Kudret Uğurlu EMİNSOY

Tarih: 15.08.2025 12:01

ABDÜLHAMİT HAN VE JAPONYA YENİDÜNYA DÜZENİNDE UZAKDOĞUNUN ÖNEMİ

Facebook Twitter Linked-in

Abdülhamit Han ileri görüşlü, keskin zekâlı ve aydın bir devlet adamıydı. Dünyadaki gelişmeleri hiç kaçırmaz, bunları inceler, yakından takip ederdi. Osmanlı Devleti’ni içine düşürüldüğü geri kalmışlıktan çıkarabilmek için çok çalışırdı. Devletlerarası güç dengesini analiz etmiş ve ilerleyen zamanda bu dengenin batıdan doğuya kayacağını net bir şekilde daha o günlerde görmüştü. Günümüzde de Sovyetler Birliği’nin parçalanmasından sonra Siyonist sermayenin desteğindeki, Amerika güdümlü, emperyalist güçlerin kontrolünde şekillenmekte olan yenidünya düzeni, dengesini ancak doğudan alacağını bilmektedir. Bu düzen, merkezde Amerika ve İsrail’in kontrolündeki Ortadoğu, bir kanatta Avrupa Birliği, diğer kanatta da Rusya, Çin ve Japonya olmak üzere oluşacaktır. Bu hedefe yönelik olarak çıkartılan kaoslarla bölgeler parçalanmaktadır. Küçük parçalar istendiği şekilde yönetilerek sosyal, kültürel, siyasi ve en önemlisi de ekonomik olarak sömürgeleştirilmektedir. Bu küçük devletçikler de kıt’alar boyutunda, Avrupa Birliği, Afrika Birliği, Asya Birliği gibi Birlik adı altında federatif bir anlayışla birleştirilmekte ve bunlarda Dünya Teşkilatları maskesini takmış olan şeytani gücün esiri, para babalarınca yönetilmektedir. İşte bu yenidünya düzeni mücadelesinde uzak doğunun ve özellikle Japonya’nın önemi çok yüksektir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de Japonya ile ilişkilerimiz sıcak tutulmalı ve uzak doğudaki gelişmeler yakından takip edilmelidir. Rusya’nın dağılmasından sonra bağımsızlıklarını kazanan Türk Devletleriyle birlikte hareket edebilme yolları aranmalı, henüz bağımsızlığını kazanamamış devletlere ise yardım edilmelidir.

ABDÜLHAMİT HAN’IN ASYA PLANI VE DOĞU ERENLERİ

Günümüzde yaşanan entrikaların başlangıcı 1800’lü yıllara dayanıyor. 19. yüzyıl şer ocaklarının yoğun olarak faaliyet gösterdiği ve asırlarca sürecek kötülüklerin, kavgaların, savaşların acımasızca planlandığı yıllardır. Bu yüzyılın sonlarında Osmanlı Devleti’nin başına geçen Abdülhamit Han, büyük oyunların döndüğü bir süreçte padişahlık yapmıştır. Batıyı ve Rusya’yı dizginlemenin yolunun Çin veya Japonya’dan geçtiğini gören Abdülhamit Han Asya Planı adı verilen politik bir karar gereği Asya’ya pek çok erenler yollamıştır. Bu erenler, bölgede İslamiyet’i yaymak, oluşan olumsuz etkileri silmek ve misyoner faaliyetlere karşı direnç göstermek maksadıyla canla başla çalışmışlardır. Örneğin Tokyo'da bir mezar vardır ki taşında şöyle yazmaktadır: 

“Bismillahirrahmanirrahim Hüvel hayyüllezi la yevmud üstaz ve katibil kebir seyyah ve mücahid-i şehir el hac kadı Abdurreşit Hazret İbrahim. Sibir Türklerinden, Tobul vilayeti, Tari şehrinden Hicri 1239, Miladi 1852." Bu mezar da o güzel erenlerden birisi olan Abdürreşit İbrahim Efendi (1852-1944) yatmaktadır.” 

Yıllarca Japonya’da kalan Abdurreşit İbrahim, yılmadan Japonlara İslam’ı anlatmıştır. Japon imparatorluk ailesiyle de yakınlığı olan zat-ı muhterem, Japonya’da misyonerlerle de mücadele ederek gönüllerdeki İslam’a karşı oluşturulan olumsuz şüpheleri silmiştir. Vefatında cenazesine binlerce Japon katılmış, günlerce gazete ve radyolarda hakkındaki güzel sözlerle yâd edilmiştir. Allah ondan razı olsun. 

