Fatih Sultan KAR


RİZE'NİN YAKIN TARİHİNE DAİR MEHMET FAHRİ METE'NİN HATIRALARI

e-mail: fatihsultan.kar@gmail.com - Web: www.fatifsultankar.com


Sel­çuk Üni­ver­si­te­si eski de­kan­la­rın­dan ve Ka­ra­tay Üni­ver­si­te­si'nde öğ­re­tim gö­rev­li­si ola­rak bir süre görev yapan Prof. Dr. Haşim Kar­puz ulu­sal ya­yın­la­rın dı­şın­da Ka­ra­de­niz böl­ge­si ve Rize için­de ta­ri­hi önem ta­şı­yan eser­le­re imza at­mış­tır. Kül­tür Ba­kan­lı­ğı’ndan Rize, Rize Araş­tır­ma­la­rı Vakfı’ndan Ge­le­nek­sel Rize Mi­ma­ri­si Üze­ri­ne Araş­tır­ma­lar isim­li iki esere imza atan Kar­puz, Rize’de araş­tır­ma­lar ya­par­ken ta­nış­tı­ğı Rize Eski Mil­let­ve­ki­li Meh­met Fahri Mete’nin ha­tı­ra­la­rı­nı da kayıt al­tı­na al­mış­tır. Tarih Ve Toplu Der­gi­si’nin Kasım 1999 ta­rih­li 191. Sa­yı­sın­da yer alan bu ha­tı­ra­la­rı siz­ler­le pay­la­şı­yo­rum.
Meh­met Fahri Mete H. 1315-M.1899 (1900) yı­lın­da Rize’de doğdu. Rize’nin köklü aile­le­rin­den bi­ri­si­ne men­sup­tur. 1915) yı­lın­da Trab­zon İda­di­si­ni bi­tir­di, ar­ka­sın­dan Da­ğıs­tan Bi­da­yet Mah­ke­me­si Müs­tan­tik­lik Ki­ta­be­tin­de zabıt kâ­ti­bi ola­rak me­mu­ri­ye­te baş­la­dı. Daha sonra Mud­de-i umu­mi­lik ki­ta­be­tin­de, Rize İsti­naf Mah­ke­me­si zabıt ki­ta­be­tin­de, Rize Ci­na­yet Mah­ke­me­si, As­li­ye Mah­ke­me­le­ri, Zon­gul­dak Milli Ko­ru­ma Mah­ke­me­le­rin­de baş­kâ­tip­lik ya­pa­rak 1945 yı­lın­da emek­li­ye ay­rıl­mış­tır. Meh­met Fahri Bey as­ker­li­ği­ni (1922-24) Kars’ta müs­tah­kem mev­ki­de is­tih­kam su­ba­yı ola­rak yaptı. 3 Eylül 1925 günü ev­len­di. 2. Dünya Sa­va­şı sı­ra­sın­da tek­rar as­ke­re alın­dı (1943-44). Ge­li­bo­lu 2. Ko­lor­du, 2. İstih­kâm Ta­bu­run­da görev yaptı. İstik­lâl Ma­dal­ya­sı sa­hi­biy­di. Emek­li ol­duk­tan sonra De­mok­rat Par­ti­nin ku­ru­cu­la­rı ara­sın­da yer aldı, Rize İl Baş­kan­lı­ğı yaptı. 14 Mayıs 1950 se­çim­le­rin­de mil­let­ve­ki­li oldu. Üç devre (9,10,11) Rize mil­let­ve­kil­li­ği yaptı. Mil­let­ve­kil­li­ği sı­ra­sın­da Ba­yın­dır­lık Ko­mis­yon­la­rın­da görev aldı. Bir­çok kanun tek­li­fi ha­zır­la­dı.
YURT DI­ŞIN­DAN DÖNDÜ CE­ZA­EVİNE KONDU
27 Mayıs 1960 dar­be­sin­de yurt dı­şın­da ba­yın­dır­lık en­cü­men üyesi ola­rak bir in­ce­le­me ge­zi­sin­de idi. Döner dönme: gö­zal­tı­na alın­dı ve Yas­sı­ada’ya gön­de­ril­di. Mah­kû­mi­yet ha­ya­tı Kay­se­ri Bölge Ce­za­vi’nde geçti. Daha sonra yurt içi ve yurt dışı ge­zi­le­ri­ne ka­tıl­dı. Her ya: ta­ti­lim aile­ce Rize’de ge­çir­di. 28 Kasım 1992 yı­lın­da vefat etti, 30 Kasım 1992 günü saat 11.​OO’de TBMM’de ya­pı­lan tören ve Ko­ca­te­pe Ca­mi­in­de kı­lı­mın ce­na­ze na­ma­zın­dan sonra Ce­be­ci Asrı Me­zar­lı­ğım­da­ki aile kab­ris­ta­nın­da top­ra­ğa ve­ril­di.
FO­TOĞ­RAF ÇEK­ME­YE ME­RAK­LIY­DI
Meh­met Fahri Bey’in en barız özelİlk­le­rin­den bi­ri­si, her önem­li bel­ge­yi sak­la­mak, fo­toğ­raf çek­mek­ti. Müt­hiş bir ha­fı­za­sı vardı. Ken­di­ne Rize'de hiç kazı ya­pı­lıp ya­pıl­ma­dı­ğı­nı, ar­ke­olo­jik bu­lun­tu­lar ele geçip geç­me­di­ği­ni sor­du­ğum­da, 4 Nisan 1941 ta­ri­hin­de mah­ke­me­ye in­ti­kal eden bir eski eser ko­lek­si­yo­nu­nun ra­po­ru­nu sak­la­dı­ğı­nı söy­le­miş­ti. Daha sonra bu ra­po­ru bulup bana gön­der­di. Çok zen­gin bir fo­toğ­raf al­bü­mü vardı. Bu al­büm­ler­de yüze yakın Rize’ye ait ve ta­ri­hî olay­lar­la il­gi­li fo­toğ­raf bu­lu­nu­yor­du. Bu fo­toğ­raf­la­rın büyük bir kıs­mı­nı da ken­di­si çek­miş­ti. Kırka yakın Rize fo­toğ­ra­fı­nı kopya etmem için sağ­lı­ğın­da bana gön­der­miş­ti. Daha sonra ken­di­si­ne hem bu fo­toğ­raf­lar hak­kın­da hem de başka ko­nu­lar­da so­ru­lar sor­dum. Şimdi size bu Meh­met Fahri Mete Bey’in anı­la­rı­nı, yaz­dık­la­rı­nı onun söz­le­riy­le ak­tar­mak is­ti­yo­rum.
KAZIM KA­RA­BEKİR PAŞA RİZE’DE
“Deniz kı­yı­sın­da bu­lu­nan, önün­de ka­la­ba­lı­ğın top­lan­dı­ğı, büyük bina, Molla Ömer, Hacı Murat ve Hacı Yahya ta­ra­fın­dan otel ola­rak yap­tı­rı­lan ilk beton bi­na­dır. Rize’nin meş­hur hazır ce­vap­cı­sı Şev­ket Efen­di ta­ra­fın­dan ki­ra­lan­mış ve Rus­la­rın Rize’yi iş­ga­lin­de Şev­ket Efen­di Gi­re­sun’a göç et­miş­ti. Bu bina Rus­la­rın Rize’den çe­ki­liş­le­ri sı­ra­sın­da Rus or­du­sun­da bu­lu­nan Er­me­ni as­ker­ler ta­ra­fın­dan Rize’nin bir kısmı ile bir­lik­te ya­kıl­mış, uzun se­ne­ler bu halde kal­mış ve sa­hip­le­ri­nin mi­ras­çı­la­rı ta­ra­fın­dan parça parça sö­kül­müş­tür. Halen zemin katı Kâzım Ka­ra­be­kir Cad­de­si üze­rin­de bu­lun­du­ğun­dan dük­kân ola­rak kul­la­nıl­mak­ta­dır. Gazi­pa­şa Cad­de­si üze­rin­de bu­lu­nan cami Yalı Camii olup va­kıf­lar ta­ra­fın­dan tas­fi­ye edi­le­rek sa­tıl­mış ve ye­ri­ne Ga­zi­pa­şa ve Kâzım Ka­ra­be­kir Paşa cad­de­le­ri­ne nazır iş­yer­le­ri ve apart­man­lar ya­pıl­mış­tır. Res­min ön ta­ra­fın­da ve deniz ke­na­rın­da­ki ka­la­ba­lık kadın ve erkek top­lu­lu­ğu, Rize’yi zi­ya­ret eden Şark Cep­he­si Ku­man­da­nı rah­met­li Kâzım Ka­ra­be­kir’i gör­me­ye ge­len­ler­dir. Resim, bir ar­ka­da­şım ta­ra­fın­dan Kars’ta yedek subay ola­rak as­ker­li­ği­mi yap­tı­ğım zaman gön­de­ril­miş­tir ve ar­ka­sı­na da 9 Ara­lık 1922 ta­ri­hi ve Pa­şa­yı gör­me­ye ko­şan­lar ya­zı­lı­dır. O zaman deniz, şimdi Ata­türk Cad­de­si is­mi­ni alan yolun al­tın­da­ki be­le­di­ye ga­zi­no­su­nun önün­de idi. Son­ra­dan bil­di­ri­niz gibi bu­ra­lar dol­du­ru­la­rak geniş sa­ha­lar elde edil­di.
YA­LI­NA­YAK KÖY ÇO­CU­ĞU
Yalın ayak­lı çocuk fo­toğ­ra­fı­nın Meh­met Fahri Bey için önemi bü­yük­tü. Gö­rüş­tü­ğü­müz yıl te­le­viz­yon­da Meh­met Ali Bi­rand’ın Demir Kırat Bel­ge­se­li ya­yın­lan­mış­tı. Ken­di­si­ne bel­ge­se­le il­gi­li dü­şün­ce­le­ri­ni sor­dum. Ta­raf­lı ha­zır­lan­dı­ğı­nı, ger­çe­ği yan­sıt­ma­dı­ğı­nı söy­le­di ve bu fo­toğ­ra­fı ce­ke­ti­nin iç ce­bin­den çı­kar­dı. “Biz mem­le­ket ço­cuk­la­rı­nı bu va­zi­yet­te tes­lim aldık” dedi. Res­min ar­ka­sı­na kendi el ya­zı­sı ile şun­la­rı yaz­mış­tı: ‘Ba­ha­ed­din Paşa Köyü’nden bir ço­cu­ğun resmi (1929)’. “O zaman mem­le­ket ço­cuk­la­rı ve in­san­la­rı­nın hali bu idi” dedi.
YETİM ÇO­CUK­LAR
Kâzım Ka­ra­be­kir Paşa’nın 1922 yı­lı­nın 12. ayın­da Rize’ye gel­dik­le­ri zaman be­ra­be­rin­de ba­ba­la­rı Er­me­ni­ler ta­ra­fın­dan öl­dü­rü­len veya 1. Cihan Har­bin­de ba­ba­la­rı şehit olan yetim ço­cuk­lar, Sa­rı­ka­mış’ta Paşa’nın aç­tı­ğı mek­tep­ler­de oku­muş­tur. Bu ço­cuk­lar kışla mey­da­nın­da ya­pı­lan mü­sa­me­re­den sonra, halk ta­ra­fın­dan ha­zır­la­nan bando ile bir­lik­te köp­rü­nün üs­tün­den ge­çer­ler­ken gö­rü­lü­yor.” Bu köprü, şim­di­ki tu­rist ote­li­nin ya­nın­dan aşa­ğı­ya doğru inen cad­de­nin so­nun­da, Çam­lı­bel ma­hal­le­sin­den gelen küçük bir suyun üze­rin­de ku­ru­lan bir buçuk metre enin­de kemer köprü idi. Bu köp­rü­nün ye­rin­de halen şose köprü var­dır. Fo­toğ­raf­ta gö­rü­nen tek bina, dö­ne­min be­le­di­ye­si­nin gaz de­po­la­dı­ğı bi­na­dır. Bi­na­nın ya­nın­da­ki ağaç da halen mev­cut olan çınar ağa­cı­dır. Daha ile­ri­de Yapı Ens­ti­tü­sü, daha sonra da lise bi­na­la­rı var­dır.
ÖZEL İDARE VE SİNEMA BİNASI
“1923 se­ne­si­nin ikin­ci ya­rı­sın­daRize’ye mu­ta­sar­rıf ola­rak gelen ve az sonra müs­ta­kil ola­rak idare edi­len bu “san­cak­la­rın vi­la­ye­te dö­nüş­me­si do­la­yı­sıy­la oto­ma­tik­man vi­la­ye­te teb­di­liy­le vali olan Meh­met Hur­şit Bey4 ta­ra­fın­dan seri halde ya­pı­lan bi­na­lar­dan bi­ri­dir. Bi­ri­si si­ne­ma, di­ğe­ri özel idare bi­na­sı ola­rak bir za­man­lar kul­la­nıl­dı. Si­ne­ma daha son­ra­la­rı yı­kı­lıp ye­ri­ne bu­gün­kü si­ne­ma ya­pıl­dı.
