Uyarıcı Kelimesinin Açıklanması
Birinci Cuma Hutbesi
بسـم اللـه الرحمـن الرحيـم
Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun. Bizi buna hidayet eden Allah'a hamd olsun. Allah bizi hidayet etmeseydi biz hidayet bulamazdık.
Başarım, güvenim ve itimadım sadece Allah'adır. Tek ve ortağı olmayan Allah'tan başka ilah olmadığına, Rabb'liğini kabul ederek ve O'nu inkar eden ve inanmayanları alçaltarak şahitlik ederim.
Efendimiz Muhammed'in, Allah ona salat ve selam etsin, yaratılışın ve insanlığın efendisi olduğuna şahitlik ederim. Hiçbir göz O'nun gibi bir şey görmemiş ve hiçbir kulak O'nun gibi bir şey duymamıştır.
Allah’ım! Efendimiz Muhammed'e, ailesine ve arkadaşlarına, soyundan gelenlere, onu takip edenlere ve kıyamet gününe kadar onu takip edenlere salat ve selam eyle. Allah’ım! Bize merhamet et. Çünkü sen bize karşı en merhametlisin ve bizi cezalandırma. Çünkü sen buna kadirsin. Kaderde olan şeyler konusunda bize nazik ol. Çünkü sen her şeye kadirsin.
Kıyamet Günü'nden bir sahne:
Ey iman eden kardeşlerim, Fatır Suresi'nde, daha doğrusu Fatır Suresi'nin sonunda, Allah'ın bize bir rahmet olarak, daha gerçekleşmeden önce sunduğu bir Kıyamet Günü sahnesi vardır.
Bu, sigara bağımlısı bir adama, sigaranın neden olduğu kötü huylu bir akciğer hastalığını çıkarmak için yapılan cerrahi operasyonun resimlerinin olduğu bir video göstermek gibidir. Bu sigara içicisine bu korkunç renkli videoyu göstermek bir caydırma yöntemidir.
Yüce Allah, Yüce Kitabında bize Kıyamet Günü'nden bir sahne sunar ve bunu daha gerçekleşmeden önce bir gerçeklik olarak sunar. Bu dünyadayız, yaşıyoruz ve tövbe kapıları açık, umut büyük ve Yüce Allah'a dönmek kolay ve basittir.
Bir kul Yüce Allah'a döndüğünde, göklerde ve yerde bir davetçi, "Falancayı tebrik edin, çünkü Allah ile barıştı." diye seslenir.
(Enes İbnu Malik (r.a.) anlatıyor: "Resûlullah (s.a.s.)'i şöyle buyururken dinledim:
((عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ قَالَ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى يَا ابْنَ آدَمَ إِنَّكَ مَا دَعَوْتَنِي وَرَجَوْتَنِي غَفَرْتُ لَكَ عَلَى مَا كَانَ فِيكَ وَلَا أُبَالِي يَا ابْنَ آدَمَ لَوْ بَلَغَتْ ذُنُوبُكَ عَنَانَ السَّمَاءِ ثُمَّ اسْتَغْفَرْتَنِي غَفَرْتُ لَكَ وَلَا أُبَالِي يَا ابْنَ آدَمَ إِنَّكَ لَوْ أَتَيْتَنِي بِقُرَابِ الْأَرْضِ خَطَايَا ثُمَّ لَقِيتَنِي لَا تُشْرِكُ بِي شَيْئًا لَأَتَيْتُكَ بِقُرَابِهَا مَغْفِرَةً ))
[ الترمذي عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ]
Allah Teala buyurdu ki: Ey Adem oğlu! Sen Bana dua eder ve Bana ümit bağlarsan, içindekini bağışlarım ve aldırmam. Ey Adem oğlu! Günahların gökteki bulutlara ulaşsa, sonra da benden bağışlanma dilesen, seni bağışlarım ve aldırmam. Ey Adem oğlu! Günahların yeryüzü kadar olsa, sonra da benden bağışlanma dilesen, seni bağışlarım. Sen Bana hiçbir şeyi ortak koşmadan huzuruma çıksan, Ben de ona yakın bir bağışlanmayla sana gelirim." Hz. Enes B. Malikten İmam Tirmizi rivayet etti.
