11 ayın Sultanı Ramazan ayının başlamasıyla birlikte her ne hikmetse ihtiyaç sahibi kişi veya kişilerin, hane veya hanelerimizin sayısının inanılmaz seviyelere ulaşması ülkemiz açısından iyiye mi? Yoksa kötüye mi yorulması gereken bir durum olduğuna varın siz karar verin.
Sosyal devlet anlayışı kapsamında İHTİYAÇ SAHİPLERİNE yapılan yardımları anlıyorum anlamasına amma, ihtiyaç sahibi kişi sayılarının bu denli yüksek olduğunu anlamakta güçlük çektiğimi de ifade etmem gerekiyor.
Şuda ayrı bir detay olarak benim sürekli dikkatimi çekmiş, çekmeye de devam etmektedir. Şöyle ki, belediyeler, kaymakamlıklar, valilikler, STK’lar, vs. bunlara ilaveten hayırsever insanlarımız yardım konusunda özellikle neden Ramazan ayını seçerler. Yoksa bilindiği üzere Ramazan ayı rahmet, mağfiret, bereket ayı olması hasabiyle mi yoksa ihtiyaç sahiplerinin bu mübarek Ay’la birlikte istemeye başlamalarından mı kaynaklanır siz karar verin.
Ayrıca bunlara ilaveten Ramazan ayına has birçok illerde, ilçelerde, belde de iftar ve sahur çadırları kurulduğu da bilinmektedir.
Yüce İslam dininde Zekât farz kılındığı gibi, Oruç’ta farz kılındı. Nasıl ki her mümin kazancının 40’da birini ihtiyaç sahiplerine dinin emrettiği üzere ZEKAT olarak veriyorsa, sağlıklı bir şekilde orucunu tutan kişi veya sağlığı elvermeyip Orucunu tutamayan kişide Ramazan ayına has belirlenen şartlar da SADAKA’sını ihtiyaç sahibi kişi veya kişilere vermekle mükellef olduğu gerçeği hemen herkesçe bilinmektedir.
Buraya kadar anlaşılmadık herhangi bir şeyin olduğunu sanmıyorum. Şöyle ki; gerçek ihtiyaç sahiplerini bir yana koyarak, Anlamakta zorlandığım ülke insanımız el açma hastalığına mı yoksa, asalak gibi birilerinin sırtından mı hayatını idame ettirmeye çalışır. Bilemem amma… Bence bu iki yolda doğru bir yol değildir. Ayrıca, herkesin de zengin olma durumu söz konusu olamaz. Yalnız, Dinimizde bir elin verdiğini diğer el görmeyecek anlayışının genel olarak uygulandığına şahitlik ettiğimiz bir gerçek amenna.. Bunun yanında koli koli paketleri hazırlattırıp uluorta dağıtılmasına ne diyeceğiz. İşin daha enteresan tarafı yani, beni daha çok üzen yönü. Kurum veya kurumlar, işadamı veya ticaret erbabı her neyse, hemen her gün birçok farklı taleple karşılaşıyorlar bu durum öyle bir normal hale geldi ki, hayatın gerçeği gibi rutin bir hal almış durumda. Anlayamadığım konu şu ki; özellikle ramazan ayında ihtiyaç sahiplerinin araştırılıp durumlarına göre hazırlanan koli adetlerinin üzülerek ifade etmek gerekirse hemen hemen bulunulan yöredeki hanelerin sayısına ulaştığı görülmekte. Yani ülke insanı olarak çok mu fakir olmuş el açmaya başlamışız. Ülke insanımızın içler acısı durumu apaçık bir şekilde ortada dururken, daha kötüsü kahir ekseriyeti hayatlarını yardıma muhtaç bir şekilde idame ettirmeye çalışırken, küçük bir kesim ise bir eli balda, diğer eli yağda misali hayatlarına devam ediyor olmaları nasıl izah edilebilir. Siz söyleyin…
Milli gelirdeki inanılmaz adaletsiz dağıtım makas aralığı her geçen gün açılmaya devam etmekle birlikte, ülke insanımızın bir sonraki güne daha bir yoksul girdiği herkesin malumudur. Bu durumun ortadan kalkması ve daha dengeli dağıtım için çalışmalarda bulunulması gerekmektedir.
Fakir fukara(ihtiyaç sahibi) vatandaşlarımıza ramazan-ı şerif ayında yapılan yardımlar ramazan ayının sona ermesiyle son bulmasın.
Şunu da kısaca ilave etmek gerekirse, taşıma suyuyla değirmen dönmez...
Yüce Allah hiçbir kulunu bir başka kuluna el açmaya muhtaç etmesin.
Ramazan ayınız mübarek, ibadetlerinizin kabul olması dileğiyle,
Allah yar ve yardımcımız olsun.