Şeyh Abdulbari bin Avad es-Sabeti Hazretleri -Allah onu korusun- "Gerçek Kayıp" başlıklı Cuma hutbesinde, geçici dünya kaybı değil, ebedi ahiret kaybı olan gerçek kayıptan bahsetti.
İnsanları Yüce Allah'ın rızasını kazanmaya ve O'nun haklarını zayi ederek, emirlerine karşı gelerek ve yasakladıklarına uyarak apaçık bir kayba düşmekten kaçınmaya çağırdı.
Kaybetmenin birçok çeşidinden bahsetti ve tüm Müslümanların bunlardan sakınması için kaybedenlerin özelliklerini açıkladı.
Müslümanlara hayırlı bir sonuç ve güzel bir yönetim bahşeden Allah'a hamd olsun. Kardeşlik nimeti ve ziyaretin mükafatı için O'na hamd ve sena ederim ve O'na şükrederim. Tek ve ortağı olmayan Allah'tan başka ilah olmadığına şahitlik ederim. O'nun şeriatı kurtuluş yolu ve en güzel ticarettir.
Efendimiz ve peygamberimiz Hz. Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim. Kim O'nun hidayetine uyarsa kurtuluşa erer ve kurtuluşa erer. Kim de yolundan saparsa hüsrana zarara uğrar. Allah'ın salatı ve selamı O'na, ailesine ve ashabına olsun.
Size ve kendime Allah'tan korkmanızı tavsiye ediyorum. Yüce Allah şöyle buyurdu:
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِهٖ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ
Al-i İmran suresi 3.102 Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının ve siz ancak müslümanlar olarak ölün.
Hayat kâr ile zarar arasında gidip gelir. Ve insan, zarardan uzaklaşıp hayatının işlerinde zafer kazanmaya çalışır. İnsan kârla sevinir ve gururlanır, zararla da üzülür.
Zira kayıp zarar, tadı acı, sonucu acı olan bir şeydir. Bazı insanlar dünyevi bir kayıp yaşadıklarında, ceplerini yırtarlar. Yanaklarına vururlar ve cehalet çığlığıyla dua ederler.
Ancak asıl kayıp, bu dünyanın kaybı, paranın, mevkinin, makamın, işin veya işletmenin kaybı değildir. Asıl kayıp, ebedi ahiretin kaybıdır. Bu dünyanın zevkleri, kâr ve zararın ölçüsü değildir. Bu dünyada kazananlardan kaçı Kıyamet Günü'nde kaybedenlerdir? Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
فَاعْبُدُوا مَا شِئْتُمْ مِنْ دُونِهٖ قُلْ اِنَّ الْخَاسِرٖينَ الَّذٖينَ خَسِرُوا اَنْفُسَهُمْ وَاَهْلٖيهِمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اَلَا ذٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبٖينُ
Zümer suresi 39.15 "Siz de Allah'tan başka dilediğiniz şeylere ibadet edin!" De ki: "Şüphesiz hüsrana uğrayanlar, kıyamet gününde kendilerini ve ailelerini hüsrana sokanlardır. İyi bilin ki bu, apaçık hüsranın (kaybın) ta kendisidir."
Akıllıların terazisinde kâr ve zarar, imanın kârı ve ahireti kazanmanın kârıdır. İnsan ise ne kadar çok şey biriktirirse biriktirsin, ne kadar çok elde ederse etsin, sahip olursa olsun, gasp ederse etsin, hayatında ve kaderinde daima kaybedendir.
Allah Teala şöyle buyurdu:
وَالْعَصْرِ..اِنَّ الْاِنْسَانَ لَفٖى خُسْرٍ
Asır suresi 103.1-2 Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir
اِلَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ
Asır suresi 103.3 Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).
İnanıp imanlarını güzel ameller işleyerek yerine getirenler, sabredenler ve hak yolunda yürüyenler, işte onlar kazananlardır.
En büyük kayıp dinin kaybıdır. Bu dünyada din dışında her kayıp önemsizdir. Çünkü dinde meydana gelen bir musibet, sahibinin ahirette helak olmasına sebep olur.
Şüphe veya hevadan kaynaklanan bir sapma sebebiyle dinini kaybetmek, yahut onun rükünlerini ihmal edip hükümlerini zayıflatmak, yahut dünyevi menfaatlerine ve kendi çıkarlarına hizmet etmek için onu istismar etmektir.
İşte bu yüzden Peygamber Efendimiz -Allah ona salat ve selam etsin- şöyle dua etmiştir:
ولهذا كان دعاءُ النبي - صلى الله عليه وسلم -: «ولا تجعل مُصيبتَنا في دينِنا».
"Ve belamızı dinimize bulaştırma."
Kim amelini ihmal eder ve onu kazanmakta ihmalkârlık ederse, kıyamet günü onun terazisindeki iyilikleri hafif olur. Ameli eksik olur. Kötülükleri iyiliklerinden ağır basar ve o, ziyan edenlerden olur. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
وَالْوَزْنُ يَوْمَئِذٍ الْحَقُّ فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَاُولٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Araf suresi 7.8 O gün amellerin tartılması da haktır. Kimlerin sevabı ağır basarsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازٖينُهُ فَاُولٰئِكَ الَّذٖينَ خَسِرُوا اَنْفُسَهُمْ بِمَا كَانُوا بِاٰيَاتِنَا يَظْلِمُونَ
Araf suresi 7.9 Ama kimlerin sevabı da hafif gelirse, işte onlar âyetlerimize haksızlık etmiş olmaları sebebiyle kendilerini ziyana sokanlardır.
Adem ve Havva yeryüzüne gönderildiğinde Allah Teala şöyle buyurdu:
قَالَا رَبَّنَا ظَلَمْنَا اَنْفُسَنَا وَاِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرٖينَ
Araf suresi 7.23 Dediler ki: "Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz."
Kim Allah'ın affını, mağfiretini, rahmetini ve yakınlığını kaybederse o, ziyan edenlerdendir.
Kaybedenlerin özelliklerinden bazıları şunlardır: Sözünü bozmak, ahitleri bozmak, anlaşmaları bozmak, şüpheleri yaymak, hevesleri uyandırmak ve onları beslemek suretiyle yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaktır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
اَلَّذٖينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ مٖيثَاقِهٖ وَيَقْطَعُونَ مَا اَمَرَ اللّٰهُ بِهٖ اَنْ يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِى الْاَرْضِ اُولٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Bakara suresi 2.27 Onlar, Allah'a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah'ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
Kâfirlere itaat etmek ve onlarla dostluk kurmak, bir kayıp işaretidir. Kuran bizi bunun kötü sonuçları ve sonuçları konusunda uyarır. Yüce Allah şöyle buyurur:
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اِنْ تُطٖيعُوا الَّذٖينَ كَفَرُوا يَرُدُّوكُمْ عَلٰى اَعْقَابِكُمْ فَتَنْقَلِبُوا خَاسِرٖينَ
Al-i İmran suresi 3.149 Ey iman edenler! Siz eğer kâfir olanlara uyarsanız sizi gerisin geriye (küfre) çevirirler de büsbütün hüsrana uğrarsınız.
Kaybedenlerin özelliklerinden biri de ibadetlerinin dünya menfaatleri etrafında dönmesidir. Allah Teala şöyle buyurdu:
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَعْبُدُ اللّٰهَ عَلٰى حَرْفٍ فَاِنْ اَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَاَنَّ بِهٖ وَاِنْ اَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انْقَلَبَ عَلٰى وَجْهِهٖ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةَ ذٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبٖينُ
Hac suresi 22.11 İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'a kıyıdan kenardan kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa, gönlü onunla hoş olur. Şâyet başına bir kötülük gelirse, gerisingeri (küfre) dönüverir. O dünyayı da kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir.
Allah'a ibadet etmeyen ve O'nu tesbih etmeyen insanlar vardır. Ancak refah zamanlarında ibadet ederler. Dünya hayatı evlerine geldiğinde Rablerine ibadet eder ve O'na itaat ederler. Dünya hayatlarından çekilince ise Rablerine ibadet etmekten yüz çevirirler. Refah zamanlarında ibadete sarılırlar. Ancak sıkıntı zamanlarında yüz çevirirler. Böylece hem bu dünyayı hem de ahireti kaybederler.
İbn Abbas -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: “Bir adam Medine’ye gelirdi. Eğer karısı bir erkek çocuk doğurur ve atları da doğum yaparsa, “Bu güzel bir dindir” derdi. Fakat karısı doğurmazsa ve atları da doğum yapmazsa, “Bu kötü bir dindir” derdi.” Buhari rivayet etmiştir.
Kayıplardan biri de Kur'an'ın kesin vahyinde şöyle bildirilmesidir: Allah Teala şöyle buyurdu:
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تُلْهِكُمْ اَمْوَالُكُمْ وَلَا اَوْلَادُكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ فَاُولٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Münafıkkun suresi 63.9 Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah'ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
Kim malını ilah edinir, çocuklarıyla meşgul olur ve bu yüzden ibadet ve itaati ihmal eder, bunun kazanç yolu olduğunu sanırsa, bu kişi kuruntu içinde ve aldanmıştır. Bunun, zevk, emniyet ve bereket yolu olduğunu hayal eder zanneder. Oysa fakir kişi, zarar yolunda yürüdüğünü bilmez.
Kim kardeşini haksız yere ve saldırgan bir şekilde öldürürse, dünya nimetleri içinde yaşasa ve zevk alsa bile, mutlaka hüsrana zarara uğrar. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ اَخٖيهِ فَقَتَلَهُ فَاَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِرٖينَ
Maide suresi 5.30 Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu.
Kim şeytanı kendisine veli dost edinirse Şeytan kendisine gecesinde, gündüzünde, sözlerinde, amellerinde, malında ve varacağı yerinde hükmeder. O kimse, ziyana uğrar. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
وَلَاُضِلَّنَّهُمْ وَلَاُمَنِّيَنَّهُمْ وَلَاٰمُرَنَّهُمْ فَلَيُبَتِّكُنَّ اٰذَانَ الْاَنْعَامِ وَلَاٰمُرَنَّهُمْ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلْقَ اللّٰهِ وَمَنْ يَتَّخِذِ الشَّيْطَانَ وَلِیًّا مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَقَدْ خَسِرَ خُسْرَانًا مُبٖينًا
Nis suresi 4.119 "Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adak için) hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o apaçık bir hüsrana düşmüştür.
Islah eden peygamberler, ziyanın kaynaklarını görür ve onlara karşı uyarır. Bunların en önemlisi, ziyanın zararın artmasına sebep olan günahtır. Yüce Allah, Hud aleyhisselam'ın diliyle K. Kerimde şöyle buyurmuştur:
قَالَ يَا قَوْمِ اَرَاَيْتُمْ اِنْ كُنْتُ عَلٰى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبّٖى وَاٰتٰینٖى مِنْهُ رَحْمَةً فَمَنْ يَنْصُرُنٖى مِنَ اللّٰهِ اِنْ عَصَيْتُهُ فَمَا تَزٖيدُونَنٖى غَيْرَ تَخْسٖيرٍ
Hud suresi 11.63 Salih, dedi ki: "Ey kavmim! Söyleyin bakayım, eğer ben Rabbim tarafından apaçık bir delil üzerinde isem ve bana tarafından bir rahmet (peygamberlik) vermişse, O'na karşı geldiğim takdirde beni Allah'tan kim koruyabilir? Demek ki, zarara uğratmaktan başka bana katkınız olmaz."
Kaybedenlerin zararda olanların özelliklerinden biri de Allah'ın azabından emin olmalarıdır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
اَفَاَمِنُوا مَكْرَ اللّٰهِ فَلَا يَاْمَنُ مَكْرَ اللّٰهِ اِلَّا الْقَوْمُ الْخَاسِرُونَ
Araf suresi 7.99 Yoksa Allah'ın tuzağından emin mi oldular? Ziyana uğrayan kavimden başkası Allah'ın tuzağından emin olamaz.
Kaybın ve acı pişmanlığın bir biçimi de, Müslümanın birçok salih amel işledikten sonra iyilik terazisinin iflas etmesidir. Terazinin telafi edemediği pişmanlık artar. Bu yüzden kefaret, kulların günahlarını yüklenmek olur. Yaptığı yanlıştan dolayı üzgün bir şekilde bu dünyadan ayrılır. Ve kaybı telafi edecek hiçbir yer kalmaz.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
وفي هذا يقول الرسولُ - صلى الله عليه وسلم -: «تَدرون ما المُفلِسُ؟». قالوا: المُفلِسُ فينا من لا دِرهَم له ولا متاع، فقال: «إن المُفلِسَ من أمَّتي يأتي يوم القيامة بصلاةٍ وصيامٍ وزكاةٍ، ويأتي وقد شتَمَ هذا، وقذَفَ هذا، وأكَلَ مالَ هذا، وسفَكَ دمَ هذا، وضرَبَ هذا. فيُعطَى هذا من حسناتِه، وهذا من حسناتِه، فإن فنِيَت حسناتُه قبل أن يُقضَى ما عليه أُخِذَ من خطاياهم فطُرِحَت عليه، ثم طُرِح في النار»؛ رواه مسلم.
“Müflis kimdir biliyor musunuz?” Ashab: “Bizim aramızda müflis, bir dirhemi ve hiçbir malı olmayan kimsedir.” dediler. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ümmetimin müflisi, kıyamet günü namazını kılmış, orucunu tutmuş, zekâtını vermiş olarak gelir. Fakat buna sövmüş, buna iftira etmiş, bunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş ve buna vurmuş olarak gelir. Buna alacaklılarına sevaplarından verilir. buna da sevaplarından verilir. Borcu ödenmeden önce sevapları biterse, onların günahları alınır, onun üzerine yüklenir ve ateşe atılır.” Müslim rivayet etmiştir.
Kim Allah'a kavuşmayı inkâr eder, O'nun için çalışmaz, dünya hayatından ümidini keser ve kendini aldatırsa, o ziyana uğrayanlardandır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
قَدْ خَسِرَ الَّذٖينَ كَذَّبُوا بِلِقَاءِ اللّٰهِ حَتّٰى اِذَا جَاءَتْهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً قَالُوا يَا حَسْرَتَنَا عَلٰى مَا فَرَّطْنَا فٖيهَا وَهُمْ يَحْمِلُونَ اَوْزَارَهُمْ عَلٰى ظُهُورِهِمْ اَلَا سَاءَ مَا يَزِرُونَ
Enam suresi 6.31 Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara ansızın o saat (kıyamet) gelip çatınca, bütün günahlarını sırtlarına yüklenerek, "Hayatta yaptığımız kusurlardan ötürü vay hâlimize!" diyecekler. Dikkat edin, yüklendikleri günah yükü ne kötüdür!
Gözleri ağlatan, ruhları mahzun eden kayıp zarar, Kur’an’dan etkilenmeyen, ayetlerine teslim olmayan, vaazlara nasihat lara icabet etmeyen kalbin ölümü ve katılaşmasıdır.
Allah Teala şöyle buyurdu:
وَلَقَدْ ذَرَاْنَا لِجَهَنَّمَ كَثٖيرًا مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لَا يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ اَعْيُنٌ لَا يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ اٰذَانٌ لَا يَسْمَعُونَ بِهَا اُولٰئِكَ كَالْاَنْعَامِ بَلْ هُمْ اَضَلُّ اُولٰئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
Araf suresi 7.179 Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.
Zarara uğrayıp kaybedenlerden biri de Kur'an'ı terk etmek ve K. Kerim kıraatini okumasını terk etmektir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ اِنَّ قَوْمِى اتَّخَذُوا هٰذَا الْقُرْاٰنَ مَهْجُورًا
Furkan suresi 25.30 Peygamber, "Ey Rabbim! Kavmim şu Kur'an'ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi" dedi.
Zarara uğrayıp kaybedenlerden biri de namazı kaçırmak veya geciktirmektir.
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
، قال رسول الله - صلى الله عليه وسلم -: «الذي تفوتُه صلاةُ كأنَّما وُتِرَ أهلَه ومالَه».
"Kim bir namazı kaçırırsa, sanki ailesini ve malını kaybetmiş gibidir."
Sabah namazının vaktini uyuyarak geçirmek ve namazı güneş doğduktan sonra kılmak büyük bir kayıp ve büyük bir başarı ve kazanç fırsatını kaçırmaktır.
Bu konuda Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
وفي ذلك قال رسولُ الله - صلى الله عليه وسلم -: «ذاك رجلٌ بالَ الشيطانُ في أُذنَيْه»، أو قال: «في أُذنِه».
"Bu, şeytanın kulaklarına işediği bir adamdır." veya "Kulağına işediği bir adamdır." Buyurmuştur.
Zamanı boşa harcamak bir kayıp biçimidir. Zaman telafi edilemez ve bir kez geçtiğinde geri kazanılamaz. Akıllı bir insan, zamanın ne kadar hızlı geçtiğini düşünür ve ne kadar zaman kazandığını, ne kadar zaman kaybettiğini bilir. Böylece hayatın kayıpları ardı ardına gelip onu şaşırtmaz.
Bu kayıp bütün milletin tamamının başına gelebilir.
Allah Teala şöyle buyurdu:
وَكَاَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ عَتَتْ عَنْ اَمْرِ رَبِّهَا وَرُسُلِهٖ فَحَاسَبْنَاهَا حِسَابًا شَدٖيدًا وَعَذَّبْنَاهَا عَذَابًا نُكْرًا
Talak suresi 65.8 Nice kentlerin halkı Rablerinin ve O'nun elçilerinin emrinden uzaklaşıp azdılar. Bu yüzden kendilerini çetin bir hesaba çektik ve görülmedik bir azaba çarptırdık.
فَذَاقَتْ وَبَالَ اَمْرِهَا وَكَانَ عَاقِبَةُ اَمْرِهَا خُسْرًا
Talak suresi 65.9 Böylece yaptıklarının cezasını tattılar ve işlerinin sonu tam bir hüsran oldu.
Allah'ın yolundan sapan, O'nun emrine karşı gelen, günah ve haddi aşan, Allah ve elçilerinin hidayetine isyan eden bir milletin sonu pişmanlık, bela, yoksulluk, zulüm ve ne güvenliğin ne de istikrarın olmadığı korkunç bir hayat olacaktır. Bu, Allah'ın kanunudur. Yüce Allah şöyle buyurur:
سُنَّةَ اللّٰهِ فِى الَّذٖينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْدٖيلًا
Ahzap suresi 33.62 Daha önce gelip geçenler hakkında da Allah'ın kanunu böyledir. Allah'ın kanununda asla değişme bulamazsın.
Allah, beni ve sizi yüce Kur'an ile mübarek kılsın ve içindeki ayetler ve hikmetli zikirlerle beni ve sizi faydalandırsın.
Bunu söylüyorum ve Yüce Allah'tan benim ve sizin için mağfiret diliyorum. O'ndan mağfiret dileyin. Zira Allah, çok bağışlayandır. Çok merhamet edendir.
Lütufları için Allah'a hamd olsun. Hidayet ve lütfu için de Allaha şükürler olsun. Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur, tektir, ortağı yoktur. Bunları söylemek Allah’ın azametini yüceltmek içindir.
Şehadet ederim ki, Efendimiz ve Peygamberimiz Hz. Muhammed Allah’ın kulu ve elçisidir. Allah'ın salatı ve selamı Hz. Muhammed’e, ailesine ve ashabına arkadaşlarına olsun.
O halde ben sana ve kendime Allah'tan korkmayı tavsiye ediyorum. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدٖيدًا..يُصْلِحْ لَكُمْ اَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظٖيمًا
Ahzap suresi 33.70-71 Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Resûlüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.
İşte burada akıllı kişi -Allah'ın kulları- şunu sorar: Kendimi zarardan nasıl korurum? Kârlı ticaret nerede? Kur'an-ı Kerim, pişmanlık ve pişmanlık duymayan, zarardan emin, kârlı ve bereketli ticaretin özelliklerini açıklamıştır. Bu, Allah Teâlâ ile yapılan ticarettir. Yüce Allah şöyle buyurur:
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى تِجَارَةٍ تُنْجٖيكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَلٖيمٍ
Saf suresi 61.10 Ey iman edenler! Sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi size?
تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَرَسُولِهٖ وَتُجَاهِدُونَ فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Saf suresi 61.11 Allah'a ve peygamberine inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır.
Subhan olan Allah Teala şöyle buyurdu:
اِنَّ الَّذٖينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللّٰهِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَنْ تَبُورَ
Fatır suresi 35.29 Şüphesiz, Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler.
Bu ticarete aşırılığa gidip işe girişenler Allah yolunda olmayanlar pişmanlıkla kalplerini parçalayacaklar ve yeri doldurulamaz bir fırsatı kaybetmenin vicdan azabıyla ruhlarını eriteceklerdir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
قَدْ خَسِرَ الَّذٖينَ كَذَّبُوا بِلِقَاءِ اللّٰهِ حَتّٰى اِذَا جَاءَتْهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً قَالُوا يَا حَسْرَتَنَا عَلٰى مَا فَرَّطْنَا فٖيهَا وَهُمْ يَحْمِلُونَ اَوْزَارَهُمْ عَلٰى ظُهُورِهِمْ اَلَا سَاءَ مَا يَزِرُونَ
Enam suresi 6.31 Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara ansızın o saat (kıyamet) gelip çatınca, bütün günahlarını sırtlarına yüklenerek, "Hayatta yaptığımız kusurlardan ötürü vay hâlimize!" diyecekler. Dikkat edin, yüklendikleri günah yükü ne kötüdür!
اللهم صلِّ على محمدٍ وأزواجه وذرِّيَّته كما صلَّيتَ على آل إبراهيم، وبارِك اللهم على محمدٍ وأزواجه وذرِّيَّته كما بارَكتَ على آل إبراهيم، إنك حميدٌ مجيدٌ، وارضَ اللهم عن الخلفاء الأربعة الراشِدين: أبي بكرٍ، وعُمر، وعُثمان، وعليٍّ، وعن الآل والصَّحبِ الكِرام، وعنَّا معهُم بعفوِك وكرمِك وإحسانِك يا أرحمَ الراحِمِين.
Allah'ım! Hz. Muhammed'e, eşlerine ve zürriyetine, İbrahim ailesine bereket verdiğin gibi bereket ver. Allah'ım! Hz. Muhammed'e, eşlerine ve zürriyetine, İbrahim ailesine bereket verdiğin gibi bereket ver. Şüphesiz sen övülmeye layıksın ve yücesin. Allah'ım! Affın, keremin ve lütfunla, dört raşid halifeden: Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali'den, onların şerefli ailelerinden ve arkadaşlarından ve onlarla birlikte bizden razı ol. Ey merhametlilerin en merhametlisi!
اللهم أعِزَّ الإسلامَ والمُسلمين، اللهم أعِزَّ الإسلامَ والمُسلمين، وأذِلَّ الكفرَ والكافِرين، ودمِّر اللهم أعداءَك أعداءَ الدين، واجعل اللهم هذا البلدَ آمنًا مُطمئنًّا وسائرَ بلاد المُسلِمين.
Allah'ım! İslam'ı ve Müslümanları yücelt. Allah'ım! İslam'ı ve Müslümanları yücelt. Küfrü ve kafirleri zelil kıl. Allah'ım! Senin düşmanlarını, din düşmanlarını yok et. Allah'ım! Bu ülkeyi ve bütün Müslüman ülkelerini emniyet ve selamet içinde kıl.
اللهم إنا نسألُك يا الله يا قوي يا عزيز يا جبار يا مُنتقِم، نسألُك يا الله بأسمائِك الحُسنى وصفاتِك العُلى، اللهم نسألُك باسمِك الأعظم الذي إذا دُعيتَ به أجبتَ، وإذا سُئِلتَ به أعطيتَ، اللهم إنا نسألُك يا الله بأنك أنت الأحدُ الصمدُ الذي لم يلِد ولم يُولَد ولم يكُن له كُفوًا أحد، اللهم إنا نسألُك يا الله أن تحفظَ إخوانَنا وتنصُرهم في سُوريا، اللهم احفَظهم بحفظِك، واكلأهم برعايتِك، اللهم كُن لهم مُؤيِّدًا ونصيرًا وظهيرًا يا رب العالمين.
Allah'ım! Senden istiyoruz, Allah'ım, ey kuvvetli, ey mutlak galip, ey cebbar, ey intikam alıcı. Senden, Allah'ım, güzel isimlerin ve yüce sıfatlarınla istiyoruz. Allah'ım! Senden, kendisiyle dua edilirse icabet ettiğin, kendisiyle dua edilirse verdiğin en büyük isminle istiyoruz. Allah'ım! Senden istiyoruz, Allah'ım. Zira Sen birsin, her şeye kadirsin, doğurmamış ve doğurulmamışsın. Hiçbir şey Senin dengi değilsin. Allah'ım, Senden kardeşlerimizi korumanı ve onlara Suriye'de zafer vermeni istiyoruz. Allah'ım! Onları korumanla koru ve onları şefkatinle gözet. Allah'ım! Onların yardımcısı, yardımcısı ve savunucusu ol, ey alemlerin Rabbi.
اللهم إنهم حُفاةٌ فاحمِلهم، وعُراةٌ فاكسُهم، ومظلومون فانتصِر لهم، ومظلومون فانتصِر لهم، ومظلومون فانتصِر لهم، اللهم انتصِر لهم يا قوي يا عزيز.
Allah'ım! Onlar yalınayaktır. Onların ayaklarını giyindir. Onlar çıplaktır, onları giydir. Onlar mazlumdur, onlara yardım et. Onlar mazlumdur, onlara yardım et. Allah'ım! Onlara yardım et, ey güçlü, ey güçlü Allah’ım.
اللهم عليك بطاغية الشام وأعوانِه، اللهم فرِّق جمعَهم، وشتِّت شملَهم، واجعَل الدائِرَة عليهم، اللهم أرِنا فيهم عجائِبَ قُدرتِك يا رب العالمين عاجلاً غيرَ آجلٍ، اللهم إنهم طغَوا وبغَوا وأسرَفوا في طُغيانِهم، اللهم زلزِل الأرضَ من تحت أقدامِهم، وصُبَّ العذابَ عليهم من فوقِهم.
Allah'ım, Şam zalimi ve taraftarlarıyla baş et. Allah'ım! Onların topluluklarını dağıt. Onları dağıt ve onlara karşı zafer kazan. Allah'ım! Ey âlemlerin Rabbi, onlar üzerindeki kudretinin mucizelerini bize tez zamanda göster, geç zamanda değil. Allah'ım! Onlar aşırı gittiler, zulmettiler ve aşırı gittiler. Allah'ım! Ayaklarının altındaki yeri sars ve yukarıdan onlara azap yağdır.
اللهم مُنزِل الكتاب، مُجرِي السحاب، هازِم الأحزاب، اهزِمهم وانصُر المُسلمين عليهم يا ذوي يا متين، يا عزيز يا جبار، إنك على كل شيء قدير.
Ey Kitabı indiren, bulutları yürüten, kabileleri bozguna uğratan Allah'ım! Onları hezimete uğrat ve Müslümanlara onlara karşı zafer ver. Ey kudret sahibi, ey mutlak galip, ey mutlak galip! Sen her şeye kadirsin.
اللهم إنا نسألُك الجنةَ وما قرَّبَ إليها من قولٍ وعملٍ، ونعوذُ بك من النار وما قرَّبَ إليها من قولٍ وعملٍ.
Allah'ım! Senden cenneti ve ona yaklaştıracak söz ve amelleri dileriz. Ateşten ve ona yaklaştıracak söz ve amellerden Sana sığınırız.
اللهم أصلِح لنا دينَنا الذي هو عصمةُ أمرِنا، وأصلِح لنا دُنيانا التي فيها معاشُنا، وأصلِح لنا آخرتَنا التي إليها معادُنا، واجعل الحياةَ زيادةً لنا في كل خيرٍ، والموتَ راحةً لنا من كل شرٍّ يا رب العالمين.
Allah'ım! Bizim için işlerimizin koruyucusu olan dinimizi düzelt. Geçimimizi içinde sağladığımız dünyamızı düzelt. Dönüşümüz ona olan ahiretimizi düzelt. Hayatı bizim için hayırlarda artış, ölümü de bizim için kötülüklerden kurtuluş kıl. Ey âlemlerin Rabbi.
اللهم أعِنَّا ولا تُعِن علينا، وانصُرنا ولا تنصُر علينا، وامكُر لنا ولا تمكُر علينا، واهدِنا ويسِّر الهُدى لنا، وانصُرنا على من بغَى علينا.
