Şeyh Ali bin Abdurrahman El-Hudeyfi -Allah onu korusun- Cuma hutbesinde “Kur’an-ı Kerim’in Büyüklüğü” başlığını vererek, Kur’an-ı Kerim’in Allah katındaki, Hz. Muhammed’in -Allah’ın salatı ve selamı onun üzerine olsun- ve ondan önceki peygamberlerin, cinlerin ve sahabelerin katındaki büyüklüğünden bahsetti.
Ve bir Müslümanın bunu bilmesi halinde kendi gözündeki değerini de bileceğini, bunun etkileri arasında; ona dikkat etmek ve onu korumak, onu çok okumak, onu anlamak, ayetlerini düşünmek, onunla amel etmek ve onu öğretmek olduğunu açıkladı.
تَبَارَكَ الَّذٖى نَزَّلَ الْفُرْقَانَ عَلٰى عَبْدِهٖ لِيَكُونَ لِلْعَالَمٖينَ نَذٖيرًا
Furkan suresi 25.1 Âlemlere bir uyarıcı olsun diye kuluna Furkân'ı indiren Allah'ın şanı yücedir.
اَلَّذٖى لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَلَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَرٖيكٌ فِى الْمُلْكِ وَخَلَقَ كُلَّ شَیْءٍ فَقَدَّرَهُ تَقْدٖيرًا
Furkan suresi 25.2 O, göklerin ve yeryüzünün mülkü (hükümranlığı) kendisine ait olandır. Çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiçbir ortağı da yoktur. O, her şeyi yaratmış ve yarattığı o şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir.
Rabbime hamd ederim. O'na çokça hamdederim. Ve şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. O'nun ortağı yoktur. Rahmeti ve ilmi her şeyi kuşatmıştır. O her şeyi bilendir. Her şeye gücü yetendir.
Ve şehadet ederim ki Peygamberimiz ve efendimiz Muhammed (s.a.v.) O'nun kulu ve elçisidir. Allah onu kıyametten önce bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı, izniyle Allah'a bir davetçi ve nurlu bir kandil olarak göndermiştir. Allah'ım! Kulun ve elçin Muhammed'e, âline ve ashabına bol bol salat ve selam eyle.
Öyleyse Allah'tan gerektiği gibi korkun ki, kurtuluşa erenlerden olasınız. Allah'ın emirlerini ihmal etmeyin. Çünkü takvadan mahrum kalan, ziyana uğrayanlardandır.
Ey Allah'ın kulları! Allah'ın bütün insanlara rahmet kıldığı Kur'an-ı Kerim'in nimetini hatırlayın. Kur’an-i Kerim, en doğru yola iletir, her türlü iyiliği müjdeler ve her türlü kötülükten sakındırır.
Yüce Allah şöyle buyurur:
يَا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَاءٌ لِمَا فِى الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنٖينَ
Yunus suresi 10.57 Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur'an) geldi.
Yüce Allah şöyle buyurur:
وَمَا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمٖينَ
Enbiya suresi 21.107 (Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.
Bir Müslüman, bu muhteşem Kur'an'ın büyüklüğünü ve ancak onu indiren Zat'ın Allah’ın bildiği faziletlerini bilirse, bu kıymetli kitaba olan ilgisi artar. Bu hikmetli zikre olan ilgisi artar.
Böylece onu öğrenmek, öğretmek, üzerinde düşünmek ve Allah'ın kendisine güç ve yardım ettiği ölçüde onunla amel etmek için çaba harcar. Enerjisini ve kapasitesini sarf eder.
Bir Müslüman, Kur'an'ın kendisine yüklediği hakları yerine getirmek, Allah'ın Kitabı'nın nimetlerine şükretmek ve Allah'a ibadet hakkını eksiksiz ve tam olarak yerine getirmek için ne yaparsa yapsın, yine de eksik ve zayıftır. Fakat Allah -azze ve celle- merhametli ve cömerttir. Azı kabul eder, çokla mükafatlandırır.
Ey Müslüman! Kur'an-ı Kerim'in yüceliğini ve kalbinizdeki yerini tanıyıp fark ettiniz mi? Onun faziletlerinin hakikatini, iyiliklerinin, bereketlerinin ve faydalarının evrenselliğini tam olarak kavradınız mı?
Ey Müslüman! Kur'an-ı Kerim'in azametinin hakikatlerini ve kalbindeki yerinin derecesini, ancak Allah Teala'nın Kitabını tesbihini, onu hamd ile tesbih ettiğini ve Âlemlerin Rabbi katındaki makamının yüceliğini bilmen, melekler nezdindeki büyüklüğünü, peygamberler, onların ümmetleri, ehl-i kitap, insanlar ve cinler nezdindeki faziletini bilmen gerekir.
Allah şahit olarak yeter.
Ey Müslümanlar! Kudret ve Celal sahibi Allah, Kur'an-ı Kerim'i yüceltmiş ve ona yakışır bir şekilde yüceltmiş, övgüye ve en güzel vasıflara layık kılmıştır.
Allah cc, bu kıymetli Kitap'tan sık sık bahsetmiş, onu en yüce makama yerleştirmiş, en güzel niteliklerle ve en yüce vasıflarla tavsif etmiştir ki, insanlar bu Kur'an-ı Kerim'in yüceliğini bilsinler. Ve Allah'ın kelamının kulları üzerindeki bereketini takdir etsinler. Zira en büyük bereket iman ve Kur'an'dır.
Allah'ın kelamının diğer tüm kelamlardan üstünlüğü, Allah'ın yarattıklarına olan üstünlüğü gibidir.
