Hamt alemlerin Rabbi Allaha aittir. Ey Allah im! İslam ve iman nimeti verdiğinden hamt ancak sana aittir. Yine bizleri ümmeti Muhammet’ten (Ona salat ve selam olsun) eylediğinden hamt sana aittir. Allahtan başka ilah olmadığına, tek olduğuna ve ortağı olmadığına şahitlik ederim. Ve yine muhakkak Hz. Muhammed’in Allah’ın cc. kulu ve resulü olduğuna şahitlik ederim. Ey Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e, Hane Halkına ve Sahabesine hepsine salat (dua), selam (esenlik) ve kutlu eyle.
Bundan sonra ey Müslümanlar.
Muhkem ayetinde Allah Teala şöyle buyuruyor:
لَنْ تَنْفَعَكُمْ اَرْحَامُكُمْ وَلَا اَوْلَادُكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَفْصِلُ بَيْنَكُمْ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصٖيرٌ
Mümtehıne suresi 60.3 -Yakınlarınız ve çocuklarınız size asla fayda vermeyecektir. Kıyamet günü Allah aranızı ayıracaktır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.
Allah Teala şöyle buyurdu.
اِنَّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَالَّذٖينَ هَادُوا وَالصَّابِپٖينَ وَالنَّصَارٰى وَالْمَجُوسَ وَالَّذٖينَ اَشْرَكُوا اِنَّ اللّٰهَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ شَهٖيدٌ
Hac suresi-22.17 Şüphesiz, iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler, Hıristiyanlar, Mecûsiler ve Allah'a ortak koşanlar var ya; Allah, kıyamet günü onların aralarında mutlaka hüküm verecektir. Çünkü Allah, her şeye şahittir.
Allah Teala şöyle buyurdu:
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ مٖيقَاتُهُمْ اَجْمَعٖينَ
Duhan suresi 44.40 Şüphesiz, hüküm günü, hepsinin bir arada buluşacağı zamandır.
Allah Teala şöyle buyurdu:
وَاِذَا الرُّسُلُ اُقِّتَتْ
Murselat suresi-77.11 Peygamberler için (ümmetlerine şahitlik etmek üzere) vakit belirlendiği zaman (kıyamet gerçekleşir).
لِاَىِّ يَوْمٍ اُجِّلَتْ
Murselat suresi 77.12 (Bu) hangi güne ertelenmiştir?
لِيَوْمِ الْفَصْلِ
Murselat suresi77.13 Hüküm ve ayırım gününe.
وَمَا اَدْرٰیكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ
Murselat suresi 77.14 Hüküm ve ayırım gününü sen ne bileceksin.
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبٖينَ
Murselat surei 77.15 O gün vay yalanlayanların hâline!
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ مٖيقَاتًا
Nebe suresi78.17 Şüphesiz hüküm ve ayırma günü belirlenmiş bir vakittir.
يَوْمَ يُنْفَخُ فِى الصُّورِ فَتَاْتُونَ اَفْوَاجًا
Nebe suresi78.18 Bu, sûra üfürüleceği gün gerçekleşir ve siz bölük bölük gelirsiniz.
İslam kardeşleri.
Kıyamet gününün isimlerinin bazılarındandır. Şüphesiz o gün hüküm ve ayırma günüdür. O günde Allah c.c. mahlukat arasını ayırıyor. Allah Teala şöyle buyurdu:
اِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ مٖيقَاتًا
Nebe suresi78.17 Şüphesiz hüküm ve ayırma günü belirlenmiş bir vakittir.
İmam Et-Taberi şöyle dedi: Ayırım günü: O gün Allah’ın büyüttüğü gündür. Allah o günde öncekilerle sonrakilerin arasını amelleri ile ayırıyor.
O günün içinde Allah cc hükmünü verir. İki hasım arasının hükmünü ayırır. Allah Teala şöyle buyurdu:
ثُمَّ اِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ عِنْدَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَ
Zümer suresi 39.31 Sonra şüphesiz siz kıyamet günü Rabbinizin huzurunda muhakeme edileceksiniz.
Sahih-i Buhari’de şu hadis mevcuttur.
أَنَّ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِيَّ – رضي الله عنه – قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ – صلى الله عليه وسلم – « يَخْلُصُ الْمُؤْمِنُونَ مِنَ النَّارِ ، فَيُحْبَسُونَ عَلَى قَنْطَرَةٍ بَيْنَ الْجَنَّةِ وَالنَّارِ ، فَيُقَصُّ لِبَعْضِهِمْ مِنْ بَعْضٍ ، مَظَالِمُ كَانَتْ بَيْنَهُمْ فِي الدُّنْيَا ، حَتَّى إِذَا هُذِّبُوا وَنُقُّوا أُذِنَ لَهُمْ فِي دُخُولِ الْجَنَّةِ ، فَوَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ لأَحَدُهُمْ أَهْدَى بِمَنْزِلِهِ فِي الْجَنَّةِ مِنْهُ بِمَنْزِلِهِ كَانَ فِي الدُّنْيَا »،
(Gerçekten Eba Said el-Hudri (Allah ondan razı olsun) Resulüllah s.a.v.in şöyle buyurduğunu söyledi: ’’Müminler Cehennemden kurtulur. Cennet ile Cehennem arasında kemerli köprülerde hapis olurlar. Dünyada aralarında olan mezalimden dolayı aralarında adalet sağlanır. Tamamen düzeltilinceye kadar bu devam edip Cennete girmelerine izin verilir. Muhammed’in nefsinin kudret elinde olan Allaha yemin ederim ki onların her birine dünyadaki makamından olan makamı cennetteki makamında armağan edilir.
O günde Allah hükmünü yerine getirir ve orada ihtilaf edenlerin arasını ayırır.
Allah Teala şöyle buyurdu:
اَللّٰهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ فٖيمَا كُنْتُمْ فٖيهِ تَخْتَلِفُونَ
Hac suresi22.69 Hakkında ayrılığa düşüp durduğunuz şeyler konusunda, kıyamet günü Allah aranızda hüküm verecektir.
Allah Teala şöyle buyurdu:
وَقَالَتِ الْيَهُودُ لَيْسَتِ النَّصَارٰى عَلٰى شَیْءٍ وَقَالَتِ النَّصَارٰى لَيْسَتِ الْيَهُودُ عَلٰى شَیْءٍ وَهُمْ يَتْلُونَ الْكِتَابَ كَذٰلِكَ قَالَ الَّذٖينَ لَا يَعْلَمُونَ مِثْلَ قَوْلِهِمْ فَاللّٰهُ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ فٖيمَا كَانُوا فٖيهِ يَخْتَلِفُونَ
Bakara suresi 2.113 Yahudiler, "Hıristiyanlar bir temel üzerinde değiller" dediler. Hıristiyanlar da, "Yahudiler bir temel üzerinde değiller" dediler. Oysa hepsi Kitabı okuyorlar. (Kitabı) bilmeyenler de tıpkı bunların söyledikleri gibi demişti. Artık onların aralarında uyuşamadıkları davada, kıyamet gününde hükmü Allah verecektir.
Hitabın Nebi s.a.v. mücadele edenlere ait olduğu söylenir. Allah Teala kendisine mücadele edenlerden uzaklaşmasını ve onlara dönüp bakmamasını emretti. Onlar kendi aralarında görüş birliği içinde değillerdir. Yahudiler müşrikler arasında ihtilaf halindedirler. Yahudiler inançları hakkında kendi aralarında ihtilaf halindedirler. Onların bazıları sadukıyyun olanlar öldükten sonra dirilmeye iman etmezler. Bazılarından Rabbanı olanlar vardır. Bazıları Kurraundur. Müşrik olanlar ve Yahudi olanlar Nebi s.a.v. ile ihtilaf halindedirler. Allah Teala bunların hepsi ile hükmünü verecektir. Muhakkak cehennem ihtilafları sebebi ile kafirlerin varacakları yer olacaktır.
Bugünde Allah cc müminlerin arasını aralarındaki ibadet derecesindeki ihtilaftan dolayı ayırır.
Allah Teala şöyle buyurdu:
وَلِكُلٍّ دَرَجَاتٌ مِمَّا عَمِلُوا وَلِيُوَفِّيَهُمْ اَعْمَالَهُمْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Ahkaf suresi 46.19 Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır. (Bu da) Allah'ın onlara yaptıklarının karşılığını tastamam vermesi içindir. Asla kendilerine haksızlık yapılmaz.
Allah Teala şöyle buyurdu:
لَا يَسْتَوِى الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ غَيْرُ اُولِى الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ فَضَّلَ اللّٰهُ الْمُجَاهِدٖينَ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِدٖينَ دَرَجَةً وَكُلًّا وَعَدَ اللّٰهُ الْحُسْنٰى وَفَضَّلَ اللّٰهُ الْمُجَاهِدٖينَ عَلَى الْقَاعِدٖينَ اَجْرًا عَظٖيمًا
دَرَجَاتٍ مِنْهُ وَمَغْفِرَةً وَرَحْمَةً وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَحٖيمًا
Nisa suresi 4.95-96 Mü'minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah (mü'minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) va'detmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Buhari ve Müslim’de şu hadisi şerif mevcuttur
وفي الصحيحين: (عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ « إِنَّ أَهْلَ الْجَنَّةِ لَيَتَرَاءَوْنَ أَهْلَ الْغُرَفِ مِنْ فَوْقِهِمْ كَمَا تَتَرَاءَوْنَ الْكَوْكَبَ الدُّرِّىَّ الْغَابِرَ مِنَ الأُفُقِ مِنَ الْمَشْرِقِ أَوِ الْمَغْرِبِ لِتَفَاضُلِ مَا بَيْنَهُمْ ». قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ تِلْكَ مَنَازِلُ الأَنْبِيَاءِ لاَ يَبْلُغُهَا غَيْرُهُمْ. قَالَ « بَلَى وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ رِجَالٌ آمَنُوا بِاللَّهِ وَصَدَّقُوا الْمُرْسَلِينَ »
Ebi Said el-Hudri Resulüllah sav den şöyle rivayet etti: ‘’Muhakkak cennet ehli; aralarındaki faziletlerden dolayı doğudan veya batıdan ufukta ışık veren yıldızları gördüğünüz gibi üzerlerindeki köşk ehlini karşılıklı olarak elbette göreceklerdir.’’ Sahabe sordu: Ya Resulallah bu mertebeler Enbiyaların dışındakilerin ulaşamadığı Enbiyaların mertebeleri midir? Resulullah evet gerçekten öğledir. Nefsim kudret elinde olan Allaha yemin ederim. Onlar Allaha iman eden ve peygamberleri çokça tasdik eden kişilerdir.’’
Sahihi Buharide şu hadisi şerif mevcuttur.
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ – رضي الله عنه – قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ – صلى الله عليه وسلم – « مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَبِرَسُولِهِ وَأَقَامَ الصَّلاَةَ وَصَامَ رَمَضَانَ ، كَانَ حَقًّا عَلَى اللَّهِ أَنْ يُدْخِلَهُ الْجَنَّةَ جَاهَدَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ، أَوْ جَلَسَ فِي أَرْضِهِ الَّتِي وُلِدَ فِيهَا » . فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ أَفَلاَ نُبَشِّرُ النَّاسَ . قَالَ « إِنَّ فِي الْجَنَّةِ مِائَةَ دَرَجَةٍ أَعَدَّهَا اللَّهُ لِلْمُجَاهِدِينَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ، مَا بَيْنَ الدَّرَجَتَيْنِ كَمَا بَيْنَ السَّمَاءِ وَالأَرْضِ ، فَإِذَا سَأَلْتُمُ اللَّهَ فَاسْأَلُوهُ الْفِرْدَوْسَ ، فَإِنَّهُ أَوْسَطُ الْجَنَّةِ وَأَعْلَى الْجَنَّةِ ، أُرَاهُ فَوْقَهُ عَرْشُ الرَّحْمَنِ ، وَمِنْهُ تَفَجَّرُ أَنْهَارُ الْجَنَّةِ »
Ebi Hüreyreden (Allah ondan razı olsun) rivayet edildi. Ebi Hüreyre dedi. Resulüllah sav şöyle buyurdu: ‘’Kim Allaha ve Allah’ın Resulüne iman eder, namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, Allaha onu cennetine koyması gerçek olur. Allah yoluna cihat eder veya doğduğu yerinde toprağında oturur.’’ Sahabe sordu: Ey Allah’ın Resulü! Bunu insanlara müjdeleyelim mi? Resulüllah şöyle cevap verdi: ‘’Cennette Allah’ın Allah yolunda cihat edenlere hazırladığı yüz tane derece vardır. İki derece arası yer ile gök arası gibidir. Allahtan dua edip cennet istediğiniz zaman Ondan Firdevs Cennetini isteğiniz. Firdevs Cenneti cennetin ortası ve Cennetin en yüksek yeridir. Oradan Arşı Rahman görünür. Ve oradan cennet nehirleri fışkırıp çıkar.’’
Allah Teala o gün doğru sözlü olan ile yalancı sözlü olanın arasını ayıracaktır. Allah Teala şöyle buyurdu:
وَلَقَدْ فَتَنَّا الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَلَيَعْلَمَنَّ اللّٰهُ الَّذٖينَ صَدَقُوا وَلَيَعْلَمَنَّ الْكَاذِبٖينَ
Ankebut suresi 29.3- Andolsun, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah, doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir.
Allah Teala şöyle buyurdu:
لِيَجْزِىَ اللّٰهُ الصَّادِقٖينَ بِصِدْقِهِمْ وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِقٖينَ اِنْ شَاءَ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُورًا رَحٖيمًا
Ahzap suresi 33.24 Bunun böyle olması Allah'ın, doğruları, doğrulukları sebebiyle mükâfatlandırması, dilerse münafıklara azap etmesi yahut onların tövbesini kabul etmesi içindir. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
İmam Ahmet’in müsnedinde şu hadis mevcuttur.
عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى بَكْرٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ « يَدْعُو اللَّهُ بِصَاحِبِ الدَّيْنِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ حَتَّى يُوقَفَ بَيْنِ يَدَيْهِ فَيُقَالُ يَا ابْنَ آدَمَ فِيمَا أَخَذْتَ هَذَا الدَّيْنَ وَفِيمَا ضَيَّعْتَ حُقُوقَ النَّاسِ فَيَقُولُ يَا رَبِّ إِنَّكَ تَعْلَمُ أَنِّي أَخَذْتُهُ فَلَمْ آكُلْ وَلَمْ أَشْرَبْ وَلَمْ أَلْبَسْ وَلَمْ أُضَيِّعْ وَلَكِنْ أَتَى عَلَى يَدَيَّ إِمَّا حَرَقٌ وَإِمَّا سَرَقٌ وَإِمَّا وَضِيعَةٌ. فَيَقُولُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ صَدَقَ عَبْدِي أَنَا أَحَقُّ مَنْ قَضَى عَنْكَ الْيَوْمَ . فَيَدْعُو اللَّهُ بِشَيْءٍ فَيَضَعُهُ فِي كَفَّةِ مِيزَانِهِ فَتَرْجَحُ حَسَنَاتُهُ عَلَى سَيِّئَاتِهِ فَيَدْخُلُ الْجَنَّةَ بِفَضْلِ رَحْمَتِهِ ».
Abdurrahman b. Ebi Bekir Resulallah sav den şöyle rivayet etti. Şöyle buyurdu: ’’Kıyamet gününde Allah cc borç sahibine seslenir. Borç sahibi huzurunda durur. Ey âdemoğlu bu borcu nereden aldın ve insanların hakkını nerde kaybettin denilir. Ya Rabbi muhakkak sen biliyorsun gerçekten ben onu aldım; onu yemedim, onu içmedim, onu giyinmedim ve onu kaybetmedim, ancak benim aleyhime ya yangın geldi yandı, veya hırsız geldi çaldı veya mal değer kaybetti denilir. Aziz ve Celil olan Allah şöyle buyurur: Kulum doğru söylüyor. Bugün bu borcu ödemeyi ben senden daha layığım. Allah bir şey ister. O şeyi kulun terazisinin kefesine konulur. İyilikleri kötülükleri üzerine ağır gelir. Kul Allah’ın rahmetini fazileti ile cennete girer.’’
Bugünde Allah cc zalim ile mazlumun arasını ayırır. İbn-i Macenin müsnedinde şu hadis mevcuttur.
عَنْ جَابِرٍ قَالَ لَمَّا رَجَعَتْ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- مُهَاجِرَةُ الْبَحْرِ قَالَ « أَلاَ تُحَدِّثُونِي بِأَعَاجِيبِ مَا رَأَيْتُمْ بِأَرْضِ الْحَبَشَةِ ». قَالَ فِتْيَةٌ مِنْهُمْ بَلَى يَا رَسُولَ اللَّهِ بَيْنَا نَحْنُ جُلُوسٌ مَرَّتْ بِنَا عَجُوزٌ مِنْ عَجَائِزِ رَهَابِينِهِمْ تَحْمِلُ عَلَى رَأْسِهَا قُلَّةً مِنْ مَاءٍ فَمَرَّتْ بِفَتًى مِنْهُمْ فَجَعَلَ إِحْدَى يَدَيْهِ بَيْنَ كَتِفَيْهَا ثُمَّ دَفَعَهَا فَخَرَّتْ عَلَى رُكْبَتَيْهَا فَانْكَسَرَتْ قُلَّتُهَا فَلَمَّا ارْتَفَعَتِ الْتَفَتَتْ إِلَيْهِ فَقَالَتْ سَوْفَ تَعْلَمُ يَا غُدَرُ إِذَا وَضَعَ اللَّهُ الْكُرْسِيَّ وَجَمَعَ الأَوَّلِينَ وَالآخِرِينَ وَتَكَلَّمَتِ الأَيْدِي وَالأَرْجُلُ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ فَسَوْفَ تَعْلَمُ كَيْفَ أَمْرِي وَأَمْرُكَ عِنْدَهُ غَدًا. قَالَ يَقُولُ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- « صَدَقَتْ صَدَقَتْ كَيْفَ يُقَدِّسُ اللَّهُ أُمَّةً لاَ يُؤْخَذُ لِضَعِيفِهِمْ مِنْ شَدِيدِهِمْ ».
Şiddetli olanlarından elbette alınıp zayıf olanlarına verilecektir.
Cabirden rivayet edilmiştir. Şöyle dedi: Denize hicret edenler Resulüllaha dönünce Resulüllah şöyle buyurdu: ‘’Habeşistan toprağında gördüğünüz acayip ve tuhaf şeyleri bana anlatmayacak mısınız.’’ Onlardan bir genç şöyle dedi. Evet Ya Resulallah gördük. Biz arkadaşlar ile beraber otururken Rahiplerinde yaşlı bir rahibe bize uğradı. Başının üstünde az bir su taşıyordu. Onlardan bir genç bize uğradı. Ellerinin birini Rahibenin omuzlarının arasına koydu. Sonra o yaşlıyı itti. Yaşlı kadın dizlerinin üzerine düştü. Elindeki su kabı kırıldı. Yerden kalkınca kendisini itip düşüren gence yönelerek şöyle dedi. Ey vefasız! Allah cc Kürsüsünü koyduğu zaman yakında bileceksin. Ve önceden gelenler ile sonradan gelenleri bir araya birleştirip eller ve ayaklar yaptıklarını konuştuğu zaman yarın Allah’ın huzurunda benim işim ile senin işini yakında bileceksin. Rivayet eden Cabir dedi ki: Resulullah sav şöyle buyurdu: ‘’Kadın doğru söyledi. Kadın doğru söyledi. Allah cc halkını nasıl temize çıkarır. Şiddetli olanlarından elbette alınıp zayıf olanlarına verilecektir.
Sahih-i Müslimde şu hadis mevcuttur.
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ « أَتَدْرُونَ مَا الْمُفْلِسُ ». قَالُوا الْمُفْلِسُ فِينَا مَنْ لاَ دِرْهَمَ لَهُ وَلاَ مَتَاعَ. فَقَالَ « إِنَّ الْمُفْلِسَ مِنْ أُمَّتِي يَأْتِي يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِصَلاَةٍ وَصِيَامٍ وَزَكَاةٍ وَيَأْتِي قَدْ شَتَمَ هَذَا وَقَذَفَ هَذَا وَأَكَلَ مَالَ هَذَا وَسَفَكَ دَمَ هَذَا وَضَرَبَ هَذَا فَيُعْطَى هَذَا مِنْ حَسَنَاتِهِ وَهَذَا مِنْ حَسَنَاتِهِ فَإِنْ فَنِيَتْ حَسَنَاتُهُ قَبْلَ أَنْ يُقْضَى مَا عَلَيْهِ أُخِذَ مِنْ خَطَايَاهُمْ فَطُرِحَتْ عَلَيْهِ ثُمَّ طُرِحَ فِي النَّارِ ».
Ebu Hüreyre’den naklen rivayet etti ki: Resulullah sav :
‘’Müflis kimdir bilir misiniz? Buyurmuş. Ashap:
-Bizim aramızda müflis hiçbir parası ve eşyası olmayan kimsedir, demişler. Bunun üzerine:
‘’Hakikaten benim ümmetimden müflis, kıyamet gününde namaz, oruç ve zekatla gelecek olan kimsedir. Ama şuna sövmüş, buna zina isnadında bulunmuş; şunun malını yemiş; bunun kanını dökmüş, diğerini de dövmüş olarak gelecek. Ve buna hasenatından şuna hasenatından verilecektir. Şayet davası görülmeden hasenatı biterse, onların günahlarından alınarak bunun üzerine yüklenecek, sonra cehenneme atılacaktır.’’ buyurmuşlar
İmam Hakimin Müstedrekinde şu hadis mevcuttur.
عن أنس بن مالك رضي الله عنه قال: بينا رسول الله صلى الله عليه وسلم جالس إذ رأيناه ضحك حتى بدت ثناياه فقال له عمر: ما أضحكك يا رسول الله بأبي أنت وأمي؟ قال: رجلان من أمتي جثيا بين يدي رب العزة فقال أحدهما: يا رب خذلي مظلمتي من أخي فقال الله تبارك وتعالى للطالب: فكيف بأخيك ولم يبق من حسناته شيء؟ قال: يا رب فليحمل من أوزاري قال: وفاضت عينا رسول الله صلى الله عليه وسلم بالبكاء ثم قال: إن ذاك اليوم عظيم يحتاج الناس أن يحمل عنهم من أوزارهم فقال الله تعالى للطالب ارفع بصرك فانظر في الجنان فرفع رأسه فقال: يا رب أرى مدائن من ذهب وقصورا من ذهب مكللة باللؤلؤ لأي نبي هذا أو لأي صديق هذا أو لأي شهيد هذا؟ قال: هذا لمن أعطى الثمن قال: يا رب و من يملك ذلك؟ قال: أنت تملكه قال: بماذا قال: بعفوك عن أخيك قال: يا رب فإني قد عفوت عنه قال الله عز وجل: فخد بيد أخيك فادخله الجنة فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم عند ذلك: اتقوا الله وأصلحوا ذات بينكم فإن الله تعالى يصلح بين المسلمين)
Enes b. Malikten (Allah ondan razı olsun) şöyle dediği rivayet edilmiştir. Resulüllahın sav yanında otururken kendisini dişlerinin görünceye kadar gülümsediğini gördük. Hz. Ömer Kendisine sordu:
-Ey Allah’ın Resulü! Anam babam sana feda olsun. Seni hangi şey güldürdü?
Resulullah cevap verdi:
-Ümmetimden iki adam Rabbi-l İzzeti huzurunda diz üzerinde çöktüler. Bir tanesi şöyle dedi:
-Ya Rabbi! Uğradığım haksızlığı kardeşimden al. Allah Tebareke ve Teala böyle talepte bulunana şöyle buyurur:
-Kardeşinin hasenatından (sevabından) bir şey kalmadı. Nesini alalım? Adam cevap verdi:
-Ya Rabbi! Benim günahlarımdan ona yükle. Enes b. Malik şöyle devam eder: Resulullahın sav ağlayarak gözleri yaş ile doldu. Ve şöyle buyurdu:
-Gerçekten o gün (Kıyamet günü) büyük gündür. İnsanlar günahlarının kendilerinden alınıp taşınmasına muhtaçtır. Allah Teala bu şekilde talepte bulunana: gözünü kaldır, cennetlere bak buyurdu.
Adam gözlerini kaldırdı. Şöyle dedi:
Ya Rabbi! Ben inci ile donatılmış altından meydanlar ve altından köşkler görüyorum. Bunlar hangi nebinindir. Veya bu hangi sıddıkındır? Veya bu hangi şehidindir?
Allah cc buyurur:
-Bu parayı verene aittir.
Adam derki:
-Ya Rabbi! Bu parayı vermeye kim malik olur?
Allah cc buyurur:
-Bu parayı vermeye sen malik olursun.
-Bu parayı vermeye nasıl malik olurum?
Allah cc buyurur:
-Kardeşini af ederek bu parayı ödemeye malik olursun.
Adam derki:
-Ya Rabbi! Ben bu kardeşimi af ettim.
Aziz ve Celil olan Allah buyurur:
-Kardeşinin eline tut. Onu cennete koy.
Resulullah o anda şöyle buyurur:
-Allahtan sakının. Aranızı düzeltin. Allah Teala Müslümanlar arasını ıslah eder.
Bugün Allah cc Kocalar, Hanımlar, Çocuklar, Babalar, Analar, Akrabalar ve Yakınlar Arasını Ayırır.
Allah Teala şöyle buyurdu:
لَنْ تَنْفَعَكُمْ اَرْحَامُكُمْ وَلَا اَوْلَادُكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَفْصِلُ بَيْنَكُمْ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصٖيرٌ
Mumtehine suresi 60.3 Yakınlarınız ve çocuklarınız size asla fayda vermeyecektir. Kıyamet günü Allah aranızı ayıracaktır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.
Sahıh’ul-Buharide şu hadis mevcuttur.
Abdullah b. Ömer (Allah onlardan razı olsun) diyor ki Resulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim:
عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ – رضي الله عنهما – أَنَّهُ سَمِعَ رَسُولَ اللَّهِ – صلى الله عليه وسلم – يَقُولُ « كُلُّكُمْ رَاعٍ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ ، فَالإِمَامُ رَاعٍ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ ، وَالرَّجُلُ فِي أَهْلِهِ رَاعٍ وَهْوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، وَالْمَرْأَةُ فِي بَيْتِ زَوْجِهَا رَاعِيَةٌ وَهْيَ مَسْئُولَةٌ عَنْ رَعِيَّتِهَا، وَالْخَادِمُ فِي مَالِ سَيِّدِهِ رَاعٍ وَهْوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ »،
‘’Hepiniz çobansınız, güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet başkanı çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın, kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkar, efendisinin malının çobanıdır; oda sürüsünden sorumludur.’’
Suneni Nisai ve diğer kitaplarda şu hadis vardır:
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِيِّ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ « مَنْ كَانَ لَهُ امْرَأَتَانِ يَمِيلُ لإِحْدَاهُمَا عَلَى الأُخْرَى جَاءَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَحَدُ شِقَّيْهِ مَائِلٌ ».
Ebu Hüreyre Nebi (s.a.v.)’den şöyle rivayet etti. ’’Kimin iki hanımı olur da onlardan birine diğerinden fazla önem verirse Kıyamet gününde iki tarafından birinin eğilmiş olarak gelir.’’ Buyurdu.
Sahih’ul-Buharide şu hadis-i şerf mevcuttur.
النُّعْمَانَ بْنَ بَشِيرٍ – رضي الله عنهما – وَهُوَ عَلَى الْمِنْبَرِ يَقُولُ أَعْطَانِي أَبِي عَطِيَّةً، فَقَالَتْ عَمْرَةُ بِنْتُ رَوَاحَةَ لاَ أَرْضَى حَتَّى تُشْهِدَ رَسُولَ اللَّهِ – صلى الله عليه وسلم – . فَأَتَى رَسُولَ اللَّهِ – صلى الله عليه وسلم – فَقَالَ إِنِّي أَعْطَيْتُ ابْنِى مِنْ عَمْرَةَ بِنْتِ رَوَاحَةَ عَطِيَّةً، فَأَمَرَتْنِي أَنْ أُشْهِدَكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ. قَالَ «أَعْطَيْتَ سَائِرَ وَلَدِكَ مِثْلَ هَذَا». قَالَ لاَ. قَالَ « فَاتَّقُوا اللَّهَ، وَاعْدِلُوا بَيْنَ أَوْلاَدِكُمْ». قَالَ فَرَجَعَ فَرَدَّ عَطِيَّتَهُ)
Numan b. Beşir (Allah onlardan razı olsun) o minber üzerinde iken şöyle diyor:
-‘’Babam bana bahşiş verdi. Amretü binti Revvahe Resulullah s.a.v bu olaya şahit olmadan ben razı olmuyorum. Resulullah s.a.v. yanına gitti. Resulullaha ben oğluma Amretü binti Revahaya bahşiş verdim. Ya Resulallah o bana seni şahit tutmamı emretti. Bunun üzerine Resulullah ona şöyle buyurdu:
-Diğer çocuklarına aynı bahşişi verdin mi?
Hayır vermedim deyince Resulullah şöyle devam etti:
-‘’Allahtan korkun. Evlatlarınız arasında adaletli olunuz.’’
Adam geri döndü. Bahşişi hemen geri verdi.
Sözümü söylüyorum. Benim için ve sizin için Allahtan bağışlanmamızı istiyorum.
İKİNCİ HUTBE
Hamt alemlerin Rabbi Allaha aittir. Ey Allah im! İslam ve iman nimeti verdiğinden hamt ancak sana aittir. Yine bizleri ümmeti Muhammet’ten (Ona salat ve selam olsun) eylediğinden hamt sana aittir. Allahtan başka ilah olmadığına, tek olduğuna ve ortağı olmadığına şahitlik ederim. Ve yine muhakkak Hz. Muhammed’in Allah’ın cc. kulu ve resulü olduğuna şahitlik ederim. Ey Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e, Hane Halkına ve Sahabesine hepsine salat (dua), selam (esenlik) ve kutlu eyle.
Ey Müslümanlar!
Bugün Allah cc hükümdar ile hükümlü, yönetici, yargıç ve vatandaşlar arasını ayırır. Sahih’ul-Buharide şu hadis mevcuttur.
أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ يَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ – صلى الله عليه وسلم – يَقُولُ « كُلُّكُمْ رَاعٍ ، وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ ، الإِمَامُ رَاعٍ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ ، وَالرَّجُلُ رَاعٍ فِي أَهْلِهِ وَهْوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ ، وَالْمَرْأَةُ رَاعِيَةٌ فِي بَيْتِ زَوْجِهَا وَمَسْئُولَةٌ عَنْ رَعِيَّتِهَا ، وَالْخَادِمُ رَاعٍ فِي مَالِ سَيِّدِهِ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ – قَالَ وَحَسِبْتُ أَنْ قَدْ قَالَ – وَالرَّجُلُ رَاعٍ فِي مَالِ أَبِيهِ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ وَكُلُّكُمْ رَاعٍ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ »،
Abdullah b. Ömer Resulüllah (s.a.v.) den şöyle işittiğini söylüyordu. Şöyle buyurdu:
‘’Hepiniz çobansınız, güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet başkanı çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın, kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkar, efendisinin malının çobanıdır; oda sürüsünden sorumludur.’’ Devam ederek şöyle buyurduğunu zannettim. ‘’Kişi babasının malının çobanıdır. Sürüsünden sorumludur. Hepiniz çobansınız, güttüğünüz sürüden sorumlusunuz.
İmam Ahmet’in Müsnedinde şu hadisi şerif mevcuttur.
عَنِ ابْنِ عُمَرَ أَنَّ النَّبِيَّ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ « لاَ يَسْتَرْعِى اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى عَبْداً رَعِيَّةً قَلَّتْ أَوْ كَثُرَتْ إِلاَّ سَأَلَهُ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى عَنْهَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَقَامَ فِيهِمْ أَمْرَ اللَّهِ تَبَارَكَ وَتَعَالَى أَمْ أَضَاعَهُ حَتَّى يَسْأَلَهُ عَنْ أَهْلِ بَيْتِهِ خَاصَّةً »
İbn-i Ömer Nebi (s.a.v.) den rivayet edilen hadisi şerifte Resulüllah şöyle buyurdu: ‘’Allah Tebareke ve Teala az olsun çok olsun hiç bir vatandaş kula idarecilik yaptırmaz. Allah Tebareke ve teala idarecilik yapan bu kula (idareciye) kıyamet gününde idare ettiği kişiler arasında Allah Tebareke ve Tealanın emirlerini yerine getirip yoksa o emri zayi mi ettiğini soracaktır. Hane halkını nasıl idare ettiğini özellikle soracaktır.
: (عَنِ النَّبِيِّ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ نَعَمْ . قَالَ « مَا مِنْ أَمِيرِ عَشَرَةٍ إِلاَّ يُؤْتَى بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَغْلُولاً لاَ يَفُكُّهُ إِلاَّ الْعَدْلُ أَوْ يُوبِقُهُ الْجَوْرُ ».
O kitapta şu hadisi şerif mevcuttur: Nebi (s.a.v.) den rivayet edildi. Evet dedi. Nebi şöyle buyurdu: ‘’Hiçbir on kişiyi idare eden olmadı ki kıyamet gününde elleri bağlı olarak getirilir. Onun ellerini ancak dünyadaki adaletli davranışı çözer. Veya dünyadaki zulmü kendisini cezalandırır.
Bugün (kıyamet günü) Allah cc Resullerle kavimlerinin arasını ayırır. Allah Teala şöyle buyurdu:
فَلَنَسْپَلَنَّ الَّذٖينَ اُرْسِلَ اِلَيْهِمْ وَلَنَسْٸَلَنَّ الْمُرْسَلٖينَ
Araf suresi 7.6 Kendilerine peygamber gönderilenlere mutlaka soracağız. Peygamberlere de elbette soracağız.
Allah Teala şöyle buyurdu:
وَاِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا عٖيسَى ابْنَ مَرْيَمَ ءَاَنْتَ قُلْتَ لِلنَّاسِ اتَّخِذُونٖى وَاُمِّىَ اِلٰهَيْنِ مِنْ دُونِ اللّٰهِ قَالَ سُبْحَانَكَ مَا يَكُونُ لٖى اَنْ اَقُولَ مَا لَيْسَ لٖى بِحَقٍّ اِنْ كُنْتُ قُلْتُهُ فَقَدْ عَلِمْتَهُ تَعْلَمُ مَا فٖى نَفْسٖى وَلَا اَعْلَمُ مَا فٖى نَفْسِكَ اِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ
Maide suresi 5.116 Allah, kıyamet günü şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara, Allah'ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin, dedin?" İsa da şöyle diyecek: "Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem, benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş olsaydım, elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin."
مَا قُلْتُ لَهُمْ اِلَّا مَا اَمَرْتَنٖى بِهٖ اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ رَبّٖى وَرَبَّكُمْ وَكُنْتُ عَلَيْهِمْ شَهٖيدًا مَا دُمْتُ فٖيهِمْ فَلَمَّا تَوَفَّيْتَنٖى كُنْتَ اَنْتَ الرَّقٖيبَ عَلَيْهِمْ وَاَنْتَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ شَهٖيدٌ
Maide suresi 5.117 “Ben onlara, sadece bana emrettiğin şeyi söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin (dedim.) Aralarında bulunduğum sürece onlara şahit (ve örnek) idim. Ama beni içlerinden aldığında, artık üzerlerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen, her şeye hakkıyla şahitsin.”
