Ceyhun KALENDER


NAİL AMCA'NIN KÖPÜKLÜ AYRAN KUPASI

Türk Eğitim-Sen Rize Şubesi Basın ve Halkla İlişkiler


    Er­zu­rum’da oku­yan­lar veya her­han­gi bir şe­kil­de yolu bu şehre dü­şen­ler Hem­şin Pas­ta­ne­si’nde, Nail Amca’nın meş­hur kü­ne­fe­le­rin­den yiyip, kulp­lu bakır bar­dak­ta kö­pük­lü ay­ra­nı­nı iç­miş­tir. İçme­yen­ler varsa bil­sin­ler ki çok şey kay­bet­miş­ler. Du­var­la­rın­da küçük, iş­le­me­li hoş eş­ya­lar size geç­mi­şi ya­şa­tır­ken, sağa sola ser­piş­ti­ri­len kla­sik müzik alet­le­riy­le, mo­dern enst­rü­man­la­rıy­la ye­te­ne­ği­niz varsa size küçük bir kon­ser verme im­ka­nı da su­nar­dı bu mekan. Bazen bir udun se­si­ne eşlik eder­dik, bazen bir köy tür­kü­sün­de hü­zün­le­nir­dik, bazen de bir aşk şi­iri­nin na­me­le­rin­de ef­kar­la­nır­dık. Bu­ra­da­ki mu­hab­bet­ler, fık­ra­lar, esp­ri­ler de me­kan­la uyum­lu olur­du ve sa­de­ce bir ma­sa­da pay­la­şıl­maz, kulak mi­sa­fi­ri olan her­kes ko­nuş­ma­nın bir par­ça­sı olur­du. Bir se­fe­rin­de üni­ver­si­te­ye yeni baş­la­yan bir ar­ka­daş­la otu­rur­ken, “Bu­ra­nın nesi meş­hur­dur?” diye so­run­ca, bir başka ar­ka­daş da, “Kı­mı­zı!..” de­yi­ver­di. Ma­sa­da bir fark­lı­lık ya­rat­mak is­te­yen ar­ka­daş bir par­ma­ğı­nı da kal­dı­rıp Nail Amca’ya dö­ne­rek, “Nail Amca, bir kımız ala­bi­lir miyim?” ses­le­ni­şin­den sonra kısa bir ses­siz­lik ve ar­dın­dan belki de elli ki­şi­nin kah­ka­ha­sıy­la Hem­şin’de hoş bir seda bı­rak­mış­tık.    Bu kısa tarih, coğ­raf­ya bil­gi­le­ri­mi­zi ve anı­mı­zı ta­ze­le­dik­ten sonra asıl ko­nu­mu­za dö­necek olur­sak; Rize Çay Çar­şı­sın­da ya­pı­lan bar­da­ğın ince belli çay bar­da­ğı­na ben­ze­til­me­ye ça­lı­şıl­dı­ğı, ancak daha çok yo­ğurt bak­ra­cı­na mı, la­ha­na ka­za­nı­na mı, yoksa kulp­lu kah­val­tı bar­da­ğı­na mı ben­ze­di­ği va­tan­daş­lar ara­sın­da espri ko­nu­su olur­ken, Er­zu­rum’da be­ra­ber oku­du­ğu­muz bir ar­ka­daş da, “ Bu bar­dak sanki Nail Amca’nın kulp­lu ayran bay­ra­ğı­na ben­zi­yor.” de­me­siy­le tar­tış­ma­la­ra son nok­ta­yı koy­muş oldu. De­ğer­li oku­yu­cu­la­rım, as­lın­da asıl ko­nu­muz bu da değil el­bet­te… Ya­pı­lan bir yapı, bina, park, AVM veya her neyse… İş olsun diye eleş­tir­mek veya sa­vun­mak akıl işi değil. Yap­ma­cık ve akıl­cı ol­ma­yan eleş­ti­ri­ler, et­ki­li ve haklı eleş­ti­ri­le­ri de za­yıf­la­tır. Bu se­bep­le bir eleş­ti­ri ya­par­ken belli kri­ter­le­ri­miz ol­ma­lı. Yoksa bana uy­ma­yan her ya­pı­ya ucube, benim ka­fa­ma uyan her ça­lış­ma­ya da şa­he­ser di­ye­bi­li­rim. Bu tutum sa­de­ce mi­ma­ri için ge­çer­li değil. Resim, müzik, hey­kel ve ede­bi­yat­ta or­ta­ya konan eser­le­ri belki ben be­ğen­me­ye­bi­li­rim, ama eseri or­ta­ya koyan sa­nat­çı da ese­ri­ni bana be­ğen­dir­mek zo­run­da değil. Sana uy­ma­yan bir eseri de “ucube!” diye de­ğer­len­dir­mek, sa­nat­tan bi­ha­ber ol­ma­nın gös­ter­ge­si­dir. Çünkü bazen yüz­ler­ce ucube! üre­til­se bile, iç­le­rin top­lu­mun sıç­ra­yı­şı­na sebep ola­bi­lecek bir eseri de bu top­tan­cı an­la­yı­şı­mız­la en­gel­le­ye­bi­li­riz. Batı sa­nat­ta, ede­bi­yat­ta Doğu’nun, özel­lik­le de İslam dün­ya­sı­nın yüz­yıl­lar önün­de ol­ma­sı­nın se­be­bi, İslam top­lum­la­rın­da­ki bu top­tan­cı ve bas­kı­cı an­la­yış­tır. Peki benim gibi ar­sa­sı, bi­na­sı, AVM’si ol­ma­yan, pek böyle ha­yal­ler de kur­ma­yan, ge­çi­mi­ni ma­aşıy­la kar­şı­la­yan in­san­lar ya­şa­dı­ğı şe­hir­den ne bek­ler? Ön­ce­lik­le ya­şa­na­bi­lir bir şehir… Bu gö­re­ce­li bir kav­ram olsa da, ge­liş­miş ül­ke­ler bu ko­nu­da bir stan­dart ya­ka­la­mış. Yoksa benim için bir şe­hir­de yeşil alan­lar önem­liy­ken bir başka iş in­sa­nı için yeşil alan­da ya­pı­lan bir AVM daha ya­şa­na­bi­lir bir alan­dır! Ancak de­di­ği­miz gibi ge­liş­miş ül­ke­le­ri, eği­tim­li top­lum­la­rı bu ko­nu­da örnek ala­ca­ğız. Çevre, tra­fik ve alt­ya­pı so­run­la­rı­nı çöz­müş, doğal ve ta­ri­hi do­ku­su­nu ko­ru­muş, ço­cuk­lar için uygun oyun alan­la­rı, park­la­rı, bah­çe­le­ri olan, genç­le­re sos­yal ve spor­tif alan­lar sağ­la­yan, yaş­lı­la­ra mutlu ola­bi­le­cek­le­ri or­tam­lar sunan, ka­dın­la­rın günün her sa­atin­de so­kak­la­rın­da gü­ven­le do­la­şa­bil­di­ği, temiz bir şehir ilk ak­lı­mı­za gelen özel­lik­ler­dir. Bu ko­nu­lar­da yol almak bir süreç ge­rek­ti­rir ve siz çok iyi bir şehir plan­la­ma­cı­sı ol­sa­nız da, geç­miş­te ya­pı­lan yan­lış ve ha­ta­lı ça­lış­ma­la­rı dü­zelt­mek, onun üze­ri­ne kendi pro­je­le­ri­ni­zi uy­gu­la­mak ol­duk­ça zor­dur. Rize Be­le­di­ye Baş­ka­nı Sayın Rahmi Metin’in bu ko­nu­lar­da­ki ça­ba­la­rı­nı gö­rü­yo­ruz. Ancak de­di­ğim gibi yap­boz tah­ta­sı­na dö­nü­şen so­kak­lar, park­lar, bah­çe­ler­de bir stan­dart tut­tur­mak kolay de­ğil­dir. Şehir, aynı za­man­da ku­şak­lar arası kül­tür ak­ta­rı­mı­nı da sağ­lar. Anı­lar, ya­şan­mış­lık­lar, se­vinç­ler, üzün­tü­ler şeh­rin ta­ri­hi do­ku­su­na ve me­kan­la­rı­na iş­le­nir; biz o dö­ne­mi ya­şa­ma­mış olsak da me­kan­lar bize geç­miş­ten bir şey­ler fı­sıl­dar. Bu se­bep­le her or­tam­da, her park­ta, her bi­na­da ye­ni­le­me veya de­ği­şik­lik ya­pıl­maz. Ör­ne­ğin bin yıla yakın geç­mi­şi olan Ok­ford Üni­ver­si­te­si’nin bi­na­sı ve çev­re­si, ne­re­dey­se hiç de­ğiş­me­den gü­nü­mü­ze kadar ulaş­mış­tır. Biz­den, Rize’miz­den bir örnek ve­recek olur­sak, Zi­ra­at Çay Bah­çe­si­ni her­kes bilir. Rize’ye ge­len­le­rin uğrak yeri; sıcak yaz ay­la­rın­da Ri­ze­li­le­rin çay eş­li­ğin­de se­rin­le­yip mu­hab­bet et­ti­ği belli bir stan­dar­dı, ka­li­te­si olan hoş bir mekan… Ancak sa­nı­yo­rum üç yıl önce bah­çe­nin or­ta­sın­da, boy­dan boya ya­pı­lan havuz ve fıs­ki­ye­ler bah­çe­de­ki gö­rün­tü­yü bo­zar­ken, ha­vuz­da­ki sir­kü­las­yo­nun sağ­la­na­ma­ma­sı kir­li­li­ğe sebep olmuş, bu kirli su kur­ba­ğa­la­rın yaşam ala­nı­na dö­nüş­müş. Amaç, bu­ra­da kur­ba­ğa po­pü­las­yo­nu sağ­la­mak ve çay içen­le­re kur­ba­ğa sesi din­let­mek­se, bunu dü­şü­nen­ler­den özür di­li­yo­rum! Park, bahçe, doğal ve ta­ri­hi ya­pı­lar­da­ki de­ği­şik­lik­ler daha tu­tar­lı, ka­lı­cı ol­ma­lı­dır; ta­ri­hi bi­na­lar ko­run­ma­lı­dır. Ör­ne­ğin Orta Cami’nin yı­kıl­ma­sı çok büyük bir ha­tay­dı. Onun ye­ri­ne on tane cami de yap­sa­nız or­ta­ya çıkan ta­ri­hi boş­lu­ğu dol­du­ra­maz­sı­nız. Yok yol ya­pı­la­cak­tı, cadde ge­niş­le­ye­cek­ti, gibi ma­ze­ret­ler, özrü ka­ba­ha­tin­den daha büyük, ifa­de­ler­dir ve kim­se­yi haklı çı­kar­maz. Tek­rar ince belli çay bar­da­ğı­na dö­necek olur­sak, de­di­ğim gibi iş olsun diye eleş­tir­mem. Gün­düz­le­ri pek hoş gö­rün­me­se de ge­ce­le­ri yük­sek­ler­den hoş bir gö­rün­tü oluş­tu­ru­yor. Ancak böyle bir AVM’nin Rize sa­hi­lin­de ya­pıl­ma­sı­nın fay­da­sı ve za­ra­rı za­man­la or­ta­ya çı­ka­cak­tır. Bu­ra­da benim merak et­ti­ğim daha önem­li ve ce­vap­lan­ma­sı ge­re­ken so­ru­lar var. İlgi­li­ler veya bil­gi­li­ler ce­vap­lar­sa mem­nun olu­rum. 1-Bu AVM ve Çay Çar­şı­sı­nın ar­sa­sı be­le­di­ye­ye mi, ha­zi­ne­ye mi, yoksa yapan ki­şi­ye veya ku­ru­ma mı ait­tir? 2-Bu AVM in­şa­atı­nı kim fi­nan­se etti, yani para kim­den çıktı? 3-Bu AVM’nin iş­let­me hakkı kime ait­tir, yani ge­li­ri kime veya hangi ku­rum­la­ra gi­di­yor? Bu şe­hir­de ya­şa­yan, şeh­ri­miz­de ve ül­ke­miz­de olum­lu ya da olum­suz ya­pı­lan iş­ler­de ken­di­ni so­rum­lu his­se­den bir sade va­tan­daş ola­rak so­ru­yo­rum. Çünkü ge­lecek ku­şak­la­ra karşı so­rum­lu­yuz. Bugün so­ra­ma­dı­ğı­mız so­ru­lar, sor­gu­la­ya­ma­dı­ğı­mız so­run­lar za­man­la bir kar­to­pu­nun çığa dö­nüş­me­si gibi he­pi­mi­zi önüne katıp, ira­de­miz dı­şın­da is­te­me­di­ği­miz bir yere bizi sü­rük­le­ye­bi­lir. Akıl­cı ve bi­lim­sel so­ru­la­rı­mız, ge­le­ce­ği­mi­zin erken uyarı si­tem­le­ri­dir.