Tövbe zamanında olmalıdır:
Tövbe zamanında olduğu sürece, tövbe çok geç olmadan yapıldığı sürece, Allah, kulunun tövbesinden, yolunu kaybetmiş bir kişinin yolunu bulmasından, kısır bir kadının doğum yapmasından veya susuz bir kişinin içecek bulmasından daha çok hoşnut olur. Ve bir kul, eğilirken "Ey Rabbim" derse, Yüce Allah, "Emrinizdeyim, ey kulum" der. Ve bir kul, secde ederken "Ey Rabbim" derse, Yüce Allah, "Emrinizdeyim, ey kulum" der. Ve bir kul, isyan ederken "Ey Rabbim" derse, Yüce Allah, "Emrinizdeyim, hizmetinizdeyim, hizmetinizdeyim" der. Tövbe kapısı açıktır. Yüce Allah şöyle buyurdu:
Allah Teala şöyle buyurdu:
قُلْ يَا عِبَادِىَ الَّذٖينَ اَسْرَفُوا عَلٰى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمٖيعًا اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحٖيمُ
Zümer suresi 39.53 De ki: "Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."
وَاَنٖيبُوا اِلٰى رَبِّكُمْ وَاَسْلِمُوا لَهُ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَاْتِيَكُمُ الْعَذَابُ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ
Zümer suresi 39.54 Azap size gelmeden önce Rabbinize dönün ve O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.
Cehennem, sakinlerinin yüzlerini nasıl yakacak?
Allah'ın bizim için sunduğu bu Kıyamet Günü sahnesi nedir? Yüce Allah Fatır Suresi'nin sonunda şöyle buyurmuştur:
وَالَّذٖينَ كَفَرُوا لَهُمْ نَارُ جَهَنَّمَ لَا يُقْضٰى عَلَيْهِمْ فَيَمُوتُوا وَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ مِنْ عَذَابِهَا كَذٰلِكَ نَجْزٖى كُلَّ كَفُورٍ
Fatır suresi 35.36 İnkâr edenler için ise cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler. Kendilerinden cehennem azabı da hafifletilmez. İşte biz her nankörü böyle cezalandırırız.
Sabit bir prensiptir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ فٖيهَا رَبَّنَا اَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذٖى كُنَّا نَعْمَلُ اَوَلَمْ نُعَمِّرْكُمْ مَا يَتَذَكَّرُ فٖيهِ مَنْ تَذَكَّرَ وَجَاءَكُمُ النَّذٖيرُ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِمٖينَ مِنْ نَصٖيرٍ
Fatır suresi 35.37 Onlar cehennemde, "Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller, salih ameller işleyelim" diye bağrışırlar. (Onlara şöyle denilir:)
Ve Yüce Allah onlara şu cevabı verir:
أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُمْ مَا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَنْ تَذَكَّرَ وَجَاءَكُمُ النَّذِيرُ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِمِينَ
Fatır suresi 35.37 "Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Öyle ise tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur."
Sahne, cehennem ehli ve onun cehennemde olduğu sahnedir. Ve ateş yüzlerini yakmaktadır. Ve ateş derilerini pişirmektedir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
وَمَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ اَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِهٖ وَنَحْشُرُهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ عَلٰى وُجُوهِهِمْ عُمْيًا وَبُكْمًا وَصُمًّا مَاْوٰيهُمْ جَهَنَّمُ كُلَّمَا خَبَتْ زِدْنَاهُمْ سَعٖيرًا
İsra suresi 17.97 Allah, kimi doğru yola iletirse işte o, doğru yolu bulmuştur. Kimi de saptırırsa, böyleleri için O’nun dışında dostlar bulamazsın. Onları kıyamet günü körler, dilsizler ve sağırlar olarak yüzüstü haşredeceğiz. Varacakları yer cehennemdir. Cehennemin ateşi dindikçe, onlara çılgın ateşi artırırız.
Allah Teala şöyle buyurdu:
اِنَّ الَّذٖينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِنَا سَوْفَ نُصْلٖيهِمْ نَارًا كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُودًا غَيْرَهَا لِيَذُوقُوا الْعَذَابَ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَزٖيزًا حَكٖيمًا
Nisa suresi 4.56 Şüphesiz âyetlerimizi inkâr edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Allah Teala şöyle buyurdu:
﴿ وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ فِيهَا ﴾
Onlar cehennemde, "Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller, salih ameller işleyelim" diye bağrışırlar.
Bazıları da bağırırlar. Allah Teala şöyle buyurdu:
﴿ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا ﴾
“Rabbimiz, bizi çıkar.” derler.
Bizi o ateşten çıkar da:
﴿ نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ ﴾Fatır suresi 37
“Biz, daha önce yaptıklarımızdan başka salih ameller yaparız.” Derler.
Günahkârı tövbe etmesi için bu dünyaya geri döndürmemenin ardındaki hikmet:
Birisi sorabilir: Yüce Allah kullarına merhametlidir. Bu insanlar, bu dünyaya geri dönerlerse iyi işler yapacaklarına dair O'na söz verdiklerine göre, neden onları tövbe edip iyi işler yapıp işlerini bitirebilmeleri için bu dünyaya geri döndürmüyor? Kardeşlerim, Kuran bazı kısımlarını açıklıyor. Yüce Rabbimiz şöyle diyor:
بَلْ بَدَا لَهُمْ مَا كَانُوا يُخْفُونَ مِنْ قَبْلُ وَلَوْ رُدُّوا لَعَادُوا لِمَا نُهُوا عَنْهُ وَاِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
Enam suresi 6.28 Hayır, (bu yakınmaları) daha önce gizlemekte oldukları şeyler onlara göründü (de ondan). Eğer dünyaya tekrar döndürülüp çevrilselerdi, elbette kendilerine yasaklanan şeylere yine döneceklerdi. Şüphesiz onlar yalancıdırlar.
Allah Teala şöyle buyurdu:
﴿ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ ﴾Fatır suresi 37.
"Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller, salih ameller işleyelim"
Allah Teala onlara şöyle cevap verir.
﴿ أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُمْ مَا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَنْ تَذَكَّرَ ﴾Fatır suresi 37.
"Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı?
وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ فٖيهَا رَبَّنَا اَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذٖى كُنَّا نَعْمَلُ اَوَلَمْ نُعَمِّرْكُمْ مَا يَتَذَكَّرُ فٖيهِ مَنْ تَذَكَّرَ وَجَاءَكُمُ النَّذٖيرُ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِمٖينَ مِنْ نَصٖيرٍ
Fatır suresi 35.37 Onlar cehennemde, "Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller, salih ameller işleyelim" diye bağrışırlar. (Onlara şöyle denilir:) "Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Öyle ise tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur."
Yoksa sana ibret alman için yeterli bir ömür vermedik mi? Yüce Allah şöyle buyurdu:
﴿ وَجَاءَكُمُ النَّذِيرُ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ نَصِيرٍ ﴾
Size uyarıcı da gelmişti. Öyle ise tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur."
"Uyarıcı" kelimesinin anlamları arasında:
Bu vaazda, bu ayetlerden, daha doğrusu bu sahneden bir kelimeyi, yani "uyarıcı" kelimesini açıklamak istiyorum. Rabbimiz, şanı yücedir, şöyle diyor:
Size uyarıcı da gelmişti.
Ve işte Dünya'dayız, uyarıcı nerede? Cehennem ehli cehenneme girdiğinde, Hak, Yüce Allah, onlara hitap edecek:
﴿ أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُمْ مَا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَنْ تَذَكَّرَ وَجَاءَكُمُ النَّذِيرُ ﴾
(Onlara şöyle denilir:) "Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti.
1 – Birinci Uyarıcı Kuran-ı Kerim'dir:
Peki bize gelen uyarıcı nedir? Uyarıcı nerededir? Alimler ve müfessirler "uyarıcı" kelimesini yorumladıklarında, onu çeşitli şekillerde yorumladılar. Bazıları şöyle dediler: Uyarıcı Kuran-ı Kerim'dir, önünden veya arkasından batılın yanlışın hatanın noksanın yaklaşamayacağı, hakkında hiçbir şüphe bulunmayan ve ona uyan kimsenin asla sapmayacağı açık bir kitaptır. Yüce Allah şöyle diyor:
قَالَ اهْبِطَا مِنْهَا جَمٖيعًا بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ فَاِمَّا يَاْتِيَنَّكُمْ مِنّٖى هُدًى فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَایَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقٰى
Taha suresi 20.123 Allah, şöyle dedi: "Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Eğer tarafımdan size bir yol gösterici (kitap) gelir de, kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne (dünyada) sapar ne de (ahirette) sıkıntı çeker."
Uyarıcı, Mukaddes Kutsal Kur'an veya insanlar için ilahi kitaplardır. Çünkü her milletin Yüce Allah’tan takip edecekleri bir yöntemi olan bir kitabı vardır.
Biz Müslümanlar ve tüm insanlar Yüce Allah’ın kitabına inanmaya çağrılıyoruz. Kur'an, açıklamalar, beyanlar, açıklamalar, Kıyamet Günü sahnelerinin tasvirlerini içerir. Emirler, yasaklar, uyarılar, dersler, haberler ve hikayeler içerir.
Mukaddes Kutsal Kur'an uyarıcıdır. Bu yüzden evinizde Allah’ın kitabına her baktığınızda şunu söyleyin: Bu uyarıcıdır. Eğer bunu uygulamazsam ve Kıyamet Günü bağıranlarla birlikte bağırırsam, o zaman bana şöyle denecektir:
﴿ وَجَاءَكُمُ النَّذِيرُ ﴾
‘’Size uyarıcı da gelmişti.’’
İşte uyarıcı. Kur'an oku.
2 – İkinci Uyarıcı, elçidir. Peygamberdir.
Bazıları dediler ki: Uyarıcı, elçidir veya insanlara gerçeği tebliğ etmede yerini alan kimsedir. İşte uyarıcı: peygamberler, elçiler ve alimlerdir.
Bunlar insanları yaptıklarının sonuçları konusunda uyarır; sapmalarının sonuçları, dalaletlerinin sonuçları, günahlarının sonuçları, dalaletlerinin sonuçları.
Dolayısıyla uyarıcı, Kur'an-ı Kerim'dir ve uyarıcı, elçidir. Peygamberdir. sallallahu aleyhi ve sellem ve insanlara gerçeği tebliğ etmede yerini alan kimsedir.
3 – Üçüncü Uyarıcı ak beyaz saçlı olmaktır. Yaşlanmaktır.
Bazıları dediler ki: Uyarıcı ak beyaz saçlı olmaktır. Ak saç beyaz saç yaşlanmak uyarıcıdır. Kulum, yaşlandın, saçların ağardı, gözün zayıfladı ve sırtın kamburlaştı. Artık benden utan, çünkü ben senden utanıyorum.
***
إلى متى أنت باللذات مشغولُ وأنت عن كل ما قدَّمت مسؤولُ
***
Ne zamana kadar zevkle meşgulsün
Ki, yaptığın her şeyden sorumlun.
-------------------------
إلى أنت بالمعاصي تسـير مرخى لك العنــــانُ
Günahların içinde nereye yürüyorsun, dizginlerin gevşek.
عندي لك الصلح وهو بري وعندك السيف والسنـانُ
Benim senin için uyarıcı barışım var. Senin ise kılıcın ve mızrağın var.
ترضى بأن تنقضي الليالي وما انقضت حربُك العوانُ
Gecelerin şiddetli savaşının bitmeden geçmesinden memnunsun.
فاستحِ من شيبةٍ تــراها فيالنار مسجونةً تُـهانُ
Öyleyse, Cehennem'de hapsedilmiş ve aşağılanmış gördüğün yaşlı bir adamdan utan.
***
Ayette geçen uyarıcının üçüncü anlamı ağarmış saçtır. Derin bir hikmet için Allah cc, ağarmış saçı insana ince bir uyarı kılmıştır. Ey kulum, buluşma vakti bana gelme vaktin yaklaştı. Gençlik günleri geçti, olgunluk günleri geçti ve artık ağarıyorsun. Ağarmış saç, ölümün yaklaşması, buluşmanın yaklaşması demektir.
Öyleyse buluşma için ne hazırladın? Bu saat için hangi salih amelleri sakladın? Hala beyaz saçların başındayken günahlarda ısrar ediyor musun?
Üç şeyi severim, üç şeye olan sevgim daha şiddetlidir. İtaat edeni severim, itaat eden gence olan sevgim daha şiddetlidir. Cömerti severim, cömert fakire olan sevgim daha şiddetlidir. Alçakgönüllüyü severim, alçakgönüllü zengine olan sevgim daha şiddetlidir.
Üç şeyden nefret ederim, üç şeye olan nefretim daha şiddetlidir. Asi olandan nefret ederim, asi ihtiyara olan nefretim daha şiddetlidir. Kibirliden nefret ederim, kibirli fakire olan nefretim daha şiddetlidir. Cimrilerden nefret ediyorum ve cimri zenginlere olan nefretim daha yoğundur.
Beyaz saç bir uyarıdır. Ayrılma zamanı yakındır. Bu dünyadan geriye geçen kadar çok şey kalmadı. Geriye kalanlar, geçenlerden daha azdır. Demektir.
4 – Dördüncü uyarıcı haberci hastalıktır:
Bazıları hastalığın da haberci olduğunu söyler. Organlar düzenli çalışıyordu. Ancak bir sabah kişi uyandığında bir bölgede ağrı, bir organda işlev bozukluğu veya verimliliğinde azalma ile karşılaştı. Bu hastalık ölümün yakın olduğunun ince bir işaretidir:
﴿ وَجَاءَكُمُ النَّذِيرُ ﴾
‘’Size uyarıcı da gelmişti.’’
Dördüncü uyarıcı kelimesinin manası hastalıktır.
المعنى الرابع لكلمة " النذير" هو المرض.
5 – Beşinci uyarı kırk yaşında olmaktır.
Beşinci anlamı, bazı âlimlerin şöyle demeleridir: Kırk yaşına ulaşan kimse uyarılmıştır. Çünkü aklı olgunlaşmıştır. Kırk yaşına ulaşan ve iyilikleri kötülüğünden fazla olmayan kimse, ateşe hazır olsun. Kırk yaşına ulaşmış, evlenmiş ve bir işe yerleşmiştir. Ona ne kalmıştır? Aklı olgunlaşmıştır, olgunlaşmıştır, şeylerin hakikatini öğrenmiştir ve akılsızlık ve gençlik çağı geçmiştir. Ona ne kalmıştır? Bu nedenle Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ اِحْسَانًا حَمَلَتْهُ اُمُّهُ كُرْهًا وَوَضَعَتْهُ كُرْهًا وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلٰثُونَ شَهْرًا حَتّٰى اِذَا بَلَغَ اَشُدَّهُ وَبَلَغَ اَرْبَعٖينَ سَنَةً قَالَ رَبِّ اَوْزِعْنٖى اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتٖى اَنْعَمْتَ عَلَیَّ وَعَلٰى وَالِدَیَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضٰیهُ وَاَصْلِحْ لٖى فٖى ذُرِّيَّتٖى اِنّٖى تُبْتُ اِلَيْكَ وَاِنّٖى مِنَ الْمُسْلِمٖينَ
Ahkaf suresi 46.15 Biz, insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında) taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: "Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım."
Kırk yıl bir erkek için tamamlanma yaşıdır. Kırktan sonra terazinin kefeleri kalkar, gözleri zayıflar ve gözlüğe ihtiyaç duyar. Kırktan sonra aktivitesinin azaldığını hisseder. Kırk yaş, bazı yorumcuların bir uyarı olarak gördüğü bir yaştır.
6 – Altıncı uyarıcı yakınların ölümüdür. Ey iman eden kardeşlerim, içlerinden bir kısmı dediler ki: Uyarıcı yakınların ölümüdür. Eşiniz sizden önce ölebilir. Büyük kardeş küçük kardeşten önce ölebilir. Küçük kardeş büyük kardeşten önce ölebilir. Karısı ölebilir, kocası ölebilir, babası ölebilir, amcası ölebilir, komşusu ölebilir, sizden daha üstün biri ölebilir, sizden daha aşağı biri ölebilir, size en yakın olan ölebilir.
Dün onunla birlikte uyanıktınız. Bugün toprak katmanlarının altına gömüldü. Rahat yatağını, lüks yemeğini ve görkemli yemeğini bıraktı. Şimdi toprağa gömüldü. Yüce Allah hepimizi birden yaratsaydı ne yapardık? Nasıl ders alırdık?
كل ابن أنثى وإن طالت سلامته يوما على آلة حدباء محمولُ
فإذا حملت إلى القبور جـنازة فاعلم بأنك بعدها محمــولُ
***
Her kadının oğlu, refahı uzun olsa bile, bir gün kambur bir tabut üzerinde taşınacaktır.
Öyleyse eğer bir cenaze alayı gibi mezarlara taşırsanız, bilin ki siz de onun ardından taşınacaksınız.
Şam'da her gün kırktan elliye yakın ölü var, her gün duvarlara ölüm ilanları asılıyor, cenazelerin bütün halkın gözü önünde olması da bir ikazdır.
Efendimiz Sa'd, Allah ondan razı olsun, şöyle buyurmuştur: Ben üç şeyin adamıyım, bu üçünden biri: Hiçbir zaman bir cenaze alayında yürümedim ve ruhum, oradan çıkana kadar, söylediği şeyden başka bir şeyle meşgul olmadı. Cenaze alayı da şöyle der: İnsanın kaderi budur. Mezarları ziyaret edin, zengin ve fakir, güçlü ve zayıf, sağlıklı ve hasta, ünlü ve tanınmayan, hepsi toprağın altında.
Öyleyse ikaz ölümdür, yakınların ölümü. Bir ders olarak en ağır ölüm türü, yakın bir akrabanız öldüğünde, onunla gece gündüz doğrudan temas halinde olduğunuzda, onu kendi elinizle gömüp eve döndüğünüzde, ilk giden siz olursunuz ve biz de onu takip edenleriz.
Peygamber (s.a.v.) Bakî’de dururken şöyle buyurmuştur: Siz ilk gidenlersiniz, biz de arkanızdan gelenleriz.
قال النبي عليه الصلاة و السلام حينما كان يقف في البقيع، أنتم السابقون ونحن اللاحقون.
7 – Yedinci uyarı altmış yaş da uyarıcıdır. Ey inanan kardeşlerim, geriye bir yorum kaldı, o da altmış yaştır. Altmış yaş da bir uyarıcıdır. "Uyarıcı" kelimesinin anlamlarından biri de altmış yaşına ulaşmaktır.