JAPONYA İLE İLK TEMAS VE JAPON PRENSİNİN ZİYARETİ

İşte o dönemlerde 1881 yılında bir Japon heyeti, Avrupa'yı gezmektedir. Heyet Türkiye’ye de gelir. Resmî sıfatları yoktur ama Abdülhamit Han gelenlere çok iyi davranılmasını emreder. Hatta kendisi dahi görüşür. Bunun üzerine heyet ticari ilişkiler teklif eder. Kabul edilir. Böylece ilk temas başarıyla sonuçlanır. Japonya’ya dönen heyet, karşılaştıkları yakınlığı herkese anlatır. Nihayet bunun karşılığı olarak 1887 yılında başlarında İmparator Meiji yahut asıl adıyla Mutsuhito’un yeğeni Mareşal Prens Akihito olmak üzere ikinci bir heyet gelir. Prense ve heyete karşı çok sıcak davranılır. Prens Abdülhamit Han’a İmparator’un mektubunu ve hediyelerini getirmiştir. Çok başarılı geçen görüşmelerden sonra heyet memnun olarak Japonya’ya döner. 1888 yılında ise İmparator yeni bir heyetle Abdülhamit Han’a şahsi mektubu ile birlikte Japonya’nın en büyük nişanı olan Krizantem nişanını gönderir. İmparator mektubunda İslam dininin iman esaslarını, ibadet şekillerini öğretebilecek bir dini heyet istediğini yazmıştır. Orada İslamiyet'i yaymaya gönül vermiş, Abdürreşit İbrahim Efendi’nin gayretli çalışmaları da bu isteğe vesile olmuştur. Abdürreşit Efendi’de heyetle göndermiş olduğu mektubunda, bu isteği tekrarlamıştır. 

İADE-İ ZİYARET VE ERTUĞRUL FIRKATEYNİ

Bu ziyarete ve isteklere cevap vermek, ilişkileri geliştirmek amacıyla 1889 yılında Japonya’ya gitmek üzere bir heyet hazırlanır. Başlarında Bahriye Nazırının damadı Osman Paşa olmak üzere pek çok ilim ve din adamından oluşan seçkin bir heyet “Ertuğrul” isimli firkateyn ile yola çıkar. Pek çok limanda Türk bayrağını dalgalandıran gemi 1890’da Japonya’da Yokohama limanında muhteşem bir şekilde karşılanır. Hatta Osman Paşa’yı limanda karşılayan Japon Nazır şöyle der: “Hoş geldiniz Amiral. İmparator Mutsuhito Hazretleri adına sizi selâmladığım şu dakikada hilâl ve güneşin birleşmiş olduğunu görmekle saadet duymaktayım.” Abdülhamit Han heyet ile beraber şahsi mektubuna ilave olarak istenilen din kitaplarını, en güzel yazmalı paha biçilmez Kuran mushaflarını, her türlü gerekli malzemeleri gönderir. Heyetçe yapılan çalışmalar sonucunda dinleri İnceleme adında bir teşkilat kurulur ve kongre tertiplenir. Bugün Japonlarla karşılıklı olan sıcak hissiyatımızın ve Japonya’daki Müslüman cemaatin temelleri Ertuğrul gemisiyle atılmıştır. En nihayet pek çok kültürel faaliyetlerden, milli ve dini ilişkilerden sonra Ertuğrul gemisi geri dönmek üzere yola çıkar. Çıkmasına çıkar ama maalesef geri dönemez. Japon karasularında fırtınaya yakalanan gemimiz, Oşima kıyılarındaki kayalıklarda parçalanarak batar. 607 yolcudan sadece 69 kişi kurtulmuştur. O günkü bir Japon gazetesi şöyle bir başlık atar ki çok yerinde bir sözdür. “Ertuğrul vazifesini yapmıştır.” İki Japon savaş gemisi kurtulanları İstanbul’a getirir. Böylece başlayan Türk-Japon yakınlaşması günümüze kadar devam eder.

JAPON İMPARATORUNA GÖNDERİLEN SAAT ROBOT “ALAMET”

Abdülhamit Han’ın gönderdiği hediyelerin arasında öylesine ilginç bir hediye vardır ki şaşırmamak elde değil. Japon imparatoruna “Alamet” adı verilen bir saat robot gönderiliyor. Abdülhamit Han, bildiğimiz kadarıyla saat sanatkârı Musa Dede'den benzeri olmayan, daha önce hiç yapılmamış bir saat yapmasını ister. Derviş Dede de kolları sıyırır. Ortaya öyle bir eser çıkar ki zamanın en gelişmiş orijinal robot saatidir. Saat robotumuz insan boyunda, semazen suretledir. Gövdesi bir kaidenin üzerindedir ve saat başı sema etmektedir. Kolları ve etekleri açılırken aynı anda da ezan okur. Bunları yaparken yarım metre kadar yürür, döner ve ezan bitince tekrar geri giderek yerine döner, kollarını ve eteklerini indirir. Arka kısmında kurma yeri mevcut olan ve yedi günde bir kurulan saat robot, gümüş ve altın kaplamadan yapılmıştır. Hayret ki ne hayret! Günümüzde teknoloji liderlerinden olan Japonya’ya daha o günlerde bir robot göndermiş olmamız ne kadar manidar değil mi?

Sevgili okuyucularım şimdilik hoşça kalın ve elbette ki uyanık kalın. Sevgi ışığınız, kalbiniz rehberiniz olsun. Ayrıca sizleri youtube kanalıma da bekliyorum.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —