Kudret Uğurlu EMİNSOY

Tarih: 20.06.2025 09:24

İRAN – İSRAİL SAVAŞININ İÇ YÜZÜ – NETANYAHU YETER YA HU

Facebook Twitter Linked-in

İsrail İran'a saldıracak mı saldırmayacak mı derken nihayet aklımıza gelen bu sabah erken saatlerde başımıza geldi. İsrail Tahran, Tebriz, İsfahan, Kum, Hamedan, Hürremabat, Ahvaz, Kirmenşah, Piranşehir ve Kasrışirin gibi kentlere hava saldırısı gerçekleştirdi. Hedefler arasında özellikle nükleer tesisler, füze ve hava savunma sistemleri var. Askeri komutanlar ve bilim adamları da hedefler arasında yer alıyor. 

Yapılan saldırı neticesinde İran, Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakı, Devrim Muhafızları Genel Komutanı Hüseyin Selami ve Devrim Muhafızları Hava Kuvvetleri Komutanı Emir Ali Hacızade’yi kaybetti. Komutanlardan yine Hatemül Enbiya Merkez Karargâhı Komutanı Gulam Ali Raşid de kayıplar arasında bulunuyor. Bunlara paralel nükleer bilim insanlarından Muhammed Mehdi Tahrancı, Ferudun Abbasi, Muhammed Abdülhamit, Ahmet Rıza Zülfikari ve Emir Hüseyin gibi çok önemli isimler öldürüldü. Reuters'a göre saldırılarda İran en az 20 üst düzey komutanını kaybetti. Fars Haber Ajansına göre Tahran vilayetindeki saldırılarda 78 kişi öldü 329 kişi yaralandı.

İsrail ordusuna göre bu operasyon “Yükselen Aslan” adıyla düzenlendi. Saldırıda 200 savaş uçağı havalandı. 330'dan fazla mühimmat kullanıldı. 100'den fazla hedef vuruldu. İsrail'in iddiasına göre füzelerle düzenlenen saldırılara paralel olarak MOSSAD elemanları da sahadaydı ve pek çok operasyona imza attılar. İsrail ordusuna göre onlarca radar sistemi ve yerden havaya füze fırlatıcısı rampaları imha edildi. Jetler bombardımanda Ürdün, Irak ve Suriye hava sahasını kullandılar ve dönüş yolunda Suriye hava sahasında yakıt ikmali yaptılar. 

İsrail’in en önemli hedefi uranyum zenginleştirme programının yürütüldüğü Natanz nükleer tesisiydi. İsrail ordusuna göre Natanz Nükleer tesisinin bir bölümü tahrip edildi. İran ise bunların aksini söylüyor. Atom Enerjisi Kurumuna göre Natanz'da sadece yüzeysel hasar meydana geldi. Radyasyon sızıntısı olmadı fakat bu ilk açıklamaydı. İkinci bir açıklama geldi. O daha tedirgin ediciydi. Yapılan açıklamaya göre tesisin içinde kimyasal ve radyoaktif kirlilik tespit edilmiş, ancak tesisin dışında herhangi bir kirlilik kaydedilmemiştir. Şimdilik iyi haber. Natanz haricindeki diğer tesisler saldırıdan etkilenmemiştir. İran’ın nükleer tesisleri yerin derinliklerinde bulunuyor. İsrail bombardımanından etkilemesi kolay değil. Güdümlü füzelerin de işe yarayamayacağı belirtiliyor.

İran'ın üst düzey yöneticilerinden oldukça sert açıklamalar geliyor. Dini lider Hamaney “Siyonist rejim ağır bir cezayla karşı karşıya kalacak. Bu rejim kendi sonunu hızlandırdı." dedi. Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan da konuştu: "İran'ın yanıtı düşmanı ahmakça eyleminden dolayı pişman edecek." dedi.

VAY ÜRDÜN VAY!

İran misilleme olarak ilk etapta 100 Siha gönderdi. İsrail bunları daha sınırlarına ulaşmadan imha etmeyi başardı. Başardı ama elbette Ürdün sayesinde. Ürdün kendi hava sahasında bu sihalara geçit vermiyor. Bunları önlemek için Ürdün hava savunma sistemleri harekete geçmiş durumda. Ürdün’ün İsrail'e böyle bir hizmet sunması oldukça şaşırtıcı. İran için kapalı hava sahası İsrail jetleri için sonuna kadar açık. Ürdün hava sahasından saldırı için geçebiliyorlar. İsrail'e gönderilen füzeler sihalar önemli ölçüde durdurulsa da İsrail'e düşen füzeler askeri tesislerde ağır hasara sebep oldular. Bu durum aklıma yaralı kartalın hikayesini getirdi. Yaralı kartala sormuşlar. Neden bu kadar hüzünlüsün? Kartal da cevap vermiş: “Beni vuran okun arkasında kardeşimin tüyleri var.” 

ARAP BAHARI HANGİ BAHAR, İLKBAHAR MI SONBAHAR MI?

İran açısından son derece sıkıntılı bir durum var. Saldırıyı başlatan taraf İsrail olmasına rağmen İsrail'in ABD'yi de batılı müttefiklerini de işin içine çekeceği kaçınılmazdır. Arap baharından önce olsaydı belki İran’ın müttefik bulması kolay olurdu. Ancak günümüzde ise “Geçti Bor’un pazarı sür eşeğini Niğde’ye.” Arap baharı bahanesiyle ortada Arap ülke kalmadı. Ortadoğu belirlenen haritasına doğru hızla ilerliyor. Suriye çöktü. Lübnan’da Hizbullah ağır darbe aldı. Irak parçalandı. İsrail açısından İran'a kadar engelsiz açık bir koridor oluştu. İsrail tarihinin en büyük zaferini aslında Suriye'nin çöküşü ile birlikte yaşadı. İran'a kadar yol temizliği diyebiliriz buna ve ortalık tertemiz oldu. Örneğin Hizbullah’ın Genel Sekreter Naim Kasım’ın açıklamasına bakınız. “Bu saldırganlığın bölgenin istikrarı üzerinde ciddi yansımaları olacaktır. Yanıtsız ve cezasız kalmayacaktır." diyor ama Reuters Hizbullah'tan bir yetkiliye atfen “Hizbullah’ın İsrail'e tek taraflı saldırmayacağını” söylüyor. Yine de işler çığırından çıkarsa ne olacağını hiç kimse tahmin bile edemez. 

İSRAİL’DE SON DURUM

İsrail'de ise durum hakkında ordu sözcüsü “Uzun vadeli bir harekete hazırlanıyoruz. Bir günlük bir saldırı değil. Henüz başlangıçtayız. Organize hedeflerimiz doğrultusunda kademeli bir harekât olacak." dedi. On binlerce yedek asker göreve çağrıldı. Olağanüstü hâl ilan edildi. Okullar kapatıldı. Sosyal toplantılar yasaklandı. Mecbur kalmadıkça evde kalan insanların evde kalması istendi. Hastanelere ayakta tedavi ve acil olmayan faaliyetleri durdurma güvenli yerlere taşınma emri verildi. Havaalanları kapatıldı. İnsanlar sığınaklarda yaşamaya başladı. Bunu söylerken dikkatinizi çekmek istediğim bir husus var. Demek ki tüm İsrail halkında sığınak kültürü oluşmuş ve önceden hazırlar. Acaba diyorum böyle bir durumda biz kalsaydık hangi sığınaklara girecektik? Sivil Savunma Örgütlerinin dikkatine sunuyorum. Tam bu noktada aklıma bakın ne geldi? Sanırım şöyle desek yanlış olmaz. Japonya’da halk depreme, İsrail’de halk savaşa hazır halde. İşte bu kapsamda Netanyahu “Bedava savaş yoktur.” diyor.

ABD VE İSRAİL BU SAVAŞTAN NE BEKLİYOR?

Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İsrail'in operasyondan önce İran’ı haberdar ettiğini ama Amerikan güçlerinin saldırıya katılmadığını açıkladı. ABD'nin önceliğinin bölgedeki Amerikan güçlerinin korunması olduğunu belirtti. Fakat İran, Amerika'yı suçluyor. “Siyonist rejimin İran'a yönelik saldırgan eylemleri, ABD'nin koordinasyonu ve izni olmadan gerçekleştirilemez. ABD bu maceranın sonuçlarından da sorumlu olacaktır.” diyor. 

ABD’nin saldırı öncesi bölgedeki diplomatik ve askeri personel ile ailelerinin tahliyesine başlaması aslında İran’ı uyandırması gerekirdi. Fakat pek aldırış eden olmadı. Yine İran’ın söylediklerine katılmamak elde değil. ABD İsrail'in en büyük finansörü, tedarikçisi askeri anlamda destekçisidir. Hem siyasi hem diplomasi alanında pek çok acıdan koruyucusudur. İsrail de ABD'nin Ortadoğu'daki tetikçisidir. İsrail ABD'nin en büyük sabit uçak gemisidir. 

Bakın ABD İran’ı nasıl uyarmış?! Trump'ın şu sözleri son derece kritik. “2 ay önce İran'a anlaşma yapması için 60 günlük ültimatom verdim. Bunu yapmalıydılar. Bugün 61. Gün. Onlara ne yapmaları gerektiğini söyledim ama yapmadılar. Onlara bunun kendilerine söylenen her şeyden çok daha kötü olacağını, ABD'nin dünyanın en ölümcül askeri teçhizatı ürettiğini, İsrail'de bunlardan çok sayıda olduğunu ve nasıl kullanacaklarını bildiklerini söyledim. Sertlik yanlısı İranlılar cesurca konuştu ama ne olacağını bilmiyorlardı. Şimdi hepsi öldü ve daha da kötüye gidecek. Sonraki saldırılar daha da acımasız olacak. İran geriye hiçbir şeyin kalmadığı noktaya gelmeden bir anlaşma yapmalı…” Yani diyor ki önüne koyduğum koşulları ya kabul edersin ve anlaşmayı imzalarsın ya da seni yok ederim. Bu aslında patronun kim olduğunu da gösteriyor. Görüldüğü gibi İsrail ABD'nin Ortadoğu'daki şımarık ve psikopat tetikçisidir.

Saldırının zamanlaması da tabii ki dikkat çekicidir. Gazze’deki soykırımın sürdüğü ve İsrail'e karşı uluslararası alanda tepkilerin yükseldiği bir dönemdeyiz. Gündemin değişmesine ihtiyacı vardı ve bunu yapıyor. 

Filistin devletini tanımaktan söz eden bazı Avrupalı müttefiklerini İran' a yaptığı saldırılar sayesinde susturacak tekrar İsrail'in arkasında olmalarını sağlayacak. Örneğin Fransa Cumhurbaşkanı Macron çıkıp “Fransa İsrail'in kendini savunma ve güvenliğini sağlama hakkını yeniden teyit ediyor." dedi. Hayret ki ne hayret! Saldıran kim? Ama Fransa kendi güvenliğini sağlama hakkını İran'a değil İsrail'e teslim ediyor. Halbuki Macron İsrail'i eleştiren Avrupa'daki liderler arasındaydı. Şimdi hemen eski çizgiye geri döndü. Buna paralel iki gün öncesinde de Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı İran aleyhine İran'ı kınayan bir karar açıkladı. ABD ve İran görüşmelerinin yapıldığı sıralarda İsrail saldırısının yapılması da oldukça manidardır. Tüm bunların bir oyun olduğu anlaşılıyor. Hepsi birer manipülasyondu. ABD İsrail'in eliyle İran'ı cezalandırıyor. Şimdi İran’ın misillemeyi sınırlı tutup müzakere masasına dönüp Trump'ın istediği koşullarda anlaşmaya imza atması bekleniyor.

Netanyahu, bu saldırı ile içişlerindeki siyasal sorunlarını da halletmiş görünüyor. Muhalefet lideri Netanyahu’yu desteklediğini açıkladı. Diğer yandan da İran’ın önemli kuvvetlerini yok ederek bölgedeki etkisinin de azaltılması ve dini devletin halk arasındaki desteğini de ortadan kaldırmak ve iç ayaklanma çıkarmak hedefleniyor. 

BAKALIM İRAN BU OYUNLARA GELECEK Mİ? 

Ortadoğu bir yerlere gidiyor ama nereye gidiyor? Bölgesel bir çatışmaya mı gidiyor yoksa yeni bir Dünya savaşının başlangıcında mıyız? İsrail'in soykırım yapıyor ama cezasız kalıyor, ülkeleri bombalıyor ve suikastlar düzenliyor ama cezasız kalıyor, hiçbir Dünya ülkesi İsrail’e dur demiyor ya da diyemiyor. İşte Dünya’nın ve insanlığın geldiği son nokta. İsrail, Amerikan koruması altında haydutluk yapıyor, çalıyor, çırpıyor, işgal ediyor, Ortadoğu’yu kan gölüne çeviriyor ama herkes sessiz. Bütün bunların elbette ABD'nin sayesinde olabildiğini de dünya âlem görüyor. Bu iş uzar gider. Sonunda İran pes eder. İmzaları atar. Ölen ölür kalan sağlar kapitalist sistemin uşaklarıdır. Sonunda İran’a demokrasi (!) gelir. Sonrasında da sıra Türkiye’ye gelir. Herkes maddi ve manevi hazırlansın. Büyük oyun çoktan başladı ve biz çoktan bu oyunun içindeyiz.

Ortadoğu yeniden şekilleniyor. Dizayn ediliyor. Yıllar öncesinden haritalar çizildi. Bu yeni düzeni kabul edeceksin savaşıdır. Nedir bu düzen? Herkesin bas bas bağırdığı YENİ DÜNYA DÜZENİ’dir. Bu savaş, küresel bağlamda gerçekleştirilmeye başlayan New World Order (Yeni Dünya Düzeni) planının Ortadoğu bölümünün bir parçasıdır. Irak, Suriye tamamlandı. Şimdi sırada İran var. Peki sonrasında sıradaki kim? Elbette ki Türkiye. 

TÜRKİYE AÇISINDAN BU SAVAŞIN ÖNEMİ NEDİR?

Herkes ayağını yere sağlam bassın. At izi ile it izinin birbirine karışmış olduğu bu günlerde, Türkiye’de yaşayan her vatandaşımızın el ele birlik içinde olmasına ihtiyaç vardır. Etnik, dini ve siyasi her türlü ayrılıktan uzak en kısa sürede bulunması gereken bir üst kimlik şemsiyesi altında Türkiye birleşmeli ve yakın gelecekte kendisini bekleyen savaşa hazır olmalıdır. 

Milliyetçilik düzeni artık bitmiştir. Türkler, Kürtler milliyetçilik duygularıyla bölünmeye gitmemelidir. Milliyetçilik düzeninin kaldırılıp yerine KÜRESELCİLİK DÜZENİ’nin getirildiği bu yeni çağda etnik ayrılıklar ile nemalanmak sadece çıkarcıların işidir. Gerçek devrimcilik değişime ayak uydurmaktır. Hatta değişimin ta kendisi olmaktır. Milliyetçilik yerine MEMLEKETÇİLİK üst kimliği benimsenmelidir. Etnik parçalanmaya sebep olan kafatasçı ırkçı zihniyetlerin artık Siyasi Tarih Müzelerindeki yerini alma zamanı çoktan gelmiştir. Gerçek düşman yüzünü göstermiştir. Sadece bizim değil tüm insanlığın düşmanı olan bu keçi sakallı şeytanın yüzü ABD destekli İsrail tetikçisidir. İnsanlık adına utanç çağından geçiyoruz. Hayatta kalabilmemiz için birlik ve beraberlik şarttır. Irak savaşında ders alamadık, Suriye savaşında da ibret alamadık. Halâ akıllanmayacak mıyız? Bari İran saldırısı hepimize ders olsun.

Herkese sevgi ve saygılarımı yolluyorum. Hoşça kalın ve uyanık kalın. Sevgi ışığınız, kalbiniz rehberiniz olsun.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —