İbrahim Sırmalı


Ruhları Arındırıp Temizlemek ve Kalpleri Islah Etmek

  Emekli Müftü - muftu.ibrahim@gmail.com


Muhterem Şeyh Usame bin Abdullah Hayyat -Allah onu korusun- "Ruhları Arındırmak ve Kalpleri Islah Etmek" başlıklı Cuma hutbesini verdi. Ruhları arındırmak ve kalpleri ıslah etmekten ve her Müslümanın bu hedeflere ulaşmak için izlemesi gereken yöntemlerden bahsetti. Ayetlerden, hadislerden, sözlerden ve erken dönem ilk dönem Müslümanların ve alimlerin anlatımlarından alıntılar yaptı.

Birinci Hutbe

 

En Yüce, En Büyük Allah'a hamd olsun. Ona hamd olsun. O'na şan olsun. Şahadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, tektir, ortağı yoktur. 

Allah yarattı, ölçtü, ölçtü ve doğru yolu gösterdi. Efendimiz ve Peygamberimiz Muhammed'in Allah'ın kulu ve elçisi, rahmet ve hidayet peygamberi olduğuna şahadet ederim. Allah'ım! Kulun ve elçin Muhammed'e, onun hane halkına ve ashabına, salih ve asil imamlara ve kıyamet gününe, buluşma gününe ve hesap gününe kadar onları takip edenlere ümmeti Muhammede salat ve selam gönder.

Allah'tan korkun sakının. O'na bağlı olduğunuzu hatırlayın. Onun huzurunda sorguya çekileceksiniz.

فَاِذَا جَاءَتِ الصَّاخَّةُ..يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ اَخٖيهِ..وَاُمِّهٖ وَاَبٖيهِ..وَصَاحِبَتِهٖ وَبَنٖيهِ ..لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَاْنٌ يُغْنٖيهِ..

Abese suresi 80.34 – (33-37) Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır.

Allah’ın kulları! Ruhları arındırmak ve düzeltmek, kalpleri yeniden biçimlendirmek ve temizlemek, en eski zamanlardan beri tüm kültürlerde ve medeniyetlerde bilge insanların aradığı bir umuttur. 

Bunu başarmak için çeşitli yollar izlediler ve kendileri için çok sayıda yöntem ve yaklaşım oluşturdular. Kendilerini bu arayışlara adadıklarında hayallerine ulaşacaklarına ve iyi bir yaşam ve mutlu, tatmin edici bir yaşam sürme umutlarını yerine getireceklerine inanıyorlardı.

Bedeni, egzersiz ve mücadele adını verdikleri zorlu iş ve hareketlerle işkence etmekten, arzulara boğulmaya ve ruhun sınırsız israfıyla zevk aramaya dalmaktan, abartılı hayallere ve gerçeklikle hiçbir ilgisi olmayan, akılla hiçbir dayanağı olmayan kuruntulara dayalı felsefi yöntemlere ve tefekkürlere dalmaya, akıllı insanın aradığını bulamadığı, aradığını elde edemediği başka eğilim ve yöntemlere kadar vardılar.

Oysa ki, kendisine insaf ve basiret nasip edilen herkes, dünyaya hayır, gönüllere huzur ve ruhlara arınma getiren gerçek mutluluğun, Allah’ın Hikmetli Kitabı ve Hz. Peygamberin Sünnetinin en açık, en kesin ve en kapsamlı ifadelerle beyan ve izah edildiğini kabul etmekte zorluk çekmez.

Allah’ın Hizmetkarları: Allah, insanları ruhlarını arındırma ve kalplerini düzeltme yollarına yönlendirmek için Elçilerini Peygamberlerini gönderdi. Ve Kitaplarını vahyetti. Ayrıca onlara, bunun ancak içtenlikle samimiyetle Allaha ibadet ederek Allah’ın kendilerine karşı görevini yerine getirdiklerinde gerçekleşeceğini açıkladı. Çünkü bu, Allah’ın kullarını yaratma amacıdır.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ

Zariyat suresi 51.56 Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

مَا اُرٖيدُ مِنْهُمْ مِنْ رِزْقٍ وَمَا اُرٖيدُ اَنْ يُطْعِمُونِ

Zariyat suresi 51.57 Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum. 

اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتٖينُ

Zariyat suresi 51.58 Şüphesiz Allah rızık verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir. 

Allah’ın Kitabı ve Allah Resulü’nün (s.a.v.) sünneti, Allah’ın bir kişinin başarısını kendisine bağlı kıldığı ve başarısızlığı ve kaybı ise zıddına, yani nefsin kirlenmesine ve günahlar yoluyla bozulmasına bağlı kıldığı bu arınmanın yolunu açıklar.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

وَنَفْسٍ وَمَا سَوّٰیهَا..فَاَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوٰیه..قَدْ اَفْلَحَ مَنْ زَكّٰیهَا

Şems suresi 91.7-9 Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. 

وَقَدْ خَابَ مَنْ دَسّٰیهَا

Şems suresi 91.10 Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır. 

İsmi Aziz olan Allah Teala şöyle buyurdu:

قَدْ اَفْلَحَ مَنْ تَزَكّٰى ..وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهٖ فَصَلّٰى 

Ala suresi 87.14-15 Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer. 

Ve O -Allah Teâlâ- Peygamberi Musa’ya hitabında -Peygamberimize ve en güzel dualar ve en eksiksiz selamlar onun üzerine olsun- onu Firavun’a gönderirken şöyle buyurmuştur:

اِذْهَبْ اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰى

Naziat suresi 79.17 “Haydi Firavun’a git! Çünkü o azmıştır.” 

فَقُلْ هَلْ لَكَ اِلٰى اَنْ تَزَكّٰى

Naziat suresi 79.18 “Ona de ki: İster misin (küfür ve isyanından) temizlenesin? 

وَاَهْدِيَكَ اِلٰى رَبِّكَ فَتَخْشٰى

Naziat suresi 79.19 Seni Rabbine ileteyim de O’na karşı derinden saygı duyup korkasın!”

Ey Allah’ın kulları! İşte Allah’ın, kalpleri canlandıran bir ruh ve karanlıkları dağıtan bir nur kıldığı bu mübarek kitap: 

وَكَذٰلِكَ اَوْحَيْنَا اِلَيْكَ رُوحًا مِنْ اَمْرِنَا مَا كُنْتَ تَدْرٖى مَا الْكِتَابُ وَلَا الْاٖيمَانُ وَلٰكِنْ جَعَلْنَاهُ نُورًا نَهْدٖى بِهٖ مَنْ نَشَاءُ مِنْ عِبَادِنَا وَاِنَّكَ لَتَهْدٖى اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقٖيمٍ

صِرَاطِ اللّٰهِ الَّذٖى لَهُ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ اَلَا اِلَى اللّٰهِ تَصٖيرُ الْاُمُورُ

Şura suresi 42.52-53 İşte sana da, emrimizle, bir ruh (kalpleri dirilten bir kitap) vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz bir nur yaptık. Şüphesiz ki sen doğru bir yola iletiyorsun; göklerdeki ve yerdeki her şeyin sahibi olan Allah’ın yoluna. İyi bilin ki, bütün işler sonunda Allah’a döner. 

Bu kitap, İslam’daki arınmanın temelinin, ruhunun, direğinin ve ekseninin Yüce Allah’ın birliği olduğunu ve gerçeğinin -İmam İbn Kayyım’ın -Allah ona rahmet etsin- şöyle dediği gibi: “Kul, yaratmada ve hükümde Rabbin -Mübarek ve Yüce olan- birliğine, dilediğinin olacağına, dilediğinin olmayacağına, hiçbir zerrenin O’nun izni olmadan hareket etmeyeceğine, yaratılışın O’nun kudretinde olduğuna ve hiçbir kalbin ancak iki parmağı arasında olduğuna şehadet etmelidir. Allah, kalbi düzeltmek isterse düzeltir, saptırmak isterse saptırır.”

Kalpler Allah’ın elindedir. Allah, kalpleri dilediği gibi çevirip yönlendirendir. Mü’minlerin ruhlarına takvalarını veren, onları hidayete erdiren ve onları temizleyen Allahtır. Kötülerin ruhlarına kötülüklerini ilham eden ve onları bedbaht kılan Allahtır. Allah kime hidayet ederse, o hidayete erendir. Kimi de saptırırsa, onun da bir hidayeti yoktur. Allah, dilediğini lütfu ve rahmetiyle hidayete erdirir. Dilediğini de adaleti ve hikmeti ile saptırır. Bu, O’nun lütfu ve ikramıdır. Cömert olanın lütfu ise tükenmez. Bu, Allah’ın adaleti ve hükmüdür.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

لَا يُسْپَلُ عَمَّا يَفْعَلُ وَهُمْ يُسْپَلُونَ

Enbiya suresi 21.23 O, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar sorgulanırlar.

Bu sahnede kul, “Yalnız sana ibadet eder, yalnız senden yardım dileriz” ayeti kerimesinin mertebesine ulaşır. Allah Teala şöyle buyurdu:

اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُ

Fatiha suresi 1.5 (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.

Kulun ilim ve haldeki ayağı, tevhid-i rububiyette (Rab oluşunun tek oluşunda) sağlam bir şekilde sabitlenir. Sonra ondan tevhid-i uluhiyete (İlahi tek oluşa) yükselir. Eğer zarar ve fayda, verme ve vermeme, hidayet ve dalalet, saadet ve bedbahtlık, bütün bunların Allah’ın elinde olduğunu ve başka hiç kimsenin elinde olmadığıdır. 

Kalpleri çevirenin ve dilediği gibi doğru yola iletenin Allah olduğunu, hidayet ve yardım ettiği kimseden başkasının muvaffak olamayacağını, alçalttığı, zelil ettiği ve terk ettiği kimseden başkasının alçaltamayacağını, en sağlıklı, en emin, en doğru, en naziği, en temiz, en kuvvetli ve en yumuşak kalplerin kendisini tek başına ilah edinen ve ibadet eden kimseler olduğunu kesin olarak bilirse, artık Allah, ona her şeyden daha sevgili, her şeyden daha çok korkulan ve her şeyden daha çok ümit edilen olur.

