Kudret Uğurlu EMİNSOY


MUHAMMED BEŞER LA KE’L-BEŞER BEL HUVE YAKUTUN BEYNE’L-HACER

Kudretugurlueminsoy33@gmail.com


Kimisi Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e sıradan bir beşermiş gibi basit şeyler diyerek, O güzel insanın değerini anlayamadıklarından cahilliklerini ortaya koymaktadırlar. Kimisi de Allahu Teâlâ’nın kulu olan insanların en üstününe, haddi aşan övgüler yaparak, aşk sarhoşluğu ile hataya düşmektedirler. Cenab-ı Hak her iki tarafın hatasına düşmekten bizi korusun. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in mevcudiyetinde bir nübüvvet, risalet ve bir de velayet, kulluk hali vardır. Bunların dışında en âlâda vuku bulan bir nokta vardır ki bu nokta, hiçbir yaratılmışın ulaşamayacağı, anlayamayacağı, sadece bildirildiği kadarına vakıf olabildiği ve her şeyin mebte-i taayyünü (ortaya çıkışının, yaratılışının başlangıcı)  olan nokta, an’dır. Bu sevgililer arasındaki çok özel bir aşktır. Bu aşamada bize düşen, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i kulluk vasıflarıyla ve belki bize bildirildiği kadarıyla nübüvvet hali ile tanımak, anlamak, sevmek, iman etmek ve bu yolda O’nun sallallahu aleyhi ve sellem gibi olmaya çalışarak, bizi yaratan Rabbimize layık bir kul olmaktır. Bu husus kelime-i şahadet ile ne güzel dile getirilmektedir. İşte O güzel insan, Allahu Teâlâ’nın hem kulu ve hem de Resulüdür. Abduhu sözü kulluk yani beşer vasıflarını, resuluhu sözü ise nübüvvet, risalet vasıflarını göstermektedir.     

RİSALET VE VELAYET ÜZERİNE SÖZ

Risalet, Allah’tan bir tavzif (görevlendirme), velâyet ise Allah’a bir yükseliştir. Nübüvvet, risalet peygamberlik görevi, velayet ise kulluk görevidir. Allahu Teâlâ bazı insanları, resul olarak göndermiştir. Bu bir görevlendirmedir. “Allah kime risalet görevini vereceğini en iyi bilendir”(En’am 124) Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’de son peygamberdir. Risaleti bütün âlemleri kapsar. Risalet, Peygamberimizle noktalanmıştır. Fakat velayet devam etmektedir. Bununla beraber seçilenler dışında, hiç kimse nebi mertebesine ulaşamaz. Ama bir nebi velayete de sahiptir. Risalete mucize, velayete de kerâmet verilmiştir. Keramet, Allah’ın veli kullarında meydana gelen olağanüstü hallerdir. Bu arada belirtmek gerekir ki “Esas keramet, istikamet üzere olmaktır.” Kerametten daha mühimi, istikamettir. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” (Hud 112) ayeti, istikameti emreder. Allah’ın veli kulları her devirde olmuşlardır ve kıyamete kadar da olmaya devam edeceklerdir. Veli, görüldüğünde Allah hatıra gelen kimsedir. Böyle insanlar, “Dikkat edin! Allah’ın evliyası için ne bir korku vardır. Ne de onlar üzülürler.” (Yunus 62) ayetinin muhatabıdırlar.

HADDE RİAYET HAKTIR HADDİ AŞMAK HAKSIZLIKLIK

Her şeyin bir haddi vardır. Bu had o şey için hak olandır. O haddi aşmak ise haksızlıktır. Yani Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e olan övgümüzün sınırı, Allahu Teâlâ’ya olan övgümüzün içinde olmalıdır. Elbette bu sözümüzün kıymeti bu sınırın ehilleri içindir. Geçmişte Hz.İsa’yı çok sevenlerin ölçüyü kaçırıp da O’nu ilahlaştırdıkları gibi bir olayın olmaması için bu sınırlar konulmuş ve hem Kur’an-ı Kerim’de hem de Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem tarafından kesin olarak emredilmiştir. 

Abdullah bin Cübeyr (radıyallahu anh) anlatıyor. “Bir gün Efendimiz sallalahu aleyhi ve sellem bir grup sahabi ile yolda yürürken, onlardan birisi örtü ile Allah Resulü’nü güneşten korumak istedi. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir kimsenin kendisine gölgelik yapmakta olduğunu fark edince, ona hemen bırakmasını söyledi ve örtüyü alıp yere koydu. Ardından da; “Ben de sizin gibi bir insanım!” buyurdu.”(Heysemi 9, 21) Bu hususu vurgulayan ve müslümanları uyaran pek çok ayeti kerimede de Cenab-ı Hak, bizlere bu sınırı göstererek, kendisine nasıl yaklaşabileceğimizi, nasıl O’na layık bir kul olabileceğimizi öğretmektedir. “De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım. (Ne var ki) bana, ‘Sizin ilâh’ınız ancak bir tek ilâhtır” diye vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın.” (Kehf 110) “De ki Ey Peygamber: “Ben size, Allah’ın hazineleri yanımdadır” demiyorum; Gaybı da bilmiyorum, size bir meleğim de demiyorum, ben sadece bana vahyedileni yerine getiriyorum” (En’am 50)

DENGEYİ KORUMAK NASIL OLMALIDIR?

Şimdi hal böyle iken aradaki dengeyi nasıl koruyacağız değil mi? Evet, O sallallahu aleyhi ve sellem bir beşerdir ama bir beşer olmakla birlikte herhangi bir kimse gibi de değildir. Şu menkıbeye kulak verelim. İşte denge bu şekilde korunmalıdır. “Ebu’l Mevahib Şazeli kuddise sirruh’un da bulunduğu bir mecliste, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem için “O da bizim gibi bir beşerdi.” gibi bazı sözler sarf edilir. Bu sözler üzerine Şazeli hazretleri şu şiiri söyler; 

Muhammed beşer la ke’l-beşer (Muhammed bir beşerdir ama her hangi bir beşer değildir)

Bel huve yakutun beyne’l-hacer (O, taşlar arasındaki yakut gibidir.)

Gece rüyasında Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’i görür. Buyurur ki; “Ey Ebe’l Mevahib, O şiir hürmetine Allah hem seni, hem de o meclistekileri affetti.” Ebul Mevahib der ki: “Bu rüyadan sonra, hangi meclise katıldı isem, bu şiiri okudum.” (Kemalat)

PEYGAMBER EFENDİMİZİN İNSANLIĞI

İnsanlara ancak kendileri gibi yiyip içen, onlarla oturup kalkan, uyuyan, giyinen, evlenip çoluk çocuk sahibi olan, ağlayıp gülen biri örnek olabilir. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem diğer insanlar gibi yaşamış, evlenip çoluk çocuk sahibi olmuş, eşlerine koca, çocuklarına müşfik bir baba ve torunlarına dedelik yapmıştır. Bağda bahçede çalışmış, çobanlık yapmış, asker olmuş, ticaret yapmış, devlet başkanlığı görevlerinde bulunmuştur. Çarşı pazarda alışveriş yapmış, ashabı ile beraber kerpiç ve taş taşımıştır. Beşer olan anne ve babadan dünyaya gelmiş ve her beşer gibi çocuk, genç, yetişkin ve yaşlı olmuştur. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in sözleri, davranışları, hayatı, ibadetleri, dua ve zikirleri, insanlarla olan ilişkileri, kısaca bütün yaşantıları bizim için örnektir. O’nun ahlakı Kur’an-ı kerim’dir. “Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab 21)

O’nu çok sevenlerden birinin ölçüyü kaçırıp, Hıristiyanların Hz. İsa’yı ilahlaştırdıkları gibi O’nu da ilahlaştırmalarına meydan vermemek için Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayette O’nun beşer olduğunu vurgular. “De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Fakat bana ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh olduğu vahyediliyor. Artık O’na yönelin ve O’ndan bağışlanma dileyin. Allah’a ortak koşanların vay hâline!” (Fussilet 6)

O’nu anlamak, O’nu bilmekle değil yaşamakla mümkündür. O’nun gibi olmak, gerçek bir insan olmak demektir. O, insanlara hem öğretti, hem de öğrettiklerini yaşayıp hayata geçirdi. O hayatı ile bütün inananlar için, peşinden gidilecek yegâne önderdir. Sevgi ışığınız, kalbiniz rehberiniz olsun.