Sahih’ul-Buharide şu hadis şerif mevcuttur.
(عَنْ أَبِي سَعِيدٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ – صلى الله عليه وسلم – « يَجِيءُ نُوحٌ وَأُمَّتُهُ فَيَقُولُ اللَّهُ تَعَالَى هَلْ بَلَّغْتَ فَيَقُولُ نَعَمْ ، أَيْ رَبِّ. فَيَقُولُ لأُمَّتِهِ هَلْ بَلَّغَكُمْ فَيَقُولُونَ لاَ ، مَا جَاءَنَا مِنْ نَبِيٍّ . فَيَقُولُ لِنُوحٍ مَنْ يَشْهَدُ لَكَ فَيَقُولُ مُحَمَّدٌ – صلى الله عليه وسلم – وَأُمَّتُهُ، فَنَشْهَدُ أَنَّهُ قَدْ بَلَّغَ، وَهْوَ قَوْلُهُ جَلَّ ذِكْرُهُ (وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ ) وَالْوَسَطُ الْعَدْلُ »
Ebi Sait şöyle dedi: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ‘’Nuh as ve ümmeti gelir. Allah Teala ona sana verilen peygamberliği tebliğ ettin mi? O da evet tebliğ ettim Rabbim! Cevabını verir. Allah Teala onun ümmetine sorar. Nuh as size peygamberliği tebliğ etti mi? Onlarda hayır. Bize peygamberlik gelmedi. Derler. Sonra Nuh’a bu konuda şahidin var mı? Sonra Muhammet (s.a.v.) ve ümmeti vardır denilir. Nuh’un peygamberliğini tebliğ ettiğine biz şahidiz. O şahitliğimiz zikri celil olan Allah’ın şu ayet-i kerimesidir.
Veset ümmet: adaletli ümmet demektir.
وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَاكُمْ اُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهٖيدًا وَمَا جَعَلْنَا الْقِبْلَةَ الَّتٖى كُنْتَ عَلَيْهَا اِلَّا لِنَعْلَمَ مَنْ يَتَّبِعُ الرَّسُولَ مِمَّنْ يَنْقَلِبُ عَلٰى عَقِبَيْهِ وَاِنْ كَانَتْ لَكَبٖيرَةً اِلَّا عَلَى الَّذٖينَ هَدَى اللّٰهُ وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُضٖيعَ اٖيمَانَكُمْ اِنَّ اللّٰهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُفٌ رَحٖيمٌ
Bakara suresi 2.143 Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık. Her ne kadar Allah'ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl'e tabi olanlarla, gerisingeriye dönecekleri ayırt edelim diye kıble yaptık. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir.
Bugün (kıyamet günü) Allah cc öldüren katil ile ölen maktul arasını ayırır.
Sunen-i Tirmizi de şu hadisi şerif mevcuttur:
عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ عَنِ النَّبِيِّ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ « يَجِيءُ الْمَقْتُولُ بِالْقَاتِلِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ نَاصِيَتُهُ وَرَأْسُهُ بِيَدِهِ وَأَوْدَاجُهُ تَشْخُبُ دَمًا يَقُولُ يَا رَبِّ هَذَا قَتَلَنِي حَتَّى يُدْنِيَهُ مِنَ الْعَرْشِ »،
İbn-i Abbas Nebi (s.a.v.) den rivayet ettiği hadisi şerifte Resulullah şöyle buyurdu: ‘’Kıyamet günü öldürülen maktul öldüren katili kakülleri ve başı elinde getirir. Şah damarından kan fışkırır olduğu halde ya Rabbi bu beni öldürdü der. Onu Arşa yaklaştırır.
Süneni Nisaide şu hadisi şerif mevcuttur: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ‘’Kıyamet günü öldürülmüş maktul kendisini öldüren katilini getirir, ve beni niçin öldürdü sor ya Rabbi der.
Katıl onu falancanın mülkü için öldürdüm diye cevap verir.’’ Ravi ‘’Bir cins çekirge, ondan sakının.’
أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ « يَجِيءُ الْمَقْتُولُ بِقَاتِلِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَيَقُولُ سَلْ هَذَا فِيمَ قَتَلَنِي فَيَقُولُ قَتَلْتُهُ عَلَى مُلْكِ فُلاَنٍ ». قَالَ جُنْدَبٌ فَاتَّقِهَا)
Ayıran gün kıyamet günü gerçeği gösteren ile gerçeği yürürlükten kaldıran, zulmeden zalim ile zulme uğrayan mazlum, isabet edip doğru yapan ile hata eden ve mutlu olan ile mutsuz olan beyan edilir. Allah cc Kafirlere azap eder. Müminlere mükafat verir. Allah Teala şöyle buyurdu:
اَلْيَوْمَ تُجْزٰى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ لَا ظُلْمَ الْيَوْمَ اِنَّ اللّٰهَ سَرٖيعُ الْحِسَابِ
Mumin suresi 40.17 Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün asla zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
Tarih: 21 Eylül 2024
Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI
(Emekli Müftü, İcazetli)
Hamidi İbrahem netten alıntıdır.