Böylece Allah’ın sevgisi, kalbindeki diğer tüm sevgilerden önce gelir. Tıpkı bir ordunun bir hükümdarı takip etmesi gibi. Allah’ın korkusu, kalbindeki diğer tüm korkulardan önce gelir. Böylece tüm korkular Allah’ın korkusunu takip eder.  –Allaha hamd olsun. – Ve onun umudu, kalbindeki diğer tüm umutlardan önce gelir. Böylece tüm umutlar Allah’ın umudunu takip eder. Bu, bu kalpteki İlahi Birliğin işaretidir. Ve onun girdiği kapı, Rablik Birliğidir. Rabbin tek oluşudur. O da Allahtır.

Önemli olan nokta, bu sahnede, kulun, kendisine ve arkadaşına karşı işlenen suçlara ve günahlara ve bunların oluşumuna, Allah’ın yardımıyla tanıklık edebilmesidir. 

Kul Allah’ın rehberliği olmadan O’nun rızasına erişemez. Çünkü bütün meselelerin kaynakları Allahtan gelir. Ve kökenleri O’ndandır. Başarı dizginleri O’nun elindedir. Bu yüzden, kulların yardım alabilmek için Allahtan başkasına yönelecekleri ve O’ndan başkasına güvenecekleri kimse yoktur. 

Peygamberlerin hatibi Şuayb’ın dediği gibi: Allah Teala şöyle buyurdu:

قَالَ يَا قَوْمِ اَرَاَيْتُمْ اِنْ كُنْتُ عَلٰى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبّٖى وَرَزَقَنٖى مِنْهُ رِزْقًا حَسَنًا وَمَا اُرٖيدُ اَنْ اُخَالِفَكُمْ اِلٰى مَا اَنْهٰیكُمْ عَنْهُ اِنْ اُرٖيدُ اِلَّا الْاِصْلَاحَ مَا اسْتَطَعْتُ وَمَا تَوْفٖيقٖى اِلَّا بِاللّٰهِ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَاِلَيْهِ اُنٖيبُ

Hud suresi 11.88 Şu’ayb, şöyle dedi: “Ey kavmim! Söyleyin bakayım, ya ben Rabbimden gelen açık bir delil üzere isem ve katından bana güzel bir rızık vermişse! Ben size yasakladığımı kendim yapmak istemiyorum. Ben sadece gücüm yettiğince (sizi) düzeltmek istiyorum. Başarım ancak Allah’ın yardımı iledir. Ben sadece O’na tevekkül ettim ve sadece O’na yöneliyorum.”

Ey Allah’ın kulları! Tevhidin arınma ve hatta Müslümanın hayatı üzerindeki tesiri, gaye ve hedefin birliğinde, bilgi ve amelin ittifakında açıkça görülür. Öyle ki, Müslümanın anlayışı, inancı, bilgisi, ameli, niyeti, gönül temayülleri ve faaliyetleri tek bir iplik halinde, ahenkli ve uyumlu bir şekilde düzenlenir. Hiçbir çatışma ve çelişki olmaz. Ve hedefleri kendi içinde çatıştığında ve amelleri birbiriyle çeliştiğinde duyduğu o elem verici sıkıntı kişinin omuzlarından kaldırılır.

Ey Allah’ın kulları, ruhları arındıran şeylerden biri de, imanı sürekli olarak tatbik etmektir; zira iman, elbisenin eskimesi gibi eskir. İşte bu yüzden Allah Resulü’nün (s.a.v.) ashabı, birbirlerinin elinden tutup, “Gelin, bir an bir saat iman edelim” derler ve oturup Yüce Allah’ı zikrederlerdi.

Allah’ı anmak, zikretmek, Allah Allah demek, kitabını okumak, ona itaat etmek ve ona yakınlaşmak, imanı itaatle artırıp isyanla azaldığını bilen müminin ruhunda imanı tazeleyen en büyük şeylerdir. Bu yüzden, en belirgin mübarek meyveleri ruhların arınması olan Yüce Allah’a içtenlikle samimiyetle yönelerek imanını artırmaya çalışır. 

Bu asil peygamber duasında belirtildiği gibidir: 

كما جاء في الدعاء النبوي الكريم: «اللهم آتِ نفوسَنا تقواها، وزكِّها أنت خيرُ من زكَّاها، أنت وليُّها ومولاها».

“Allah’ım, ruhlarımıza takvalarını ver ve onları arındır. Sen onları arındıranların temizleyenlerin en iyisisin. Sen onların Koruyucusu ve Efendisisin.”

Ey Allah’ın kulları, ruhları arındıran ve kalpleri ıslah eden şeylerden biri de, Allah’ın kullarına bahşettiği, saymakla bitmeyecek kadar çok olan nimetleri sürekli hatırlamaktır.

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

وَاِنْ تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللّٰهِ لَا تُحْصُوهَا اِنَّ اللّٰهَ لَغَفُورٌ رَحٖيمٌ

Nahıl suresi 16.18 Hâlbuki Allah’ın nimetini saymaya kalksanız onu sayamazsınız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Bu nimetleri hatırlamak, hatırlayan kişiye Rabbine tam bir bağlılık, O’na tam bir teslimiyet ve O’na karşı teslimiyet ve tevazu getirir. – O’na şükürler olsun. Verdiği hayat, sağlık, mal, çocuk, itibar ve diğer her şey O’nun bir lütfu, bir lütfu ve dilediği zaman ve şekilde verdiği bir nimettir.