Peygamber, sallallahu aleyhi ve sellem, şöyle demiştir:
قال عليه الصلاة و السلام:
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لَقَدْ أَعْذَرَ اللَّهُ إِلَى عَبْدٍ أَحْيَاهُ حَتَّى بَلَغَ سِتِّينَ أَوْ سَبْعِينَ سَنَةً لَقَدْ أَعْذَرَ اللَّهُ لَقَدْ أَعْذَرَ اللَّهُ إِلَيْهِ
أحمد عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ
((Ebu Hureyre'den rivayetle, o da Peygamber (s.a.v.)'den rivayetle: Allah, altmış veya yetmiş yaşına gelinceye kadar yaşattığı bir kulunu bağışlamıştır. Allah onu bağışlamıştır. Allah onu bağışlamıştır.)) [Ahmed, Ebu Hureyre'den rivayet etti.]
Yani, o, mazeretlerin en üst seviyesine ulaşmıştır ve altmış yaş, tövbe, tevazu ve ölümü ve Yüce Allah'a kavuşmayı bekleme yaşıdır. Uyarıda bulunan kişi, uyarıda bulunan kişiden daha güzel özür dilemektedir.
Zira Peygamber Efendimiz, Allah'ın duaları ve selamı onun üzerine olsun, şöyle buyurmuştur: Uyarıda bulunan kişi, uyarıda bulunan kişiden daha güzel özür dilemektedir. Ve Yüce Allah'tan bir münadi şöyle seslenir: Ey altmışlık topluluğu, size hatırlayıp hatırlayacak kadar uzun bir ömür vermedik mi... Aklın mükemmelliği ve aklın mükemmelliği bu yaştadır. Öyleyse, altmış yaşında bir kimseyi bir kafede oturmuş, zar atarken ve namaz kılmıyorken görürseniz, aklı nerededir? Diye sorun.
Ey iman eden kardeşlerim, Ayet-i Kerimedeki “ve size bir uyarıcı geldi” ifadesi kırk veya altmış yaşına, veya beyaz saça, veya hastalığa, veya Kur’an’a, veya Elçi’ye, veya Elçi’nin hakikati iletmede yerini alan şeye, veya akrabaların ve ailenin ölümüne işaret eder. Tüm bu anlamlar Yüce Allah’ın şu sözünden türetilmiştir:
﴿ وَجَاءَكُمُ النَّذِيرُ ﴾
‘’Size uyarıcı da gelmişti.’’
Öyleyse kim zerre kadar iyilik yaparsa onu görecektir. Ey iman eden kardeşlerim, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur: "Bakın, dünya bir hazır metadır, ondan salihler ve kötüler yer - salihler yer ve kâfirler yer; salihler evlenir ve kâfirler evlenir - bir hazır metadır, ondan salihler ve kötüler yer.
Bakın, ahiret gerçek bir dönemdir, adil bir Kral yargılayacaktır. Bakın, bütün iyilikler, tamamıyla cennettedir ve bütün kötülükler, tamamıyla cehennem ateşindedir."
Yani, bir kimse cenneti gördüğünde, "Ben hiç kötülük görmedim" diyecektir. Bütün iyilikler, tamamıyla cennettedir. Ve cehennem ateşi ortaya çıktığında, "Ben hiç iyilik görmedim" diyecektir. Çünkü bütün kötülükler, tamamıyla cehennem ateşindedir. Öyleyse çalışın ve Allah'a karşı uyanık olun. Bu çalışmanın samimi olmaması için uyanık olun. Bilin ki, amelleriniz açığa çıkacaktır.
Öyleyse kim zerre kadar iyilik yaparsa onu görecektir ve kim zerre kadar kötülük yaparsa onu görecektir. Bütün iyilikler, tamamıyla Cennettedir ve bütün kötülükler, tamamıyla Cehennem ateşindedir.
Dünya bir metadır." Hem iyiler hem de kötüler ondan yiyecektir ve Ahiret, adil bir kralın yargılayacağı gerçek bir vaattir. Bilin ki, yaptıklarınız size birer birer sunulacaktır. Hangi cevabı hazırladınız?
Ey iman eden kardeşler, hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin ve amellerinizi tartılmadan önce tartın. Ölüm meleğinin bizden başkalarına geçtiğini ve bizden başkalarına geçeceğini bilin.
Bu yüzden uyanık olalım. Dikkatli olan, kendini yargılayan ve ahiret için çalışan kişidir. Ve çaresiz, arzularının peşinden giden ve Allah’tan en iyisini uman kişidir.
* * *
İkinci Hutbe
Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun ve şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. O, salihlerin velisidir. Yine şehadet ederim ki, Efendimiz Muhammed (s.a.v.) O'nun kulu ve elçisidir, yüce ahlâk sahibidir.
Kanser Nedenleri:
Değerli mü'min kardeşler. Değerli bir derginin yayınladığı kanserle ilgili son makalede şaşırtıcı gerçeklerden bahsediliyor. Bu gerçekler bizi yalnızca bir bakış açısından ilgilendiriyor: günahın bazen bu hastalığın birincil nedeni olması.
