Fatih Sultan KAR


HER 19 MAYIS GÜNÜ RİZE’DE ÇİFTE BAYRAM KUTLANIRDI

e-mail: fatihsultan.kar@gmail.com - Web: www.fatifsultankar.com


Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yurdu kurtarmak için Samsun’a ayak bastığı anlamlı günün 34. yıldönümü olan 19 Mayıs 1953 tarihi Rizespor’un kuruluş günü olarak kararlaştırılıyordu. 27 Nisan ile 30 Nisan tarihleri arasında Rize Gazetesi’nde yayınlanan Rizespor ve Gençlik Kulübü Nizamnamesi’nde; Manifaturacı Yakup Temizel 1, Manifatutacı Atıf Taviloğlu 2, Manifaturacı İsmet Bilsel 3, Defterdar Yaşar Dömlekçioğlu 4 ve Muharrem Kürkçü 5’nolu kurucu olarak yer alıyordu. Rizespor’un kuruluşu çok özverili çabalar sonucu gerçekleşmişti. 1953 yılında, şehrin önde gelen tüccar ve eski futbolcularından Atıf Taviloğlu ve Muharrem Kürkçü, yakın çevresi ile bir araya gelip Rize vilayetinin adını taşıyacak yeni bir kulüp kurmak üzere; Belediye-Taksi durağı meydanında bulunan binadaki lokalde toplanmışlardı.

DAR ZAMANIN ALTIN ADAMLARI

Rize’de yaşam koşulları malumdu. Para yoktu. Hatta eskilerin deyimiyle “Kıtlık” vardı. Kuruluş masrafları nasıl karşılanacak, kulüp nasıl yaşatılacaktı. Herkesin kafasından bu sorular geçiyordu. Atıf Tavıloğlu bir ara toplantı salonundan ayrıldı. Bir süre sonra elinde Gülbahar (Haldoz) mahallesindeki bahçesinden söküp getirdiği bir limon fidanı ile girdi salona ve geliri kuruluş için kulübe bırakılmak üzere limon fidanının sembolik olarak açık artırmaya çıkarılmasını önerdi. Öneri oy birliği ile kabul gördü ve o zamanki para ile 30 Lira toplandı. Kulübün öncelikli gayesi, Rize’de gençliğin beden ve kültürel yeteneklerini artırmak ve bu sahada sunulacak öğretilerle gelişimlerine katkıda bulunmak şeklinde belirleniyordu. Uzun yıllar Rize futbolunun sancaktarlığını yürüten Kulübün renklerinin sarı yeşil olarak benimsenmesi de oldukça anlamlı idi. Sarı, portakal ve limon narenciyesini, yeşil de çayı simgeliyordu. Bu ürünler doğanın zümrüt Rize’ye bahşettiği en kıymetli mahsullerdi.

AMAÇ RİZE GENÇLİĞİNE HİZMET

*BU RUHLA KURULAN RİZESPOR’DA ALTYAPIDAN FUTBOLCU YETİŞMİYOR

Amacı; Rize’de gençliğin beden ve kültürel yeteneklerini artırmak ve bu sahada sunulacak öğretilerle gelişimlerine katkıda bulunmak olarak belirlenen Kulübe ilk harcı koyan Atıf Taviloğlu, Muharrem Kürkçü, eski defterdarlardan Yaşar Dömlekçioğlu ve arkadaşları, kulüp çatısı altında yer alan oyuncuların dışarıdaki hal ve hareketlerini yakından takip ediyordu. Bu anlayış, sonraki yönetimlerce de titizlikle sürdürüldü. Kulüpte tam bir kolej havası hakimdi. Bir defasında takımın as futbolcularından biri arkadaşlarıyla iyi geçinemediği ve spor terbiyesinin dışında hareketlere yeltendiği için kulüp yönetimi tarafından tam bir yıl süreyle takımdan uzaklaştırılmıştı. Rizespor için verilen hiçbir görevden kaçmadı. En zor zamanlarda Rizespor’un yönetim kurulların görev yaptı. Rahmetli Muharrem Kürkçü amca ile o yılları konuşurken hep hüzünlendiğine şahit olurdum. Kuruluşun ilk yıllarında forma bulmak oldukça meşakkatliydi. Futbolcuların şortları şeker çuvalından yapılmıştı. Her maç veya idman sonrası tek tek formaları toplayarak doğru evine götürüyorsunuz. Zor şartlarda evde formalar temizleniyor ve diğer maça yetişiyor. Bunları yapan kişi Merhum Muharrem Kürkçü idi..