KARA VALİ BİR GE­CE­DE BİNA YAP­TI­RIR­DI
Meh­met Hur­şit Ak­ka­ya (Kara Vali) gös­te­ri­şe me­rak­lı, mü­te­şeb­bis bir zattı. Mem­le­ket­te iş sa­ha­sı hiç yoktu. Vali Hur­şit Bey bu bi­na­la­rın ço­ğu­nu birer ge­ce­de yap­tır­mış­tır. Top­la­dı­ğı bir­çok dül­ger, taşçı, sı­va­cı ile gün­düz­den ha­zır­la­dı­ğı mal­ze­me­yi kul­la­na­rak büyük bir hızla bir­çok bina inşa et­miş­tir. Sa­bah­le­yin kal­kan­lar o yer­ler­de sı­va­sı ya­pıl­mış, cam­la­rı ta­kıl­mış, ki­re­mit­ti ör­tül­müş bi­na­la­rı gö­rün­ce hay­re­te düş­müş­ler­dir. Si­ne­ma bi­na­sı ol­duk­ça bü­yük­tür. Sa­ye­sin­de Rize’de asa­yi­şin za­ma­nın­da düz­gün git­me­si­ne sebep ol­muş­tur. Yüz­ler­ce cani, soy­gun­cu dağ­lar­da, köy­ler­de do­laş­mak­ta ve bazen de ka­sa­ba­ya ine­rek bazı zen­gin­le­ri dağa kal­dır­mak­ta ve fidye ala­rak bı­rak­mak­ta idi­ler. Gelir gel­mez bu eş­kı­ya­nın ha­mi­le­ri­ni ne­za­re­te atmış ve bu şe­kil­de bütün eş­kı­ya­yı tes­lim almış ve mem­le­ke­ti be­la­dan kur­tar­mış­tır. Bu şe­kil­de ilk ha­re­ket, yine Rize’ye mu­ta­sar­rıf ola­rak gelen ve bu ba­şa­rı­sın­dan do­la­yı Trab­zon’a vali tayin olan ve 1921 yı­lın­da Ber­lin’de Er­me­ni­ler ta­ra­fın­dan şehit edi­len Cemal Azmi ta­ra­fın­dan ya­pıl­mış­tı. O zaman top­la­nan eş­kı­ya Hur­şit Bey ta­ra­fın­dan top­la­na­nın bir­kaç misli idi. Bu şa­ki­ler az sonra çıkan 1. Cihan Har­bin­de Kaf­kas cep­he­si­ne gön­de­ril­miş­ler­dir. Hemen hepsi cep­he­de fe­da­kâr­ca ça­lış­mış­lar, ba­zı­la­rı­nın gös­ter­di­ği büyük ya­rar­lık­la­rın­dan do­la­yı mü­lâ­zı­mı Teğ­men­li­ğe tayin edil­miş­ler­dir.
KUR­TU­LU­ŞU İSPİR ER­ZU­RUM YO­LUN­DA ARA­YAN­LAR
Hü­kü­met bi­na­sı­nın önün­den yü­rü­yen­ler gö­rül­mek­te­dir ancak hü­kü­met bi­na­sı­nın pen­ce­re­sin­de bay­rak asıl­ma­mış ol­du­ğu­na göre bu bir resmî gün de­ğil­dir. Yol ya­pı­mın­da ça­lış­ma­ya giden ka­fi­le­yi yolcu et­me­ye gel­miş ola­bi­lir­ler. Eko­no­mik sı­kın­tı için­de, tek gı­da­la­rı olan mı­sı­rı temin ede­me­yen Ri­ze­li­ler kur­tu­luş­la­rı­nı ye­ga­ne bu yolla, Er­zu­rum’a bağ­lan­mak­ta gör­müş­ler ve bu yolun açıl­ma­sı­nı Hü­kü­met’ten ıs­rar­la is­te­miş­ler­dir. Rize’ye tayin edi­len Ekrem Bey (Ahmet Ekrem Engür 1930-1938) is­min­de bir vali halk­la te­ma­sa ge­çe­rek bu is­tek­le­ri­nin ancak ken­di­le­ri­nin ça­lış­ma­la­rıy­la müm­kün ola­bi­le­ce­ği ka­na­ati­ni tel­kin etmiş ve kaz­ma­yı eline ala­rak biz­zat me­mur­lar­la işe baş­la­mış­tır. Köy­lü­ler, bu­cak­lar­dan ve semt­ler­den ge­le­rek, be­ra­ber­le­rin­de ge­tir­dik­le­ri yi­yecek, kazan ve ka­ra­va­na­lar­la ka­fi­le­ler ha­lin­de yolun açıl­ma­sı­na baş­la­dı­lar. Baş­lan­gıç nok­ta­sı olan De­ğir­men­de­re’den Peh­li­van­ta­şı'na kadar uza­nan bu yol sal­ta­nat dev­rin­de açıl­mış­tı. Bir Fran­sız şir­ke­ti ta­ra­fın­dan ger­çek­leş­ti­ri­len yol yapım ça­lış­ma­la­rı az sonra çıkan 1. Cihan Harbi yü­zün­den tatil edil­miş ve bir daha ça­lı­şıl­ma­mış­tı. Bu fa­sı­la­da yolun bazı kı­sım­la­rı sel­ler­den harap olmuş ve ka­pan­mış­tı. Se­fer­ber edi­len hal­kın ça­lış­ma­la­rıy­la yol, top­rak ola­rak Yol­ba­şı’na kadar ge­ti­ril­miş. Mil­let­ve­kil­le­ri­miz­den Fuat Bev, Peh­li­van­ta­şı ya­kın­la­rın­da­ki köprü için 50 lira te­ber­ru­da bu­lun­muş ve hü­kü­met de bir sene için 50 bin li­ra­yı bu yola tah­sis etmiş, bu ha­be­re Ri­ze­li­ler bay­ram ya­pa­cak kadar se­vin­miş­ler­dir.
ÇİLELİ YIL­LAR
Meh­met Fahri Bey’in an­lat­tık­la­rı­nı dü­şün­dük­çe, Cum­hu­ri­yet’in ku­ru­lu­şun­da çe­ki­len acı­la­rı, zor­luk­la­rı; de­mok­ra­si­mi­zin ge­liş­me­si­ni en­gel­le­yen olum­suz­luk­la­rı daha iyi an­lı­yo­ruz. O ilk de­mok­rat­la­ra göre de­mok­ra­si ha­re­ke­ti hal­kın ken­di­si­ni Yö­net­me­si dev­let sev­gi­si, mil­let sev­gi­si, Ata­türk sev­gi­si de­mek­ti. Meh­met: Fahri Bey eski gün­len an­la­tır­ken 1. Dünya Sa­va­şı ve is­tik­lal Sa­va­şı yıl­la­rın­da çe­ki­len aç­lık­la­rı, yok­sul­luk­la­rı ay­rın­tı­la­rı ile göz­ler önüne se­ri­yor­du. Rusya'ya. Ro­man­ya’ya, ül­ke­nin dört bir yanma gur­be­te giden Ri­ze­li­le­ri, ağaç ka­buk­la­rı­nın, yaban el­ma­sı denen bit­ki­le­rin yum­ru­la­rı­nın yen­di­ği gün­le­ri an­la­tı­yor­du. Sonra Rize köy­le­ri­nin ahşap ev­le­ri, ahşap oy­ma­lı ca­mi­le­ri, de­re­ler üze­rin­de ku­ru­lu taş köp­rü­le­ri göz­le­ri­min önüne ge­li­yor. Rize'nin, Ka­ra­de­niz’in çi­le­keş in­san­la­rı­nın ya­ra­tı­cı gü­cü­nü, sa­nat­kâr ruh­la­rı­nın taşa, ah­şa­ba ve do­ku­ma­la­ra yan­sıt­tı­ğı mo­tif­le­ri dü­şü­nü­yo­rum. Ka­ra­de­ni­zin hır­çın dal­ga­la­rı, geçit ver­me­yen yol­lar, çi­çek­ler­le be­ze­li yay­la­lar. Her sanat ese­ri­ni top­lu­mun gü­zel­lik duy­gu­su, bu­ra­da ol­du­ğu gibi zor şart­lar ve gur­bet pa­ra­la­rı oluş­tur­muş­tur. Bu yüz­den anıt­lar top­lu­mun sos­yal ta­ri­hi­ne de ışık tu­tu­yor.
Bu ve­si­le ile Rize'nin de­ğer­li ev­la­dı rah­met­li Meh­met Fahri Mete Bey’i rah­met­le anı­yo­rum.