İnsani kriz boyutu - Yemen'de her 10 dakikada bir çocuk ölüyor. Birleşmiş Milletler'in (BM) deyimiyle Yemen savaşı, dünyanın "en ağır" insanlık krizi. BM verileri 3 yıldan uzun süredir devam eden savaş sebebiyle 28 milyonluk ülkede 22 milyon 200 bin kişinin yardıma muhtaç yaşadığını, 2 milyondan fazla Yemenlinin evlerini terk edip ülke içinde başka şehirlere göç etmek zorunda kaldığını ortaya koyuyor. Çoğu Somali ve Etiyopya’ya göç eden 300 bine yakın sığınmacı ve mülteci var.
BM'ye göre, savaşta 10 binden fazla insan hayatını kaybetti. Yemen Data Project grubunun bildirdiğine göre, Mart 2015 ile Mart 2018 arasında koalisyonun hava saldırılarının yüzde 30'undan fazlası askeri olmayan hedeflere yönelikti.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), temiz su olmaması ve tıbbi tesislerine erişimin yetersizliği sebebiyle kolera salgınının 500 binden fazla kişiyi etkilediğini belirtiyor. 2016’da baş gösteren salgın sebebiyle bir yıl içinde yaklaşık 2000 kişinin öldüğü kaydediliyor. Yardım örgütleri de ülkedeki kıtlık sorununun önlenemeyecek boyutlara gelebileceği uyarısında bulunuyor.
Yemen’e yapılan yardımlarda başı yine Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri çekiyor. Yemen’deki savaşta üç yıldır hava operasyonları yürüten bu iki ülke sadece 2018'de Yemen için BM'ye 930 milyon dolar yardım yaptı. BM’nin insani yardım bütçesinin üçte birine denk gelen bu meblağ geçen hafta İngiltere’nin The Guardian gazetesi tarafından gündeme getirilmiş ve Riyad’ın yaptığı yardımlar aracılığıyla reklamının yapılmasını talep ettiği sızdırılan BM belgeleriyle ortaya çıkmıştı.
Diyalog çabaları
Yemen’de savaşı bitirmeye evrilebilecek bir ateşkes ihtimali önce ABD Savunma Bakanı James Mattis, ardından Dışişleri Bakanı Mike Pompeo tarafından dile getirildi. Mattis, Washington’da katıldığı bir konferansta, 30 gün içinde tarafları masada görmek istediğini söyledi. Pompeo ise her iki tarafın da silahları susturması çağrısında bulundu. Aden'deki hükümet memnuniyetini dile getirirken Husiler, çağrıları "somut adımların atılması gerektiği” mesajıyla karşıladı.
Bugünkü Son Durum
Arap Baharı sonrası devrilen eski cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih, Şii Ensarullah Hareketine destek vermeye başlamıştır.Yemen'de bir türlü sağlanamayan istikrar sonucu bir hükûmet krizi oluşmuştur ve Husilerin başkent San'a'yı ele geçirerek, yönetimi devralmasıyla sonuçlanmıştır. Husiler, kısa sürede Taiz gibi büyük güney kentlerini ele geçirmeye başlamıştır. Yemen Ordusu dağılmıştır. Husiler ikinci büyük kent olan Aden'i kuşatmıştır. Bunun üzerine Suudi Arabistan öncülüğünde koalisyon oluşturulmuştur. Koalisyon güçlerinin bombardımanları Husilerin ilerleyişini durdurmuştur. Ne var ki, bu durum Husileri geriletmeye de yetmemiştir. Öte yandan Arap Yarımadası el-Kaidesi ve diğer radikal gruplar ülkenin doğu bölgelerini ele geçirmeye başlamışlardır. Çatışmalar hala devam etmektedir.
