاَ تَتَفَرَّجُوا وَدَاعِى يَدْعُو مِنْ جَوْفِ الصِّرَاطِ فَإِذَا أَرَادَ أَنْ يُفْتَحَ شَيْئاً مِنْ تِلْكَ الأَبْوَابِ قَالَ وَيْحَكَ لاَ تَفْتَحْهُ فَإِنَّكَ إِنْ تَفْتَحْهُ تَلِجْهُ وْالصَّرِاطُ الإِسْلاَمُ وَالسُّورَانِ حُدُودُ اللَّهِ تَعَالَى وَالأَبْوَابُ الْمُفَتَّحَةُ مَحَارِمُ اللَّهِ تَعَالَى وَذَلِكَ الدَّاعِي عَلِى رَأْسِ الصِّرَاطِ كِتَابُ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ وَالدَّاعِي مِنْ فَوْقِ الصِّرَاطِ وَاعِظُ اللَّهِ فِي قَلْبِ كُلِّ مُسْلِمٍ»،
Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den rivayetle şöyle buyurmuştur: "Allah, dosdoğru bir yolu örnek verir; yolun her iki yanında da açık kapılar bulunan iki duvar vardır. Kapıların üzerinde perdeler asılıdır. Yolun kapısı, Ey insanlar, topluca yola girin ve seyretmeyin diyen bir çağırıcıdır. Bir çağırıcı, bir şeyi açmak istediğinde yolun içinden seslenir, dedi. "Yazık sana, onları açmayın, çünkü açarsanız onlara girersiniz. Yol İslam'dır, sureler Cenab-ı Hakk'ın sınırlarıdır ve açılan kapılar da Cenab-ı Hakk'tandır." Yolun başındaki çağıran, Cenab-ı Hakk'ın Kitabıdır, yolun üstündeki çağıran ise her Müslümanın kalbindeki Allah'ın vaizidir."
Ey kavmimiz.
Ey kavmimiz, Allah'a ve Resûlü'ne sizi çağırdığına icabet edin, ona inanın ve size hak olarak getirdiğini yapın; zira o sizi hiçbir amacına veya arzusuna çağırmıyor; Sizi mükâfatlandırmak, sizden her türlü kötülüğü ve iğrençliği uzaklaştırmak için Rabbinize çağırıyor.
Bundan dolayı Allah Teala şöyle buyurdu:
ولهذا قال: {يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُمْ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ}
Ve eğer O, sizi elem verici azaptan kurtarırsa, bundan sonra, Allah'ın büyük davetçisine icabet eden kimse için sonsuz mutluluk ve büyük bir zaferden başka bir şey yoktur.
Cenab-ı Hakk'ın mümin kullarına yönelttiği bu çağrı, her türlü asil hayat ve hayatın her manası ile gönülleri dolduran iman hayatıdır. Bu hayat kalbi ışık ve rehberlikle tamir eden hayattır.
Allah Teala şöyle buyurdu:
اَوَ مَنْ كَانَ مَيْتًا فَاَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْشٖى بِهٖ فِى النَّاسِ كَمَنْ مَثَلُهُ فِى الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِنْهَا كَذٰلِكَ زُيِّنَ لِلْكَافِرٖينَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Enam suresi 6.122 Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? İşte kâfirlere, işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir.
O zihne yol gösteren, onun hareket ve çalışmasını kontrol eden, onu sapkınlıktan ve kayıptan koruyan, çaba ve enerjisini dağılmaktan koruyan doğru öğretiye bir çağrıdır. Ona sağlıklı düşüncenin yöntemini çizer ve onun için doğruyu tanımlar. Ve zihnin sıklaşabileceği ve çalışabileceği alanı tanımlar.
Allah'a ve Resulüne icabet etmeyi reddedenler ise, insana yakışan şerefli hayatı reddederler, onlar için aşağılıktan başka bir şey yoktur, onların kaderi helaktir. Varacakları yer yok olmak ve helâk olmaktır.
Allah Teala şöyle buyurdu:
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذٖينَ بَدَّلُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ كُفْرًا وَاَحَلُّوا قَوْمَهُمْ دَارَ الْبَوَارِ
جَهَنَّمَ يَصْلَوْنَهَا وَبِئْسَ الْقَرَارُ
İbrahim suresi 14.28 -29 Allah'ın nimetini küfre değişenleri ve kavimlerini helâk yurduna, yaslanacakları cehenneme sürükleyenleri görmedin mi? O, ne kötü duraktır!
Bu fani dünyayı, ebedî ahirete tercih edenlerin kaybı ne kadar büyüktür; varlığı, yakında duyularının bu dünyada karşılaşacağı şeyle sınırlı tutan ve varlığını sadece onunla sınırlı zannedenlerin dalaletleri ne kadar büyüktür. Yani başka hiçbir şey için çalışmıyorlar.
Ey Müslümanlar.
(Ey kavmimiz, Allah'ın çağrısına cevap verin.) Cenâb-ı Hakk'ın hikmeti, insanların iki grup olmasını emretmiştir. Bir grup cennette, bir grup cehennemde, itaatkar bir grup, isyankar bir grup, hidayete ulaşan bir grup ve sapık bir grup vardır. Ve buna rağmen Cenab-ı Hak, hayır yolunu ve şer yolunu elçileri ve Nebileri eliyle apaçık açıklamıştır. Ve insanı, iyilik yolunu izlemekle kötülük yolunu izlemek arasında serbest kılmıştır.
Ey Allah'a itaatte eksik kalanlar ve Allah'a isyanla yürüyenler, Cenâb-ı Hak sizi kendi emrine ve Resûlünün emrine uymaya çağırıyor. Ve bilin ki, Cenab-ı Hak bize kendi emrine ve Resulunun emrine uymamızı emrettiğinde, işte bu bize acımasından dolayıdır. Gece gündüz işlediğimiz günahlardan ve taşkınlıklardan helak olmamamız için rahmettir. Kulun Allah’ın emrini ve Resulunun emrini kabul etmekle elde ettiği meyve büyük ve yücedir. İnsanın bundan ihtiyaç siz olması mümkün değildir. İşte bu gerçek hayattır.
Bu onurlu hayata ulaşmak için Yüce Rabbimiz'in size yaptığı bu asil davete icabet edecek misiniz?
Allah Teala şöyle buyurdu:
وَمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا اِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌ وَاِنَّ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ لَهِىَ الْحَيَوَانُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
Ankebut suresi 29.64 Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!
Sözümü söylüyorum. Benim ve sizin için Allah’tan bağışlanmak istiyorum.
İKİNCİ HUTBE
Ey bizim kavmimiz. Allah’ın davetini kabul edin.
Hamt alemlerin Rabbi Allaha aittir. Ey Allah im! Hamt ancak sana aittir. Sana çokça, temiz ve mübarek olan hamt ile hamt olsun. Sözünün eri olan hamt ve fazlası ile mükafatlandırılan hamt sana aittir.
Allahtan başka ilah olmadığına, tek olduğuna ve ortağı olmadığına şahitlik ederim. Ve yine muhakkak Hz. Muhammed’in Allah’ın cc. Kulu ve resulü olduğuna şahitlik ederim. Ey Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e, hane halkına ve sahabesine hepsine salat (dua), selam (esenlik) ve kutlu eyle.
Bundan sonra. Ey Müslümanlar.
(Ey kavmimiz, Allah'a çağıran kişiye cevap verin) Hangimiz kendi kavmine seslenir? Kimimiz kendi ümmetine seslenir? Kim dostlarına ve arkadaşlarına seslenir? Onlara şöyle diyordu: (Allah'ın davetçisine icabet edin ve ona inanın. O sizi bağışlayacaktır.) günahlarınızı giderir ve sizi acı bir azaptan korur.)
لهم: (أَجِيبُوا دَاعِيَ اللَّهِ وَآمِنُوا بِهِ يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ)،
Kim parça parça, mırıldanarak güvenilir nasihat eden lisani ile Rahim olan Rabbine dönün, Kerim olan Rabbine tövbe edin söyleyerek seslenir. Kim toplumuna nasihat ederek, hatırlatıcı olarak, davet edici olarak ve uyarıcı olarak şöyle seslenir: ‘’Ey kavmimiz! Allah’ın azabından sakının. Ey kavmimiz! Şu ayet-i kerimede olanlar olmayınız.’’ Söyler.
Ve o, başıboşlara ve haydutlara sadık bir nasihat diliyle: Rahman olan Rabbine dönün, bu cömert Rabbine tövbe edin diye bağıran ve toplumuna öğüt veren, hatırlatan, davet eden ve uyarıda bulunan:
Allah Teala şöyle buyurdu:
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذٖينَ بَدَّلُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ كُفْرًا وَاَحَلُّوا قَوْمَهُمْ دَارَ الْبَوَارِ
جَهَنَّمَ يَصْلَوْنَهَا وَبِئْسَ الْقَرَارُ
İbrahim suresi 14.28-29 Allah’ın nimetini küfre değişenleri ve kavimlerini helâk yurduna, yaslanacakları cehenneme sürükleyenleri görmedin mi? O, ne kötü duraktır!
Allah Teala şöyle buyurdu:
يَا قَوْمِ اِنَّمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا مَتَاعٌ وَاِنَّ الْاٰخِرَةَ هِىَ دَارُ الْقَرَارِ
Mumin suresi 40.39 Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı ancak (geçici) bir yararlanmadır. Ahiret ise ebedî olarak kalınacak yerdir."
Ey kavmim. Kim doğru yolu bulursa bu kendi nefsinin lehine doğru yolu bulmuş olur. Kimde yolunu sapıtırsa kendi sefsinin aleyhine yolunu sapıtmış olur. Senin Rabbin kullara zulmeden olmadı. Ey kavmim. İsyan bineğine binmeyin. İyilik ve kötülük ile cezalandıran Melikin hududunu aşmayın. Onlara Allah’ın Nebisi Nuh a.s. oğluna yaptığı nidası ile hatırlatır.
Allah Teala şöyle buyurdu:
وَهِىَ تَجْرٖى بِهِمْ فٖى مَوْجٍ كَالْجِبَالِ وَنَادٰى نُوحٌ ابْنَهُ وَكَانَ فٖى مَعْزِلٍ يَا بُنَیَّ ارْكَبْ مَعَنَا وَلَا تَكُنْ مَعَ الْكَافِرٖينَ
Hud suresi 11.42 Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nûh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna, "Yavrucuğum, bizimle beraber sen de bin, inkârcılarla birlikte olma" diye seslendi.
قَالَ سَاٰوٖى اِلٰى جَبَلٍ يَعْصِمُنٖى مِنَ الْمَاءِ قَالَ لَا عَاصِمَ الْيَوْمَ مِنْ اَمْرِ اللّٰهِ اِلَّا مَنْ رَحِمَ وَحَالَ بَيْنَهُمَا الْمَوْجُ فَكَانَ مِنَ الْمُغْرَقٖينَ
Hud suresi 11.43 O, "Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım" dedi. Nûh, "Bugün Allah'ın rahmet ettikleri hariç, O'nun azabından korunacak hiç kimse yoktur" dedi. Derken aralarına dalga giriverdi de oğlu boğulanlardan oldu.
Kim bu din ile beraberinde olanlar ile olursa onlar bu din ile beraber olanlardır. Enbiya ve resullerin yolunda yürüyenlerdir. İnsanlara merhamet eder. Onların doğru yolu bulmasına şiddete ve kabalığa baş vurmadan koşanlardır. Onlar insanların ellerinden tutar insanları cennete götürür ve onları cehennemden uzaklaştırır.
Sahihi Müslimde şu hadis mevcuttur:
ففي صحيح مسلم: (قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- «مَثَلِي كَمَثَلِ رَجُلٍ اسْتَوْقَدَ نَارًا فَلَمَّا أَضَاءَتْ مَا حَوْلَهَا جَعَلَ الْفَرَاشُ وَهَذِهِ الدَّوَابُّ الَّتِي فِي النَّارِ يَقَعْنَ فِيهَا وَجَعَلَ يَحْجُزُهُنَّ وَيَغْلِبْنَهُ فَيَتَقَحَّمْنَ فِيهَا قَالَ فَذَلِكُمْ مَثَلِي وَمَثَلُكُمْ أَنَا آخِذٌ بِحُجَزِكُمْ عَنِ النَّارِ هَلُمَّ عَنِ النَّارِ هَلُمَّ عَنِ النَّارِ فَتَغْلِبُونِي تَقَحَّمُونَ فِيهَا»،
Resulullah s.a.s. şöyle buyurdu: ‘’Bu da benim benzerim ateş yakan adam gibidir. Ateş etrafını aydınlattığı zaman kelebekler ateşin etrafında dönerek ateşe düşerler.
"Bu da benim gibi, ben de senin gibiyim. Seni ateşten alıkoyuyorum. Ateşten uzaklaş. Ateşten uzaklaş" dedi.
Ve beni yendiğinde, (elimden çıktığında) onun (ateşin) içine itileceksin."
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Benim ve sizin durumunuz, ateş yakıp da, ateşine cırcır böcekleri ve pervaneler düşmeye başlayınca, onlara engel olmaya çalışan adamın durumuna benzer. Ben sizi ateşten korumak için kuşaklarınızdan tutuyorum, siz ise benim elimden kurtulmaya, ateşe girmeye çalışıyorsunuz.” (Müslim,
Not: Hadisi Nasıl Anlamalıyız?
Bu hadis, Peygamber Efendimiz’in ümmetine olan şefkat ve merhametinin, onlara bir zarar gelmemesi için ne kadar gayret gösterdiğinin delilidir. Kendilerini ateşe atan pervaneler, bilgisizlik ve idraksizlikleri sebebiyle böyle yapıyor ve helâk oluyorlar. Oysa insanoğlu akıl ve idrak sahibidir. Bu vasıflara sahip olmayan hayvanlar gibi hareket etmemesi gerekir. İnsanın içine gireceği ateş cehennemdir. Cehennemden, onun yakıcı ateşinden korunmanın ve kurtulmanın yolu Allah ve Resûlü’nün emir ve tavsiyelerine uymak, helal-haram sınırını bilip tanımakla mümkündür. Peygamber Efendimiz, “Ben sizi ateşten korumak için kuşaklarınızdan tutuyorum” derken, size helâl ve haramın hudutlarını öğretiyor, insanı cehenneme götüren davranışlardan sizi haberdar ediyorum; buna rağmen siz, nefislerinizin arzusuna uyarak haramlara dalıyor, cehenneme girmenizi gerektirecek işler yapıyorsunuz, demek istiyor.
Gerçekten Kur’an ve Sünnet, hangi amellerin insanı cennete götüreceğini, hangilerinin cehenneme girmeye sebep olacağını çok açık bir şekilde ortaya koymuş, gözler önüne sermiştir. Yanmakta olan bir ateşe cırcır böceklerinin ve pervanelerin gelip düştüğünü, yanıp helâk olduğunu nasıl apaçık görüyorsak, cehennemlik ameller de onun kadar apaçık bellidir. Bu yasakları çiğneyenler, günahları ve dünyalık şehvetleri sebebiyle cehennem ateşinde yanacaklardır. Bu, Allah’a ve Peygamber’ine itaat etmemenin, emirlerine uymamanın sonucudur.
İmam Ahmet’in rivayetinde şu hadis mevcuttur:
وفي رواية أحمد: (فَجَعَلَ الْفَرَاشَ وَالْجَنَادِبَ يَقَعْنَ فِيهَا – قَالَ – وَهُوَ يَذُبُّهُنَّ عَنْهَا – قَالَ – وَأَنَا آخِذٌ بِحُجَزِكُمْ عَنِ النَّارِ وَأَنْتُمْ تَفَلَّتُونَ مِنْ يَدِي»،
Kelebekler ve çekirgeler o ateşe düşerler. Rivayet eden şöyle devam etti. -Resulullah sizi ateşten savunuyor.- Resulullah şöyle buyurdu: Ben sizi cehennem ateşinden alıkoymak istiyorum. Siz ise elimden kurtulup ateşe girmek istiyorsunuz.’’
Sahihi müslimde ayeti kerimesi nazil olunca şu hadis mevcuttur.
وَاَنْذِرْ عَشٖيرَتَكَ الْاَقْرَبٖينَ
Şuara suresi 26.214 (Önce) en yakın akrabanı uyar.
قَالَ انْطَلَقَ نَبِيُّ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- إِلَى رَضْمَةٍ مِنْ جَبَلٍ فَعَلاَ أَعْلاَهَا حَجَرًا ثُمَّ نَادَى «يَا بَنِي عَبْدِ مَنَافَاهْ إِنِّي نَذِيرٌ إِنَّمَا مَثَلِي وَمَثَلُكُمْ كَمَثَلِ رَجُلٍ رَأَى الْعَدُوَّ فَانْطَلَقَ يَرْبَأُ أَهْلَهُ فَخَشِيَ أَنْ يَسْبِقُوهُ فَجَعَلَ يَهْتِفُ يَا صَبَاحَاهْ»،
Ravi şöyle dedi: Nebi s.a.s. acele ile dağın en yüksek yerine gitti. En yüksek yerine taş koydu. Sonra şöyle nida etti. ‘’Ey Ben-i Abdi Menaf. Gerçekten ben uyarıcıyım. Gerçekten benim ile sizin benzeriniz bir adam gibidir. Bu adam düşmanı gördü. Gitti yakınlarını gözetliyor. Düşmanının kendisini geçeceğinden korkuyor. Ve uyanın diye bağırıyor.
Sahihayın kitabında şu hadis mevcuttur:
وفي الصحيحين: (عَنْ أَبِي مُوسَى عَنِ النَّبِيِّ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ «إِنَّ مَثَلِي وَمَثَلَ مَا بَعَثَنِيَ اللَّهُ بِهِ كَمَثَلِ رَجُلٍ أَتَى قَوْمَهُ فَقَالَ يَا قَوْمِ إِنِّي رَأَيْتُ الْجَيْشَ بِعَيْنَيَّ وَإِنِّي أَنَا النَّذِيرُ الْعُرْيَانُ فَالنَّجَاءَ. فَأَطَاعَهُ طَائِفَةٌ مِنْ قَوْمِهِ فَأَدْلَجُوا فَانْطَلَقُوا عَلَى مُهْلَتِهِمْ وَكَذَّبَتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ فَأَصْبَحُوا مَكَانَهُمْ فَصَبَّحَهُمُ الْجَيْشُ فَأَهْلَكَهُمْ وَاجْتَاحَهُمْ فَذَلِكَ مَثَلُ مَنْ أَطَاعَنِي وَاتَّبَعَ مَا جِئْتُ بِهِ وَمَثَلُ مَنْ عَصَانِي وَكَذَّبَ مَا جِئْتُ بِهِ مِنَ الْحَقِّ».
Ebu Musa'dan, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den rivayetle şöyle dedi: "Benim benzerim ve Allah'ın beni gönderdiği örnek, kavmine gelen bir adamın benzeri gibidir. Adam şöyle dedi ki: 'Ey kavmim, ben iki gözüm ile orduyu gördüm. Ben elbisesiz uyarıcıyım. Hemen kurtulun. Kavminden bir grup ona itaat etti, geri döndüler ve vaktinde ayrıldılar. Bir kısmı da bunu yalanladı, oldukları yerde kaldılar. Ordu, onları yok edip istila etti. İşte bu, bana itaat eden ve getirdiğime uyan kimsenin benzeridir. Bana isyan eden ve getirdiğim gerçeği yalanlayan kişinin benzeridir."
Müslüman kardeş. Bu değerli dünyada zafer elde etmek için Aziz ve celil olan Allah’ın sana yönelttiği bu değerli daveti kabul ettin mi? Bu davete girmen ve onu kabul etmen yol işaretlerinden bir işaret olur. Sen bu konuda serbest değilsin. Allah’ın davetinden sana sunulana iman edemez ve onu kabul edemezsin. Çünkü kabul etmek Allah için ve Resulullah s.a.s. içindir. O kabul hakiki mihenk taşıdır. Ve iman için davranışların görünümüdür.
Allah Teala şöyle buyurdu:
اِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنٖينَ اِذَا دُعُوا اِلَى اللّٰهِ وَرَسُولِهٖ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ اَنْ يَقُولُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا وَاُولٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Nur suresi 24.51 Aralarında hüküm vermek için Allah'a (Kur'an'a) ve Resûlüne davet edildiklerinde, mü'minlerin söyleyeceği söz ancak, "işittik ve iman ettik" demeleridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
Dua
Tarih: 24 Kasım 2024
Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI
(Emekli Müftü, İcazetli)
Hamidi İbrahem netten alıntıdır