 Eğer dileseydi, dilediği zaman bunları ondan alabilirdi. O, bütün mülkün sahibidir. İyilik O’nun elindedir. Onu dilediğine verir, dilediğinden de geri alır. Bunu bilmek ve sürekli hatırlamak, kulu bütün işlerinde acizliğini, zayıflığını ve Rabbine olan ihtiyacını fark etmeye sebep olur. 

Ancak, nimetleri hatırlamak, Allah’ın hoşuna giden, O’nun sevdiği ve Kıyamet Günü’nde karşılığını göreceği işlerle birleştirilmelidir. Bunun gerçeği şudur: Allah’ın rehberliği doğrultusunda iyi işler yapmak ve kötü işlerden kaçınmak ve Allah’ın Resulünü -Allah ona salat ve selam etsin- takip etmek ve Allah’ın kullarına yüklediği yükümlülüklere özel bir dikkat göstermektir. 

Zira kulun Rabbine yaklaşmasını sağlayan en sevimli şey, şu hadiste bildirilmiştir:

كما جاء في الحديثِ: «إن الله تعالى قال: من عادَى لي وليًّا فقد آذنتُه بالحرب، وما تقرَّبَ إليَّ عبدي بشيءٍ أحبَّ إليَّ مما افترضتُه عليه، ولا يزالُ عبدي يتقرَّبُ إليَّ بالنوافل حتى أُحِبَّه، فإذا أحببتُه كنتُ سمعَه الذي يسمعُ به، وبصرَه الذي يُبصِرُ به، ويدَه التي يبطِشُ بها، ورِجلَه التي يمشي بها، ولئن سألني لأُعطينَّه، ولئن استعاذَني لأُعيذنَّه»؛ أخرجه الإمام البخاري في "صحيحه" من حديثِ أبي هريرة – رضي الله عنه -.

“Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Kim benim bir velime düşmanlık ederse, ben ona harp ilan ederim. Kulum, kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli bir şeyle Bana yaklaşmaz. Kulum, kendisini sevinceye kadar nafile ibadetlerle Bana yaklaşmaya devam eder. Onu sevdiğim zaman, onun işiten kulağı, gören gözü, vuran eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden isterse ona veririm. Bana sığınırsa onu korurum.” 

Bu hadisi İmam Buhari, Sahih’inde Ebû Hüreyre (r.a.) hadisinden rivayet etmiştir.

Ey Allah’ın kulları! Ruhu temizleyen şeylerden biri de kalbin amelleridir. Kalp, uzuvların padişahıdır. Kalbin sıhhati ile uzuvların sıhhati artar. Kalbin bozulması ile uzuvların sıhhati bozulur. 

Bu hadis-i şerifte buyurulduğu gibidir: 

كما جاء في الحديثِ: «ألا وإن في الجسد مُضغةً إذا صلَحت صلَح الجسدُ كله، وإذا فسَدت فسدَ الجسدُ كلُّه، ألا وهي القلب»؛ أخرجه الشيخان في "صحيحيهما" من حديثِ النُّعمان بن بشيرٍ – رضي الله عنه -.

“Dikkat edin, vücutta bir et parçası vardır ki, eğer o sıhhati yerinde olursa bütün vücut sıhhati yerinde olur. Eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin, o kalptir.”

Bu hadis-i şerf Buhari ve Müslim’in sahihlerinde Numan bin Beşir (r.a.)’in hadisinden rivayet edilmiştir.   

Bunlardan en önemlisi ve en büyüğü, kişinin yaptığı her eylemin ardındaki niyeti gayesi ve amacıdır. 

Hidayet Elçisi, Allah’ın duaları ve selamı onun üzerine olsun, şöyle buyurmuştur: 

 فقد قال رسول الهُدى – صلواتُ الله وسلامُه عليه -: «إنما الأعمالُ بالنيَّات، وإنما لكل امرئٍ ما نوَى؛ فمن كانت هِجرتُه إلى الله ورسولِه فهِجرتُه إلى الله ورسولِه، ومن كانت هِجرتُه لدُنيا يُصيبُها أو امرأةٍ ينكِحُها فهِجرتُه إلى ما هاجَرَ إليه»؛ أخرجه الشيخان في "صحيحيهما”.

“Ameller ancak niyetlere göredir. Ve her kişiye ancak niyet ettiği şey vardır. Öyleyse kim Allah ve Resulü uğruna hicret ettiyse, onun hicreti Allah ve Resulü uğrunadır. Kim de dünyalık bir kazanç veya evleneceği bir kadın için hicret ettiyse, onun hicreti de hicret ettiği şeyedir.”

 Bu hadisi Buhari ve Müslim Sahihlerinde rivayet etmişlerdir.

       Öyleyse ey Allah’ın kulları! Allah’tan korkun ve Rabbinizin kitabını ve Peygamberinizin sünnetini, ruhları arındırmak, kalpleri ıslah etmek, Allah’ın rızasını aramak, Allah’ın hidayetine uymak, Allah’ın Resulü’nü taklit etmek ve Allah’ın seçkin kullarının izinden gitmek için en güzel yol olarak alın. Ona uyun.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

اَلَّذٖينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ اَحْسَنَهُ اُولٰئِكَ الَّذٖينَ هَدٰیهُمُ اللّٰهُ وَاُولٰئِكَ هُمْ اُولُوا الْاَلْبَابِ

Zümer suresi 39.18 Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir.

Allah, beni ve sizi Kitabının rehberliği ve Peygamberinin -Allah ona salat ve selam etsin- sünnetiyle faydalandırsın. Bunu söylüyorum ve Yüce ve Ulu Allah'tan kendim, siz ve tüm Müslümanlar için her günah için af diliyorum. Çünkü O, bağışlayandır. En merhametli olandır.

İkinci Hutbe

Hamd, Koruyucu, Övgüye Layık, Dilediğini Yapan Allah'a mahsustur. O'na hamd ederim. O yücedir, çünkü dilediğini yaratır ve dilediğini yapar. Şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, tektir, ortağı yoktur. 

Bu şahitlik bizi şiddetli bir ateş olan Cehennem ateşinden korur. Şahitlik ederim ki Efendimiz ve Peygamberimiz Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Doğru karakter ve doğru yol sahibidir. Allah'ım, kulun ve elçin Muhammed'e, ailesine ve arkadaşlarına salat ve selam eyle.

Şimdi, ey Allah'ın kulları: Kusurlar, eksiklikler ve hatalar insanlıktan ayrılamaz ve sadece Allah'ın koruduğu kişiler onlardan güvendedir. Bu nedenle, tövbe emri tüm insanlara Allah’ın sözleriyle verilmiştir. O'na şükürler olsun:

       Allah Teala şöyle buyurdu:

وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلٰى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ اَوْ اٰبَائِهِنَّ اَوْ اٰبَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اَبْنَائِهِنَّ اَوْ اَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنٖى اَخَوَاتِهِنَّ اَوْ نِسَائِهِنَّ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّ اَوِ التَّابِعٖينَ غَيْرِ اُولِى الْاِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ اَوِ الطِّفْلِ الَّذٖينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلٰى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ وَلَا يَضْرِبْنَ بِاَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفٖينَ مِنْ زٖينَتِهِنَّ وَتُوبُوا اِلَى اللّٰهِ جَمٖيعًا اَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Nur suresi 24.31 Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü'minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!

       Ey Allah'ın kulları, tövbe, ruhun temizlenmesinin ve kalbin ıslahının en büyük sebeplerinden biridir. Gerçekten de, tevbe kulluğu - İbn Kayyım - Allah ona rahmet etsin - şöyle demiştir: "Allah'a kullukta en sevgili ve en şerefli amellerden biridir. Allaha - tesbih olsun - tövbe edenleri sever. Eğer tövbe, Allah’ın en sevdiği şey olmasaydı, mahlukatın en şereflisini günahla sınamazdı. Kullarının tövbesine olan sevgisinden dolayı onları günahla sınadı. Bu da sevdiği tövbenin gerçekleşmesini ve kuluna olan sevgisinin artmasını gerektirir. Çünkü tövbenin Allah’ın katında - tesbih olsun - başka hiçbir itaatin sahip olmadığı bir makamı vardır. Bu nedenle, Allaha- tesbih olsun - kulunun tövbesine, sunulabilecek en büyük sevinçle sevinir. Tıpkı Peygamber - Allah ona salat ve selam etsin - bunu, yiyecek ve içeceğini taşıdığı bineğini, onu kaybettikten sonra çorak ve ölümcül bir arazide bulan birinin sevincine benzettiği gibidir. Yaşam araçlarından umudunu kesmiş. Ey Allah'ın kulları, bu sevinç hiçbir itaat eyleminden gelmez.” Ancak tövbeden gelir.

Bilindiği gibi bu sevinç, tövbe eden kişinin hâl ve kalbine büyük bir tesir yapar ve bunun derecesi ifade edilemez. Günahların kullara sevdirilmesinin sebeplerinden biridir. Kul, tövbe ile sevgililik derecesine ulaşır ve Allah'ın sevgilisi olur. Allah, tövbe edenleri sever ve tövbe eden imtihan edilen kulu da sever. Bu, tövbe kulluğunun, nicelik ve ölçü bakımından tövbe kulluğunu aşsa bile, birçok zahiri amelden daha sevgili olan tevazu, teslimiyet, tazim, dalkavukluk ve Allah'a teslimiyeti içerdiği gerçeğiyle açıklığa kavuşur. Tevazu ve teslimiyet, kulluğun ruhu, özü ve kendisidir.

Bu, tevazu ve teslimiyet seviyelerinin tövbe eden için elde edilmesinin diğerlerine göre daha eksiksiz olduğunu açıklar, çünkü o, günah işlememiş olanla fakirlik, kulluk ve sevginin aşağılanmasını paylaşır ve kalbinin teslimiyetiyle ondan ayrılır. 

Bu nedenle, bir kulun Rabbine en yakın olduğu an, Rahmet ve Hidayet Peygamberi'nin -Allah onu kutsasın ve ona huzur versin- bize bildirdiği gibi, secde halinde olduğu zamandır, çünkü bu, Rabbinin önünde bir tevazu ve teslimiyet pozisyonudur.

Bu, günahın, birçok itaat eyleminden ziyade tövbeyle birlikte olursa, kul için daha yararlı olabileceğini açıklar. Bir günah işleyebilir ve ister ayakta dursun, ister otursun, ister yürüsün. Bu her zaman aklının önünde olacaktır. Ve günahını hatırlayacaktır. Bu da onun kırılganlık hissetmesine, tövbe etmesine, af dilemesine ve pişmanlık duymasına neden olacaktır. Ve bu onun kurtuluşunun nedeni olacaktır. 

Ancak iyi bir iş yapabilir ve ister ayakta dursun, ister otursun, ister yürüsün, bu her zaman aklının önünde olacaktır. Ve yaptığı iyiliği ne zaman hatırlasa, bu onun kibirli, gururlu ve kendini beğenmiş hissetmesine neden olacaktır. Ve bu onun yıkımının nedeni olacaktır.

Günahlar, insanı itaat, salih amel ve Allah korkusu, Allahtan utanma, başını eğme, ağlama, pişmanlık duyma, Rabbine yalvarma gibi gönülden yapılan davranışlara yöneltir.

Bu etkilerin her biri, kula saldırganlık, kibir, insanlara karşı küçümseme ve onları küçümseme ile hareket etmesine neden olan bir itaat eyleminden daha faydalıdır. Bu günahkarın, itaatinden memnun olan, ona saldıran ve bununla ve Allaha - Yüce Tanrı'ya - ve kullarına olan durumuyla övünen bu kişiden Allah katında daha iyi ve kurtuluşa ve zafere daha yakın olduğuna şüphe yoktur."

Gerçekten de, bu dünyada güzel bir hayat ve ahirette mutlu bir hayata kavuşmayı getiren arınma direği ve onun temeli, özü ve ruhu, Allah'a basiret ile ibadet etmek, O'na -Allah'ın şanı yücedir- ancak Kitabında yazdığı veya Resulü'nden -Allah'ın salatı ve selamı onun üzerine olsun- sahih olarak rivayet edilenlerle ibadet etmektir. 

Bu, Peygamberin sünnetine -Allah'ın salatı ve selamı onun üzerine olsun- sımsıkı sarılmayı ve ona tırnakları ile sımsıkı bağlanmayı gerektirir. 

Nitekim İrbad bin Sariye -Allah ondan razı olsun- şu hadisinde Peygamberden buyurmuştur:

 كما جاء في حديثِ العِرباضِ بن ساريةَ - رضي الله عنه -، وفيه قولُه - صلى الله عليه وسلم -: «.. إنه من يعِش منكم فسيرَى اختِلافًا كثيرًا، فعليكم بسُنَّتي وسُنَّة الخلفاء الراشدين المهديِّين من بعيد، عضُّوا عليها بالنواجِذ، وإياكم ومُحدثاتِ الأمور، فإن كل بدعةٍ ضلالةٌ»؛ أخرجه الإمام أحمد في "مسنده"، وأبو داود، والترمذي، وابن ماجه في "سننهم"، والحاكم، وابنُ حبان في "صحيحه".

“...Sizden kim yaşarsa çok farklılık görecektir. O halde benim sünnetime ve Raşid halifelerin sünnetine uzaktan da olsa yapışın. Ona sımsıkı sarılın ve sonradan çıkarılan şeylerden sakının. Zira her bid'at dalalettir.” 

Bu hadisi İmam Ahmed Müsned'inde, Ebu Davud, Tirmizî, İbn Mace Sünen'inde, İbn Hibban Sahih'inde rivayet etmiştir. 

Müslim’in Sahih’inde ve Nesai’nin -bu lafız ona aittir- Cabir b. Abdullah’tan -Allah ikisinden de razı olsun- rivayet ettiği hadiste şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Resûlullah -Allah ona salat ve selam etsin- hutbesinde konuşmasında şöyle buyurdu:

وجاء في الحديثِ الذي أخرجه مُسلمٌ في "صحيحه"، والنسائيُّ - واللفظُ له - من حديثِ جابر بن عبد الله - رضي الله عنهما - أنه قال: كان رسول الله - صلى الله عليه وسلم - يقول في خُطبته: «نحمَدُ الله ونُثنِي عليه بما هو أهلُه»، ثم يقول: «من يهدِ اللهُ فلا مُضِلَّ له، ومن يُضلِل فلا هادِي له، إن أصدقَ الحديثِ كتابُ الله، وأحسنَ الهديِ هديُ محمدٍ - صلى الله عليه وسلم -، وشرَّ الأمور مُحدثاتُها، وكلَّ مُحدثةٍ بدعةٌ، وكلَّ بدعةٍ ضلالةٌ، وكلَّ ضلالةٍ في النار ..» الحديث.

“Allah’a hamd eder ve O’nu layık olduğu şekilde yüceltiriz.” der, sonra da: “Allah kimi hidayete erdirirse onu kimse saptıramaz. Kimi de saptırırsa onu kimse hidayete erdiremez. Sözlerin en doğrusu Allah’ın kitabıdır. Hidayetin en hayırlısı Muhammed’in -Allah ona salat ve selam etsin- hidayetidir. İşlerin en kötüsü bid’atleridir. (Dinde yenilikler.) Her bid’at dalâlettir ve her dalâlet ateştedir.” 

Hz. Aişe (r.a.)'den rivayet edilen iki sahih hadiste ise Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 

وفي "الصحيحين" من حديثِ عائشة - رضي الله عنها - أن النبي - صلى الله عليه وسلم - قال: «من أحدثَ في أمرنا هذا ما ليس منه فهو ردٌّ». وفي لفظٍ لمُسلمٍ - رحمه الله -: «من عمِلَ عملاً ليس عليه أمرُنا فهو ردٌّ». أي: مردودٌ على صاحبِه، غيرُ مرضِيٍّ ولا مقبولٍ عند الله.

"Kim bizim bu işimizde, onda olmayan bir şeyi ortaya çıkarırsa o reddedilmiştir." Müslim'in rivayetinde ise: "Kim bizim bu işimizde olmayan bir iş yaparsa o reddedilmiştir." Yani yapanı tarafından reddedilmiş, Allah'ın hoşuna gitmemiş ve makbul olmamıştır.

Bu büyük hadis -âlimlerin söylediği gibi- bid'atı reddetmek ve Allah'ın dinine yeni şeyler sokmayı geçersiz kılmak için asil bir prensip ve büyük bir temeldir. Kendine karşı samimi olan ve kendisi için iyilik isteyen her akıllı kişi bunu aklında tutmalıdır.

Asil sahabe Huzeyfe bin el-Yeman'ın (Allah ondan razı olsun) sözleri ne kadar güzeldir; Kur'an okuyan arkadaşlarını, ilk Müslümanların ve en iyilerinin yolundan sapmaktan ve bid'atlerin karanlığına düşmekten sakındırıp uyarmaktadır.

 O (Allah ondan razı olsun) şöyle demiştir: "Muhammed'in (sallallahu aleyhi ve sellem) ashabının yapmadığı hiçbir ibadeti yapmayın. Çünkü sahabenin ilki sonrakine yer bırakmamıştır. Öyleyse Allah'tan korkun. Ey Kur'an okuyanlar topluluğu ve sizden öncekilerin yolunu izleyin."

Öyleyse Allah'tan korkun, Allah'ın kulları! Allah'ın dininde bid'atlerden sakının.

Ve seçilmiş peygambere salat ve selam gönderin, çünkü Rabbiniz size bunu emretti ve şöyle buyurdu:

اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِىِّ يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلٖيمًا

Ahzap suresi 33.56 Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e salât ediyorlar.  Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin. 

اللهم صلِّ وسلِّم على عبدك ورسولك محمدٍ، وارضَ اللهم عن خلفائه الأربعة: أبي بكر، وعمر، وعثمان، وعليٍّ، وعن سائر الآلِ والصحابةِ والتابعين، ومن تبِعَهم بإحسانٍ إلى يوم الدين، وعنَّا معهم بعفوك وكرمك وإحسانك يا خيرَ من تجاوزَ وعفا.

Allah'ım! Kulun ve elçin Muhammed'e salat ve selam eyle. Allah'ım! Onun dört halifesinden: Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali'den ve diğer aile halkından, sahabe ve tabilerinden ve kıyamet gününe kadar iyilikle onlara uyanlardan ve affın, keremin ve lütfunla bizimle birlikte razı ol. Ey affedenlerin ve bağışlayanların en hayırlısı! Bizi bağışla.

اللهم أعِزَّ الإسلام والمسلمين، اللهم أعِزَّ الإسلام والمسلمين، اللهم أعِزَّ الإسلام والمسلمين، واحمِ حوزةَ الدين، ودمِّر أعداء الدين، وسائرَ الطُّغاةِ والمُفسدين، وألِّف بين قلوب المسلمين، ووحِّد صفوفَهم، وأصلِح قادتَهم، واجمع كلمتَهم على الحق يا رب العالمين.

Allah'ım! İslam'ı ve Müslümanları yücelt. Allah'ım, İslam'ı ve Müslümanları yücelt. Allah'ım, İslam'ı ve Müslümanları yücelt. Dinin mensuplarını koru. Din düşmanlarını ve tüm zalim ve bozguncuları yok et. Müslümanların gönüllerini birleştir, saflarını birleştir. Liderlerini düzelt ve kelimelerini hak üzerinde birleştir. Ey alemlerin Rabbi.

اللهم انصر دينكَ وكتابكَ وسنةَ نبيك محمدٍ - صلى الله عليه وسلم - وعبادكَ المؤمنين المُجاهِدين الصادقين.

Allah’ım! Dinini, kitabını, Peygamberin Muhammed'in -Allah ona salat ve selam etsin- sünnetini ve senin mümin, cihad eden, samimi kullarını destekle.

اللهم آمِنَّا في أوطاننا، وأصلِح أئمَّتنا وولاةَ أمورنا، وأيِّد بالحق إمامَنا ووليَّ أمرنا، وهيِّئ له البِطانةَ الصالحةَ، ووفِّقه لما تُحبُّ وترضى يا سميعَ الدعاء.

Allah’ım! Yurtlarımızda bize güvenlik ver. Yöneticilerimizi ve idarecilerimizi düzelt. Önderimizi ve idarecimizi hak ile destekle. Ona salih arkadaşlar ihsan et ve onu sevdiğin ve razı olduğun şeylere ilet. Ey duaları işiten.

اللهم وفِّقه ووليَّ عهده وإخوانه إلى ما فيه خيرُ الإسلام والمسلمين، وإلى ما فيه صلاحُ العباد والبلاد، يا من إليه المرجِعُ يوم المعاد.

Allah’ım! onu, veliahtını ve kardeşlerini İslam ve Müslümanlar için, kulları ve vatan için en hayırlı olana yönelt. Ey hesap günü kendisine döneceğimiz.

اللهم احفَظ المُسلمين في كل مكان، اللهم احقِن دماءَهم، اللهم احفَظ المُسلمين في سُورية، اللهم احفَظ المُسلمين في سُورية، اللهم احفَظ المُسلمين في سُورية، وفي كل بلاد الإسلام يا رب العالمين، اللهم احقِن دماءهم، وكُن لهم، وارحَم عفَهم، واجبُر كسرَهم، واشفِ جرحاهم، وارحَم موتاهم يا رب العالمين، وقِهِم شرَّ الفتن، اللهم قِنا وإياهم شرَّ الفتن، اللهم قِنا وإياهم شرَّ الفتن ما ظهرَ منها وما بطَن يا رب العالمين.

Allah'ım! Her yerdeki Müslümanları koru. Allah'ım! Kanlarının dökülmesini durdur. Allah'ım, Suriye'deki Müslümanları koru. Allah'ım! Suriye'deki ve tüm İslam ülkelerindeki Müslümanları koru. Ey âlemlerin Rabbi. Allah'ım! Kanlarının dökülmesini durdur. Ve onlara yardımcı ol. İffetlerine merhamet et. Kırık kalplerini onar. Yaralılarına şifa ver. Ve ölülerine rahmet et. Ey âlemlerin Rabbi. Onları belaların şerrinden koru. Allah'ım! Bizi ve onları belaların şerrinden koru. Allah'ım! Bizi ve onları hem açık hem gizli belaların şerrinden koru. Ey âlemlerin Rabbi.

اللهم آتِ نُفوسَنا تقواها، وزكِّها أنت خيرُ من زكَّاها، اللهم أحسِن عاقبتَنا في الأمور كلها، وأجِرنا من خِزي الدنيا وعذاب الآخرة.

Allah'ım! Ruhlarımıza takva ver ve onları temizle. Çünkü sen onları temizleyenlerin en hayırlısısın. Allah'ım! Her işte sonumuzu güzel kıl ve bizi bu dünyanın rezilliğinden ve ahiret azabından koru.

اللهم اشفِ مرضانا، وارحم موتانا، وبلِّغنا فيما يُرضيكَ آمالَنا، واختِم بالصالحات أعمالَنا.

Allah'ım! Hastalarımıza şifa ver. Ölülerimize rahmet eyle. Ümidimizi razı olacağın şekilde kıl. Amellerimizi hayırlı amellerle sonuçlandır.

اللهم أصلِح لنا دينَنا الذي هو عصمةُ أمرنا، وأصلِح لنا دنيانا التي فيها معاشُنا، وأصلِح لنا آخرتَنا التي إليها معادُنا، واجعل الحياةَ زيادةً لنا في كل خيرٍ، والموتَ راحةً لنا من كل شرٍّ.

Allah'ım! İşlerimizin koruyucusu olan dinimizi bizim için düzelt. Geçimimizi içinde sağladığımız dünyamızı bizim için düzelt. Sonucumuz olan ahiretimizi de bizim için düzelt. Hayatı bizim için hayırlarda artış, ölümü de bizim için kötülüklerden kurtuluş kıl.

اللهم إنا نعوذُ بك من زوال نعمتك، وتحوُّل عافيتك، وفُجاءة نقمتك، وجميعِ سخطك.

Allah'ım! Nimetlerinin kaybolmasından, afiyetlerinin değişmesinden, ansızın azabından ve bütün gazabından sana sığınırız.

قَالَا رَبَّنَا ظَلَمْنَا اَنْفُسَنَا وَاِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرٖينَ

Araf suresi 7.23 Dediler ki: "Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz." 

وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا اٰتِنَا فِى الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

Bakara suresi 2.201 Onlardan, "Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru" diyenler de vardır.

وصلِّ اللهم وسلَّم على عبده ورسوله نبيِّنا محمدٍ وآله وصحبه أجمعين، والحمد لله رب العالمين.   “

Allah, kulu ve elçisi olan Peygamberimiz Muhammed'e, ailesine ve bütün ashabına salat ve selam etsin. Bütün hamdler âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.

 

Tercüme Tarih: 01 Temmuz 2025

       Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI

(Emekli Müftü, İcazetli)

Okunma Tarihi: 11/3/1433 Hicri 

Yayın Tarihi    : 06/12/2013 

Okuyan: الشيخ سعود الشريم Eş-Şeyh Seud Eş-Şerim (Mekke Harem-i Şerif İmamı 

https://www.alukah.net/sharia

dan alıntıdır.