KURLUŞU 19 MAYIS OLARAK BELİRLEMEMİZDE AMACIMIZ

RİZE İLİNİN ATAYA VE CUMHURİYETE BAĞLILIĞINA VURGU YAPMAKTI

Kurucumuz İsmet Bilsel’den kuruluş günlerinde yaşananları dinliyoruz. “Rize ilinin tamamını kapsayacak bir kulübümüz olsun gayesiyle yola çıktık. İmkânlar kısıtlıydı. Yokluk vard. Kurucu olarak aramıza dâhil ettiğimiz Yakup Temizel çok değerli bir büyüğümüzdü. Ondan ve bazı insanlardan destek talebinde bulunduk. O zaman Rize’de çok sevilen genç Avukat Enis Naci Kepenek’ten destek aldık. Onun da tavsiyesi ile Rize Defterdarı Yaşar Dömlekçioğlu’nu kurucular arasına dâhil ettik. Kuruluşta yer alan insanları gören esnafta bize destek oldu. Yakın zamanda aramızdan ayrılan değerli arkadaşım Muharrem Kürkçü’nün kuruluşta emeği büyüktü. Kuruluş tarihi olarak 19 Mayıs 1953’u seçmemiz tesadüf değildi. Amacımız Rize ilinin ataya ve Cumhuriyete bağlılığını vurgulamak ve 19 Mayıs da iki bayramı bir arada kutlamasına zemin oluşturmaktı. Rizespor’un armasını ben hazırladım. O zaman çay tarımı gelişmemiş, portakal mandalına yanı narenciye üretimi yaygındı. Çayın yeşili, mandalının sarısından yola çıkarak kulübün renklerini yeşil sarı olarak belirledik. Sarı, portakal ve limon narenciyesini, yeşil de çayı simgeliyordu. Bu ürünler doğanın zümrüt Rize’ye bahşettiği en kıymetli mahsullerdi. 1968 yılında Rizespor kurulmadı. Zaten var olan Rizespor profesyonelliğe geçti. Güneşspor ve Fener Gençlik kulüpleri kapatılarak varlıklarını Rizespor’a bağışladılar. Renkler doğanın yeşili, denizin mavisi baz alınarak yeşil mavi olarak değiştirildi.

ATANIN NAAŞINA RİZE TOPRAĞINI GÖTÜRDÜM

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün naaşı, 21 Kasım1938 tarihinde Ankara'daki Etnografya Müzesi'ne götürülüp buradaki geçici kabrine yerleştirilmiş ve 15 yıl boyunca orada kalmıştı. Cenaze, 10 Kasım1953 sabahı, çok büyük bir devlet töreniyle inşaatı henüz tam olarak bitmemiş olan Anıtkabir'e nakledildi. Nakil sırasında ülkemizin her ilinden bir spor kulübünün temsilcisi kendi memleketinin toprağını Anıtkabir’e getirdi. Bu yıllarda Şemsettin Çepni Rize’de Beden Terbiyesi İl Müdürü olarak görev yapıyordu. Çepni, Rize adına Rizespor adına bu ulvi görevi bana verdi. Özel olsun bütün Rize ilini kapsasın diye Rize Merkez Belediye parkından aldığım toprağı mağazamızdan aldığım beyaz seten kumaşın içine koydum ağzını kırmızı kurdele ile kapadım. Üzerine Rize diye yazdım. Her şehirden özel kutularda toprak getirilmişti. Topraklar cenazeye dökülüyor, kutular geri veriliyordu. Sıra bana gelince yetkililer “işte bu, Atamız sadeliği severdi” diyerek Rize toprağını aldılar ve direk atanın naşının üstüne koydular. 

KİMLER GELDİ? KİMLER GEÇTİ?

1953’den 1968’e Profesyonel Milli Lig sahnesine sıçrayıncaya kadarki dönemde, çay bahçeleri arasında topu zıplatarak rüştünü ispat eden pek çok gencin rüyasını işte bu yeşil-sarılı kulüpte top koşturmak süsledi. Rizespor tarihinin 15 yıllık profesyonellik öncesi demlenme kesitinde, Ahmet Durmuş, Ali Durmuş (Milli Ali) ,Abdullah Fındık (Kamyon), Fuat Kondakçı, Recep Tecimer, Kenan Tiryaki, Mustafa Erol, İrfan Akaslan, Mahmut, Salim Yavuz, Sadık Kazancı, Ahmet Kemal Yavuz, Hamit Kazancı, Mustafa Veziroğlu, Yaşar Kaptan,Yılmaz Özkan, Mümtaz Balta, Ahmet Fenci, Akif Fenci, Oktay Arayıcı (Edebiyatçı), Çetin, Abdullah Kıtır, Abdullah Şeker, Muzaffer Kazdal, Sedat Bakırcı ve Ömer Çakır gibi yerel kramponlar Rizespor’da forma giyme onurunu yaşadılar, haydi bir adım daha öne çıkalım; fiyakasını attılar.

BİR AVUÇ RİZESPOR GÖNÜLLÜSÜ

Varını yoğunu Yeşil-Sarılı kulübe vakfeden bir avuç futbol idealisti, Rizespor kulübünün profesyonellik öncesi döneminde temel taşları oldular. Öyle ki, içlerinden bazıları koskoca bir ömrü Rizespor’a hizmet aşkıyla harcadılar. Atıf Taviloğlu, Muharrem Kürkçü, Mehmet Nafiz Can, Turgut Tuzcu, Ali Bekiroğlu (Bakoğlu), İsmet Bilsel, Mustafa Karakaş, Murat Köseoğlu, Yaşar Dömlekçioğlu, Yakup Temizel, Ali Rıza Zorluoğlu, Kemal Opak ve Bahattin Coşkun gibi Rizespor’a yürekten hizmet eden yöneticileri telaffuz ederken, kayda geçiremediğimiz diğerleri için de yönetimlerin meçhul kahramanları olarak şükranlarımızı sunuyoruz.

TEMELİ UZUN YUSUF MARŞAN ATTI

1950’li Yusuf Marşan’sız Rizespor düşünülemezdi. Marşan, ilimizin her spor dalında başarılı olması için gayret gösterirdi. Futbola Ordu’da başlayan Marşan’ın Rize’ye gelmesi ile Rize’de futbol hayatı canlandı. Valilikte memur olarak çalışan Marşan, futbolcu, yönetici ve bölge başkanı olarak Rize sporuna hizmet etti. Kendisi ile ölümünden bir süre önce görüşen İsmail Karali’ye döneminin başarılı yöneticilerini şöyle sıralıyordu : Şemsettin Çepni, Muharrem Kürkçü, Osman Kumbasar, Ali Tufanoğlu, Recep Ali Kulak, Naci Kanburoğlu, Akif Tuzcuoğlu ve İrfan Bilgin.

BUHTİ’NİN DÜZÜ UNUTULMAZ

Marşan Rize’de futbolun başlangıcından bu yana mevkilerinde en başarılı on bir futbolcuyu ise; Topal Mehmet Salih, Sedat Hüseyinoğlu, Hamit Kazancı, Yusuf Marşan, İrfan Bilgin, Güngör Ketenci, Kazım Kartal, Sabri Sürücü, Ziya Uslu, Şenol Birol ve Ahmet Mataracı olarak belirtiyordu. 1932 yılında bizzat dönemin Rize Valisi Ekrem Bey’in makamına çıkarak günümüzde Rize Kütüphanesi’nin yanında bulunan Buhti’nin Düzü’ne kale direklerinin yapımı ve sahanın düzenlenmesi için destek almıştı. Daha sonra Beden Terbiyesi Müdürlüğü de yapan Marşan, Rizespor’un kuruluşundan bir yıl önce 13 Temmuz 1952 tarihinde Rize Şehir Stadı hizmete girmesinde, Rize’de sporun tesisleşmesinde büyük katkılarda bulunuyordu. O yıllarda Rize futboluna ev sahipliği yapan Buhti’nin düzü artık görevini tamamlamıştı. Şehir Stadı, Güneşspor ve Çayelispor maçı ile hizmete açılmış, maçın başlama vuruşunu dönemin Rize Valisi Nazım Üner yapmıştı. Rizespor, kuruluşu ile birlikte maçlarını bu statta yapmaya başlamıştı.

HEM AMATÖR HEM PROFOSYONEL RİZESPOR’DA OYNADI

Kısa bir süre önce aramızdan ayrılan Hamit Kazancı, o günleri bana şöyle anlatmıştı : “O zamanları anlamak için yaşamış olmak lazım. Stad sorun, forma sorun, her şey sorun. Ben futbola Rizespor Amatör’ün alt yapısında başladım. İki yıl A takımda oynadım. İstanbul Vefa’ya gittim. İstanbul karmasına seçildim. Genç Milli Takım Kampına çağırıldım. 1959 yılında babamın isteği ile Rize’ye, Rizespor’a döndüm. 1961 yılında Çayspor’a geçtim. Burada bir süre futbol oynadıktan sonra tekrar Rizespor’a döndüm. 1972 yılında futbolu bıraktım. Hem amatör hem profesyonel Rizespor”da oynama şansı elde ettim.”

KAFAMIZA BOKSÖR YUMRUK ATMIŞ SANARDIK

Rizespor Amatör Futbol Takımında başarı ile top koşturmuş, Buhti’nin Düzü’nün tozunu yutmuş şimdi aramızda olmayan Ömer Çakır’dan Rizespor’un ilk yıllarını anlatmasını istemiştim. Hatırlanmak ne güzel diyerek başlamıştı söze : “Rize’de o yıllarda parmakla sayılacak kadar az takım vardı. Futbol oynamaya fuzuli iş olarak bakılırdı. Maç günleri yaklaşınca Allah’ım yağmur yağmasın diye dua ederdik. Giydiğimiz formalar bugünkü gibi ipek değildi. Formalar su aldı mı otuz kilo yükle bir buçuk saat koşardık sahada. Konçların içine konulan tekmelikler bugün plastik ve çok hafif. Biz ise tahtadan yapılmış tekmeliklerle maça çıkardık. Futbol topu ise bir alemdi. Su alınca topa kafa atan, bir boksörün yumruğunu hissederdi kafasında. Kramponlara maça çıkmadan önce kuyruk yağı sürerdik. Alttaki çivilere aldırmazdık. Maç sonrası ayaklarımız kan-revan içinde eve giderdik. 1950’li yıllarda Rize’de futbolcuya büyük değer verilirdi. Futbolcu da şımarmaz, bu değere layık olmaya çalışırdı.”

VEFA GÖSTEREN VEFA GÖRÜR

Unutmayalım Rizespor çilelerle emeklerle yoğu var ederek Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yurdu kurtarmak için Samsun’a ayak bastığı anlamlı günün 34. yıldönümü olan 19 Mayıs 1953 tarihinde kurulmuştur. Kuruluşa yürek koyan emek koyan büyüklerimiz şükranlarımızı sunuyorum. Aramızdan ayrılanları rahmetle anıyorum. Her yılı 19 Mayıs günü Rize’de çifte bayram olmalıdır. Rizespor kuruluşu törenle kutlamalı. Kuruluşa emeği geçenleri anmalıdır. Vefa gösteren vefa görür..

KULÜBÜN TARİHİNİ BİN BİR ÇİLE İLE KURANLAR BELİRLER 

Rizespor’un kuruluşu atamızın Millî Mücadeleyi başlattığı günü ve Cumhuriyeti hatırlattığından rahatsız olan bazı kişiler zaman zaman “Rize idman Yurdu spor kulübünün kuruluşu baz alınarak Rizespor'un kuruluşu 1953 değil 1919 olarak başlatılabilir. Malum Süper Ligde 1923'den önce kurulmuş az sayıda kulüp var. Kurum ve kuruluşların tarihi ne kadar eskiye dayanırsa o derecede hem kendileri hem de bulundukları şehir/bölge/semt vb için prestijli olur” açıklamalarında bulunuyorlar. Tıpkı Rize ilinde Rize’nin kurtuluş törenlerine alternatif fetih kutlamaları yapıldığı gibi. 

Rizespor Kulübü ile ilgili bir tarih ayarı vs. yapılamaz. Çünkü tamamen bağımsız olarak bin bir meşakkatle Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Atatürk Bandırma Vapuru ile Samsun'a çıktığı ve İtilaf Devletleri'nin işgaline karşı Kurtuluş Savaşı'nın başladığı günde kurulmuştur. Bugünün Rizeliler için ayrı bir önemi vardır. İlimizin güzide spor kulübü Rizespor, kurucusu Muharrem Kürkçü’nün önerisiyle bu anlamlı günün 34. Yıldönümünde 19 Mayıs 1953 tarihinde kurulmuştur.

Bu durumun konu edilmesini yanlış buluyorum. Bir de iki de bir Rizespor ile uzaktan yakında ilgisi olmayan ve şahsımın ortaya çıkardığı Rize idman Yurdu logosunu Rizespor logosu gibi paylaşmayı yanlış buluyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi: “TARİH YAZMAK, TARİH YAPMAK KADAR MÜHİMDİR; YAZAN YAPANA SADIK KALMAZSA DEĞİŞMEYEN HAKİKAT İNSANLIĞI ŞAŞIRTAN BİR HAL ALIR”.