Allah, Kur'an-ı Kerim'i "hakikat gerçek" olarak tanımlamıştır.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰیهُ بَلْ هُوَ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ لِتُنْذِرَ قَوْمًا مَا اَتٰيهُمْ مِنْ نَذٖيرٍ مِنْ قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ
Secde suresi 32.3 Yoksa "Onu Muhammed uydurdu" mu diyorlar? Hayır o, kendilerine senden önce hiçbir uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi uyarman için, doğru yolu bulsunlar diye Rabbin tarafından indirilmiş gerçektir.
Hak, sabit ve değişmez olan, hiçbir şeyin geçersiz kılamayacağı, hiçbir noksanlığın etkilemediği ve batılın bulaştırmadığı şeydir.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا بِالذِّكْرِ لَمَّا جَاءَهُمْ وَاِنَّهُ لَكِتَابٌ عَزٖيزٌ
Fussilet suresi 41.41 Kur'an kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler mutlaka cezalarını göreceklerdir. Şüphesiz o, çok değerli ve sağlam bir kitaptır.
لَا يَاْتٖيهِ الْبَاطِلُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَلَا مِنْ خَلْفِهٖ تَنْزٖيلٌ مِنْ حَكٖيمٍ حَمٖيدٍ
Fussılet suresi 41.42 Ona ne önünden ne de ardından batıl gelemez. O, hüküm ve hikmet sahibi, övülmeye lâyık olan Allah tarafından indirilmiştir.
Allah Teala bu Kur’an-i açıklarken şöyle buyurdu:
الرٰ كِتَابٌ اُحْكِمَتْ اٰيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَكٖيمٍ خَبٖيرٍ
Hud suresi 11.1 Elif, Lâm, Râ. Bu bir kitaptır ki âyetleri sağlamlaştırılmış, sonra tam hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından açıklanmıştır.
Yüce Allah şöyle buyurur:
وَلَقَدْ جِئْنَاهُمْ بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلٰى عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
Araf suresi 7.52 Andolsun biz onlara, bilerek açıkladığımız bir kitabı, inanan bir toplum için bir yol gösterici ve rahmet olarak getirdik.
Yüce Allah şöyle buyurur:
الر تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ الْحَكٖيمِ
Yunus suresi 10.1 Elif, Lâm, Râ. Bunlar hikmet dolu Kitab'ın âyetleridir.
Yüce Allah şöyle buyurur:
بَلْ هُوَ قُرْاٰنٌ مَجٖيدٌ
Buruc suresi 85.21 Hayır, o (yalanlamakta oldukları kitap) şanı yüce bir Kur'an'dır.
Yüce Allah şöyle buyurur:
هٰذَا هُدًى وَالَّذٖينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْ لَهُمْ عَذَابٌ مِنْ رِجْزٍ اَلٖيمٌ
Casiye suresi 45.11 İşte bu (Kur'an) bir hidayettir. Rablerinin âyetlerini inkâr edenlere ise elem dolu çok kötü bir azap vardır.
Yüce Allah şöyle buyurur:
فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِهٖ وَالنُّورِ الَّذٖى اَنْزَلْنَا وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبٖيرٌ
Teğabun suresi 64.8 Artık siz Allah'a, peygamberine ve indirdiğimiz nûra (Kur'an'a) iman edin. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
Yüce Allah şöyle buyurur:
وَهٰذَا كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ مُصَدِّقُ الَّذٖى بَيْنَ يَدَيْهِ وَلِتُنْذِرَ اُمَّ الْقُرٰى وَمَنْ حَوْلَهَا وَالَّذٖينَ يُؤْمِنُونَ بِالْاٰخِرَةِ يُؤْمِنُونَ بِهٖ وَهُمْ عَلٰى صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ
Enam suresi 6.92 İşte bu (Kur'an) da, bereket kaynağı, kendinden öncekileri (ilâhî kitapları) tasdik eden ve şehirler anasını (Mekke'yi) ve bütün çevresini (tüm insanlığı) uyarasın diye indirdiğimiz bir kitaptır. Ahirete iman edenler, ona da inanırlar. Onlar namazlarını vaktinde kılarlar.
Yüce Allah şöyle buyurur:
وَاِنَّهُ فٖى اُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَا لَعَلِىٌّ حَكٖيمٌ
Zuhruf suresi 43.4 Şüphesiz o, katımızdaki ana kitapta (Levh-i Mahfuz'da) mevcuttur, çok yücedir, hikmetlerle doludur.
Allah, Kur'an-ı Kerim'de her şeyi ayrıntılı olarak açıklamıştır.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
وَيَوْمَ نَبْعَثُ فٖى كُلِّ اُمَّةٍ شَهٖيدًا عَلَيْهِمْ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَجِئْنَا بِكَ شَهٖيدًا عَلٰى هٰؤُلَاءِ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَیْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرٰى لِلْمُسْلِمٖينَ
Nahl suresi 16.89 (Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.
Ve Allah Kur’an-i Kerimi artmaktan ilave etmekten ve eksilmekten korudu.
Yüce Allah şöyle buyurdu:
اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
Hicr suresi 15.9 Şüphesiz o Zikr'i (Kur'an'ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.
Kur'an'ın isimlerinin ve yüce sıfatlarının çokluğu, onun yüce anlamlarının çokluğunu ve zenginliğini göstermektedir. Bahsettiklerimiz, çok daha büyük bir bütünün sadece küçük bir parçasıdır. Yüce melekler, faziletlerini bildikleri için bu Kur'an'ı yüceltir.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
لٰكِنِ اللّٰهُ يَشْهَدُ بِمَا اَنْزَلَ اِلَيْكَ اَنْزَلَهُ بِعِلْمِهٖ وَالْمَلٰئِكَةُ يَشْهَدُونَ وَكَفٰى بِاللّٰهِ شَهٖيدًا
Nisa suresi 4.166 Fakat Allah, sana indirdiğini kendi ilmiyle indirmiş olduğuna şahitlik eder. Melekler de buna şahitlik eder. Şahit olarak Allah yeter.
Ve Allah -Mübarek ve Yücedir- bu Kur'an hakkında şöyle buyurmuştur:
فٖى صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍ
Abese suresi 80.13 O Kur’an, (Levh-i Mahfûz’da) değer verilen sayfalar içindedir.
مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍ
Abese suresi 80.14 Ki saygı ile yükseltilmiş, tertemizdirler.
بِاَيْدٖى سَفَرَةٍ
Abese suresi 80.15 Değerli ve güvenilir yazıcıların elleriyle (yazılmıştır).
Tefsirciler: Değerli ve güvenilir yazıcıların elleriyle (yazılmıştır). Ayetinden kastedilen mananın "Onlar meleklerdir." dediler.
Hz. Aişe'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
وعن عائشة - رضي الله عنها - عن رسول الله - صلى الله عليه وسلم - قال: «الذي يقرأُ القرآن وهو ماهرٌ به مع الكرام البرَرة»؛ رواه البخاري ومسلم.
"Kur'ân'ı okuyan ve onu güzelce okuyan kimse, salih kimselerle beraberdir."
Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir.
Peygamberlerin -salat ve selam olsun onlara- ve mümin ümmetlerinin Kur'an-ı Kerim'i yüceltmeleri hususunda Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
وَاِنَّهُ لَفٖى زُبُرِ الْاَوَّلٖينَ
Şuara suresi 26.196 Şüphesiz bu (Kur'an'ın indirileceği) öncekilerin kitaplarında da vardı.
İbn Kesir -Allah ona rahmet etsin- "Tefsir"inde şöyle demiştir: "Bu Kur'an'ın zikredilmesi ve övülmesi, eskilerin kitaplarında, onu hem eski zamanlarda hem de günümüzde müjdeleyen peygamberlerinden nakledilen kitaplarda bulunmaktadır. Zira Allah, onlardan bu hususta söz almıştır."
Yüce Allah şöyle buyurur:
قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ كَانَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَكَفَرْتُمْ بِهٖ وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ بَنٖى اِسْرَایٖٔلَ عَلٰى مِثْلِهٖ فَاٰمَنَ وَاسْتَكْبَرْتُمْ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِى الْقَوْمَ الظَّالِمٖينَ
Ahkaf suresä 46.10 De ki: “Hiç düşündünüz mü? Eğer bu Kur’an Allah katından ise ve siz onu inkâr etmişseniz, İsrail oğullarından bir tanık da onun benzerini (Tevrat’ı) görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız, (bu takdirde zâlim bir topluluk olmaz mısınız)?” Gerçekten Allah, zâlim kavmi doğru yola iletmez!
Yüce Allah şöyle buyurur:
قُلْ اٰمِنُوا بِهٖ اَوْ لَا تُؤْمِنُوا اِنَّ الَّذٖينَ اُوتُوا الْعِلْمَ مِنْ قَبْلِهٖ اِذَا يُتْلٰى عَلَيْهِمْ يَخِرُّونَ لِلْاَذْقَانِ سُجَّدًا ﴿Secde﴾ -
İsra suresi 17.107 De ki: "Ona ister inanın, ister inanmayın. Şüphesiz, daha önce kendilerine ilim verilenler, Kur'an kendilerine okunduğunda derhal yüzüstü secdeye kapanırlar."
وَيَقُولُونَ سُبْحَانَ رَبِّنَا اِنْ كَانَ وَعْدُ رَبِّنَا لَمَفْعُولًا
İsra suresi 17.108 "Rabbimizin şanı yücedir. Rabbimizin va'di mutlaka gerçekleşecektir" derler.
وَيَخِرُّونَ لِلْاَذْقَانِ يَبْكُونَ وَيَزٖيدُهُمْ خُشُوعًا
İsra suresi 17.109 Onlar ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar. Bu da onların derin saygısını artırır.
Ve Yüce Allah, hakikate teslim olan rahipler ve keşişler hakkında şöyle buyurmuştur:
وَاِذَا سَمِعُوا مَا اُنْزِلَ اِلَى الرَّسُولِ تَرٰى اَعْيُنَهُمْ تَفٖيضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّ يَقُولُونَ رَبَّنَا اٰمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدٖينَ
Maide suresi 5.83 Peygamber'e indirileni (Kur'an'ı) dinledikleri zaman hakkı tanımalarından dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. "Ey Rabbimiz! İnandık. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenler (Muhammed'in ümmeti) ile beraber yaz" derler.
Cinler bu Kur'an'ı işitince ona inandılar, saygı gösterdiler ve kavimlerini Ona Kur’an’a davet ettiler.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
وَاِذْ صَرَفْنَا اِلَيْكَ نَفَرًا مِنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْاٰنَ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُوا اَنْصِتُوا فَلَمَّا قُضِىَ وَلَّوْا اِلٰى قَوْمِهِمْ مُنْذِرٖينَ
Ahkaf suresi 46.29 Hani Kur'an'ı dinlemek üzere cinlerden bir grubu sana yöneltmiştik. Onlar, onun huzuruna gelince birbirlerine, "Susun!" dediler. Kur'an'ın okunması bitince de uyarıcı olarak kavimlerine döndüler.
قَالُوا يَا قَوْمَنَا اِنَّا سَمِعْنَا كِتَابًا اُنْزِلَ مِنْ بَعْدِ مُوسٰى مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْدٖى اِلَى الْحَقِّ وَاِلٰى طَرٖيقٍ مُسْتَقٖيمٍ
Ahkaf suresi 46.30 Dediler ki: "Ey kavmimiz! Şüphesiz biz, Mûsâ'dan sonra indirilen, kendinden önceki kitapları doğrulayan, gerçeğe ve doğru yola ileten bir kitap dinledik."
Ve Allah bu hususta Cin Suresi'ni indirdi.
Ve Allah Resûlü -Allah ona salat ve selam etsin- bu Kur'an'ı, gururdan, şehvetten, hasetten ve dünyanın süs ve zevklerine aldanmaktan uzak bir halde herhangi bir insana okuduğunda, anında teslim olur ve her beşerî mekânda bir âyet olurdu.
Bu, ancak Kur'an'ın kalpler üzerindeki nüfuzunun gücünden ve ruhlar üzerindeki tesirinin yoğunluğundan dolayıdır.
Ey Müslüman! Eğer sen bu Kur’an’ın büyüklüğünü ve onu indiren âlemlerin Rabbi katındaki, melekler, peygamberler ve onların kavimleri, hakka inanan Kitap Ehlinin yanında, sahabeler ve cinler nezdindeki yerini bilirsen, o zaman Kur’an’ın kalbindeki yerini de bilirsin. Ve ey Müslüman! Bunu tamamen kendi nefsinden bilirsin.
Eğer Kur'an, kalbinizde, layık olduğu, bu Kitab'a yakışır şekilde yüksek bir yer ve saygı barındırıyorsa ve Allah da onu sevip razı oluyorsa, bu nimet için Cenab-ı Hakk'a hamd edin.
Ve Peygamberden -sallallâhu aleyhi ve sellem- Kur'an-ı Kerim'e hürmet ve onun öğretileriyle bilgileri ile amel etmede sebat etmesini isteyin.
Fakat eğer kalbinizde Kur'an'a hürmet ve saygı, gerekenden ve muhteşem Kur'an'a yakışır olandan az ise, o zaman Allah'a tövbe edin. Kusurlarınızı düzeltin. Ve hayatınızdan kaçırdıklarınızı telafi edin.
Zira bu dünyada sahip olduğunuz her türlü iyilik, nimet ve itaat ve ahirette elde edeceğiniz her türlü cennet mutluluğu Kur'an sayesindedir. Öyleyse onun kıymetini bilin. Ve ona karşı sorumluluklarınızı yerine getirin.
Allah, insanlığın en hayırlısı olan Hz. Muhammed'i (s.a.v.) insanların inanacağı birçok mucizeyle desteklemiştir. Ancak Hz. Peygamber'in (s.a.v.) en büyük mucizesi, Yüce Kur'an-ı Kerim'dir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
لقول النبي - صلى الله عليه وسلم -: «ما من نبيٍّ بعثَه الله إلا أُوتِي ما مثلُه آمنَ عليه البشر، وإنما الذي أُوتيتُه وحيًا، فأرجو أن أكون أكثرهم تابِعًا»؛ رواه البخاري من حديث أبي هريرة - رضي الله عنه -.
"Allah'ın gönderdiği hiçbir peygamber yoktur ki, kendisine insanların inanacağı bir benzeri verilmesin. Bana vahiy verildi, bu yüzden en çok tâbi olanlardan olmayı umuyorum."
(Buhari, Ebu Hureyre (r.a.) hadisinden rivayet etmiştir.)
Yüce Kur'an, kıyamet gününe ve kıyamete kadar varlığını sürdüren, her çağın en büyük mucizesidir.
Yüce Kur'an'ın mucizevi niteliği, yapısında ve belagatinde, teşrihinde (koyduğu kanunlarında), hükümlerinin kapsamlılığında, adaletinde, merhametinde ve hikmetinde, insan ihtiyaçlarını karşılamasında, ilave ve eksilme olmadan sonsuz varlığında ve kalpler üzerindeki büyük etkisinde yatar.
İnsanlar ve cinler, onun bir benzerini veya on suresini bile meydana getirmeye muktedir değildirler.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلٰى اَنْ يَاْتُوا بِمِثْلِ هٰذَا الْقُرْاٰنِ لَا يَاْتُونَ بِمِثْلِهٖ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَهٖيرًا
İsra suresi 17.88 De ki: "Andolsun, insanlar ve cinler bu Kur'an'ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine de destek olsalar, yine onun benzerini getiremezler."
Aksine, onun gibi bir sûre getiremediler; Kevser sûresi onları şaşkına çevirdi. Zira Kevser sûresi on kelimeden oluşuyordu.
Kâfirler fiziksel mucizeler istediklerinde, Allah Kur'an'ın en büyük mucize olduğunu açıkça bildirdi.
Allah -azze ve celle- şöyle buyurdu:
وَقَالُوا لَوْلَا اُنْزِلَ عَلَيْهِ اٰيَاتٌ مِنْ رَبِّهٖ قُلْ اِنَّمَا الْاٰيَاتُ عِنْدَ اللّٰهِ وَاِنَّمَا اَنَا نَذٖيرٌ مُبٖينٌ
Ankebut suresi 29.50 Dediler ki: "Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya!" De ki: "Mucizeler ancak Allah katındadır ve ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."
اَوَلَمْ يَكْفِهِمْ اَنَّا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ يُتْلٰى عَلَيْهِمْ اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَرَحْمَةً وَذِكْرٰى لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
Ankebut suresi 29.51 Kendilerine okunan kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Şüphesiz bunda inanan bir kavim için bir rahmet ve bir öğüt vardır.
Yüce Allah şöyle buyurur:
اَوَلَمْ يَنْظُرُوا فٖى مَلَكُوتِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا خَلَقَ اللّٰهُ مِنْ شَیْءٍ وَاَنْ عَسٰى اَنْ يَكُونَ قَدِ اقْتَرَبَ اَجَلُهُمْ فَبِاَیِّ حَدٖيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ
Araf suresi 7.185 Onlar göklerdeki ve yerdeki sınırsız hükümranlık ve nizama , Allah'ın yarattığı her şeye, ecellerinin yaklaşmış olabileceğine hiç bakmadılar mı? Peki, bundan sonra artık hangi söze inanacaklar?
Kur'an-ı Kerim, her zaman ve her yerde insan aklına delil ve kanıtlarla hitap eder. Ve akıl bunlara boyun eğer ve kabul eder.
Böylece insan ya isteyerek ve kendi isteğiyle hakka boyun eğer, iyiliği ve hakkı sever, batıl ve kötülükten nefret eder, ya da insan inat ve kibirle gerçeklerden yüz çevirir.
Oysa bu Kur'an ile hak kendisine apaçık belli olmuş, batıl da kendisine apaçık bildirilmiştir. Ve Allah'ın hücceti delili insana karşı dikilmiştir. Ve insan ancak kendine zarar verir.
Kur'an-ı Kerim, mükellefleri doğru yola iletmek için, insan aklının kapasitesinin ötesinde, çeşitli faydalı yöntemler kullanır.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
اِنَّ هٰذَا الْقُرْاٰنَ يَهْدٖى لِلَّتٖى هِىَ اَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنٖينَ الَّذٖينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ اَنَّ لَهُمْ اَجْرًا كَبٖيرًا
İsra suresi 17.9 Gerçekten bu Kur’an, en doğru yola iletir ve iyi işler yapan mü’minlere, kendileri için büyük bir ecir olduğunu müjdeler.
Kur’an-ı Kerim, kendisine tabi olanlar tarafından okunmaya, manaları üzerinde düşünülmeye, amel edilmeye, öğrenilmeye, çocuklarına ve toplumlarına öğretilmeye devam edildiği takdirde, en büyük faydaları sağlar.
Toplumu ıslah eder. Rahmet ve adaleti yayar. Kalplere şifa verir. İyilik getirir. Kötülükleri ve felaketleri defeder. Ortadan kaldırır.
Bu, Resûlullah'ın (s.a.v.) emriyle milletlere Kur'an öğreten sahabelerin (Allah onlardan razı olsun) uygulamasıydı. Ömer (ra) valilerine ve çeşitli bölgelerdeki sahabelere, halka Kur'an öğretmelerini ve rivayet edilen hadis miktarını azaltmalarını emretti. Bunu"İnsanların Kur'an'dan uzaklaşmaması için" buyurdu.
Kur'an, onların sahabenin hayatı, şanı ve aralarındaki hakemdir. Başlarına gelen her büyük ve küçük sorun, mutlaka Kur'an'dadır. Kur'an, hayatlarının ışığı ve her türlü iyiliğe giden yol göstericidir.
İslam ümmeti için, onların yolunu ve adımlarını izlemeden hiçbir kurtuluş yoktur. Kur'an, onu bela ve musibetlerden koruyan, toplumlarının gönüllerini birleştiren ve sorunlarını çözen şeydir.
Ali (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
عن علي - رضي الله عنه - قال: قال رسول الله - صلى الله عليه وسلم -: «ألا إنها ستكون فتنة». فقلت: ما المخرجُ منها يا رسول الله؟ قال: «كتاب الله؛ فيه نبأُ ما قبلكم، وخبر ما بعدكم، وحُكم ما بينكم، وهو الفصلُ ليس بالهَزل، من تركَه من جبَّار قصمَه الله، ومن ابتغَى الهُدى في غيره أضلَّه الله، وهو حبلُ الله المتين، وهو الذِّكرُ الحكيم، وهو الصراطُ المُستقيم، هو الذي لا تزيغُ به الأهواء، ولا تلتبِسُ به الألسِنة، ولا يشبَع منه العلماء، ولا يخلَقُ على كثرة الردِّ، ولا تنقضِي عجائِبُه، هو الذي لم تنتهِ الجنُّ إذ سمِعَته حتى قالوا:
"Doğrusu fitne olacaktır." Ben: "Ey Allah'ın Resûlü, bundan çıkış yolu nedir?" dedim. Dedi ki: "Allah'ın Kitabı'dır. O, sizden öncekilerin haberi, sizden sonrakilerin haberi ve aranızdakilerin hükmüdür. O, kesin sözdür, şaka değildir. Kim kibirlenerek onu terk ederse Allah onu kırar. Kim de hidayetten başkasını ararsa Allah onu saptırır. O, Allah'ın sağlam ipi, hikmetli öğüt ve dosdoğru yoludur. O, heveslerin bozmadığı, dillerin karıştırmadığı, âlimlerin doymadığı, tekrarlamakla eskimeyen ve hayret verici özellikleri hiç bitmeyen bir kitaptır. O, cinlerin işittikleri zaman (şöyle dediler. Allah Teala buyurdu:)
قُلْ اُوحِىَ اِلَیَّ اَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ فَقَالُوا اِنَّا سَمِعْنَا قُرْاٰنًا عَجَبًا..
يَهْدٖى اِلَى الرُّشْدِ فَاٰمَنَّا بِهٖ وَلَنْ نُشْرِكَ بِرَبِّنَا اَحَدًا
Cin suresi 72.1-2 (Ey Muhammed!) De ki: "Bana cinlerden bir topluluğun (Kur'an'ı) dinleyip şöyle dedikleri vahyedildi: "Şüphesiz biz doğruya ileten hayranlık verici bir Kur'an dinledik de ona inandık. Artık, Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız."
من قال به صدَق، ومن عمِل به أُجِر، ومن حكمَ به عدلَ، ومن دعا إليه هُدِيَ إلى صراطٍ مُستقيم»؛ رواه الترمذي.
“Kim onu Kur’an-i Kerimi söylerse doğru söyler. Kim onunla amel ederse mükafatını alır. Kim onunla hükmederse adaletli davranır. Ve kim ona çağırırsa doğru yola iletilir.”
Hadisi şerifi İmam Tirmizi rivayet etmiştir.
Eğer Kur'an'a uymakla yükümlü olanlar, onu öğrenme, öğretme ve uygulama konusunda seleflerinin öncekilerin yaptığı gibi ona özen gösterselerdi, Müslümanların bugünkü durumu daha iyi olurdu. Ve kendilerini memnun edecek, düşmanlarını ise kızdıracak bir izzet içinde olurlardı.
Müslümanların durumu, Kur'an'ı öğrenme, öğretme, okuma, amel etme ve korumada bir eksiklik yaşamadıkça kötüleşmedi.
Yüce Allah, bu sûrenin okunmasını ibadet kılmıştır; Tirmizî'nin İbn Mesud (r.a.)'dan rivayet ettiğine göre;
«من قرأ منه حرفًا فله بكل حرفٍ عشرُ حسنات»؛ رواه الترمذي من حديث ابن مسعود - رضي الله عنه -.
"Kim ondan bir harf okursa, her harfi için ona on sevap yazılır."
İbn Abbas (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
وعن ابن عباس - رضي الله عنهما - قال: قال رجلٌ: يا رسول الله! أيُّ العمل أحبُّ إلى الله؟ قال: «الحالُّ المُرتحِل». قال: وما الحالُّ المُرتحِل؟ قال: «الذي يضرِبُ من أول القرآن إلى آخره، كلما حلَّ ارتحَل»؛ رواه الترمذي.
Bir adam: Ey Allah'ın Resulü! Allah'a en sevimli amel hangisidir? diye sordu. İbn Abbas (r.a.) şöyle buyurdu: "Devamlı yolculuk yapan kimse." İbn Abbas (r.a.) şöyle buyurdu: "Devamlı yolculuk yapan kimse hangisidir?" İbn Abbas (r.a.) şöyle buyurdu: "Kur'an'ı başından sonuna kadar okuyan, bitirince tekrar okumaya başlayan kimse." Tirmizi rivayet etmiştir.
Ezberden veya Kur'an'dan bakarak okuyan kimseye sevap verilir.
Yüce Allah şöyle buyurur:
اِنَّ الَّذٖينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللّٰهِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَنْ تَبُورَ
Fatır suresi 35.29 Şüphesiz, Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler.
لِيُوَفِّيَهُمْ اُجُورَهُمْ وَيَزٖيدَهُمْ مِنْ فَضْلِهٖ اِنَّهُ غَفُورٌ شَكُورٌ
Fatır suresi 35.30 Allah, kendilerine mükâfatlarını tam olarak versin ve kendi lütfundan daha da artırsın diye (böyle yaparlar). Şüphesiz O, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.
Allah, beni ve sizi yüce Kur'an ile mübarek kılsın. Ve içindeki ayetler ve hikmetli öğütlerle beni ve sizi faydalandırsın.
Bunu söylüyorum ve kendim, sizin ve Müslümanlar için Allah'tan bağışlanma diliyorum. Öyleyse her günahınız için O'ndan bağışlanma dileyin.
İkinci Hutbe
Hamd, her şeye gücü yeten, lütuf sahibi ve Kitabı indiren Allah'a mahsustur. Rabbime hamd eder, O'na şükrederim. O'na tövbe eder ve O'ndan af dilerim.
Şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, tektir, ortağı yoktur, Rahimdir, Tövbeleri kabul edendir.
Ve şahitlik ederim ki Peygamberimiz ve Efendimiz Hz. Muhammed, O'nun kulu ve elçisidir. Hesap günü şefaati kabul edilecek şefaatçidir. Allah'ım! Kulun ve elçin Hz. Muhammed'e, ehli beytine ve ashabına, sünnete ve kitaba uyan salihlere salat ve selam eyle.
Öyleyse: Allah'tan korkun; salih amellerle O'na yaklaşın ve haramlardan kaçının.
Ey Müslümanlar!
Peygamber'in Veda Haccı'ndaki son öğüdü, Allah'ın Kitabı'na ve Resûlullah'ın (s.a.v.) sünnetine bağlı kalma konusunda güçlü bir teşvikti.
O büyük toplulukta şöyle buyurmuştur:
؛ ففي ذلك الجمع العظيم قال - عليه الصلاة والسلام -: «تركتُ فيكم ما إن تمسَّكتم به لن تضلُّوا بعدي: كتابَ الله وسُنَّتي».
"Size öyle bir şey bıraktım ki, ona sımsıkı sarılırsanız, benden sonra asla sapmazsınız. Bunlar Allah'ın Kitabı ve benim sünnetimdir."
Kur'an, Allah'ın sağlam ipidir. Ona sarılan kişi Allah'ın rızasına ve cennetlerine erer. Her türlü iyiliğe hidayet olur gider. Ve her türlü kötülük ve beladan korunur.
Yüce Allah şöyle buyurur:
وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمٖيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِهٖ اِخْوَانًا وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَا كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِهٖ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
Al-i İmran suresi 3.103 Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.
Yüce Allah şöyle buyurur:
وَهٰذَا كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ فَاتَّبِعُوهُ وَاتَّقُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Enam suresi 6.155 Bu (Kur'an) da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. Artık ona uyun ve Allah'a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.
Kim Rabbine hitap etmek konuşmak isterse, O'nun kitabını Kur’an-i okusun.
Ey Allah'ın kulları! Yüce Allah şöyle buyurur:
اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِىِّ يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلٖيمًا
Ahzap suresi 33.56 Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
وقد قال - صلى الله عليه وسلم -: «من صلَّى عليَّ صلاةً واحدةً صلَّى الله عليه بها عشرًا».
"Kim bana bir defa salavat getirirse, Allah da ona on defa salavat getirir."
فصلُّوا وسلِّموا على سيد الأولين والآخرين وإمام المرسلين.
Öyleyse siz de öncekilerin ve sonrakilerin efendisine, peygamberlerin efendisine salavat ve selam getirin.
اللهم صلِّ على محمد وعلى آل محمد، كما صلَّيت على إبراهيم وعلى آل إبراهيم، إنك حميدٌ مجيد،
اللهم بارك على محمد وعلى آل محمد، كما باركت على إبراهيم وعلى آل إبراهيم، إنك حميدٌ مجيد.
Allah'ım! Hz. Muhammed'e ve Hz. Muhammed'in ailesine, Hz. İbrahim'e ve Hz. İbrahim'in ailesine bereket verdiğin gibi bereket ver. Şüphesiz sen övülmeye layıksın ve yücesin.
Allah'ım! Hz. Muhammed'e ve Hz. Muhammed'in ailesine, Hz. İbrahim'e ve Hz. İbrahim'in ailesine bereket verdiğin gibi bereket ver. Gerçekten sen övülmeye layıksın ve yücesin.
اللهم وارضَ عن الصحابة أجمعين، اللهم وارضَ عن الخلفاء الراشدين، الأئمة المهديين: أبي بكر، وعمر، وعثمان، وعلي، وعن سائر أصحاب نبيِّك أجمعين، وعن التابعين ومن تبِعَهم بإحسانٍ إلى يوم الدين، اللهم وارضَ عنا معهم بمنِّك ورحمتك يا أرحم الراحمين.
Allah'ım! Bütün sahabelerden razı ol. Allah'ım! Raşid halifelerden, raşid imamlardan: Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali'den, peygamberinin bütün sahabelerinden, vasilerinden ve kıyamete kadar onlara iyilikle uyanlardan razı ol.
Allah'ım! Lütfun ve merhametinle bizden ve onlardan razı ol, ey merhametlilerin en merhametlisi.
اللهم أعِزَّ الإسلام والمسلمين، اللهم أذِلَّ الكفر والكافرين، اللهم انصُر دينك وكتابك وسُنَّة نبيِّك يا رب العالمين.
Allah'ım! İslam'ı ve Müslümanları güçlü kıl. Allah'ım! Küfrü ve kâfirleri alçalt. Allah'ım! Dinini, kitabını ve peygamberinin sünnetini zafere ulaştır, ey alemlerin Rabbi.
اللهم انصر إخواننا المسلمين، اللهم انصر المؤمنين، اللهم انصُر المسلمين في كل مكان، اللهم انصُر المسلمين في كل مكان، اللهم وتُب علينا وعليهم يا رب العالمين، إنك على كل شيء قدير.
Allah'ım! Müslüman kardeşlerimize zafer ver. Allah'ım! Müminlere zafer ver. Allah'ım! Her yerdeki Müslümanlara zafer ver. Allah'ım! Her yerdeki Müslümanlara zafer ver. Allah'ım! Bizim ve onların tövbelerini kabul et. Ey alemlerin Rabbi. Çünkü sen her şeye kadirsin.
اللهم انصر المسلمين في الشام، اللهم انصر المسلمين في الشام، اللهم إنه لا ناصر لهم غيرُك يا رب العالمين، اللهم انصرهم ممن ظلمَهم، اللهم عليك بمن يعتدي عليهم ومن ظلمهم ومن عاونَ ظالميهم يا رب العالمين.
Allah'ım! Suriye'deki Müslümanlara zafer ver. Allah'ım! Suriye'deki Müslümanlara zafer ver. Allah'ım! Onların Senden başka yardımcısı yoktur, ey âlemlerin Rabbi.
Allah'ım! Kendilerine zulmedenlere karşı onlara zafer ver. Allah'ım! Onlara saldıranları, zulmedenleri ve zalimlerine yardım edenleri cezalandır. Ey âlemlerin Rabbi.
اللهم عليك بهم فإنهم لا يُعجِزونك، اللهم أنزِل بهم بأسَك الذي لا يُردُّ عن القوم المُجرمين، اللهم أرِنا فيهم عجائبَ قُدرتك، اللهم اجعلهم عبرةً لمن بعدَهم يا رب العالمين في الخِزي والنَّكال عاجلاً غير آجل، إنك على كل شيء قدير.
Allah'ım! Onlara karşı koy! Çünkü onlar Senden kaçıp kurtulamazlar. Allah'ım! Onlara, o suçlu topluluktan geri çevrilemeyecek azabını gönder.
Allah'ım! Onlardaki kudretinin harikalarını bize göster. Allah'ım! Onları, kendilerinden sonra geleceklere bir örnek kıl! Ey âlemlerin Rabbi! Onları, rezillik ve azap içinde, en kısa zamanda yok et. Şüphesiz Sen her şeye kadirsin.
اللهم انقطع الرجاءُ إلا منك يا أرحم الراحمين، اللهم آمِنَّا في أوطاننا، وأصلِح اللهم ولاة أمورنا.
Allah’ım! Senden başkasına ümit kesilmiştir. Ey merhametlilerin en merhametlisi. Allah’ım! Yurtlarımızda bize güvenlik ver. Allah’ım! yöneticilerimize hidayet ver.
اللهم وفِّق وليَّ أمرِنا خادم الحرمين الشريفين لما تحب وترضى، اللهم وفِّقه لهداك واجعل عمله في رضاك وأعِنه على كل خيرٍ لشعبه ووطنه يا رب العالمين، ومواطنيه والمسلمين، إنك على كل شيء قدير، اللهم وارزقه ثوبَ الصحة، إنك على كل شيء قدير.
Allah'ım! Önderimiz yöneticimiz, iki kutsal mescidin koruyucusu olan bu adamı, sevdiğin ve razı olduğun şeylere hidayet et.
Allah'ım! Onu senin kendi hidayetine hidayet et ve işini senin rızana uygun kıl. Onu, halkı ve ülkesi için, tebaası ve Müslümanlar için her türlü iyiliği yapmaya muvaffak kıl. Sen her şeye kadirsin. Allah'ım, ona sağlık ver. Sen her şeye kadirsin.
اللهم وفِّق نائِبَيه لما تحبُّ وترضى، اللهم وفِّقهما لهُداك، واجعَل عملَهما في رِضاك وأعِنهما على كل خير يا رب العالمين لبلادهم وللمسلمين، إنك على كل شيء قدير.
Allah'ım! İki halifeni sevdiğin ve razı olduğun şeylere ilet. Allah'ım! Onları kendi hidayetine ilet. İşlerini senin hoşuna giden şekilde yap. Ve onları ülkeleri ve Müslümanlar için her türlü iyiliği yapmaya muvaffak kıl. Şüphesiz sen her şeye kadirsin.
اللهم إنا نسألُك أن تُصلِح أحوالنا، اللهم أصلِح أحوالنا يا حي يا قيوم، برحمتك نستغيث، أصلِح لنا شأنَنا كلَّه، اللهم أغنِنا بحلالك عن حرامِك، وبطاعتِك عن معصيتِك، وبفضلِك عمن سِواك يا رب العالمين.
Allah’ım! Halimizi düzeltmeni istiyoruz. Allah’ım! Halimizi düzelt, ey Hayy, ey Rezzak. Senden rahmet diliyoruz. Bütün işlerimizi düzelt.
Allah’ım! Bizi helali haramlardan, sana itaati sana isyandan ve lütfunla senden başka her şeye karşı razı kıl. Ey âlemlerin Rabbi!
اللهم اغفر لنا ذنوبَنا، وإسرافَنا في أمرنا، اللهم اغفر لنا يا أرحم الراحمين.
Allah'ım! Günahlarımızı ve işlerimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla. Allah'ım! Bizi bağışla. Ey merhametlilerin en merhametlisi.
اللهم أعِذْنا وذريَّاتنا من الشيطان الرجيم وذريَّته وشياطينه يا رب العالمين، إنك على كل شيء قدير.
Allah’ım! Bizi ve nesillerimizi kovulmuş şeytandan, onun soyundan ve onun şeytanlarının şerrinden koru, ey âlemlerin Rabbi! Şüphesiz sen her şeye kadirsin.
اللهم آتِنا في الدنيا حسنة، وفي الآخرة حسنة، وقِا عذابَ النار.
Allah’ım! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru.
اللهم لا تكِلنا إلى أنفُسنا طرفةَ عينٍ.
Allah'ım! Bizi bir an bile kendimizle baş başa bırakma.
اللهم إنا نسألُك يا ذا الجلال والإكرام أن تغفر لموتانا وموتى المسلمين، اللهم اغفر لموتانا وموتى المسلمين يا رب العالمين.
Allah'ım! Ey azamet ve ikram sahibi Allah'ım! Senden hem bizim hem de Müslümanların vefat edenlerini bağışlamanı dileriz. Allah'ım! Hem bizim hem de Müslümanların vefat edenlerini bağışla. Ey âlemlerin Rabbi.
Ey Allah'ın kulları:
Yüce Allah şöyle buyurur:
اِنَّ اللّٰهَ يَاْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَاٖيتَاٸِ ذِى الْقُرْبٰى وَيَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْیِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Nahl suresi 16.90 Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.
وَاَوْفُوا بِعَهْدِ اللّٰهِ اِذَا عَاهَدْتُمْ وَلَا تَنْقُضُوا الْاَيْمَانَ بَعْدَ تَوْكٖيدِهَا وَقَدْ جَعَلْتُمُ اللّٰهَ عَلَيْكُمْ كَفٖيلًا اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ
Nahl suresi 16.91 Antlaşma yaptığınız zaman, Allah'a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah'ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir.
Yüce Allah'ı anın ki, O da sizi ansın. Nimetlerine şükredin ki, O da onları sizin için artırsın. Allah'ı anmak daha büyüktür. Allah yaptıklarınızı bilir.
Tercüme Tarih: 01.Aralık.2025
Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI
(Emekli Müftü, İcazetli)
Yayın Tarihi:30.03.1435 Hicri. 31.01.2014Miladi
Konu: Kur'an-ı Kerim'in Büyüklüğü
Okuyan: Şeyh Ali bin Abdurrahman el-Huzayfi
Okunduğu Tarih: 28.07.1434 H
https://www.alukah.net/sharia
dan alıntıdır.