Katar'ın Rolü
Bu olayların tam ortasında bir ülke de Katar’dı. Katar başlangıçta koalisyona destek vermesine rağmen sonradan bu desteğini geri çekti. Sonrasında da Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Mısır, Haziran 2017’de radikal İslamcılar ve Müslüman Kardeşler’e destek verdiği ve İran ile yakınlaştığı gerekçesiyle Katar’la diplomatik ilişkileri askıya almış ve Katar’a ulaşımı durdurdu. Katar iddiaları reddetti. Kriz çerçevesinde Katar’ın Suudi Arabistan ile olan tek kara sınırı ve ambargo uygulayan diğer ülkelerle olan hava ve deniz sınırları kapatıldı. Suudi Arabistan öncülüğündeki grup, anlaşmazlıkların çözülebilmesi için 13 maddelik bir talepler listesi duyurdu. Talepler arasında Katar’a bağlı El Cezire televizyonunun kapatılması, İran ile ilişki seviyesinin düşürülmesi ve Türkiye’nin Katar’daki askeri üssünün kapatılması da yer alıyordu.
Türkiye - Katar İlişkileri
Körfez ülkelerinin Katar'a karşı dışlama politikası uygulamaya başlamasından sonra krizin bir an önce çözülmesi için Türkiye, Cumhurbaşkanlığı düzeyinde Katar’ı ziyaret etti. İki ülke arasında yeni ekonomik anlaşmalar imzalandı.
CNN’e konuşan El Sani, Katar'ın Müslüman Kardeşler ile doğrudan bağlantıları olduğu yönündeki suçlamaları reddetti. Müslüman Kardeşler, aralarında Suudi Arabistan’ın da bulunduğu bazı Arap ülkelerinde terör örgütü olarak kabul ediliyor.
Köklü dostluk ve kardeşlik bağlarımızın bulunduğu Katar’la ilişkilerimiz her alanda hızla gelişmektedir. Karşılıklı ziyaretler ilişkilerimize önemli bir ivme kazandırmaktadır. İki ülke arasında bölgesel konularda da yakın bir işbirliği ve eşgüdüm bulunmaktadır.
Sonuç
Artık anlaşılmıştır ki İslam bağlılığı ülkeler arası ilişkilerde etkili bir yaptırım değildir. Bir ülke Müslüman diye ilişkiler iyilikler üzerine kurulamıyor. Bu gerçekten hareket ederek kendi öz milli kimliğimize dönük hareket edilmelidir. Her şeyden önce kendi ülkemizin menfaatleri ön planda olmalıdır. Bu kapsamda Türkiye’nin körfez krizinde izlediği politika kanaatimce doğrudur. Hem çıkarlarımız adına, hem de insanlık adına körfezde Katar’ın yanında yer almak akıllıca bir seçimdir. Çünkü yakın bir zamanda Arap ülkelerinin geri kalanlarında da iç ayaklanmalar baş gösterecek ve Arap halkları hak ettikleri özgür yaşantıyı elde etmek için mücadele edeceklerdir. İşte o günlerde yine yardımcı olarak Türkiye devrede olacaktır.
Emperyalist sömürgeci zalimlerin uşağı olan tüm Krallıklar, emirlikler Allah’ın izniyle yıkılacaktır. Türkiye’ye düşen halk seviyesinde halkın desteğini almak, sempatisini kazanmak, çaresiz ve yardım bekleyen alt tabakaları birleştirerek büyük bir birlik oluşturmaktır. Ancak Türkiye’nin istikbali Arap ülkeleri veya İslamcılık değildir. Zira Arap milliyetçiliği pek güçlüdür. İslâmcılığın önündedir. Birleşme toprak bütünleşmesi ile değil, siyasi ve ekonomik birliktelikler şeklinde gerçekleştirilmelidir. Peki istikbal nerededir? İstikbal doğudadır.
Yazımı bitirirken herkese sevgi ve saygılarımı yolluyorum. Hoşça kalın ve elbette UYANIK KALIN. Sevgi ışığınız kalbiniz rehberiniz olsun.
Kudret Uğurlu Eminsoy