Örneğin, bilim insanları bu hastalığın 120 türü olduğunu ve bunların en ünlülerinden birinin akciğer kanseri olduğunu söylediler. Bazı yabancı ülkelerde, bir ülkede ve bir yılda, 1985'te, bir yabancı ülkede görülen vaka sayısı 144.000'di ve bunların 126.000'i öldü. Birincil neden sigara içmek, ardından hava kirliliği. Size sunduğum gerçekler bunlar.
Meme kanseri:
Bu hastalığın bir başka türü daha var, meme kanseri, aynı yıl içinde adı geçen yabancı ülkedeki vaka sayısı 119.000'dir. Birincil neden emzirmemektir. Bir kadın güzelliğinden korkar, bu yüzden çocuğunu emzirmekten kaçınır ve bunun yerine kendi sütü dışında hazır sütle emzirir. Bu birincil nedendir.
Bir diğer neden ise doğum kontrol haplarının ve bazı hormonların kullanımıdır. Bu, bir doktora danışmadan bazı ilaçları almanın riskleri olduğu anlamına gelir.
Rahim kanseri:
68.000 vaka ile rahim kanseri de var, bunun nedeni makalede belirtildiği gibi, birden fazla cinsel partner, yani zina ve sünnet. Bu yabancı ülkede tek bir yılda 40.000 mesane kanseri vakası var, bunların nedeni sigara. Sigara ve mesane kanseri arasındaki bağlantı nedir?
Tanrı en iyisini bilir. Bu yabancı ülkede ayrıca 29.000 vaka ile ağız kanseri de var, bunun başlıca nedeni sigara ve alkollü içecek tüketimi. Bu ülkede 25.000 mide kanseri vakası var, bunların başlıca nedeni sigara.
Yüce Allah bize zarar veren her şeyi haram kılmıştır:
Ey iman eden kardeşlerim, bu yazıları yazanlar ne haram kılıyorlar ne de izin veriyorlar. Bunlar tamamen bilimsel yazılar, kesin istatistikler ve kendi gözleriyle görebilecekleri sebeplerdir. Kişi günlük alışkanlıklarında tehlikeli yollara sapmamalıdır. Çünkü Yüce Allah bize zarar veren her şeyi haram kılmıştır.
Kesin bir şekilde bilmeliyiz ki Yüce Allah bize iyi şeyleri helal kılmış, kötü şeyleri de haram kılmıştır. Bize zarar veren, kaygıya düşüren ve felaket getiren şeylerden kaçınmalıyız. Beden uzuvlarıyla ilgili konularda aşırıya kaçan ve yanlış bir yaklaşım sergileyenler, akıllarını Şeytan'a satmış aptallardır.
İnkar eden kafirler Allah'ın ayetlerini göreceklerdir:
Ey iman eden kardeşlerim, Yüce Allah şöyle buyuruyor:
سَنُرٖيهِمْ اٰيَاتِنَا فِى الْاٰفَاقِ وَفٖى اَنْفُسِهِمْ حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ اَنَّهُ الْحَقُّ اَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ اَنَّهُ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ شَهٖيدٌ
Fussılet suresi 41.53 Varlığımızın delillerini, (kâinattaki uçsuz bucaksız) ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara göstereceğiz ki, o Kur'an'ın gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbinin, her şeye şâhit olması yetmez mi?
Ve bu "onlar" üçüncü şahıs zamiridir. Yani dine inanmayanlar Allah'ın işaretlerini mücizelerini yarattığı yaratıklarını laboratuvarlarda görürler, teleskoplarda, mikroskoplarda görürler, açık ve belirgin bir şekilde görürler.
Çok sayıda cinsel partner, Rahman'ın kanserinin birincil nedenidir. Peki siz ne diyorsunuz? Yüce Allah, itaati ile sonuçları arasında bilimsel bir ilişki kurdu ve isyanı ile sonuçları arasında bilimsel bir ilişki kurdu. Günahtan başka, cezadan başka ve hesap gününde insanı bekleyen şeyden başka. Anında cezalar var ve Batı dünyasını endişelendiren hastalık.
AIDS, enfeksiyon sayısı şaşırtıcı bir sayıya ulaşan bu hastalık, on beş milyon enfeksiyon, bir yabancı ülkede, geçen yıl enfeksiyona ulaştı. Nedenleri eşcinsellik, cinsel sapıklık, zina ve alkollü içki içmek.
İşte bu hastalığa bağışıklık yetmezliği denir ve bize dinin meşruiyetini, her günahın arkasında ahiretten önce dünyada insana dokunacak acı bir azabın olduğunu gösterir.
Sizin en akıllınız Allah'ı en çok seveninizdir: Ey iman eden kardeşlerim! Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
النبي عليه الصلاة و السلام يقول: أرجحكم عقلا أشدكم لله حبًّا......"
Sizin en akıllınız Allah'ı en çok seveninizdir...
(Enes bin Malik'in rivayetine göre: "Allah'ın Resulü (s.a.v.) bize hitaben her konuşmasında şöyle buyurmuştur:
(( عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ مَا خَطَبَنَا نَبِيُّ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَّا قَالَ لَا إِيمَانَ لِمَنْ لَا أَمَانَةَ لَهُ وَلَا دِينَ لِمَنْ لَا عَهْدَ لَهُ ))
[أحمد عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ]
"Emaneti olmayanın imanı yoktur, ahdi olmayanın dini yoktur." [Ahmed, Enes bin Malik'in rivayetine göre]
Akıl ve fikir yürütmeyen bu kimse, dindar olamaz. Çünkü düşüncesini ve aklını devre dışı bırakmıştır. Kulları arasında aklı parçalara bölen Allah mübarektir.
İki kişi amellerinde, oruçta ve namazda eşittirler. Fakat akılları farklıdır. Uhud'un kenarındaki bir zerre gibi. Yüce Allah kullarına akıl ve yakinden daha değerli bir şey vermemiştir.
اللهم اهدنا فيمن هديت، وعافنا فيمن عافيت، و تولنا فيمن توليت، و بارك لنا فيما أعطيت، و قنا و اصرف عنا شر ما قضيت، فإنك تقضي و لا يُقضى عليك، إنه لا يذل من واليت، و لا يعز من عاديت، تباركت ربنا و تعاليت،
Allah'ım. Hidayet ettiğin kimseler arasında bize de hidayet ver. Rızık verdiğin kimseler arasında bize de rızık ver. Himaye ettiğin kimseler arasında bize de rızık ver. Verdiğin şeylerde bize bereket ver. Takdir ettiğin şeylerin şerrinden bizi koru. Çünkü sen takdir edersin, sana karşı hiç kimse takdir edemez. Şüphesiz ki, kiminle dost olursan o zelil olmaz. Kiminle düşman olursan o da yüceltilmez. Sen yücesin Rabbimiz.
اللهم أعطنا و لا تحرمنا، و أكرمنا و لا تهنا، و آثرنا و لا تؤثر علينا، و أرضنا وارض عنا، و اقسم لنا من خشيتك مت تحول به بيننا و بين معصيتك، و من طاعتك ما تبلغنا بها جنتك، ومن اليقين ما تهون به علينا مصائب الدنيا، و متعنا
Allah'ım! Bize ver ve mahrum etme. Bize şeref ver ve rezil etme. Bize öncelik ver ve başkalarına senden üstün kılma. Bizi razı et ve bizden razı ol. Korkundan bize, isyanımızla aramıza girecek şeyi, itaatinden bize cennetine ulaştıracak şeyi, yakinden de bu dünyanın musibetlerini bize kolaylaştıracak şeyi ver.
اللهم بأسماعنا و أبصارنا وقوتنا ما أحييتنا، واجعله الوارث منا، واجعل ثأرنا على من ظلمنا، و انصرنا على من عادانا، ولا تجعل الدنيا أكبر همنا، ولا مبلغ علمنا، و لا تسلط علينا بذنوبنا من لا يخافك و لا يرحمنا، مولانا رب العالمين،
Allah'ım! Bizi yaşattığın sürece işitmemizi, görmemizi ve kuvvetimizi bize nasip et ve onu bize mirasçı kıl. Bize zulmedenlerden intikamımızı al ve bize düşman olanlara karşı bize zafer ver. Bu dünyayı en büyük endişemiz veya bilgimizin son noktası yapma. Günahlarımız yüzünden Senden korkmayan ve bize merhamet etmeyenlere bizi musallat etme. Rabbimiz. Alemlerin Rabbi.
اللهم بفضلك ورحمتك أعل كلمة الحق والدين، وانصر الإسلام وأعز المسلمين، وخذ بيد ولاتهم إلى ما تحب وترضى، إنه على ما تشاء قدير وبالإجابة جدير.
Allah’ım! Lütfun ve merhametinle, hakkı ve dini yücelt: İslam'ı zafere ulaştır. Müslümanları şereflendir ve onların yöneticilerini sevdiğin ve razı olduğun şeylere yönlendir. Çünkü O Allah, dilediğine kadirdir ve icabet etmeye layıktır.
Tercüme Tarih: 05.Haziran.2025
Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI
(Emekli Müftü, İcazetli)
Okunduğu Tarih: 23.01.1987
Yayın Tarihi: 01.06.2025
https://nabulsi.com/web/article
dan alıntıdır.