Allah'ım! Bize yardım et. Bize karşı düşmanlarımıza yardım etme. Bize yardım et. Bize karşı düşmanlarımıza yardım etme. Bizim için düşmanlarımıza tuzak kur. Bize karşı tuzak kurma. Bizi doğru yola ilet ve hidayetini bizim için kolaylaştır. Bize karşı aşırı gidenlere karşı bizi destekle.
اللهم اجعَلنا لك شاكِرين، لك ذاكِرين، لك مُخبِتين، لك أوَّاهِين مُنيبين.
Allah'ım! Bizi sana şükreden, seni hatırlayan, sana karşı tevazu gösteren ve sana tövbe edenlerden eyle.
اللهم تقبَّل توبتَنا، واغسِل حوبَتَنا، وثبِّت حُجَّتَنا، وسدِّد ألسِنَتنا، واسلُل سخيمَةَ قُلوبِنا.
Allah'ım! Tövbelerimizi kabul et. Günahlarımızı temizle. Delillerimizi sağlamlaştır. Dillerimizi doğru yola ilet ve kalplerimizden kini gider.
اللهم اشفِ مرضانا، واغفِر لموتانا، وفرِّج هُمومَنا، وفُكَّ أسرانا يا رب العالمين.
Allah’ım! Hastalarımıza şifa ver. Ölülerimize mağfiret eyle. Sıkıntılarımızı gider. Esirlerimizi kurtar. Ey âlemlerin Rabbi.
اللهم وفِّق إمامنا لما تُحبُّ وترضى، اللهم وفِّقه لهثداك، واجعَل عملَه في رِضاك يا رب العالمين، ووفِّق جميعَ وُلاة أمور المُسلمين للعمل بكتابِك، وتحكيم شرعِك يا أرحم الراحمين.
Allah'ım! İmamımızı idare edenimizi sevdiğin ve razı olduğun şeye hidayet et. Allah'ım! Onu kendi hidayetine hidayet et ve işini senin rızan doğrultusunda yap. Ey âlemlerin Rabbi. Bütün Müslüman yöneticileri kitabınla amel etmeye ve şeriatını uygulamaya muvaffak kıl. Ey merhametlilerin en merhametlisi.
Allah Teala şöyle buyurdu:
قَالَا رَبَّنَا ظَلَمْنَا اَنْفُسَنَا وَاِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرٖينَ
Araf suresi 7.23 Dediler ki: "Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz."
وَالَّذٖينَ جَاؤُ مِنْ بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذٖينَ سَبَقُونَا بِالْاٖيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فٖى قُلُوبِنَا غِلًّا لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا رَبَّنَا اِنَّكَ رَؤُفٌ رَحٖيمٌ
Haşr suresi 59.10 Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin."
Allah Teala şöyle buyurdu:
يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ اَبْصَارَهُمْ كُلَّمَا اَضَاءَ لَهُمْ مَشَوْا فٖيهِ وَاِذَا اَظْلَمَ عَلَيْهِمْ قَامُوا وَلَوْ شَاءَ اللّٰهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَاَبْصَارِهِمْ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ
Bakara suresi 2.20 Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. Karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görme duyularını giderirdi. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
Allah Teala şöyle buyurdu:
اِنَّ اللّٰهَ يَاْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَاٖيتَاٸِ ذِى الْقُرْبٰى وَيَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْیِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Nahl suresi 16.90 Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.
فاذكروا اللهَ يذكُركم، واشكُروه على نعمِه يزِدكم، ولذِكرُ الله أكبر، واللهُ يعلمُ ما تصنَعون.
Öyleyse Allah'ı anın ki, O da sizi ansın. Nimetlerine şükredin ki, O da nimetlerini artırsın. Allah'ı anmak en büyüktür. Allah, yaptıklarınızı bilir.
Tercüme Tarih: 16 Temmuz 2025
Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI
(Emekli Müftü, İcazetli)
Okunma Tarihi: 30.06.1434 Hicri
Yayın Tarihi : 24 Ocak 2014
Okuyan: Şeyh Abdulbari bin Avad el-Subeyti. Mescid-i Nebevi Vaazı (Medine. Mescid-i Nebi
dan alıntıdır.