Kudret Uğurlu EMİNSOY

Tarih: 24.09.2025 12:02

FAKİR ÇOBAN İLE PADİŞAHIN KIZI

Facebook Twitter Linked-in

Ülkenin birinde fakir bir çoban, padişahın kızına âşık olur. Öyle ki kendini kaybeder, deliler gibi yaşamaya başlar. Arkadaşı ona der ki; “Filan yerde bir ermiş var. Gel ona gidelim. O bilgedir. Sana yardım edebilir.” Zorla da olsa çobanı ermişe götürür. Dedem Ermiş der ki; “Ey çoban, benim diyeceğimi yaparsan, sana padişahın kızı gelir ve evlenirsin.” Bizimki hemen kabul eder. Ermiş kişi gülümser ve istediğini söyler; “Bir mağaraya gireceksin ve kırk gün boyunca devamlı Allah, Allah diye zikir yapacaksın. Kırk gün sonra biz yanına geleceğiz.” Çoban derhal kendisini şehrin dışında bir mağaraya kapatır. Başlar “Allah, Allah “ demeye. Padişahın kızının aşkıyla öyle gayretle söyler ki aşkı sesine yüklenip, tüm âlemlere yayılır. Arkadaşı ona yemek getirir. Ancak her geldiğinde bıraktığı yemeğe dokunulmadığını görür. Eskiyi alır, yeniyi bırakır ama nafile. Çoban aklı başında değildir. Padişahın kızının aşkıyla zikir yapmaktadır. 

Gelip geçenler şehre gidip derler ki; “Filan mağarada mübarek bir kişi gördük ki o bizi aşkından görmedi. Allah, Allah diye kendinden geçmiş.” Halk şaşkına döner, laf ağızdan ağıza dolaşır ve padişahın kulağına kadar gider. Padişah vezirini çağırır. “Git bak, bu söylenenler doğru mudur?” diye emreder. Vezir vaziyetin doğruluğunu öğrenip geri gelir. Padişah; “Ne güzel bizim ülkemizde böyle bir ermiş kişi bulunuyor. Acaba yanına gitsek, ona hediyeler versek bizi kabul eder mi?” diye sorar. Veziri akıllı bir insandır. “Efendim” der “Filan yerde Ermiş bir bilge vardır. Ona gidip akıl danışalım.” Birlikte Bilge dedeye giderler. 

Artık kırkıncı gün de yaklaşmaktadır. Bilge dede gelenleri dinler ve gülümser. Der ki; “Filan gün buluşalım ve gidelim. Halka da haber verin. Herkes toplansın. Ama bu gibi kişilere maddi bir şey teklif etmek olmaz. İsterseniz ona kızınızın izdivacını teklif edebilirsiniz.” Padişah bu teklifi çok beğenir. Tam kırkıncı gün mağaranın önüne gelinir. Mağaranın yamacı tıklım tıklım doludur. Padişah, Ermiş bilge gibi birkaç ileri gelen mağaraya girer. Bilge dede der ki; “ Ey oğul bak kimler geldik? Muradına ereceksin. Bu gün kırkıncı gün. Sen sözünde durdun. Biz de duracağız.  Padişah ayağına geldi ve sana kızının izdivacını teklif etmektedir.” Âşık çoban Bilge dedeye bakar ve “İstemem” der. Bilge dede gülümser. Arkadaşı hayretle ileri atılır. “Ey deli arkadaşım, sen bunu istemez miydin?” diye sorar. Çoban tekrar başını kaldırır ve arkadaşına cevap verir; “Ben zavallı bir çobandım. Aşka düştüm, yârin deli divanesi oldum. Meğerse ben O’na âşıkmışım da bilememişim. Sadece kırk gün yârin adını söylemekle, O Sultan bana neler verdi. Ya ömrümce adını söyleseydim? O’ndan başkasını istemem artık.”

MECAZİ AŞK İLE HAKİKİ AŞK

Şems-i Tebrizi şöyle demiş: “Aşkı güzel bir kızın gözlerinden alarak maddi ve beşeri bir aşk macerasından sonra tasavvufi aşka yönelerek ilahi aşka erişmek Mevlana’da da, bende de olmamıştır. İlahi aşk arayışım efsane ve masallardaki beşeri bir aşk sürecinden sonra olmamıştır.” Söz eğer Ona aitse güzel söylemiş. Çünkü sözlerin güzeli, güzellerin sözüdür. Mecazi aşk ile hakiki olan ilahi aşkı birbiriyle karıştırmamak gerekir. Durum böyle de olsa her hissedilen aşkın hakikatinin parçalarıdır. Her gönül kendi meşrebince aşkın bir parçasını yaşar. O halde hangisi hangisinden üstündür diye sormak yanlış olmaz mı? Aşkı anlamaya çalışıyorsun. Ancak aşk anlaşılmaz, yalnızca yaşanır. 

Aşk nedir bilir misin? Diyeyim mi sana kısadan. Aşk iman etmektir ihlâsla, Namaz kılmak, Oruç tutmaktır. Hacca gidip, Zekât vermektir. Hulasa aşk sevgilinin dediğini yapmak, Allah yolundan ayrılmamaktır.

Sevgi ışığınız, kalbiniz rehberiniz olsun.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —